hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > NÜZUL SIRASINA GÖRE TEBYîNÜ'L -KUR'AN İŞTE KUR'AN ve VİDEOLARI Hakkı Yılmaz > İniş Sırası ile Sureler > 55.En'amSuresi

 
 
Seçenekler Stil
Alt 25. April 2009, 09:23 PM   #1
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.015
Tesekkür: 3.567
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart 55.En'am Suresi

EN\'AM SÛRESİ’NE GİRİŞ
Adını 136, 138 ve 139. ayetlerde geçen “dört bacaklı, iki tırnaklı, geviş getiren ve ot yiyen hayvanlar” anlamındaki “الأنعام en’am” sözcüğünden alan sure, Mekke’de 55. sırada inmiştir. Ancak bazı kaynaklar surenin 20, 91, 94, 114 ve 151. ayetlerinin; bazı kaynaklar 91, 92 ve 98. ayetlerinin; Razi ise 20, 23, 91, 93, 114, 141, 151, 152 ve 153. ayetlerinin Medine’de indiğini ileri sürmüşlerdir. (Razi, el-Mefatihu’l-Gayb; Süyuti, el-İtkan)
Buna karşılık, surenin bir defada indiğini ve peygamberimizin sureyi vahiy kâtiplerine topluca yazdırdığını kaydeden nakiller de mevcuttur. Ancak surede birbirinden farklı, bağımsız necmlerin bulunması bu nakilleri doğrulamamaktadır.
Kendisinden önce inmiş tüm surelerin özeti durumundaki surenin ağırlık merkezini peygamberlik kurumu oluşturmaktadır. Surede ayrıca tevhit, adalet, öldükten sonra dirilme ve hesap verme konuları üzerinde de önemle durulmuş, o dönemin yanlış inanış ve anlayışları şiddetle reddedilmiştir.

https://youtu.be/EpFTlxbxwpc Hakkı Yılmaz Kuran ve İslam 337. Bölüm Enam Suresi 1. Bölüm

https://youtu.be/cH9XhaZDvuE Hakkı Yılmaz Kuran ve İslam 338. Bölüm Enam Suresi 2. Bölüm

https://youtu.be/qyr6K5CbOWE HakkıYılmaz Kuran ve İslam 339. Bölüm Enam Suresi 3. Bölüm

https://youtu.be/TxD0y3AxSlk Hakkı Yılmaz Kuran ve İslam 340. Bölüm Enam Suresi 4. Bölüm.

https://youtu.be/1ok7TBPoqPA HakkıYılmaz Kuran ve İslam 341. Bölüm Enam Suresi 5. Bölüm.

https://youtu.be/e5yGNXcr3vI Hakkı Yılmaz Kuran ve İslam 342. Bölüm Enam Suresi 6. Bölüm.

https://youtu.be/SzykvTBbzRo Hakkı Yılmaz Kuran ve İslam 343. Bölüm Enam Suresi 7. Bölüm

https://youtu.be/69vTXQNTSOc Hakkı Yılmaz Kuran ve İslam 344. Bölüm Enam Suresi 8. Bölüm.

https://youtu.be/55u-Z0mxAs8 Hakkı Yılmaz Kuran ve İslam 345. Bölüm Enam Suresi 9. Bölüm.

MEAL:

Rahman Rahim Allah adına

1 - Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı kılan [var eden] Allah`a mahsustur. Sonra da şu küfretmiş kişiler Rabblerine eşit / denk tutuyorlar.
2 - O, sizi bir balçıktan yaratmış olandır. Sonra “ecel”i gerçekleştirmiştir. Ve adı belirlenmiş ecel, onun katındadır. Sonra siz hâlâ kuşkulanıp duruyorsunuz.
3 - Ve O, göklerdeki ve yerdeki Allah’tır. O, gizlinizi ve açığınızı bilir. Kazandığınız şeyleri de bilir.
4 - Onlarsa Rabblerinin ayetlerinden bir ayet gelmeye görsün, mutlaka ondan yüz çevirmişlerdir.
5 – Sonra da onlar, kendilerine hakk gelince onu kesinlikle yalanladılar. Artık alaya aldıkları şeylerin önemli haberleri yakında kendilerine gelecektir.
6 - Görmediler mi ki Biz, onlardan önce yeryüzünde size vermediğimiz bütün imkânları kendilerine verdiğimiz, gökyüzünü üzerlerine bereketlerle gönderip altlarında ırmaklar akıttığımız nice nesilleri helâk ettik. Biz onları, günahları sebebiyle helâk ettik ve onların sonrasından başka bir nesil oluşturduk.
7 – Ve Biz eğer ki sana kâğıtta yazılı bir kitap indirmiş olsak, onlar da ona elleriyle dokunsalardı, kesinlikle o küfretmiş olan kişiler “Bu, apaçık sihirden başka bir şey değildir” derlerdi.
8 - Ve onlar “Bu peygambere bir melek indirilseydi ya!” dediler. Eğer Biz bir melek indirmiş olsaydık, iş, mutlaka bitirilmiş olurdu. Sonra da kendilerine göz bile açtırılmazdı.
9 – Eğer Biz onu [Peygamberi] bir melek yapsaydık, yine de onu bir adam şeklinde yapardık ve katmakta olduklarını onlara elbette katardık [onlar yine düştükleri kuşkuya düşerlerdi].
10 - Ve hiç kuşkusuz senden önce de elçiler ile alay edildi. Sonra da onlardan alay eden kişileri alay ettikleri şey kuşatıverdi.
11 - De ki: “Yeryüzünde dolaşın sonra da yalanlayanların sonu nasıl olmuş, bakın!”
12 - De ki: “Göklerde ve yerde olanlar kim içindir?” De ki: “Allah içindir.” O [Allah], rahmeti kendi nefsi üzerine yazmıştır. Sizi mutlaka, kendisinde asla şüphe olmayan kıyamet gününe toplayacaktır. Kendi nefislerini zarara sokan kimseler; işte onlar iman etmezler.
13 – Ve gecede, gündüzde barınan her şey O’nundur. O, en iyi işitendir, en iyi bilendir.
14 - De ki: “Gökleri ve yeri yoktan var eden, besleyen, fakat kendisi beslenmeyen Allah’tan başka veliy mi edineyim?” De ki: “Ben İslâm kişilerin ilki olmakla emrolundum.” Ve sen sakın Allah’a ortak koşanlardan olma!
15 - De ki: “Ben kesinlikle, eğer Rabbime isyan edersem, büyük bir günün azabından korkarım.”
16 - O gün, kim ki ondan [şirkten] döndürülürse, kuşkusuz O [Allah] ona rahmet etmiştir. Ve işte bu, apaçık kurtuluştur.
17 – Ve eğer Allah sana bir zarar dokundurursa, onu kendisinden başka açacak yoktur. Ve eğer O sana bir hayır dokundursa da kuşkusuz O, her şeye gücü yetendir.
18 – Ve O, kullarının üstünde Kahir’dir. Ve Hakîm’dir ve Habîr’dir.
19 - De ki: “Tanıklık bakımından hangi şey daha büyüktür?” De ki: “Benimle sizin aranızda Allah tanıktır. Ve sizi ve ulaşan herkesi kendisiyle uyarayım diye bana bu Kur`an vahyolundu. Allah’la beraber gerçekten başka ilâhlar olduğuna siz gerçekten tanıklık eder misiniz?” De ki: “Ben etmem.” De ki: “O, ancak ve ancak bir tek ilâhtır ve kesinlikle ben, sizin ortak tuttuğunuz şeylerden uzağım.”
20 - Şu kendilerine kitap verdiğimiz kimseler, onu [peygamberi], kendi oğullarını bildikleri gibi, bilirler. Şu kendi nefislerini kayba uğratanlar; işte onlar iman etmezler.
21 – Ve Allah’a karşı yalan uydurandan veya ayetlerini yalanlayandan daha zalim kim olabilir? Hiç şüphe yok ki bu zalimler kurtuluşa eremezler.
22 - Ve o gün hepsini toplayacağız. Sonra Biz, ortak koşan kimselere: “Hani nerede o batılca inandığınız ortaklarınız?” diyeceğiz.
23 - Sonra, onların fitneleri “Rabbimiz, Allah`a kasem olsun ki, ‘biz müşriklerden değildik’ demekten başka bir şey değildi.”
24 - Bak, kendi aleyhlerine nasıl yalan söylediler! O uydurdukları şeyler de kendilerinden ayrılıp kayboldu.
25 - Onlardan sana kulak verenler vardır; oysa Biz, onu kavrayıp anlamalarına; kalpleri üzerine kat kat örtüler ve kulaklarında bir ağırlık kıldık. Onlar, bütün ayetleri görseler de ona inanmazlar. Öyle ki, o inkâr edenler, sana geldiklerinde, seninle tartışmaya girerek “Bu, öncekilerin uydurma masallarından başka bir şey değildir” derler.
26 – Ve onlar, ondan men ederler ve kendileri ondan uzak dururlar. Ve onlar bilinçsizce, yalnızca kendilerini helake sürüklüyorlar.
27 – Ve onların, ateşin üzerinde durduruldukları zaman, “Ah, ne olurdu dünyaya döndürülseydik, Rabbimizin ayetlerini yalanlamasaydık ve müminlerden olsaydık!” deyiverdiklerini bir görsen!
28 - Aksine, işin aslı daha önce gizleyip durdukları açığa çıktı. Geri çevrilselerdi yine men edildikleri şeye mutlaka dönmüşlerdi. Evet onlar gerçekten yalancıdırlar.
29 – Ve onlar; “Şu bizim iğreti hayatımızdan başka bir hayat yoktur, biz diriltilecek de değiliz” demişlerdi.
30 – Ve Rabblerinin huzurunda durduruldukları zaman onları bir görsen! O [Rabbleri]: “Bu, bir gerçek değil miymiş?” dedi [der]. Onlar: “Rabbimize yemin ederiz ki gerçektir” dediler [derler]. O [Rabbleri]: “Öyleyse küfretmiş olmanız nedeniyle azabı tadın!” dedi [der].
31 – Allah’a kavuşmayı yalanlayanlar, kesinlikle hüsrana uğramışlardır. Saat [Kıyamet anı] ansızın gelince, onlar, günahlarını sırtlarına yüklenmiş olarak derler [diyecekler] ki: “Dünyada yaptığımız kusurlardan dolayı yazıklar olsun bize!” –Dikkat edin yüklenip durdukları [günahları] ne kötüdür!–
32 – Ve basit hayat [dünya hayatı], sadece eğlence ve oyundur. Son Yurt [Ahiret yurdu] ise, takvalı davrananlar için kesinlikle daha hayırlıdır. Hâlâ aklınızı kullanmaz mısınız?
33 – Biz onların söylediklerinin seni mutlaka üzdüğünü elbette biliyoruz. Ama onlar aslında seni yalanlamıyorlar; ama o zalimler Allah`ın ayetlerini bile bile inkâr ediyorlar.
34 – Ve elbette ki senden önce de elçiler yalanlanmıştı da kendilerine yardımımız gelinceye kadar yalanlanmaya ve eziyet olunmaya sabretmişlerdi. Ve Allah’ın sözlerini değiştirecek hiçbir kimse yoktur. Hiç şüphesiz ki, sana, gönderilmişlerin [elçilerin] haberlerinden bir kısmı gelmiştir de.
35 – Ve eğer onların yüz çevirmesi sana ağır geldiyse, haydi gücün yetiyorsa yerin içinde bir delik, ya da gökte bir merdiven ara da onlara bir ayet getir! Allah dileseydi, kesinlikle onları hidayet üzerinde toplardı. O hâlde sakın cahillerden olma!
36 - Ancak dinleyenler icabet eder. Ölüleri; onları da Allah diriltir. Sonra yalnızca O`na döndürülürler.
37 – Ve onlar dediler ki: “Ona Rabbinden bir mucize indirilmeli değil miydi?” De ki: “Şüphesiz ki, Allah bir mucize indirmeye kadirdir, fakat onların çoğu bilmezler.”
38 - Ve yeryüzünde hiçbir dabbeh [kıpırdayan canlı] ve iki kanadıyla uçan hiçbir kuş yoktur ki, sizin gibi ümmetler [önderli topluluklar] olmasın. Biz Kitapta hiçbir şeyi tefrit yapmadık [noksan, yetersiz bırakmadık]. Sonra onlar Rabblerine toplanacaklardır.
39 – Ayetlerimizi yalanlayan şu kimseler de karanlıklar içindeki sağır ve dilsizlerdir. Her kim dilerse Allah onu şaşırtır, kim de dilerse onu doğru yol üzerine kılar.
40 - De ki: “Kendinizi gördünüz mü [hiç düşündünüz mü], Allah’ın azabı size gelse veya saat [kıyamet vakti] gelse, Allah`tan başkasına mı yalvarırsınız? -Eğer doğru kimselerseniz.-
41 - Aslında yalnızca O’na [Allah’a] yalvarırsınız da O, dilerse çağırdığınız şeyi açar [kaldırır] ve siz ortak koştuğunuz şeyleri ağzınıza almazsınız.
42 - Ve ant olsun, senden önceki ümmetlere [önderli toplumlara] elçiler gönderdik de onları yalvarsınlar diye dayanılmaz zorluk [yoksulluk] ve sıkıntılarla çeviriverdik.
43 - Onlara, zorlu azabımız geldiği zaman yalvarmaları gerekmez miydi? Ama onların kalpleri katılaştı ve şeytan onlara yapmakta oldukları şeyleri çekici gösterdi [süsledi].
44 - Derken kendilerine hatırlatılanı terk ettiklerinde, onların üzerlerine her şeyin kapılarını açtık. Öyle ki, kendilerine verilen şeylerle ‘sevince kapılıp şımarınca’, onları apansız yakalayıverdik. Artık onlar, umutları suya düşenler oldular.
45 - Böylece zulmeden topluluğun kökü kesildi. -Ve hamd, âlemlerin Rabbi Allah`adır.-
46 - De ki: “Gördünüz mü [düşündünüz mü]; eğer Allah sizin işitmenizi ve görmenizi alır ve kalplerinizi mühürlerse, onları size Allah`tan başka getirebilecek ilah kimdir?” Bak, Biz ayetleri nasıl açıklıyoruz. Sonra da onlar sırt çevirip engelliyorlar?
47 - De ki: “Kendinizi gördünüz mü [düşündünüz mü], Allah’ın azabı size ansızın veya açıkça gelirse, zalimler kavminden başkası mı helake uğratılmış olur?”
48 – Ve Biz gönderilenleri [elçileri], ancak müjdeciler ve uyarıcılar olmak üzere göndeririz: Artık kim iman eder ve düzeltirse, artık onlara hiç korku yoktur. Onlar mahzun olmayacaklar da.
49 – Ayetlerimizi yalanlayanlara da, yapmakta oldukları fasıklıklar yüzünden azap dokunacaktır.
50 - De ki: “Ben size ‘Allah’ın hazineleri benim yanımdadır’ demiyorum. Gaybı da bilmem ben. Size ‘ben bir meleğim’ de demiyorum. Ben yalnızca bana vahyedilene uyuyorum.” De ki: “Kör ile gören eşit olur mu? Hâlâ düşünmüyor musunuz?”
51 - Ve Rabblerinin huzurunda haşr edileceklerinden korkanları, takvalı davranmaları için onunla [sana vahyedilenle] uyar. Onların O’nun astlarından Yakın Kimseleri ve şefaatçileri yoktur.
52 – Ve Allah’ın rızasını dileyerek sabah akşam Rabblerine dua eden kimseleri kovma! Onların hesabından sana hiçbir şey [sorumluluk] yoktur, senin hesabından da onlara hiçbir şey yoktur. Ki onları kovup da zalimlerden olasın!
53 - Ve Biz, “Allah, aramızdan bunlara mı iyilikte bulundu” desinler diye, onlardan bazısını bazısı ile böyle fitnelendirdik. Allah, şükredenleri daha iyi bilen değil midir?
54 – Ve ayetlerimize inanan kimseler sana geldikleri zaman hemen: “Selam olsun size! Rabbiniz rahmeti kendi üzerine yazdı. Şüphesiz sizden her kim bilmeyerek bir kötülük işleyip de sonra arkasından tövbe eder ve düzeltirse; şüphesiz ki O [Allah], Gafur’dur, Rahîm’dir” de!
55 – Ve Biz ayetleri işte böyle detaylandırıyoruz. Ve suçluların yolu ortaya konsun / sana belli olsun diye.
56 - De ki: “Şüphesiz ki ben; sizin, Allah’ın astlarından yalvardıklarınıza ibadet etmekten yasaklandım.” De ki: “Ben sizin hevalarınıza uymam. O zaman [eğer uyarsam] sapıtmış olurum ve ben, doğru yola erenlerden olmamış olurum.”
57 - De ki: “Ben Rabbimden apaçık bir delil üzerindeyim. Siz ise onu yalanladınız. O çabuk gelmesini istediğiniz şey benim yanımda değildir, hüküm ancak Allah’a aittir, gerçeği O anlatır / gerçekleştirir ve O, ayırt edenlerin en hayırlısıdır.”
58 - De ki: “Sizin çabuk gelmesini istediğiniz şey benim yanımda olsaydı, benimle sizin aranızdaki iş kesinlikle gerçekleşmiş gitmişti. Ve Allah, zulmedenleri en iyi bilendir.
59 - Gaybın anahtarları da yalnızca O’nun katındadır. O’ndan başka hiç kimse onları bilmez. Karada ve denizde olanları da bilir O. O bilmeksizin bir yaprak dahi düşmez. Yerin karanlıklarındaki bir tane, yaş ve kuru hiçbir şey yoktur ki apaçık bir kitapta bulunmasın.
60 – Ve O, sizi geceleyin vefat ettiren, gündüzün elde ettiğiniz şeyleri bilen, sonra adı konmuş ecelin [vadenin] gerçekleşmesi için sizi kaldırandır. Sonra dönüşünüz yalnızca O’nadır. Sonra O, yaptıklarınızı size haber verecektir.
61 – Ve O [Allah], kulları üzerinde Kahir’dir [hükümranlığı sürdürür] ve O, sizin üzerinize koruyucular gönderir. Sonra da sizden birinize ölüm geldiği vakit elçilerimiz, hiç eksik-fazla yapmadan, onu vefat ettirirler.
62 - Sonra kendi gerçek Mevlâları Allah’a döndürülürler. Dikkatli olun, hüküm ancak O`nundur ve O, hesap görenlerin en süratlisidir.
63 - De ki: “Siz, ‘bizi bundan kurtarırsa kesinlikle şükredenlerden olacağız’ diye gizli ve yakararak O’na yalvarıp dururken, karanın ve denizin karanlıklarından sizi kim kurtarır?”
64 - De ki: “Sizi ondan ve her sıkıntıdan Allah kurtarır. Sonra da siz ortak koşarsınız.\"
65 - De ki: “O, üstünüzden ve ayaklarınızın altından azap göndermeye yahut sizi fırkalara ayırıp kiminizin kiminize hıncını tattırmaya gücü yetendir.” Bak, onlar iyice anlasınlar diye ayetlerimizi nasıl evirip çeviriyoruz [inceden inceye açıklıyoruz].
66, 67 – Senin kavmin ise, o [azap / Kur’an / ayetlerin iyice açıklanması], hakk olmasına rağmen onu yalanladı. De ki: “Ben sizin üzerinize vekil değilim. Her önemli haberin kararlaştırılmış bir zamanı vardır, siz de yakında bileceksiniz.”
68 – Ve ayetlerimiz hakkında boşa uğraşanları gördüğün zaman, onlar ondan başka söze dalıncaya kadar hemen onlardan yüz çevir. Ve eğer şeytan bunu sana terk ettirse de hatırladıktan sonra o zalimler topluluğu ile beraber oturma.
69 – Takva sahibi olan kişilere de o zalimlerin hesabından bir şey yoktur. Fakat takva sahibi olmaları için bir hatırlatma!
70 - Ve dinlerini oyun ve eğlence edinmiş / oyun ve eğlenceyi kendilerine din edinmiş, dünya hayatı kendilerini aldatmış olan kimseleri bırak ve onunla [Kur’an ile] hatırlat / öğüt ver: Bir kişi, kendi elinin üretip kazandığıyla helake düşerse, onun için Allah’ın astlarından bir veliy [yakın kimse] ve şefaatçi söz konusu olmaz. Her türlü dengi denkleştirse de [suçuna karşı her türlü bedeli ödemeyi istese de] ondan alınmaz. İşte bunlar, kazandıkları ile helake düşen kimselerdir. Nankörlük ettiklerinden ötürü onlar için kaynar sudan bir içecek ve can yakıcı bir azap vardır.
71, 72 - De ki: “Allah’ın astlarından bize yarar sağlamayan ve zarar vermeyen şeylere mi yakaralım? Ve Allah bizi doğru yola ilettikten sonra, kendisinin ‘bize gel’ diye doğruya ve güzele çağıran arkadaşları varken şeytanların kendisini ayartıp yeryüzünde şaşkın dolaşır hâle getirdiği kimseler gibi gerisin geri mi döndürülelim? De ki: “Şüphesiz Allah’ın doğru yolu, gerçek doğru yolun ta kendisidir. Ve biz âlemlerin Rabbine teslim olmakla ve ‘salatı ikame ediniz ve O’na takvalı olunuz’ diye emrolunduk. Ve O [Allah], sadece Kendisine toplanacağımız kimsedir.”
73 – Ve O, gökleri ve yeri hakk ile yaratandır. Ve O, “Ol!” dediği gün hemen olur. O’nun sözü haktır. Sur’a üflendiği gün de mülk ancak O`nundur. O, gizliyi ve açığı bilendir. O, Hakîm’dir, Habîr’dir.
74 – Ve hani İbrahim, babası Azer’e, “Sen putları tanrılar mı ediniyorsun? Şüphesiz ben seni ve kavmini apaçık bir sapıklık içinde görüyorum” demişti.
75 – Ve Biz [kanıt elde etmesi] ve kesin inananlardan olması için İbrahim`e göklerin ve yerin melekûtunu böylece gösteriyorduk.
76 – Bu nedenle o [İbrahim], üzerine gece bastırınca, bir yıldız gördü, “Bu, benim rabbimdir\" dedi. Sonra yıldız batınca, “Ben batanları sevmem” dedi.
77 – Sonra Ay`ı doğarken görünce de “Bu, benim rabbimdir” dedi. O da batınca, “Ant olsun ki Rabbim bana doğru yolu göstermeseydi, kesinlikle ben sapkınlar kavminden olurum” dedi.
78, 79 – Sonra Güneş`i doğarken görünce de, “Bu benim rabbimdir, bu daha büyük!” dedi. Sonra o da batınca, “Ey kavmim! Şüphesiz ben sizin ortak koştuğunuz şeylerden uzağım. Kesinlikle ben hanif olarak yüzümü, gökleri ve yeri yoktan var edene / yok edecek olana çevirdim ve ben ortak koşanlardan değilim” dedi.
80-82 – Ve kavmi onunla tartıştı. O [İbrahim]; “Bana doğru yolu göstermişken Allah hakkında benimle mi tartışıyorsunuz? O’na ortak koştuklarınızdan hiç korkmuyorum. -Ancak Rabbimin dilediği şey hariç.- Rabbim bilgice her şeyi kuşatmıştır. Hâlâ düşünmez misiniz?
Ve Allah, haklarında hiçbir güç kuvvet indirmediği hâlde, siz O’na ortak koşmaktan korkmuyorken, ben sizin ortak koştuğunuz şeylerden nasıl korkarım? Bu durumda eğer biliyorsanız, bu iki topluluktan hangisi güvende olmaya daha layıktır?” dedi.
Şu iman edenler ve imanlarına zulüm giydirmeyenler [şirk karıştırmayanlar]... İşte onlar; güven kendilerinin olanlardır. Doğru yolu bulanlar da onlardır.
83 – Ve işte bunlar, kavmine karşı İbrahim’e verdiğimiz kanıtımızdır. Biz dilediğimizi derecelerle yükseltiriz. Şüphesiz senin Rabbin Hakîm’dir ve Alîm’dir.
84 - Ve Biz ona İshak’ı ve Yakub’u da bağışladık. Hepsine doğru yolu gösterdik. Daha önce de Nuh’a ve onun soyundan Davud’a, Süleyman’a, Eyyub’a, Yusuf’a, Musa’ya ve Harun’a da doğru yolu göstermiştik. Ve Biz güzellik, iyilik üretenleri böyle karşılıklandırırız.
85 - Zekeriyya, Yahya, İsa ve İlyas`a da (doğru yolu gösterdik). Hepsi salihlerdendir.
86 - İsmail, Elyesa, Yunus ve Lut`a da (doğru yolu gösterdik). Hepsini de Biz âlemlere fazlalıklı kıldık.
87 – Ve bunların babalarından, soylarından ve kardeşlerinden de (fazlalıklı kıldık). Ve onları seçtik, doğru yola kılavuzladık.
88 - İşte bu, Allah`ın kılavuzluğudur. O, onunla kullarından dilediğine kılavuzluk eder. Ve eğer onlar ortak koşsalardı, kesinlikle yapmış oldukları şeyler boşa gitmişti.
89 - İşte onlar, kendilerine kitap, hüküm ve peygamberlik verdiğimiz kimselerdir. Şimdi bunlar, ona inanmayacak olurlarsa, Biz kesinlikle bunu inkâr etmeyecek bir kavmi vekil kılmışızdır.
90 – İşte bunlar, Allah’ın kılavuz olduğu kimselerdir. Artık sen de onların kılavuzuna [vahye] uy. De ki: “Ben ona karşılık sizden bir ücret istemiyorum. O, sadece âlemlere bir öğüttür.”
91 – Ve onlar, “Allah, hiçbir beşere bir şey göndermemiştir” demekle, Allah’ı hakkıyla takdir edemediler [gereği gibi tanıyamadılar]. De ki: Musa`nın insanlara aydınlık ve kılavuz olmak üzere getirdiği, sizin parça parça kâğıtlar kıldığınız, bir kısmını belli ettiğiniz, birçoğunu gizlediğiniz; siz ve babalarınızın, sayesinde bilmediğiniz birçok şeyleri öğrendiğiniz Kitap`ı kim indirdi? Sen de ki: “Allah!” Sonra onları boş uğraşlarında oynar hâlde bırak.
92 - İşte bu da Bizim kentlerin anasını [Anakent’i] ve yanı başındaki kişileri uyarman için indirdiğimiz, kendinden öncekini doğrulayıcı, mübarek [bolluk dolu] bir Kitaptır. Ahirete inananlar ona da inanırlar ve onlar desteklerine de koruyucudurlar [desteklerini de sürdürürler].
93 – Ve Allah’a karşı yalan uydurandan, yahut kendisine hiçbir şey vahyolunmadığı hâlde “Bana vahyolundu” diyenden ve “Allah’ın indirdiği gibi ben de indireceğim” diyenden daha zalim kim olabilir? O zalimleri ölümün şiddetleri içindeyken, melekler de onlara ellerini uzatmış, “Nefislerinizi [canlarınızı] çıkarın. Bugün, Allah’a karşı gerçek dışı şeyler söylediğinizden ve O’nun ayetlerine karşı böbürlenmenizden dolayı alçaltıcı bir azapla cezalandırılacaksınız” derlerken bir görsen!
94 – Ve ant olsun ki, siz, sizi ilk defa yarattığımız zamanki gibi yapayalnız / teker teker Bize geldiniz ve size verdiğimiz şeyleri arkanızda bıraktınız. Ve içinizde kendilerinin ortaklar olduğuna inandığınız şefaatçilerinizi sizinle beraber görmüyoruz. Ant olsun aranızda kesilme olmuş ve yanlış inandığınız şeyler kaybolmuştur.
95 - Şüphesiz ki Allah, taneyi ve çekirdeği yarıp çıkarandır: Ölüden diriyi çıkarır, diriden de ölüyü çıkarır. İşte Allah! Nasıl da döndürülüyorsunuz?
96 - Tanyerini yarıp çıkarandır. Geceyi dinlenme zamanı, Güneş ve Ay’ı hesap ile kılmıştır. Bu, Aziz’in [Güçlü Olan’ın], Alîm’in [En İyi Bilen’in] takdiridir [belirlemesidir].
97 – Ve O [Allah], kara ve denizin karanlıklarında kendisiyle yolunuzu bulasınız diye yıldızları sizin için kılandır. Şüphesiz Biz, bilen bir toplum için ayetleri ayrıntılı olarak açıkladık.
98 – Ve O, sizi bir tek nefisten inşa edendir. Sonra da bir karar yeri ve emanet yeri... -Biz kesinlikle ayetleri, iyi anlayan bir toplum için ayrıntılı olarak açıkladık.-
99 – Ve O [Allah], gökten suyu indirendir. Böylece Biz onunla her şeyin bitkilerini çıkardık. Ondan da birbirine benzeyen ve birbirine benzemeyen birbiri üzerine binmiş taneler; hurmanın tomurcuğundan sarkan salkımları, üzümden bağları, zeytini ve narı çıkarıyoruz. Bunlar meyvelendikleri zaman meyvelerine ve olgunlaşmasına bakın! İşte Bunlarda kesinlikle inanan bir toplum için ayetler vardır.
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
 

Bookmarks

Etiketler
55enam, suresi


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 02:26 PM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam