İslam İnancında Fetva Verme Konusu.

[han]

Sn galipyetkin,

maksatlarımızın ne olduğunu, Allah EKSİKSİZCE bildiği için
sn. bartsimson'un "insan olmaktan..." sözü veya sizin tepkiniz, bu maksatların saflığını değiştirecek mi ki çuvaldızlaşalım...

Her kulun, kendi kapasitesine göre şahsi öz YORUM'u olduğuna/olması gerektiğine inanan biriyim. Bu yüzden son cevabınızda yer yer hemfikirim.
sn. halukgta'yı da tanımam etmem. Yukarıdaki yazısını da kendisine ait bir öz YORUM'u olarak okudum.

Ardından sizin yazınızı yine size ait öz YORUM'unuz olarak okudum ve sizinkinin yanında kendi öz YORUM'umu paylaşım. halukgta, muhkem ve müteşabih ayrımına odaklanmış. Siz ise müteşabih kabul edilen ayetlerle ilgili(özl. huruf-u mukattaa) eleştirisine odaklanmışsınız. Yine bunların üzerine ben de "zaten müteşabih dediğimiz bilinemezler bir yana; bildiğimizi sandığımız temel kavramlar ruh, melek vb. şeyler hakkında dahi tutarlı teorilerin-yorumların olmadığına" odaklandım.

Yani naçizane tefekkür isteğimi ve iyi niyetli olduğuna inandığım istişaremize, bana nasip olan kapasitem miktarınca katkımı yaptım. Şu ilimi sonsuz alemde hangi nefis, hangi nefise arka çıkabilir ki ben çıkayım...

Konuyu kısıtlı(spesifik) sorularla daraltmamak için, başlıktaki haliyle tartışırsak;
bu kadar mahiyeti tam olarak bilinemezler(müteşabihler), farklı görüşler, yorumlar, mezheplerin vb. olduğu inancımızda, herhangi bir konuda fetva verme(kesin bir hüküm, görüş iddia etme) mümkün müdür?

[aslında "kendi kararınız" sözünüze istinaden hepimiz hemfikiriz, cevap;
herhangi bir konuda fetva vermek(kesin bir hüküm, görüş iddia etmek) pek mümkün değil gibi...]

Selamlarımla,

[galipyetkin]

Sayın han.

Dostum aşağıya sizden alıntı yapıyorum:

Siz ise müteşabih kabul edilen ayetlerle ilgili(özl. huruf-u mukattaa) eleştirisine odaklanmışsınız. Yine bunların üzerine ben de "zaten müteşabih dediğimiz bilinemezler....

Bir de şu ayeti yazayım:

Hicr 1: Elif. Lam. Ra. Bunlar Kitab'ın ve APAÇIK BİR KUR'AN'IN AYETLERİDİR.

Şimdi:
1- Beyinlari ermeyen. kafaları çalışmayan ve anlayışları kıt bazı adamlar, Kitabın hiç bir yerinde geçmemesine ve Hicr-1. ayette açıkça burada yazılanların yani "Elif", "Lam", "Ra" ifadelerinin "kitabın ve apaçık bir kur'an'ın ayetleri olduğu ifade edilmesine rağmen, bu ayetlere "hurufu mukattaa" demişler, bizler de bunu sanki ayetmiş gibi kapmış ve kitabın ayetlerini ortadan kaldırmışız; yani Hicr-1 ayetini: Elif. Lam. Ra. Bunlar "hurufu mukattaa"dır demişiz ve kitabı kendi işlevsiz beynimizle yeniden yazmışız.
Bu ifadeler başlı başına bir anlamı ifade ediyor veya birkaç ayetin sonuçlarından elde edilen yeni bir sonucu ifade etmek için kullanılıyor olamazlar mı?

2- Sayın han.
Bir de şu "müteşabih" nedir?.... "Teşabehe" nedir?...... "Muhkem" olan yani tahkim edilmiş/güçlendirilmiş olan nedir?
Bazıları "muhkem"i hüküm taşıyan diye çeviriyor. Kitap hem bir bütün olararak hem de ayetler olarak kendi ifadesiyle "öğüt"tür. Hüküm taşımayan öğüt olur mu? Ayetlerin bazısını hüküm taşıyan bazısını da bilinmezler olarak nitelemek hatadır. Allah bilinmezleri öğüt diye yaşanması gereken kitabına yazar mı?
Ne dersiniz?

Saygılarımla.
Galip Yetkin

[han]

Sn. Galipyetkin hocam,

1- benim naçizane, Hicr-1'den algılayabildiğim mesaj(yorumum) şöyle;

E, L, R.
İlk bakana anlamsız gelen bu harfleri hafife alma! Bunlar da açıklayan kitab'ın ayetleri...
Bunların mahiyetini belki ilkinde göremedin ancak mahiyeti merak et ve ara! Çünkü bu Kuran, mubin

Sizin dediğiniz bu bağlamda olabilir belki. Ben, "bu harflerin apaçık olduğunu" değil de, "açıklayan(beyan eden) kitabın bir parçası olduğu mesajını algılamaktayım. Genelde "apaçık" diye meallendirilen "mubin; beyan ed(il)en" kelimesi ayette kur-ânin mubîn şeklinde geçtiğinden "apaçık" olan şey bu harfler olmasa gerek ama bu harfler dahil elimizde bir çok şeyi "açıklayan bir Kuran"(kuran-ı mubîn) olduğu bilinciyle üzerinde kafa yorulması gerektiğine inanıyorum. Ve tabiki Kuran, tek bir hüküm(muhkem) değil, her kula özel bir çok zengin hükmü her zamanki gibi bizlere sağlayacaktır. Buna rağmen yine her zamanki gibi hiçbirimizin nasiplendiği hüküm, kesinlikle evrensel bir hüküm olmayacak, özlerimize has olan bir hüküm olacaktır.

2- verdiğiniz anlam ile de düşününce aslında müteşabih ve muhkem, tabiri cazise ying-yang gibi bir kavram gibi geliyor bana. Teşbih ve Hikmet kavramları ilginç bir ikili. Önyargılardan sıyrılmayı gerektiren HaKeM'lik erdemi ile nasiplenebilenler, Teşbihler üzerine saf bir yargılama-irdeleme ile, özlerine ait naçiz HüKüM'ler vermeye çalışırlar. Sanki hayatın kendisi bir teşbih, biz ise hüküm vermeye çalışan, muhakeme eden, muhkemleriz.

Müteşabih kavramı için "bilinmez" demek belki hatalı olabilir, haklısınız. Ancak, her kulun farklı miktarlardaki Sırat'i Mustekim talebi-arayışı doğrultusunda eriştiği farklı inşa seviye-mertebelerine hitab eden bazı özel açıklamalar olarak düşünülebilir... (?)

Selamlarımla,