hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > AİLE VE AİLE HAYATI > Evlenme ve evlilik

Cevapla
 
Seçenekler Stil
Alt 3. March 2010, 11:54 AM   #1
aşık74
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Feb 2009
Mesajlar: 297
Tesekkür: 328
166 Mesajina 472 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 17
aşık74 will become famous soon enoughaşık74 will become famous soon enough
Standart Ahzab suresi 50. ayet

Arkadaşlar selamlar.

Azhab 50 ayetinde kafama takılanlar var. Fakat bilgi zayıflığım var. Bana yardımcı olurmusunuz bu konuda ?

selamlar,sevgiler...
aşık74 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 3. March 2010, 01:07 PM   #2
Apollonius
Katılımcı Üye
 
Üyelik tarihi: Jan 2010
Mesajlar: 57
Tesekkür: 97
34 Mesajina 72 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25
Apollonius has much to be proud ofApollonius has much to be proud ofApollonius has much to be proud ofApollonius has much to be proud ofApollonius has much to be proud ofApollonius has much to be proud ofApollonius has much to be proud ofApollonius has much to be proud of
Standart

Selam;
Ben de bilgisiz birisiyim fakat kafana takılan nokta "cariye ile ilişki" noktası ise bu konuda Muhammed Esed'in açıklamasını tatmin edici bulmuştum. (NOT: Açıklamadaki başka ayetlere göndermeleri de takip etmen gerek)
http://www.kuranmeali.com/sureler.as...esed&sureno=33

Konu Apollonius tarafından (3. March 2010 Saat 01:27 PM ) değiştirilmiştir.
Apollonius isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 3. March 2010, 02:49 PM   #3
aşık74
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Feb 2009
Mesajlar: 297
Tesekkür: 328
166 Mesajina 472 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 17
aşık74 will become famous soon enoughaşık74 will become famous soon enough
Standart

Alıntı:
Apollonius Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Selam;
Ben de bilgisiz birisiyim fakat kafana takılan nokta "cariye ile ilişki" noktası ise bu konuda Muhammed Esed'in açıklamasını tatmin edici bulmuştum. (NOT: Açıklamadaki başka ayetlere göndermeleri de takip etmen gerek)
http://www.kuranmeali.com/sureler.as...esed&sureno=33
Cevabına teşekkür ederim apollonis kardeşim

Fakat benim kafama takılan husus ' cariye' olayı değil.
Asıl kafama takılan akraba ile evlilik hususu !!
Kuran ışığında bilgisi olupda yazan olursa çok sevinicem..

sevgiler, selamlar...
aşık74 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
aşık74 Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
Apollonius (4. March 2010)
Alt 4. March 2010, 06:54 AM   #4
Ali Rıza Borazan
Uzman Üye
 
Ali Rıza Borazan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Feb 2009
Mesajlar: 399
Tesekkür: 59
244 Mesajina 485 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 17
Ali Rıza Borazan will become famous soon enoughAli Rıza Borazan will become famous soon enough
Standart

Selamün aleyküm Aşık 74 Kardeşim. Akraba evliliği konusunda Kuran gerçek hükmünü vermiş. Bu Konu tıp ilminin alanına girer ama biz kurandaki kimlerin kimlerle evlenebileceği konusunu Kurandan söyleyebiliriz. Ayetleri vereyim sen düşün inşallah
50- Ey Peygamber, gerçekten Biz sana ücretlerini (mehirlerini) verdiğin eşlerini ve Allah'ın sana ganimet olarak verdikleri (savaş esirleri)nden sağ elinin malik olduğu (cariyeler) ile seninle birlikte hicret eden amcanın kızlarını, halanın kızlarını, dayının kızlarını ve teyzenin kızlarını helal kıldık; bir de, kendisini peygambere hibe eden ve peygamberin kendisini almak istediği mü'min bir kadını da, -mü'minler için olmaksızın yalnızca sana has olmak üzere- (senin için helal kıldık). Biz, kendi eşleri ve sağ ellerinin malik olduğu (cariyeleri) konusunda onlar (mü'minler) üzerine neyi farz kıldığımızı bildik (size bildirdik). Böylelikle senin için hiçbir güçlük olmasın. Allah çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.
4/23- Sizlere anneleriniz, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek kardeşlerin kızları, kız kardeşlerin kızları, sizi emziren (süt) anneleriniz, süt kız kardeşleriniz, kadınlarınızın anneleri ve kendileriyle (gerdeğe) girdiğiniz kadınlarınızdan olup koruyuculuğunuz altında bulunan üvey kızlarınız -onlarla gerdeğe girmemişseniz, size bir sakınca yoktur-, sizin sülbünüzden olan oğullarınızın eşleri ve iki kız kardeşi biraraya getirdiğiniz (evlilik) haram kılındı. Ancak (cahiliyede) geçen geçmiştir. Şüphesiz, Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.
Ali Rıza Borazan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 5. March 2010, 10:12 AM   #5
aşık74
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Feb 2009
Mesajlar: 297
Tesekkür: 328
166 Mesajina 472 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 17
aşık74 will become famous soon enoughaşık74 will become famous soon enough
Standart

Alıntı:
Ali Rıza Borazan Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Selamün aleyküm Aşık 74 Kardeşim.
Aleykümselam ali abi.

[quote=Akraba evliliği konusunda Kuran gerçek hükmünü vermiş.
Bu Konu tıp ilminin alanına girer.[/QUOTE]


Evet ali abi hüküm verilmiş,ama hepimizin bildiği gibi akraba evliliği sonucunda genelde , özürlü çocuklar doğuyor.
Bunu bilmek için tıp doktoru olmamızada gerek yok.

İşin aslı bu konuyu araştırma sebebim şu ;

Geçen gün sabah namazımı kıldım, iş saatime daha vardı. Biraz kuran dinlemek için OKU TV yi açtım. Dinliyordum.O sırada hanım uyanmış,yanıma geldi.Tam o sırada ahzap 50 okunuyordu.Okundu.

Zaten eşim biraz uzak dır dini konulara,ALLAH inancı vardır.Fakat kuran hükümleri konusunda,soru işaretleri çokdur kafasında,kuranı zamanımıza
yakıştıramıyor

Sonra yüzüme baktı ve dediki ' allah aşkına bana bu ayet'i bir açıklarmısın ? '
nasıl oluyor bu iş ? Burada resmen akraba evliliği teşvik ediliyor ve hz.muhamed e kadınların kendini hibe etmesi anlatılıyor' dedi ...

Ben bilgisizliğim yüzünden hiç bir açıklama yapamamamın sıkıntısı ile başbaşa kaldım.

Belki forumumuzda bu konuda bilgisi olan arkadaşlar yardımcı olurlar,beni bu sıkıntıdan kurtarırlar diye konuyu açtım.

Selamlar sevgiler...

Konu aşık74 tarafından (5. March 2010 Saat 10:14 AM ) değiştirilmiştir.
aşık74 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 5. March 2010, 01:56 PM   #6
Apollonius
Katılımcı Üye
 
Üyelik tarihi: Jan 2010
Mesajlar: 57
Tesekkür: 97
34 Mesajina 72 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25
Apollonius has much to be proud ofApollonius has much to be proud ofApollonius has much to be proud ofApollonius has much to be proud ofApollonius has much to be proud ofApollonius has much to be proud ofApollonius has much to be proud ofApollonius has much to be proud of
Standart

Peygamberimize özeldir o ayetteki hüküm.

Peygamberimizin o tür evlilikleri ise cinsel paylaşımlı evlilik değil, dini görevine yöneliktir.

Bu konuda Hakkı yılmazın şu yazısını tavsiye ederim:


PEYGAMBERİMİZİN ÇOK EŞLİLİĞİ


İslâm dininde normal şartlarda çok eşliliğin olmadığı, çok eşliliğin ancak olağanüstü koşullarda, kamu otoritesinin kararıyla, hep birlikte uygulanacak özel bir durum olduğu Nisa suresinden anlaşılmaktadır (bu konuda ayrıca bir çalışmamız mevcuttur). Peygamberimizin çok eşliliği ise, Nisa suresinde belirtilen genel hükümler dışında bazı kişiye özel ayrıcalıklara; hepsi Kur'an'da belirtilmiş görevlere dayanmaktadır.
Kendilerini yakından ilgilendirdiği hâlde maalesef Müslümanlar bu konuda iyi araştırma yapmamışlar, yeterli ve doğru bilgiye sahip olamamışlardır. Her konuda olduğu gibi bu konuda da uydurma rivayetler yapacağını yapmış, çok eşliliğini delil göstererek peygamberimizin otuz erkek gücünde olduğu yalanına pek çok kimseyi inandırmışlardır. Peygamberimizi yüceltmek adına uydurulduğunu düşündüğümüz bu tip yalanlar neticesinde İslâm dışı kesim de peygamberimizi kadın düşkünü, şehvetperest birisi olarak tanımış ve öyle değerlendirmiştir. Bu durum İslâm'ı tanıtmak ve anlatmak gayreti içinde olan her kişi için büyük önem arz etmektedir. Allah'ın izni ve yardımıyla aynı gayret içinde olan bir Müslüman olarak biz de bu önemli konunun iç yüzünü anlatmayı ve kardeşlerimizi doğru bilgilerle teçhiz etmeyi kendimize görev addetmiş bulunuyoruz.

Peygamberimizin gençliği, bekârlığı :
Peygamberimiz, erkeklerin 12-14 yaşları arasında ergenliğe eriştiği (bulûğa erdiği, yani cinsel yönden olgunluğa eriştiği) bir iklimde doğup büyümüştür. O dönemde çevresinde zinanın, fuhşun yaygın olmasına, iffetsizliğin kol gezmesine rağmen peygamberimiz gayet mazbut bir hayat sürmüş, onun iffetsiz, kadına düşkün, şehvetperest davranışlarda bulunduğu hiç görülmemiş, duyulmamıştır. Peygamberimizin bu özellikleri, doğulu-batılı tüm tarihçiler ve araştırmacılar tarafından da leke kondurulmadan kabul edilmiştir.

Peygamberimizin evlilik hayatı:
Peygamberimiz ilk evliliğini, 25 yaşında, sağlıklı, dürüst, güvenilir bir genç olarak, Mekke'nin soy-sop bakımından köklü ve zenginlik bakımından önde gelen ailelerinin genç kızları ile evlenebilecek durumda iken, kendisinden on beş yaş büyük, başından iki evlik geçmiş dul bir kadın olan Hadice ile yapmıştır. Hadice'nin ölümüne kadar yirmi beş yıl devam eden bu beraberlikte peygamberimiz başka bir kadınla evlenmemiş, tıpkı bekârlığındaki gibi hayatını, iffetine toz kondurmadan, lekesiz olarak sürdürmüştür.
Allah'ın elçisi olarak görevini ilân ettiğinde, bu davadan vazgeçmesi için kendisine liderlik, mal mülk ve Mekke'nin en güzel ve zengin kızlarını teklif edenlere ise, herkesin bildiği o meşhur cevabı vermiştir:
"Bir elime gökteki Ay'ı, bir elime Güneş'i koysanız, bu davadan vazgeçemem."
Peygamberimiz gerek bekârlık dönemi için ve gerekse Hadice ile evli olduğu dönem için hiç kimse ve hiçbir kesim tarafından olumsuz eleştirilere konu edilmemiş, edilememiştir.
Hadice öldüğü zaman üzerindeki ağır elçilik görevine bir de öksüz kalan çocukların sorumluluğu eklenmiş, peygamberimiz yapayalnız kalmıştır.
Peygamberimizin bundan sonraki evlilik hayatı ise, üstlendiği görevin gereklerine bağlı olarak, kendi iradesi dışında çok eşli hâle dönüşmüş, ama bu durumdan ne kendisi ne eşleri mutlu olmuşlardır. Peygamberimizin hem kendisinin hem de eşlerinin özverilerini gerektiren bu çok eşli hayatı, en doğru şekilde Kur'an ayetlerinden öğrenilebilir. Dolayısıyla bu konuda başka hiçbir kaynak aramaya gerek yoktur.
Peygamberimizin çok eşliliği konusunun daha iyi anlaşılması için önce tüm Müslümanların evliliklerini düzenleyen, evlenme ile ilgili genel kuralları koyan ayetleri okumakta yarar vardır:

Nisa; 22-24: Kadınlardan babalarınızın nikâhladıklarını nikâhlamayın. Ancak geçen geçmiştir. Çünkü bu, çirkin bir hayâsızlıktır ve öfke duyulan bir iğrençliktir. Ne kötü bir yoldu o!
Size, anneleriniz, kızlarınız, kız kardeşleriniz, teyzeleriniz, halalarınız, erkek kardeşinizin kızları, kız kardeşinizin kızları, sizi emzirmiş olan anneleriniz, sütten kız kardeşleriniz, kadınlarınızın anneleri, birleşme yaptığınız kadınlarınızın eski kocalarından doğup evinizde bulunan üvey kızlarınız -birleşme yapmadıysanız bir sakınca yok size-, kendi sulbünüzden olan oğullarınızın hanımları, ve iki kız kardeşin arasını birleştirmeniz -eski yapılıp geçenler hariç-, haram kılındı. Allah çok affedici, çok merhametlidir.
Malik olduğunuz cariyeleriniz hariç, nikâhlı kadınlarla da evlenmeniz size haram kılındı. Bunlar Allah'ın üzerinize yazdığıdır. Bunların dışında iffetlerinizi koruyup fuhuşta bulunmamak üzere mallarınızla evlenecek kadın aramanız size helal kılındı. Öyleyse onlardan ne ile faydalandıysanız, farz bir görev olarak ücretlerini ödeyiniz. Zorunlu ödemenizden sonra, rızalaştığınız şeyde size bir sorumluluk yoktur. Şüphesiz Allah en iyi bilen ve hikmet sahibi olandır.

Bakara; 221: Müşrik kadınları, iman edinceye kadar nikâhlamayın; iman etmiş bir cariye -sizin çok hoşunuza gitmiş olsa da-, müşrik bir kadından daha hayırlıdır. Müşrik erkekleri de iman edinceye kadar nikâhlamayın; iman etmiş bir köle -sizin çok hoşunuza gitmiş olsa da-, müşrik bir erkekten daha hayırlıdır. Onlar, ateşe çağırırlar, Allah ise kendi izniyle cennete ve mağfirete çağırır. O, insanlara ayetlerini açıklar. Umulur ki öğüt alıp düşünürler.

Maide; 5: Bu gün size temiz olan şeyler helal kılındı. Kitap verilenlerin yemeği size helal, sizin de yemeğiniz onlara helaldir. Müminlerden özgür ve iffetli kadınlar ile sizden önce kendilerine kitap verilenlerden özgür ve iffetli kadınlar da, namuslu, fuhuşta bulunmayan ve gizlice dostlar edinmemişler olarak -onlara ücretlerini/ mehirlerini ödediğiniz taktirde- size helal kılındı. Kim imanı tanımayıp küfre saparsa, elbette onun yaptığı boşa çıkmıştır. O, ahirette hüsrana uğrayanlardandır.

Yukarıdaki ayetlerde açıklanan kurallar dışında Kur'an'da,
- Bakara suresinin 230. ayetinde; ikinci kez boşanılmış bir eşle normal şartlarda evlenilemeyeceği,
- Ahzab suresinin 6. ayetinde; Peygamberin eşlerinin Müminlerin anneleri olduğu, dolayısıyla onlarla da evlenilemeyeceği,
- Nur suresinin 3. ve 26. ayetlerinde; zina edenlerin ancak zina edenler ya da şirk koşanlarla evlenebileceği, pisliğe batmış olanların, pisliğe batmışlar ile, temizlerin kendileri gibi temizler ile evlenebilecekleri
açıklanmakta, ayrıca Teaddüdü zevcat/ çok eşlilik konusunda da yukarıda belirttiğimiz gibi ancak olağanüstü koşullarda çok eşliliğin uygulanması gerektiği bildirilmektedir.
Bunlar İslâm'ın, evlilikle ilgili tüm ümmete şamil genel kurallarıdır, yani Müslümanların tamamını muhatap almaktadır.
Bunlardan başka Kur'an'da, sadece peygamberimizin kendisine yönelik, yani kişiye özel kurallar da mevcuttur:

Ahzab; 50-52: Ey peygamber! Gerçekten biz sana, mehirlerini verdiğin eşlerini,
malik olduğun cariyelerini (savaş esirlerinden payına düşmüş bayanlar),
amcanın kızlarından, halanın kızlarından, dayının kızlarından ve teyzenin kızlarından seninle birlikte hicret etmiş olanları,

ve kendisini peygambere hibe eden peygamberin de nikâhlamak istediği Müslüman kadını ,
MÜMİNLER İÇİN OLMAKSIZIN SADECE SANA ÖZGÜ OLARAK HELAL KILDIK.
Biz kendi eşleri ve malik oldukları cariyeler konusunda senin dışındaki müminlere neyi farz kıldığımızı bildik (yukarıdaki genel evlilik kurallarını bildiren ayetler işaret ediliyor).
Bu durum (sana özgü olarak getirilen çok eşlilik ve diğer özel maddeler), SENİN İÇİN BİR GÜÇLÜK OLMASIN DİYEDİR. Allah çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.

Onlardan dilediğini geri bırakır, dilediğini de yanına alabilirsin. Ayrıldıklarından, istek duyduklarına dönmende senin için bir sakınca yoktur. Onların gözlerinin aydınlanıp hüzne kapılmamalarına ve kendilerine verdiğinle hepsinin hoşnut olmalarına en yakın olan budur. Allah kalplerinizde olanı bilmektedir. Allah her şeyi bilendir, Halim'dir.

Bundan sonra başka kadınlar ve bunları başka kadınlar ile değiştirmek -güzellikleri hoşuna gitse bile- sana helal olmaz. Ancak malik olunacaklar (harp esiri olarak payına düşecekler) başka. Allah her şeyi gözetleyip denetleyendir.

Bazı tefsir (!) ve mealler, 50. ayetteki "Ve kendini peygambere hibe eden peygamberin de nikâhlamak istediği mümin kadını" ifadesini "Mehir istemeden seninle evlenmek isteyen mümin kadın" olarak açıklamışlar ve ayetin devamında durum zarfı olarak geçen "Müminler için olmaksızın sadece sana özgü olarak" ifadesini de bu kısma bağlayarak, sadece Peygamberin mehir ödemeden hanım nikâhlayabileceğine, Peygamberden başkasının ise mehirsiz eş nikâhlayamayacağına kail olmuşlardır. Halbuki Nisa suresinin 24. ayetindeki "...miktarın tespitinden sonra, karşılıklı rızalaştığınız bir şey konusunda üstünüze sorumluluk yoktur. ..." şeklindeki ifade ile yine Nisa suresinin 4. ayetindeki "...eşler gönül rızalarıyla size mehirlerinden bağışlarlarsa, onu da afiyetle, iç huzuruyla yiyin." şeklindeki ifade, açık olarak eşlerin birbirlerine bağışlarda bulunabileceğini bildirmektedir. Yani evlenen herkes kendi rızası ile mehir konusunda anlaşma yapabilir ve böyle bir anlaşma ile kadınlar kocalarına mehirlerinden hediye verebilirler. 50. ayetteki "kendini hibe eden mümin kadın" ifadesi ile de, "bu işe baş koyan, malını mülkünü, ömrünü peygamber uğrunda harcayacağını peygambere söyleyen mümin kadın" kastedildiği anlaşılmalıdır. Nitekim peygamber eşleri arasında böylelerinin varlığı bir gerçektir.

50. ayette üzerinde durulması gereken bir diğer husus da "Müminler için olmaksızın sadece sana özgü olarak" ifadesidir. Bu ifade cümle içinde "Durum Zarfı" olarak kullanıldığından, ayette kendisinden evvel geçen tüm maddeleri kapsamaktadır. Yani ayetin anlamı "bu sayılanların nikâhlanması suretiyle ortaya çıkacak çok eşlilik durumu sadece sana özgüdür, müminlere değil" demektir.
50. ayetteki bir başka maddede ise peygamberimiz diğer Müslümanlara nazaran kısıtlanmakta; diğer Müslümanlara amca, hala, dayı, teyze kızları ile nikâhlanmak serbest bırakılmış iken, peygamberimizin bunlar arasından sadece kendisiyle hicret edenleri nikâhlayabileceği bildirilmektedir.
Peygamberimizle ilgili bu farklılıkların gerekçesi, aynı ayette, onun "güçlük çekmemesi" olarak açıklanmıştır. Peygamberimizin çektiği veya çekmesi muhtemel güçlük ve sıkıntıların neler olduğu düşünüldüğünde, bütün bunların onun görevlerinden kaynaklanan güçlük ve sıkıntılar olduğu görülmektedir:

Tebliğ görevi ve zorlukları:
İslâm kuralları sadece erkekleri ilgilendirmemekte, kadınlara da bildirilmesi, anlatılması ve öğretilmesi gerekmektedir. Bu kurallar içinde öyleleri vardır ki, kadınlar arasında konuşulup anlatılması daha rahattır. Böyle konuların kadınlara anlatılıp öğretilmesinde, öğretmelerin kadın olması ile daha yararlı sonuçlar alınacağı şüphesizdir. Çünkü hem kadınlar zihinlerinde oluşan soruları bütün açıklığı ile bir erkeğe sormaya utanabilirler, hem de peygamberimiz özel hayatla, cinsellikle ilgili konuları kadınlara anlatmada sıkıntıya girebilirdi.
Nitekim uygulama da bu yönde olmuş, kadınlara özgü kuralları Müslümanlar, peygamberimizin eşlerinden öğrenmişlerdir.

Sosyal güçlükler:
Kur'an'ın indiği dönemde, Araplar arasındaki bir geleneğe göre evlâtlıklar öz evlât gibi telâkki ediliyordu. Hayatın gerçeklerine aykırı olan bu geleneğin ve bu gelenekten kaynaklanan bazı tabuların İslâm'da yeri olmadığı için yıkılması gerekiyordu. Bunun en kestirme ve en etkili yolu ise, bu tabuların peygamberimizin kendi hayatında yaşanarak yıkılması idi. Böyle bir uygulamanın örneği de; peygamberimizin Cahş kızı Zeynep'le olan evliliğidir. Bu evlilik, evlâtlıkların öz evlât olmadığını ve evlâtlık olan bir kimseden boşanmış kadının, evlâtlığın babası konumundaki bir kimse ile evlenebileceğini topluma en kısa yoldan anlatmış ve en etkili şekilde öğretmiştir.
O dönemde yine kötü ve yıkılması gereken bir gelenek de, harp esiri cariyelerin alınıp satılması, insan yerine konulmayıp hor görülmesiydi. Yine Peygamberimiz, bir savaş esiri olan Cüveyriye ile evlenerek bu yanlış geleneği yıkmış, onların da her insanın sahip olduğu onura sahip oldukları gerçeğinin toplum tarafından anlaşılmasını sağlamıştır.

Siyasal güçlükler:
Peygamberimiz, aşağıda eşlerinin isimleri sayılırken görüleceği gibi, kendisinden yaşlı, cinsel yönden tükenmiş, kadınlık işlevi kalmamış, farklı kabile ve milletlere bağlı kadınlarla evlenmek suretiyle, o kabile ve milletler ile akrabalık bağları kurmuştur. Bu akrabalık, hem bir barış ortamı sağlamış hem de İslâm'ın en uzak noktalara kadar uzanmasını sağlamıştır. Bu yöntem, sağladığı barış ve siyasî güç sebebiyle Avrupa krallarının, Rus çarlarının, Osmanlı padişahlarının uygulamayı hep sürdürdükleri bir siyaset olmuştur. Osmanlı devletinin yükselme döneminde, padişahlar tarafından yeni fethedilen şehirlerin tekfurlarının kızlarıyla o şehre tayin edilen idarecilerin evlendirilmeleri, hep bu siyaset gereğidir.
Yukarıda görüldüğü gibi, peygamberimizin çok eşliliği, onun görevlerinden kaynaklanan zorunluluklar sebebiyledir. Bizim görüşümüze göre iş kendi iradesine kalsaydı, kesinlikle çok eşli olmak istemezdi. Çünkü o, çok eşlilik hayatında mutlu olmamıştır; eşlerin kıskançlıkları, kaprisleri onu hep üzmüştür. Meselâ, Ahzab suresinin 51. ayeti inince eşi Ayşe isyan etmiş ve "Görüyorum ki Rabbin senin hevana hizmet ediyor." diyerek, durumundan memnun olmadığını iğneleyici bir dille belirtmiştir. Ayrıca Tahrim suresinin ilk beş ayetinden de, eşlerinin peygamberimizi üzdükleri açıkça belli olmaktadır. Hatta peygamberimiz, Ömer'in kızı Hafsa'yı, geçimsizliği nedeniyle bir ara boşamış, sonra tekrar nikâhlamıştır. Kısaca "Düzen olan yerde düzen olmamıştır."

Peygamberimizin eşleri yüzünden üzülmesi, sadece eşlerinin kıskançlığından, geçimsizliğinden kaynaklanmamıştır. Peygamberimizin eşleri, bulundukları konumun ağırlığını fark edememişler, sıradan kimseler gibi başlarına buyruk yaşamaya yönelmişler, çevrenin etkisiyle şatafatlı, debdebeli lüks hayat yaşamayı arzulamışlardır. Tabiri caizse "Bir Numaralı Kadın" olup, hayatın tadını çıkarmak istemişlerdir. Onların bu isteklerine hep karşı çıkan peygamberimiz, kendisini son derece üzen bu davranışlara tepki olarak onları evlerinde yalnız bırakmış, bir ay yanlarına uğramamıştır.

İşte bu gibi olaylar, Yüce Allah'ın müdahalesini gerekli kılmış ve Rabbimiz, peygamberimizin eşlerine münhasır, sadece onları ilgilendiren ayetler indirmiştir:

Ahzab; 28-34: Ey Peygamber! Eşlerine söyle: "Eğer siz dünya hayatını ve onun süslü çekiciliğini istiyorsanız, gelin sizi yararlandırayım (size boşanma bedeli ödeyeyim). Ve güzel bir salma tarzıyla sizi salıvereyim.

Eğer siz Allah'ı, elçisini ve ahiret yurdunu istiyorsanız artık hiç şüphesiz Allah, içinizden güzellikte bulunanlar için büyük bir ecir hazırlamıştır."

Ey peygamberin kadınları! Sizden kim açık bir çirkin utanmazlıkta bulunursa, onun azabı iki kat olarak artırılır. Bu da Allah'a göre pek kolaydır.

Ama sizden kim Allah'a ve elçisine gönülden itaat eder ve salih bir amelde bulunursa, ona da ecrini iki kat veririz. Ve Biz ona üstün bir rızık da hazırlamışızdır.

Ey peygamberin kadınları! Siz kadınlardan herhangi biri değilsiniz; eğer sakınıyorsanız, artık sözü çekicilikle söylemeyin ki, sonra kalbinde hastalık bulunan kimse tamah eder. Sözü maruf bir tarzda söyleyin.

Evlerinizde vakarla oturun, ilk cahiliye kadınlarının süslerini açığa vurması gibi, siz de süslerinizi açığa vurmayın; namazı ikame edin, zekâtı verin, Allah'a ve elçisine itaat edin. Ey ehli beyt! Gerçekten Allah, sizden kiri gidermek ve tertemiz kılmak ister.

Evlerinizde okunmakta olan Allah'ın ayetlerini ve hikmeti hatırlayın. Hiç şüphesiz Allah, lâtiftir, haberdar olandır.

Ayetlerde görülen odur ki, peygamberimizin eşlerine verilen görev, yatak odası ile mutfak arasında hayat geçirmekten ibaret değildir. Onların görevi; bu işe baş koymak, bu büyük davaya özveri ile hizmet etmek, bu davanın neferi olmak, fitneye fesada fırsat vererek başkalarına açık vermemek, evlerinde duydukları ayetleri, hikmetleri insanlığa açıklamak, anlatmak ve öğretmektir. Ayrıca, İslâm'ı hayatının her anında uygulayan bir insan olan peygamberimizin gece yaşantısında bu uygulamaları nasıl yaptığının halka aktarılması da, gece vaktinde gelen vahylerin yazılmasında, saklanmasında peygamberimize yardımcı olmak da, yine onların görevlerindendir. Kısaca peygamberimizin eşleri, bugüne göre hem sekreter hem zabıt kâtibi hem de basın sözcüsü konumunda olmak durumunda kalmışlardır. (Allah onlardan razı olsun.)

Peygamberimizin eşleri :

Hadice:
Huveylid kızı Hadice, ticaretle uğraştığından Tacire, temiz ahlâklı olduğundan da Tahire diye anılan ve kendisine de Ümmü Hind (Hind'in annesi) denilen bir Ümmî, yani Mekke'lidir. Daha önce başından iki evlilik geçen ve birinci evliliğinden bir oğlu, ikinci evliliğinden de bir kızı olan Hadice, peygamberimizle, o henüz elçilik görevi almamışken, Abdullah oğlu Muhammed iken ama herkesin güvenini kazanarak Emin lakâbını almış bir delikanlı iken evlenmiştir.
Peygamberimizin, kendisinden on beş yaş büyük olan bu itibarlı kadınla yaptığı evlilik, Hadice 65 yaşında ölene kadar 25 sene sürmüştür. Hadice'nin önceki evliliklerinden olan iki çocuğuyla birlikte yedi çocuklu olan bu aile, dost ve düşmanların ortak kabulü ile, temelindeki evlilikte karşılıklı sevgi ve saygının esas olduğu örnek bir ailedir. Peygamberimizden sonra Müslüman olan ilk insan ve ilk Müslüman kadın olan Hadice, peygamberimize büyük ve ağır görevinde hep destek olmuş, her zaman onun yanında yer almıştır. Peygamberimizin Hadice ile evli kaldığı bu dönem ile ilgili olarak hiç olumsuz eleştiri yapılmamış, yapılamamıştır. (Allah ondan razı olsun.)


Sevde:
Zem'a'nın kızı Sevde de ilk Müslümanlardan olup, o da Ümmî/ Mekke'lidir. Putperestlerin baskısı sonucu kocasıyla birlikte Habeşistan'a hicret etmiş ama kocasının orada ölmesiyle, elli yaşında dul kalmış ve himayeye muhtaç hâle gelmiştir. Çünkü akrabaları henüz Müslüman olmamışlardı ve o Müslüman olduğu için de ona düşmanlık besliyorlardı. Sevde de onların yanına dönemiyordu.
Sevde'nin bu durumunu bilen Müslümanlar onu, Hadice'nin ölümünden sonra yedi çocukla bir başına kalan peygamberimize eş olarak önerdiler. Bazı kaynaklar Sevde'nin nikâhta peygamberimize şu sözleri söylediğini kaydetmektedir:
"Ben seninle, erkeğe arzu duyduğum için değil, sırf Peygamber hanımları arasında Allah'ın huzuruna çıkabilmek için evlendim. Bana buna göre davran, ey Allah'ın Rasulü!"

Peygamberimizin bu evliliği beş yıl devam etmiş ve Sevde'nin ölümü ile son bulmuştur. Bu tarihte peygamberimiz elli beş yaşındadır.

Ayşe:
Peygamberimizin evlilikleri içinde en çok irdelenen ve eleştiriye konu olan, Ayşe ile olan evliliğidir. Bu konuda, Ayşe'nin henüz evlenecek yaşta olmadığı hâlde küçük bir çocuk iken peygamberimizle nikâhlandığı, üç yıl büyümesinin beklendiği ve ondan sonra gerdeğe sokulduğu hikâyesi bir hayli yaygındır.
Peygamberimizin küçük bir çocukla nikâh kıyması bakımından dikkat çeken bu hikâyenin esasının iyice araştırılması ve bu konunun üzerinde önemle durulması lâzımdır. Aslında bu konu İslâm tarihinin temel kaynak kitapları olan; İbni İshak, İbni Hişam, İbni Sa'd, Taberî, Mevlâna Şibli gibi eserlerde genişçe yer almaktadır. Ayrıca çağımızda da Ali Himmet Berki ve Osman Keskioğlu tarafından hazırlanan "Hatemül Enbiya Hz. Muhammed ve Hayatı" adlı eserde genişçe incelenmiştir. Bu kaynaklardan öğrendiğimiz tarihî gerçek ise şudur:
Ayşe, peygamberimizle nişanlanmadan önce, Mut'im oğullarından Cübeyr ile nişanlıdır. Yani evlilik çağındadır ve peygamberimizle evlendiğinde küçük bir çocuk değildir. Yukarıda adını verdiğimiz tarihî eserlerden bazısı, peygamberimizin, Cübeyr ile nişanlı olan Ayşe'yi babası Ebu Bekr'den istediğini, Ebu Bekr'in de peygamberimize, Mut'im oğullarıyla konuşacağını ve ancak onlar nişanı bozarlarsa o zaman Ayşe'yi kendisine verebileceğini söylediğini, putperest olan Mut'im oğullarının ise, Müslüman olan Ayşe'nin oğullarını da kendi dinine döndüreceğinden korkarak, bu nişanı bozmak arzusunda olduklarını yazmaktadırlar.
Birinci olarak; Ayşe'nin, Mut'im oğullarından Cübeyr ile nişanlı olduğu tartışmasızdır. Çünkü eldeki tüm tarihî kitaplar bu bilgiyi vermektedir. İkinci olarak ise, bu nişanlılığın ise İslâmiyet'ten sonra olması mümkün değildir. Çünkü, mümin bir kadının, müşrik bir erkekle evlenmesini yasaklayan Bakara suresinin 221. ayeti, Müslüman olan ve peygamberimizin en yakın arkadaşı ve dostu olan Ebu Bekr'in kendisi gibi Müslüman olan kızını bir müşrike vermesini engellemektedir. Dolayısıyla Ebu Bekr, kızı Ayşe'yi, Mut'im oğullarına, kendisi Müslüman olmadan evvel nişanlamış olmalıdır. Demek ki Ayşe, daha o zamanlarda bile evlilik çağında olan bir kızdır ve yörenin iklim şartlarına göre en az 12-14 yaşlarındadır. Diğer taraftan eldeki tüm tarihî kaynakların mutabık oldukları ve Ana Britannica ansiklopedisinin de 23. cildinin 185. sayfasında yazdığı gibi Ayşe, peygamberimizle hicretten önce nişanlanmış, hicretten sonra nikâhlanmıştır. Bazı kaynaklar hicretten evvel nikâhlanıp, hicretten sonra gerdeğe girdiğini yazsalar da, yine tüm kaynaklarda yer alan aşağıdaki metin, bu iddia ile uyuşmamaktadır:
"Medine'nin havası Mekkeli Müslümanlara çok dokunmuştu. Mekkeli Müslümanlar hep hastalanmışlardı. Hasta olanların içinde Hz. Âişe de vardı. Hastalık geçince Ebu bekr, Hz. Muhammed'in huzuruna gelip şöyle dedi: "Ey Allah'ın Rasülü! Neden NİŞANLIN ÂİŞE'Yİ KENDİ EVİNE ALMIYORSUN ?" Hz. Muhammed cevaben "MEHİR YÜZÜNDEN EY EBU BEKR, ŞU ANDA ÂİŞE'YE MEHİR ÖDEYECEK DURUMDA DEĞİLİM. dedi....."
Görüldüğü gibi metninde açık olarak Nişandan söz edilmektedir. Ayrıca, nikâh anında tespit edilip muaccel (peşin) veya müeccel (vadeli borç) olarak verilebilecek mehirin henüz tespit edilmemiş olması da nikâhın hicretten hemen sonra kıyılmadığını göstermektedir.
Sonuç olarak yukarıdaki kaynakların verdiği bilgilerden anlaşılıyor ki Ayşe, peygamberimiz ile evlendiğinde, çocuk yaşta olmayıp, nişanlısından ayrılmış bir genç kızdır.
Peygamberimizin bu evliliği hem kızıyla evlenerek kendisini şereflendirdiği Ebu Bekr'in İslâm'a daha fazla maddî ve manevî yardımını sağlamış hem de Ayşe'nin herkes tarafından bilinen İslâm'ı anlama ve anlatma yönündeki dirayeti sayesinde, peygamberimizin elçilik görevini yaparken duyduğu rahatlık için isabetli bir karar olmuştur.

Hafsa:
Ömer kızı Hafsa, okuma yazma bilen ve Habeşistan'a göç eden cefakâr Müslümanlardandır. Kocası Hunays b. Huzâfa Bedir'de şehit olunca Hafsa dul kalmıştır. Onun bu durumuna çok üzülen babası Ömer, sahabenin ileri gelenleri arasından ona uygun bir eş aramıştır. Sonuçta Hafsa ile peygamberimiz evlenmiş, böylece Ömer gibi güçlü bir kişi ile akrabalık bağları kuran peygamberimiz, elçilik görevinde büyük bir destek daha sağlanmıştır.

Huzeyme kızı Zeynep:
Kocası Bedir'de şehit olan ve altmış yaşında dul kalan Zeynep'e evlilik teklifini bizzat peygamberimizin kendisi yapmış ve bu evlilik iki yıl sonra Zeynep'in ölümü ile son bulmuştur.

Ümmü Seleme:
Habeşistan'a hicret eden Müslümanlardan olan ve okuma yazma bilen Ümmü Seleme, kocasının Uhud'da yaralanıp, iki ay sonra o yara sebebiyle ölmesi sonucu Dört çocuk ile dul kalmıştır. Himayeye muhtaç olan Ümmü Seleme, sahabenin ileri gelenleri tarafından kendisine yapılan evlenme tekliflerini yaşlı oluşunu bahane edip reddetmiştir. Peygamberimizin elçi göndererek yaptığı aynı yöndeki teklifi de yaşlılığını, çocuklarını ve kıskanç bir yapıda oluşunu bahane ederek reddeden Ümmü Seleme, peygamberimizin; "Yetimleri zaten yanıma alacağım. Kıskançlığının gitmesi için Allah'a dua edeceğim. İhtiyarlığın ise bir engel değil." Sözleri üzerine nikâhlanmaya razı olmuştur.

Cahş kızı Zeynep:
Peygamberimizin Cahş kızı Zeynep ile evliliği, her Müslüman tarafından inceden inceye bilinmelidir. Çünkü bu evliliğin her yönü hikmet ve ibretle dolu olup, önemi sebebiyle de Kur'an'da yer almıştır. Dolayısıyla bizlere ölçü ve ışık olmalıdır. Ayrıca bu evlilik, bir takım gerçekleri çarpıtarak Müslümanların zihinlerini bulandıran isteyen İslâm düşmanları tarafından bu amaçlarına alet edilmek istendiğinden, Müslümanlarca iyi öğrenilmelidir.
Öncelikle şu husus bilinmelidir ki, bu uygulamanın kahramanları saygıya ve övgüye lâyık kişilerdir. Çünkü bu evlilik, İslâm Devriminin teorideki öğretilerinin hayata geçirilen ilk uygulamasıdır. Bu evlilik ile Arap toplumunda iki tane yanlış ortadan kaldırılmış ve iki tabu yıkılmıştır.
Birinci olarak; Müslüman kadınların cahiliye döküntüsü inançları sebebiyle, Müslüman da olsalar, itibar etmedikleri, hor gördükleri, evlenmek istemedikleri köleler, toplum içinde hür kişilerle aynı seviyeye getirilmiştir. Hatırlanacak olursa yukarıda başka bir vesile ile sunduğumuz Bakara suresinin 221. ayeti, Müslümanlara şu tavsiyelerde bulunmakta idi:

Bakara; 221: Müşrik kadınları, iman edinceye kadar nikâhlamayın. İman etmiş bir cariye -sizin çok hoşunuza gitmiş olsa da- müşrik bir kadından daha hayırlıdır. Müşrik erkekleri de iman edinceye kadar nikâhlamayın; iman etmiş bir erkek köle -sizin çok hoşunuza gitmiş olsa da- müşrik bir erkekten daha hayırlıdır. Onlar ateşe çağırırlar, Allah ise kendi izniyle cennete ve mağfirete çağırır. O, insanlara ayetlerini açıklar. Umulur ki öğüt alıp düşünürler.

Ama bu ayetin önerisinin hayata geçirilmesi, uygulanması lâzımdı ki ayetin amacı gerçekleşsin. İşte peygamberimiz bu amacı gerçekleştirmek için, halasının kızı olan Zeynep'i, kölesi (sonradan evlâtlığı) Zeyd ile evlendirmek istedi. Ama Zeynep toplumda yer etmiş tabulara göre gururuna dokunan bu işe pek sıcak bakmadı ve peygamberimizin ısrarına rağmen bu evliliğe razı olmadı. Tam bu sırada Allah'ın emri geldi ve tartışmalar bitti:

Ahzab; 36: Allah ve elçisi bir işe hükmettiği zaman, mümin olan bir erkek ve mümin olan bir kadın için o işte, kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Kim Allah'a ve elçisine isyan ederse, artık gerçekten o, apaçık bir sapıklıkla sapmıştır.

Emir büyük yerden gelince itaat şart oldu ve hür Zeynep ile Müslüman köle Zeyd evlendi. Böylece İslâm'ın insanları eşit kabul ettiği, İslâm toplumunda insanların hür ya da köle olarak ayrıma tâbi tutulamayacağı, İslâm toplumunda hür ve itibarlı bir Müslüman kadın ile Müslüman bir kölenin evlenebileceği, bu somut olayla tüm dünyaya gösterilmiş oldu.
Bir müddet sonra Zeyd ile Zeynep ayrıldılar. Bu dönemde peygamberimiz Zeyd'i hem azat etti ve hem de evlât edindi.

İkinci olarak da; gerçeklerin tersine olarak toplum yaşamındaki her alanda evlâtlıkların öz evlât olarak kabul edilmesi yanlışı ortadan kaldırıldı. Bu konuda da Yüce Allah'ın bir tavsiyesi mevcut idi:

Ahzab; 4, 5: Allah, bir adamın göğüs boşluğu içinde iki kalp kılmadı. Ve kendilerini annelerinize benzeterek yemin konusu yaptığınız (zıharda bulunduğunuz) eşlerinizi de sizin anneleriniz yapmadı. Evlâtlıklarınızı da sizin öz çocuklarınız saymadı. Bu, sizin ağzınızla söylemenizdir. Allah ise hakkı söyler. Ve doğruya yöneltir/ iletir.
Evlâtlıkları babalarına nispet ederek çağırın; bu, Allah katında daha adildir. Eğer babalarını bilmiyorsanız artık onlar, dinde sizin kardeşleriniz ve dostlarınızdır. Hata olarak yaptıklarınızda ise, sizin için bir sakınca yoktur. Ancak kalplerinizin kasıt göstererek yaptıklarında sakınca vardır. Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.

Aslında İslâm'a göre de evlâdın eski karısının nikâhlanması mümkün değildir. Ama evlâtlık, yukarıdaki Kur'an hükmüne göre öz evlât sayılamayacağından, evlâtlığın eski karısı da, evlâdın eski karısı hükmünde olmamakta ve bir kimsenin evlâtlığının eski karısı ile nikâhlanmasında bir sakınca bulunmamaktadır. İşte peygamberimiz ile Zeynep'in evlenmesi, evlâtlıkların öz evlât gibi telâkki edilmemesi gerektiğini çok çarpıcı bir şekilde ortaya koymaktadır. Toplumdaki bu yanlışı ortadan kaldıran ve bu tabuyu yıkan ilk uygulama da yine Rabbimizin talimatı ile olmuştur:

Ahzab; 37-40: Hani sen, Allah'ın kendisine nimet verdiği ve senin de kendisine nimet verdiğin kişiye: "Eşini yanında tut ve Allah'tan sakın!" diyordun; insanlardan çekinerek Allah'ın açığa vuracağı şeyi kendi içinde saklı tutuyordun. Oysa Allah, kendisinden çekinmene çok daha lâyıktı. Artık Zeyd, ondan ilişkisini kesince, Biz onu seninle evlendirdik; ki böylelikle evlâtlıklarının kendilerinden ilişkilerini kestikleri zaman, onlarla evlenme konusunda müminler üzerine bir güçlük olmasın. Allah'ın emri yerine getirilmiştir.

Allah'ın kendisine farz kıldığı şeyde peygamber üzerine bir güçlük yoktur. Daha önce gelip geçenlerde de olan Allah'ın sünnetidir. Allah'ın emri, takdir edilmiş bir kaderdir.

Ki onlar, Allah'ın verdiği elçilik görevini tebliğ edenler, O'ndan içleri titreyerek korkanlar ve Allah'ın dışında hiç kimseden korkmayanlardır. Hesap görücü olarak Allah yeter.

Muhammed, sizin erkeklerinizden hiç birinin babası değildir. Ancak o, Allah'ın elçisi ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah, her şeyi bilendir.

Görüldüğü gibi, olayların gelişimi tarafların iradeleri dışında olmaktadır. Yaşananlar, takdir edilmiş olan kaderdir. Ama bir tabunun yıkılmasının, bir yanlışın düzeltilmesinin örneği olma şerefi de, Kur'an'da belirtildiği gibi yanlış kuralların yıkılışının fedakâr ve örnek kişiliklerinde uygulanması sebebiyle, Zeyd ile Zeynep'e aittir. Ayrıca Zeynep, Allah'ın talimatlarına itaatinin ve gösterdiği özverinin bu dünyadaki karşılığını, Allah'ın elçisine eş ve Müslümanlara da Ana olmak şerefiyle almıştır.

Ümmü Habibe:
Ümmü Habibe, Mekke'nin amiri, bir dönem İslâm dininin ve peygamberimizin düşmanı, Bedir'in Uhud'un düzenleyicisi, meşhur Ebu Süfyan'ın kızıdır.
Habeşistan'a göç eden Müslümanlardan olan Ümmü Habibe, kocasının Habeşistan'da Hıristiyan dinine geçmesi sebebiyle onu terk etti. O zamanlar İslâm'ın en büyük düşmanı olan babasının yanına, kabul edilmeyeceğini bildiğinden dönemeyen ve Habeşistan'da yapyalnız kalan Ümmü Habibe'yi peygamberimiz Medine'ye getirtti ve onunla evlendi. Böylece de en büyük düşmanına damat oldu. Ama onunla kurulan akrabalık bağları, Müslümanlara gelebilecek zararları tam olarak ortadan kaldırmasa da önemli ölçüde azalttı. Mekke'nin fethinde de büyük rol oynayan bu evlilik, yine İslâm'ı yayma ve destek sağlamaya yöneliktir. Aşağıdaki ayet, bu olaylardan sonra inmiştir:

Mümtehine; 7: Belki Allah, sizlerle onlardan kendilerine karşı düşmanlık beslemekte olduklarınız arasında bir sevgi bağı kılar. Allah güç yetirendir. Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.

Haris kızı Meymune:
Daha önce iki kez evlenmiş olan ve ikinci kocasının ölümü sonrasında hayatını hizmetçi olarak peygamberimize vakfetmek isteyen Meymune, peygamberimizin evlendiği son kişidir. Peygamberimiz, gösterdiği özveri karşılığında bu kimsesiz kadın ile nikâhlanmış ve onu müminlere anne yaparak şereflendirmiştir.

Cüveyriye:
Benü Müstalik savaşında kocası ölen ve ganimet taksiminde peygamberimizin payına düşen Cüveyriye, Kabile reisinin kızıdır. Esirlik ona zor gelmiş, peygamberimiz de onu hürriyetine kavuşturmuş ve ona evlenme teklif etmiştir. Bu teklifi memnuniyetle kabul eden Cüveyriye ile peygamberimizin evliliği, şu sonuçları doğurmuştur:
- Manzarayı gören diğer Müslüman mücahitler de kadın erkek, tüm esirlerini serbest bırakmışlardır.
- Peygamberimizin bu hareketi ile esirleri küçük görme tabusu yıkılmıştır.
- Cüveyriye'nin kabilesinin tümü Müslüman olmuştur.

Safiye:
Esas adı Zeynep olup, Hayber'de bir Yahudi kabilesinin başkanı Huyey'in kızıdır. Hayber savaşında kocası ölen Safiye de, Cüveyriye gibi esir düşmüş ve ganimet taksiminde peygamberimize isabet etmiştir. Peygamberimizin cariyesi olmuş ve kendisine "ganimet payı" anlamında "Safiye" denmiştir.
Peygamberimiz hürriyetini bağışlayıp, isterse kavmine dönebileceğini söylemesine rağmen o peygamberimizi tercih etmiş, Müslüman olmuş ve müminlerin annesi olma şerefine ermiştir.
Bu evlilik sayesinde de, çevredeki Yahudilerin kinleri ve düşmanlıkları hafiflemiştir.

Mariya:
Bilindiği gibi peygamberimiz, elçiler göndererek çevrede bulunan hükümdarları İslâm'a davet etmekte idi. Bu davetlerden biri de Mısır hükümdarına yapılmış ve o günkü Mısır hükümdarı peygamberimize bir jest olarak iki kız kardeşi; Mariya ile Sirin'i hediye olarak göndermişti. Sirin, peygamberimiz tarafından şair Hasan bin Sabit ile evlendirilmiş, Mariya'yı da peygamberimiz kendisine eş olarak nikâhlamıştır. Bu evlilikten İbrahim adında bir erkek çocuk doğmuş ama küçük yaşta ölmüştür.
Bu evlilik, İslâm dininin yayılmasında çok büyük rol oynamıştır. Bizans sınırları içerisine yapılan tüm seferlerde Mısır devleti hep Müslümanlar tarafını tutmuş; ya doğrudan desteklemiş ya da tarafsız davranarak İslâm kuvvetlerine dolaylı yardımda bulunmuştur. Mısır'ın da İslâm dini ile müşerref olmasında peygamberimizin Mariya ile evlenmesinin rolü çok büyük olmuştur.



NETİCE :
Yukarıdaki açıklamalarımızdan görüldüğü gibi peygamberimiz, bekârlığında da, evliliğinde de iffet örneği olmuş bir kişidir. Hayatının hiçbir döneminde, kadın düşkünü olarak nitelenmeyi gerektirecek bir davranışta bulunmamış, hele şehvet, onun Allah'tan aldığı emir doğrultusunda hep uzak kaldığı bir özellik olmuştur. Bazı İslâm düşmanı iftiracıların onu küçük düşürmek maksadıyla ortaya savurdukları seks manyaklığı ise ancak, onun otuz erkek gücünde olduğu yalanını uyduran sözde Müslümanların hastalıklı beyinlerinde yarattıkları hayalî kişilik için söz konusudur. Eşlerinin kimlikleri ve kişilikleri de yakından tanınınca durumun böyle olduğu daha da açığa çıkmaktadır.
Peygamberimizin çok eşliliği; yapmakta olduğu elçilik görevinde, maddî, manevî, siyasî, sosyal alanlarda yardım ve destek sağlaması ve bu görevde zorluk çekmemesi için sadece kendisine tanınmış bir ayrıcalıktır. Başkalarını hiç ilgilendirmemektedir. Sünnet olarak da başkaları tarafından tatbik ve taklit edilemez.

Hakkı Yılmaz
Apollonius isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Apollonius Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
Miralay (10. May 2010)
Alt 10. March 2010, 06:33 PM   #7
halukgta
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Feb 2010
Mesajlar: 436
Tesekkür: 67
264 Mesajina 549 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25
halukgta has much to be proud ofhalukgta has much to be proud ofhalukgta has much to be proud ofhalukgta has much to be proud ofhalukgta has much to be proud ofhalukgta has much to be proud ofhalukgta has much to be proud ofhalukgta has much to be proud of
Standart

Değerli arkadaşım eğer kur’an meallerini yerli yerinde kelimeler kullanmadığımızda ya da günümüzde yanlış anlaşılacak sözcüklerle anlatıldığında, gerçekten yanlış anlaşılabiliyor. Önce şunu söylemeliyim ki zaten ayetin özünde sana özgü olmak üzere ibaresi vardır belirli kısım için. Peygamberimize hibe sözünün anlamı ise, mehir almak istemeyen yani beni eş olarak al, bu bana yeter diyen kadınların durumudur. Peygamberimizin maddi durumu eğer yeterli değil ise, rabbin ona verdiği bir ruhsat, izindir. Elbette kadınlar bunu kabul ettikleri sürece.

Ayete dikkat ederseniz Allah çok yakın akrabalar ile evlenme konusunda bizlerin dikkatli olmamızı bu ayetle istemiştir, fakat yakın akraba evliliklerine de yasak getirmemiştir. Yakın akraba evlilikleri geçmiş tarihlerde bazen mecburiyetten, bazen geleneklerin etkisiyle olmuştur. Ayet üzerinde ben düşündüğümde bu sözlerden amca, hala, dayı ve teyze kızlarını sana helal kıldık derken ben bunun senin için özel olmasını istiyorum, diğerlerinin bunu örnek almasını istemiyorum diyor diye anladım, ama çok ilginçtir evlenmemizin yasaklandığı kişiler arasında Rabbim bunları saymıyor.

Şimdi bunu düşünelim. Peygamberimize sana helal kıldım diyor teyze ya da amcakızıyla evlenmen, ama evlenme yasağı olanlar listesinde bunlar yok. Benim buradan çıkardığım Dünya yaşamında zorda kalındığında evlenme izni olan ama önerilmeyen bir evlilik. Rabbim özellikle yasaklamadığının bana göre tek sebebi bu olabilir. Rahman geleceği bildiğinden bizlerin bu konularda mutlaka başımıza geleceğini görmesi ile yasak getirmemiş, bizim düşünmemizi ama yaklaşmamızı da istememiş olarak anladım, ayetlerin ve kur’anın bütünlüğünden.

Elbette bu benim düşüncem, belki de daha başka sebep ve nedenlerde vardır, ben bunu anladım mutlu ve esen kalın Saygılarımla. halukgat
halukgta isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bookmarks

Etiketler
ahzab, ayet, suresi


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 01:49 AM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam