|
2. March 2009, 04:19 PM | #1 |
Katılımcı Üye
Üyelik tarihi: Jan 2009
Mesajlar: 77
Tesekkür: 45
46 Mesajina 90 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 17 |
Baki kalan bu kubbede bir hoş sada imiş
Fuzuli'nin Yaşami:
Fuzûlî'nin yaşamı üzerine çok fazla bilgi yoktur. Bağdat yakınlarında Hille veya Kerbela'da doğduğu tahmin edilmektedir. Asıl adı Mehmet'tir. Toplum bilimcilere göre Oğuz'ların Bayat aşiretindendir. Doğum tarihinin bilinmemesine karşın, ölüm tarihi 1556 yılıdır. Türkçe divanının önsözünden öğrendiğimize göre, yaşamı boyunca Irak dışına çıkmamıştır. Bazı Farsça kaynaklara göre ömrünün büyük bölümünü halife Ali'nin Necef'deki mezarına hizmet ederek geçirmiştir. Bu hizmetinden dolayı Safevi hükümdarları tarafından ona bir aylık bağlanmıştır. Fakat günün birinde bilinmeyen bir sebeple bu aylığı kesilmiştir. Irak Safavi'lerin elindeyken şah İsmail ve Safavi ileri gelenlerine şiirler sunan Fuzûlî, Irak'ın Osmanlı'ların eline geçmesiyle de Kanuni Sultan Süleyman ve Osmanlı ileri gelenlerine şiirler sunmuştur. Osmanlı'lar döneminde de Fuzûlî'ye dokuz akçelik bir aylık bağlanmıştır. Fakat Fuzûlî'nin o dönemin Nişancı paşasına gönderdiği şikayet-nâme'sinden anlaşılıyor ki, Fuzûlî kendisine bağlanan bu aylığı hiçbir zaman alamamıştır. Her iki dönemde de değeri anlaşılamayan ve gereken önem verilmeyen şairin yaşamı yoksulluk içinde geçmiş, 1556 yılında Irak'ı kasıp kavuran veba salgınında ölmüştür. Farsça ve Türkçe divanlarının önsözlerinden anlaşıldığına göre daha çocuk yaşta şiirle uğraşan Fuzûlî genellikle şiirlerini Azeri lehçesiyle yazmış. Ona göre divan edebiyatındaki şiir türlerinin en önemlisi gazeldir. O nedenle kendi gönlüne de gazeli seçmesini önermiştir. Fuzûlî'nin şiirleri diğer divan şairlerinin şiirlerinden bambaşka bir özelliğe sahiptir. Onun şiirleri genellikle din dışı şiirlerdir. Bu şiirlerde çoğunlukla aşk teması işlenmiştir. şair bir anlamda aşkı şiirlerinde metalaştırmış ve aşk derdinden mutlu olduğunu söylemiştir. Hatta bu dertten hiç kurtulmak istemediğini vurgulamıştır. Ayrıca Fuzûlî divan şiirinin bir özelliği olan söz sanatlarını en ustaca kullanmış bir şairdir. O nedenle gazelleri ve diğer şiirleri hayli süslü ve anlaşılması çok zor şiirlerdir. ıyi şiirin yalnızca bilimle elde edilebileceğine inanan Fuzûlî, bu düşüncesini Türkçe divanının önsözünde "ılimsiz şiir, temeli yok duvar gibi olur, temelsiz duvar da sonunda itibarsız olur" diye açıklar. Bu düşüncesini her zaman savunduğunu ve "ilimsiz şiirden ruhsuz kalıp gibi nefret ettiğini" vurgular. Fuzûlî, Eski Türk Edebiyatı'nda ünü ve etkisi en yaygın olan şairlerden biridir. Azeri ve Çağatay lehçeleriyle yazan şairler üzerinde olduğu gibi, Türkiye lehçesiyle yazan pek çok divan, tasavvuf, halk ve modern Türk edebiyatının ilk dönem şairlerine de büyük etkisi olmuştur. Yapıtları: Türkçe, Farsça ve Arapça üç divan, Leylî vü Mecnun mesnevisi, Kerbela olayını anlattığı nesir ve nazım karışımı Hadıkat-üs-Suada ve şikayet -nâme adlı mansur mektuplardır. Yapıtlarının bugünkü Türkçe ile basılmış örnekleri; Abdulbaki Gölpınarlı tarafından hazırlanmış Fuzuli Divanı, K. Akyüz - S. Yüksel -M. Cumbur tarafından hazırlanmış Türkçe Divan'ları vardır. KASÎDE DER NA'T-I HAZRET-İ NEBEVÎ (Su Kasidesi) Saçma ey göz eşkden gönlümdeki odlara su Kim bu denlü dutuşan odlara kılmaz çâre su (Ey göz! Gönlümdeki (içimdeki) ateşlere göz yaşımdan su saçma ki, bu kadar (çok) tutuşan ateşlere su fayda vermez.) Âb-gûndur günbed-i devvâr rengi bilmezem Yâ muhît olmış gözümden günbed-i devvâra su (şu dönen gök kubbenin rengi su rengi midir; yoksa gözümden akan sular, göz yaşları mı şu dönen gök kubbeyi kaplamıştır, bilemem..) Zevk-ı tîğundan aceb yoh olsa gönlüm çâk çâk Kim mürûr ilen bırağur rahneler dîvâra su (Senin kılıca benzeyen keskin bakışlarının zevkinden benim gönlüm parça parça olsa buna şaşılmaz. Nitekim akarsu da zamanla duvarda, yarlarda yarıklar meydana getirir.) Vehm ilen söyler dil-i mecrûh peykânun sözin ıhtiyât ilen içer her kimde olsa yara su (Yarası olanın suyu ihtiyatla içmesi gibi, benim yaralı gönlüm de senin ok temrenine, ok ucuna benzeyen kirpiklerinin sözünü korka korka söyler.) Suya virsün bâğ-bân gül-zârı zahmet çekmesün Bir gül açılmaz yüzün tek virse min gül-zâra su (Bahçıvan gül bahçesini sele versin (su ile mahvetsin), boşuna yorulmasın; çünkü bin gül bahçesine su verse de senin yüzün gibi bir gül açılmaz.) Ohşadabilmez gubârını muharrir hattuna Hâme tek bahmahdan inse gözlerine kara su (Hattatın beyaz kâğıda bakmaktan, kalem gibi, gözlerine kara su inse (kör olsa, kör oluncaya kadar uğraşsa yine de) gubârî (yazı)sını, senin yüzündeki tüylere benzetemez. ) Ârızun yâdıyla nem-nâk olsa müjgânum n’ola Zayi olmaz gül temennâsıyla virmek hâra su (Senin yanağının anılması sebebiyle kirpiklerim ıslansa ne olur, buna şaşılır mı? Zira gül elde etmek dileği ile dikene verilen su boşa gitmez.) Gam güni itme dil-i bîmârdan tîgun dirîğ Hayrdur virmek karanu gicede bîmâra su (Gamlı günümde hasta gönlümden kılıç gibi keskin olan bakışını esirgeme; zira karanlık gecede hastaya su vermek hayırlı bir iştir.) ıste peykânın gönül hecrinde şevkum sâkin it Susuzam bir kez bu sahrâda menüm-çün ara su (Gönül! Onun ok temrenine benzeyen kirpiklerini iste ve onun ayrılığında duyduğum hararetimi yatıştır, söndür. Susuzum bu defa da benim için su ara.) Men lebün müştâkıyam zühhâd kevser tâlibi Nitekim meste mey içmek hoş gelür hûş-yâra su (Nasıl sarhoşa şarap içmek, aklı başında olana da su içmek hoş geliyorsa, ben senin dudağını özlüyorum, sofular da kevser istiyorlar.) Ravza-i kûyuna her dem durmayup eyler güzâr Âşık olmış galibâ ol serv-i hoş-reftâra su (Su, her zaman senin Cennet misâli mahallenin bahçesine doğru akar. Galiba o hoş yürüyüşlü, hoş salınışlı; serviyi andıran sevgiliye aşık olmuş.) Su yolın ol kûydan toprağ olup dutsam gerek Çün rakîbümdür dahı ol kûya koyman vara su (Topraktan bir set olup su yolunu o mahalleden kesmeliyim, çünkü su benim rakibimdir, onu o yere bırakamam.) Dest-bûsı ârzûsıyla ger ölsem dostlar Kûze eylen toprağum sunun anunla yâra su (Dostlarım! şayet onun elini öpme arzusuyla ölürsem, öldükten sonra toprağımı testi yapın ve onunla sevgiliye su sunun.) Serv ser-keşlük kılur kumrî niyâzından meger Dâmenin duta ayağına düşe yalvara su (Servi kumrunun yalvarmasından dolayı dikbaşlılık ediyor. Onu ancak suyun eteğini tutup ayağına düşmesi (yalvarıp aracı olması bu dikbaşlılığından) kurtarabilir.) ıçmek ister bülbülün kanın meger bir reng ile Gül budağınun mizâcına gire kurtara su (Gül fidanı bir hile ile (meşhur gül ve bülbül efsanesindeki gibi yine) bülbülün kanını içmek istiyor; bunu engelleyebilmek için suyun gül dallarının damarlarına girerek gül ağacının mizacını değiştirmesi gerekir.) Tıynet-i pâkini rûşen kılmış ehl-i âleme ıktidâ kılmış târîk-i Ahmed-i Muhtâr’a su (Su Hz. Muhammed’in (s.a.v) yoluna uymuş (ve bu hâli ile) dünya halkına temiz yaratılışını açıkça göstermiştir.) Seyyid-i nev-i beşer deryâ-ı dürr-i ıstıfâ Kim sepüpdür mucizâtı âteş-i eşrâra su (ınsanların efendisi, seçme inci denizi (olan Hz. Muhammed’in s.a.v) mucizeleri kötülerin ateşine su serpmiştir.) Kılmağ içün tâze gül-zârı nübüvvet revnakın Mu’cizinden eylemiş izhâr seng-i hâra su (Katı taş, Peygamberlik gül bahçesinin parlaklığını tazelemek için (ve onun) mucizesinden dolayı su meydana çıkarmıştır.) Mu’cizi bir bahr-ı bî-pâyân imiş âlemde kim Yetmiş andan min min âteş-hâne-i küffara su (Hz. Peygamberimiz’in mûcizeleri dünyada uçsuz bucaksız bir deniz gibi imiş ki, ondan (o mucizelerden), ateşe tapan kâfirlerin binlerce mâbedine su ulaşmış ve onları söndürmüştür.) Hayret ilen barmağın dişler kim itse istimâ Barmağından virdügin şiddet günü Ensâr’a su (Mihnet günü Ensâr’a parmağından su verdiğini (bir mucize olarak parmağından su akıttığını) kim işitse hayret ile (şaşa kalarak) parmağını ısırır.) Dostı ger zehr-i mâr içse olur âb-ı hayât Hasmı su içse döner elbette zehr-i mâra su (Dostu yılan zehri içse (bu zehir onun dostu için) âb-ı hayat olur. Aksine düşmanı da su içse (o su, düşmanına) elbette yılan zehrine döner.) Eylemiş her katreden min bahr-ı rahmet mevc-hîz El sunup urgaç vuzû içün gül-i ruhsâra su (Abdest (almak) için el uzatıp gül (gibi olan) yanaklarına su vurunca (sıçrayan) her bir su damlasından binlerce rahmet denizi dalgalanmıştır.) Hâk-i pâyine yetem dir ömrlerdür muttasıl Başını daşdan daşa urup gezer âvâre su (Su ayağının toprağına ulaşayım diye başını taştan taşa vurarak ömürler boyu, durmaksızın başıboş gezer.) Zerre zerre hâk-i dergâhına ister sala nûr Dönmez ol dergâhdan ger olsa pâre pâre su (Su, onun eşiğinin toprağına zerrecikler halinde ışık salmak (orayı aydınlatmak) ister. Eğer parça parça da olsa o eşikten dönmez.) Zikr-i na’tün virdini dermân bilür ehl-i hatâ Eyle kim def-i humâr içün içer mey-hâra su (Sarhoşlar içkiden sonra gelen bat adrysını gidermek için nasıl su içerlerse, günahkârlar da senin na’tının zikrini dillerinde tekrarlamayı (dertlerine) derman bilirler.) Yâ Habîballah yâ Hayre’l beşer müştakunam Eyle kim leb-teşneler yanup diler hemvâra su (Ey Allah'ın sevgilisi! Ey insanların en hayırlısı! Susamışların (susuzluktan dudağı kurumuşların) yanıp dâimâ su diledikleri gibi (ben de) seni özlüyorum.) Sensen ol bahr-ı kerâmet kim şeb-i Mi'râc’da şebnem-i feyzün yetürmiş sâbit ü seyyâra su (Sen o kerâmet denizisin ki mi'râc gecesinde feyzinin çiyleri sabit yıldızlara ve gezegenlere su ulaştırmış.) Çeşme-i hurşîdden her dem zülâl-i feyz iner Hâcet olsa merkadün tecdîd iden mimâra su (Kabrini yenileyen (tamir eden) mimara su lazım olsa, güneş çeşmesinden her an bol bol saf, tatlı ve güzel su iner.) Bîm-i dûzah nâr-ı gam salmış dil-i sûzânuma Var ümîdüm ebr-i ihsânun sepe ol nâra su (Cehennem korkusu, yanık gönlüme gam ateşi salmış, (ama) o ateşe, senin ihsan bulutunun su serpeceğinden ümitliyim.) Yümn-i na’tünden güher olmış Fuzûlî sözleri Ebr-i nîsândan dönen tek lü’lü şeh-vâra su (Seni övmenin bereketinden dolayı Fuzûlî’nin (alelâde) sözleri, nisan bulutundan düşüp iri inciye dönen su (damlası) gibi birer inci olmuştur.) Hâb-ı gafletden olan bîdâr olanda rûz-ı haşr Eşk-i hasretden tökende dîde-i bîdâra su (Kıyamet günü olduğu zaman, gaflet uykusundan uyanan düşkün (yahut aşık) göz, (sana duyduğu) hasretten su (gözyaşı) döktüğü zaman,) Umduğum oldur ki rûz-ı haşr mahrûm olmayam Çeşm-i vaslun vire men teşne-i dîdâra su (O mahşer günü, güzel yüzüne susamış olan bana vuslat çeşmenin su vereceğini, beni mahrum bırakmayacağını ummaktayım.) Fuzuli: Gazellerinden ve Beyitlerinden Seçmeler: Gazel 1- Hâsılım yoh ser-i kûyunda belâdan gayrı Garazım yoh reh-i aşkında fenâdan gayrı 2- Ney-i bezm-i gamem ey âh ne bulsan yele ver Oda yanmış kuru cismimde hevâdan gayrı 3- Yetti bîkesliğim ol gaayete kim çevremde Kimse yoh çevrile girdâb-ı belâdan gayrı 4- Ne yanar kimse bana âteş-i dilden özge Ne açar kimse kapım bâd-i sebâdan gayrı 5- Bezm-i aşk içre Fuzûlî nice âh eylemeyen Ne temettu bulunur bende sadâdan gayrı Açıklama: 1-Senin sokağının başında beladan başka elde ettiğim (bir şey) yok -aşkının yolunda yok olmaktan (ölmekten) başka da bir amacım yok. 2-Ey ah! Gam (hüzün) meclisinin ney'iyim, ateşe yanmış kuru vücudumda arzudan başka ne bulursan yele ver (savur) dağıt. 3-Kimsesizliğim o dereceye vardı ki, çevremde -bela girdabından başka dönen kimse yok. 4-Bana, ne gönül ateşinden başka kimse yanar,-ne de tan yelinden başka kimse kapımı açar. 5-Fuzûlî! Aşk meclisinde nasıl ah etmeyeyim? -bende sesten başka ne kâr bulunur. Gazel 1 bende mecnundan füzun aşıklık istidadı var aşık-ı sadık benem mecnunun ancak adı var 2 kıl tefahür kim senin hem var ben tek aşıkın leylanin mecnunu şirinin eğer ferhadı var 3 ehl-i temkinem beni benzetme ey gül bülbüle derde sabrı yok anın her lahza bin feryadı var 4 öyle bed-halem ki ahvalim görende şad olur her kimin kim dehr cevrinden dil-i naşadı var 5 gezme ey gönlüm kuşu gafil feza-yı aşkta kim bu sahranın güzer-gahında çok sayyadı var 6 ey fuzuli aşk men'in kılma nasihten kabul akl tedbiridir ol sanma ki bir bünyadı var Açıklama 1 bende mecnundan daha fazla aşıklık özellikleri var sadık olan aşık benim, mecnunun sadeece adı var 2 ben senin aşığınım ki bununla övünmelisin nasıl leylanın mecnunu şirinin ferhadı var 3 aklım başımda ey gül beni bülbüle benzetme onun derde sabrı yok her an feryadı var 4 öyle kötü haldeyim ki halimi görenler mutlu olur zamanın çarkından kimin neşesiz bir gönlü varsa 5 ey gönlümün kuşu, aşk aleminde boş boş gezme cunku bu alemin her yolunda birçok avcısı var 6 ey fuzuli! aşkı yasaklayan nasihatçıya uyma o aklın tedbiridir sanmaki onun bir temeli var --------------------------------------- aşk men'i: aşkı menetme bünyad: temel dehr: zaman ehl-i temkinem: ağırbaşlıyım nasih: nasihatçı naşad: neşesiz tefahür: iftihar Gazel ey firak-i leb-i canan ciğerim hun ettin çehre-i zerdimi hun-ab ile gul-gun ettin ciğerim kanını gözyaşına döktün ey dil vara vara anı Kulzüm bunu Ceyhun ettin nice hüsn ile seni Leyla'ya nispet kılayım bilmedin kadrimi terk-i ben-i mecnun ettin ahd kıldın ki cefa kesmeyesin aşıktan aşık-ı vade-i ihsan ile memnun ettin cüra cüra mey içip zib-i cemal artırdın zerre zerre gözümün nurunu efzun ettin ey fuzuli akıdıp seyl-i sirişk ağlayalı aşk ehline figan etmeği kanun ettin --------------------------------------- cüra: yudum efzun etmek: çoğaltmak hun: kan kulzüm: kızıldeniz seyl-i sirişk: gözyaşı seli zerd: sarı zib: süs Gazel 1 hasılım yok ser-i kuyunda beladan gayrı garazım yok reh-i aşkında fenadan gayrı - 2 ney-i bezm-i gamem ey ah ne bulsan yele ver oda yanmış kuru cismimde hevadan gayrı - 3 perde çek çehreme hicran günü ey kanlı sirişk ki gözüm görmeye ol mah-likadan gayrı - 4 yetti bikesliğim al gayete kim çevremde kimse yok çevrile girdab-ı beladan gayrı - 5 ne yanar kimse bana ateş-i dilden özge ne açar kimse kapım bad-ı sabadan gayrı - 6 bozma ey mevc gözüm yaşı hababın ki bu seyl koymadı hiç imaret bu binadan gayrı - 7 bezmi aşk içre fuzuli nice ah eylemeyem ne temettu bulunur bende sadadan gayrı ------------------------------------------ 1 senin etrafında elde edebildigim bir sey yok beladan baska bir amacım yok aşkının yollarında kendimi kaybetmekten başka 2 uzuntu toplulugunun neyiyim, ne bulursan rüzgara ver ateşle yanmış kuru cismimde havadan başka 3 hicran günü yüzüme bir perde çek ey gözyaşı ki gözüm kimseyi görmesin o ay yüzlü güzelden başka 4 yetti artık kimsesizliğim, çevremde kim varsa al dönen hiç bir şey yok bela girdabından başka 5 ne yanar kimse bana gönül ateşinden özge ne açar kimse kapımı sabah rüzgarından başka 6 ey dalga! bu sel gözümün yaşının bir kabarcığıdır, bozma sağlam hiç bir şey bırakmadı bu binadan başka 7 aşk alemi içinde ah edip sızlanma ey fuzuli! ne kar bulabilirsin ki kendinde bu sedadan başka ------------------------------------------ bi-keslik:kimsesizlik çevrile: dönen habab: kabarcık mah-lika: ay yüzlü mevc: dalga reh: yol seyl: sel sirişk: gözyaşı temettu: kar Gazel 1 ya rab belayı aşk ile kıl aşina beni bir dem bela-yı aşktan etme cüda beni 2 az eyleme inayetini ehli derdden yani ki çok belalara kıl mübtela beni 3 oldukça ben götürme beladan iradetim ben isterim belayı çü ister bela beni 4 gittikçe hüsnün eyle ziyade nigarımın geldikçe derdine beter et muptela beni 5 öyle zaif kıl tenimi firkatinde kim vaslına mümkün ola yeürmek saba beni 6 nahvet kılıp nasib fuzuli gibi bana ya rab mukayyed eyleme mutlak bana beni ----------------------------------------- 1 tanrım, aşk belasıyla beni tanıştır bir an bile aşk belasından uzak tutma beni 2 elinin bolluğunu dert isteyenlerden esirgeme yani bir sürü belalara müptela et beni 3 ben olduğum sürece beladan dileğimi çevirme çünkü ben belayı istiyorum, bela ister beni 4 sevgilimin güzelliğini gittikçe artır bela geldikçe derdine daha beter müptela et beni 5 vücudumu onun ayrılığında öyle hafif kıl ki hafif esen sabah rüzgarı bile ulaştırabilsin ona beni 6 kibirlilik edip fuzuli gibi bana ey tanrım, bir an bile başbaşa bırakma kendimle beni ----------------------------------------- iradet: dilek nahvet: kibirlilik nigar: sevgili Gazel Ey gönül yârı iste candan geç Ser-i kûyun gözet cihandan geç Yâ tama' kes hayat zevkinden Yâ leb-i lâl-i dil-sitândan geç Mülk-i tecrîddir ferâgat evi Terk-i mâl eyle hân-ü-mandan geç Lâ-mekan seyrinin azîmetin et Bu harâb olacak mekandan geç ı'tibar etme mülk-i dünyâya ı'tibar-i uluvv-i şandan geç Ehli dünyanın olmaz ahireti Ger bunu ister isen andan geç Meskenin bezm-gâh-i vahdettir Ey Fuzûlî bu hâk-dandan geç Gazel Ey bî-vefa ki âdet oluptur cefâ sana Bi'llah cefadır olma demek bî-vefa sana Geh nâz ü geh kirişme vü geh işvedir işin Cânın sevenler olmasa yiğ âşnâ sana Bin cân olaydı kâş men-i dil*şîkestede Tâ her biriyle bir kez olaydım fidâ sana Aşkından mübtelalığımı ayb eden sanır Kim olmak ihtiyâr iledir mübtelâ sana Ey dil ki hecre düzmeyip istersin ol mehi şükr et bu hâle yoksa gelir bir belâ sana Et gül gâmımda eşk ruh-i zerdim etti âl Bildirdi ola sûret-i hâlim sabâ sana Düşmez çü şâh kurbu Fuzûlî gedâlara Ol şehden iltifat ne nisbet bana sana Gazel Ol ki her sa'at gülerdi çeşm-i giryânım görüp Ağlar oldu hâlime bî-rahm cânânım görüp Eyleyen ta'yin-i cezâ-yi müdâvâ derdime Terk edip cem' etmedi hâl-i perîşânım görüp Lâle-ruhlar göğsümün çâkine kılmazlar nazar Hiç bir rahm eylemezler dâğ-i hicrânım görüp Tut gözün ey dûd-i dil çerhin ki devrin terk edip Kalmasın hayrette çeşm-i gevher efşânım görüp Pertev-i hur-şîd sanmam yerde kim devr-i felek Yere urmuş âf-tâbın mâh-i tâbânım görüp Suda aks-i serv sanmam kim koparıp bağ-bân Suya salmış servini serv-i hırâmânım görüp Ey Fuzûlî bil ki ol gül-'ârızı görmiş değil Kim ki ayb eyler benim çâk-i girîbânım görüp Gazel Gönülde bin gâmım vardır ki pinhân eylemek olmaz Bu hem bir gam ki il ta'nından efgân eylemek olmaz Ne müşkil derd olursa bulunur âlemde dermânı Ne müşkil der imiş aşkın ki dermân eylemek olmaz Fena mülküne çok azm etme ey dil çekme zahmet kim Bu tedbîr ile def'i derd-i hicrân eylemek olmaz Sakın gönlüm yıkarsın pendden dem urma ey nâsih Hevâ-yi nefs ile bir mülkü vîran eylemek olmaz Dehânın üzre lâ'lin istemiş dil def-i müşkildir Görünmez hiç cürmü yok yere kan eylemek olmaz Du'âlar eylerim benden yana bir dem güzâr etmez Ne çâre sihr ile servi hırâman eylemek olmaz Fuzûlî âlem-i kayd içre sen dem urma aşkından Kemâl-i cehl ile da'vây-i irfân eylemek olmaz Gazel Beni candan usandırdı cefâdan yâr usanmaz mı Felekler yandı âhımdan murâdım şem'i yanmaz mı Kamu bîmârına cânân deva-yı derd eder ihsan Niçün kılmaz bana derman beni bîmar sanmaz mı şeb-i hicran yanar cânım döker kan çeşm-i giryânım Uyadır halkı efgânım gara bahtım uyanmaz mı Gûl-i ruhsârına karşu gözümden kanlu akar su Habîbim fasl-ı güldür bu akar sular bulanmaz mı Gâmım pinhan dutardım ben dedîler yâre kıl rûşen Desem ol bî-vefâ bilmen inanır mı inanmaz mı Değildim ben sana mâil sen ettin aklımı zâil Bana ta'n eyleyen gâfil seni görgeç utanmaz mı Fuzûlî rind-i şeydâdır hemîşe halka rüsvâdır Sorun kim bu ne sevdâdır bu sevdâdan usanmaz mı Gazel Ya Rab, belâ-yı aşk ile âşinâ kıl meni Bir dem belâ-yı ışkdan kılma cüda meni Az eyleme inayetini ehl-i derdden Ya'ni ki çok belâlara kıl mübtela meni Oldukça men götürme belâdan irâdetim Men isterem belâyı çü ister belâ meni Temkinimi belâ-yı mahabbetde kılma süst Tâ dost ta'n edüp demeye bî-vefa meni Gittikçe hüsnün eyle ziyâde nigârımın Geldikçe derdine beter et mübtelâ meni Öyle zâif kıl tenimi firkatinde kim Vaslına mümkin ola yetürmek sabâ meni Nahvet kılub nasîb Fuzûlî gibi mana Yâ Rab mukayyed eyleme mutlak mana meni Gazel Eyle ser-mestem ki idrâk etmezem dünya nedür Men kimem sâkî olan kimdür mey ü sahba nedür Gerçi cânândan dîl-i şeyda içün kâm isterem Sorsa cânân bilmezem kâm-ı dîl-i şeyda nedür Vasldan çün âşıkı müstağnî eyler bir visal Âşıka mâşukdan her dem bu istiğna nedür Hikmet-i dünya vü mâfiha bilen ârif degül Ârif oldur bilmeye dünya vü mâfiha nedür Âh u feryâdun Fuzûlî incidübdür âlemi Ger belâ-yı ışk ile hoşnûd isen gavga nedür Gazel Hansı gülşen gülbün-ü serv-i hırâmânunca var Hansı gülbün üzre gonca la'l-i handânunca var Hansı gülzâr içre bir gül açılur hüsnün kimi Hansı Gül bergi leb-i lâl-i dür-ebşânunca var Hansı bâgun var bir nahli kadün teg bâr-ver Hansı nahlün hâsılı sib-i zenahdânunca var Hansı hûnî sen kimi cellâda olmuşdur esîr Hansı cellâdun kılıcı nevk-i müjgânunca var Hansı bezm olmuş münevver bir kadün teg şem'den Hansı şem'ün şu'lesi ruhsâr-ı tâbanunca var Hansı yerde tapılır nisbet sana bir genc-i hüsn Hansı gencün ejderi zülf-i perîşânunca var Hansı gülşen bülbülün derler Fuzûlî sen kimi Hansı bülbül nâlesi feryâd ü efgânunca var Gazel Ney kimi her dem ki bezm-i vaslünı yâd eylerem Tâ nefes vardur kuru cismümde feryâd eylerem Rûz-ı hicrândur sevin ey murg-ı rûhum kim bugün Bu kafesden men seni elbette azâd eylerem Vehm edüp tâ salmaya sen mâha mihrin hiç kim Kime yetsem cevr-ü zulmünden ana dâd eylerem Kan yaşum kılmaz vefâ giryân gözüm isrâfına Munca kim her dem ciğer kanından imdâd eylerem ıncimen her nice kim ağyâr bî-dâd eylese Yâr cevri içün gönül bî-dâda mutâd eylerem Bilmişem bulman visâlinlik bu ümmîd ile Gâh gâh öz hatır-ı nâ-şâdumı şâd eylerem Levh-i âlemden yudum eşk ile Mecnûn adını Ey Fuzûlî men dâhi âlemde bir ad eylerem Gazel Bilmez idüm bilmek ağzun sırrını düşvâr imiş Ağzunı derlerdi yoh dedüklerince var imiş Âciz olmuş yakmağa âhı ile kûhu Kûh-ken Neylesün miskin anun 'ışkı hem ol mikdâar imiş Daşa çekmiş halk içün Ferhâd şîrîn suretin 'Arza kılmış halka mahbûbun 'aceb bî-'ar imiş Ka'be ihrâmına zâhid dediler bel bağladı Eyledüm tahkîk anun bağlanduğı zünhâr imiş 'Ömrlerdir eylerem ahvâl-i dünyâ imtihân Nakd-i 'ömr ü hâsıl-ı dünyâ hemün bir yar imiş Zevk-i dîdârı ile dir-dârun yoh etdüm varumı Devlet-i bâkî ki derler devlet-i dîdâr imiş Dün Fuzûlî 'ârızun görgeç revân tapşurdu cân Lâf edüp derdi ki cânum var emânet-dâr imiş Gazel Kad enâr el-aşk-ı li'l-'uşşâkı minhâci'l-hüdâ Salik-i râh-i hakikat aşka eyler iktida Aşktır ol neş'e-i kâmil kim andandır müdâm Meyde teşvir-i hararet neyde te'sir-i sadâ Vâdi-i vahdet hakikatte makâm-i aşktır Kim müşahhas olmaz ol vadide sultândan geda Eylemez alvet-sarây-i sırr-i vahdet mahremi Âşıkı ma'şuktan ma'şuku âşıktan cüda Ey ki ehl-i aşka söylersen melâmet terkin et Söyle kim mümkin midir tağyîr-i takdîr-i Hudâ Aşk kilki çekti hat levh-i vücûd-i âşıka Kim ola sâbit Hak isbâtında nefy mâ'ada Ey Fuzûli intihâsız zevk buldun aşktan Böyledir her iş ki Hak adiyle kılsan ibtida Aşk derdiyle hoşem el çek ilacımdan tabib! Kılma derman kim, helakim zehri dermanındadır Ol yire varanı eylesun Hak cennetmekan Anın meni her daim şen olasız duada (Alinti)
__________________
Incinsen de Incitme!!
|
Muhabbetci Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler: | Taner (12. March 2009) |
Bookmarks |
Etiketler |
baki, bir, hoş, imiş, kalan, kubbede, sada |
|
|