hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > İMAN > Küfür ve Kafirler > Kafirler

Cevapla
 
Seçenekler Stil
Alt 2. October 2012, 10:39 AM   #1
galipyetkin
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2011
Mesajlar: 1.458
Tesekkür: 105
574 Mesajina 958 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
galipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud of
Standart AL'İ İMRAN-119.Aykırı iş yapan mülkperestler

ALİ İMRAN–119 HAKİKATİNE AYKIRI İŞ YAPAN MÜLKPERESTLER

Allah'ın ayetlerini toptan veya kısmen ret edenler elbetteki küfredici(üst örtücü)’dirler. Bunlar helal haram demeden topladıkları malı nefisleri için, evlat ve eşleri için israf etmek amacıyla toplarlar. Bunu ellerinde tutup muhtaçlarla üleşmezler de.

İşte öteden beri ümmetlerde bozulma ve sapma bu merkezde olmuş ve olagelmektedir. Bunun İçin Ali İmran suresi mülkperestlerin müşterek karakterlerini aşağıdaki ayette açıklar.

“Küfredenler, her halde onların ne malları ne evlatları kendilerini Allah’tan kurtaracak değildir, onlar eshabı nardır hep onda kalacaklardır(Ali İmran–116)

Mülkperestler verici değil, alıcı ve biriktiricidirler. Bencil ve iyalcidirler. Bazen hiziplerine kadar faydalı olmayı genişletebilirler. Ama bütün insanlar ve insanlık çapında özverili olmayı asla tercih etmezler. Mülkten ve dünyadan kâm alırlar. Bol harcar, kendilerini ve iyallerini lüks ve refah içinde yaşatırlar.

Yani müsriftirler. Ama hayra harcamazlar. Çünkü ahiretlerini satarak dünyayı satın almışlardır. Elbette ki, evlatçıdırlar. Hayattayken israf etmenin yanında yine başka bir israf türü olan haddinden fazla miras bırakmakta onların tuttukları yoldur. Mülkle birlikte evlat tutkularının da ayet tarafından ortaya konulmasının nedeni onlara bol miras bırakmak için dinin yüklediği ''toplumu artanla infak et''mek emir ve vazifesine karşı gelmelerinin iki sebebi de ayette eksik bırakılmadan ortaya konulmuştur.

Sonraki ayet önceki ayeti daha da açarak şöyle der:
“Bu Dünya hayatında yapmakta oldukları masrafın meseli bir rüzgâr meseline benzer ki onda kavurucu bir soğuk var: nefislerine zulmeden bir kavmin ekibine sataşmış da onu mahvetmektedir ve onlara Allah zulmetmemişti ve lâkin kendilerine zulmediyorlardı(Ali İmran–117)

Kişilerin harcamalarında kavam miktarını aşarak lüks ve refah için kendilerine ve iyallerine yaptıkları harcamaya israf denilir. Her haddi aşan liberalist müsriftir. Hayır için harcama ise bunun tersi olup diğerkâmlı olmak başkalarını infak etmek için kendi için harcamayı asgariye indirmektir. Ölmeden önce ahiret için gönderdiğin mal sende kalan değil, yukarıdaki gibi yapmandır. Yani hayra harcayarak ebedi âleme yatırım yapmaktır.

“Ey o bütün iman edenler! Ağyarınızdan yar tutmayın, sizi şaşırtmakta kusur etmezler, sarpa sarmanızı arzu ederler, görmüyor musunuz buğzları ağızlarından taşmakta, sinelerinin gizlediği ise daha büyüktür, işte size ayetleri sarih bildirdik aklederseniz(Ali İmran–118)

Merhum Hamdi Yazır mealinden özellikle aldığımız bu ayette geçen ağyar(gayr’dan) kavramını açıklayarak konuya girelim. Ama önce Yâr kavramını ortaya koyalım ki, “ağyar” kavramını iyice kavramış olalım.

Yâr(Farsça yâran) 1-Dost.(Bkz: mahbub, muhibb).2-Sevgili.3-Tanıdık, ahbap. 4.Yardımcı.

Şunu hemen belirtelim ki, ''ağyar'' bunun bir anlamda zıttı olandır. Yani dostların dışında kalan, yabancı olan, yardımcı olmayacak olandır. Bu, dost ve ahbap olma niteliğini “Emaneti ehline ve sizden olana verin” dini emrini tutmayanlardır. Şimdi “Ağyar” veya gayr kavramını görelim.

Ağyar: Gayrılar, başkalar, yabancılar.

Ağyar kavramının anlamlarından sadece bir tanesi ecnebi(yabancı) anlamına gelmektedir. Yani yurttaş olmayan, milli sınırlar dışında kalan. Demek ki yabancıyı dost ve yardımcı bilmeyeceğiz. Aksine fırsatçı olarak göreceğiz.

Dost olan ancak kara günde insanın yanında olan faydalar çatıştığında iysar yaparak kendisini ihmal edip dostunu ve onun faydasını öne alan kimsedir. İşte bunu size bir yabancı asla yapmaz diyor Kuran.

Zaten ahmak olmayanlar için bunun ilkesel delilleri de vardır. Mesela “Dış ilişkilerde devamlı dostluklar değil, ülke çıkarları vardır” ilkesi bu Kuran ayetine yakın anlam taşır. Bu ilke elbetteki çok da yadırganacak bir ilke değildir. Buna ''milletini savunmak” denir. Buna çağımızda ulusal menfaatleri savunmak denilir. Ne acıdır ki, Ali İmran–119 ayette yabancılarla şahsi menfaatlerini birleştirerek ulusal menfaatleri peşkeş çeken münafık taifesi de ecnebiden sayılmışlardır. Çünkü ulusalcıları sindirmek için yalan ve iftira kampanyası başlatmakta şeytana dahi taş çıkartacak hile sergilemişlerdir. Ağyar anlamlarından “yabancı” olarak nitelenenler yurttaş olmayan her toplum ve başka devletlerin sınırları içinde kalanlardır.

Şimdi hem bunlara giden ama daha ziyade şahsi menfaatlerini emperyalist çıkarlarıyla birleştiren antiulusalcı veya moda ismiyle globalci güruha giden “Başkalar” kelimesiyle ifade edilen ve “bizden garı olanlar” anlamını veren ayeti verelim:
“Haa!, sizler öyle kimselersinizdir ki onları seversiniz onlar ise bütün kitaba iman ettiğiniz halde sizi sevmezler, hem yüzünüze geldiler mi «inandık» derler ve tenha kaldılar mı gayzlarından aleyhinizde parmaklarını ısırdılar, de ki: gayzınızla ölün, her halde Allah bütün sinelerin künhünü bilir.(Ali İmran–119).

Biz kimiz sorusunun cevabı bütün kitap ve bütün Nebilere inananlarız. Eğer ayette “Bütün kitaba” değil de, “kitaplara” denseydi bu ayet sadece Ehli Kitaba ve sair ecnebilere giderdi ve münafıklara gitmezdi. Ayet bize “bütün kitaba” veya kitabın bütününe dediğine göre Ali İmran–119. ayet ''mülkperest münafıklar''a gider. Bunların sağlam iman sahibi olmalarına mani olan şey mülk, eş ve evlat fitnesinin üstün gelmesidir. Bir de ticaretlerinin kesada uğramasından korkarlar. Bunun için bu münafıkları tanımlayan en mükemmel ayet hatırlatılacaktır. Ondan önce şunu belirtelim ki “kitabın tamamına” inanmayanlar münafıklardır. Ehli kitaba daha ziyade giden ayet ise Ali İmran–118 ayettir. Bunlar şahsi menfaatleri için ''ekonomik işgalcilerle'' iş birliği yapanlar ve insanların dini duygularını istismar ederek ticari karlarını arttıranlardır. Dini duyguları siyasi ve şahsi ve ticari menfaatlerine alet edenlerdir.

İslam toplumundan olan münafıklarla, İslam cemaati dışında kalan ecnebilerin müşterek vasıfları, “Allah’tan gelen başım üzerine” dememeleridir. Ecnebiler ve bilhassa Yahudi ve Hıristiyanlar sadece kendi atalarına gelen peygamberleri ve kitapları sahih kabul ederler. Hele Muhammed ve Kuran’a inanmazlar. Oysa Muhammed ümmeti bütün kitapları ve bütün nebileri kabul ederler.

Hak manada diyalog zaten Muhammed ve Kuran yolunda olanlarda mevcuttur. Bundan ecnebilerin memnun olmaları gerekmez miydi? Hayır onlar bundan memnun olmazlar. İşte bundan memnun olup, onlarda Muhammed ve Kuranı sahih kabul etselerdi mesele kalmaz ve diyalogun önünde bir engel kalmazdı. Ama ecnebilerin inanç veya inançsızlığı diyaloga bizatihi engeldir. Gerçek bir dinin asgari müştereklerinde anlaşma niyetleri olsa idi, bu adımı atmaları gerekirdi. Eğer bu yoksa yapılan temaslar münafıklar ve fasıklar arası diyalogdan başkası değildir. İşte şimdi bu münafıklara giden anlamların üzerinde duralım.

Münafıklığın başta gelen özelliği cimrilik ve bencilliktir. Bunu için maunetin belli kişilerin tekelinde bulunduğu feodalizmin ve liberalizmin yılmaz bekçileridir. Böylece şahsi çıkarlarının bekçiliğini yaptıklarını da iyi bilirler. Özü sözü bir olan sıdıklar bütün kitaba veya “kitabın tamamına” inandıkları halde, münafıklar bir kısmına inanır bir kısmına inanmazlar.

Mesela münafığın haşr–7 ve 9. ayete inandıkları ve uydukları söylenebilir mi? İhtiyaç fazlasını tamamen infak etmeyi kabul etmeyip, 1/40 zekât verip de kalan kârı sermayeye ekleyerek kapitalist üretim biçimini sürdürdüklerine göre, Bakara–219/2 ayete inandıkları söylenebilir mi? Nimete şükür ve küfrün ayracı olan varsılın yoksula kendisiyle eşitlene kadar çok vermesini kabul etmeyip, sınıflı toplumun devamı için sosyalist müminlere karşı savaş veren münafığın Nahl–71 ayete inandıkları söylenebilir mi? Oysa Allah ile ahit ve kendi toplumuyla misak yapan ve bu iki niteliğinden dolayı Ashabü’l Yemin ismini alan mimin bu sözünden döndüğünde hali nice olur?

Verdiği sözü tutmayan Müslümanlığının en önemli vasıflarından birini kaybetmiş, sözünü tutmayan münafık ve müşriklerin vasfını almış olur. İşte Tövbe suresi münafığın karakteristik vasıflarından bazılarını şöyle açıklamıştır.

“Sizden olduklarına yemin ediyorlar. Oysa onlar sizden değiller, fakat onlar korkak bir topluluktur”(Tevbe–56)

Demek ki münafıklar bizden olmadıkları için “ağyar” tanımı içersindedirler. Buna delil ise Münafikun suresidir. Şöyle ki:

“Münafıklar sana geldiği zaman “ senin Allah’ın elçisi olduğuna yemin ederiz.” Bunu Allah bilir ve onların yalancı olduklarına da Allah şahitlik eder. Yeminlerini kalkan yapıp Allah yoluna engel olurlar. Onların yaptıkları ne kötüdür.( Münafikun–1 ve 2)

Münafıkların paragöz olduklarını Tövbe–58 ayet bize tekrar hatırlatır. Bunun içindir ki, sağcılığın arkasına saklanarak bunu becerirler. Kapitalist sağcı oldukları ve meymenetten zerresi onlarda bulunmamasına rağmen, ilimden uzak halk onların “Biz sağcıyız” demelerini, biz insanlara en çok meymeneti olanlarız dediklerini zannederler. Oysa onlar liberalist ülkelerin ekonomik terimiyle konuşurlar ve kendilerinin sosyalizm düşmanı(Hak Din’de sebil olan) kurumun karşıtı olduklarını kamufle ederler. Münafığın paragöz olduklarını haber veren ayetlerden bir adet daha sunalım.

“Allah’a verdikleri sözü ve yemini az bir paraya satanlar var ya, işte onların ahirette bir payı yoktur, Allah kıyamet günü onlarla konuşmayacak, onlara bakmayacak ve onları yüceltmeyecektir. Onlar için acı bir azap vardır.” ( Ali İmran -77)

İmandan ziyade inkârdan hoşlananlar en yakınlarımız dahi olsa onları veli edinmeyeceğiz. Hak din böyle bir sıkı şart getirmiş ise elbette ki, böyle bir kan bağımız dahi olmayan münafık veya ecnebiyi hiç veli edinmememiz gerekir. Zaten bunu doğrudan emreden ayetlerde vardır.

“Ey o bütün iyman edenler: babalarınız ve ıhvanınız eğer iymana karşı küfrü hoşlanıyorlarsa onları evliya ittihaz etmeyiniz, sizden her kim onları veliy tanıyacak olursa işte onlar nefislerine zulmedenlerdir(Tövbe–23)

Müslüman toplumları içinden vuranlar hep nifak ve nimete nankörlük yapan büyük kalabalığın mülkperestliğidir. Zamanımızda onların işareti ulusal değerlerden nefret ve globalleşme eğilimleridir. Bunun için milli bir görüş sahibi olanlardan bir kısmını ve ulusalcıların tümüne karşı mücadele ederler. Dinsel değerleri kullanarak hem siyaset ve hem de ticari karlarının artışında alet olarak kullanırlar.

“Eğer, babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, kadınlarınız, hısımınız, kabileniz, elinize geçirdiğiniz mallar, kesada uğramasından korktuğunuz bir ticaret, hoşunuza giden meskenler size Allah ve Resulünden ve onun yolunda cihaddan daha sevgili ise artık, Allahın emri gelinciye kadar bekleyin, Allah öyle fasıklar güruhunu hidayete erdirmez(Tövbe–24)

Şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi ve ticari emelleriyle birleştiren ve Milletine ihanet içinde olan bu gurup sadece münafıklardan ibaret değildir. Bu guruba fasıklar da dâhildirler. Yine Ali İmran–120 ayete döndüğümüzde iç ve dış “ağyar” güruhu düşük mizaçlarının işlerini işler dururlar. Bunlar doğruluğa da, doğrulara da hınç duyarlar. Sizin iyi olmanız ve iyi niyet taşımanız ilişkinin düzelmesi için kâfi gelmez. Çünkü herkes kendisine benzeyeni sever.

Dosdoğru müminden hoşlanmayan münafıkla ecnebi fasık birbirinin velisidir. Münafığın globalleşmenin (Finans kapitalin yetkesini rakipsiz bastırması) selameti ve sermayesinin katlanarak artmasının teminatı olarak gördüğü sömürünün devamı yolundaki ahdi dini bir diyalog gibi göstermek yalanın hudut tanımaz cinsindendir.

“Size bir iyilik dokunursa fenalarına gider, başınıza bir musibet gelirse onunla ferahlanırlar ve eğer siz sabırlı olur ve iyi korunursanız onların hıyleleri size hiç bir zarar vermez, çünkü Allah onları kendi amelleriyle kuşatmıştır(Ali İmran–120)

Globalleşmeyi iyi bir şeymiş gibi takdimleri, yine mülk cinsinden olan iktidar hırslarındandır. Çünkü kavram özü itibarı ile Kralın ( evrensel şeyhin, başkanlık sisteminin) mülk ihtirasının yetki alanını yaymak anlamına gelir. Bu ise, Hasedin dünyanın her karış toprağında uygulamaya konulmasıdır. Hem de bütün şiddeti ve Kralın en zalim metotları kullanarak ezerek, kan dökerek geçişidir. Hala bunu hayra yormak, hala bundan hayır umut etmek, hak din bilgisinden habersiz olmaktır. ''Bön''lüktür.

Çünkü son iki nebi, Allah’ı her şeyden çok seveceksin, insanı da kendin kadar seveceksin, kendin için ne istiyorsan, ( ne ediniyorsan neye maliksen aynısını insanlara da mal etmek için gayret edeceksin) başkası için de aynı nitelik ve nicelikte isteyeceksin demişse… Bunun manası, mülkün her üç (servet ve sermaye sahibi olmak; şanlı şerefli olmak; tahakküm etmek) unsurunun ortaklaşa kullanılması demek değil midir? Şeriat anlamına gelen bu şeyler, “Ortaklaşa” şartı yerine getirilmeden gerçekleştirilmesi ilmen mümkün değildir. Bu ise, anti otokratik, anti feodal, anti Liberalist ve antiemperyalist olmaktır. İşte hak şeriat bu istikamettedir… O erdemdir. Cumhuriyetin slagonlaştırdığı şeylerden birisi de “Sınıfsız toplum” değil mi idi? Tam bağımsızlık değil mi dir? Körü körüne itaate karşıTlık değil midir? Fikri hür, vicdanı hür demek bu değil midir? Bakınız, ''bedeni hür'' dememiş, ''fikri hür'' demiş. Yapılan şeriat tanımı, hem insanın insan karşısında ki bağımsızlığının, hem emperyalizm karşısındaki bağımsızlığının en gerçekçi yoludur. İnsanlar başka referansları kullanabilirler, önemli olan, sonuçta hepsinin erdemden aynı şeyi anlaması ve onun için el ele vermesidir. Bu adalettir; sevgide merhamette ve eşitlikte vardır ancak.

1919'dan itibaren Türkiye ve bilhassa son zamanlardaki siyasi yaşamı bu konu için iyi bir laboratuvardır.

Saygılarımla
Galip Yetkin.
Adalet ve Rahmet sitesinden.

Konu galipyetkin tarafından (20. October 2012 Saat 02:53 PM ) değiştirilmiştir.
galipyetkin isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
galipyetkin Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
dost1 (2. October 2012)
Cevapla

Bookmarks

Etiketler
alı, mülkperestler, yapan, ımran119aykırı


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 01:19 AM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam