hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > MAKALELER(DİNİ ve SİYASİ) > Makaleler

Cevapla
 
Seçenekler Stil
Alt 1. June 2017, 06:03 AM   #1
galipyetkin
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2011
Mesajlar: 1.458
Tesekkür: 105
574 Mesajina 958 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
galipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud of
Standart Gerçek İslam Yaşamı.

İnanmayacaksınız ama gerçek İslam Arabistan’da değil Hollanda’da yaşanıyor
Birilerinin saray sofralarından kalkmadığı, altın musluklarda elini yıkadığı ama diğer birilerinin de ay sonunu ancak getirebildiği, ücretin asgarisi, aylığın emeklisi altında inim inim inlediği topraklarda “oruç” ne için tutulur ki?

Dünya nüfusunun yaklaşık dörtte birini oluşturan Müslümanlar için bir oruç ayı daha geldi. Kur’an da oruç ile ilgili birçok ayet bulunmakla birlikte orucun sebebi hikmeti ile ilgili en dikkat çekici ayet Bakara suresinde zikredilmiştir. Buna göre, Müslümanların Allah’a karşı gelmekten sakınması ve takvaya ulaşması için orucun farz kılındığı bildirilmektedir. Dinin bütünselliği açısından baktığımızda, Allah’tan sakınmak ve korkmak, o dinin “emir ve öğütlerini” göz önünde bulundurmakla mümkün olacaktır. Bu noktada elbette totaliter bir yaklaşımla “emir ve öğütlerin” herkes için aynı anlama geleceğini ifade etmiyoruz. Fakat kişi orucu eğer Allah’tan sakınmak, onun emir ve yasaklarına uymak, oruç bağlamında nefsi terbiye etmek, açın, yoksulun halinde anlamak biçiminde yorumluyor ve bu ayı öyle geçiriyorsa, dikkat etmesi gereken tek husus da “yemeğin ertelenmesi” olmayacaktır. Ne mi demek istiyoruz?

ORUÇ AYNI ZAMANDA BİR SAMİMİYET TESTİ

Kur’an da pek çok surede mal, mülk biriktirmenin zararları (İsra, Maide, Hadid), zenginliğin insan yaşamında açabileceği tahribat (Maun) ile birlikte tevazunun değeri (Furkan), haksız kazanç ve rüşvetin yasaklandığı (Nisa, Bakara), adaletin ve adil olmanın önemi (Nisa, Maide) gibi pek çok ahlaki/etik ilkeye vurgu yapılmaktadır. İşte tam bu noktada inanan bir Müslüman açısından oruç başta olmak üzere bütün ibadet ve değerlerin manası, bu ilkelerin bütünlüğü içerisinde yer edindiğinde ortaya çıkacaktır. Zira parça ancak bütünü tamamladığında yaşam değerleri dizesi de tamamlanabilecektir. Aksi takdirde, yaşanan ya da hayata geçirilen anlamını kaybetmiş ezberden başka bir şey olmayacaktır. Diğer taraftan oruç aynı zamanda bir samimiyet testi olarak da karşımıza çıkacaktır. Şöyle ki, zenginlik ve safahat içerisinde yaşayan bir kimsenin ihtiyaçtan fazlasını infak etmediği (Bakara, 219) aksine mal-mülk biriktirdiği, tevazu yerine kibri ve gösterişi tercih ettiği çok açık iken, bu kimsenin nasıl olurda orucu mana derinliği itibariyle tuttuğunu ifade edebiliriz. Çünkü insanın eylemi onun dinini/inancını ve hatta dünya görüşünü yansıtır.

BİR ÜLKENİN NE KADAR İSLAMİ OLUP OLMADIĞINI ANLAMAK İÇİN…

Söz buraya gelmişken önemli bir araştırma sorucunu paylaşmak istiyorum. Araştırmayı 2013 yılında George Washington Üniversitesi'nden Scheherazade S. Rehman ve Hossein Askari isimli akademisyenler gerçekleştiriyor. “Ülkelerin İslamilik Endeksi” adı altında yapılan bu araştırmada ülkelerin içinde bulunduğu sosyal/siyasal yapı, “İslamist ekonomi, Yasal yönetim, İnsani ve politikalar haklar ve Uluslararası ilişkiler” olmak üzere dört kategoride inceleniyor. Dahası bir ülkenin ne kadar İslami olup olmadığını anlamak için şu temel hususların da cevapları aranıyor:

1-Toplumun tüm üyelerine eşit iktisadi fırsatlar

2. İktisadi adalet

3. Sözleşmelerin ve mülkiyet haklarının korunması

4. Çalışmak isteyen herkese istihdam imkânlarının oluşturulması

5. Eğitim imkânlarının eşit sağlanması

6. Yoksulluğun önlenmesi ve temel ihtiyaçların karşılanması (gıda, yiyecek, elbise, sağlık gibi)

7. Vergilerin toplumun diğer ihtiyaçları için kullanılması

8.Tabii kaynaklarn toplumun bugünkü ve gelecekteki üyeleri düşünülerek yönetilmesi

9. Yolsuzluğun önlenmesi

10. Destekleyici bir finansal sistem oluşturulması

11. Faizin kaldırılması da dahil finansal temaüller

12. Devlet yapısının bu ihtiyaçları karşılayacak verimlilik ve etkinlikte olması

Sonuç mu? Söz konusu araştırmaya göre, “İslamilik Endeksi” sıralamasında ilk 10’a hiçbir Müslüman ülke giremiyor.! Üstelik 2013 ve 2015 sonuçlarında da bu durum değişmiyor. Şimdi gelelim 2015 sonuçlarına. Buna göre 2015 yılında listeye ilk 10 ülke şöyle sıralanıyor:: “Hollanda, İsveç, İsviçre, Yeni Zelanda, Danimarka, Finlandiya, Norveç, Lüksemburg, Avusturalya, Kanada.” Görüldüğü üzere Müslümanların ağırlıkla yaşadığı ülkeler değil, diğer din ve inançların hatta inançsızların (İsveç nüfusunun %10’unun ateist olduğu ifade edilmektedir.) yaşadığı ülkeler “İslamilik Endeksinde” ilk sıraları paylaşıyor. Bunun anlamı şudur: İslam dininin vaat ettiklerini Müslümanlar değil Hristiyanlar diğer inanç grupları ve hatta inançsızlar yerine getiriyor! Ne kadar vahim değil mi? Mevzu kadın hakları, cinsellik vb konular olunca ortalığı ayağa kaldıran sözüm ona kimi “İslami Örgütler” söz sırası sosyal haklar, gelir dağılımı, refah düzeyi olunca nasıl da “kafir batının” (!) arkasına düşmeyi kendisine yedirebiliyorlar! Bu arada “Müslüman Ülkeler” 30.sıranın sonlarında listeye dahil olarak “İslam inancını” ne ölçüde yaşadıklarını yoruma gerek bırakmadan ortaya çıkarmışlar. Türkiye’nin yeri ise listede çok daha gerilerde, 65.sırada!

İŞTE RAMAZAN SOFRALARINA BU GERÇEKLİKLERLE OTURULMAKTA

Böyle bir İslam dünyasında orucun manası nedir peki? Mümin kardeşleri yoksulluk içerisinde kıvranırken, halkın büyük bir bölümü nitelikli bir yaşamdan uzak, zorluk içerisinde hayata tutunmaya çalışırken, nefis nasıl terbiye edilecektir? Birilerinin saray sofralarından kalkmadığı, altın musluklarda elini yıkadığı ama diğer birilerinin de ay sonunu ancak getirebildiği, ücretin asgarisi, aylığın emeklisi altında inim inim inlediği topraklarda “oruç” ne için tutulur ki? Kim bu topraklarda iman ve itikadın doğruluk, dürüstlük ilkeleri çerçevesinde hayat bulduğunu; adaletin bu yurtlarda hüküm sürdüğünü iddia edebilir. O halde bu topraklarda yaşam bulan oruç değil, ezberler; inancın samimiyeti değil, egemen din iktidarının geleneğidir diyebiliriz. Bakın doğalgaz rezervlerinin % 57’sine, petrolün % 69’una sahip olan İslam ülkeleri toplam zenginliğin ise sadece 12’sine sahiptir. Dahası en yoksul 48 ülkenin 21’ini Müslümanların yoğunlukla yaşadığı ülkeler oluşturmaktadır. İşin en vahimi tarafı ise İslam ülkeleri arasında bulunan gelir dağılımı uçurumudur. Şöyle ki en zengin İslam İşbirliği Örgütü üyesiyle en fakirinin kişi başı milli geliri arasında 100 kattan fazla fark bulunmaktadır! İşte ramazan sofralarına bu gerçekliklerle oturulmaktadır. Sofranın bir ucunda arabalarının vergisi bile yüzlerce işçisinin gelirinden fazla olan Müslüman, diğer ucunda ise aylık birkaç yüz dolarla geçinen “köle” oturmaktadır. Ve elbet milli geliri 140 bin dolar olan Katar vatandaşı ile bu gelirden ancak 1000 dolar civarında pay alabilen Nijer vatandaşının aynı sofrada buluştuğunu ifade edemeyiz. Zira burada orucun manası, derinliği ile paylaşım ve bölüşüm fikrine dair yansımaları çok farklı olacaktır. Az değil bir Katarlı, Nijerli’den 100 kattan daha fazla kazanmakta! Heyhat gelin görün ki, iki Müslüman’ın da Ramazan ayında “yoksulluğu” anlamak için de sofraya oturduğu iddia edilmekte.

Sözün ve söylemin “sahteliği” yaşamın pratikleri ile ortadadır. Bu anlamda kişiyi sözünden değil eylemlerinden, yaptıklarından tanımak, öyle değerlendirmek gerekir. Oruç bahsi de bu manada turnosal kağıdı işlevi görmektedir. Paylaşımı, bölüşüm ve dayanışmayı yaşamının ilkesi haline getirmeyen, adaleti ancak ara sıra hatırlayan kimsenin tuttuğu oruç için Ali Şeriati şöyle der: Senin orucun, yemek vakitlerini değiştirmekten ibarettir. Ben bu değişikliği yapmıyorum. Senin gibi gelişi güzel değil, kesin ve bilimsel esaslara göre rejim yaparım.” Ve devamında şunları ekler Şeriati: “ Senin orucunun bütün bu sonuçlarını görüyoruz ama ramazandan sonraki davranışların, tavırların ve hareketlerin ile ramazandan öncekiler arasında herhangi bir fark göremiyoruz.” Sizce de haklı değil mi?

Aydın Tonga
Odatv.com

Saygılarımla.
Galip Yetkin
galipyetkin isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 1. June 2017, 05:48 PM   #2
galipyetkin
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2011
Mesajlar: 1.458
Tesekkür: 105
574 Mesajina 958 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
galipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud of
Standart

1- Oruç tutulur mu?

Yoksa...

Kişi nefsini denetim altına mı alır?

2- Kitab'ın hangi ayetinde 29 gün boyunca üç oğün yerine iki öğün tıka-basa en lüksünden tıkının da bir öğün öylesine fakirlerin karnını doyurun , geriye kalan aylar "Allah versin" deyin diyen bir ayet mi var?

Acaba "zekat", "infak", "sadaka" kaldırıldı mı?
Mesela "mizanda vezin" denilen olgu....., modernizme uymuyor her halde.....
Zaten bu işlemleri yapmıyorlar ki.

Yoksa "İsfahani" denilen birinin tarikatından mı .........

Saygılarımla.
Galip Yetkin

Konu galipyetkin tarafından (1. June 2017 Saat 06:11 PM ) değiştirilmiştir.
galipyetkin isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bookmarks

Etiketler
gerçek, yaşamı, İslam


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 11:01 PM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam