hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > İMAN > İman ve mü’minler > Tevhid

 
 
Seçenekler Stil
Alt 29. January 2010, 12:33 PM   #1
müslümanlardan
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Jan 2010
Mesajlar: 207
Tesekkür: 30
72 Mesajina 144 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25
müslümanlardan has much to be proud ofmüslümanlardan has much to be proud ofmüslümanlardan has much to be proud ofmüslümanlardan has much to be proud ofmüslümanlardan has much to be proud ofmüslümanlardan has much to be proud ofmüslümanlardan has much to be proud ofmüslümanlardan has much to be proud of
Standart Demokrasi bir dindir

DEMOKRASİ BATIL BİR DİNDİR,DİKKAT EDİN MÜSLÜMAN KARDEŞLERİM[1]


Allah bütün müslümanlara rahmet etsin ve müslümanları şuurlandrsın,HAKKI HAK OLARAK GÖRÜP KABUL,BATILI BATIL OLARAK İDRAK EDİP KIYAM EDENLERDEN ETSİN.....

“Ben cinleri ve insanları ancak bana ibadet etmeleri için ya*rattım” (Zariyat suresi: 51/56)

Allahu Tealâ bizleri yeryüzüne göndermekle birlikte başıboş bırakmamış, gönderdiği elçiler vasıtasıyla kitaplar indirmiş ve O’na ibadet etmemiz gerektiğini devamlı bir şekilde bizlere hatırlatmıştır.

“Andolsun ki biz, ‘Allaha’a ibadet edin ve tağuttan sakının’ diye (emretmeleri için) her ümmete bir peygamber gönderdik.” (Nahl Suresi: 16/36)

Allahu Tealâ’nın gönderdiği bütün resuller toplumlarını sadece Allahu Tealâ’ya ibadet etmeye ve tağutlara ibadet etmekten kaçınmaya çağırmışlardır.

Ey Kardeşlerim! Allahu Tealâ’nın bizlere yüklediği ilk görev işte tüm resullerin toplumlarını davet ettikleri bu esastır. Yani sadece Allah’a ibadet etmek ve tağutlara ibadet etmekten kaçınmak… Bu çağrı bütün davetlerin temeli ve en başıdır. Öyle ki, namaz, zekat, oruç ve hac gibi bütün ibadetlerden önce tağutlara ibadet etmekten kaçınmak ve Allah’a şirk koşmaksızın ibadet etmek esası gelmektedir.

Bilinmelidir ki, yeryüzünde her türlü tağutu reddetmek İslam’ın başı, temeli ve aslıdır. Tağutları reddetmek tevhid kelimesi La İlahe İllallah’ın ilk kısmıdır. Yani bir fert “La İlahe” diyerek bütün tağutları inkar etmediği sürece söylediği sözlerin ve yaptığı amellerin kıyamet gününde hiçbir faydasını asla göremeyecektir. Allahu Tealâ şöyle buyurmaktadır:

“Kim tağutu inkâr eder ve Allah’a iman ederse kopmak bilmeyen sağlam bir kulpa yapışmıştır. Allah her şeyi işitir ve bilir” (Bakara Suresi 2/256)

Ey Kardeşim dikkat et! Allahu Tealâ, ayetinde kopmak bilmeyen sağlam bir kulpa yapışmak için öncelikle tağutları inkar etmemizi, onlardan uzaklaşmamızı ve hemen ardından da Allah’a iman etmemizi emretmektedir. Böylece tağutları inkar etmeden yapılan bir imanın sahibine ahirette hiçbir fayda sağlamayacağı açığa çıkmaktadır.

Evet bu nokta çok önemlidir. Zira tarih boyunca yaşayan insanların hemen hemen tamamına yakını Allah’a iman ettiklerini söylemişler, ama tağutları inkar etmedikleri ve Allah’a şirk koştukları için onların bu iddiaları boşa gitmiştir.

Resulullah’ın (s.a.v) kendilerini İslam’a davet ettiği, kendileriyle savaştığı ve öldürdüğü Mekkeli müşriklerde Allah’a iman ettiklerini iddia ediyorlardı. Bakınız Allahu Tealâ Mekkeli müşrikler hakkında ne buyurmaktadır:

“(Resûlüm!) De ki: -Size gökten ve yerden kim rızık veriyor? Ya da kulaklara ve gözlere kim mâ*lik (ve hakim) bulunuyor? Ölüden diriyi kim çıkarıyor, diriden ölüyü kim çıkarıyor? (Her türlü) işi kim idare ediyor? "Allah" diyecekler. De ki: Öyle ise (O'na âsi olmaktan) sakınmıyor musunuz.” (10, Yunus/31)

Andolsun ki onlara: -Gökleri ve yeri yaratan, güneşi ve ayı buyruğu altında tutan kimdir?- diye sorsan, mutlaka, -Allah- derler. O halde nasıl (haktan) çevrilip döndürülüyorlar? Allah rızkı kullarından dilediğine bol bol verir, dilediğine de kısar. Şüphesiz Allah her şeyi hakkıyla bilendir. Andolsun ki onlara: -Gökten su indirip onunla ölümünün ardından yeryüzünü canlandıran kimdir?- diye sorsan, mutlaka, -Al*lah- derler. De ki: (Öyleyse) hamd da Allah'a mahsustur. Fakat onların çoğu (söyledikleri üzerinde) dü*şünmezler.” (29, Ankebut/61-63)

Evet tarih boyunca yaşayan tüm müşrik toplumlar gibi Mekkeli müşrikler de Allahu Tealâ’nın yegane tek rab olduğuna, gökten su indirip rızıklar verdiğine, diriltenin ve öldürenin tek O olduğuna inanıyorlardı. Misafirperverlik yapıp, fakirlere sahip çıkarlar, sıla-i rahimde (akraba ziyaretlerinde) bulunurlardı. Güneşin doğuşundan batışına kadar oruç tutuyorlardı. Aşure günlerinde oruç tutmak adetleriydi. Zekat verip, itikafa girerlerdi. Hac ibadetini yerine getirirler, haram ayların hürmetine inanırlardı. Üç talakla boşanıyorlar, ihrama girip hac ve umre ibadetini yaptıktan sonra safa ile merve arasında yedi kere say yapıyorlardı. Ölülerini yıkayıp kefenliyorlar, üzerlerine cenaze namazı kılıp öyle defnediyorlardı. Misvak kullanıyorlar, koltuk altı ve diğer temizliklerini yerine getiriyorlar

Ancak onların bu imanı ve yapmış oldukları bu hayır amelleri, kendilerine hiçbir fayda sağlamıyordu. Zira Mekkeli müşrikler Allah’a şirk koşuyorlar ve La İlahe İllallah tevhid kelimesinin gereklerini yerine getirmiyorlardı.

Bil ki; La İlahe İllallah tevhid kelimesinin ilk başı “La İlahe…” diyerek tüm sahte ilahları ve rableri, tüm tağutları inkar etmen, onlardan uzak olmandır.

Evet… Müslüman olmak, İslam’a girmek ve ebedi saadete kavuşmak, sonsuz azaptan kurtulmak için ilk ve öncelikli yapman gereken tüm tağutları reddetmen, inkar etmendir. Tağutları inkar etmediğin, onlardan uzaklaşmadığın sürece yaptığın ve yapacağın amellerinin ne dünya da ne de ahirette sana hiç ama hiç faydası olmayacaktır.

O halde burada senin şöyle bir soru sorman gerekmektedir. Tağut nedir? Ve Tağutları nasıl inkar edeceğim?

Ey kardeşlerim! Allah sizlerden ve bizden razı olsun. Dosdoğru yolundan ayırmasın. Dünyada ve ahirette hüsrana uğrayanlardan eylemesin. Daha yolun başında, ilk adımda tüm tağutları reddetmen ve onlardan uzaklaşman gerektiğini öğrendikten sonra şimdi sıra “tağut nedir” sorusunun cevabına gelmiştir. Zira tağutların ne olduğunu bilmeden onları inkar etmek ve onlardan uzaklaşmak hiç mümkün olur mu? İnsan bilmediği bir şeyi nasıl inkar eder ve ondan uzaklaşır? O halde şimdi burada tağut nedir sorusunun cevabını en anlaşılır şekli ile izah etmek gerekmektedir?

İslam alimleri bugüne kadar bu dini bizlere en güzel bir şekilde anlattıkları gibi aynı şekilde tağut kavramının ne demek olduğunu da çok açık, anlaşılır bir şekilde bizlere izah etmişlerdir.

Tağut kelimesi Arapça bir kelimedir. Anlamı ise haddi aşmak, azgınlaşmak demektir. İslam alimleri tağutların en başının şeytan (Allah ona lanet etsin) olduğunu söylemişlerdir. Bununla birlikte, kahinler, putlar, büyücüler ve sapıklığa çağıranlar da tağut olarak isimlendirilmişlerdir.

Tağut kelimesinin en önem arzeden anlamlarından bir tanesi de şudur: Allah’ın kitabı dışında kanun ve yasa koyan, hüküm çıkaran devlet liderleri, Allah’ın kitabına dayanmayan idarî sistemler, Allah’ın kitabıyla hükmetmeyen mahkemeler, Allah’tan başka itaat edilen, hükmüne tabî olunan kullar…

Evet; Allah’ın kitabı ile hükmetmeyen, kendi görüşlerine göre hüküm ve yasa çıkaran tüm yönetici ve idareciler de tağut kelimesinin kapsamı altına girmektedir. Zira İslam alimleri tağut kelimesini açıklarlarken bu anlamı özellikle vurgulamışlardır. Örnek olarak Resulullah zamanında yaşayan Kab b. Eşref adlı kişinin tağut olarak isimlendirildiği bütün tefsir kitaplarında yazmaktadır. Neden Kab b. Eşref’e tağut denmiştir? Çünkü o insanların kendisine başvurdukları bir hakimdi. İnsanlar aralarında çıkan ihtilaflı meseleleri çözmek için ona başvururlardı. O da Allah’ın kitabına dayanmaksızın insanların arasında kendi görüş ve fikirlerine göre hükmederdi. İşte bu yüzden alimler Kab b. Eşref isimli bu kişiyi tağut olarak isimlendirmişlerdir. Nitekim Nisa Suresi’nin 60. ayetinin iniş sebebine baktığımız zaman bu çok açık görülecektir.

Burada Kur’an-ı Kerim’den çok dikkat çekici bir örnek daha vermek istiyorum. Allahu Tealâ Hz. Musa’ya şöyle demiştir: “Haydi, Firavun’a git! Çünkü o azmıştır (haddini aşmış, tağutlamıştırı.)” (79, Naziat/17)

Acaba Allahu Tealâ hangi sebepten dolayı Firavun’u “azgınlaşmış, tağutlaşmış” olarak vasıflandırmaktadır. Bakının bunun cevabını da yine Kur’an-ı Kerim’de geçen şu ayette görmekteyiz:

“Firavun, Ey ileri gelenler! Sizin için benden başka bir ilah tanımıyorum (dedi).” (28, Kasas/38)

“(Firavun) Derhal (adamlarını) topladı ve (onlara) bağırdı: Ben, sizin en yüce Rabb’inizim! dedi.” (79, Naziat/23-24)

Görüleceği üzere bu iki ayette Firavun insanlara “ben sizin en büyük rabbinizim, ben sizin tek ilahınızım” demektedir. Yani Firavun ilahlık iddiasında bulunduğu için, kendisini insanların rabbi gibi gördüğü için Allahu Tealâ onun azdığını ve tağutlaştığını bildirmiştir.

Peki Firavun “ben sizin rabbinizim, ben sizin ilahınızım” derken ne demek istemiştir acaba? Acaba o; insanları, yeryüzünü, gökyüzünü yarattığını, insanlara rızıklar verdiğini, gökten su indirdiğini mi iddia etmektedir? Hayır o asla bunları iddia etmemektedir. Böyle bir iddia da kim bulunabilir ki? Ve böyle saçma sapan iddialarda bulunan bir kimseye kim inanır ki? O halde tekrar soruyoruz: Firavun “Ben sizin en büyük rabbinizim. Sizin için benden başka bir ilah yoktur” derken ne demek istemiştir:

Bakınız Allah kendilerinden razı olsun İslam alimleri Firavun’un bu sözlerini çok güzel açıklamışlardır. Demişlerdir ki; Firavun insanları yönetenlerin en üstünü olduğunu, kanun ve hükümleri ancak kendisinin belirleyebileceğini, onun koyduğu kanunlara uyulması gerektiğini, hükmünü ve idaresini bozacak kimsenin olmadığını, insanların onun idaresine boyun eğmek zorunda olduğunu iddia etmiştir. İşte Firavun’un ilahlık ve rablik iddiasının aslı budur.

O halde ey kardeşlerim bil ki; yeryüzünün neresinde olursa olsun Allah’ın kitabından ve Resulullah’ın sünnetinden kaynaklanmayan kanun ve hüküm koyan idarecilerin hepsi aynı Firavun gibi ilahlık ve rablik iddiasında bulunmaktadırlar. Her ne kadar Firavun gibi cesaretle ortaya çıkarak “Ey insanlar sizin en büyük ilahınız en yüce rabbiniz biziz” diyemeseler de Allah’ın kitabını terk ederek parlamentolarında kanun ve hüküm koymaya kalkıştıkları için onların bu amelleri apaçık olarak Firavun gibi ilahlık ve rablik iddia etmekten başka bir şey değildir. Ve bu yüzden de tağutlaşmış olmaktadırlar.

Sonuç: Bugün yeryüzünde yönetim süren devletlerin tamamı Allah’ın kitabını terk etmişlerdir. Bu devletler, yöneticileri vasıtasıyla parlamentolarında koydukları kanunlarla idare edilmektedir. Onların koydukları bu kanunlar kesinlikle Allah’ın kitabından kaynaklanmamaktadır. Bilakis çıkarılan bütün kanun ve yasalar Allah’ın kitabına, Resulünün sünnetine aykırıdır. Örnek vermek gerekirse, Allahu Tealâ içki içmeyi yasaklamıştır ama bu idareciler içki içmeyi serbest bırakmışlardır. Allahu Tealâ zina etmeyi yasaklamıştır, bu idareciler zinayı serbest bırakmışlardır. Allahu Tealâ faiz ile ticaret yapmayı şeytanın bir ameli olarak isimlendirmiştir. Bu idarecilerin bütün ekonomisi faiz ile yürümektedir. İşte bugün yeryüzünde Allah’ın indirdiği kitabı terk eden ve kendi kafalarından kanun ve hüküm çıkaran tüm yöneticiler birer tağutturlar. Tıpkı Firavun gibi ilahlık ve rablik iddiasında bulunmaktadırlar. Ve tüm bu Firavunlar, sahte rabler ve ilahlar; kısacası tüm tağutlar inkar edilmediği sürece kişinin Müslüman olması, İslam’a girmesi, ebedi saadete ulaşması kesinlikle mümkün değildir.
DEVAMI VAR...
müslümanlardan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
müslümanlardan Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
Miralay (16. June 2010)
 

Bookmarks

Etiketler
bir, demokrasi, dindir


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 04:13 PM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam