hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > İMAN > Kitaplar'a İman > Kur'an

 
 
Seçenekler Stil
Alt 3. April 2009, 12:02 PM   #1
HanifMuslim
Katılımcı Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 68
Tesekkür: 8
29 Mesajina 69 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 16
HanifMuslim is on a distinguished road
Standart Kur’an Deyimlerinde Teşbihin Temel Özellikleri

Kur’an Deyimlerinde Teşbihin Temel Özellikleri

Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi, VII (2007), sayı:4 343

Bu anlamda Kur'an'ın deyimsel yapısının dil, edebiyat, kültür vb. açılardan kapsamlı bir şekilde ele alınması, deyimsel anlatımın Kur'an anlatımındaki yeri, gayesi, boyutları vb. konuların ele alınıp incelenmesi günümüz araştırmacılarının önünde önemli bir görev olarak durmaktadır. Deyimsel anlatım, konuları ele alırken hem akla hem duygulara ve hem de vicdana etkileyici bir üslupla hitap etmek üzere teşbih, mecaz, istiare, kinaye vb. sanatlara başvurur. Kur'an'ın deyimsel yapılarını anlamada ve çözümlemede hiç şüphesiz söz sanatları önemli yol işaretleri mesabesindedir. Ancak teşbih sanatı, yaygın bir kullanım alanına sahip olması ve birçok sanatın da ilk aşaması sayılması hasebiyle daha fazla bir önemi haizdir. Bu makalemizde Kur'an'ın deyimsel yapılarında çok önemli bir yeri olan teşbihin daha iyi anlaşılmasına yardımcı olabilmek için onun temel özelliklerini ortaya koymaya çalışacağız. Kur'an deyimlerinde teşbihin4temel özelliklerine geçmeden önce teşbihin ne denli etkili bir sanat olduğu ve bunun nedenletekbir dilsel birim(anlam birim)dir. (Kâsımî, s. 28.) Yukarıda yapılan tanımlardan hareketle biz Arap dilinde deyimi şöyle tanımlayabiliriz: “Genellikle iki veya daha fazla sözcüğün yan yana gelerek kendi gerçek anlamlarından sıyrılıp fazlaca bir değişikliğe izin vermeyecek şekilde tek bir dilsel birim halinde bir takım söz sanatlarının etkisiyle yeni bir yan anlam kazandığı etkili ve sanatlı anlatım biçimi olan kalıplaşmış dil öğesidir”. (Komisyon, el-Mucemu’s-Siyâkî, Mukaddime; Komisyon, el-Mucemu’l-Esâsî, s. 817; Ebû Sa‟d, s. 5; Kâsımî, s. 28.) Arap Dilinde deyimlerin çeşitleri, kapsam ve sınırı, diğer dil öğeleriyle olan farklılıkları, temel özellikleri konularnda bkz. Koçak, Kur’an’da Deyimler, s. 42-76. 4 Aralarında çeşitli yönlerden benzerlik bulunan varlıkları, belirli edatlar yardımıyla benzetme sanatına denir. (Hâşimî, s. 247; Bekrî, el-Belagatu’l-Arabiyye, II, 13; Atîk, fi’l-Belagati’l-Arabiyye, s. 61; Bilgegil, s. 134-135; Fadl, el-Belaga, s. 17.) Teşbih sanatında en az iki, en fazla dört öğe bulunur. Bunları şöyle sıralayabiliriz: 1) Müşebbeh (benzeyen): Birbirine benzetilen kavramlardan güçsüz, zayıf olanıdır. 2) Müşşebbeh bih(benzetilen): Kavramlardan daha güçlü ve üstün olandır. Bu ikisine teşbihin tarafları da denir. Teşbihin olmazsa olmazlarıdır. 3) Vech-i şebeh (benzetme yönü): Benzeyen ve benzetilen arasındaki ortak noktadır. Zaten benzetme bu ortak noktayı belirtmek için yapılır. (Komisyon, el-Belagatü’l-Vâdıha, s. 20; Hâşimî, s. 247-248; Soysal, s. 98; Kocakaplan, s. 161-162; Tahirul-Mevlevî, s. 168-169; Bilgegil, s. 134-135; Fadl, el-Belâga, s. 22.) 4) Edat-ı teşbih (benzetme edatı): Taraflar arasında benzetme ilgisini Kur'ân ( ،هباشَ ،ًثاَّ ،هباشِ ،ًثاِّ ،ىحٔ ،ًثِ ،ّْأو ،ن

KUR’AN DEYİMLERİNDE TEŞBİHİN TEMEL ÖZELLİKLERİ

Süleyman Koçak


ÖZET

Kuran'ı anlamak büyük ölçüde onun üslubunu, sanatlarını, dil yapılarını anlamaktan geçmektedir. Bu anlamda deyimsel anlatım ve birçok sanatın ilk aşaması sayılan teşbih sanatı son derece önem arzetmektedir. Bu makalemizde Kuran deyimlerinde teşbihin temel özellikleri konusunu incelenecek ve böylece Kuran'ın etkili anlatımına ne derece katkısı olduğunu ortaya konmaya çalışılacak. Anahtar Kelimeler: Kur'an, teşbih, deyim, belağat, üslup ABSTRACT BASİC CHARACTİSTİCS OF COMPARİSON İN THE IDİOMS OF QURAN Understanding of Quran depends on comprehension of its method, rethorics and structures of language. In this sense, idiomatic explaning and comparison that is considered to be the first step of a lot of rethorics are more important. In this article, subject of basis characteristics of comparison will be studied and thus, it will be demonstrated to contribute comprehensive influence of Quran. Key Words: Quran, comparison, idiom, rethoric, method

GİRİŞ

Kur'an, mutluluk rehberliğini dün olduğu gibi bugün de yerine getirebilecek güçtedir. Ancak günümüz insanları ile bu kitap arasındaki mesafe iyice açılmıştır. Onun mesajının gereği gibi anlaşılabilmesi ve bu mesafenin kapatılmasında hiç şüphesiz onun dilini ve üslubunu doğru anlamak birincil önem arz etmektedir1.


C.Ü.İlahiyat Fakültesi Arap Dili ve Belagatı Anabilim Dalı Öğretim Görevlisi. 1 İnsanı var eden ve onu en iyi şekilde tanıyan Allah, onunla iletişim kurmak, ona varlığın hakikatini bildirmek, içinde bulunduğu karanlıklardan aydınlığa çıkarmak ve tüm ihtiyaçlarına cevap vermek üzere varlığının ilk günlerinden itibaren ilahî mesajlar göndermiştir. İnsanlığa ulaştırılmış son ilâhî mesaj olan Kur'ân, mutluluk için gerekli olan tüm maddî ve manevî ihtiyaçlara cevap verebilecek muhtevaya sahip mükemmel donanımlı bir kitaptır. Çünkü o, alîm ve hakîm olanın sözüdür. O, mutluluk rehberliğini dün olduğu gibi bugün de yerine getirebilecek güçtedir. Ancak günümüz Müslümanları ile bu kitap arasındaki mesafe iyice açılmıştır. Onun mesajının gereği gibi anlaşılabilmesi ve bu mesafenin kapatılmasında hiç şüphesiz onun dilini ve üslûbunu doğru anlamanın katkısı inkâr edilmez. Bu nedenledir ki Kur'ân'la Süleyman KOÇAK Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi, VII (2007), sayı:4 342

Gerçek şudur ki dini metinler öncelikli olarak edebi metinlerdir. Çünkü bu metinler, muhatap üzerindeki etkilerini, büyük ölçüde üslup öğeleri ile şiir ya da nesir nitelikli dilsel yapıları çerçevesinde icra ederler. Bu anlamda Kur'an'ın edebi üslup ve dile dayanan bir metin olduğunu söyleyebiliriz. Kur'an'ın ilahi kaynaklı bir kelam olmasına rağmen dilinin beşeri oluşu, onun mesajının anlaşılması ve çözümlenmesi için beşere ait yöntemlerin kullanılmasını zorunlu kılmaktadır2

Şüphesiz deyimler/deyimsel anlatım3, Kur'an dili ve üslubunun en önemli öğelerinden biridir. Onu anlamak büyük ölçüde Kur'anın anlatım şifresini çözmek demektir.

doğru iletişim kurulabilmesi sadedinde yapılması gereken ilk iş, mealler furyasına bir yenisini eklemek ya da yorum adına onlarca cilt tefsir yazmak değil, Kur'ân dilinin ve üslûbunun kendine mahsus özelliklerini ortaya koymak olmalıdır. (Cündioğlu, Kur’ân’ı Anlama’nın Anlamı, s. 126-127) 2 Gerçek olan şudur ki, dinî metinler, öncelikli olarak edebî metinlerdir; çünkü bu metinler, muhatap üzerindeki etkilerini, büyük ölçüde üslûp öğeleri ile şiir ya da nesir nitelikli dilsel yapıları çerçevesinde icra ederler. Bu anlamda Kur'ân'ın edebî üslûp ve dile dayanan bir metin olduğunu söyleyebiliriz. Kur'ân'ın ilâhî kaynaklı bir kelam olmasına rağmen dilinin beşerî oluşu, onun mesajının anlaşılması ve çözümlenmesi için beşere ait yöntemlerin kullanılmasını zorunlu kılmaktadır. Kur'ân, Arap edebiyatının ilk ve en
önemli şaheseridir. O edebî (sanatsal) bakış açısıyla incelenirse ve bu da hakkıyla gerçekleştirilirse herkes ondan azamî ölçüde istifade edebilir; hukuk, inanç, ahlak, toplumsal düzen gibi işlediği her konuda ona başvurabilir. (Suyûtî, el-İtkân, II, 307; Ebu Zeyd, İlahi Hitabın Tabiatı, s. 10-31; Ayrıca bkz. Dıraz, En Mühim Mesaj Kur’ân, s. 110-157; Râfiî, Îcâzu'l-Kur’ân, s. 62-70; Kutup, Kur’ân'da Edebî Tasvîr, s. 19-27; Hûlî, Emîn, Kur’ân Tefsirinde Yeni Bir Metod, s. 77-94; Halefullah, Kur’ân'da Anlatım Sanatı, s. 47-93; Cündioğlu, Anlamın Buharlaşması ve Kur’ân, s. 8-27; Pala, “İ'câz ve Kompozisyon”, s. 4; Tülücü, "Kur'ân-ı Kerim'in Nüzul Süreci İçinde Arap İleri Gelenleri İle Edib ve Şairlerinin Ona Karşı Tavır ve Taktikleri", s. 49-52.) 3 Deyimler, genel dilbilim açısından her dilde birçok ortak özellik göstermelerine rağmen dillerin kendine has özelliklerinden dolayı her dilde az çok değişen tanımlamalara tabi tutulmuşlardır. Aynı dil içerisinde görülen ayrı tanımlamaları ise dilcilerin tanımlamada ayrı kriterleri kullanmalarına bağlamak mümkündür. Bu anlamda Arap dilinde de farklı deyim tanımlarına tanık olmaktayız. Bunlar içerisinde önemli olanları zikretmek istiyoruz: Deyim; tek tek anlamlarından farklı bir anlam taşıyan kelime topluluklarıdır. (Komisyon, el-Mucemu’l-Esâsî, s. 817.) İki veya daha fazla sözcükten meydana gelen tek tek anlamları toplamından farklı yeni bir anlam ifade eden dilsel birimdir. (Komisyon, el-Mu’cemu’s-Siyâkî, Mukaddime.) Gerçek ve zahirî anlamından sıyrılarak mecaz veya kinaye yoluyla yeni bir deyimsel ve belagî (sanatlı) anlam ifade eden kalıplaşmış yapıdır. (Ebû Sa‟d, s. 5; Kâsımî, s. 28.) Genellikle anlamı tek tek sözcüklerin anlamlarından ortaya çıkmayan Süleyman KOÇAK Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi, VII (2007), sayı:4 344

ٍواحَ ،عساضَ ... ) vb. edatlardır. (Bekrî, el-Belagatu’l-Arabiyye, II, 24-25.) Örnek olarak تَاذهٌا ٍف سىٌٕاو ٍُحٌا “ilim yol göstermede ışık gibidir” cümlesinde ٍُعٌا müşebbeh, سىٌٕا müşebbeh bih, تَاذهٌا vech-i şebeh, فاو da teşbih edatıdır. (Komsyon, Belagat, s. 85.) Teşbih sanatı, bu öğelerin bulunup bulunmamasına göre kısımlara ayrılır. 1) Bütün öğeleri bulunan teşbihe mufassal (ayrıntılı) teşbih denilir. Yukarıdaki örnekte olduğu gibi. 2) Benzetme yönü yani vech-i şebeh söylenilmeden yapılan teşbihe ise mücmel veya muhtasar (kısaltılmış) teşbih adı verilir. Örneğin سىٌٕاو ٍُعٌا gibi. 3) Sadece benzetme edatının bulanmadığı teşbihe de müekked (pekiştirilmiş) teşbih denir. ٍف سىٔ ٍُعٌا تَاذهٌا örneğinde olduğu gibi. 4) Teşbihin sadece taraflarının yani olmazsa olmazlarının kullanıldığı teşbihe ise beliğ (güzel) teşbih adı verilir. سىٔ ٍُعٌا örneği
gibi. (Komisyon, el-Belagatu’l-Vâdıha, s. 25; Komisyon, Belagat, s. 90-92; Fadl, el-Belaga, s. 54, 56; Soysal, s. 99, 100; Kocakaplan, s. 162-168; Bilgegil, s. 145; Tahiru‟l-Mevlevi, s. 169.) Daha önce de belirttiğimiz gibi meseller temelde teşbihe dayanan yapılardır. (Gatâmış, s. 18, 263; İmîl Bedî‟, I, 52-53.) Deyimlerde ise teşbih (حَشصٌا هُبشخٌا) bu sıklıkta rastlanan bir sanat değildir4

. Bu teşbih çeşitlerinden deyimlere konu olanlar ise şunlardır: (İmîl Bedî', I, 52-53; Gatâmış, s. 29; Şerîf Mansûr, el-Emsâl fi’l-Kur’âni’l-Kerîm, s. 17.) 1) Mücmel teşbih: Örneğin ساّحٌا ْإصأو تُصاىص “eşeğin dişleri gibi eşit/tam eşit”. (Zemahşerî, el-Müstaksâ, II, 124; Meydânî, Mecmeu’l-Emsâl, I, 329; İmîl Bedî', I, 52.) 2) Teşbih-i beliğ: ْاطُش ىه “O şeytandır/çok güçlü, bozguncu, azgın, kibirli”. (Câhiz, el-Hayavân, I, 300; Seâlebî, Simâru’l-Kulûb, s. 422; Meydânî, Mecmeu’l-Emsâl, I, 50; Ebû Sa'd, s. 135; İmîl Bedî', III, 192.) 3) Bazı dilcilerin mübalağalı teşbih olarak gördükleri ِٓ ًعفأ ... “…dan daha güçlü, … daha zayıf” kalıbındaki deyimler:

Örneğin بئر ِٓ عىجأ “Kurttan daha aç/aç kurt gibi, çok aç”. (Askerî, Cemheretu’l-Emsâl, I, 332; Zemahşerî, el-Müstaksâ, I, 57; Meydânî, Mecmeu’l-Emsâl, I, 86; İmîl Bedî', I, 53.) Teşbih sanatı, kelimelerin gerçek manaları ile yapıldığı halde, mecaz sanatları yani kelimenin mecazî manası ile yapılan sanatlar grubuna girer. Kelimeler gerçek anlamlarında kullanıldıkları halde, meydana getirdikleri anlam bütünlüğü mecazî -benzeşme ilgisiyle kurulan mecaz- bir hüviyet kazanır. (İbn
Reşîk, el-Umde, I, 459; Kocakaplan, s. 161; Bilgegil, s. 134.) 4) Teşbih-i Temsîlî: Analoji (temâsül), benzeşme ilgisiyle kurulan ve deyimlere konu olan teşbih çeşitleri arasında teşbih-i temsîlîyi sayabiliriz. Teşbih-i mürekkeb ve temsîl olarak da isimlendirilen bu teşbih, (Gatâmış, s. 135; Fadl, el-Belâga, s. 194.) müşebbeh ve müşebbeh bihin mürekkep (çok unsurdan oluşan bir bütün) olması sonucu vech-i şebeh'in de mürekkeb olduğu teşbihlerdir. (Sekkâkî, Miftâhu’l-Ulûm, s. 346; Kazvînî, el-Îzâh, IV, 90; Bekrî, el-Belâgatu’l-Arabiyye, II, 33; Fadl, el-Belâga, s. 64.) Örneğin kendilerine Tevrat verildiği halde ondan faydalanamayanların, sırtında faydalı kitaplar yüklenmiş eşeğe benzetilmesi gibi. ًاسافصأ ًّحَ ساّحٌا ًثّو اهىٍّحَ ٌُ ُث ةاسىخٌا اىٍّّح َٓزٌا ًثِ. (Câhiz, el-Hayavân, II, 257; İmîl Bedî‟, III, 584; Âyet için bkz. Cuma, 62/5.) Bu teşbihteki benzetme yönü ise “faydalı bir şeyi taşımak ve yorgunluktan başka bir şey elde edememe”den oluşan bir bütün (terkip)dür. (Hâşimî, s. 265; Fadl, el-Belâga, s. 65.) Teşbih-i temsîlî, teknik olarak istiâre-i temsîlîye benzer. (Fadl, el-Belaga, s. 194; Kocakaplan, s. 169.) Teşbih-i temsîlîler teşbih edatının açık ve gizli olması açısından ikiye ayrılırlar. a. Benzetme edatının açık olduğu teşbih-i temsîlîler. Yukarıdaki örnekte olduğu gibi. b. Benzetme eda-Kur’an Deyimlerinde Teşbihin Temel Özellikleri Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi, VII (2007), sayı:4 345

rini belirtmek, genel olarak Kur‟an teşbihinin gayelerini ve çeşitlerini tespit etmek, teşbihin İslam öncesi Arap edebiyatındaki bazı özeliklerinden bahsetmek yerinde olacaktır. Böylece Kur‟an‟ın, etkili bir anlatım biçimi olan deyimlerde neden teşbihi seçtiği datının gizli olduğu teşbih-i temsîlîler: İstiâre-i temsîlîye için de vereceğimiz şu misali, teşbih-i temsîlînin bu çeşidi için verebiliriz. Bir işte tereddüt eden kimse için يشخأ شّخإحو ًاجس َّذمح ناسأ “Senin bir ileri gidip bir geri çekildiğini görü
yorum” (Meydânî, Mecmeu’l-Emsâl, II, 428; İmîl Bedî‟, V, 739; Ebû Sa‟d, s. 254; Komisyon, el-Mu'cemu's-Siyâkî, s. 144; Cürcânî, Esrâru’l-Belâga, s. 99-
100.) denilmesi gibi. Bu cümlenin takdiri şöyledir: ُث ًاجس َّذمَ ِٓ ًثِ نددشح ٍف ناسأيشخأ ةشِ اهشّخإَ “Seni tereddüdünde bir ileri bir geri giden kimseye benzetiyorum”. Cümlede teşbih edatı hazfedilmiştir. Vech-i şebeh ise “bir ileri bir geri gelme”den oluşan terkiptir. (Hâşimî, s. 265.) Teşbih-i temsîlî, istiâre-i temsîliyye‟nin ilk aşamasıdır yani istiare-i temsîliyye, teşbih-i temsîlî üzerine bina edilmektedir denebilir. (Hâşimî, s. 333.) Bundan dolayıdır ki birçok edebiyat kaynaklarında temsîl ve teşbih aynı anlamda ve birbirlerinin yerine kullanılagelmiştir. Bu son şekliyle teşbih-i temsîlî, deyimsel yapılarda özellikle de meselî deyimlerde çok sık rastlanan bir sanattır. 5) Teşbih-i Zımnî (ٍّٕضٌا هُبشخٌا): Müşebbeh ve müşebbeh bihi, -bilinen teşbih çeşitleri ( هُبشخٌاحَشصٌا)'inden farklı olarak- açıkça belirtilmeyip (حَشص شُغ) terkipte ima (telmih) edildiği teşbihlerdir ve müşebbehe isnat edilen hükmün (iddianın) mümkün olduğunu ispatlamak için kullanılır. İddia müşebbeh, iddianın ispatı için getirilen delil niteliğindeki cümle ise müşebbeh bihtir. Sarih (açık) teşbihlerin (حَشصٌا هُبشخٌا) tersi bir teşbih çeşidi olduğu için kapalı anlamında ضِاغٌا, ٍئإىٌا, ٍّٕضٌا, şeklinde isimlendirilirler. Bu teşbihlerde iddiayı ispat için getirilen cümleler, genellikle doğruluğu ve gücü halk tarafından tescil edilmiş, itiraza mahal bırakmayacak şekilde herkes tarafından kabul görmüş deyim ve mesellerden seçilir. (Cürcânî, Esrâru'l-Belâga, s. 127; Hâşîmî, s. 274; Şerîf Mansûr, el-Emsâl fi'l-Kur’âni'l Kerîm, s. 31; Beyânûnî, Darbu'l-Emsâl, s. 25; Bekrî, el-Belagatu'l-Arabiyye, II, 48; Fadl, el-Belaga, s. 69, 72.) Bu anlamda bedi ilminin konusuna giren ve bir düşünceyi ispat etmek için mesel ve vecize kullanma sanatı olan irsal-i mesel (îrâd-ı mesel)le örtüşmektedir. (Hâşimî, s. 274; Tahiru'l-Mevlevi, s. 70; Kocakaplan, s. 61; Soysal, s. 51.) Bazı edebiyatçılar ise bunun teşbihten çok teşâbüh olduğu görüşündedirler. Zira teşbihte tefavüt (taraflar arasıda farklılık), teşâbühte ise eşitlik esastır. Örnek:
ُهِٕ جٔأو َألا ِكفح ْاف * يازغٌا َد ُضعب َهضٌِّا ْاف "Sen içlerinden biri olmana rağmen insanlardan üstünsen (bunda şaşılacak bir şey yoktur) zira misk, ceylan kanından elde edilir (ama onun her şeyinden üstündür)". (Dîvânu Ebi't-Tayyib el-Mütenebbî, II, 573, 580; Cürcânî, Esrâru'l-Belâga, s. 109; İmil Bedi, VI, 171.) Şair Mütenebbî, övdüğü Seyfü'd-Devle'nin, kendisinde bulunan bazı hasletlerden dolayı diğer insanlardan ayrıldığını iddia edince, bu iddiasının mümkün olduğunu ispatlamak için övülen şahsı, bir mesel kullanarak menşei ceylan kanı olan miske benzetmiş ve böylece iddiasının doğruluğunu ispatlamaya çalışmıştır. (Cürcânî, Esrâru'l-Belâga, s. 110;Komisyon, Belagat, s. 93.) Deyim ve mesel açısından son derece zengin olan bir sanattır. Süleyman KOÇAK Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi, VII (2007), sayı:4 346
ha iyi anlaşılacak ve cahiliye dönemi teşbihle arasındaki fark da orta çıkacaktır.


A. KUR’AN TEŞBİHİN ETKİSİ

Her şeyden önce bilmek gerekir ki etkili bir teşbihte bir araya gelen birkaç önemli husus vardır. 1. Edebiyatçının ustalığı, üstün beceri ve kabiliyeti: Bunun için bitmez tükenmez bir hayal gücüne, coşkulu ve yoğun duygulara, bir de birbirine benzeyen durumları fark edebilecek, oradan sonuç çıkarabilecek kıvrak bir zekâ ve anlayış gerekmektedir. Zira edebiyatçının görevi iki şey arasında olmayan bir ilişki, ortaklık ve bağlantı kurmak değil –görünürde birbirine zıt ve birbirinden farklı olan şeyler arasında- zaten var olan ilişkiyi ortaya çıkarmaktır. 2. Teşbihi etkili kılan ikinci husus da duyulardır. Zira bilinmektedir ki insan soyuttan daha fazla somut olandan, yani duyularla algılanan şeylerden etkilenir. Bu yüzdendir ki teşbihte benzetilen, çoğunlukla somut şeylerden oluşur. 3. Üçüncü husus ise akıldır. Ancak akıl duyular olmadan teşbihte tek başına fazlaca bir tesir oluşturmaz. Teşbihin makbul ve güzel olabilmesi için akıl ve duyuların yanı sıra mutlaka üçüncü bir şeyin daha olması gereklidir. O da iç duyguların, vicdanın, şuur ve sezginin merkezi olan ruhtur. Bu girişten sonra teşbihin etkili bir anlatım şekli olmasının nedenleri olarak şunları sayabiliriz. a. Teşbihin etkili olmasının birinci nedeni, nefsi soyut olandan somuta, düşünceden davranışlara, kapalı olandan açık ve aşikâr olana doğru bir yolculuğa çıkarmasıdır. Bu şekilde o, var olan şüpheleri ve vehimleri ortadan kaldırır. Zira duymak görmek gibi değildir ve insan nefsinin somutla olan ilişkisi soyutla olan
ilişkisinden her zaman öncedir. b. Tesirin ikinci nedeni ise teşbihin birbirinden farklı, uzak ve zıt gibi görünen şeyler arasındaki benzerliği ortaya çıkarmasıdır. Bu da insanın gönlüne hitap eden, onu okşayan ve rahatlatan bir husustur. c. Tesirin bir diğer nedeni de var olan bu benzerliği ve ilişkiyi ortaya çıkarmanın, düşünsel bir çabayı zorunlu kılan bir olay Kur’an Deyimlerinde Teşbihin Temel Özellikleri Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi, VII (2007), sayı:4 347 olmasıdır ki bu insanın kalben ve ruhen fevkalade zevk ve lezzet duyduğu bir husustur5

. Bu durumu örnek bir deyimle açıklamaya çalışalım. ... ءاٌّا ًٌئ هُفو طصابو ... “... avucunu suya doğru açıp ağzına gelmesini bekleyen / açık elle su avuçlamaya çalışan kimse gibi”6

. Ayet, Allah'tan başkasına kulluk edenlerin ellerine hiçbir şey geçmeyeceğini, çünkü o ilahların hiçbir şekilde onlara fayda veremeyeceklerini açıklamaktadır. Bu durum herkesçe bilinen çok açık bir konu olmasına rağmen teşbihle ifade edilmesi, olaya daha fazla bir açıklık ve netlik kazandırmış, anlamın zihinlere daha iyi yerleştirilmesine katkıda bulunmuştur. Zira benzetilen olay duyularla algılanabilecek açık ve aşikâr bir gerçektir. Nitekim avucunu suya doğru açıp ağzına gelmesini beklemeyenlerin veya açık elle su avuçlamak ve ağzına götürmek isteyenlerin hiçbir şekilde susuzluklarını gideremeyeceği ortadadır7

. Bu iki durumu bir araya getirip güzel bir sonuç çıkarmak için yapılan düşünsel faaliyet aynı şekilde insana fevkalade bir lezzet vermekte, ruhun edebî zevkine hitap etmektedir. Kur'ân teşbihleri konusunda günümüze kadar çok çeşitli çalışmalar yapılmış, birçok kıymetli eser ortaya konmuştur. Her yazar konuyu kendi üslûbuyla açıklamaya çalışmış, kendinden öncekilerin eksikliklerini telafi etmeye gayret etmiştir. Bütün bu çalışma ve gayretler, Kur'ân'daki icazı tam olarak yansıtacak şekilde Kur'ân teşbihlerinin şeklindeki fevkaladeliği, ifadesindeki icazı ve anlamındaki mükemmelliği tam olarak ortaya çıkarmaya yetmemiştir. Ancak bu çalışmalardan çıkan ortak kanaat şudur

5 Fadl, el-Belâga, s. 74-75.
6 Ra'd, 13/14.
7 el-Ferrâ, Meânî’l-Kur’ân, II, 61; Ebû Ubeyde, Mecâzu’l-Kur’ân, I, 327; İbn
Kuteybe, Müşkilü’l-Kur’ân, s. 224; Garîbu’l-Kur’ân, s. 226; Taberî, Câmiu’l-
Beyân, VII, 364-366; Zeccâc, Meâni’l-Kur’ân, III, 144; Semerkandî, Tefsîru's-
Semerkandî, II, 188; Maverdî, en-Nüketü ve’l-Uyûn, III, 102-103; Zemahşerî,
el-Keşşâf, II, 354; Vâhidî, el-Vasît, III, 11; Nîsâbûrî, Vadhu’l-Bürhân, I, 474;
İbn el-Cevzî, Zâdü’l-Mesîr, IV, 234-235; İzz, Tefsîru’l-Kur’ân, II, 150; Kurtubî,
el-Câmi’, III, 10; Ebu‟l-Hayyân, Bahru’l-Muhît, VI, 367-368; Semir, Umdetu’l-
Huffâz, I, 215; Fîrûzâbâdî, el-Kâmûsu’l-Muhît, s. 850; Âlûsî, Rûhu’l-Meânî,
VIII, 179-180; Elmalılı, Hak Dini Kur’ân Dili, IV, 2968; Muhittin Derviş,
İ’râbu’l-Kur’ân ve Beyânuh, V, 102-103; Mahmut Sâfî, İ'râbu’l-Kur’ân ve
Beyânuh, VII, 107; Muhammed Fuâd, Mu'cemu Garîbi’l-Kur’ân, s. 14; Fadl,
el-Belaga, s. 75; Komison, Mu'cemu Elfâzi’l-Kur’ân, I, 96; el-Mu'cemu's-
Siyâkî, s. 106. Süleyman KOÇAK


Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi, VII (2007), sayı:4 348 ki Kur'ân, Arap dili ve edebiyatına uygun olarak inmiş ve onların teşbih, istiare vb. beyan üslûplarında takip ettikleri yöntemleri takip etmiştir. Bu nedenledir ki klasik kaynaklarda Kur'ân teşbihleri işlenirken bol bol cahiliye şiirlerinden örnekler kullanıl-
mıştır. Ortaya çıkan ikinci gerçek ise Arapların Kur'ân edebiyatından çok fazla etkilendikleri, özellikle teşbih üslûbunda ona çokça öykündükleri fakat ondaki seviyeyi bir türlü yakalayamadıklarıdır8
.
Genel olarak belâgat kitaplarını ve tefsirleri dışarıda tutarsak çağdaş yazarlar arasında Kur'ân teşbihleri konusunda en orijinal tespitlerde bulunan ve yapılan çalışmaları ciddi bir eleştirel yaklaşımla değerlendirmeye tabi tutan birisi olarak Ahmed Bedevî'yi görmekteyiz. Yazarın bu konudaki görüş ve değerlendirmelerine zaman zaman yer vermeye çalışacağız.
HanifMuslim isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
HanifMuslim Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
Derin Düşünce (4. March 2011)
 

Bookmarks

Etiketler
deyimlerinde, kur’an, temel, teşbihin, özellikleri


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 12:17 PM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam