hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > NÜZUL SIRASINA GÖRE TEBYîNÜ'L -KUR'AN İŞTE KUR'AN ve VİDEOLARI Hakkı Yılmaz > İniş Sırası ile Sureler > 113.Tevbe Suresi

 
 
Seçenekler Stil
Alt 9. August 2010, 12:07 AM   #1
Taner
Site Yöneticisi
 
Üyelik tarihi: Jan 2009
Bulunduğu yer: Istanbul
Mesajlar: 234
Tesekkür: 60
55 Mesajina 155 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
Taner will become famous soon enoughTaner will become famous soon enough
Standart Tevbe Suresi

113 (9). Tevbe Suresi

https://youtu.be/wWNQjnaGUn4 Hakkı Yılmaz Kuran ve İslam 490. Bölüm Tevbe Suresi 1. Bölüm

https://youtu.be/b3Gqoih1xbw Hakkı Yılmaz Kuran ve İslam 491. Bölüm Tevbe Suresi 2. Bölüm

https://youtu.be/-uh0S4y-hrw Hakkı Yılmaz Kuran ve İslam 492. Bölüm Tevbe Suresi 3. Bölüm

MEDENÎ, 129 ÂYET

GİRİŞ

Adını, 102-118. âyetlerde detaylı olarak geçen “tevbe” konusundan alan sûrenin, Medîne'de 113. sırada indiği kabul edilir. 113 ve 128-129. âyetlerin Mekkî olduğuna dair görüşler de vardır.[1]

İçerisinde bulunan farklı konular nedeniyle bu sûre; Berâe, Tevbe, Mukaşkışe, Mübasire, Müşerride, Muhziye, Fâdıha, Müsîra, Hâfira, Münekkile, Müdemdime ve Azâb sûresi olarak da isimlendirilmiştir.[2]

Sûre İslâmî hacc'daki bildiri ile başlar. Daha sonra savaş, infak, velâyet, tevbe, münâfıkların durumunun beyânı, Tebük seferi öncesi ve sonrası meselelerin açıklaması ve değerlendirmesi gibi konular yer alır.

Sûrenin içeriğinden, Tebük seferiyle ilgili âyetlerin dışındakilerin farklı zamanlarda indiği anlaşılır.

Mushaf'ı tertip eden heyet, bu sûrenin başına besmele koymamıştır. Bunun nedeni kaynaklarda şöyle açıklanır:

1) Araplar câhiliye döneminde, eğer kendileriyle bir kavim arasında bir antlaşma bulunup da onlar bu antlaşmayı bozmak istediklerinde kavme, besmelesiz bir mektup yazmaları adetleri idi. İşte Tevbe sûresi de Peygamber (s.a) ile müşrikler arasındaki antlaşmayı bozmak üzere nâzil olunca, Peygamber (s.a) bu sûreyi Ali b. Ebî Tâlib (r.a) ile birlikte gönderdi. O da bu sûreyi hacc mevsiminde Araplara okudu. Arapların ahdi bozarken besmele okumamak şeklindeki uygulanagelen adetlerine uygun olarak o da besmele okumadı.

2) Nesâî rivâyetle der ki: Bize Alımed anlattı dedi ki, bize Muhammed b. el-Müsenna, Yahyâ b. Sa‘îd'den anlattı, Yahyâ dedi ki: Bize Avf anlattı dedi ki: Bize Yezîd el-Rukaşi anlattı, dedi ki: Bize İbn Abbâs dedi ki: Ben, Osman'a şöyle dedim: “el-Enfâl sûresi Mesânî'den, Berae [Tevbe] sûresi de Miûndan olduğu hâlde onları arka arkaya yazmaya; Bismillâhi'r-rahmâni'r-rahîm satırını da yazmayarak bu sûreyi yedi uzun sûre [es-Sebu't-Tivâl] arasına yazmaya sizi iten sebep nedir?” Osman dedi ki: “Rasûlullah'a (s.a) bir şey nâzil oldu mu, nezdinde bulunan yazıcılardan birisini çağırır ve, “Siz bunu şu şu hususun söz konusu edildiği sûreye koyun” buyururdu. Ona, birden çok âyet-i kerîme nâzil de olur ve yine, “Bu âyetleri içinde şu şu hususların söz konusu edildiği sûreye koyun” derdi. el-Enfâl sûresi de Medîne'de hicretten sonra ilk nâzil olanlardandı. Berae [et-Tevbe] ise, Kur’ân'ın son nâzil olan sûrelerindendir. Bunun söz konusu ettiği hususlar, öbürünün söz konusu ettiği hususları andırıyordu. Rasûlullah (s.a) ise bize, onun ötekinden olduğunu açıklamaksızın vefat etti. Ben de onun [Tevbe'nin] ondan [el-Enfâl'den] olduğunu zannettim. İşte bundan dolayı her iki sûreyi yanyana getirdim ve aralarına Bismillâhi'r-rahmâni'r-rahîm satırını yazmadım.” Bu hadisi, Ebû Îsâ et-Tirmizî de rivâyet etmiş olup, “Bu hasen bir hadistir” demiştir.

3) Üçüncü görüş, yine Osman'dan (r.a) rivâyet edilmiştir. Mâlik de, İbn Vehb, İbnu'l-Kâsım ve İbn Abdi'l-Hakem'in rivâyetine göre şöyle demiştir: “Bu sûrenin baş tarafları (vahiyle) kaldırılınca, Bismillâhi'r-rahmâni'r-rahîm de onlarla birlikte kaldırıldı.” Bu görüş, ayrıca İbn Aclân'dan rivâyet edilmiştir. Ona göre Tevbe sûresi, Bakara sûresi kadar veya ona yakındı. Onun bir bölümü gittiğinden dolayı, her iki sûre arasına Bismillâhi'r-rahmâni'r-rahîm yazılmadı. Sa‘îd b. Cübeyr de der ki: “Tevbe sûresi, Bakara sûresi gibi idi.”

4) Hârice, Ebû İsmet ve başkalarının görüşü olup şöyle demişlerdir: “Hz. Osman'ın halifeliği döneminde Mushaf'ı yazdıklarında Rasûlullah'ın (s.a) ashâbı arasında görüş ayrılığı ortaya çıktı. Kimileri, ‘Berae ve Enfâl tek bir sûredir’ derken, kimileri ‘Bunlar iki ayrı sûredir’ dedi. ‘Bunlar iki ayrı sûredir’ diyenlerin görüşü dolayısıyla iki sûre arasında bir boşluk bırakıldı ve ‘Bunlar tek bir sûredir’ diyenlerin görüşü dolayısıyla da Bismillâhi'r-rahmâni'r-rahîm yazılmadı. Böylelikle her iki kesim de buna razı oldu ve her iki kesimin de Mushaf'ta delilleri tesbit edilmiş oldu.”

5) Abdullah b. Abbâs dedi ki: Ali b. Ebî Tâlib'e, “Niçin Tevbe sûresi'nde Bismillâhi'r-rahmâni'r-rahîm yazılmadı?” diye sordum, şu cevabı verdi: “Çünkü, Bismillâhi'r-rahmâni'r-rahîm bir emandır. Tevbe ise kılıç [savaş emri] ile nâzil olmuştur. Onda eman diye bir şey yoktur.” Bu manada bir açıklama el-Müberred'den rivâyet edilmiştir. O da şöyle der: “Bundan dolayı ikisi bir arada olmaz, çünkü “Bismillâhi'r-rahmâni'r-rahîm” bir rahmettir. Tevbe sûresi ise gazap olarak nâzil olmuştur.” Süfyân'dan da benzeri bir görüş rivâyet edilmiştir. Süfyân b. Uyeyne der ki: “Bu sûrenin baş tarafına Bismillâhi'r-rahmâni'r-rahîm'in yazılmayış sebebi, besmelenin rahmet oluşundan dolayıdır. Rahmet ise bir emandır. Bu sûre ise münâfıklar hakkında ve kılıç ile inmiştir. Münâfıkların ise emanı yoktur.

Besmelenin yazılmayış sebebi hususunda sahih olan Hz. Cebrâîl'in bu sûre ile birlikte besmeleyi indirmemiş olmasıdır.[3]

RAHMÂN, RAHÎM ALLAH ADINA

MEAL:

1-2. Allah'tan ve Elçisi'nden ahitleştiğiniz müşriklere bir ültimatom: “Artık yeryüzünde dört ay daha rahat dolaşın. Ve kesinlikle kendinizin, Allah'ı aciz bırakan olmadığını ve kesinlikle, Allah'ın, kâfirleri rezil-rüsvay eden olduğunu bilin.”

3-4. Ve “en büyük hacc” günü, müşriklerden ahitleştiğiniz, size hiçbir eksiklik yapmamış ve sizin aleyhinize hiçbir kimseyle yardımlaşmamış kimseler hariç, şüphesiz Allah'ın ve O'nun Elçisi'nin müşriklerden berî [ilişiksiz] olduğuna dair Allah'tan ve Elçisi'nden insanlara bir bildiri: “Artık eğer tevbe ederseniz, bu, sizin için hayırlıdır. Ve eğer sırt çevirirseniz o zaman şüphesiz kendinizin, Allah'ı acizleştiren olmadığını biliniz.” Şu küfretmiş kişilere de acıklı bir azabı müjdele! Artık siz de müddetlerine kadar ahitlerini tamamlayın. Şüphesiz Allah, takvâlı davrananları sever.

5. Şu haram aylar çıktığı zaman da o müşrikleri nerede bulursanız öldürün, onları yakalayın, hapsedin ve her gözetleme yerinde onlar için oturun. Artık, eğer tevbe ederlerse, salâtı ikâme ederlerse ve zekâtı verirlerse artık onların yollarını serbest bırakın. Şüphesiz Allah gafûr'dur, rahîm'dir.

6. Eğer müşriklerden herhangi biri aman dilerse, Allah'ın kelâmını dinlemesi için ona aman ver. Sonra onu güvenli yerine ulaştır. Bu, şüphesiz onların bilmeyen bir toplum olmaları nedeniyledir.

7. Mescid-i Harâm yanında ahitleştikleriniz hariç, o müşrikler için Allah katında ve Elçisi katında herhangi bir ahd nasıl olabilir? Artık onlar size karşı, doğru durdukça siz de onlara karşı doğru olun. Şüphesiz Allah, takvâlı davrananları sever.

8-10. Nasıl olabilir ki? Ve eğer onlar, size üstünlük sağlarlarsa, sizin hakkınızda bir yemin ve antlaşma gözetmezler. Ağızlarıyla sizi hoşnut etmeye çalışırlar, kalpleri ise dayatır. Ve onların çoğu fâsıktırlar: Onlar, Allah'ın âyetlerini çok az bir bedelle sattılar da O'nun [Allah'ın] yolundan alıkoydular. Şüphesiz onlar, yapmış oldukları kötü olanlardır. Onlar, herhangi bir mü’min hakkında yemin ve antlaşma gözetmezler. Ve işte bunlar, haddi aşanların ta kendileridir.

11. Bundan sonra eğer tevbe ederlerse, salâtı ikâme ederlerse ve zekâtı verirlerse, artık onlar, dinde kardeşlerinizdirler. Ve Biz, âyetleri, bilen bir toplum için detaylandırıyoruz.

12. Ve eğer verdikleri sözden sonra yeminlerini bozar ve dininize dil uzatırlarsa, vazgeçmeleri için o küfür öncüleriyle hemen savaşın. Şüphesiz onlar için yeminler diye bir şey yoktur.

13. Yeminlerini bozan, Elçi'yi yurdundan çıkarmaya azmeden ve üstelik ilk önce, size, kendileri başlayan bir toplumla savaşmaz mısınız? Yoksa onlara haşyet mi duyuyorsunuz? Artık, eğer mü’min iseniz, Allah, Kendisine haşyet duymaya daha layık olandır.

14-15. Onlarla savaşın ki Allah sizin ellerinizle onları cezalandırsın ve onları rezil-rüsvay etsin. Sizi de, onlara karşı muzaffer kılsın ve mü’min bir toplumun göğüslerine şifa versin, göğüslerinin kinini gidersin. Allah dilediğinin tevbesini de kabul eder. Ve Allah, alîm'dir, hakîm'dir.

16. Sizden çaba harcayanları, Allah'ın, Elçisi'nden ve inananların astlarından sırdaş [can dostu] edinmeyenleri Allah bilmeden [ortaya çıkarmadan] bırakılacağınızı mı sandınız? Ve Allah, yaptıklarınızdan çok iyi haberi olandır.

17. Müşrikler, kendi inkârlarına kendileri şâhit olup dururlarken Allah'ın mescitlerini imar etmeleri söz konusu olamaz. İşte onlar, işleri boşa gitmiş kimselerdir. Ve onlar ateş içinde sürekli kalacaklardır.

18. Allah'ın mescitlerini, ancak Allah'a ve âhiret gününe inanan, salâtı ikâme eden, zekâtı veren ve sadece Allah'a haşyet duyan kimseler imar ederler. Artık işte onların, hidâyet üzere olanlardan olmaları umulur.

19. Siz hacc yapanın sulanmasını ve Mescid-i Harâm'ı imar etmeyi, Allah'a ve âhiret gününe iman eden ve Allah yolunda cihad eden kimse gibi mi kılıyorsunuz? Bunlar, Allah katında eşit olamazlar. Ve Allah, zâlimler toplumuna hidâyet etmez.

28. Ey iman eden kimseler! Müşrikler sadece bir pisliktirler. Artık bu yıllarından sonra Mescid-i Harâm'a yaklaşmasınlar. Eğer yoksulluktan korktuysanız da Allah sizi dilediğinde lütuf ile yakında zenginleştirecektir. Şüphesiz Allah en iyi bilen, en iyi yasa koyandır.

29. Kendilerine kitap verilenlerden, Allah'a ve âhiret gününe inanmayan, Allah'ın ve Elçisi'nin haram kıldığını haram tanımayan ve hakk dini din edinmeyen kimseler ile, alçalmış oldukları hâlde elden cizye verene kadar savaşın.

31. Onlar, Allah'ın astlarından bilginlerini, rahiplerini ve Meryem oğlu Îsâ'yı kendilerine rabbler edindiler. Oysa onlar sadece bir tek olan ilâh'a ibâdet etmekle emrolunmuşlardı. Allah'tan başka ilâh diye bir şey yoktur. O, müşriklerin ortak koştuğu şeylerden de münezzehtir.

32. Onlar, Allah'ın nûrunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Hâlbuki Allah, sadece, kâfirler hoş görmeseler de Kendi nûrunu tamamlamaya dayatıyor.

20. İman eden, hicret eden ve mallarıyla, canlarıyla Allah yolunda cihad edenler, Allah katında derece bakımından daha büyüktür. İşte bunlar, kurtulanların ta kendileridir.

21-22. Onların Rabbi, onları Kendi katından bir rahmet, bir rıza ve içinde ebedî olarak kalmak üzere, içinde tükenmez nimetler bulunan kendilerine ait cennetlerle müjdeler. Şüphesiz Allah, katında çok büyük mükâfât olandır.

23. Ey iman etmiş kimseler! Eğer babalarınız ve kardeşleriniz imana karşılık küfrü seviyorlarsa, onları velîler edinmeyiniz. Sizden her kim de onları velîleştirirse, artık işte onlar zâlimlerin ta kendileridir.

25. Andolsun ki, Allah birçok yerde ve Huneyn Günü size yardım etti. Hani çokluğunuz size güven vermişti de onun size bir faydası olmamış ve yeryüzü bütün genişliğine rağmen size dar gelmişti. Sonra da arkası dönenler hâlinde kaçmıştınız.

26. Sonra Allah, Elçisi'nin üzerine ve mü’minlerin üzerine kalbi teskin eden güven ve yatışma duygularını; morallerini indirdi ve sizin görmediğiniz ordular indirdi. Küfreden kimseleri de azaba uğrattı. Ve işte bu, o kâfirlerin cezasıdır.

27. Sonra, bunun [bütün bu olup bitenlerin] arkasından Allah, dilediği kimseye dönüş nasip eder. Ve Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.

30. Ve Yahûdiler, “Uzeyr Allah'ın oğludur” dediler. Hristiyanlar da, “Mesih Allah'ın oğludur” dediler. Bu, onların ağızlarıyla geveledikleri sözler olup, güya bununla, daha önce yaşayan inkârcıların sözlerini taklit ediyorlar. Allah, onlarla savaşmıştır. Nasıl da döndürülüyorlar!

33. O [Allah], ortak koşanlar hoşlanmasa da, kendisini, din'in; onun [dinin] hepsinin üzerine ortaya koyması için Elçisi'ni hidâyetle ve hakk din ile gönderendir.

34. Ey iman etmiş kişiler! Şüphesiz, hahamlardan, rahiplerden bir çoğu kesinlikle insanların mallarını hakksız yere yerler ve Allah yolundan saptırırlar. Ve altın ve gümüşü yığıp da onları Allah yolunda harcamayan kimseler; hemen onlara acıklı bir azabı müjdele!

35. O gün, onların [altın ve gümüşlerin] üstü cehennem ateşinde kızdırılacak da bunlarla alınları, yanları ve sırtları dağlanacak: “İşte bu kendi canınız için saklayıp biriktirdiğiniz şeydir. Haydi şimdi tadın şu biriktirmiş olduğunuz şeyleri!”

24. De ki: “Eğer ki babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz [akrabalarınız, kabileniz], elde ettiğiniz mallar, kesata uğramasından ürperdiğiniz ticaret, hoşlandığınız meskenler, size Allah'tan, O'nun Elçisi'nden ve O'nun yolunda cihaddan daha sevimli ise, artık Allah emrini getirinceye kadar bekleyiniz. Ve Allah fâsıklar kavmine hidâyet etmez.

36. Şüphesiz Allah katında; gökleri ve yeri yarattığı günkü Allah'ın yazısında, ayların sayısı, ay olarak on ikidir. Bunlardan dördü haramlardır. İşte bu koruyan dindir. Bu sebeple onlarda [haram aylarda] kendinize zulmetmeyiniz. Ve sizinle toptan savaşan müşriklerle siz de toptan savaşın. Ve şüphesiz Allah'ın muttakiler ile beraber olduğunu bilin.

37. O “nesi”, ancak küfürde fazlalıktır ki, onunla küfretmiş kimseler şaşırtılır; Allah'ın haram kıldığının sayısına uydursunlar da Allah'ın haram kıldığını helâl kılsınlar diye onu bir yıl helâl, bir yıl haram sayarlar. Kendilerine amellerin kötülüğü süslenip güzel gösterildi. Ve Allah, kâfirler toplumuna hidâyet etmez.

38. Ey iman etmiş kişiler! Ne oldu ki size, “Allah yolunda savaşa çıkın” denildiği zaman yere ağırlaşıp kaldınız [çakılıp kaldınız]. Âhiretten cayıp basit hayata mı razı oldunuz? Ama âhirettekine göre, bu basit hayatın kazanımı pek azdır.

39. Eğer savaşa çıkmazsanız, O [Allah], sizi acıklı bir azap ile azaplandırır ve yerinize başka bir toplumu getirir ve siz O'na zarar diye bir şey veremezsiniz. Ve Allah, her şeye en iyi güç yetirendir.

40. Eğer siz o'na [Elçi'ye] yardım etmezseniz, bilin ki Allah o'na kesinlikle yardım etmiştir. Hani o küfretmiş kişiler, o'nu ikinin ikincisi olarak çıkarmışlardı. Hani ikisi mağarada idiler. Hani o, arkadaşına “Üzülme, şüphesiz Allah bizimle beraberdir” diyordu. Bunun üzerine Allah, o'nun üzerine kalbi teskin eden güven ve yatışma duygularını; morallerini indirmiş, o'nu sizin görmediğiniz askerlerle güçlendirmiş ve küfreden kişilerin sözünü en alçak kılmıştı. Allah'ın kelimesi de en yücenin ta kendisidir. Ve Allah, azîz'dir, hakîm'dir.

41. Hafif teçhizatla ve ağırlıklı olarak savaşa çıkın ve mallarınızla, canlarınızla Allah yolunda cihad edin. Eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır.

42. Eğer o [sefer], yakın bir kazanç ve sıradan bir sefer olsaydı, onlar kesinlikle seni izlerlerdi. Fakat o meşakkatli iş kendilerine uzak geldi. Bununla beraber, “Bizim de gücümüz yetseydi, kesinlikle sizinle beraber elbette çıkardık” diye Allah'a yemin edecekler –kendilerini helâk ediyorlar– ve Allah biliyor ki onlar, kesinlikle yalıncılardır.

43. Allah seni affetti. Doğru söyleyenler, sana iyice belli oluncaya ve sen yalancıları bilinceye kadar, niçin onlara izin verdin?

44. Allah'a ve âhiret gününe inanan kimseler, mallarıyla ve canlarıyla cihad etmeye senden izin istemezler. Ve Allah, o muttakileri en iyi bilendir.

45. Senden izin isteyenler, sadece Allah'a ve âhiret gününe inanmayan ve kalpleri şüpheye düşüp de şüphelerinin içinde bocalayıp duran kişilerdir.

46. Ve eğer çıkışı isteselerdi, kesinlikle onun [çıkış] için birtakım hazırlık yaparlardı. Fakat Allah, onların gönderilmelerini hoş görmedi de onları yoldan alıkoydu. –Ve “Oturun oturanlarla beraber!” denildi.–

47. Eğer sizin içinizde çıkmış olsalardı, sadece bozgunculuğu artıracaklardı ve kesinlikle aranıza fitne sokmak için koşacaklardı. İçinizde onlara kulak verecekler de vardı. Ve Allah, o zâlimleri çok iyi bilendir.

48. Andolsun ki, onlar, bundan önce de fitne çıkarmak istediler ve sana türlü işler çevirdiler. Nihâyet hakk geldi ve onlar istemedikleri hâlde Allah'ın emri açığa çıktı.

49. Onlardan bazı kimseler, “Bana izin ver, beni fitneye düşürme [başımı belaya sokma]!” derler. Gözünüzü açın! Onlar fitnenin içine düştüler. Cehennem de o kâfirleri çepeçevre kuşatıcıdır.

50. Eğer sana bir iyilik dokunursa fenalarına gider. Eğer sana bir musibet dokunursa, “Biz kesinlikle işimizi [tedbirimizi] önceden almıştık” derler. Ve onlar sevinenler olarak yan çizip giderler.

51. De ki: “Hiçbir zaman bize Allah'ın bizim için yazdığından başkası dokunmaz. O, bizim mevlâmızdır. Onun için mü’minler yalnızca Allah'a tevekkül etsinler.”

52. De ki: “Siz, bize iki güzelliğin birinden başkasını mı gözetirsiniz? Biz ise size Allah'ın Kendi katından veya bizim elimizle bir azap indirmesini gözetiyoruz. Haydi siz gözetedurun, şüphesiz biz de sizinle beraber gözetenleriz.”

53. De ki: “İsteyerek veya istemeyerek infak edin; sizden hiçbir zaman kabul edilmeyecektir. Şüphesiz siz fâsıklar toplumu oldunuz.”

54. Ve onların infaklarının kendilerinden kabul olunmasına, sadece, onların Allah'a ve O'nun Elçisi'ne küfretmeleri ve salâta sadece tembel tembel gitmeleri, infaklarını da ancak istemeyerek yapmaları engel oldu.

55. Öyleyse onların malları ve evlatları seni imrendirmesin. Ancak Allah, bunlarla, onları basit yaşamda cezalandırmak, onlar kâfir iken benliklerini çıkarmak istiyor.

56. Sizden olmadıkları hâlde, şüphesiz kendilerinin kesinlikle sizden olduğuna dair Allah'a yemin de ederler. Velakin onlar, korkup duran bir topluluktur.

57. Eğer onlar, sığınacak bir yer veya barınacak mağaralar veyahut girilecek bir delik bulsalardı, kesinlikle başlarını dikerek o tarafa doğru yönelirlerdi.

58. Onlardan bazıları da, sadakalar hakkında sana dil uzatan kimselerdir. Ki, o sadakalardan kendilerine verilmişse hoşnut olurlar, verilmemişse hemen öfkeleniverirler.

59. Ve keşke onlar, Allah ve Elçisi'nin kendilerine verdiğine razı olsalardı. Ve “Bize Allah yeter. Allah yakında bize lütuf verecektir, Elçisi de. Şüphesiz biz, sadece Allah'a rağbet edenleriz” deselerdi.

60. Kesinlikle, Allah tarafından bir fariza [taksim/zorunlu görev] olarak; sadakalar [kamunun gelirleri] ancak, fakirler, miskinler [yoksullar, işsizler] o iş üzerine çalışan görevliler [kamu görevlileri], müellefe-i kulûb [kalpleri İslâm'a ısındırılacaklar], boyunduruktakiler [özgürlüğü olmayan köleler], ağır borç altındakiler, Allah yolundakiler [askerler, öğrenci ve öğretmenler], yolda kalmışlar içindir. Allah her şeyi en iyi bilendir ve en iyi yasa koyandır.

61. Yine onlardan bazıları, Peygamber'i inciten ve “O, bir kulaktır!” diyen kimselerdir. De ki: “Sizin için bir hayır kulağıdır; Allah'a inanır, mü’minlere inanır ve sizden iman edenlere de bir rahmettir.” Ve Allah'ın Elçisi'ni inciten kimseler, acıklı bir azap kendileri için olanlardır.

62. Sizi hoşnut etmek için, sizin için Allah'a yemin ederler. Bunlar eğer mü’min iseler Allah'ı ve Elçisi'ni razı etmeleri daha doğrudur.

63. Şüphesiz kim Allah ve Elçisi'yle boy ölçüşmeye kalkarsa, şüphesiz onun için içinde ebedî kalanlar olarak cehennem ateşi olduğunu bilmediler mi? İşte bu, en büyük rüsvaylıktır.

64. Münâfıklar, kalplerindeki şeyleri kendilerine haber verecek bir sûrenin üzerlerine indirilmesinden çekinirler. De ki: “Siz, alay edin! Şüphesiz Allah, sizin çekindiğiniz şeyi ortaya çıkarandır.”

65. Ve eğer onlara sorsaydın, kesinlikle “Biz sadece dalmıştık, oyun oynuyorduk” diyecekler. De ki: “Allah, âyetleri ve Elçisi ile mi alay ediyordunuz?”

66. Özür dilemeyin, siz “İman ettik” dedikten sonra kesinlikle küfrettiniz. Sizden bir kısmını affetsek bile, şüphesiz kendileri günah işleyen kimseler oldukları için azaplandıracağız.

67. Münâfık erkekler ve münâfık kadınlar birbirlerindendir; kötülüğü emreder, iyilikten sakındırırlar ve ellerini sıkı tutarlar [cimrilik ederler]. Allah'ı terk ederler de, Allah da onları terk ediverir. Gerçekten de münâfıklar fâsık kimselerin ta kendileridir.
Taner isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
 

Bookmarks

Etiketler
suresi, tevbe


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 09:23 PM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam