hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > İMAN > Allah'a İman

Cevapla
 
Seçenekler Stil
Alt 28. October 2012, 05:44 PM   #1
Fers
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2012
Mesajlar: 304
Tesekkür: 0
59 Mesajina 91 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 22
Fers has much to be proud ofFers has much to be proud ofFers has much to be proud ofFers has much to be proud ofFers has much to be proud ofFers has much to be proud ofFers has much to be proud ofFers has much to be proud of
Standart hac 15,16 mealine sorular...

Alıntı:
Hac:15-16
Kim, Allah'ın, kendisine dünyada ve âhirette yardım etmeyeceğini sanıyor idiyse, hemen samimiyetle Biz'e yönelsin, bir de Allah'ın astlarından kendine zarar ve menfaat veremeyecek o şeyler ile ilişkisini kessin. Sonra da baksın bakalım bu plânı, kendisini öfkelendiren şeyi/kafasındaki takıntıyı giderecek mi?
Ve işte Biz, Kur’ân'ı böylece apaçık âyetler hâlinde indirdik. Ve şüphesiz Allah, dilediği kimselere/dileyen kimselere kılavuzluk eder.
http://www.hanifler.com/showthread.php?t=9&page=46

selam

Hergün Bir Ayet....başlığında paylaşılan meal hakkında merak ettiklerimi burada sormak istedim ki, kendi başlığında yer işgal etmesin...

hac/15
men kaane yezunnu en len yensurehullaahu fiid dunyaa vel aahıreti felyemdud bi sebebin iles semaai summel yakta felyenzur hel yuzhibennekeyduhu maa yagiizu.../

"fiid dunyaa vel aahıreti" meale göre ifadenin anlamı dünyada ve âhirette yardım...

nedir bu "âhirette" ifadesinin anlamı, "âhirette yardım" ne demek, kapsamı, anlatmak istediği...

"felyemdud bi sebebin iles semaai" meale göre ifadenin anlamı hemen samimiyetle Biz'e yönelsin bu mudur...
Allah ın kendisine yardım edeceğine inanmayan birine "samimiyetle bize yönel" demenin mantığı nedir, mealde anlatılmak istenen nedir...

"felyemdud bi sebebin iles semaai.../" nedir bu ifadenin anlamı, nedir bu "med", "semaya sebeb"...

"summel yakta" meale göre ifadenin anlamı Allah'ın astlarından kendine zarar ve menfaat veremeyecek o şeyler ile ilişkisini kessin gibi görünüyor...

Allah'ın astlarından kendine zarar ve menfaat veremeyecek o şeyler ile ilişkisini ifadesi nerede, buradan onikinci ayete mi uzanılmış, nedir bu "kendine zarar ve menfaat veremeyecek o şeyler"...

"Allah'ın astlarından kendine zarar ve menfaat veremeyecek o şeyler ile ilişkisini kessin" ifadesine göre, bu ifadenin muhatabı ondört asır öncesinde kalanlar...
günümüzde aynı mantıkla ibadette olanların var olma ihtimali bunu değiştirmez...

öyle midir...

"keyduhu" ifadesi bu plânı diye meallendirilmiş..

nedir bu "keyd", ..."samimiyetle Biz'e yönelsin...ilişkisini kessin" eylemleri için midir bu plan...

hac/16
ve kezaalike enzelnaahu aayaatin beyyinaatin ve ennallaahe yehdii men yuriidu.../

"men yuriidu" meale göre ifadenin anlamı [B]dilediği kimselere/dileyen kimselere[/b]...

"dilediği" ile "dileyen" farklı anlamlar içeriyor, kendi dilediğine mi dileyen kişilere mi, "ikisinden biri ama kesin değil" demek mi yoksa "her ikiside" mi...
mealdeki bu ifadenin bize anlattığı nedir...
Fers isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 28. October 2012, 07:08 PM   #2
ates demir
Guest
 
Mesajlar: n/a
Standart

Alıntıladıgınız ayetlerin mealinde bence ciddi anlam bozuklugu ve nedenlik nasıllık ve sonuç karmaşası vardır.
Madem bir ornek verilecek ornegin teşbih içermesi gerekecek. Benzetme yapılacak. Ancak ayetin ilerleyen bolumunde kataa fiilinden sonra ayetin genel anlamı na ters bir sonlanış hakim.
İlk gördüklerim bunlar kelime detaylarına ve Kuran içinde kullanımlarına bakamadım. Belki sayın dost1 in bir açıklaması olabilir.
Bildiğim birşey varsa oda Allah ın hem dünyada hem de sonrasında nebilerine ve iman eden/emin olanlara salat ettiği (Ahzab 43 ve 56), arındırıcı yağmuru/suyu semadan bahşettiğidir.
Salat ve arınmak arasında çok yakın bir ilişki var.
Selam
  Alıntı ile Cevapla
Alt 29. October 2012, 12:38 AM   #3
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.015
Tesekkür: 3.567
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart

Selamun Aleykum! Değerli Kardeşlerim!

Sözkonusu ayetleri daha net görebilmek için bu ayetlerin içinde bulunduğu ayet grubuna bakmakta yarar var.

8İnsanlardan bazıları da Allah hakkında bilgisizce; kılavuz olmadan, aydınlatıcı bir kitap olmadan tartışırlar.
9Onun belini eğip bükmesi/çalım satması, Allah yolundan saptırmak içindir. Bu dünyada ona bir rüsvalık vardır. Ve Biz, kıyâmet gününde ona yakıcı cehennemin azabını tattıracağız.
10İşte bu, kendi iki elinin öne çıkardığı şeyler ve şüphesiz Allah'ın, iyi kulluk edenlere haksızlık eden biri olmayışı sebebiyledir.
11-13İnsanlardan kimi de Allah'a belirsiz bir taraf üzerinde/ kararsız, net çizgisiz bir şekilde kulluk eder. O nedenle eğer kendisine bir iyilik gelirse, onunla zihnindeki tüm soru işaretlerini gidererek rahata kavuşmuş olur. Ve eğer kendisine bir sosyal yangın/ sıkıntı gelirse yüzü üstü dönüverir. O, dünyayı da âhireti de kaybetti. İşte bu, apaçık kaybın ta kendisidir. O, Allah'ın astlarından kendine zarar ve menfaat veremeyecek şeylere yalvarır. İşte bu, çok uzak sapıklığın ta kendisidir. O, zararı yararından daha yakın olana yalvarıyor. Yalvardığı o şey ne kötü yardımcı, koruyucu ve ne kötü yoldaştır.
14Şüphesiz Allah, iman eden ve düzeltmeye yönelik işler yapanları altından ırmaklar akan cennetlere girdirir. Şüphesiz Allah, dilediği şeyleri yapar.
15Kim, Allah'ın, kendisine dünyada ve âhirette yardım etmeyeceğini sanıyor idiyse, hemen samimiyetle Biz'e yönelsin, bir de Allah'ın astlarından kendine zarar ve menfaat veremeyecek o şeyler ile ilişkisini kessin. Sonra da baksın bakalım bu plânı, kendisini öfkelendiren şeyi/kafasındaki takıntıyı giderecek mi?1
16Ve işte Biz, Kur’ân'ı böylece apaçık âyetler hâlinde indirdik. Ve şüphesiz Allah, dilediği kimselere/dileyen kimselere kılavuzluk eder.
(103/22, Hac/8-16)

Dip not:1 Âyetin lafzî çevirisi, “Kim, Allah'ın, kendisine dünyada ve âhirette yardım etmeyeceğini sanıyor idiyse, hemen semaya bir sebep uzatsın, sonra, … kessin. Sonra da baksın bakalım bu plânı, kendisini öfkelendiren şeyi [kafasındaki takıntıyı] giderecek mi?” şeklindedir. Kur’ân âyetleri dikkate alındığında, semaya yönelme'nin, “Allah'ın rahmetini beklemek olduğu ve Allah'ın göklerden iyilik yağdırdığı” anlaşılır.

Değerli Kardeşlerim!


9-13 ayetlerinde kâfir, müşrik ve münafıkların durum ve âkıbetleri açıklanmıştır. 14-16 ayetlerinde ise mü'minlerin âkıbetine dair bilgi verilmektedir:

•Allah, iman eden ve sâlihâtı işleyenleri altından ırmaklar akan cennetlere girdirecektir.
•Allah'ın, kendisine dünyada ve âhirette yardım etmeyeceğini sanan kimse semâya bir sebep uzatsın, sonra eski kul-köle olduklarıyla ilişkisini kessin de Allah'ın yardım edip etmeyeceğini bir denesin.
•Kur'ân, herkesi ikna edecek apaçık Âyetler hâlinde indirilmiştir. Bununla birlikte Allah, dileyen kimselere hidâyet eder.

Muhteşem bir belagat örneği olması sebebiyle 15. Âyet hakkında farklı görüşler mevcuttur.

Bir meydan okuma olan bu Âyetin, 11–13. Âyetlerle birlikte ele alınması gerekir. Bu durumda anlam şöyle olur:

Allah'a tutarsız, ciddiyetsiz inananlar, yararlarına olan gelişmelerde mutlu, zararlarına olan gelişmelerde mutsuz olurlar. Kendilerine bile zarar ve yarar sağlamayan varlıklara yakaranlar da, sapıkların en sapığıdır. Peki, Allah, Kendisine yönelenlere yarar sağlar mı, inkârcılara zarar verir mi?
Bu sorunun cevabı,
"Şüphesiz Allah, iman eden ve sâlihâtı işleyenleri altından ırmaklar akan cennetlere girdirir. Şüphesiz Allah, dilediği şeyleri yapar"
şeklinde veriliyor.
Ardından da onlara meydan okunuyor:
Kim, Allah'ın, kendisine dünyada ve âhirette yardım etmeyeceğini sanıyor idiyse hemen semâya bir sebep uzatsın, sonra, … kessin. Sonra da baksın bakalım bu plânı, kendisini öfkelendiren şeyi [kafasındaki takıntıyı] giderecek mi?

Âyetteki, sonra, kessin ifadesinin tümleci mahzuf olup "o yarar sağlamayan şeylere ibâdeti kessin" demektir. Âyetteki "ثمّ – sümme"/ sonra edatı ise, zamanda sonralığı değil, kelâmda sonralığı ifade eder.
"Sebe'b, "kendisi ile başkasına ulaşılan şey"dir. (Lisânu'l-Arab, “Sbb” mad.)

Bu durumda "sebeb" ile "الوسيلة - vesîle" eş anlamlıdır. Burada sebeb ile insanın kendisini tavana asacağı "ip" değil, "Allah'ın rızasını kazanacak yolları araması" kastedilmiştir. Burada sebeb olarak ifade edilen araç, Mâide Sûresinde vesile olarak ifade edilmiştir:

(Mâide: 35) Ey iman etmiş olan kişiler! Felâha ermeniz için, Allah'a takvâlı davranın, O'na, yaklaştıracak/ulaştıracak şeyleri arayın ve O'nun yolunda gayret gösterin.

Âyetlerde geçen sebeb ve vesîle, "sağlam bir iman ve sâlihâtı işlemek"tir.

(Alak: 19) Hayır, hayır! Ona itaat etme! Secde et [teslim ol, boyun eğ] ve yakınlaş.

(Sebe': 37) Ve sizi huzurumuza yaklaştıracak olan, mallarınız ve evlâtlarınız değildir. Ancak kim iman eder ve sâlihâtı işlerse, işte onlar; kendileri için yaptıklarına karşı kat kat karşılık olanlardır. Ve onlar yüksek köşklerinde güven içindedirler.

(Tövbe: 99) Yine bedevî Araplardan kimi de vardır ki, onlar, Allah'a ve âhiret gününe inanır ve harcadığını Allah katında yakınlıklar ve elçi'nin destekleri edinir [sayar]. Gözünüzü açın! Şüphesiz bu, onlar için bir yakınlıktır. Allah onları yakında rahmetine girdirecektir. Şüphesiz Allah, Gafûr'dur, Rahîm'dir.

(Mü'minûn: 57–61) Şüphesiz şu, Rablerinin haşyetinden [Rablerine duydukları derin hayranlık ve saygı sonucu O'ndan uzaklaşma korkusundan] tirtir titreyen kimseler, Rablerinin Âyetlerine inanan kimseler, Rablerine ortak tanımayan kimseler, şu, şüphesiz kendileri, Rablerine dönecekler diye verdiklerini kalpleri ürpererek veren kimseler; işte onlar, iyiliklerde yarışanlardır ve onun [iyilikler] için önde gidenlerdir.

(Tövbe: 100) Muhacir ve Ensâr'dan ilk önce öne geçenler ve iyileştirme-güzelleştirme ile onları izleyen kimseler; Allah onlardan razı oldu, onlar da O'ndan razı oldular. Ve O [Allah], onlara, içlerinde temelli kalıcılar olarak altlarından ırmaklar akan cennetler hazırladı. İşte bu, büyük bir kurtuluştur.

(Vâkıa: 10–11) Öne geçenler de, öne geçenlerdir. İşte onlar [öne geçenler], yaklaştırılanlardır.

(Hûd: 6) Ve yeryüzünde hiçbir dâbbeh/canlı yoktur ki, rızkı Allah'a ait olmasın. O [Allah], onun yerleşik yerini de geçici bulunduğu yeri de bilir. Hepsi apaçık bir kitaptadır.

(Ahkâf: 26) Ve andolsun ki, Biz, sizi güçlü kılmadığımız şeylerde onları güçlü kılmıştık [size vermediğimiz imkânları onlara vermiştik]. Onlara da kulaklar, gözler ve duygular kılmıştık [vermiştik]. Buna rağmen kulakları, gözleri ve duyguları onlara hiçbir fayda sağlamadı/kendilerinden hiçbir şeyi uzaklaştıramadı. Çünkü onlar Allah'ın Âyetlerini bile bile inkâr ediyorlardı. Alay etmekte oldukları şey de onları sarıp kuşatıverdi.

(Mutaffifîn: 18–28) Hayır, hayır! Ebrâr'ın kaydı, kesinlikle illiyyîn'dedir. –İlliyyîn'in ne olduğunu sana ne bildirdi?– Yaklaştırılmışların tanık olduğu rakamlanmış/yazılmış bir kayıttır! Şüphesiz ki "ebrâr", elbette naim'in içindedirler, tahtlar üzerinde beklenti içindedirler. Yüzlerinde nimetin aydınlığını görürsün. Onlar, mühürlü saf bir içkiden sulanırlar. Ki onun mührü/neticesi misktir. Karışımı tesnim'dendir. Yaklaştırılmışların içecekleri bir pınardandır. –Artık yarışanlar, işte bunda yarışmalıdırlar.–


Âyetteki "semâ "sözcüğü, genellikle "tavan" olarak ele alınmış ve ibareden, kişinin kendisini tavana asarak intihar etmesi anlamı çıkarılmıştır. Hâlbuki burada "semâ" ile "rahmet ve yardımın kapılarının izafe edildiği yücelik" kastedilmiştir:

(Bakara: 144) Biz, yüzünü semâya evirip çevirdiğini kesinlikle görüyoruz. Artık seni hoşnut olacağın bir kıbleye [hedefe, stratejiye] çevireceğiz. Haydi, yüzünü Mescid-i Harâm yönüne çevir. Siz de, nerede olursanız olun, yüzünüzü onun tarafına çevirin! Kendilerine kitap verilmiş olan kimseler de kesinlikle, şüphesiz onun, Rabbinden gelen bir gerçek olduğunu bilirler. Ve Allah, onların yapıp durduklarından gafil değildir.

(A'râf: 96) Ve eğer o kentlerin halkı inansalardı ve takvâ sahibi olsalardı, elbette üzerlerine gökten ve yerden olan bollukları açardık. Velâkin onlar yalanladılar. Biz de onları kazanmakta oldukları şeyler sebebiyle [yaptıklarına karşılık] yakalayıverdik.

(A'râf: 40) Şu, Âyetlerimizi yalanlayan ve onlara karşı büyüklenenlere, işte onlara göğün kapıları açılmayacak ve deve/halat iğne deliğinden geçmedikçe onlar cennete girmeyeceklerdir. Biz suçluları işte böyle cezalandırırız.

(Nisâ: 173) Artık inanan ve sâlihâtı işleyen kimseler; O [Allah], onların ödüllerini tam verecek ve lütfundan onlara fazlalıklar da bağışlayacaktır. Kulluktan çekinip büyüklük taslayan kimseler de, onlara çok acıklı bir azapla azap edecektir. Onlar, kendileri için Allah'ın astlarından bir veli ve bir iyi yardımcı bulamazlar.


Allah, inananlara muhakkak yardım eder:

(Bakara: 103) Ve onlar, eğer inansalardı ve takvâlı olsalardı, kesinlikle Allah'tan bir ödül, daha iyi olacaktı. Keşke biliyor olsalardı!

(Zuhruf: 33–35) Ve eğer insanlar bir tek ümmet olmayacak olsalardı, Biz, Rahmân'ı inkâr eden kimselerin evlerine gümüşten tavanlar ve üzerine çıkacakları merdivenler, onların evleri için kapılar, üzerine yaslanacakları koltuklar ve altından süs eşyaları yapardık. Bunların hepsi basit hayatın kazanımından başka bir şey değildir. Âhiret ise Rabbinin katında takvâ sahipleri içindir.

(Âl-i İmrân: 110) Siz insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. Ma'rûfu emreder, kötülükten meneder ve Allah'a inanırsınız. Kitap Ehli de inansaydı kendileri için elbette daha hayırlı olurdu. Onların bazıları mü'mindirler, pek çoğu da yoldan çıkmış kimsedirler.

(Nisâ: 46) Yahudileşmişlerden bir kısmı kelimeleri yerlerinden/öz anlamlarından değiştirirler, dillerini eğerek, bükerek ve dine saldırarak (peygamber'e karşı), "İşittik ve karşı geldik/iyice sarıldık", "dinle, dinlemez olası", "râinâ" derler. Eğer onlar, "İşittik, itaat ettik, dinle ve bizi gözet" deselerdi şüphesiz kendileri için daha hayırlı ve daha sağlam/doğru olacaktı; fakat küfürleri [gerçeği kabul etmemeleri] sebebiyle Allah onları lanetlemiştir. Artık pek az inanırlar.

(Nisâ: 64–66) Ve Biz, her elçiyi sadece, Allah'ın izniyle itaat olunsun diye gönderdik. Ve eğer onlar kendilerine zulmettikleri zaman sana gelseler de Allah'tan bağışlanmalarını isteselerdi, Rasûl de onlar için bağışlanma isteseydi, kesinlikle Allah'ı Tevvâb [tövbeleri çokça kabul eden], Rahîm [en çok merhamet eden] bulurlardı. Artık, hayır! Rabbine andolsun ki, onlar aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem yapıp sonra da senin verdiğin hükme karşı içlerinde hiçbir sıkıntı duymadıkça ve tam bir güvenlikle güvenlik sağlamadıkça iman etmiş olamazlar. Eğer Biz onlara, "Kendinizi öldürün veya yurtlarınızdan çıkın" diye yazmış olsaydık, içlerinden pek azı hariç, bunu yapmazlardı. Ve eğer onlar, öğütlendikleri şeyleri yapsalardı, elbette kendileri için daha hayırlı ve sebat etmede daha kuvvetli olurdu.

(Mâide: 65–66) Ve eğer Kitap Ehli iman etmiş ve takvâ sahibi olsalardı, kesinlikle onların kötülüklerini örter ve kesinlikle nimeti bol olan cennetlere koyardık. Ve hiç kuşkusuz eğer onlar Tevrât'ı, İncîl'i ve kendilerine Rablerinden indirileni [Kur'ân'ı] ayakta tutsalardı, elbette üstlerinden ve ayaklarının altından yiyeceklerdi [besleneceklerdi]. Onlardan bir kısmı orta yol tutan [bazısına inanıp bazısına inanmayarak orta yol tutan] bir ümmettir. Ve onlardan çoğunun yapmakta oldukları ne kötüdür!

(Ra'd: 27–29, 31) Yine o küfretmiş olan kimseler, "Ona Rabbinden bir Âyet indirilmeli değil miydi, eğer kendisiyle dağların yürütüldüğü, yerin parçalandığı veya ölülerin konuşturulduğu bir Kur'ân olsaydı…" diyorlar. De ki: "Şüphesiz Allah, dilediğini şaşırtır ve gönülden bağlanan kimseleri; inanan ve kalpleri Allah'ı anmakla yatışan kişileri kendisine kılavuzlar." Gözünüzü açın! Kalpler yalnız ve yalnız Allah'ı anmakla yatışır/tatmin olur. İman etmiş ve sâlihâtı işlemiş kimseler; tuba [güzellikler, müjdeler] ve güzel dönüş yeri sadece onlar içindir. Aslında emrin tümü Allah'ındır. İman edenler hâlâ anlamadılar mı ki, eğer Allah dilemiş olsaydı, kesinlikle insanların tümüne hidâyet ederdi. İnkâr eden kimseler, Allah'ın vaadi gelinceye kadar, yaptıkları dolayısıyla ya başlarına çetin bir belâ çatacak veya yurtlarının yakınına inecek. Şüphesiz Allah verdiği sözden dönmez/miadını şaşırmaz.

(Zümer: 17–18) Ve tâğûta kulluk etmekten kaçınan ve Allah'a yönelen kimseler, kendileri için müjde olanlardır. Haydi, müjdele, sözü dinleyip de en güzeline uyan kullarımı! İşte onlar, Allah'ın kendilerine hidâyet verdiği kimselerdir. Ve işte onlar, kavrama yeteneği [temiz akıl sahibi] olanların ta kendileridir.

Değerli Kardeşlerim!
"Meşiet" ve "irade" sözcükleri eşanlamlı sözcüklerdir.
İrade sahibi bir varlığın, elindeki seçeneklerden birini tercih etmesi, elindeki seçeneklerden biri üzerinde karar vermesi demek olan irade/meşîet sıfatı, Allah için şöyle ifade edilebilir: Meşîet, Allah'ın olabilecek veya olmayabilecek her şeyi, dilediği zamanda ve dilediği niteliklerde yapması veya yapmamasıdır. Bu tanım, evrendeki olmuş veya olacak her şeyin Allah'ın dilemesiyle olduğunu ve olacağını, O'nun her dilediğinin mutlaka olacağını, dilemediğinin ise asla olmayacağını bildiren şu Âyetlerle de Kur'ân'dan destek almaktadır:

(Al-i-Imrân; 47) Dedi ki: Bu böyledir! Allah dilediğini yaratır. O bir şeye karar verince, yalnızca "Ol!" der o da oluverir.
(Yâ-Sîn; 82) O bir şeyi dilediğinde, O'nun buyruğu yalnızca o şeye "Ol!" demektir; o da oluverir.

Hidayet ve dalâletin Allah'a izafesi yaratma açısından, insana izafesi ise seçme açısındandır.

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.
__________________
Halil Ay
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
dost1 Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 2 Kisi:
Bilgi (30. October 2012), sevginur (3. November 2012)
Alt 29. October 2012, 10:51 AM   #4
Fers
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2012
Mesajlar: 304
Tesekkür: 0
59 Mesajina 91 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 22
Fers has much to be proud ofFers has much to be proud ofFers has much to be proud ofFers has much to be proud ofFers has much to be proud ofFers has much to be proud ofFers has much to be proud ofFers has much to be proud of
Standart

Alıntı:
15Kim, Allah'ın, kendisine dünyada ve âhirette yardım etmeyeceğini sanıyor idiyse, hemen samimiyetle Biz'e yönelsin,
bir de Allah'ın astlarından kendine zarar ve menfaat veremeyecek o şeyler ile ilişkisini kessin. Sonra da baksın bakalım bu plânı, kendisini öfkelendiren şeyi/kafasındaki takıntıyı giderecek mi?1
16Ve işte Biz, Kur’ân'ı böylece apaçık âyetler hâlinde indirdik. Ve şüphesiz Allah, dilediği kimselere/dileyen kimselere kılavuzluk eder.
(103/22, Hac/8-16)

Dip not:1 Âyetin lafzî çevirisi, “Kim, Allah'ın, kendisine dünyada ve âhirette yardım etmeyeceğini sanıyor idiyse, hemen semaya bir sebep uzatsın, sonra, … kessin. Sonra da baksın bakalım bu plânı, kendisini öfkelendiren şeyi [kafasındaki takıntıyı] giderecek mi?” şeklindedir. Kur’ân âyetleri dikkate alındığında, semaya yönelme'nin, “Allah'ın rahmetini beklemek olduğu ve Allah'ın göklerden iyilik yağdırdığı” anlaşılır.

açıklamalardan anladığıma göre,

"hemen samimiyetle Biz'e yönelsin/sağlam bir iman ve sâlihâtı işlemek/hemen semaya bir sebep uzatsın..."
"bir de Allah'ın astlarından kendine zarar ve menfaat veremeyecek o şeyler ile ilişkisini kessin./sonra, … kessin."

meal sahibi ayeti dip not yardımıyla lafzii diye ikinciye ayırmış sonra lafzii olmayanı kendi düşüncesine göre şekillendirmiş...

"hemen samimiyetle Biz'e yönelsin/sağlam bir iman ve sâlihâtı işlemek/hemen semaya bir sebep uzatsın..."
lafzii olan diğerindeki semaya "sebep uzatsın" ifadesini " "sebeb" ile "الوسيلة - vesîle" eş anlamlıdır/sağlam bir iman ve sâlihâtı işlemek" olarak açıklamış ve "hemen samimiyetle Biz'e yönelsin" haline getirmiş...
ve ardından ifadeyi netleştirmek için onikinci ayetin ifadesini buraya yerleştirerek "bir de Allah'ın astlarından kendine zarar ve menfaat veremeyecek o şeyler ile ilişkisini kessin./sonra, … kessin." iki ifadeyi eşleştirmiş...

yani, "Allah'ın astlarından kendine zarar ve menfaat veremeyecek o şeyler" ile ilişki içerisinde olan ve
"Allah ın kendisine yardımına inanmayan" kimseye "sağlam bir iman ve sâlihâtı işlemek/hemen samimiyetle Biz'e yönelsin" denmiş...

devamında "Sonra da baksın bakalım bu plânı, kendisini öfkelendiren şeyi/kafasındaki takıntıyı giderecek mi?" diyerek, ilişkiyi kesip samimiyetle yönelmek ifadesini "plan" ile ifade etmiş ve herhalde Allah ın kendisine yardım edebileceğine ikna olması beklenmiş...

kısaca, ayet parantez kullanılma gereği duymadan doğrudan ilave ifadeler ile şekillendirilerek, "kendisine zarar ve menfaat veremeyecek olan Allah dışı varlıkların yardımına inanan" kişiye bunun yanlış olduğunu ispatlamak için "onlarla ilişkisini kesip Allah a imana gelmesi ve sonucunu beklemesi istendiği", anlatılmak istenmiş...

böyle midir...
Fers isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 29. October 2012, 10:52 AM   #5
Fers
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2012
Mesajlar: 304
Tesekkür: 0
59 Mesajina 91 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 22
Fers has much to be proud ofFers has much to be proud ofFers has much to be proud ofFers has much to be proud ofFers has much to be proud ofFers has much to be proud ofFers has much to be proud ofFers has much to be proud of
Standart

diğer ayet için burda da soru aynı,

dilediği kimselere/dileyen kimselere...

"dilediği" ile "dileyen" farklı anlamlar içeriyor, kendi dilediğine mi dileyen kişilere mi, "ikisinden biri ama kesin değil" demek mi yoksa "her ikiside" mi...
mealdeki bu ifadenin bize anlattığı nedir...
Fers isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 29. October 2012, 11:03 PM   #6
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.015
Tesekkür: 3.567
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart

Selamun Aleykum! Değerli Fers Kardeşim!

Alıntı:
Fers Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
...

kısaca, ayet parantez kullanılma gereği duymadan doğrudan ilave ifadeler ile şekillendirilerek, "kendisine zarar ve menfaat veremeyecek olan Allah dışı varlıkların yardımına inanan" kişiye bunun yanlış olduğunu ispatlamak için "onlarla ilişkisini kesip Allah a imana gelmesi ve sonucunu beklemesi istendiği", anlatılmak istenmiş...

böyle midir...
Evet. Böyle olduğunu düşünüyorum.

Bir öğrenci var. Başarının rastgele olmadığı ve çalışılıp öğrenildiğinde başarılı olunacağı bilgisi verilmiş. Öğrenci bu bilgiye güvenmeyip başarının daha farklı yerlerden geleceği düşüncesiyle - "keyd"- hareket ederek gerçek başarıyı elde etme yolundan saparak öfkelenmiş... Bu öğrencinin başarı elde etmek için verilen bilgiye güvenerek gereğini yapması durumunda; oluşan bu durumdan kurtulup kurtulamayacağı ile ilgili bir anlatım...

"الكيد Keyd" sözcüğü Arap dilimde; "tuzak, hile, kötülük, engel olmak, kusmak, çakmağın geç yanması, savaşmak, dövüşmek, karganın ötmesi" anlamlarında kullanılır.

" السّماء Sema" sözcüğünden sadece dilimizdeki karşılığı olan "gökyüzü"nü anlarsak, sözcüğün kullanıldığı cümleleri anlamakta oldukça zorlanırız. Çünkü "sema" sözcüğünün ifade ettiği daha bir çok anlam mevcuttur. Bu anlamlar şunlardır:
"Sema" sözcüğü, `yükseklik, yücelik` anlamındaki ` السّموّ es sümüvv` sözcüğünün türevlerindendir. Her yüksek ve yüce şeye `es sema` denilir. Gökyüzüne sema denilmesinin sebebi, yeryüzünden yukarıda olmasındandır. Her bir şeyin üstü ve üstününe sema denilir. Meselâ hesaba (matematiğe) da sema denilir. Çünkü matematik üstün bir ilimdir. Herhangi bir şeyin üst kısmına da sema denir. Ayakkabının üstü de bir semadır. Evin tavanı da bir semadır. Hatta bulutlara ve yağmura da sema denmiştir. `Es sema`nın fiili olan `semâ` fiili, ` حسيب hasîp (ince hesap bilen, muhasebeci)` ve ` شريف şerif (onurlu, erdemli)` kimselerin işleri için kullanılır. Bu demektir ki iyi hesap (matematik) bilen kimseler de `sema`dır." (Lisan ül Arab, cilt 4, s. 695-697; semâ maddesi)

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.
__________________
Halil Ay
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 29. October 2012, 11:34 PM   #7
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.015
Tesekkür: 3.567
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart

Selamun Aleykum! Değerli Fers Kardeşim!

Alıntı:
Fers Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
diğer ayet için burda da soru aynı,

dilediği kimselere/dileyen kimselere...

"dilediği" ile "dileyen" farklı anlamlar içeriyor, kendi dilediğine mi dileyen kişilere mi, "ikisinden biri ama kesin değil" demek mi yoksa "her ikiside" mi...
mealdeki bu ifadenin bize anlattığı nedir...
Ayette geçen "irade" sözcüğünün asıl anlamı;"dilek ve umuttan oluşan bir güçtür".
İnsanın iradesiyle/istemesiyle birlikte isteklerinin gereğini yapmak için başlattığı fiiller ancak Mutlak yaratıcı olan Allah'ın da iradesiyle/istemesiyle oluşmaya başlar.
"Dilediği" ile "dileyen" farklı anlamlar içeriyor gibi görünmesine rağmen birbirini tamamlayan bir anlatımdır. Allah'ın hidayetinde de delaletinde de rastgelelik yoktur. Dileyen olacak ki dilenebilsin. Dileyen olmadan dilemenin olmayacağını düşünüyorum.
Hidayet ve dalâletin Allah'a izafesi yaratma açısından, insana izafesi ise seçme açısındandır.

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.
__________________
Halil Ay
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 30. October 2012, 12:05 AM   #8
Fers
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2012
Mesajlar: 304
Tesekkür: 0
59 Mesajina 91 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 22
Fers has much to be proud ofFers has much to be proud ofFers has much to be proud ofFers has much to be proud ofFers has much to be proud ofFers has much to be proud ofFers has much to be proud ofFers has much to be proud of
Standart

aleyküm selam sayın dost1

hac/16
yehdii men yuriidu.../
buradaki iradeyle ilgili ifadeyi "men yuridu"/kim diler/kim arzu eder/kim ister/kim tercih eder veya dileyen/tercih eden/arzulayan/isteyen" anlamında yorumluyorum...

bakara/8
men yekuulu.../ kim söyler...
fatır/8, hadid/21
men yeşaau../ kim diler/kim diledi/dileyen kimse...

buradakiler gibi...

Konu Fers tarafından (30. October 2012 Saat 08:17 PM ) değiştirilmiştir.
Fers isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 30. October 2012, 12:11 AM   #9
Fers
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2012
Mesajlar: 304
Tesekkür: 0
59 Mesajina 91 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 22
Fers has much to be proud ofFers has much to be proud ofFers has much to be proud ofFers has much to be proud ofFers has much to be proud ofFers has much to be proud ofFers has much to be proud ofFers has much to be proud of
Standart

aorskaya nın alıntıladığı fatır 8 de aynı durum geçerli diye düşünüyorum...
kendisinin fikir alışverişi niyetinde olduğunu düşünmediğimden alıntıladığı ayetlere cevap olarak yorum yazmıyorum...
Fers isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 30. October 2012, 12:48 AM   #10
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.015
Tesekkür: 3.567
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart

Selamun Aleykum! Değerli Fers Kardeşim!

Alıntı:
Fers Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
aleyküm selam sayın dost1

hac/15
yehdii men yuriidu.../
buradaki iradeyle ilgili ifadeyi "men yuridu"/kim diler/kim arzu eder/kim ister/kim tercih eder veya dileyen/tercih eden/arzulayan/isteyen" anlamında yorumluyorum...

bakara/8
men yekuulu.../ kim söyler...
fatır/8, hadid/21
men yeşaau../ kim diler/kim diledi/dileyen kimse...

buradakiler gibi...
Allah razı olsun.

Hacc 15 değil de Hacc 16 olacak.


Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.
__________________
Halil Ay
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bookmarks

Etiketler
hac, mealine, sorular


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 12:42 AM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam