hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > EĞİTİM - ÖĞRETİM > Aile içi Eğitim / Çocuk Gelişimi

Cevapla
 
Seçenekler Stil
Alt 19. October 2010, 11:58 AM   #1
hiiic
Uzman Üye
 
hiiic - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Mar 2010
Mesajlar: 1.979
Tesekkür: 1.908
1.298 Mesajina 2.732 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 26
hiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud of
Standart Kaygı...

Kaygı: Kötü bir sonuca varılacak korkusuyla duyulan üzüntü" diyor Türk Dil Kurumu'nun sözlüğünde, sözcük karşılığı olarak. Sıkıntı, endişe hali. Bazen birdenbire içimizi kaplayan bazen o an için bazen uzun zamanı kapsayan bir duygu hali. İnsan için doğal bir duygu durumu olsa da yaşamı yolunda giden, sorunsuz gibi bir yaşama düzeninde duyulan kaygı hiç de normal karşılanmayan ve tedaviye gereksinim duyulan bir iç hali insanın. Durduk yerde, hiç sebepsiz duyulan kaygı normal olmayan. Kaygı duymak için nedenler üretmek ve bu nedenleri gerçek sanarak endişe hali içinde yaşamak. Bunlar birer anomali elbette. Bu anormal halleri yaşamımıza neden olan koşullarımız da var. Sınav korkusu gibi, ya başarmazsam korkusu, endişesi. Bundan uzak kalmak mümkün mü? Değil elbette.

Öğrencilik yaşamı içinden geçen herkes bu kaygıları, korkuları, umutsuzlukları yaşamıştır mutlaka; hele derslere iyi hazırlanılmadığı da biliniyorsa ... çok çalışıldığı halde de duyulur bu endişe, sıkıntı: Stres deniyor şimdilerde... insanın üzerinde hissettiği ciddi ve ağır baskı hali.

Gençlerimiz ise bu gereksiz kaygı halini fazlasıyla yaşıyorlar eğitim yaşamları boyunca. Daha ilkokul sıralarında başlanıyor bu kaygı dolu hali yaşamaya çocuklar ve aileler. Ailelerin da kaygıları var çocukları için. Gelecekte onları daha kuvvetli, daha rahat yaşamalarını sağlamanın başarılı sınavlardan geçmek olduğu düşüncesi uzunca yıllardır belleklerimize ve yaşam gerçeğimize kazındı adeta. Çocuklar çocukluklarını yaşayamadan sınavlar, testler, dershaneler içinde koşturuyorlar; küçücük beyinleri gelecek kaygısı ile doluyor. Sınavları başarmak, iyi bir okul kazanmak sanki yaşamı kazanmak! Hadi lise öyle ya da böyle kazanılıyor, kazanılmazsa da başka olanaklar dahilinde tahsil yaşamı devam ediyor; ondan sonra ya? Bir de üniversite kabusu var ki, işte bu daha da beteri. Üniversiteyi kazanmak demek iyi bir iş sahibi olabilmek ve yaşamı kazanmak demek. "Bu sınavı kazanamazsan geleceğin bitti, sen bir hiçsin" noktasına varmak ve vardırmak genç insanı, ne kadar insanca, ne kadar hakça, ne kadar adil, ne kadar doğru? Düşünmek lazım. Çok düşünmek lazım.
Çocuklarımıza iyi bir gelecek verelim derken onları kaygılarla yüklüyoruz. İç dünyalarını yaralıyoruz.Çok genç yaşta yorgun insanlar yetiştiriyoruz. Bunun ayırdındayız çoğumuz, isyanında. Ama bunu değiştirecek formüller üretemiyor, sistemde gereken değişiklikleri yapamıyoruz bir türlü; düzeltelim derken bozuyoruz yeniden yapmaya uğraşıyoruz, yine düzeltme yolunda adımlar atıyoruz ama kökten çözümler üretemiyor ve yaşama geçiremiyoruz. Olan bu gençlere oluyor ve kaç nesil böylece heba oldu, farkında mıyız? Yaşamı sadece testlerdeki sorulara doğru yanıt verme, kaç net çıkardım gibi söylemlerin ardına takma, bu gençleri ileride nasıl birer yetişkin yapacak düşünüyor muyuz?

Psikolojik baskının her geçen gün daha da arttığı ülkemizde durum hiç de iç açıcı değil. Bütün bir geleceği birkaç saatlik sınavın ardına takmak? Yazık değil mi?

Gelecek kaygısını daha küçücük yaşta aşıladığımız çocuklarımızın bir geleceği bu koşullarda nasıl olabilir? Sağlıklı, kendine güvenen, başarmaya odaklı, ama yaşamanın keyfini de sürmeyi bilen ve yaşamı anlamlandırmada kendince gelişim sağlayabilen yetişkinler olmaları bu sistem içinde, bu yarış içinde, bu kaygı yumağı içinde ne derece mümkün?

Hiç kaygı duymamak, endişelenmemek olanaksız elbette. İnsan endişe duyar, kaygılanır, sıkıntı duyar, bunalır, gerilir. Bunlar doğal duygu halleridir ama yaşamı için kaygı duyarak, büyüyen, büyütülen çocuklarımız ve gençlerimiz nasıl bir yaşam sürdüreceklerdir? Sizce bu kurdukları gelecek ve yaşam içinde gerçekten sağlıklı birer yetişkin olup, kendilerini açımlayabilecek, geliştirebilecek ve yaşamlarına anlam katabilecek insanlar olabilecekler midir?

Bütün bir yaşamı, sınav başarılarına, iyi bir üniversiteye kapağı atmaya bağlayan genç, mezun olduktan sonra mesleğini yapabilecek ve bu alanda uzmanlaşacağı bir ortam bulabilecek midir? İşsizler ordusu her geçen gün büyürken yeni mezunlar iş bulabilme kaygıları içinde kıvranmayacak mıdır? Üstelik bir de "çok para kazanma" olarak öğrendiği geleceği, yaşamayı becerebilecekler mi? Yaşamı sadece maddi zenginliğe bağlayan bunun yolunu da sanki üniversite sağlarmış gibi yanlış bir inancın ve koşullanmanın sonucunda yaşayan insan, ne kadar "geleceğini" kazanmış olacaktır acaba?

Üniversiteyi bir meslek kazanma ortamı, geleceği kazanma ortamı olarak gördüğümüz sürece başarı gelmeyecektir elbette. Üniversite gerçek işlevini yapamadığı gibi sanki liseden sonra gidilmesi zorunlu bir meslek okulu gibi algılandıkça , ne bilim ne teknoloji ne sanat ne düşün alanında varlık göstermek mümkün olmayacaktır. Bu da gelişmemişliğin ilk koşuludur aslında. Üniversite bir meslek edinme yeri değil, bir bilim yuvasıdır ya da insanın merak ettiği konu üzerinde gönüllü olarak, isteyerek uzmanlaştığı yuvalardır. Ama ülkemizde ise Üniversite iyi bir meslek edinip, çok para kazanıp ya da geleceği kurtarmak için gidilecek son nokta olarak kabul görmekte ve bunun için gençler kıran kırana yarıştırılmaktadır. Yanlışlar yanlış üstüne. Kayıp nesillerle ilerlediğimiz yıllar içinde yeni kayıp nesilleri yetiştirmek üzere bir öğrenim yılını daha kapattık ve yenisi için yine "kaygılı" bir bekleyiş başladı haliyle ....

Gelecek kaygısıyla yaşayan yetişkinler ve bu yetişkinlerin yetiştirdiği "gelecek kaygılı" gençler, hepinize iyi tatiller!

SİBEL ÖZTÜRK GÜNTÖRE
hiiic isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
hiiic Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 2 Kisi:
kamer (21. January 2011), Miralay (19. October 2010)
Cevapla

Bookmarks

Etiketler
kaygı


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 07:14 PM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam