hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > DUA > Dua > Dua

Cevapla
 
Seçenekler Stil
Alt 25. January 2009, 04:44 PM   #1
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.015
Tesekkür: 3.567
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart Dua

Selamun Aleykum! Değerli Kardeşlerim!

Dua ile ilgili yapılan birçalışmayı sizlerle paylaşmak istiyorum.


“Dua” sözcüğü, “da’vet” ve “da’va” sözcükleri gibi mastar olup “çağırmak, seslenmek” demektir.
İslamî terim olarak “dua” ise “Yaratıklardan alakayı keserek Allah’a yönelip O’ndan hayır istemek [hayır istemek için O’na seslenmek, yakarmak]” demektir.
Tüm dinlerde var olan duanın, içeriği, şekli ve anlatım biçimine göre bazı değişik türleri olduğu söylenirse de, asıl ve en yaygın olan dua yalvarıp yakarmaktır. Çünkü insan, kendisinden daha üstün olanla irtibat kurma ihtiyacı içindedir. Bu sebeple, dua ederek varlığını kabul ettiği o Yüce Güç karşısında duyduğu saygı ve ümit hislerini açıklamakta, böylece bu ihtiyacını en üst seviyede karşılayarak gönlü huzura kavuşmaktadır. Dolayısıyla dua, Allah ile O’na inanan ve hâlini arz edip O’ndan niyazda bulunan kul arasındaki yakın ilişkinin nişanesi olan bir konuşmadır. Zaten bu sebeple duaya “münacat [Allah ile gizliden ve ruhsal konuşma]” adı da verilmiştir.

İSLAM’DAN ÖNCE DUA

İlkel topluluklardaki dua; aile reisi, kabile başkanı veya rahibin yakarışlarına cemaatin âmin diyerek katılması şeklindedir. Bu en iptidai şeklinde bile “kötülüklerden korunma” veya “dünya nimetlerinden faydalanma isteği”, duanın en belirleyici özelliği olmuştur. Hint mistisizminde Upanişad’lardan kaynaklanan ve yoganın psikotekniğine dayanan ibadetsiz bir dua türü vardır. Hinduizm’de dua inandırıcı sözlerle yapılır; ortak dua sembolü bir çeşit besmele olan “om”dur. Budizm’de yüce varlığa karşı belirli bir dua söz konusu olmamakla beraber Buda’ya dua etmek ve ondan istekte bulunmak geleneği hâkimdir. Şintoizm’de dua, mabette veya evde tanrılara pirinç ve pirinç şarabı sunmakla yerine getirilir.
Eski Meksika, Sümer, Babil, Mısır ve Yunan dinlerinde birbirine benzeyen ve dua yerine kullanılan kolektif şiirler vardır. Maniheizm’deki duada ruhu etkileyen düalist bir görüş hâkimdir. Romalılar dualarını genellikle Jüpiter mabedinde yapmışlardır. Germen dininde büyünün dua üzerinde üstün bir gücü vardır. Ancak ilkel toplumlarda büyü ile dua arasındaki sınırı belirlemek oldukça güçtür. Yunan dininde dua geleneksel temizlikle başlar ve klasik yalvarma ile sona ererdi. Sümerler dua esnasında ellerini başlarının üzerine koyarlar, sevinçlerini göstermek ve duanın inandırıcı olmasını sağlamak için ellerini alınlarına çarparlar, böylece ölülerine de saygı göstermiş olurlardı. Bu durum Doğu Asya’da özellikle Hint yogasında da görülmektedir.
Dua esnasında kutsal eşyanın öpülmesi, okşanması, çıplak ayakla etrafında dönülmesi gibi hususlar ilkel kabile dinlerinin özelliklerindendir. Hemen bütün ilkel kabile dinlerinde güneş doğarken ve batarken, ekim ve hasat zamanlarında kurallara bağlı olarak dua edilmiştir.

YAHUDİLİKTE DUA: Allah’a yaklaşma vesilesi kabul edilir. İbranice “tephillah”, dua anlamına gelir. Tevrat’ta dua için genel bir kavram ve belli bir sıra olmamakla birlikte, altmış altı cümle doğrudan veya dolaylı olarak dua ile ilgilidir. Yahudiler ayakları bitiştirmek, diz çökmek, baş eğmek, elleri göğe açmak ve Kudüs’e yönelmek suretiyle dua ederler. Bilhassa II. Tapınak’ın yıkılışından sonra Yahudilerde toplu dua da yaygınlaşmıştır. Günümüzde Yahudiler günde üç defa [sabah, öğle ve akşam] dua ederler. Ayrıca sinagogda cumartesi [sabbat] ve bayram günlerinde bunlara ek olarak dualar yapılır. Sabah duasında dua atkısı talet [tallit] kullanılır, dua kayışı da sol pazıya ve alına takılır. Dua dili İbranice olmakla birlikte bazı eski Aramice dualar da okunur. Dua öncesinde temizlik yapmak ve özel ayin elbisesi giymek gerekir. Duaların büyük bir kısmını ihtiva eden Mezmurlar hem Yahudi hem de Hıristiyanlarca dua sırasında okunmaktadır.

HIRİSTİYANLIKTA DUA: Dinî hayat açısından büyük bir önem taşır. Dua, Tanrı’ya ulaşma, O’nu tanıma ve vicdanın sesi olarak nitelendirilir. Duanın temelinde Allah’a güven ve yüce bir inanış vardır. Luther’e göre dua inancın eseri, Calvin’e göre Allah’ı kavrayabilme inancının her gün tekrarlanışıdır. İncillerde tavsiye edilen belli bir dua şekli yoktur; sadece putperestler gibi dua edilmesi yasaklanmıştır (Matta, Vl, 7). İncillerin tamamında duayı ilgilendiren yetmiş beş kadar cümle tespit edilebilmektedir. Hıristiyanlıkta duanın belli esaslar çerçevesinde yapılması ilk defa İznik Konsilinde (Miladi 325) kararlaştırılmış, daha sonra Vatikan bu esaslar üzerinde bazı değişiklikler yapmıştır. Hıristiyan dualarında temel unsuru İsa peygamber teşkil etmekle beraber Allah ve Ruhulkudüs de duanın önemli rükünlerindendir.
Günümüzde Hıristiyanların günlük [sabah, öğle ve akşam], haftalık [pazar], ve yıllık [paskalya] olarak keşişler ve rahipler gözetiminde manastırlarda yaptıkları dua geleneği oldukça uzun bir geçmişe sahiptir (M.S.150). “Rabbin duası” Hıristiyanlık için toplu ibadetin doruk noktasını teşkil eder. Katolik kilisesinde günde yedi ayrı dua saati bulunmaktadır. Ortodoks kilisesinin geleneğinde gün batarken okunan “Vesperum” günün ilk duasını teşkil eder. Genel olarak kiliselerdeki dua şekilleri pek fazla değişiklik göstermez. [Ansiklopediler]


İSLAM’DA DUA

Kur’an’da dua ile ilgili ayetler oldukça geniş yer tutmaktadır. Doğrudan dua ile ilgili olan iki yüz kadar ayetten başka Kur’an’da ayrıca tövbe, istiğfar gibi kulun Allah’a yönelişini ve O’ndan dileklerini ifade eden çok sayıda ayet vardır. Dua ile ilgili ayetlerin bir kısmında insanların Allah’a dua etmeleri emredilmiş, bir kısmında ise duanın usul, adap ve tesirleri üzerinde durulmuştur.

DUANIN GEREĞİ: İnsan davranışlarına bakıldığında, ateist ve din karşıtı olanların bile dara düştükleri zaman gayri ihtiyari Allah’a sığındıkları görülmektedir. Bu davranış, insanlardaki dinî eğilimin, kulluğun, Allah’a sığınıp O’na yalvarmanın fıtri [yaratılıştan gelen] bir özellik olduğunu göstermektedir. Zaten Rabbimiz de insanı düzenlerken ona hem fücur hem takva ilham ettiğini bildirmiştir:

nefse ve onu düzenleyene;
-ki O, ona fücurunu ve takvasını ilham etti- [ant olsun ki,] (Şems/7, 8)


İşte bu ilham gerekçesiyledir ki, insan, inkârcı olduğunu söylese bile sıkıntı anlarında Allah’a yönelir. Çünkü evrendeki canlı-cansız her şey Allah ile fıtri bir ilişki içindedir:

Yedi gök, yeryüzü ve bunların içinde bulunanlar, Allah’ı tesbih ederler. O’nu hamd ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur. Fakat siz, onların tesbihlerini iyi kavramıyorsunuz. Şüphesiz ki O, halimdir çok bağışlayandır. (İsra/44)

İnsanın zor şartlarda ve çaresizlik içindeyken Allah’a yönelip duaya başvurması şeklinde ortaya çıkan genel psikolojik mekanizma, Kur’an’ın ısrarla üzerinde durduğu bir konudur. İnsan tabiatında fıtri ve külli bir motif olarak bulunan bu yönelişin [dua etme ihtiyacının] hangi durumlarda belirgin ya da zayıf hâle geldiği Kur’an’da örneklerle açıklanmıştır. Bu açıklamalardan bir genelleme yapmak gerekirse; insan, bir tehlike karşısında iken veya sıkıntıya düştüğünde bütün samimiyetiyle Allah’a yönelip, yatarken, otururken, ayakta dururken, bıkmadan usanmadan iyilik ve başarı dileyerek dua etmekte, tehlike geçtikten veya sıkıntısı giderildikten sonra kendisini emniyette gördüğü veya sıkıntının üstesinden gelmeyi kendisinin başardığına inandığında ise Allah’tan yüz çevirerek duadan uzaklaşmaktadır. Bu ikinci durumda kendi güç ve yeterliliğini gözünde büyütüp bencilleşerek nankör ve zalim bir tavır sergilemektedir:

Ve insana sıkıntı dokunduğu zaman, yan yatarken, otururken, dikilirken Bize yalvardı. Kendisinden sıkıntısını gideriverdik mi de sanki kendisine dokunan o sıkıntı için Bize hiç yalvarmamış gibi aldırmadan geçip gitti. Haddi aşanlara yaptıkları şeyler işte böyle süslenmiştir. (Yunus/12)

Ve gölgeler gibi bir dalga onları bürüdüğünde, O’nun için dini arındırarak Allah’a yalvarırlar. Ama ne zaman ki karaya çıkararak kurtardı, onlardan bir kısmı orta yolu tutar [iman küfür arasında bir yol tutar]. Ve Bizim ayetlerimizi ancak, tam hain ve tam nankör bile bile inkâr eder. (Lokman/32)

İnsan hayır istemekten usanmaz, kendisine bir kötülük dokununca da hemen, karamsardır, ümitsizdir. (Fussilet/49)

İnsana bir sıkıntı dokunduğu zaman, bütün gönlünü ona vererek Rabbine dua eder. Sonra kendisine tarafından bir nimet lütfettiği zaman da önceden O’na dua ettiği hâli unutur da, Allah’ın yolundan sapıtmak için O’na ortaklar kılar [oluşturur]. De ki: “Küfrünle biraz yararlan! Şüphesiz sen ateşin ashabındansın.” (Zümer/8)

Ve Biz insana nimet verdiğimiz zaman o yüz çevirir, yan çizer. Kendisine bir kötülük dokunduğu zaman da geniş geniş yalvarır. (Fussilet/51)

O, sizi bir candan yaratan, ve ondan da, kendisine ısınsın diye eşini yapandır. Ne zaman ki o, onu örtüp bürüdü, o zaman o hafif bir yük yüklendi. Ve bununla gidip geldi. Ne zamanki zevce ağırlaştı o zaman onlar [o ikisi] Rabblerine dua ettiler: “Eğer bize salih [bir çocuk] verirsen, ant olsun ki [kesinlikle] şükredenlerden olacağız.”
Ne zaman ki onlara [o ikisine] salih [bir çocuk] verdi, o ikisine verdiği şey hakkında O`nun için ortaklar kıldılar. Onların ortak koştuğu şeylerden Allah münezzehtir, yücedir. (A’raf/189, 190):

Ve Onlardan, “Eğer Allah lütfundan bize verirse, mutlaka bağışta bulunacağız ve kesinlikle iyilerden olacağız.” diye Allah’a söz verenler vardır.
Sonra, ne zaman ki Allah, onlara lütfundan verir, onda cimrilik ederler ve yüz çevirerek geri dururlar. (Tövbe/75, 76)

O [Allah], size karada ve denizde yolculuk ettirendir. Gemilerde bulunduğunuzda gemiler içindekileri tatlı bir rüzgârla götürür. Onlar [yolcular] neşelendiklerinde, şiddetli bir fırtına gelip çatar, dalgalar her mekândan gelir. Ve onlar, çepeçevre kuşatıldıklarını anlayınca, dini Allah için arındıranlar olarak O’na yalvarırlar: “Bizi bundan kurtarırsan, hiç kuşkusuz, şükredenlerden [karşılığını ödeyenlerden] oluruz.”
Sonra ne zaman ki Biz onları oradan kurtardık, kurtulur kurtulmaz yeryüzünde haksız yere taşkınlıklar yaparlar. -Ey insanlar taşkınlığınız şu basit hayatın kazanımı olarak sırf kendi zararınızadır. Sonra dönüşünüz sadece Bizedir. Sonra Biz yapmış olduklarınızı size haber vereceğiz.- (Yunus/22, 23)

Ve iyilik olarak sahip olduğunuz ne varsa, işte Allah’tandır. Sonra size bir zarar dokunduğunda, hemen yalnız O’na sığınırsınız.
Sonra, zararı sizden giderince, sizden bir gurup, Rablerine şirk koşarlar. (Nahl/53, 54)

Ayetlerini size göstermek için, şüphesiz, Allah’ın nimetiyle geminin denizde kayıp gittiğini görmedin mi? Şüphesiz bunda, tüm çok sabırlı ve çok şükreden için, ayetler vardır.
Ve gölgeler gibi bir dalga onları bürüdüğünde, O’nun için dini arındırarak Allah’a yalvarırlar. Ama ne zaman ki karaya çıkararak kurtardı, onlardan bir kısmı orta yolu tutar [iman küfür arasında bir yol tutar]. Ve Bizim ayetlerimizi ancak, tam hain ve tam nankör bile bile inkâr eder. (Lokman/31, 32)

İşte, insana bir sıkıntı dokunuverince Bize yalvarır, sonra kendisine tarafımızdan bir nimet bahşettiğimiz zaman da, “O, bana bir bilgi üzerine verildi.” der. Aslında o [verilen nimetler], bir fitnedir. Velakin onların çoğu bilmezler. (Zümer/49)

Ve insanlara bir sıkıntı dokununca, Rablerine yönelerek O’na yalvarırlar. Sonra, onlara kendinden bir rahmet tattırınca, bir de bakarsın ki, içlerinden bir grup, Rablerine şirk koşarlar. (Rum/33)

İşte gemiye bindiklerinde, dini yalnız O’na özgü kılarak Allah’a yalvarırlar. Sonra ne zaman ki onları karaya çıkarıp kurtardı, bir de bakarsın ki onlar, şirk koşuyorlar. (Ankebut/65)

Ve denizde size bir zarar dokunduğunda, o yalvardığınız kişiler kaybolup giderler. O, müstesna [kaybolmaz]. Sonra O, sizi karaya çıkararak kurtarınca, yüz dönersiniz. Ve insan, çok nankördür! (İsra/67)
İnsan kişiliğindeki zaafların yol açabileceği bu kaymaları önlemek için olsa gerektir ki, ilahî dinlerde, insanda yaratılıştan var olan dinî yöneliş duygusunun mümkün olduğu kadar canlı, etkili bir hâlde bulunmasını sağlayacak bazı davranışlar görev hâline getirilmiştir. Bu davranışlar, yapılması zorunlu kılınan ibadetlerdir ve özellikle de ibadetlerin özü, beyni olan duadır. Dua ile insanın bilhassa refahta ve rahat ortamda iken Allah’ı hatırlaması öngörülmüş, böylece bencil isteklerine kapılmasının engellenmesi hedeflenmiştir.
İbadet ve dua sayesinde Allah’a yönelme güdüsünü canlı tutan insan, Allah’a boyun eğmekten [kulluktan] hiç çıkmayacağı gibi, bu şekilde gösterdiği küçülme ve saygı da Allah’ın rahmet ve bereketinin hep onun üzerinde kalmasını sağlayacaktır. Böylece ilk bakışta insanın Allah’a doğru bir yönelişi olarak görünen dua, Allah’ın rahmet ve şefkatini celp etmek suretiyle Allah ile kul arasında karşılıklı bir ilişkinin başlangıcı hâline dönüşecek, bir başka boyut kazanacaktır.
Bu sebeple dua, kulluğun en ileri mertebesi ve ibadetlerin beyni, özü ve en önemlisidir. Rabbimiz kulun ancak duası ile değer kazanacağını bildirerek duanın önemini şöyle vurgulamıştır:

De ki: “Duanız olmasa Rabbim size kıymet verir mi ki de siz kesinkes yalanladınız? Artık size o kaçınılmaz olacaktır.” (Furkan/77)

Allah ile kul arasındaki böyle bir ilişkide kesinlikle bir vasıtanın söz konusu olamayacağı ortada olmasına rağmen, aracısız yapılacak duaların Allah tarafından kabul edilip edilmeyeceği hakkında peygamberimize pek çok soru sorulmuş olmalı ki, Rabbimiz bu sorulara, dua edenlere çok yakın olduğunu ve onların dualarına karşılık vereceğini bildiren ayetlerle cevap vermiştir:

Ve sizin Rabbiniz; “Bana yalvarın, dua edin ki size karşılık vereyim. Şüphesiz Bana ibadet etmekten büyüklenen kimseler yakında horlanmış olarak cehenneme gireceklerdir” dedi. Mümin; 60:

Ve kullarım, sana Benden sordukları zaman, biliniz ki şüphesiz Ben çok yakınımdır. Bana dua edince, duacının duasına cevap veririm. O hâlde reşit olmaları için onlar da Bana karşılık versinler ve bana inansınlar. Bakara; 186:

Yüce Allah, kuluna cevap vermek için ondan sadece kendisine başvurmasını istemektedir. İnsanın Allah’a başvurması için pek çok vesilesi olabilir. Bu vesileler hayranlık, hamd, şükür olabileceği gibi, herhangi bir şeye ihtiyaç, korkulandan kurtulma ve yapılan hataların bağışlanması isteği de olabilir:

O [Şuayb]; “Ey kavmim! Gördünüz mü [hiç düşündünüz mü]? Şayet ben Rabbimden bir delil üzerinde bulunuyorsam ve şayet bana, O kendi katından güzel bir rızk ihsan etmişse!? Ve Ben size karşı çıkmakla sizi menettiğim şeylere kendim düşmek istemiyorum. Ben sadece gücümün yettiği kadar ıslah etmeyi istiyorum. Muvaffakiyetim de ancak Allah iledir. Ben yalnızca O’na tevekkül ettim ve ancak O’na yönelirim. Ve ey kavmim! Bana karşı gelmeniz sakın sizi, Nuh kavminin veya Hud kavminin veya Salih kavminin başlarına gelen musibetler gibi bir musibete uğratmasın. Ve Lut kavmi sizden pek uzak değildir. Ve Rabbinizden mağfiret dileyin, sonra O’na tövbe edin. Şüphesiz ki, benim Rabbim çok merhametlidir, çok sevendir” dedi. (Hud/88-90)

De ki: “Ey nefislerine karşı sınırı aşmış olan kölelerim! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Şüphesiz Allah, günahları tümden bağışlar. Şüphesiz O, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir. (Zümer/53)

DUA YALNIZCA ALLAH’A YAPILIR: Kur’an’da duanın sadece Allah’a yapılması gerektiği açıkça vurgulanmış ve Allah’tan başkalarına, putlara veya kendilerine kutsallık izafe edilmiş kişi ve meleklere dua edilmesi kesinlikle yasaklanmıştır:

O hâlde sakın Allah ile beraber başka ilâha yalvarma, sonra azaplandırılmışlardan olursun. (Şuara/213)

Ve Allah ile beraber başka bir tanrıya yalvarma. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O’nun yüzünden [zatından] başka her şey yok olacaktır. Hüküm [yasa-ilke] yalnızca O’nundur. Siz de ancak O’na döndürüleceksiniz. (Kasas/88)

Ayrıca, Allah’tan başkasına dua edenler kınanmış ve uyarılmışlardır:

Allah`ın astlarından yakardığınız kimseler, tıpkı sizin gibi kullardır. Eğer doğru iseniz haydi onları çağırın da size karşılık versinler.
Onların kendileriyle yürüyecek ayakları, tutacak elleri, görecek gözleri veya işitecek kulakları mı var? De ki: “Çağırın ortaklarınızı, sonra bana tuzak kurun ve bana mühlet vermeyin.” (A’raf/194, 195)

Gerçeğin daveti yalnızca O`nadır. Onların, O`nun astlarından yalvarıp durdukları kimseler onlara hiçbir şeyle cevap veremezler. Onlar, ancak ağzına gelmemesine rağmen ağzına su gelsin diye iki avucunu açan gibidir. Ve Kâfirlerin duası sadece bir sapıklık içindedir. (Ra’d/14)

Onların, Allah’ın astlarından yalvardıkları kimseler de herhangi bir şey yaratamazlar, kendileri yaratılmışlardır. (Nahl/20)

Onlar, Allah’ın astlarından, yalnızca dişilere yakarırlar. Ve onlar ancak inatçı şeytana yakarırlar. (Nisa/117)

Allah’ın astlarından da kendine zarar ve menfaat veremeyecek şeylere yalvarır. İşte bu, çok uzak sapıklığın ta kendisidir.
O, zararı faydasından daha yakın olana yalvarıyor. O [yalvardığı şey] ne kötü mevla [yardımcı, koruyucu] ve ne kötü yoldaştır. (Hacc/12, 13)

DUANIN ADABI: Dua edilirken takınılacak tavır hakkında pek çok davranış listesi yazılıp çizilmiştir. Ancak bu listeleri aktarmanın herhangi bir yararı yoktur. Çünkü bu konuda göz önünde tutulması gereken tek ölçü Yüce Rabbimizin bize bildirdikleridir. Bu nedenle biz, peygamberimizin de kesinlikle dışına çıkmadığına emin olduğumuz bu ayetleri ve içerdiği kuralları aktarmakla yetiniyoruz:

Ve Allah`ın bazınıza, diğerlerinizden fazla verdiği şeyleri temenni etmeyin. Erkeklere kazandıklarından bir pay vardır. Kadınlara da kazandıklarından bir pay vardır. Ve Allah`ın fazlından isteyin. Şüphesiz Allah her şeyi en iyi bilendir. (Nisa/32)

Kim dünya sevabını istiyor idiyse; bilsin ki dünya ve ahiret sevabı yalnızca Allah katındadır. Ve Allah çok iyi işiten ve çok iyi görendir. (Nisa/134)

De ki: “Rabbim adaleti emretti. Her mescitte yüzünüzü O`na doğrultun ve dini yalnız Kendisine has kılarak O`na yalvarın. İlkin sizi yarattığı gibi O`na döneceksiniz.” (A’raf/29)

Rabbinize yalvara yakara ve gizlice dua edin. Kesinlikle O, haddi aşanları sevmez.
Ve düzeltildikten sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın. O`na, ürpererek ve rahmetini umarak dua edin. Muhakkak ki Allah`ın rahmeti, muhsinlere [iyileştirenlere-güzelleştirenlere] çok yakındır. (A’raf/55, 56)

Ve en güzel isimler Allah`ındır. Öyleyse O`nu onlarla çağırın. O`nun isimlerinde eğriliğe sapanları da terk edin. Onlar yapmakta olduklarının karşılığını yakında görecekler. (A’raf/180)

Ve sabah-akşam [her zaman] kendi içinden, korkarak ve yalvararak, yüksek olmayan bir sesle Rabbini an ve umursamazlardan olma! (A’raf/205)

Ve kullarım, sana Benden sordukları zaman; biliniz ki şüphesiz Ben çok yakınımdır. Bana dua edince, duacının duasına cevap veririm. O halde reşit olmaları için onlar da Bana karşılık versinler ve bana inansınlar. (Bakara/ 186)

O [Yakup] dedi ki: “Ben, içimi doldurup taşan özlemimi, kederimi Allah’a şikâyet ediyorum. Ve ben Allah tarafından sizin bilmediğiniz şeyleri biliyorum. Ey oğullarım, gidin de Yusuf’u ve kardeşini araştırın. Allah’ın vereceği ferahlıktan ümit kesmeyin; kesinlikle kâfirler kavminden başkası Allah’ın vereceği ferahlıktan ümit kesmez. (Yusuf/86, 87)

Ve sizin Rabbiniz: “Bana yalvarın, dua edin ki size karşılık vereyim. Şüphesiz Bana ibadet etmekten büyüklenen kimseler yakında horlanmış olarak cehenneme gireceklerdir.” dedi. (Mümin/60)

Biz de onun için icabet ettik de kendisine Yahya’yı ihsan ettik. Ve onun için eşini düzelttik [doğum yapmaya elverişli hale getirdik]. Şüphesiz onlar hayırlarda yarışıyorlar, umarak ve korkarak Bize yalvarıyorlardı. Ve Bize karşı derin saygı duyuyorlardı. (Enbiya/90)

Bir zamanlar o, Rabbine gizli olarak seslenmişti. (Meryem/3)

İlahi ilkelere ilk teslim olan, onları ilk uygulayan, vahiy ile terbiyelenen Resulullah da muhataplarına “Ey insanlar! Nefislerinize yumuşak davranın [sesinizi yükseltmeyin]! Çünkü sizler sağırı ve gâibi [uzakta, sizden haberi olmayan birisini] çağırmıyorsunuz. Lakin sizler Semi’ ve Basîr Allah’a dua ediyorsunuz!” (Sahih Buhari, Kitabu’d-Da’vât, 50. Bab, Hadis No: 77; Sahih Buharî, Kitabu’d-Da’vât, 19. Bab, Hadis No: 33) demiş; secili, kafiyeli ve ısmarlama, basmakalıp dua etmeyi uygun görmemiştir.
Mealleri verilen ayetler göz önüne alındığında, duada olması gereken adab ve kurallar şu şekilde sıralanabilir:

* Dua edilirken önce Allah üstün vasıflarıyla anılıp O’na hamd edilmeli, sonra kişisel istekler dile getirilmelidir. Fatiha suresinde öğretilen dua buna en güzel örnektir.
* Dua, Allah’ın en güzel isimleriyle yapılmalıdır. Çünkü Rabbimiz A’raf/180’de bize “Ve en güzel isimler Allah’ındır. Öyleyse O’nu onlarla çağırın” buyurarak kendisine en güzel isimleriyle yakarmamızı istemiştir. Nitekim Şuara suresinin 78-82. ayetlerine bakıldığında, İbrahim peygamberin de Yüce Allah’a Esma-i Hüsna’sı ile hitap ederek yakardığı görülmektedir:

… Ancak âlemlerin Rabbi ayrı... O, beni yaratandır. Ve bana doğru yolu O gösterir. Ve O, beni yediren, içirenin ta kendisidir. Hastalandığım zaman O bana şifa verir. Ve O, beni öldürecek, sonra beni diriltecektir. Ve O, din günü, hatamı bağışlayacağını umduğumdur. (Şuara/77-82)

* Dua, “hudû” ve “huşû” içinde, umarak, korkarak ve ürpererek yapılmalıdır. Biz bu kuralın en iyi uygulanma zamanlarının günlük gailelerden uzak bulunulan gece ve seher vakitleri olduğu kanaatindeyiz. Toplu olarak dua etmenin de hudû ve huşû duygularını canlandırması bakımından daha etkili olacağını düşünüyoruz.
* Dua sadece dil ile değil, gönül ve tüm beden dilleriyle de yapılmalı, ama dualarda Allah’ın koyduğu hadler aşılmamalıdır. Çünkü Rabbimiz, haddi aşanları sevmediğini çok açık ve net bir şekilde ifade etmiştir.
* Dua ederken edebiyat yapma gayretine girilmemeli, kafiyeli, secili ifadeler kullanılmamalı ve yapmacık tavırlardan kaçınılmalıdır.
* Dua, Allah tarafından kabul edileceğine kesinlikle inanılarak yapılmalıdır.
* Duada kimsenin zararı istenmemeli, haksız ve yersiz isteklerde bulunulmamalıdır. Dua; Kur’an’da yer almış, Allah’ın tasvip ettiği türden, yani günahların affı, kötülüklerin def’i ve örtülmesi, canın iman ile ve iyilerle beraber alınması, kıyamet gününde rezil ve rüsvay olmamak, hidayet, tövbenin kabulü, hayırlı bir nesle sahip olmak, iyi ve güzel işler yapabilmek, cehennem azabından korunmak, ilim ve sağlık istemek için olmalıdır.
Dua ayetlerinde yer alan bu kurallar dikkate alındığında, camilerde, televizyon ve radyolarda, değişik törenlerde artistik gösteriler eşliğinde, âdeta Allah’a emirler yağdıran düzmecelerin dua olmadığı anlaşılmaktadır.
Duaların en iyi örnekleri Kur’an’daki bazı sure ve ayetlerde bulunmaktadır. Kur’an’da dua sözleri içeren iki yüz civarında ayet mevcuttur. Mesela Fatiha suresi, önce Allah’ı veciz bir şekilde niteleyen, sonra da tevhit ilkesini özümsemiş bir kul olarak insanlığın en çok muhtaç olduğu hidayeti [doğru yola ulaşmayı] samimiyetle dileyen eşsiz üslûptaki ifadesiyle bütün Müslümanların en çok okudukları dua metni durumundadır. Fatiha’dan sonra en çok okunan dua ise, yine bir Kur’an ayeti olan “Ey Rabbimiz! Bize dünyada da güzellik ver, ahirette de güzellik ver; bizi cehennem azabından koru! (Bakara/201)” mealindeki ifadedir.
Kur’an’da dua mahiyetinde olan ayetler, ön ve arkalarındaki ayetlerle birlikte dikkate alındığında, geçmiş peygamberler de dâhil o duaları edenlerin daima içinde bulundukları koşullar ve ortamlara göre niyazda bulunduklarını göstermektedir. O hâlde tüm Müslümanlar da bu durumu örnek alarak kendi şartları ve ortamlarına göre niyazda bulunmalıdırlar. Başka bir ifade ile Müslümanlar, ısmarlama, basmakalıp, birçoğu uydurma, yalan-yanlış şablon dualar [Ramazan Duası, Kenzü’l-Arş Duası, İsm-i A’zam Duası, Hacet Duası, Karınca Duası, Bereket Duası, İstihare Duası, Nazar Duası, ağrı-sancı duaları] yerine, kendi özel durumlarını dile getirdikleri, kendi duygu ve düşüncelerini seslendirdikleri, kendilerine özgü bir dil ve üslupla dua etmelidirler.

“RABB” İSMİ İLE DUA: Kur’an’a bakıldığında, Yüce Allah’ın yapılacak dualarda “Rabb” sıfatının kullanılmasını emrettiği görülmektedir. Bütün peygamberler buna uygun davranmış ve dualarını daima Allah’ın “Rabb” sıfatına yöneltmişlerdir.
“Rabb”; “terbiye edip eğiten, yarattıklarını belirli bir programa uygun olarak bir takım hedeflere götüren, gelişmeyi programlayıp yöneten” demektir. Allah’ın “Rabb” özelliği, O’nun her şey üzerindeki “belirleyiciliği” anlamına gelmektedir. Bu belirleyicilik, bir şeyin ilk var oluşundan varlık âlemindeki son noktasına kadar devam eden mutlak bir durumdur. Hiçbir varlık O’nun belirlediği programın dışında değildir. Bu sebeple “Rabb” sıfatı, Esma-i Hüsna’daki anlamların hepsini karşılayan bir sıfattır.
Kur’an`da tam 903 kez yer alan “Rabb” sıfatı, Allah’ın kendisi hakkında en çok kullandığı sıfatıdır. Kur’an’da bu sıfat kullanılarak yapılan duaların bazı örnekleri şunlardır:

“Yarattığı şeylerin şerrinden ve çöktüğü zaman karanlığın şerrinden ve düğümlere tükürüp üfleyenlerin şerrinden ve kıskandığı zaman kıskananın şerrinden ‘Felâkın Rabbi’ne sığınırım” de! (Felak/1-5)

“Cinn ve insten, insanların akıllarında, sinsice kötülük fısıldayan hannasın kötü fısıltılarının şerrinden, insanların ilâhına, insanların hükümdarına ve insanların Rabbine sığınırım” de! (Nas/1-6)

İşte hakk olan, biricik hükümdar olan Allah ne yücedir! Onun vahyi sana tamamlanmadan evvel, okumayı acele etme ve “Rabbim, bana bilgiyi artır!” de. (Ta Ha/114)

“… Ve de ki: “Rabbim! Onların beni küçükten terbiye ettikleri gibi, onlara rahmet et!” (İsra/24)

Ve de ki: "Rabbim! Beni bolluk olan bir yere indir / bana bolca ikramda bulun. Sen, indirenlerin / ikramda bulunanların en iyisisin." (Müminun/29)

Ve de ki: "Rabbim! Bağışla ve merhamet et! Ve Sen merhametlilerin en hayırlısısın." (Müminun/118)

PEYGAMBER DUALARINA ÖRNEKLER:

Âdem

[Onlar / her ikisi] “Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik ve eğer bizi bağışlamazsan ve bize rahmetinle muamele etmezsen muhakkak zarara uğrayacaklardan oluruz!” dediler. (A’raf/23)

Nuh

O [Nuh]; “Ey Rabbim! Ben hakkında bilgim olmayan bir şeyi istemiş olmaktan dolayı sana sığınırım. Ve eğer Sen beni bağışlamazsan, bana merhamet etmezsen ben hüsrana uğrayanlardan olurum” dedi. (Hud/47)

O [Nuh]; “Rabbim! Şüphesiz ben kavmimi gece gündüz davet ettim. Fakat benim çağırmam, onların sadece kaçmalarını artırdı” dedi. (Nuh/5, 6)

"Rabbim! Benim için, anam-babam için, mümin olarak evime giren kişiler için ve mümin erkekler ve mümin kadınlar için mağfiret et! Zalimlere de sadece yok oluşu arttır." (Nuh/28)

İbrahim

Ve hani bir zaman İbrahim; "Rabbim! Bu şehri güvenli kıl! Beni ve oğullarımı putlara tapmamızdan uzak tut! Rabbim! Şüphesiz onlar [putlar] insanlardan birçoğunu saptırdılar. Şimdi kim bana uyarsa, artık o, şüphesiz bendendir; kim bana karşı gelirse, … Artık Sen şüphesiz çok bağışlayan ve çok merhamet edensin. Rabbimiz! Ben çocuklarımdan bir bölümünü salatı ikame etmeleri için, senin dokunulmazlaşmış Ev’inin yanında, ekinsiz bir vadiye yerleştirdim. Rabbimiz! Artık sen de insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara meylettir. Ve onları bazı meyvelerden rızklandır. Umulur ki şükrederler [karşılığını öderler]. Rabbimiz! Şüphesiz Sen bizim gizlediğimiz şeyleri ve açığa vurduğumuz şeyleri bilirsin. -Ve yerde ve gökte, hiçbir şey Allah`a gizli kalmaz.- İhtiyarlık hâlimde bana İsmail`i ve İshak`ı lütfeden Allah`a hamd olsun. Şüphesiz ki Rabbim duamı çok iyi işitir. Rabbim! Beni salatı ikame eden kıl! Soyumdan da. Rabbimiz! Duamı da kabul et! Rabbimiz! Hesabın kurulduğu günde benim, anam-babam için ve müminler için mağfirette bulun!" demişti. (İbrahim/35- 41)


Ve o [İbrahim]; “Kuşkunuz ben Rabbime gideceğim, O, bana yol gösterecek. Rabbim! Bana salihlerden birini lütfet” demişti. (Saffat/99, 100)

Bir zamanlar İbrahim de; “Ey Rabbim! Ölüleri nasıl dirilttiğini bana göster!” demişti. [Allah]; “İnanmadın mı ki?” dedi [buyurdu]. [İbrahim]; “İnandım, fakat kalbim iyice yatışsın diye.” dedi. [Allah] buyurdu ki: “Öyle ise kuşlardan dördünü tut da onları kendine alıştır. Sonra her dağın üzerine onlardan bir parça kıl [bırak]. Sonra da onları çağır, koşa koşa sana gelecekler. Ve bil ki, Allah gerçekten çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Bakara/260)

Ve hani Rabbi İbrahim’i, birtakım kelimeler ile belalandırmış [sınamış], o, onları tam olarak yerine getirince [Rabbi ona], “Ben seni insanlara imam [önder] yapacağım.” demişti. O da; “Zürriyetimden de [ yap!]” dedi. [Rabbi ona] “Benim ahdim zalimlere nail olmaz!” dedi.
Ve Biz bir zaman bu Beyt’i, insanlar için bir sevap kazanma ve bir güven yeri kılmıştık. Siz de İbrahim’in makamından kendinize bir namazgâh edinin. Ve Biz İbrahim ile İsmail’e: “Beytimi, hem tavaf edenler için, hem ibadete kapananlar için, hem de, secde edişin hanifleri [Allah’a boyun eğmeyi sağlayan hanifler] için tertemiz tutunuz.” diye ahit almıştık
Ve bir zaman İbrahim “Rabbim, burasını güvenli bir belde kıl, halkını; onlardan Allah’a ve son güne inananları meyvelerle rızklandır.” demişti. O [Allah] dedi ki: “Küfreden kimseyi dahi çok az kazançlandırırım, sonra da onu ateşin azabına sürüklerim. Ve ne kötü varılacak yerdir!”
Ve hani İbrahim, Beyt`ten temelleri yükseltirler: Rabbimiz, bizden kabul buyur, şüphesiz Sen en iyi işitenin, en iyi bilenin ta Kendisisin. Rabbimiz! Bizim ikimizi Senin için teslim olanlar kıl. Soyumuzdan da senin için teslim olan bir ümmet kıl [getir]. Ve bize kulluk yöntemlerini göster, tövbemizi de kabul et. Şüphesiz Sen tövbeleri çokça kabul edenin ve çok merhametli olanın ta Kendisisin. Rabbimiz, bir de onlara içlerinden bir peygamber gönder ki, onlara senin ayetlerini okusun, onlara kitabı ve hikmeti [zulüm ve fesadı engellemek için konulmuş kanun, düstur ve ilkeleri] öğretsin, onları arındırsın. Hiç şüphesiz Aziz sensin, hikmet sahibi [zulüm ve fesada engel olacak yasaları koyan] Sensin.
Ve İbrahim’in milletinden, kendini bilmezden başka kim yüz çevirir? Ve Biz onu dünyada seçkin birisi yaptık. Hiç şüphesiz o, ahirette de iyilerden biridir.
Rabbi ona, “İslâm ol!” dediği zaman o [İbrahim], “Ben âlemlerin Rabbi için İslam oldum” dedi. (Bakara/124- 131)

Yusuf

-“Rabbim! Sen bana mülk verdin ve bana ehadisin [olacakların / sözlerin] tevilinden öğrettin. Gökleri ve yeri yoktan var eden! Sen benim velimsin sensin, benim canımı müslüman olarak al ve beni dünya ve ahirette salihler arasına kat!”- (Yusuf/101)

Musa

Ne zaman ki, Musa, tayin ettiğimiz vakitte geldi ve Rabbi ona konuştu. [Musa] “Ey Rabbim! Göster bana Kendini de bakayım Sana!” dedi. [Rabbi ona] Dedi ki: “Beni sen asla göremezsin, velâkin şu dağa bak, eğer o yerinde durabilirse, sen de Beni göreceksin.” Daha sonra Rabbi dağa tecelli edince onu paramparça ediverdi, Musa da baygın olarak yere yığıldı. Ayılıp kendine gelince de, “Seni tenzih ederim, Sana döndüm [tövbe ettim] ve ben inananların ilkiyim” dedi. (A’raf/143)

O [Musa]; “Rabbim! Şüphesiz kendime zulüm ettim. Artık beni bağışla!” dedi de O [Allah], onu bağışladı. Şüphesiz O, çok bağışlayıcının, çok merhamet edicinin ta kendisidir.
O [Musa]; “Rabbim! Bana nimet olarak verdiğin şeylere ant olsun ki, artık hiçbir zaman suçlulara arka olmayacağım” dedi. (Kasas/16-17)

[Musa] dedi ki: “Rabbim! Beni ve kardeşimi bağışla! Bizi rahmetinin içine al. Ve Sen merhametlilerin en merhametlisisin.” (A’raf/151)

Davud

… Ve Davud, Bizim kendisini arı duru [has] hâle getirdiğimize kesin kanaat getirdi ve anladı. Hemen Rabbinden [zulmeden kişi için] bağışlanma diledi, rükû ederek yere kapandı ve döndü. (Sad/24)

Süleyman

Ant olsun ki Biz Süleyman`ı da fitneye düşürmüştük [çeşitli badirelerden geçirerek saflaştırmıştık, olgunlaştırmıştık]. Ve tahtının üzerine bir ceset bırakmıştık. Sonra o, döndü, “Ey Rabbim! Beni koru [maddî ve manevî pislik bulaştırma] ve bana, benden sonra hiç kimseye yaraşmayan bir mülk ihsan et! Şüphesiz ki Sen, bol bol ihsan edensin” dedi. (Sad/34, 35)

Zekeriyya

Bir zamanlar o, Rabbine gizli olarak seslenmişti. Dedi ki: “Rabbim! Şüphesiz benim kemiğim zayıflayıp gevşedi ve başım ağarmış saçıyla alev gibi tutuştu. Sana dua etmekle de Rabbim, bedbaht olmadım. Ve gerçekten ben, arkamdan, mevalimden [yakınlarımdan, amcaoğullarımdan] endişedeyim. Karım da kısırdır. Onun için katından bana, bana da mirasçı olacak, Yakub ailesine de miras olacak bir veliy [yakın, yardımcı] bağışla. Rabbim, onu sen rızanı kazanan biri kıl!” (Meryem/3- 6)

Orada Zekeriyya, Rabbine yakardı: "Rabbim! Bana katından temiz bir nesil ver. Şüphesiz sen, duayı en iyi işitensin" dedi. ‘Âl-i Imran/38)

İsa

Meryemoğlu İsa; "Allah`ım, Rabbimiz, bizim üzerimize, bizim için, öncekilerimiz ve sonrakilerimiz için bir bayram ve Senden bir ayet olarak gökten bir sofra indir. Ve bizi rızklandır. Ve sen rızklandıranların en hayırlısısın!" dedi. (Maide/114)

Muhammed

Ve de ki: Rabbim! Şeytanların kışkırtmalarından sana sığınırım! (Müminun/97)

Ve de ki: "Rabbim! Bağışla ve merhamet et! Ve Sen merhametlilerin en hayırlısısın." (Müminun/118)

MÜMİNLERİN YAPTIKLARI DUA ÖRNEKLERİ:

O kişiler ki, ayaktayken, otururken ve yanları üzerine yatarken Allah’ı anarlar; göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde tefekkür ederler: “Rabbimiz! Sen bunu boş yere yaratmadın, Sen noksanlıklardan münezzehsin. Artık bizi ateşin azabından koru! Rabbimiz! Şüphesiz Sen kimi Ateş’e girdirisen artık onu kesinlikle rezil etmişsindir. Zalimleri için hiç yardımcılardan da yoktur. Rabbimiz! Şüphesiz ki biz, “Rabbinize inanın!” diye çağıran bir nidacıyı duyduk ve hemen inandık. Rabbimiz! Artık bizim günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört ve bizi ebrar [iyiler/yardımseverler] ile birlikte vefat ettir. Rabbimiz! Ve bize, elçilerin üzerine vaat ettiğin şeyleri ver, kıyamet günü bizi rezil etme. Şüphesiz Sen verdiğin sözden dönmezsin." (Âl-i Imran/191-194)

Sonra da ibadetlerinizi bitirdiğinizde yine Allah’ı anın, tıpkı babalarınızı andığınız gibi. Hatta daha kuvvetli bir anışla anın. İnsanlardan bazısı, “Ey Rabbimiz bize dünyada ver!” diyen kimselerdir. Ve onun için ahirette bir nasip yoktur.
Yine onlardan, “Rabbimiz! Bize dünyada bir güzellik ve ahirette de bir güzellik ver ve bizi ateşin azabından koru!” diyenler vardır. (Bakara/200, 201)

O kişiler ki, “Rabbimiz! Biz inandık, iman getirdik, artık bizim suçlarımızı bağışla ve bizi ateş azabından koru!” derler. (Âl-i Imran/17)

Allah hiç kimseye gücünün yeteceğinden başka yük yüklemez. Herkesin kazandığı kendi yararına ve kendi yaptığı zararınadır. Ey Rabbimiz, eğer unuttuk ya da yanıldıysak bizi tutup sorguya çekme! Ey Rabbimiz, bize bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme! Ey Rabbimiz, bize gücümüzün yetmeyeceği yükü de yükleme! Ve bağışla bizi, mağfiret et bizi, rahmet et bize! Sen bizim Mevlamızsın. Ve de kâfir kavimlere karşı yardım et bize. (Bakara/286)

FİRAVUNUN KARISININ DUASI:

Allah, inananlara da Firavun’un karısını örnek gösterdi. Bir zaman o demişti ki: “Rabbim! Bana nezdinde cennetin içinde bir ev yap, beni Firavundan ve onun işinden kurtar. Ve beni şu zalimler toplumundan kurtar!” (Tahrim/11)

Kur’an’da Allah’ın “Rabb” sıfatının geçtiği daha birçok dua örneği mevcuttur. Bu dualardan biri de müminlerin cennette, suçluların ise cehennemde “Rabbim!” diyerek ettikleri duadır. İblis’in aynı hitapla başlayan duaları da yine Kur’an’da yer alan dualar arasındadır:

[İblis] “Rabbim! O hâlde tekrar diriltilecekleri güne kadar beni bakıt [beni karşında tut / mühlet ver]” dedi. (Sad/79)

O [İblis]; “Rabbim! Öyle ise onların yeniden dirilecekleri güne kadar beni karşında tut [bana mühlet ver]” dedi. (Hicr/36)

Allah’a Esma-i Hüsna’sındaki özel isimleri ile dua etmek de mümkündür. Mesela bir kişi:
* Hasta ise “Ya Şafi [ey şifa veren]!”
* Geçim sıkıntısı çekiyorsa “Ya Rezzak [rızk ihsan edici, tekrar tekrar, bol bol rızk veren]!”
* Günahlarının bağışlanmasını istiyorsa “Ya Gaffar [günahları tekrar tekrar, çokça bağışlayan]!”
* Tövbe ediyorsa “Ya Tevvab [tövbeleri çokça kabul eden, çok tövbe fırsatı veren]!”
* Ayıplarının örtülmesini istiyorsa “Ya Settara’l-uyub [ayıpları örten]!”,
* Nimet ihsanı istiyorsa “Ya Vehhab [karşılıksız veren, sonu gelmeyen bağışların sahibi]!” şeklinde de dua edebilir. Allah’a bu isimleriyle dua etmek çok uygun bir davranıştır.
Kaynak:İşte Kur'an (Hakkı Yılmaz)

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
dost1 Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 4 Kisi:
FEDAKARADAM (13. April 2011), hasanöktem (11. March 2011), hiiic (10. May 2010), kurtulus1 (5. September 2010)
Alt 23. July 2010, 03:31 PM   #2
hiiic
Uzman Üye
 
hiiic - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Mar 2010
Mesajlar: 1.979
Tesekkür: 1.908
1.298 Mesajina 2.732 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 26
hiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud of
Standart

Dost1 ağabeyim
şu aşağıdaki ayet ilk okudğumuzda anladığımız gibi mi yoksa ekinde kökünde herhangi bir bilmediğimiz şey var mı? vaktin olduğu zaman açıklar mısın?

Furkân 77
(Mekkî 42) (Resulüm!) De ki: (Kulluk ve) yalvarmanız olmasa, Rabbim size ne diye değer versin? (Ey inkarcılar! Size Resul'ün bildirdiklerini) kesinkes yalan saydınız; onun için azap yakanızı bırakmayacaktır!
hiiic isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
hiiic Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
kurtulus1 (5. September 2010)
Alt 24. July 2010, 10:24 PM   #3
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.015
Tesekkür: 3.567
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart

Selamun Aleykum! değerli Hiiç Kardeşim!

Furkan;77:Kul ma ya'beü bi küm Rabbiy levla duauküm fekad kezzebtüm fesevfe yekûnü lizama

De ki: "Duanız olmasa Rabbim size kıymet verir mi ki de siz kesinkes yalanladınız? Artık size o kaçınılmaz olacaktır."

Bu Âyette Rabbimiz Elçisine yalanlayıcılara yönelik bir hitap yaptırmış ve bu hitap ile Rabbine yakarmayan birinin Allah katında herhangi bir değerinin olmadığı ve olamayacağı açıklanmıştır.

Nitekim bu Âyetin muhatapları olan yalanlayıcıların akıbetleri korkunç olmuş, onlar dünyada iken de rezil ve rüsva olmuşlardır. Onların âhiretteki hâlleri ise, Rabbimizin Kur’ân'da açıkladığı gibi, temelli kalacakları cehennemde çok çeşitli azap içinde yaşamalarından başka bir şey değildir. Yalanlayıcılar bu korkunç sonu hesap gününde büyük bir pişmanlıkla hissedeceklerdir:

(Kehf: 49) Ve Kitap [amel defteri] konulmuştur. Suçluların ondan korktuğunu göreceksin. Ve "Eyvah bize! Bu nasıl kitapmış ki, büyük küçük hiçbir şey bırakmadan hepsini saymış" derler. Ve onlar, yaptıklarını hazır bulurlar. Ve senin Rabbin hiç kimseye zulmetmez.

(En'âm: 30) Ve Rabblerinin huzurunda durduruldukları zaman onları bir görsen! (Rabbleri onlara) "Bu, bir gerçek değil miymiş?" dedi [der]. Onlar; "Rabbimize yemin ederiz ki gerçektir" dediler. [derler] (Rabbleri de onlara) "Öyleyse küfretmiş olmanız nedeniyle azabı tadın!" dedi. [der]

Yüce Allah, yalanlayıcıları bu kötü sonun beklediğini başka Âyetlerde de anlatmıştır:

(Zümer: 7) Eğer inkâr edecek olursanız, artık şüphesiz Allah size hiç bir ihtiyacı olmayandır ve O, kulları için küfre rıza göstermez. Ve eğer şükür ederseniz, sizin (yararınız) için ondan razı olur. Hiçbir günahkâr, [suçlu] bir başkasının günah yükünü yüklenmez. Sonra Rabbinize döndürüleceksiniz, böylece yaptıklarınızı size haber verecektir. Şüphesiz O, sinelerin özünde saklı olanı bilendir.

(En'âm: 155–157) Ve bu, [Kur’ân] "Kitap, sadece bizden önceki iki topluluğa [Yahudi ve Hıristiyanlara] indirildi; biz ise, onların okumasından habersizdik [o kitapları okuyamıyor ve dillerini anlayamıyorduk] veya "Eğer bize kitap indirilseydi, biz onlardan daha çok doğru yolda olurduk" demeyesiniz diye Bizim indirdiğimiz kitaptır, bereketlidir. Onun için ona uyun ve takvalı davranın. Belki rahmet olunursunuz. İşte size de Rabbinizden açık delil, kılavuz ve rahmet gelmiştir. Öyleyse Allah'ın Âyetlerini yalanlayıp, onlardan yüz çevirenden daha zâlim kim olabilir? Âyetlerimizden yüz çevirenleri, yüz çevirmeleri sebebiyle azabın kötüsüyle cezalandıracağız.

Allah'a kul olanlar ise dünya ve Âhirette mutlu olacaklardır:

(Âl-i İmrân: 110) Siz insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten vazgeçirmeğe çalışır ve Allah'a inanırsınız. Kitap ehli de inansaydı kendileri için elbette daha hayırlı olurdu. Onların bazıları müminlerdir, pek çoğu da yoldan çıkmış kimselerdir.

Konumuz olan Âyetin kâfirlere verdiği mesaj şudur:

"Yardım ve himaye için Allah'a dua etmez ve O'na ibadette bulunmazsanız, O'nun yanında hiçbir değer ve öneminiz olmayacak, her şeyiniz boşa gidecektir. Rahmetiyle muamele etmesi için Allah'ın size kendisine dua etme fırsatı tanıması, şüphesiz sizin yararınıza olan bir lütuftur."

Kaynak:İşte Kur'an(Hakkı Yılmaz)

Kusursuzluk sadece Alklah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabetle.
Allah'a emanet olunuz.
__________________
Halil Ay
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
dost1 Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 4 Kisi:
hiiic (27. July 2010), kurtulus1 (5. September 2010), merdem (12. March 2013), Miralay (23. December 2010)
Alt 27. July 2010, 10:21 PM   #4
hiiic
Uzman Üye
 
hiiic - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Mar 2010
Mesajlar: 1.979
Tesekkür: 1.908
1.298 Mesajina 2.732 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 26
hiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud of
Standart

Öyleyse kulun kendi çalışmalarını ve emeklerini hiçe sayan bir mana çıkıyor gibi?
Yani eğer bir şey yapacaksan bunu Allahtan iste yoksa bir değerin olmaz gibi bir anlam çıkarmak mümkün mü? Biraz kafam karıştı sanırım.
hiiic isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 30. October 2010, 09:55 AM   #5
hiiic
Uzman Üye
 
hiiic - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Mar 2010
Mesajlar: 1.979
Tesekkür: 1.908
1.298 Mesajina 2.732 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 26
hiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud of
Standart

Yani dost hocam,,
Dua acaba kişisel çabalrarı içine alan bir kavrammı, hani bir arayış gibi, mesela bir öğrencinin ders çalışması dua mıdır?

Yoksa bir öğrencinin rabbim beni sınavdan geçir demesi mi duadır?
hiiic isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 30. October 2010, 06:57 PM   #6
Altimuray
Guest
 
Mesajlar: n/a
Standart

Kimse "Rabbim beni sınavdan geçir" diyerek kazanamaz. Öyle bir şey dua da olmaz.
  Alıntı ile Cevapla
Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 2 Kisi:
dost1 (22. December 2010), Miralay (23. December 2010)
Alt 31. October 2010, 12:02 AM   #7
hiiic
Uzman Üye
 
hiiic - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Mar 2010
Mesajlar: 1.979
Tesekkür: 1.908
1.298 Mesajina 2.732 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 26
hiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud of
Standart

Alıntı:
Kimse "Rabbim beni sınavdan geçir" diyerek kazanamaz. Öyle bir şey dua da olmaz.
Yorumun için teşekkürler Altimuray...

Ancak benim farklı şüphelerim var, çünkü başarı ve zaferi veren Allahtır diye biliyorum. Bu uğurda gösterilen çaba ancak Allahın dilemesi için bir vesile olabilir. Sonuçta tam olarak duanın ne demek olduğunu çözemiyorum, eğer bu dille yapılan şey olsaydı bu sefer dilsizler dua edemeyeceklerdi. Kişisel çabalar ve Allahın dilemesi arasındaki ilişkiyi anlamakta güçlük çekiyorum..

Bir fikri olan var mı?
hiiic isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 31. October 2010, 12:11 AM   #8
hiiic
Uzman Üye
 
hiiic - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Mar 2010
Mesajlar: 1.979
Tesekkür: 1.908
1.298 Mesajina 2.732 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 26
hiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud of
Standart

Âl-i İmrân 123
Andolsun, sizler güçsüz olduğunuz halde Allah, Bedir'de de size yardım etmişti. Öyle ise, Allah'tan sakının ki O'na şükretmiş olasınız.

...
Kasas 5
Biz ise, o yerde güçsüz düşürülenlere lütufta bulunmak, onları önderler yapmak ve onları (mukaddes topraklara) varis kılmak istiyorduk...


Enfâl 66
Şimdi Allah, yükünüzü hafifletti; sizde zayıflık olduğunu bildi. O halde sizden sabırlı yüz kişi bulunursa, (onlardan) ikiyüz kişiye galip gelir. Ve eğer sizden bin kişi olursa, Allah'ın izniyle (onlardan) ikibin kişiye galip gelirler. Allah sabredenlerle beraberdir.
hiiic isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
hiiic Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
Miralay (23. December 2010)
Alt 31. October 2010, 08:54 PM   #9
Altimuray
Guest
 
Mesajlar: n/a
Standart

Alıntı:
hiiic Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Yorumun için teşekkürler Altimuray...

Ancak benim farklı şüphelerim var, çünkü başarı ve zaferi veren Allahtır diye biliyorum. Bu uğurda gösterilen çaba ancak Allahın dilemesi için bir vesile olabilir. Sonuçta tam olarak duanın ne demek olduğunu çözemiyorum, eğer bu dille yapılan şey olsaydı bu sefer dilsizler dua edemeyeceklerdi. Kişisel çabalar ve Allahın dilemesi arasındaki ilişkiyi anlamakta güçlük çekiyorum..

Bir fikri olan var mı?
İçinden geçirsen bile Allah bilir ki onu.
  Alıntı ile Cevapla
Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 2 Kisi:
hiiic (1. November 2010), Miralay (23. December 2010)
Alt 22. December 2010, 04:12 PM   #10
hiiic
Uzman Üye
 
hiiic - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Mar 2010
Mesajlar: 1.979
Tesekkür: 1.908
1.298 Mesajina 2.732 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 26
hiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud of
Standart

Ra’d 14
El açıp yalvarmaya layık olan ancak O'dur. O'nun dışında el açıp dua ettikleri onların isteklerini hiçbir şeyle karşılamazlar. Onlar ancak ağzına gelsin diye suya doğru iki avucunu açan kimse gibidir. Halbuki (suyu ağzına götürmedikçe) su onun ağzına girecek değildir. Kafirlerin duası kuşkusuz hedefini şaşırmıştır.


merakım şu, acaba bizim dua diye bilip ettiğimiz şeyle bu ayetin muhatabı konumuna mı geliyoruz? çünkü bazen dil yorgunluğundan öteye gitmeyen işleri dua diye tanımlamamız doğru mu olur?

İsrâ 24
Onları esirgeyerek alçakgönüllülükle üzerlerine kanat ger ve: "Rabbim! Küçüklüğümde onlar beni nasıl yetiştirmişlerse, şimdi de sen onlara (öyle) rahmet et!" diyerek dua et.

?

Heleki kehf suresinde dua sabır ile birlikte anılıyor?

Kehf 28
Sabah akşam Rablerine, O'nun rızasını dileyerek dua edenlerle birlikte candan sebat et. Dünya hayatının süsünü isteyerek gözlerini onlardan çevirme. Kalbini bizi anmaktan gafil kıldığımız, kötü arzularına uymuş ve işi gücü aşırılık olan kimseye boyun eğme.
hiiic isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
hiiic Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
Miralay (23. December 2010)
Cevapla

Bookmarks

Etiketler
dua


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 02:28 AM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam