hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > İMAN > İslam ve Müslüman

Cevapla
 
Seçenekler Stil
Alt 23. February 2009, 04:42 PM   #1
Yiğitcan
Uzman Üye
 
Yiğitcan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 121
Tesekkür: 37
31 Mesajina 64 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 16
Yiğitcan is on a distinguished road
Standart Hadis kalburcuları ve kalburları-1

HADİS KALBURCULARI VE KALBURLARI -1

Hadis mecrası kör bir kuyudur. Yusuf’u attıkları kuyu gibidir. Bekle biri kovayı salsın ve narâlar patlatarak: “evreka, evreka ahanda size bir çocuk buldum” desin. Yoksa bu dipsiz kuyuda kim öle kim kala. Sağ kalanların sayısı oldukça az. Çoğunluk maalesef dipsiz kuyuya asfalt oluyor. Üstünden ne vasıtalar geçiyor.!

Şükür ki, Rahman’ın sonsuz rahmeti, Yusuf’u bir kovayla kuyudan çıkardı. Su bazen gerçekten rahmet oluyor. Umulur ki hadis kuyusunda canhıraş çırpınanların da aralarından kurtulanlar olur. Tabi düşük bir değer karşılığında satılmazlar ise.

Şimdi bu kuyunun başında kalburcular oturuyor. Kova artık bunların elinde, kuyudan ne çıkarsa insanlara “bu rahmettir” diyerek az bir bedel karşılığında satıyorlar. Nasıl olsa kuyu onların. Oturmuşlar başına, kuyudan ne çıkarsa bahtınıza artık. Şans oyunları gibi hatta ve hatta şaka gibi.

“Şu su iyi değil, şu su her derde deva, şu su hakkında ihtilaftayız babo, çözünce gel olur mu?” tarzında kuyu işletmeciliği yapıyorlar.

Hele bir de suya susamış olanlar var ki, kuyudan ne çıkarsa yüreği yanmışçasına içiyor gariban. Ne de olsa susamış. Utanmasa kuyuya atlayacak. Atlamayanları da yok değil hani! Az susamış olanlar daha seçici. Onlar istiyor ki billur billur az bulanık görünsün, içenlerin içini birazda olsa ferahlatsın, o tarzda istiyor suyunu.

İyi de aynı kaynaktan besleniyorsunuz. Suyun size sunuluş şekli farklı. Biri bardakta öbürü yalakta sunuluyor. fark etmiyor ki, su aynı su, kaynak aynı kaynak. Değişen ne? Değişen sadece pazarlama tekniği.

Kendilerine “İslam ümmeti” adını takan kalabalık, maalesef 1400 yıldır bu kuyunun başında kalburcuların kendilerine sundukları su görünümlü irinle avutulmaktadır.

Bunlar söylenincede bazı uyanıkları(!) :"Ama olmaz ki, siz kuyudan çıkanın hiçbirini kabul etmiyorsunuz. Bari bir yudum alın, İyide aralarında hiç mi temiz su yok." Vardır ya da yoktur, önemli olan bu kısmı değil ki. Kalburcu muyuz biz? Hangisi su temiz hangi su kirli, bunları mı eleyeceğiz?. Bunlar 73 haraminin işi. Biz diyor muyuz şu ayet sahihtir, bu ayet mevzudur diye. Haşa ve kella. Kötü dürtülerden Allah’a sığınırız. Mushafın tamamını kabul ediyor ve de ona göre iman ediyoruz.


Peki bu kalburcuların derdi ne?

Bunlar, Ne İsa’dan yanalar ne de Musa’dan. Hem Hak’tan yana gözüküyorlar hem de batıldan yana. Bir çeşit yemeğe dayanamayan "israiloğulları" gibiler. Soğanı, mercimeği ve hıyarı hakka tercih ediyorlar. Hele bir de yanında bıldırcın etiyle maden suyu oldu mu iş tamamdır.

Tam bir serkeşlik hali, gidip gidip geliyorlar. Bir o yana bir bu yana. Bir de toplum mühendisi olacaklar (kalbur mühendisi mı demeliydik). Ellerine almışlar kalburu, eleyip duruyorlar. Şu essah şu mevzu, şu essah şu mevzu. Kalburun altı uydurma, üstü essah. Kıstasa bakar mısınız?. Bunu da bize din diye satıyorlar. Kimisi bu iş için rüyaya yatıyor kimisi de çamura batıyor. Yani bizim ipliğimiz; bir adamın rüyasında pürü pak bir dededen alacağı cevaza bağlı. O salık verirse yırttık, vermezse yandık.



Kalbur kimin elindeyse onun borusu ötüyor. Bunu neye göre yaptıklarının detaylarıyla uğraşmayacağım. Uğraşsak ne ali cengizler çıkar altından. Kalbur ile zihniyet arasında düz bir mantık manzumesi kurmuşlar.


İşin kötüsü şu. Çoğu kalburcunun gözünden kaçan meselenin esası da bu zaten. Nedir o esas? Bunlar ellerinde yazılmış olan bir takım hadis kitaplarındaki sözlerin doğruluğuna bakıyorlar. Söz doğruysa peygamberindir, değilse değildir. (Doğru yanlış kıstasları da akıllarını ne kadar çalıştırdıklarıyla doğru orantılı (10/100) . Bunlar hadis neşriyatlarında yazan tüm doğruları peygambere izafe ediyorlar. Sakat olan anlayış bu. "Peygamber dedi" demeleri. Mesele, sözün doğruluğu veya yanlışlığı değil. Dünyada ne kadar doğru varsa hepsini peygambere fatura edecekler. Bunlara bir filozofun herkes tarafından kabul gören bir sözünü peygamber dedi deseler hemen yutacaklar. Ah bunu bir anlasalar ama zor…

Şimdi doğru olan bir sözü, Allah'a havale etmekle peygambere havale etmek arasındaki fark nedir? Var mı farkı? Gerçi bunlar bu haltı da yediler. Kutsi hadisler adı altında Allah'a da hadis isnad etmediler mi? Aştılar artık. Kuran'ın bir benzerini getirebileceğini iddia edenlerle ne farkları kaldı ki? Allah'a meydan okurcasına, bırakın peygamberi Allah'a bile söz isnad ettiler. Hala bu sapanlara ve gazaba uğrayacaklara itimat edenler var ona yanıyorum.


Bir örnekle gidelim. Belki daha rahat kavrar bazıları.

“Irkçılığa çağıran bizden değildir. Irkçılık icin savaşan bizden değildir. Irkçılık uzere olen de bizden (muslumanlardan) değildir.” (Kırk hadis’ten)

Evet, benden de değildir. Böyle bir adamı tanımam. Çünkü; faşisttir, ırkçıdır, gafildir, zalimdir, psikolojisi iyi değildir, hasta ruhludur, algılama organları çalışmıyordur ve bilinçsizdir.. Bu adam nasıl benden olsun ki.

Yukarıdaki söz hakikaten doğru bir sözdür. Buna paralel pek çok söz söylemek de mümkündür. Buraya kadar bir problem var mı? Yok. Bu söz ilk defa söyleyen ben değilim. Yani bu söz bana ait değil. Eminim bu sözü ilk defa söyleyen siz de değilsiniz. Ama sen tut bu söze “peygamber” söylemiş gibi muamele et. Bu sözü söylerken bile “besmele” çek. İşte sakat olan yanı bu. Söz doğru bile olsa peygambere izafe etmek sakattır. O yüzden anonim gözüyle bakmak en karlısıdır.


Bu sözü peygamberden önce de niceleri söylemiştir, peygamber de söylemiş olabilir. (Bakın hep zanni konuşuyorum görüyorsunuz.. Kimin söylediği araştırması ortaya girince zan doğuyor. Zannın da çoğu haramdır bilirsiniz.)

Çünkü kimse orada değildi. Peygamber o sözü söylerken aranızda işiten var mıydı? Ve ordamıydınız? Bir kalburcunun "dedi" demesiyle, demiş mi oluyor?

Eğer öyle olsaydı; en sağlam diye niteledikleri, bir vaha dolusu insanın şahit olduğu (!) hadisin bile üç türlü rivayeti olmazdı. Diyanet gibi bir kurum bile bunun farkına varıp eline kalburu aldıysa farkına varamayanların haline acırım doğrusu.

Kur’an’a göre yaşamaya başlayan, O’nun buyruklarına göre hareket eden, Kur’an’dan başka gözü hiçbir kaynağı görmeyen insanlara en kolay çamur atma mantığıdır, “Siz hepsini toptan reddediyorsunuz” mantığı . Evet öyle, ama dikkat edin. Hepsi uydurmadır veya uydurma değildir demiyoruz. Bizim dinimizin, haramını-helalini, ibadetini-muamelatını, kul ile Allah ilişkisini, insan ve toplum ilişkisini, saygı-sevgi dengesini, hak-hukuk ilkesini v.s. belirleyici yegane ve tek kaynağı Kur'an'dır. Onun haricinde din adına herhangi bir "kalem-kağıt" ilişkisine dayanan başka kaynak yoktur.


Zararsız gibi görünen bu kalburcuların asırlardır yeryüzünü nasıl bilerek veya bilmeyerek fitneye boğduğunu görün artık.


İnsanlığa zararlarını da yazının II. Kısmında anlatmaya çalışacağız Allah dilerse.

(Belkide III, IV, V diye devam eder, bitmez ki bu filim)


Şimdilik kalbursuz ve kalburcusuz bir dünya dileğiyle.

Uğur ERZİNCAN
Yiğitcan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Yiğitcan Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
yeşil (28. November 2011)
Alt 23. February 2009, 04:48 PM   #2
Yiğitcan
Uzman Üye
 
Yiğitcan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 121
Tesekkür: 37
31 Mesajina 64 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 16
Yiğitcan is on a distinguished road
Standart

Selam ve selam Hanifcandaşlar

HADİS KALBURCULARI VE KALBURLARI - 2
Kur’an’daki “kitap ehli” tabirini bilirsiniz. Hani kendilerine gönderilen kitapların ve peygamberlerin yolundan gittiklerini iddia ederler de, aslında gittikleri yolun iddia ettikleri yolla pek alakası yoktur.

Şayet Aziz Allah Kur’an’dan sonra bir kitap daha gönderseydi bugün kendilerini “İslam toplumu” diye tabir eden toplumu hedef alırdı ilk önce. Bunu nerden biliyorsun be adam? diye seslenenleri duyar gibiyim. Çok basit. Çünkü “sünnetullah” yasası değişmiyor. Allah’ın tekliği ilkesine halel getirenler her zaman birinci hedef kitle olmuştur da ondan.

İsa müslümandı, havariler müslümandı. İncile tabi olanlar müslümandı. Peki nasıl oldu da isa’ya inananlar birden “hristiyan” oluverdi. Üstelik İsa’yı takip ettiklerini iddia ederek.

Musa müslümandı, kendisine inananlar müslümandı. Nasıl oldu da bu grup birden “Musevilik” adı altında bir dinin sahibi oluverdiler.

Muhammed de müslümandı, O’na uyanlar müslümandı, peki nasıl oldu da Muhammed’e inandıklarını iddia edenler aniden “ehli sünnet” “şii” “sunni” v.b. gibi isimlere bürünüverdiler. Ne değişti?

Gördünüz ya, değişen bir şey yok. Sapıklığın ve gazaba uğramışlığın yolu aynı. Önce uyarılmaları için peygamber geliyor. Peygamberle birlikte bir de kitap. Peygamber hayattayken az sayıda müntesibi oluyor. Tabiri caiz ise pek tınlayan olmuyor.

O elindeki de neymiş, git onu değiştir, bize başka bir şey getir diyorlar. Biz atalarımızın yolundan dönmeyiz diyorlar. Seni öldürürüz diyorlar.

Peygamber ölüyor… Geriye kitap kalıyor…. Bu sefer başlıyorlar peygamberi sahiplenmeye. O şöyleydi, O böyleydi. O şunu demişti, O şunu yemişti, O şöyle yapmıştı.

Birde bakıyorsunuz, 4 tane İncil (barnabayla birlikte 4 çeyrek)

Bir de bakıyorsunuz Gamara, mişna ve Tevrat üçlüsü..

Ve yine birde bakıyorsunuz ki, hadisler, ilmihaller, alimler, mezhepler ve Kur’an bilmem kaçlısı.

Şimdi bu kitap ehlinin birbirinden ne farkı var? İseviler, Museviler bir de Muhammediler.

Hiçbir fark yok aralarında.

Hepsi, peygamberlerine ve kitaplarına iman değil ihanet ediyorlar.

Aslında hristiyanlar, Museviler ve ehli sünnet (7777 fırkanın hepsini saymıyorum artık) kendilerine gelen kitabı çeşitli şekillerde tahrif etmişler ve yepyeni gıcır gıcır tamamen insan yapımı bir dinin takipçisi oluvermişler.

İbrahim unutulmuş, haniflik olgusu unutulmuş, İsa’nın, Musa’nın, Muhammed’in ve diğer bütün peygamberlerin (hepsine selam olsun) öğretileri çaktırmadan imitasyonlarıyla değiştirilmiş.

İnsanlar da bu imitasyonları aslı zanneder olmuş. Bunlar asıl değil… Bunlar kopyası… Dikkat edin artık.

1.) Önce dindeki tek kaynağı dörde çıkardılar.

Muhammed Peygamber'in (selam olsun), tek kaynağı tek mirası, bunların yüzünden dörde çıktı. Sadece kitap olan kaynak:

1- Kitap

2- Sünnet

3- İcma

4- Kıyas oluverdi.



2.) Bu da yetmedi müslümanları, "hariciler, selefiler, mutezile, mürcie, hanefi, şafii, alevi, sünni, (sanırım 73 taneye kadar sayabilirim ama burda kesmek zorundayım)" diye bölük pörçük ettiler.

3.) Hızlarını alamadılar, israiloğlu zihniyetinde ne varsa "islam dinine" yamadılar. "Mehdilik, mesih inancı, recm olayı, haramların çoğaltılması, kitapta olmayan yığınla yasak icat etmeleri, kılık-kıyafet ve saç-sakal kanunu (sanırım 3 milyon küsür bulabilirim)" yeryüzüne ilk yayanlar bunlar.

4.) Peygamber'i ilahlaştırdılar.

Allah aşkına şöyle etrafınızı süzün bakalım. Allah'ı zikretmekten çok peygamberi zikretmiyorlar mı? En basit bir dini sohbetin çetelesini tutun, tv'lerde, radyo'da, seminerlerde, şurda burda.. Alın elinize kağıdı kalemi. Çetele tutun. Size ne anlatıyorlar.

Peygamber şurda, peygamber burda, peygamber şununla, peygamber bununla, peygamber şunu yedi bunu yemedi, peygamber şununla nikahlandı şununla boşandı, peygamber şununla arkadaşlık etti, bana pas vermedi, peygamber kırk erkeğin cinsel gücüne sahipti, peygamberin dayıları, amcaları, halaları, babası kimdi ne iş yapardı, amcası kimdi ne iş yapardı, kaç çocuğu vardı, kızının adı neydi, oğlunun künyesi ne? Sayayım mı daha.. Bu mudur din? Din mi öğreniyoruz yoksa hikaye mi? Peygamberin, birileri tarafından uydurulmuş tomarla hayat hikayesi üzerine endeksli bir din olabilir mi? Hristiyanları ve Yahudileri tam gaz sollamış bu toplum. Bu dinin sahibi peygamber değil ki! Dinin sahibi Allah.

5.) Lütfen 1 dakikalık kendiniz için saygı duruşunda bulunun. 1 dakika da olsa kapayın gözlerinizi ve hayata objektif bir gözle bakın bakalım. Bu kalburcuların dünyayı nasıl zulüm tarlasına çevirdiklerini görün.

Irak coğrafyasına bakın. İnkarcının yaptığı zulüm kadar bu kalburcular da zulüm yapmadılar mı? Şii kalburcuları ile sunni kalburcularının döktüğü kanı elin kafiri 100 yıl savaşlarında dökemedi. Yanı başımızdaki ülkelere bakın, hepsinin başında bir kalburcu. Hepsinde birer din baronu, fetvacı allame tayfası. Kalburun altında kalanın canını okuyorlar. İslam alemi diye nitelenen aleme bakın. Nasıl da pislik yağıyor üzerlerine. Niye? 1400 yıldır akıllarını kullanamıyorlar da ondan. Temelleri çürük. Hizipleşme diz boyu. Sebep? En büyük sebep işte bu elekçi mantığı.

Bölmüşler, paramparça etmişler. Kim yapmış bunu. Elin kafiri mi? Hayır. İçimizdeki elekçiler. Herkes Kuran artı şu, Kur’an artı bu dedikçe durum bu hale gelmiş. Nasılsa membağ bol. 3 milyon küsür var. Nasıl olsa hissesine düşer birkaç yüz bin. Sonra ne oluyor. Fitne fesat alıp başını gidiyor.

Buyurun koyun ortaya faydalarını da görelim. Zararı boyunuzu aşmış bu kaynakların beyler. İrkilin ve kendinize gelin. İnsanları artık Allah ile, peygamber ile aldatmayı bırakın. Bunun hesabını mahşerde veremezsiniz. Bu hesabın altından kalkamazsınız.

Geminiz battı, binanız çöktü. İnsanları oyalamaktan vazgeçin artık. Düşün insanların yakalarından. Onlara din belletiyoruz diyerek beyinlerini bellemekten vazgeçin. Oyalamayın. Gölge etmeyin.

Bakın etrafınıza yine. Ben müslümanım diyen kaç insan kaldı. Şiiyim, suniyim, hanefiyim, aleviyim, bektaşeyim, nurcuyum, nakşiyim, kadiriyim, şafiyim v.s. diyenler mi daha çok yoksa müslümanım diyenler mi? Bu kalburcular sayesinde herkes şucu bucu olmadı mı? O da olmadı şu vakıftanım bu vakıftanım. Sadece Kur’an’a çağıran, adam gibi yaşayan, ve ben Müslümanlardanım diyen kaç kişi kaldı? Kaldı mı etrafınızda güzel sözlü insanlar. Varsa dost bilin, yoksa yoktur napalım.

Böyle devam edildiği müddetçe, milletin elinden kalbur düşmediği müddetçe, daha çooook perişanlık çeker bu ademoğlu. Bunun adına da “kader” der utanmadan. “Allah böyle taktir etti napalım” der. Yüzsüzlüğün bu kadarına da pes doğrusu. Allah insana kötülük etmez. İnsan kendi kendinin zalimidir. Birde başına gelen bunca musibeti, sıkıntıyı Allah’tan bilir.

Gelin teslim olun. Atın elinizdeki elekleri. Yeter bu kadar zulüm. İnsanları birr’e çağırın. İnsanları adam gibi yaşamaya çağırın. İnsanları Kur’an’a çağırın. (Gerçi sizin çağırılmaya daha çok ihtiyacınız var.) İpi sapı belli olmayan kör kuyulara değil. Boş işlerle artık oyalanmayın, oyalamayın milleti. Papatya falına karnımız tok artık. Çıktı, çıkmadı, çıktı çıkmadı… Dini oyuncağa çevirdiniz. Dostu düşmanı güldürdünüz kendinize.

Kur’an’ı rehber edinmeye çabalayan kardeşlerime sesleniyorum. Kim ki sizi sadece ve sadece Kur’an’a çağırıyorsa o doğru sözlüdür. Ama her kim ki sizi, Kur’an + hadis kaynaklarına, + ilmihallere, + şunun bunun kitabına, + şu öğretiye bu öğretiye çağırıyorsa O’nun çağırdığı yol yol değildir. Uzak durun. Ahsen’el hadise çağırandan daha güzel sözlü kim vardır? Lehv’el hadise çağıranlardan uzak durun. Siz onları Ahsenel hadise çağırın. Yaptıklarının doğru olmadığını söyleyin.

Yoksa bunlar sizi bile kendinize düşman eder. Sağ gözünüzü sol gözünüze, sağ elinizi sol elinize düşman eder. Kulağınıza fısıldadıkları jelatinli sözlere aldanmayın. Bunlar Allah’dan daha mı doğru sözlü? Doğru söz arıyorsanız Kur’an yeter. Dağ – taş yeter. Taştan alacağınız ibreti, bunlardan kırk yıl geçse alamazsınız. Sizi kınamalarına ve aşağılamalarına aldırış etmeyin. Ayn çatlatmalarına da aldanmayın.

Kim ki; Kur’an ve essah sünnet (sünnet kavramının da içini boşalttılar, sünnetullah’ı sünnetinsan hatta sünnetistan yaptılar) diyorsa, Kim ki hadisler ve ayetler diyorsa, kim ki peygamberimiz bir gün şu hadisinde…, diye söze başlıyorsa, kim ki kutsal buharide şöyle diyor diye söze başlıyorsa, kim ki şu haram bu helal diye kitapta olmadık şeyler anlatıyorsa, kim ki “efendimiz” diye söze başlıyorsa bunlar kalburcudur. Bunlar size faydası dokunmayan zumredir. Zümer 3’deki zümrenin bi yarısı bunlardır, öbür yarısı olmak istemiyorsanız uzak durun.

Kim bu şekilde kaynağı çoğaltıyor ve tek olan ilahınızı, ikiliyor, hatta ve hatta üçlüyorsa, o sizi sapanların ve gazaba uğrayanların yoluna çağırıyor demektir. İlahınız tektir. İlahı tek olanın hayat kaynağı da tektir. Din adına Kaynak ne kadar çoğalırsa ilah sayısı da o kadar artar. Size gün yüzü göstermez bu kalburcular. Kalbur onların nasılsa. Üstte kalana rıza göstereceksiniz. Altta kalanın canı çıkacak.

Bu dinin yüzbinlerce kuralı yoktur. Allah insana çekemeyeceği yükü yüklemez. Ama görüyoruz ki bu kalburcular üstümüze o kadar yük yüklemiş ki, gözümüzün önünü dahi göremiyoruz. Kur’an’daki yasakları toplayın bakalım, şu an yazdıklarımdan daha az değilse o zaman konuşun. Ama bu kalburcuların yasaklarına bir bakın, ciltlere sığmaz olmuş. Okumaya kalktığınızda on kere dünyaya gelseniz yine bitiremezsiniz. Birde utanmadan bunları peygambere izafe ediyorlar yanına iki doğru katarak.

Allah kolayı kolaylaştırmış, bunlar ise zoru kolaylaştırmış. Biz zor olanı kolay zanneder olmuşuz. Bunlara dur demenin zamanı geldi de geçiyor bile. Bırakın ademoğlu artık insanca yaşasın. Bırakın artık milletin tuvaletine, elini yüzünü yıkamasına karışmayın. Tuvalette bile başımıza bekçi diktiniz. Hangi ayakla girip çıkacağımıza kadar karıştınız. Aptalmıyız biz. Yeter yahu. Elalemin yatak odasına kadar dilinizi soktunuz. Karıyla kocanın arasına girdiniz, babayla oğulun arasına girdiniz. Bize Lokman yeter, çekilin aramızdan artık. Allah herkese eşit şekilde üflemedi mi? Size torpil mi geçti. Üstümüzde karabulut gibi dolanmaktan vazgeçin. Sizden gerçi su yağmaz, asit yağar. Rahmeti yağdıran Allah’tır.

Bırakın artık insanlar; barışın, huzurun, refahın, güvenliğin, hoşgörülüğün ve temiz aklın tadına varsınlar. Potansiyel androit ve potansiyel suçlu muamelesi görmekten kurtulsunlar. Peygamberlere düşmanları bile saygı duyarken, peygamberlerin ümmeti olduğunu iddia edenlere dostları bile saygı duymuyor artık. İnsanların iki cihanından da elinizi çekin. İnsanların hem bu dünyalarını hem de ahiretini mahvettiğinizin farkına varın artık.

Ey benim ahad olan Allah’ım, kalburcuların şerrinden bizi koru.

Uğur ERZİNCAN



[/quote]
Yiğitcan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Yiğitcan Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
yeşil (28. November 2011)
Cevapla

Bookmarks

Etiketler
hadis, kalburcuları, kalburları1


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 11:21 PM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam