hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > İMAN > Peygamberlere İman > Kuran'da adı geçen Peygamberler > Yusuf Peygamber

 
 
Seçenekler Stil
Alt 24. January 2009, 02:28 AM   #1
Barış
Uzman Üye
 
Barış - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 785
Tesekkür: 1.340
366 Mesajina 989 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 16
Barış is on a distinguished road
Standart Hz.Yusuf Rüya görmemiştir.

RÜYA, RÜYANIN SADIĞI (doğrusu) OLMAZ. YUSUF PEYGAMBER RÜYA GÖRMEMİŞTİR. 07.12.2008


4 - Hani bir zaman Yusuf, babasına: “Babacığım, şüphesiz ben on bir yıldız, Güneş ve Ay’ı gördüm; onları bana secde ederken [boyun eğerken] gördüm” demişti.

Yusuf kıssası, Yusuf’un gördüğü bir görüntüyü babasına anlattığı bu ayetle başlamaktadır. On bir yıldızın, Güneş’in ve Ay’ın kendisine secde ettiği [teslim olup emrine girdiği] şeklindeki bu “görüntü”, uykuda görülen bir rüya olmayıp Yusuf’un uyanıkken gördüğü bir görüntüdür. Bu husus, ayette “ رأيت raeytü [gördüm]” fiilinin iki kez kullanılması suretiyle vurgulanmıştır. Yani Yusuf, gördüklerini uykuda değil de uyanıkken gördüğünü “Babacığım, şüphesiz ben, on bir yıldız, Güneş ve Ay’ı gördüm; onları bana secde ederken [boyun eğerken] gördüm” diyerek üstüne basa basa bildirmiştir.

Yusuf’un uyanıkken gördüklerine benzer görüntüler, ilerideki ayetlerde bildirileceği gibi, Yusuf’un zindan arkadaşları ve ülkenin kralı tarafından yine uyanıkken görülecektir. Yani, kıssanın devamında yer alan “içki imal etmek, baş üstünde ekmek taşımak ve taşınan ekmekleri kuşların yemesi” ve “yedi cılız ineğin yedi semiz ineği yemesi ve yedi yeşil başakla yedi kuru başak” görüntüleri de rüya olarak değil, gerçek görüntüler olarak karşımıza gelecektir. Aslında bu görüntüler, “gelecek” ile ilgili görüntülerdir. Yani, kâhinlerin, medyumların gördüğü cinsten karmaşık görüntülerdir. Bu çeşit görüntülerin surede Yusuf dışındaki kişilerce de görüldüğünün bildirilmesinden, o dönemde kâhinliğin yaygın bir durumda olduğu anlaşılmaktadır. Bu sebeple, nasıl sihrin yaygın olduğu bir dönemde Musa peygamber sihre yönelik mucizeler ile desteklenmişse, nasıl söz sanatı ve edebiyatın yaygın olduğu bir dönemde peygamberimiz edebî bir mucize olan Kur’an ile gönderilmişse, Yusuf peygamber de kendi döneminde “olacak olayların karmaşık görüntülerinin” tevili ile mucizelendirilmiştir.

Geleceğe ait bu tür bir görüntü peygamberimiz için de söz konusu olmuştur:

Ant olsun ki, Allah, elçisine o görüntüyü hakk ile doğru çıkardı. Siz, Allah dilerse kesinlikle, güven içinde başlarınızı tıraş etmiş ve kısaltmış kişiler olarak, korkmadan Mescid-i Haram’a gireceksiniz. Öyleyse O [Allah], sizin bilmediğinizi bilir. Sonra da bundan önce size yakın bir fetih verdi. (Fetih/27)

Uykuda iken görülen ve Türkçede “rüya” sözcüğüyle ifade edilen görüntüler ise Kur’an’da “ فى المنام fi’l-menâmi [uykuda]” ifadesi kullanılarak söz konusu edilmiştir. Kur’an’da uykuda görüldüğü özellikle belirtilen rüyalardan biri İbrahim peygambere, bir diğeri de peygamberimize aittir:

Sonra ne zaman ki o [müjdelenen çocuk] onunla birlikte koşacak duruma/onunla birlikte iş tutacak çağa geldi, o zaman o [İbrahim]: “Oğulcuğum! Şüphesiz ben, uykumda; şüphesiz kendimi seni boğazlıyor [helak; perişan, mağdur ediyor] görüyorum. Bak bakalım sen ne görürsün [sen ne düşünürsün]?” dedi. O [Oğlu]: “Babacığım! Sen emrolunacağın şeyleri yap. İnşaallah beni [sen yokken başıma gelecek tüm sıkıntılara, mağduryetlere] sabredenlerden bulacaksın” dedi. (Saffat/102)

Hani o vakitler Allah sana uykunda onları az gösteriyordu. Eğer O [Allah], onları sana çok gösterseydi mutlaka korkmuştunuz ve o iş [savaş] konusunda anlaşmazlığa düşmüştünüz. Fakat Allah güvenlik sağladı. Şüphesiz O, gönüllerde olanı en iyi bilendir.

Ve hani olması gereken bir şeyi gerçekleştirmek için onlarla karşılaştığınız vakit onları sizin gözünüze az gösteriyordu. Sizi de onların gözlerinde azaltıyordu. Ve bütün işler yalnızca Allah’a döndürülür. (Enfal/43, 44)

Uyanıkken görülen -Yusuf peygamberin gördüğü türden- görüntüler günümüzde “vision [vizyon]” olarak adlandırılmaktadır. Müslümanlar yeterli düzeyde zihin yorup inceleme yapmadıkları için, bu konularla ilgili olarak ekseriyetle Batı’da yapılan inceleme ve araştırmalar doğrultusunda bir kavramlaştırma oluşmuştur. Verdikleri bilgilere ihtiyatla yaklaşmak gerekse de, bir fikir vermesi açısından Batı kaynaklı eserlerdeki bu konuya ilişkin bilgilere de bakmak yararlı olur kanaatindeyiz.

Mesela internet ortamında yayınlanan “Vikipedi” adlı ansiklopedide konu hakkında şu açıklamalara yer verilmiştir:

Vizyon [vision]: Görme organının yardımı olmadan birtakım olayları görme ya da algılama fenomenine ve bu fenomendeki imajlar bütününe verilen addır.
Vizyon tarzındaki algılamalara daha çok medyumlarda, mistiklerde, peygamberlerde ve psişik bakımdan “hassas” kabul edilen kişilerde rastlanmıştır. Psikiyatristlerin bu tür fenomenleri ayrım yapmaksızın “halüsinasyon” adı altında değerlendirmelerine karşılık, Parapsikologlar, halüsinasyonların varlığını yadsımamakla birlikte, bu tür fenomenlerin tümünün halüsinasyonlardan ibaret olmadıklarını, yapılan deney ve araştırmaların gerçek vizyonların değerli bilgiler içerebilen paranormal fenomenler olduğunu ortaya koymuş bulunduğunu ileri sürerler ve gerçek vizyonların halüsinasyonlardan ayırt edilmesi gerektiğini düşünürler. Parapsikolojide vizyon ile aparisyon arasındaki fark şöyle açıklanır: Aparisyonların görme organının yardımıyla görülebilen nesnel oluşumlar olmalarına karşılık, vizyonlar, iç alemden gelen tesirlerin kişinin şuurundaki imajlara bürünerek algı alanında görüntü oluşturmasının sözkonusu olduğu sübjektif olgulardır. Metapsişikçilere göre, semavi addedilen ruhsal irtibatlarla alınan, içeriğinde bir mesaj, bir bilgi taşıyan vizyonlar genellikle sembollere bürünmüş bir halde olurlar.
Metapsişikçiler vizyonları ilgili oldukları zamana göre şöyle sınıflandırırlar:
* Şimdiki zamana ait, uzaktaki veya vizyonerin [vizyonu görenin] bilmediği olaylarla ilgili paranormal algılama vizyonları.
* Gelecekte gerçekleşecek olaylarla ilgili prekognitif vizyonlar.
* Vizyonu görenin kendisinin yaşamamış olduğu, geçmişe ait olaylarla ilgili vizyonlar.
* Vizyonu görenin unutmuş olduğu anılarıyla ilgili vizyonlar.

Kaynakça:
Metapsişik Terimler Sözlüğü, Ergün Arıkdal
The Signet Handbook of Parapsychology, Martin Ebon
Encyclopedia of Psychic Science, Nandor Fodor
Dictionary of Mysticism, Nevill Drury
Encyclopedia of Mystical& Paranormal Experience, Rosemary Ellen Guiley


Kur’an’dan öğrendiğimize göre, vizyon, herkes tarafından görülebilecek bir olgudur. Çünkü ilerideki ayetlerde görüleceği üzere, Yusuf peygamberin zindan arkadaşları ve ülkenin kralı da böyle görüntüleri görmüşlerdir. Tarihe bakıldığında da, Kur’an’ın naklettiklerinden başka, değişik yerlerde, değişik vizyonlardan söz edildiği görülmektedir. Bu vizyonların en bilineni ve günümüzde de hâlâ ilgi çekmeye devam edeni Nostradamus vizyonlarıdır. Burada hemen belirtmek gerekir ki, vizyon ile kehanet [veya medyumluk] aynı şeyler değildir. Kehanet, vizyonu [veya rüyayı] “sözde” yorumlama işidir. Böyle görüntüleri [vizyonları] yorumlayabilmek, Kur’an’da bildirildiğine göre, sadece Yusuf peygambere verilmiş bir özelliktir. Nitekim Yusuf peygamberin babası Yakub peygamber de oğlunun vizyonunu tam olarak tevil edemeyip sadece tahminde bulunmuştur. Yusuf kıssası dışında Kur’an’daki tek vizyon olan peygamberimizin vizyonu da herhangi bir kul tarafından tevil edilmeyip bizzat Rabbimiz tarafından açıklanmıştır. Aynı şekilde Nostradamus da vizyonlarını insanların ancak günü gelince anlayacakları biçimde şifreli bir dille yazmıştır:

Alman yazar Kurt Allgeier, Nostradamus ile ilgili kitabında onu çağın en büyük astrologu olarak tanımlarken, aynı zamanda bir hekim olduğu gerçeğini de ön plana çıkartmıştır. O, birçok yorumcunun aksine, Nostradamus`u dünyanın sonunu haber veren bir kıyamet tellalcısı olarak değil, insanların yeniden dirliğe ve düzenliğe kavuşmaları olasılığının bulunduğunu müjdeleyen bir kahin olarak tanımlar.

Kehanet olgusunu bilim dışı ve çağın gerisinde batıl bir inanç olarak gören ön yargıya verilen en güzel cevaplardan biri, Kurt Allgeier`in tanımlamaları ve açıklamalarıdır. Kimine göre büyük bir şarlatan, kimilerine göre ise dünya tarihinin gelmiş geçmiş en büyük dehalarından biridir Nostradamus...

Yüzyıllar boyunca belirli bir geleneğe bağlı kalan Fransız Kralları, gelecekten haber veren bu kahinin Provence`deki mezarını bizzat ziyaret etmişlerdir. Nostradamus, yaptığı çalışmalarla "kahin ve astrolog" unvanına sahip olup da kilise toprağına gömülen tek kişidir. Çünkü aynı iddiada bulunan arkadaşlarının bir çoğu, kilise tarafından büyücülükle suçlanarak yakılmışlardır.

Yüzyıllara damgasını vuran bu kişi kimdir? Babası İsaşar adlı bir Yahudi kabilesinden gelmiştir. Söz konusu kabilede, Eski Ahid`de anlatılan birçok peygamberin yetiştirilmesi de bir başka ilginç ayrıntıdır.
14 Aralık 1503`de Saint Remy`de doğdu, 2 Temmuz 1566`da öldü. Ailesi Yahudi kökenli olmasına rağmen, o daha sonra din değiştirerek Katolik olmuştu. Genç Nostradamus klasik dil ve edebiyat öğrenimini tamamladıktan sonra Avignon`dan ayrıldı. Tıp okumak için 1522`de Montpellier`e gitti.
Nostradamus geleceğe ilişkin birtakım vizyonlar görmeye başlamıştı. Ancak onun tarihe geçen ilk kehaneti Kraliçe Catherine`ye söyledikleridir. Kraliçe`ye şöyle demiştir: "Günü gelince üçü de aynı tahta oturacak."
Kral II. Henri için de şunları söylemiştir: "Genç aslan çayırlar üstünde teke tek yaşlısını yenecek. Altından bir kafes içindeki gözünü delecek. Onun acılı bir can çekişmesi ile ölmesi için iki yara açacak."
Kehaneti 1559 yılında gerçekleşti. Olay Margarete ile Savoye Dükası`nın düğününde meydana geldi: Düğün şerefine düzenlenen yarışmalarda Kral, genç Montgomery Dükü ile mızrak vuruşması yarışmasına katıldı ve korkunç bir kaza oldu. İngiliz`in mızrağı, Kral`ın altın miğferindeki tel örgü siperliği delerek gözüne saplandı. II. Henri aldığı bu yara ile yaşamını yitirdi. Kehanet gerçekleşmişti.
Nostradamus`un gerçekleşmeye başlayan kehanetleri birbirini takip etmeye başladı. Preslerin ölümleri, Fransa`da çıkan karışıklıklar, hep onun tarif ettiği şekilde meydana gelmeye başlamıştı.
Kehanetlerinin birbiri arkasına gerçekleşmeye başlaması bu konudaki ününü arttırdı. Gelecekle ilgili vizyonlar gören Nostradamus, bu bilgileri insanlara açık bir şekilde vermenin uygun olmadığını farketti ve belli bir süre sonra, gelecekle ilgili kehanetlerini, belli bir şifreli dil kullanarak üstü örtülü bir şekilde insanlara aktarmaya başladı. 1555`de, daha sonraları tüm dünyada geniş yankılara sebebiyet verecek olan kehanetlerini, dörtlükler halinde yazmaya başladı.
Bu kehanetleri ilk olarak "Lyon da Vrayes Centuries et Propheties" adı ile yayınlandı. Kitap yazarına çok büyük bir ün sağladı. Kitapda 1555`den 3797 yılına kadar geniş bir zaman dilimi içinde dünyada olacak önemli olaylarla ilgili Nostradamus`un kehanetleri bulunuyordu...
Nostradamus`un şifreli bir dil kullanmasından dolayı, kehanetler önceden pek anlaşılır özellikte değildi. Ancak kehanetteki söz konusu olaylar gerçekleşmeye başlayınca, kehanetin dili çözülebiliyordu. Zaten Nostradamus da kasıtlı olarak kehanetlerini bu şekilde şifrelendirmişti. Kısa bir süre sonra kehanetlerin gerçekleşmekte olduğu farkedildi.
Örneğin: Londra Yangını, Cromvel`in Kralı idam ettirmesi, Fransız Devrimi, 16. Louis`in ve Maria Antuanet`in idamları, Alman Fransız Savaşı, I. ve II. Dünya Savaşları, Mitler, Musolini, Churcil gibi liderlerin yaptıkları işleri, çağımızdaki buluşları, füzeleri, uçakları, denizaltılar, Ay’a yolculukları, Yahudilerin İsrail Devleti`ni kuracaklarını ve daha birçok siyasal olayları şifreli bir dil kullanarak yüzyılların ötesinden insanlığa bildirmiştir. 1555 yılında, 3797 yılına kadar olacak olaylardan bahsedebilmesi onun kehanet gücünün büyük bir göstergesidir.
Kilise tarafından suçlanmamak için meydana gelecek bazı olayları, tarih sırasını değiştirmek zorunda kalmıştır. Çünkü kiliseyi yakından ilgilendiren ve kilisenin işine gelmeyen bazı gelişmelerden de kehanetlerinde bahsediyordu. Bunların başında Papalığın yıkılacağından söz eden kehanetleri bulunmaktaydı. Nitekim ölümünden sonra kehanetlerini içeren kitap, kilise tarafından zaman zaman yasaklanmıştır.
Nostradamus, kehanetlerinin ancak günü gelince anlaşılacağını; yine bizzat kendi yazdığı bir mısrada söylüyordu: "Geleceğin neler getirdiğini keşfedip saklayarak, büyük hükümdarların yaşantılarında... Merak hiç bir şey söylemeyen, bir işkence sehpası... Her şey uzun bir sıra halinde dizilmiştir... İnsan onu ancak günü gelince öğrenecektir.”
Nostradamus`un Atatürk`ün gerçekleştirdiği devrimler hakkında da yıllar öncesinden söz etmiş olması konunun bir başka ilginç yanıdır. Yıllar öncesinden günümüze kadar ulaşan kehanetinde şöyle diyordu Nostradamus:
Bütün yasalar değişecek temelden
Türkiye`de işte öyle bir devrimle
Ve Mısır toprağı gidecek elden
Para da değişecek, para birimi de.

(www.aktifpaylaşım.com)

Vizyonerlik, özellikle de Nostradamus’un vizyonerliği araştırmacılar tarafından bir takım araç ve öğretilere bağlanmışsa da, biz bu özelliğin yaratılıştan gelme [genetik] olduğunu, çalışma ve öğrenme ile kazanılamayacağını düşünüyoruz. Nostradamus’un Kitab-ı Mukaddes’te adı geçen birçok peygamberin yetiştiği İsaşar adlı Yahudi kabilesi ile var olan genetik bağını bu düşüncemizi destekler mahiyette buluyoruz. Bize göre, Nostradamus’un Yakub ve Yusuf peygamberlerin soyundan gelebileceği yönünde bir tahminde bulunmak bile mümkün görünmektedir.

Ayette yıldızların, Güneş’in ve Ay’ın Yusuf peygambere ettikleri bildirilen secde namazdaki secde değil, tıpkı meleklerin Âdem’e ettikleri secde gibi, Yusuf peygambere duyulan saygıyı ve onun otoritesinin kabulünü ifade etmektedir. “Secde” sözcüğü ile ilgili detay Necm suresinde verildiği için bu kadarla yetiniyor, ilgili bölümün oradan okunmasını örneriyoruz. (Tebyinü’l-Kur’an c. 1. s, 440-442)

Secde sözcüğü, yukarıda belirtilen anlamıyla surenin 100. ayetinde de karşımıza gelecektir:

Ve anasıyla babasını yüksek bir taht üzerine yükseltti. Ve hepsi secde ederek onun için yere kapandılar. Ve o [Yusuf]: “Babacığım! İşte bu durum, o gördüğümün tevilidir. Gerçekten Rabbim onu hakk kıldı. Şeytan benimle kardeşlerimin arasını bozduktan sonra, beni zindandan çıkarmakla ve sizi çölden getirmekle Rabbim bana hakikaten ihsan buyurdu. Şüphesiz Rabbim dilediği şeye lütuf edicidir. Şüphesiz O, en iyi bilen, hüküm koyanın ta kendisidir.” (Yusuf/100)


(Tebyinü`l Kur`an; c. 5. Yusuf suresi, 4. ayet açıklaması)
__________________
Kimse kimsenin yargıcı değil, olmamalı da zaten..Herkes kendi üzerinde gözetmen ve yargıç olsun..Kendimizi rahatsız edelim, dünyamız değişsin...Belki o zaman huzuru bulmuş benliğimiz başkalarına kendiliğinden ışık saçar../Elif.
Barış isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Barış Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
Miralay (21. September 2010)
 

Bookmarks

Etiketler
görmemiştir, hzyusuf, rüya


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 04:54 AM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam