hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > İMAN > İman ve mü’minler > Din

Cevapla
 
Seçenekler Stil
Alt 20. October 2010, 08:43 PM   #1
Barış
Uzman Üye
 
Barış - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 785
Tesekkür: 1.340
366 Mesajina 989 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 16
Barış is on a distinguished road
Standart Salatı/Dini ayakta tutma ve (Kötülüklerden) arınma

Salatı\dini ayakta tutma ve (kötülüklerden) arınma=وَأَقِيمُواْ الصَّلاَةَ وَآتُواْ الزَّكَاةَ=ekîmûs salâte ve âtûz zekâte

Kurandaki salat kelimesi orta doğu kültürünün etkisiyle günümüze kadar, genellikle, namaz olarak anlaşılmış, sürekli bağlılığı(online olma) ifade eden bu kelime, inananları dine bağlı tutmak için günde 5 vakit(2-7 arasında) olarak önceden bilinen bir ritüele hapsedilmiştir. Bu yazıdaki amacım bitmek bilmeyen salat\namaz tartışmalarına bir yenisini eklemek yerine, bağlılıkla vahyin nasıl ayakta tutulacağı ve bununla nasıl kötülüklerden\kirlerden arınacağımızla ilgili düşüncelerimi size aktarmak istiyorum. Kısaca benim Kuran'dan anladığım, Kuran'da namaza hiç bir ayetinde yer verilmemiştir. Müslüman bir kültürde yetişmemiş bir kişiye arapça öğretip, eline Kuran verirseniz bilinen manadaki namazı bulamayacaktır. Bizim için rehber olan Kurana bakış açımız böyle olmalıdır. İnsanlar kılmak isterlerse de namazı salatın bir şubesi olarak düşünebilirler.



Salatın ikamesi ise "Vahyi, inancı, dini izlemek\ayakta tutmaktır". Peygamberlerin yegane görevleri; kendilerine gelen/ulaştıkları vahyi izlemeleri, inanlarına izletmeleridir. Diğer tabirle iman ve salihatı yapmak, bir diğer tabirle de marufu emir ile münkeri bertaraf etmektir. Din budur. Salat dindir.



Salat-din arasındaki ilişkiyi anladıktan sonra, onun tanımını iyi yapabilmeliyiz ki, onu nasıl ayakta tutacağımızı görebilelim. Dünyadaki dinlerin fazla sayıda olması dinin net bir tanımını da oldukça güçleştirmektedir. Çünkü “din” kelimesi bile bir Müslüman ile bir Budist’in aklında farklı bir biçimde şekillenmektedir. Bir psikoloğa göre din yaşanan bir tecrübedir. Bir sosyoloğa göre ise toplumsal bir kurumdur; bir kelamcı ise dini akılla savunulabilen bir sistem olarak görmektedir.



Eğer dini tanıma, bilgi ve şuura bağlı olmazsa, dinin, inancın ve imanın kendisi bir derde deva olmaz. Belki de dertlere bir dert daha ekler. Ali Şeriati (dinler tarihi kitabından alıntı)



İnsanların önünde ve benliklerinde sürekli iki yol vardır. Ya iyiye-takvaya-adil olana yönelecek, ya da kötülüğe-fücura-zulme yönelecektir. Dine kısaca insanı ilk seçeneğe götürenlerin toplamı diyebiliriz.


Din, genel olarak insanların vicdanlarından gelen ahlaki önermelerdir. Fıtrata\yaratılışa uygun olandır(doğal din). Aslında insanlara iyi ve faydalı olan öğüt, amel, işaret, söz, yazı vs ne varsa hepsinin toplamıdır. Elçiler bunları kendi zamanlarına\toplumlarına göre sistemleştiren kişilerdir. Her insan fıtratındaki "doğal din" olgusu üzerine doğar. Biraz büyüyünce de bölgesinde hakim olan sistemleşmiş dine\mezhebe katılır. Bu katılımdan sonra onlar için din\mezhep değiştirmek oldukça güçtür, sistemleşmiş dinlerinden rahatsız olduklarında genel de ateist, inançları güçlü olanlar ise deist olurlar. Akıllarını kullanmayıp taklidi imana devam edenler için ise bir sorun bulunmamaktadır. Hayat onlar için güllük-gülistanlıktır. Çevresine aykırı bir hareket göstermedikçe kalabalığın içinde kaybolup gitmektedirler.



Din, aslında hem evrensel hem de dinamiktir. Ancak bizlere yansıyan genelde statikleştirilen\kurumsallaştırılan\sistemleşen\ge lenekselleşen DİN olgusudur. Hayatımızdaki bir öneriyi, çözümü, fikri ve fiili ‘dini’ kılan şey, başına bir ayet veya hadis yerleştirmek değildir. Muttaki bir bilinç, temiz bir vicdandan gelen her öneri, çözüm, fikir ve fiil, dinîdir. Bakış açımızı bu şekilde evrenselleştirebilirsek, hayat bizler için daha anlamlı bir hâl alacaktır.



Bu tanımlamayı okuyan bazı kardeşlerimiz şu tepkiyi verecektir;

-İyi güzelde kardeşim din kuran(da)dır\ilahi kitaplardadır. Ondan niçin bahsetmiyorsun!



DİN aslında tam olarak sizin fıtratınızdakilerdir. Size yüklenen AKIL ve VİCDAN melekeleriyle iyilik-adalet-salihat-barış yoluna yönelmenizdir. Kuranda bu şu şekilde ifade edilmiştir. Al-i imran suresi nin 19.ayeti; Allah katında tek geçerli din islamdır. Burada ifade edilen İslam kelimesi bana göre sistemli bir dini(yahudilik, budizm, müslümanlık gibi) ifade etmez. İslam bu yolun(iyiliğin ve adaletin tesisiyle barışın) adıdır. Bildiğimiz\bilmediğimiz tüm elçiler ve kitaplar kendi toplumlarındaki sorunları islam yoluyla\diniyle çözmeye çalışmışlar, insanlara fıtri duygularını hatırlatmışlardır. Onların bu hatırlatmaları\zikirleri onlar hayattayken ya da öldükten sonra mushaflaştırılmıştır. Bu mushaflar ilahi vahyin kendi dönemlerine ve toplumlarına yansımalarıdır.



Vahyi\dini\salatı\fıtratı anlamak için mushaflardaki (kendi dönemine ait) kelimeleri bugüne uyarlamaya çalışmak, ya da kendini "O" tarihsel kelimelere uyarlamaya çalışmakla mümkün olmayacaktır\olmamaktadır. Mushafları anlamanın en iyi yolu onları kendi için çözümlemek ve kendi döneminde değerlendirmekle mümkündür. Bu mushafların bize hitap eden en önemli kısımları evrensel bölümleridir.



Bütün sözlü hitaplar ve fiiller, kelimeler olarak yazıya dökülünce cansızlaşırlar. Bizler için en temel faydaları yol ve yön gösterici rehber(hüda) olmalarıdır. Hatipsiz hitaplar ise her zaman eksik kalır.


Ancak hatibi El-İlah, kitabı El-kitab olanlar için VAHY canlı ve süreklidir. Zira Onlar ölmez. Tüm evreni kuşatmışlardır. Yüce yaratıcı yaratmasıyla ve sistemiyle tüm varlıklara her an vahyeder. Vahyin canlılığı kelimeleri canlandırmak yerine ona HER AN ulaşabilmektir. Bu da hayattaki tüm işaretlerden\ayetlerden\izlerden, olayların sebeb ve sonuçlarından, geçmişteki insanların tecrübelerinden mânâ çıkarabilmekle mümkün olacaktır.



İşte bu çıkardıkları mânâyı iyilik-adalet-sâlih amel yönünde KULLANAN ve bunları samimiyetle hayatına DAİM eden insanlar DİNİ ayakta tutarlar.


Dinciler ve din işlerinden para kazananlar değil. Çevrenizdeki dindar görünen insanlar, tanrılarının sevgisi veya dinlerinin emirlerinin güzelliği hakkında ne söylerse söylesin, eğer davranışları başkalarına karşı yıkıcıysa ve şiddet doluysa, eğer başkalarına acı çektiriyorsa, biliniz ki onların dini\yolu yozlaşmıştır. Çünkü dinin özeti iman ve salih ameldir.



Salih amel ise kendi benliğiyle, diğer insanlarla ve doğa ile uyumlu\faydalı\barışık eylemler demektir.



Haniflik ise, kendini dupduru/saf olarak geliştirebilmek, bir nevi sıfırdan başlayabilmektir. İnsanın toptan reddetmek ya da toptan kabul etmek bir seçimi yoktur. İnsan birşeyleri reddetmekle hanif olmaz, önüne çıkan herşeyi sorgulayarak, aklına ve vicdanına uygun gelenleri kabul ederek olabilir. İnsan cesur olmalı, anlamak için sorgulamalı, sonucunda değişmeyi göze alabilmeli. Hayatta gördüklerinin her çeşidinden mânâ çıkarabilmeli, bunları da hayatına iyilik-adalet-salih amel yönünde DAİM kılabilmelidir. İbrahim gibi, Musa gibi, Muhammed gibi, Nasıralı İsa gibi..



Yaşadığımız sorunları ,temsili anlatım olarak, şu şekilde özetleyebiliriz;

Adamın biri hayatın ne olduğu sorusunun cevabını bulmak için bir bilgenin yanına gitmiş. Bilge bir çay kaşığı vermiş adamın eline ve içine de silme bir şekilde zeytinyağı doldurmuş. “Simdi çık ve bahçede bir tur at tekrar buraya gel... Yalnız dikkat et kaşıktaki zeytinyağı eksilmesin eğer bir damla eksilirse kaybedersin”.



Adam gözü çay kaşığında bahçeyi turlayıp gelmiş. Bilge bakmış: ” Evet, demiş kaşıkta yağ eksilmemiş, peki bahçe nasıldı? Adam şaşkın...



”Ama demiş ben kaşıktan başka bir yere bakamadım ki“.



Şimdi tekrar bahçeyi dolaşıyorsun kaşık yine elinde olacak ama bahçeyi inceleyip gel, demiş bilge... Adam tekrar bahçeye çıkmış gördüğü güzelliklerden büyülenmiş muhteşem bir bahçedeymiş çünkü ... Geri geldiğinde bilge, adama bahçenin nasıl olduğunu sorunca gördüğü güzelliklerden büyülendiğini anlatmış adam. Bilge gülümsemiş , “ama kaşıkta hiç yağ kalmamış” demiş ve eklemiş:



"Hayat senin bakışınla anlam kazanır. Sadece bir şeye odaklanıp onu görürsen hayatın akıp gider sen farkına varmazsın... Ya da görebileceğin tüm güzelliklerin tam ortasında hayatı yaşarsın; akıp giden zamanın anlam kazanır..."



Hayat gerçek anlamını, ona evrensel bakabilirsek kazanacaktır. Din gibi toplumsal hassasiyeti yüksek bir konuda konuşurken, elimize aldığımız bir kaşık suya verdiğimiz mânâ ile hem kendimizi hem de başkalarını boğmayalım. Onlara yeryüzünün tamamen suyla kaplı olduğunu söyleyelim. Yaratıcının ayetlerini izlemelerini, ve bunlardan mânâ çıkarmalarını isteyelim. İnsanın önünde sürekli iki yol vardır. İyilik ve kötülük. Eğer bu kişiler hayattaki bu mânâları iyilik yönünde kullanırlarsa din\salat\fıtrat ayakta tutulmuş, sınav başarılmış demektir. Taklidi iman yerine, aklımızı ve vicdanımızı kullanarak muttaki olarak\aktif iyilerden olarak yaşamalıyız.



Uzun lafın kısası; Dini ayakta tutacak olan, insani\fıtrî değerlerimizden başkası değildir. Çünkü din insan(lık) içindir.



Şunu da iyi biliyorum\inanıyorum ki bizim hayata\kitaba\dine\yaratıcıya\bilime\elçilere bakışımız düzeldikçe, yeryüzündeki hiç bir ayetin ilimle\bilimle çelişmediğini\çelişemeyeceğimizi görüp bunlara gereken önemi verdiğimizde ve "Akıl ve Vicdanımızı" iyilik yönünde kullandığımızda "KIYAM" edeceğiz ve bizler için yeni bir "aydınlık çağ" başlayacaktır.


Mustafa Çantaoğlu
(Alıntıdır.)
__________________
Kimse kimsenin yargıcı değil, olmamalı da zaten..Herkes kendi üzerinde gözetmen ve yargıç olsun..Kendimizi rahatsız edelim, dünyamız değişsin...Belki o zaman huzuru bulmuş benliğimiz başkalarına kendiliğinden ışık saçar../Elif.
Barış isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Barış Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 2 Kisi:
hiiic (21. October 2010), Miralay (21. October 2010)
Cevapla

Bookmarks

Etiketler
arınma, ayakta, kötülüklerden, salatı or dini, tutma


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 05:35 PM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam