hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > İMAN > Kur’an > Kuranla ilgili kavramlar

Cevapla
 
Seçenekler Stil
Alt 14. October 2008, 06:52 PM   #1
snobyx
Katılımcı Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 62
Tesekkür: 201
49 Mesajina 158 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 16
snobyx is on a distinguished road
Standart Naziat Suresi ve Yemindeki Mucize

Not:Kuran meail ve tefsiri ile ilgili bir bölüm göremedim,belki ben fark edemedim özür dilerim bu yüzden yazıyı bu konu başlığının altına astım.Daha uygun bir yer var ise o kısma taşnımasını moderatör arkadaşlardan rica ederim.

Değerli arkadaşlar,

Sizler ile Naziat suresinin kasem(yemin) bölümü ile alakalı ve kanımca Kuran’ın bir başka büyük mucizesine ait bu çalışmayı paylaşmak istedim.Bu çalışmadaki yorumlar benim kişisel yorumlarımdır ve elbetteki en doğrusunu Alemlerin Rabbi olan Allah bilir.

Önce Naziat Suresinin kasem bölümünü orijinal metinden yazarak,kelime köklerinin anlamlarını inceleyerek en mantıklı meali yapmaya çalışacağım.Ayetleri tek tek sıralayarak ve merhum Elmalılı Hamdi tefsirinden yararlanarak bu meali yapmaya çalışacağım

1-وَالنَّازِعَاتِ غَرْقًا
1-Vennazi'ati ğarken.

ĞARK, iğrak mânâsına mastar ismidir. İğrak, suya daldırıp boğmak, bir kabı doldurmak, dolmuş hale getirmek ve yayı şiddet ve aşırılıkla doldura doldura çekmek demektir. Bu mânâlardan hareketle, herhangi bir şeyde aşırı gitmek, uzağa gitmek mânâlarında kullanılır.

NÂZİÂT, nâzi'ler demektir. Bu kelime müteaddi (geçişli) veya lâzım (geçişsiz) olmasına göre, nezi' kökünden de nüzû kökünden de türetilmiş olabilir.
Nezi', bizim çekmek, çekip almak ve soymak kelimelerimiz gibi çeşitli mânâlara gelir:

1- Nezi', intiza' kelimesi gibi bir şeyi yerinden koparıp çekmek mânâsına gelir. Bundan, hayatı çekip almak, can almak ve can çekiştirmek mânâsına gelir ki bu hale "Halet-i nezi'= can çekişme hali" denir. Bu mânâ ile nâziât, can alan kuvvetler, melekler demek olabileceği gibi, can çekişme halinde bulunan canlar demek de olabilir.

2- Nezi', kuyudan şiddetle kova çekmek, su çıkarmak mânâsına gelir ki, bunda "ğarkan nezi'", iyice daldırıp derinden doldurarak hızla çekmek demek olur. Bu da ta derinden çeke çeke can almak mânâsına mecaz olabilir. Bu duruma göre de nâziât, şiddetle daldıra daldıra, boğa boğa, bedenlerinin dipten tırnağa ta derinliklerinden çeke çeke can alan melekler veya cihad yapan kuvvetler demek olur.

3- Nezi', yay çekmek; "ğarkan nezi'" de yayı şiddet ve aşırılıkla doldura doldura çekmek mânâsına gelir ki, buna yayı doldurmak denir. Bu mânâda nâziât, atış yapan kuvvetler, gâziler demek olur.

4- Nezi', atın başını alıp bir düzüye koşması mânâsına gelir ki, bu mânâdan nâziâtın, "Gürültü ile koşan"(Âdiyat, 100/1) âyetinde olduğu gibi atlar, biniciler ve o mânâda olan kuvvetler için kullanılması doğru olabilir. Ayrıca bu mânâdan mecaz olarak gökte doğudan batıya hareket eden yıldızlar ile de tefsir edenler olmuştur. Fakat "bir iş çevirenler", yıldızlar olamaz.

5- Nüzü', bir şeye can atmak gönül çekmek dediğimiz gibi bir şeye meyledip arzulamak; bir de bir şeyden feragat edip geri çekilmek, sıyrılıp çıkmak mânâlarına geldiğinden vatanını özleyen gurbetçiye nâzi' denildiği gibi, nâziât da bu mânâdan olarak bedenlerinden ayrılmış, bedenlerine hasret kalmış nefisler demek olabilir.

2- وَالنَّاشِطَاتِ نَشْطًا
2-vennaşitati neştan

NAŞİTÂT, bu kelime neşt ve neşât kökünden türetilmiş olabilir.

1- Neşt, kuyudan kovayı kolayca ve yumuşak bir şekilde çekmek mânâsına gelir ki, bizim "tereyağından kıl çeker gibi çekmek" sözümüze benzer.

2- Neşt, bir düğümü yumuşak bir şekilde usulcacık çözmek mânâsına gelir ki, "ünşûta" denilen ve kolay çözülen ilmekli düğümü çözmek gibidir. Bu iki mânâdan nâşitât, müminlerin ruhlarını nazik ve yumuşak bir şekilde alan melekler ve rahmet melekleri denilmiştir. Tatlılıkla gönülleri kendilerine çeken ruhlar, nefisler demek de olabilir.

3- Neşt, bir yerden bir yere çıkmak mânâsına gelir. Nitekim bir yerden bir yer giden yaban öküzüne "nâşıt" denilir. Buna benzetilmek sûretiyle nâşitât, burçtan burca giden gezegenler demek olduğu da söylenmiştir. Nâziât da yıldızlar demek olduğuna göre doğudan batıya hareketleri kendilerinin değil, zoraki mahiyette olması; bunların ise burçtan burca gidişleri kendilerinin olarak tabii mahiyette olması tarzında anlatılmış demek olur

4- Neşât, bilindiği gibi, gönül hoşluğu, şenlik demektir. Bundan, "ölüm zamanında bedenden gönül hoşluğu ile çıkan mümin ruhlar" diye tefsir olunmuştur. Nitekim bu takdirde, "boğula boğula, şiddet ve azap ile çıkan kâfir ruhlar" demek olur.

3- وَالسَّابِحَاتِ سَبْحًا
3- Vessabihati sebhan.
Sebh, suda yüzmek ve kolayca uzağa gitmek demektir.

فَالسَّابِقَاتِ سَبْقًا-4
4-Fessabikati sebkan.
Yarışıp öne geçenler manasındadır.

5-فَالْمُدَبِّرَاتِ أَمْرًا
5-Felmudebbirati emren.
‘Mudebbirati’ ifadesi ‘belirli işleri tedbiri ile ilgilenen,sonuçlandıran,memur edilmiş,görevlendirilmiş olanlardır’

Burada görülüyor ki "şiddetle çekmek", "yavaşça çekmek", "yüzüp gitmek", "yarışıp geçmek" ve "iş çevirmek" gibi beş işi yapanlara yemin edilmiştir.Cevabı da daha sonra gelenlerden elde edilen karine ile bilindiği için zikredilmemiştir ki, "Bunlar olacak, o kıyamet ve öldükten sonra dirilme gerçekleşecek." demektir.

Bu işleri yapanların hepsi bir topluluk veya bir topluluğun sınıfları yahut bir kısmı başka bir topluluk olarak düşünülebilirse de hepsi aslında bir kumandaya bağlı bir topluluk veya o topluluğun sınıfları olması, gelecek olan "Fakat o bir tek haykırıştır." karinesi ile daha açıktır.

Bir de görülüyor ki, bu beş fiilin ilk üçü olan "şiddetle çekmek", "yavaşça çekmek" ve "yüzüp gitmek" arasında bir sıralama gözetilmeyip "vav" bağlacıyla bağlanmış; geçmek ve iş çevirmek fiilleri ise "fâ" ile birbirlerine ve öncekilere bağlanmakla fiilde veya zikirde bir sıralama gözetilerek ifade edilmişlerdir ki, bununla bu iki fiilin öbürlerinin neticesi ve gayesi gibi olduğu anlatılmış demektir.

Bu ön bilgileri kısaca verdikten sonra bu ayet grubunu mantığa en yatkın bir şekilde meallendirirsek;
1-Derinden şiddetle çıkanlara,
2-Bir yerden bir yere geçenlere,
3-Yüzerek gidenlere,
4-Yarışarak öne geçenlere,
5-İş ve oluşu gerçekleşterenlere kasem(yemin)olsun ki;

Burada önemli bir sorunda kasemin yani kanıt gösterilen bu ayetlerin,neye kanıt gösterildiği belli değildir en azından meali yapan değerli ilahiyatçılar bu noktayı her nedense es geçmişlerdir.Bu sebeple Kuran’da geçmekte olan kasem cümleleri ile alakalı değerli Hakkı Yılmaz Hoca’nın ‘İşte Kuran’adlı eserinde Buruc Suresi Tebyininde verdiği bilgilendirme notunu burada vermek istiyorum.

Kasem (yemin) cümlesi:

مسقلا " Kasem (yemin)" sözcüğünün esas anlamı; "güç, kuvvet"
demektir. Terim olarak ise sözcük; "iddia edilen tezi somut kanıtlar ile
güçlendirmek" anlamına gelmektedir. "Kasem (yemin) cümlesi" de, insanların
düşüncelerini anlatırlarken, ileri sürdükleri tezleri, kanıtlarla güçlü bir şekilde
ortaya koymakta kullandıkları bir cümle çeşididir.

Kasem cümlesi iki bölümden oluşmaktadır. Bunlardan birincisi; yemin
edilen (kanıt, tanık gösterilen) "kasem bölümü", ikincisi ise; söylenmek istenen
asıl tezin ileri sürüldüğü "kaseme cevap bölümü" dür. Yani;

- kasem cümlesinin "yemin bölümünde", cümlenin ikinci bölümünde ileri
sürülecek tezi desteklemek üzere, kişiler, olaylar, nesneler… kanıt gösterilir,

- kasem cümlesinin "kaseme cevap bölümü"nde de, ileri sürülen tez, asıl
söylenmek istenen yargı belirtilir.

Muhataplar tarafından anlaşılabilmesi ve kabul edilebilmesi için, kasem
edilen şeyin mutlaka somut ve akıl sahibi herkes tarafından ulaşılabilir özellikte
olması gerekir. "Yemin ederim, ediyorum" vs. gibi ifadeler yemin sayılmaz ve bu
ifadeleri taşıyan cümleler de yemin cümlesi değildir. Yemin; somut kanıtlardan,
yemin cümlesi de; Kur`an`da Rabbimiz tarafından verilmiş örneklerde olduğu
gibi, bu somut kanıtlarla güçlendirilmiş yargılardan oluşmalıdır.

Kasem cümlesinin yapısı ve belirgin özellikleri:

Kasem cümlesinin birinci bölümü olan "kasem bölümü", kasem
edatlarının (vav, be, te), sözcüğün başına getirilmesi ile oluşturulur. Kasem
cümlesinin ikinci bölümü olan "kaseme cevap bölümü" ise, mutlaka bağımsız bir
cümle hâlindedir ve bu cümle istenildiği gibi değil, bazı kurallara tâbi olunarak
kurulur:

Kaseme cevap olan cümle;
1-) İsim cümlesi ise ve olumlu ise, cümlede mutlaka " ل lam" veya " انّ inne"
edatlarından birisi veya her ikisi birden getirilir.

2-) Fiil cümlesi ise ve,
a) cümle olumlu ise;
I - fiil geçmiş zaman kalıbında ise " دق kad" ve " ل lam" edatları birlikte getirilir
(bazı durumlarda "lam" hazfedilebilir (gösterilmeyebilir).
II- fiil geniş zaman kalıbında ise (fiili muzari), "lam" ile "tekit nunu" getirilir.
b) cümle olumsuz ise, nefy edatlarından birisi (ma, la) getirilir.

Bundan önce tahlilini yaptığımız surelerdeki tüm kasemlerin hepsinin
cevap cümleleri, yukarıda belirttiğimiz kurallara uygun olarak kurulmuştur. Büruc
suresinde de, belirttiğimiz kurallara uyan ve ilk üç ayetteki kasemin cevap
cümlesi olabilecek tek cümle 12. ayettir.(Buruc Suresindeki kaseme cevap)
Bilindiği gibi, Kur`an`da kasem edilen şeylerin tümü, ileri sürülen
tezlerin kanıtlarıdır. Yani, Rabbimiz bir çok olaya, sisteme, "şey"e… kasem
etmekte ve bunları açıkladığı yargıya kanıt göstermektedir. Ama piyasadaki meal
ve tefsirlerde (!), maalesef bu önemli kural ihmal edilmekte, kasemler cevapsız
kalmakta, dolayısıyla Rabbimizin mesajları kullarına doğru olarak ulaşamamaktadır.


Ama görünen odur ki, sureler düzenlenirken ve mushaf tertip edilirken
bu kural, sahabe tarafından maalesef dikkate alınmamıştır. Benzer örneklerini
ileride Kaf, Naziat ve Sad surelerinde de göreceğimiz bu uygulamanın ve böyle
bir mushaf tertibinin, Allah ve peygamberimiz tarafından yapılmış olmasımümkün değildir, düşünülemez.

Oysa 12. ayet, teknik yapısını yukarıda belirttiğimiz kasem cümlesinin
"kaseme cevap" bölümünü oluşturmaktadır ve surede, ilk üç ayetten oluşan
"kasem bölümü"nden hemen sonra yer alması gerekmektedir. Gerek dil bilgisi
kurallarına, gerekse suredeki söz akışına uygun olan bu durumun, Arapça dilinive Kur`an ilimlerini bilenler tarafından reddedilmesi mümkün değildir.


O halde Naziat Suresinde geçen bu kasem cümlelerine cevap olabilecek ayet ve Rabbimizin üzerine yemin ederek dikkat çektiği bu mucize nedir?
__________________
Yusuf 76:Ve her bilgi sahibinin üstünde daha iyi bir bilen vardır.

Konu snobyx tarafından (14. October 2008 Saat 07:48 PM ) değiştirilmiştir.
snobyx isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 14. October 2008, 07:43 PM   #2
snobyx
Katılımcı Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 62
Tesekkür: 201
49 Mesajina 158 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 16
snobyx is on a distinguished road
Standart

Yukarıda geçen bilgilendirme notunu göz önüne alırsak Naziat Suresinde geçen kasem ayetlerinin cevabı olan ayet 26.ayettir.Ayrıca bu sure içerisinde aynen Buruc suresinde olduğu gibi ayetlerin tertilinde bir problem vardır.Dikkat edilirse kasem bölümünden sonra kıyamet sahneleri anlatılmaya başlanmış daha sonra Musa peygamberin kıssasına geçilmiş,sonra insanın ve göğün yaratılışı karşılaştırılarak gökler ve yer hakkında yaratılış ve dizaynı hakkında bilgi verilip,tekrar kıyamet sahnelerini içeren ayetlere geri dönülmüşdür.

Buna göre Surenin doğru tertili en yakın şu şekilde olmalıdır.

1-Derinden şiddetle çıkanlara,
2-Bir yerden bir yere geçenlere,
3-Yüzerek gidenlere,
4-Yarışarak öne geçenlere,
5-İş ve oluşu gerçekleşterenlere kasem(yemin)olsun ki;
6. Kuşkusuz, bunda,haşyet duyanlar için (Allah’a duyduğu saygı ve uzak kalma korkusu ile içine ürperti düşen için) tam bir ibret vardır.
7. Siz mi daha zorsunuz yaratılışça, gök mü?
8. Onu O yapıp kurdu. Onun boyunu yükseltti; ardından ona ahenk ve düzen verdi.
9. Gecesini kararttı, kuşluğunu ortaya çıkardı.
10. Bundan sonra da yeri yayıp deve kuşu yumurtası biçiminde yuvarlattı.
11. Ondan suyunu, otlağını çıkardı.
12. Dağları, demir atmış gibi oturttu;
13. Sizin için ve hayvanlarınız için bir geçim aracı olarak.
14. Ulaştı mı sana Mûsa'nın haberi?
15. Hani, Rabbi ona, kutsal vadide, Tuva'da seslenmişti:
16. "Firavun'a git! İyice azdı o."
17. "De ki ona: 'Arınıp temizlenmeye ne dersin?"
18. "Seni Rabbine kılavuzlayayım da gönülden ürperesin!"
19. Derken, ona o en büyük mucizeyi gösterdi.
20. Ama o yalanladı, isyan etti.
21. Sonra, sırtını döndü; koşuyordu.
22. Derken, bir araya toplayıp bağırdı.
23. Dedi ki: "Ben sizin en yüce rabbinizim."
24. Bunun üzerine Allah, onu sonraya ve önceye ibret olmak üzere bir ceza ile çarptı.
25.O gün şiddetle sarsacak olan saracaktır.
26.Onu, ardısıra gelen izleyecektir.
27.Bazı kalpler o gün kaygıdan titreyecektir.
28.Onların gözleri yerlere eğilecektir.
29. "Biz gerçekten bu çukurda eski halimize döndürülecek miyiz?" diyorlar.
30. "Un-ufak kemikler haline geldikten sonra, öyle mi!"
31. "Hüsran dolu bir dönüştür bu öyleyse!" diye konuştular.
32. Oysaki o, sert bir komut sesinden ibarettir.
33. Bir anda hepsi uyanıp ortaya geliverir.
34. O güç yetmez büyük felaket geldiğinde,
35. O gün insan, uğrunda gayret sarfettiği şeyi hatırlar.
36. Gören kişi için cehennem apaçık ortaya çıkarılmıştır.
37. Artık azmış olan,
38. Ve iğreti hayatı yeğlemiş olan için,
39. Cehennem, barınağın ta kendisidir.
40. Rabbinin yüceliğinden korkup nefsini boş heveslerden yasaklanmış olan içinse,
41. Cennet, barınağın ta kendisidir.
42. O saatten soruyorlar sana, "gelip demir atması ne zaman?" diye.
43. Nerede sende, onu hatırlatacak şey!
44. Ona ilişkin bilginin sonu Rabbine varır.
45. Sen sadece, ondan korkanları uyaransın.
46. Onu gördükleri gün onlar, dünyada sanki bir akşam veya onun kuşluk vaktinden başka kalmamışa dönerler.

Şimdi esas Yemin kısmına dönersek ki amacımız bu kısımdaki anlatılmak isteneni bulmaktı;

Rabbimiz ilk beş ayette üzerinde durduğu ve haşyet duyanların dikkatini çektiği nokta hemen sonra gelen ayetten anlaşılacağı üzere insanın yaratılış ile ilgilidir.Bu hususda şu ayetleri dikkate alırsak;

Nahl Suresi
4. İnsanı bir spermden yarattı. Bir de bakmışsın insan, açıkça kafa tutan bir hasım oluvermiştir

İnsan Suresi
. 2. Doğrusu, biz insanı karışım olan bir spermden yarattık. Halden hale geçiririz onu. Sonunda onu işitici, görücü yaptık.

(Hac 5,Fatır 11,Yasin 77,Mümin 67,Necm 46,Kıyamet 37,Abese 19)

Tam bu kısımda ‘Kuran Hiç Tükenmeyen Mucize’ adlı eserden faydalanmak istiyorum.

MENİ BİR KARIŞIMDIR

Gerçekten de insanı karışımlı bir damla sudan yarattık. Onu deniyoruz. Bu yüzden onu işiten ve gören yaptık.
76 İnsan Suresi 2

Mikroskobun icadı ve geliştirilmesi sayesinde insan vücudundaki birçok organın ve birçok maddenin detaylı analizinin yapılabilmesi mümkün oldu. Bu analizler sayesinde meninin, birçok ayrı merkezde üretilen ayrı maddelerin karışımı olduğu anlaşıldı. Meni; sperm kanallarından, seminal keseciklerden, prostat bezinden, idrar yollarına bağlı cooper ve mery bezleri gibi salgı bezlerinden salgılanan maddelerin bir birleşimidir. Meni diye adlandırdığımız sıvının detaylı analizi yapılırsa bu sıvının; sitrik asit, prostoglondinler, flavinler, askorbik asit, ergotionein, fruktoz, fosforilkolin, kolesterol, fosfolipidler, fibrinolizin, çinko, asit fosfataz, fosfaz, hiyolurinadaz ve spermler gibi birçok ayrı bileşenden oluştuğu görülür.

Bedenimiz en mükemmel, en güzel ve en karmaşık yaratılışlarından biridir. Bedenimiz sayesinde görürüz, işitiriz, üreriz; bu bedenin becerileri sayesinde makinalar, bilgisayarlar, köprüler, uçaklar yapar, resimler, heykeller, müzikler üretiriz. Bedenimizin yaratılışının ilk aşamalarından biri, karışım olan meninin, karışımındaki ham maddelerin yaratılmasıdır. Daha sonra karışım olan menideki spermler, dişi hücreyle birleşerek bir karışım daha oluşturacaklar, bu karışım insanın yaratılışında yeni bir adım olacaktır.
Sırf bir sperm kanalını veya bir prostat bezini ele alsak bile bunların mükemmel yaratılışlarını yüzlerce sayfaya sığdıramayız. Yaratıcımız, bizi "karışımlı" bir sıvıdan yaratmış ve gönderdiği kitabında buna dikkat çekmiştir. Bizim bu "karışımı" incelememiz ve bu "karışımın" nasıl, nerelerde oluştuğuna dair araştırmalar yapmamız, Allah'ın vücudumuzu mükemmel yaratışına hayranlığımızın artmasına bir kez daha sebep olacaktır.
Bu karışımlı suyla başlayan maceramızda bir gün, görmek ve işitmek gibi olağanüstü komplekslikte ve mükemmellikte özelliklere sahip oluyoruz. Başlangıçta birkaç bilinçsiz damla iken, sonra görmek ve işitmek gibi özelliklere sahip olmamız kelimelere sığdırılamayacak güzelliktedir. Aklını kullanan hiçbir insan, kendi mükemmel yaratılışını bu "karışımlı" sıvının marifetlerine veya şuursuz, kör, tesadüfen oluşumlara bırakmaz. Açıkça bellidir ki, tüm bu oluşumları Yaratan, Kuran'ın söylediği gibi kudreti sonsuz, ilmi sonsuz, bilinçli, mükemmel bir Yaratıcıdır.

AZ BİR SIVIDAN YARATILIŞ
36 İnsan başıboş bırakılacağını mı sanıyor?
37 Kendisi dökülmüş menide bir damla değil miydi?
75 Kıyamet Suresi 36-37

Kuran, insanı bu kadar mükemmel yaratan Allah'ın, insanı yaratıp da başıboş bırakmasının mümkün olmadığını söylemektedir. Bunu ifade eden 36. ayetten hemen sonra 37. ayette, başlangıçta insanın meninin içindeki bir damla olduğu ifade edilmektedir. Bu ayette de Peygamberimiz'in döneminde ulaşılması imkansız bir bilgiye rastlıyoruz. 37. ayette "meni" ile bir damla diye tercüme ettiğimiz "nutfe" kelimesi ayrılmıştır. "Nutfe" kelimesi, bir kova boşaltılınca dibinde kalan sıvıyı ifade için de kullanılır. Bu kelime insanın meninin hepsinden değil, meninin içindeki bir parçadan yaratıldığını gösterir.
Bir boşalmada açığa çıkan meni, içindeki birçok maddeyle beraber 100 milyon ile 200 milyon arası sperm barındırır. Dişi yumurtayı ise bu yüz milyonlarla ifade edilen spermlerden sadece ve sadece bir tanesi döller. Yani insanı oluşturacak olan zigot, meninin tamamından değil, ancak ayetin de işaret ettiği gibi küçük bir parçasından oluşmaktadır.

Meninin içindeki spermler başa, boyuna, orta bölüme ve uzunca bir kuyruğa sahiptirler. Yüz milyonlarca sperm, erkek cinsel organından çıktıktan sonra kuyruğu ile yüzerek kadın yumurtasına doğru yönelir. Kadın cinsel organındaki bu yüzüşün mesafesi spermin mikronlarla (1 mikron metrenin milyonda biridir) ölçülen boyuna göre çok çok uzun bir mesafedir. Bu mesafe insan boyuna göre kilometrelerce yüzmeye eştir. Bu uzun yolculukta birçok sperm ölür ve az sayıda sperm yumurtaya ulaşır. Yumurtanın etrafını çeviren spermlerden sadece biri içeri girer ve yumurta diğer spermlerin girişine kapanır. İşte insanın genetik bilgisinin yarısı bu tek spermin 5 mikron büyüklüğündeki başına sığdırılmıştır. Diğer genetik kod ise spermin vardığı yumurtanın içinde, annenin bedeninde hazır beklemektedir. Tüm bu yaratılışlar, birçok detayın çok ince şekilde ayarlanmasıyla oluşmaktadır. Yaratıcımız, Evren'in her noktasında olduğu gibi, yaratılışımızın bu ilk aşamalarında da olağanüstü tasarımını gözler önüne sermektedir.

BİR ÖZDEN YARATILIŞ
Sonra onun soyunu bayağı bir suyun özünden meydana getirdi.

32 Secde Suresi 8
Bundan bir önceki bölümde (48. bölüm) insanın toprağın özünden yaratıldığına dikkat çekildiğini gördük (23Müminun Suresi 12. ayet). O bölümde incelediğimiz ayette geçen "sülale" kelimesi Secde Suresi'nin 8. ayetinde de geçmekte, bu sefer insanın meninin bir özünden yaratıldığı vurgulanmaktadır. Yani insan toprağın belirlenmiş bir özünden yaratıldığı gibi, meni aşamasında da; bu meniden rastgele bir şekilde değil, bu meninin belirlenmiş bir özünden yaratılmaktadır. Kısacası "nutfe" kelimesiyle insanın meninin az bir kısmından yaratılmasına dikkat çekilirken, "sulale" kelimesiyle meninin belirlenmiş bir özünden yaratıldığına dikkat çekilmektedir.

Gerçekten de spermler, daha önce belirttiğimiz gibi meninin hem bir kısmıdır, hem de meninin en temel ham maddesidir. Spermlerin içinde ise yumurtayı dölleyen sperm, hem spermlerin yüz milyonda biri ile ifade edilecek kadar az bir kısmıdır, hem de bu uzun mesafeli yüzüşte milyonlarca spermi geçerek hedefe varan en başarılı yüzücüdür. Sonuçta, hepimiz işte bu başarılı spermiz. Var olan her insan hayata ilk adımlarını yüzme yarışında yüz milyonları geçerek atmaktadır. Var olmak bu zorlu yarışı birinci bitirmeye bağlıdır. Şu anda bu yazıyı okuyan bizler var olduğumuza göre, demek ki hepimiz hayatımızda bir kez bile olsa yüzmilyonları geride bırakan bir yarışı kazandık. Hepimiz "sülale"yiz; yani seçilmiş bir özüz, seçilmiş bir sperm sayesinde varız. Tüm bu oluşumlarda aklını kullananlar için ne büyük ibretler vardır!

57 Sizleri yarattık. Yine de doğrulamayacak mısınız?
58 Akıttığınız meniyi gördünüz mü?
59 Onları sizler mi yaratıyorsunuz, yoksa yaratıcısı biz miyiz?
56 Vakıa Suresi 57-59


Evet,değerli arkadaşlar sizlerede koyu yazdığım kısımlar Naziat Suresinde tanıdık bazı ayetleri hatırlatmıyor mu?

Yaklaşık 14 asır önce indirilen ve bu yüzyıl içerisinde yakın bir zamana kadar bilinmesi mümkün olmayan bu mucizeyi (sıvısı içerisinde yüzen,yarışan,iş ve oluşu tamamlayan bu varlıklardan bahsedilmesi) Kuran’ın bize sunması karşısında Rabbinden saygı ile ürperenlerin etkilenmemesi mümkün müdür?
__________________
Yusuf 76:Ve her bilgi sahibinin üstünde daha iyi bir bilen vardır.
snobyx isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 16. October 2008, 09:39 PM   #3
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.016
Tesekkür: 3.567
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart

Selamun Aleykum! Değerli snobyx Kardeşim!

Alıntı:
snobyx Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
...
Değerli arkadaşlar,

Sizler ile Naziat suresinin kasem(yemin) bölümü ile alakalı ve kanımca Kuran’ın bir başka büyük mucizesine ait bu çalışmayı paylaşmak istedim.Bu çalışmadaki yorumlar benim kişisel yorumlarımdır ve elbetteki en doğrusunu Alemlerin Rabbi olan Allah bilir.

Önce Naziat Suresinin kasem bölümünü orijinal metinden yazarak,kelime köklerinin anlamlarını inceleyerek en mantıklı meali yapmaya çalışacağım.Ayetleri tek tek sıralayarak ve merhum Elmalılı Hamdi tefsirinden yararlanarak bu meali yapmaya çalışacağım

1-وَالنَّازِعَاتِ غَرْقًا
1-Vennazi'ati ğarken.

ĞARK, iğrak mânâsına mastar ismidir. İğrak, suya daldırıp boğmak, bir kabı doldurmak, dolmuş hale getirmek ve yayı şiddet ve aşırılıkla doldura doldura çekmek demektir. Bu mânâlardan hareketle, herhangi bir şeyde aşırı gitmek, uzağa gitmek mânâlarında kullanılır.

NÂZİÂT, nâzi'ler demektir. Bu kelime müteaddi (geçişli) veya lâzım (geçişsiz) olmasına göre, nezi' kökünden de nüzû kökünden de türetilmiş olabilir.
Nezi', bizim çekmek, çekip almak ve soymak kelimelerimiz gibi çeşitli mânâlara gelir:

1- Nezi', intiza' kelimesi gibi bir şeyi yerinden koparıp çekmek mânâsına gelir. Bundan, hayatı çekip almak, can almak ve can çekiştirmek mânâsına gelir ki bu hale "Halet-i nezi'= can çekişme hali" denir. Bu mânâ ile nâziât, can alan kuvvetler, melekler demek olabileceği gibi, can çekişme halinde bulunan canlar demek de olabilir.

2- Nezi', kuyudan şiddetle kova çekmek, su çıkarmak mânâsına gelir ki, bunda "ğarkan nezi'", iyice daldırıp derinden doldurarak hızla çekmek demek olur. Bu da ta derinden çeke çeke can almak mânâsına mecaz olabilir. Bu duruma göre de nâziât, şiddetle daldıra daldıra, boğa boğa, bedenlerinin dipten tırnağa ta derinliklerinden çeke çeke can alan melekler veya cihad yapan kuvvetler demek olur.

3- Nezi', yay çekmek; "ğarkan nezi'" de yayı şiddet ve aşırılıkla doldura doldura çekmek mânâsına gelir ki, buna yayı doldurmak denir. Bu mânâda nâziât, atış yapan kuvvetler, gâziler demek olur.

4- Nezi', atın başını alıp bir düzüye koşması mânâsına gelir ki, bu mânâdan nâziâtın, "Gürültü ile koşan"(Âdiyat, 100/1) âyetinde olduğu gibi atlar, biniciler ve o mânâda olan kuvvetler için kullanılması doğru olabilir. Ayrıca bu mânâdan mecaz olarak gökte doğudan batıya hareket eden yıldızlar ile de tefsir edenler olmuştur. Fakat "bir iş çevirenler", yıldızlar olamaz.

5- Nüzü', bir şeye can atmak gönül çekmek dediğimiz gibi bir şeye meyledip arzulamak; bir de bir şeyden feragat edip geri çekilmek, sıyrılıp çıkmak mânâlarına geldiğinden vatanını özleyen gurbetçiye nâzi' denildiği gibi, nâziât da bu mânâdan olarak bedenlerinden ayrılmış, bedenlerine hasret kalmış nefisler demek olabilir.

2- وَالنَّاشِطَاتِ نَشْطًا
2-vennaşitati neştan

3- وَالسَّابِحَاتِ سَبْحًا
3- Vessabihati sebhan.
Sebh, suda yüzmek ve kolayca uzağa gitmek demektir.

فَالسَّابِقَاتِ سَبْقًا-4
4-Fessabikati sebkan.
Yarışıp öne geçenler manasındadır.

5-فَالْمُدَبِّرَاتِ أَمْرًا
5-Felmudebbirati emren.
‘Mudebbirati’ ifadesi ‘belirli işleri tedbiri ile ilgilenen,sonuçlandıran,memur edilmiş,görevlendirilmiş olanlardır’

Burada görülüyor ki "şiddetle çekmek", "yavaşça çekmek", "yüzüp gitmek", "yarışıp geçmek" ve "iş çevirmek" gibi beş işi yapanlara yemin edilmiştir.Cevabı da daha sonra gelenlerden elde edilen karine ile bilindiği için zikredilmemiştir ki, "Bunlar olacak, o kıyamet ve öldükten sonra dirilme gerçekleşecek." demektir.

Bu işleri yapanların hepsi bir topluluk veya bir topluluğun sınıfları yahut bir kısmı başka bir topluluk olarak düşünülebilirse de hepsi aslında bir kumandaya bağlı bir topluluk veya o topluluğun sınıfları olması, gelecek olan "Fakat o bir tek haykırıştır." karinesi ile daha açıktır.

Bir de görülüyor ki, bu beş fiilin ilk üçü olan "şiddetle çekmek", "yavaşça çekmek" ve "yüzüp gitmek" arasında bir sıralama gözetilmeyip "vav" bağlacıyla bağlanmış; geçmek ve iş çevirmek fiilleri ise "fâ" ile birbirlerine ve öncekilere bağlanmakla fiilde veya zikirde bir sıralama gözetilerek ifade edilmişlerdir ki, bununla bu iki fiilin öbürlerinin neticesi ve gayesi gibi olduğu anlatılmış demektir.

Bu ön bilgileri kısaca verdikten sonra bu ayet grubunu mantığa en yatkın bir şekilde meallendirirsek;
1-Derinden şiddetle çıkanlara,
2-Bir yerden bir yere geçenlere,
3-Yüzerek gidenlere,
4-Yarışarak öne geçenlere,
5-İş ve oluşu gerçekleşterenlere kasem(yemin)olsun ki;

Burada önemli bir sorunda kasemin yani kanıt gösterilen bu ayetlerin,neye kanıt gösterildiği belli değildir en azından meali yapan değerli ilahiyatçılar bu noktayı her nedense es geçmişlerdir.Bu sebeple Kuran’da geçmekte olan kasem cümleleri ile alakalı değerli Hakkı Yılmaz Hoca’nın ‘İşte Kuran’adlı eserinde Buruc Suresi Tebyininde verdiği bilgilendirme notunu burada vermek istiyorum.

Kasem (yemin) cümlesi:

مسقلا " Kasem (yemin)" sözcüğünün esas anlamı; "güç, kuvvet"
demektir. Terim olarak ise sözcük; "iddia edilen tezi somut kanıtlar ile
güçlendirmek" anlamına gelmektedir. "Kasem (yemin) cümlesi" de, insanların
düşüncelerini anlatırlarken, ileri sürdükleri tezleri, kanıtlarla güçlü bir şekilde
ortaya koymakta kullandıkları bir cümle çeşididir.

Kasem cümlesi iki bölümden oluşmaktadır. Bunlardan birincisi; yemin
edilen (kanıt, tanık gösterilen) "kasem bölümü", ikincisi ise; söylenmek istenen
asıl tezin ileri sürüldüğü "kaseme cevap bölümü" dür. Yani;

- kasem cümlesinin "yemin bölümünde", cümlenin ikinci bölümünde ileri
sürülecek tezi desteklemek üzere, kişiler, olaylar, nesneler… kanıt gösterilir,

- kasem cümlesinin "kaseme cevap bölümü"nde de, ileri sürülen tez, asıl
söylenmek istenen yargı belirtilir.

Muhataplar tarafından anlaşılabilmesi ve kabul edilebilmesi için, kasem
edilen şeyin mutlaka somut ve akıl sahibi herkes tarafından ulaşılabilir özellikte
olması gerekir. "Yemin ederim, ediyorum" vs. gibi ifadeler yemin sayılmaz ve bu
ifadeleri taşıyan cümleler de yemin cümlesi değildir. Yemin; somut kanıtlardan,
yemin cümlesi de; Kur`an`da Rabbimiz tarafından verilmiş örneklerde olduğu
gibi, bu somut kanıtlarla güçlendirilmiş yargılardan oluşmalıdır.

Kasem cümlesinin yapısı ve belirgin özellikleri:

Kasem cümlesinin birinci bölümü olan "kasem bölümü", kasem
edatlarının (vav, be, te), sözcüğün başına getirilmesi ile oluşturulur. Kasem
cümlesinin ikinci bölümü olan "kaseme cevap bölümü" ise, mutlaka bağımsız bir
cümle hâlindedir ve bu cümle istenildiği gibi değil, bazı kurallara tâbi olunarak
kurulur:

Kaseme cevap olan cümle;
1-) İsim cümlesi ise ve olumlu ise, cümlede mutlaka " ل lam" veya " انّ inne"
edatlarından birisi veya her ikisi birden getirilir.

2-) Fiil cümlesi ise ve,
a) cümle olumlu ise;
I - fiil geçmiş zaman kalıbında ise " دق kad" ve " ل lam" edatları birlikte getirilir
(bazı durumlarda "lam" hazfedilebilir (gösterilmeyebilir).
II- fiil geniş zaman kalıbında ise (fiili muzari), "lam" ile "tekit nunu" getirilir.
b) cümle olumsuz ise, nefy edatlarından birisi (ma, la) getirilir.

Bundan önce tahlilini yaptığımız surelerdeki tüm kasemlerin hepsinin
cevap cümleleri, yukarıda belirttiğimiz kurallara uygun olarak kurulmuştur. Büruc
suresinde de, belirttiğimiz kurallara uyan ve ilk üç ayetteki kasemin cevap
cümlesi olabilecek tek cümle 12. ayettir.(Buruc Suresindeki kaseme cevap)
Bilindiği gibi, Kur`an`da kasem edilen şeylerin tümü, ileri sürülen
tezlerin kanıtlarıdır. Yani, Rabbimiz bir çok olaya, sisteme, "şey"e… kasem
etmekte ve bunları açıkladığı yargıya kanıt göstermektedir. Ama piyasadaki meal
ve tefsirlerde (!), maalesef bu önemli kural ihmal edilmekte, kasemler cevapsız
kalmakta, dolayısıyla Rabbimizin mesajları kullarına doğru olarak ulaşamamaktadır.


Ama görünen odur ki, sureler düzenlenirken ve mushaf tertip edilirken
bu kural, sahabe tarafından maalesef dikkate alınmamıştır. Benzer örneklerini
ileride Kaf, Naziat ve Sad surelerinde de göreceğimiz bu uygulamanın ve böyle
bir mushaf tertibinin, Allah ve peygamberimiz tarafından yapılmış olmasımümkün değildir, düşünülemez.

Oysa 12. ayet, teknik yapısını yukarıda belirttiğimiz kasem cümlesinin
"kaseme cevap" bölümünü oluşturmaktadır ve surede, ilk üç ayetten oluşan
"kasem bölümü"nden hemen sonra yer alması gerekmektedir. Gerek dil bilgisi
kurallarına, gerekse suredeki söz akışına uygun olan bu durumun, Arapça dilinive Kur`an ilimlerini bilenler tarafından reddedilmesi mümkün değildir.


O halde Naziat Suresinde geçen bu kasem cümlelerine cevap olabilecek ayet ve Rabbimizin üzerine yemin ederek dikkat çektiği bu mucize nedir?
Allah Razı olsun. Kasem cümleleri ile ilgili belirtmiş olduğunuz gerçekler...
Kur'an okuyucularının, Kur'an Erlerinin, Kur'an davetçilerinin bu durumu gözününde bulundurmaları gerekir diye düşünüyorum.

Kur'an bu duruma göre okunduğunda, Rabbimizin Furkan 32deki emrinin de yerine getirilmesi yönünde gayret içerisinde olunur.

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bookmarks

Etiketler
mucize, naziat, suresi, yemindeki


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 09:51 PM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam