hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > TARİH > Ehli Kitap > Hrıstiyanlar ve Hristiyanlık

Cevapla
 
Seçenekler Stil
Alt 10. January 2009, 06:31 PM   #1
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.015
Tesekkür: 3.567
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart Hz. İsa tekrar yeryüzüne ne zaman gelecek

Selamun Aleykum! Değerli Kardeşlerim!

Gelelim Hz. İsa’nın ikinci defa gelişiyle ilgili İncil’lerde belirtilmiş belli bir zaman olup olmadığına. İncil’lerde Hz.. İsa’nın tekrar yeryüzüne gelişiyle ilgili 20 civarında ifade vardır. Bu güne kadar bu geliş gerçekleşmediğine göre, acaba verilen geliş tarihinin zamanı daha gelmedi mi yoksa bu zaman çoktan gelip geçti mi? Tabi gelişle ilgili verilen bir zaman varsa ve bu zaman da gelip geçtiği halde, hala gelmediyse ortada önemli bir sorun var demektir. Eğer böyle ise, Hz. İsa’nın ikinci geliş haberlerinin aslı olmadığını ortaya çıkar. Şimdi İncillerde bu konuyu araştıralım. Hz. İsa’nın tekrar yeryüzüne dönüşü hakkında, bizzat kendi ağzından çıkan bir zaman var mı görelim:

“30 “O zaman İnsanoğlu’nun belirtisi gökte görünecek. Yeryüzündeki bütün halklar ağlayıp dövünecek, İnsanoğlu’nun gökteki bulutlar üzerinde büyük güç ve görkemle geldiğini görecekler.

31 Kendisi güçlü bir borazan sesiyle meleklerini gönderecek. Melekler O’nun seçtiklerini göğün bir ucundan öbür ucuna dek, dünyanın dört bucağından toplayacaklar.

32 “İncir ağacından ders alın! Dalları filizlenip yaprakları sürünce, yaz mevsiminin yakın olduğunu anlarsınız.

33 Aynı şekilde, bütün bunların gerçekleştiğini gördüğünüzde bilin ki, İnsanoğlu yakındır, kapıdadır.

34 Size doğrusunu söyleyeyim, bütün bunlar olmadan bu kuşak ortadan kalkmayacak.

35 Yer ve gök ortadan kalkacak, ama benim sözlerim asla ortadan kalkmayacaktır.” (Matta-24)

Makos (13:30) ve Luka’da da (21:32) ayni şeyleri söylemektedir. Yani bu geliş, o anda Hz. İsa’yla beraber yaşayan bazı kimseler, daha dünyadan ayrılmadan gerçekleşecek. Ayrıca Markos İncili’nde kendini tutuklayan baş kahinleri ayni olayla uyarmaktadır:

“61 Ne var ki, İsa susmaya devam etti, hiç yanıt vermedi. Başkâhin O’na yeniden, “Yüce Olan’ın Oğlu Mesih sen misin?” diye sordu.

62 İsa, “Benim” dedi. “Ve sizler, İnsanoğlu’nun Kudretli Olan’ın sağında oturduğunu ve göğün bulutlarıyla geldiğini göreceksiniz.” (Markos-14)

Bu durumda Hz. İsa’nın kendi ağzından tekrar gelişi zamanını çok net öğreniyoruz. Bu geliş zamanının, o anda çevresinde yaşayanların, daha dünyadan ayrılmadan, çok yakın bir dönemde olacağını açıkça bildirmektedir. Pavlus’ta Mektubunda bu konuya yer verip, o anda yaşayanların bunu açıkça göreceğini yazmaktadır:

“16 Rab’bin kendisi, bir emir çağrısıyla, başmeleğin seslenmesiyle, Tanrı’nın borazanıyla gökten inecek. Önce Mesih’e ait ölüler dirilecek.

17 Sonra biz yaşamakta olanlar, hayatta olanlar, onlarla birlikte Rab’bi havada karşılamak üzere bulutlar içinde alınıp götürüleceğiz. Böylece sonsuza dek Rab’le birlikte olacağız.

18 İşte birbirinizi bu sözlerle teselli edin.” (1.Selanikliler-4)

Bu geliş zamanı o kadar net anlaşılmış ki beklenen ziyaretçi gecikince, olay sorgulanmaya başlandı. Pavlus 1. Selaniklilere mektubunda yazdıkları gelişi sorgulayanları, 2. mektubunda, Daniel Kitabı’ndaki kehanetlere atıf yaparak, ortalığı yatıştırmaya çalıştığı gözlenmekte:

“1-2 Rabbimiz İsa Mesih’in gelişine ve O’nunla birlikte olmak üzere toplanmamıza gelince: Kardeşler, size rica ediyoruz, Rab’bin gününün geldiğini ileri süren herhangi bir ruh, bir söz ya da bizden gelmiş gibi gösterilen bir mektup hemen aklınızı karıştırmasın, sizi telaşlandırmasın.

3 Hiç kimse hiçbir şekilde sizi aldatmasın. Çünkü imandan dönüş başlamadıkça, mahvolacak olan o yasa tanımaz adam ortaya çıkmadıkça o gün gelmeyecektir.

4 Bu adam, tanrı diye anılan ya da tapılan her şeye karşı gelerek kendini hepsinden yüce gösterecek, hatta kendisini Tanrı ilan ederek Tanrı’nın Tapınağı’nda oturacaktır.

5 Daha yanınızdayken bunları size söylediğimi hatırlamıyor musunuz?” (2.Selanikliler-2)

Pavlus durumu yatıştırmak için geliş zamanı için ilk söylediği sözlerini görmezden gelir ve günümüzde olduğu gibi olaylara yönelir. Bu işe Hz. İsa’nın Önemli Havarisi, Petrus’ta mektubunun sonundaki ilave ile karıştırılmaktadır. Bu durumun vahametinden kurtulmak için günlerin uzunluğunun değiştirildiğini görmekteyiz:

“3-4 Öncelikle şunu bilmelisiniz: Dünyanın son günlerinde kendi tutkularının ardından giden alaycı kişiler türeyecek. Bunlar, “Rab’bin gelişiyle ilgili vaat ne oldu? Atalarımızın ölümünden beri her şey yaratılışın başlangıcında olduğu gibi duruyor” diyerek alay edecekler.

5 Ne var ki, göklerin çok önceden Tanrı’nın sözüyle var olduğunu, yerin sudan ve su aracılığıyla şekillendiğini bile bile unutuyorlar.

6 O zamanki dünya yine suyla, tufanla mahvolmuştu.

7 Şimdiki yer ve göklerse ateşe verilmek üzere aynı sözle saklanıyor, tanrısızların yargılanarak mahvolacağı güne dek korunuyorlar.

8 Sevgili kardeşlerim, şunu unutmayın ki, Rab’bin gözünde bir gün bin yıl, bin yıl bir gün gibidir.” (2.Petrus-3)

Buradan da geliş için önceden bir zaman verildiği anlaşılmaktadır. Hatta bir zaman belirtilmiş ki, bu zaman dilimi Tanrı’nın yanında farklı olduğu yorumuyla geçiştirilmeye çalışılıyor. Halbuki gerçek böyle değildir. Hz. İsa kendi ağzıyla tekrar gelişinin yakınlığını, kendi zamanında yaşayanların, bir çoğunun ölmeden önce olacağını açıkça vurgular:

“26 İnsan bütün dünyayı kazanıp da canından olursa, bunun kendisine ne yararı olur? İnsan kendi canına karşılık ne verebilir?

27 İnsanoğlu, Babası’nın görkemi içinde melekleriyle gelecek ve herkese, yaptığının karşılığını verecektir.

28 Size doğrusunu söyleyeyim, burada bulunanlar arasında, İnsanoğlu’nun kendi egemenliği içinde gelişini görmeden ölümü tatmayacak olanlar var.” (Matta-16)

“23 Bir kentte size zulmettikleri zaman ötekine kaçın. Size doğrusunu söyleyeyim, İnsanoğlu gelinceye dek İsrail’in bütün kentlerini dolaşmış olmayacaksınız.” (Matta-10)

Her şey çok açık ve tevile gerek kalmayacak kadar anlaşılır olduğu ortada. Yuhanna İncili’nde ise bu gelişin tarihini kestirmek çok kolay. Herhalde bu tarih en uzak ihtimalle M.S.100-120 civarlarında olması gerekir. Çünkü Yuhanna’nın ölüm tarihi en geç bu yıllar arasındadır:

“20 Petrus arkasına döndü, İsa’nın sevdiği öğrencinin kendilerini izlediğini gördü. Bu öğrenci, akşam yemeğinde İsa’nın göğsüne yaslanan ve, “Ya Rab, sana kim ihanet edecek?” diye soran öğrencidir.

21 Petrus onu görünce İsa’ya, “Ya Rab, ya bu ne olacak?” diye sordu.

22 İsa, “Ben gelinceye dek onun yaşamasını istiyorsam, bundan sana ne?” dedi. “Sen ardımdan gel!”

23 Bu yüzden kardeşler arasında o öğrencinin ölmeyeceğine dair bir söylenti çıktı. Ama İsa Petrus’a, “O ölmeyecek” dememişti. Sadece, “Ben gelinceye dek onun yaşamasını istiyorsam, bundan sana ne?” demişti.” (Yuhanna.-21)

Şimdi haklı olarak, Hz. İsa’nın kendi ağzından tekrar yeryüzüne, o anda çevresinde yaşayanların dünyadan ayrılmadan gerçekleşeceği bildiren bu kadar ifade varken, kilise bunları nasıl izah eder diye düşünmektesiniz. Kilise bunları nasıl mı izah etmekte? Bu açıklamaları görmezden gelerek. Bunları görmezden gelen kilise, bakın durumu kurtarmak için, hangi ifadeyi görüyor:

“29 Aynı şekilde, bu olayların gerçekleştiğini gördüğünüzde bilin ki İnsanoğlu yakındır, kapıdadır.

30 Size doğrusunu söyleyeyim, bütün bunlar olmadan bu kuşak ortadan kalkmayacak.

31 Yer ve gök ortadan kalkacak, ama benim sözlerim asla ortadan kalkmayacaktır.”

32 “O günü ve o saati, ne gökteki melekler, ne de Oğul bilir; Baba’dan başka kimse bilmez.

33 Dikkat edin, uyanık kalın, dua edin. Çünkü o anın ne zaman geleceğini bilemezsiniz.” (Markos.-13)

Bu da İncil’de olan bir ifade. Böylece, Hz. İsa’nın kendi ağzından söylediği bir sürü ifadeyle çelişen bu açıklamayı dikkate alarak, bu gelişi hala beklemekteler. Durumu kurtarmak için başka çıkar yolları da yok. Üç İncil’de de Hz. İsa’nın ne zaman geleceği hakkında, kendi ağzıyla söylediği ve hala gerçekleşmediği düşünülen, son bir ifade daha var. Bir de buna bakalım. Şimdi Hz. İsa’nın tekrar yeryüzüne gelişini bizzat kendisi anlatan son ifadeye bakalım:

“24-25 “Ama o günlerde, o sıkıntıdan sonra, ‘Güneş kararacak, Ay ışık vermez olacak, Yıldızlar gökten düşecek, Göksel güçler sarsılacak.’

26 “O zaman İnsanoğlu’nun bulutlar içinde büyük güç ve görkemle geldiğini görecekler.

27 İnsanoğlu o zaman meleklerini gönderecek, seçtiklerini yeryüzünün bir ucundan göğün öbür ucuna dek, dünyanın dört bucağından toplayacak.” (Markos-13)

Buradaki ifadelere göre kimse, Hz. İsa’nın gelişini göreceğiz diye umutlanmasın. Çünkü bu gelişi insanoğlunun görmesine imkan yok. Güneş karardığında, yıldızlar gökten düşmeye başladığında, bilmem yer yüzünde yaşayan bir canlı kalır mı? Burada tanımlanan tam bir kıyamet günü tasviri. Bilmem o günlerde yeryüzünde kıyamet savaşı yapacak bir yer ve insan topluluğu kalır mı? Kalsa bile, herkes can derdine düşüp kıyamet savaşını düşünen olur mu? Şimdi bizim İncil’de gördüğümüz bu gerçekler karşısında, Hıristiyan Dünya acaba ne diyor diye sorulabilir. İşte işin en garip yönü burası. Hıristiyan Dünya bu konuda ciddi tek bir şey söylemiyor. Çünkü bunları görmezden geliyor. Dilimize çevrilmiş en ciddi “Hıristiyan İlahiyatı” kitabının 455-466 sayfaları arasında bu konu genişçe incelenmiş. Ama bu gelişin henüz, daha Hz. İsa’nın zamanındaki nesil ortadan kalkmadan gerçekleşeceğini anlatan İncil satırlarından, tek bir satır bile bahsedilmemektedir. Hatta diğer belirtilerin, hepsinin gerçekleşmiş olduğunu bildikleri ve akla yatkın buldukları itiraf etmektedirler. Artık mızrak çuvala sığmıyor. Bu şunu ispat etmektedir: Her şey gün gibi ortada iken, bir de bu gelişin daha o nesil dünyadan ayrılmadan olacağını kabul ederlerse, İncil’de yazılanların boş çıkacağı ortada. Bu yüzden bütün bu gerçekler görmezden gelinmekte.70

Aslında bu kehanetler konusunda Hıristiyan dünyada da birlik yok. Bu konuda 3 gruba ayrılmış durumdalar. A- Milenyumcular, Post-Milenyumcular ve Pre- Milenyumcular olarak üç farklı yorum vardır. A- Milenyumculara göre bin yıl mecazi bir ifadedir ve dünyada böyle özel bir dönem yaşanmayacaktır. Bu yoruma göre Hz. İsa’nın doğumu ile Şeytan bağlanmış oldu ve bin yıllık egemenlik, ölmüş olanlar Mesih’le birlikte gökte sürmektedir. Mesih sadece yargılamak için tekrar gelecektir. Bunlara göre diriliş, göklerde Rab ile beraber olmaktır ve bedensel değildir. A-Milenyumculara göre imanlı ve imansızların beraber yargı için dirilecekleri bir tek diriliş kalmıştır (Yuhanna-5:28-29). Yani bu gruba göre sıkıntı ve savaş dönemi geçmiştir. Armagedon savaşı beklentileri yoktur. Post-Milenyumcular’a göre, kilise çağının başlamasıyla, İncil bütün uluslara yayılmaya başladı ve insanlar sonunda Tanrı’nın istediği şekilde yaşayacaklar, böylece yeryüzünde bin yıl gibi, mecazi uzun bir zaman süren, bir huzur dönemi yaşanacaktır. Bu zamanın sonunda Mesih insanları yargılamak üzere gelecek. A-Milenyumculardan farkı, bin yıl gibi uzun bir huzur döneminin, yeryüzünde yaşanacak olmasıdır. Bu iki gurup İncil’de anlatılan kehanetlere lafzı olarak bağlı kalmazlar. Üçüncü grup Pre- Milenyumculardır. Bunlara göre özellikle Vahiy Kitabı’nda yazılanlar bir bir gerçekleşecektir. Bunlar da kendi aralarında iki grupturlar. Birincisinde (klasik yorum) sıkıntı ve savaşlar olacak ve sonra Mesih bin yıl huzur dönemi için geri gelecektir. İkincisinde (bunlar gerçek Evanjelikler) Mesih sıkıntı ve savaşlardan önce gelip, Evanjelikleri göğe alıp kurtaracak, sonra Armagedon savaşı ve arkasından bin yıllık huzur dönemi ve sonunda yargı.71 Tabi günümüzde bu son görüş iyice yayılmış durumda. İşte Hıristiyan dünyanın bu konuda yorumu bu. Bu yorumlarla bir yere varılabilir mi iyi düşünelim.

Sanırım konu epeyce aydınlanmaya başlamıştır. Pavlus Hıristiyanlığının neresini tutsanız dökülüyor. Sağlam bir yeri yok. Tevrat konusu böyle, İncil konusu böyle, Hz. İsa’nın Tanrı’lığı böyle, sünnet konusu böyle, çarmıhta ölümü böyle, dirilmesi böyle, göğe çıkması böyle ve sonunda tekrar yeryüzüne gelmesi de böyle olunca, sanırım artık başka söze gerek kalmadı diyebilirsiniz. Kıyamet savaşı korkularınız azalmış olabilir. Buraya kadar ki anlatılanlardan, Tanrı’nın gelecek için böyle bir planı olmadığı sanırım anlaşılmıştır. Tanrı’nın böyle bir planı olmadığını bizler anlamış olabiliriz ama, birileri inatla bu kehanetlerden istifade etmeye çalıştığı da bir gerçek.

Kaynak:İlhan Akkurt(Armagedon Savaşı)
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
dost1 Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
Ali Rıza Borazan (16. June 2009)
Alt 16. June 2009, 05:15 AM   #2
Ali Rıza Borazan
Uzman Üye
 
Ali Rıza Borazan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Feb 2009
Mesajlar: 399
Tesekkür: 59
244 Mesajina 485 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 17
Ali Rıza Borazan will become famous soon enoughAli Rıza Borazan will become famous soon enough
Standart

HAZRETİ İSA PEYGAMBER ÖLDÜ
Kur’an’ın dışında bize hadis diye aktarılan Hıristiyanların uydurdukları bir sözle başlamak istiyorum.
Hz. İsa peygamber ölmedi . O Allah tarafından göğe Yükseltildi Kıyametin sonuna yakın bir zamanda yer yüzüne inecek kırk yıl peygamberlik yapacak fakat kırk gün kadar sürmeyecek,Deccalı öldürecek bütün dünya Müslüman olacak. İnancı bütün İslam toplumlarında sanki Allah tan gelen bir vahiymiş gibi inanmışlar ve .Asırlardır mehdi bekleyip durmuşlardır
Daha önce de Bahsettiğim gibi Kur’an da . Altı kalın çizgilerle çizilmesi gereken ayetlerden biri de Şu İdi
29/57”Her nefis ölümü tadıcıdır.Sonra Bize döndürüleceksiniz.”
3/85”Her nefis Ölümü tadıcıdır.Kıyamet günü ecirleriniz eksiksizce ödenecektir.Kim ateşten uzaklaştırılır cennete sokulursa,Artık O Gerçekten kurtuluşa ermiştir.Dünya hayatı aldatıcı metadan başka bir şey değildir.”
Kur’an’ı kerim iki tip insanın bu kitabı kabul etmeye yanaşmayacağını belirtmektedir. Birincisi kalbi marazlı olanlar. Bunlar makam, mevki, din adamı olanlardan kendi makamlarının elden gideceğinden korktuklarından dolayı doğru olan dini kabullenmek istemezler. Onlar hele din adamları ise din adına sağladıkları menfaatlerin elden gideceğinden korktuklarından Allah’ın ayetlerinden bazılarını gizlerler veya satarlar.
2/174: Allah'ın indirdiği Kitap'tan bir şeyi göz ardı edip saklayanlar ve onunla değeri az (bir şeyi) satın alanlar; onların yedikleri, karınlarında ateşten başkası değildir. Allah kıyamet günü onlarla konuşmaz ve onları arındırmaz. Ve onlar için acı bir azap vardır.
İkinci tip insanlarda beyinleri kirlenmiş olanlardır. Bu tip insanların beyinleri Kur’an’ın dışında zan ve tahminlerle dolu olduğu için Kur’an gibi hakikati kabul etmezler. Bunlara fıtrat dinini, hanif dinini anlatabilmek için önce bu beyinlerdeki yalan yanlış bilgileri çıkaracaksın daha sonra doğru olan bilgileri yerleştireceksin işte Kur’an buna ehli kitap ifadesi kullanıyor. Ve puta tapıcıların hasretlerini taklit ettiklerinden dolayı müşrik ifadesini kullanıyor.
2/135: Dediler ki: "Yahudi veya Hıristiyan olun ki hidayete eresiniz." De ki: "Hayır, (doğru yol) Hanif (muvahhid) olan İbrahim'in dini(dir); O müşriklerden değildi."
İşte bugünkü cemaatlerin meşreplerin, mezheplerin tarikatların gittiği yolla Kur’an’ı kerimin ehli kitap diye bahsettiği Hıristiyanların ve Yahudilerin gittiği yol arasında hiçbir fark yoktur.
9/30: Yahudiler: "Üzeyir Allah'ın oğludur" dediler; Hıristiyanlar da: "Mesih Allah'ın oğludur" dediler. Bu, onların ağızlarıyla söylemeleridir; onlar, bundan önceki inkar edenlerin sözlerini taklit ediyorlar. Allah onları kahretsin; nasıl da çevriliyorlar?
9/31- Onlar, Allah'ı bırakıp bilginlerini ve rahiplerini rabler (ilahlar) edindiler ve Meryem oğlu Mesih'i de. Oysa onlar, tek olan bir İlah'a ibadet etmekten başka bir şeyle emir olunmadılar. O'ndan başka İlah yoktur. O, bunların şirk koştukları şeylerden Yücedir.
Hep aklıma gelen şu ayetin ruhunu özünde taşıyan insanlar ancak doğruyu bulup o yolda yürüyebiliyorlar
2/144: Biz, senin yüzünü çok defa göğe doğru çevirip-durduğunu görüyoruz. Şimdi elbette seni hoşnut olacağın kıbleye çevireceğiz. Artık yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir. Her nerede bulunursanız, yüzünüzü onun yönüne çevirin. Şüphesiz, kendilerine kitap verilenler, tartışmasız bunun Rablerinden bir gerçek (hak) olduğunu elbette bilirler. Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir.
Yaşantımdan örnek olarak bir olay anlatmak istiyorum. Bir tane kardeşimiz geldi, bana dedi ki “amca siz nerelisiniz?” Konyalı mısınız? Dedi bende hayır Anamurluyum dedim. Niye sordunuz dedim. “yüzünüzde bir Konyalı siması gördüm de” dedi. “Konyalı siması nasıl olurmuş?” dedim Müslüman’a yakışır bir sima dedi. Bu sefer ben ona sordum. Siz Müslüman mısınız dedim. O da elhamdûlillah ben Müslüman’ım dedi. Hangi mezheptensiniz dedim “hanifi” dedi. Peki Kur’an okuyor musun? Dedim. Okuyorum dedi. Peki peygamberimiz hangi mezhepten dedim Kur’an’a göre? Hanifi mezhebindendi dedi. Ve verdiği cevaptan dolayı da tedirgin oldu. Belli ki o böyle bir şey duymamış ve kendi verdiği cevapta onu tatmin etmemişti. Ve arkasından ekledim. Hanifi mezhebinin ictihadı Kur’an’ın emri ile çelişse hangisini yaparsın dedim. Öyle deyince şaşırdı ve dedi ki “abi senin mezhebin, partin, cemaatin var mı? Dedi.
Bende dedim ki “benim adım Müslüman ben insanları ne bir mezhebe, ne bir meşrebe, ne de bir cemaate çağırıyorum. Ben insanları Allah’a çağırıyorum.”
41/33: Allah'a çağıran, salih amelde bulunan ve: "Gerçekten ben Müslümanlardanım" diyenden daha güzel sözlü kimdir?
2/2: Bu, kendisinde şüphe olmayan, muttakiler için yol gösterici olan bir Kitap'tır.
Amca sen senin dini bana anlatabilir-misin? Senin Anlattıkların ,Şimdiye kadar benim arayıp da bulamadığım şeyler. Hangi cemaate hangi meşrebe gittiysem cevabı bulunmayan sorularla karşılaştım . Beni tatmin etmedi. Ben şimdi dinimi buldum dedi.
Allah da ondan razı olsun.Bizim üzerimize düşen yükümlülük Allah’ın gönderdiği Kur’an’ı öğrenip,anlayıp anlatmaktır onun üzerine düşen görev de anladığı Kur’an’ı ’kabullenip ve yaşamaktır
Ben de önce insanlara sonrada ben müslümanım diyenlere avazım çıktığı kadar bağırmak istiyorum. Nereden geldiniz nereye gidiyorsunuz, siz öyle başı boş bir hayat sürmek için yaratılmadınız. Sizin her yaptığınız davranışlardan hesaba çekecek olan bir yaratıcınız var. Mutlaka er veya geç bu yapmış olduğunuz iyi veya kötü davranışlardan dolayı hesaba çekileceksiniz Ey Ben müslümanım kitabım Kur’an diyenler.. Allah’ın Gönderdiği O kitabı sevap olsun diye değil anlamak için okuyun. Ve yaşamınızın ölçüsü terazisi o osun siz ondan sorguya çekileceksiniz. Artık masallarla hikayelerle sözden söze gelen sözlerle insanların uydurduğu dini bırakıp Allah ın dinine gelin. O Kitap Allah’ın Gönderdiği içerisinde çelişkisi çarpıklığı olmayan Orijinalliği bu güne kadar korunmuş ve kıyamete kadar da korunacak olan bir kitaptır. O İnsanlığın Dünya hayatında nerde nasıl davranacağını tarif eden her örnekten bir örnek verdiği sahiplenenlerin Dünya hayatındaki en güzel şekilde yaşanacak olan bir hayatın Allah Tarafından çizilmiş bir projesi dir.
Bu Bilgilerden sonra Kur’an’ın Hz.İsa peygamber hakkında söylediklerini aktarmaya devam edelim.
3/55” 55- Hani Allah, İsa'ya demişti ki: "Ey İsa, doğrusu senin hayatına Ben son vereceğim, seni Kendime yükselteceğim, seni inkar edenlerden temizleyeceğim ve sana uyanları kıyamete kadar inkara sapanların üstüne geçireceğim. Sonra dönüşünüz yalnızca Banadır, hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyde aranızda Ben hükmedeceğim."
Daha önce de bahsettiğim gibi Nasıl Her Milletin kullandığı dillerde deyim ,mecaz, gibi edebi sanatlar varsa, Kur’an da da var. Bir kişinin ölmesiyle Kur’an da geçen ”Seninin hayatına ben son vereceğim seni kendime yükselteceğim” İfadesi arasında ne fark vardır. Bununla ilgili bir kıssa aklıma geldi onu sizinle konu ile ilgili olduğu için paylaşmak istiyorum.
Bir gün padişahın atı yere düşüp yuvarlanıyor padişah da atını o kadar seviyormuş ki kimsenin atın öldü demesine tahammül edemeyecek kadar seviyor. Bütün uzman veterinerleri topluyor Atın neyi var bir bakın bakalım sakın öldü filan demeyin ha! Diyor Atıma kim öldü derse onu asacağım diyor. Veterinerlerin bir tanesinin dışında hepsi atı muayene ettikten sonra hayati fonksiyonlarını yitirmiş olduğunu görünce gerçeği gizleyemiyorlar ve atın ölmüş padişahım diyorlar.hepsini asın diyor Bir tanesi geliyor ata su veriyor at içmiyor Ot Veriyor yemiyor Nefesini dinliyor nefes almıyor. Bu Bulgularını padişaha anlatınca Ûlân öldü desene şuna diyor oda ben öldü demedim padişahım onu sen dedin diyor Ve asılmak tan kurtuluyor.
Soruyorum size öldü demeyle, nefes almıyor,yemiyor,içmiyor arasında ne fark vardır.? İkisi de öldü ifadesinde mutabık olduğu halde farklı anlatım sanatı kullanmışlardır.anlatmışlardır.
İşte Allah Kur’an da Hz İsa’nın Ölümünü anlatırken böyle bir sanat kullanarak anlatmıştır.
Bu Olayı Kavrayabilmek için önce zaman kavramını kavramak gerekiyor. Allah’a göre zaman yok Zaman insanlara göredir. Allah Kâinatı Yaratmadan önce zamanda yoktu Kâinatı yaratılmasıyla beraber zaman yaratıldı. Kainatın yok olmasıyla yine zaman ortadan kalkacak tekrar zamansızlık ortaya çıkacak .
İşte cennet ve cehennemin ebedi oluşunun hikmeti budur. Allah Zaman yokken kainatı yaratıyor. Bir zaman dilimi içerisinde Halife olarak yaratılan insanı denemeden geçiriyor ve Tekrar Yeni bir Yaratılışla Yaratıyor Yine ebedi bir hayat başlıyor.
İşte Kur’an İman eden ve Salih amel işleyen kişilerin bu denenme süreci içerisinde Bu Dünya hayatında yaşamaları veya ölmelerini (hayati fonksiyonlarını) yitirmelerine ölüm kelimesini biraz kabaca bir tabir olarak görüyor. Onu Tebrik etme ve taltif etme amacıyla ona ölmedi diri rızıklanıyor ifadesi kullanıyor.
3/169” Allah yolunda öldürülenleri sakın 'ölüler' saymayın. Hayır, onlar, Rableri Katında Diridirler rızıklanmaktadırlar.”.
Önce insanların gerçek anlamda Allah’a göre ölmediğini Dünya üzerinde, Tiyatroda rol alan aktör veya aktirist gibi , Reşit ve akıllı olan herkesin Bir zaman dilimi içerisinde denenip,Hal değiştirerek tekrar zamansızlığa yeni bir yaratılışla yaratılarak devam edecektir Tıpkı Anne karnın
daki çocuk gibi
Anne karnındaki çocuk üç ay oluşum devresi geçirdikten sonra, altı ay fiili olarak canlı bir hayat sürüyor . Günü geldiği zaman Farklı bir ortama. Yeni bir yaşam Biçimiyle karşı karşıya kalmak üzere doğuyor. Artık Onun Anne karnındaki Asalak Olarak yaşama dönemi bitmiş yeni bir Hayatı kendi kendisinin yükleneceği bir hayat dönemine girmiştir. Aynen onun gibi Dünya hayatından ahiret hayatına geçiş de öyledir.
56/35”Gerçek şu ki biz Onları yeni bir inşa ile yarattık.”
İşte insan dünya hayatındaki görevini bitirip. Öldüğü zaman Ahiret hayatı başlamış demektir. Nasıl Anne karnından doğan çocuk geri dönemiyorsa. Ahiret hayatında yeni bir inşa ile yaratılan insanlarda geri dönemeyecekler.Dünyada iken kedilerine gelen elçilerin uyarılarına inanmayanlar Ahiret hayatında ceza ile karşı karşıya kaldıklarında Dünya hayatına tekrar geriye dönmek isteyecekler ama onlardan kabul edilmeyecektir.
32/12Suçlu-günahkarları, Rableri huzurunda başları öne eğilmiş olarak: "Rabbimiz, gördük ve işittik; şimdi bizi (bir kere daha dünyaya) geri çevir, salih bir amelde bulunalım, artık biz gerçekten kesin bilgiyle inananlarız" (diye yalvaracakları zamanı) bir görsen
Kur’an Bu Gerçek olacak olan vakıa İman etmeyenlerin dünyada iken elçiler tarafından uyarıldıkları halde kabul etmeyenlerin Allah tarafından gönderilen vahiylere karşı duyarsız olduklarından dolayı onlara ölü ifadesini kullanmıştır.
? Onların gözleri vardır görmezler Kulakları vardır işitmezler kalpleri de mühürlenmiştir.
Bu Tip insanlar Kur’an da ölü diye Anlatılmıştır.
3/169” Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler saymayın ,Hayır onlar rableri katında diridirler.Rızıklanmaktadırlar”
Eğer bu ayete göre şehitlerin ölmemesini gerçek anlamda anlayacak olursak mezara konduğu zaman kokuşma ve böcekler yeme olayı olmazdı. Buradaki diri ifadesi gerçek anlamında değil mecazi anlamında kullanılmıştır. O bize göre hayati fonksiyonlarını yitirmiş fakat Allah’a göre zaman olayı olmayınca belki de bize göre binlerce yıl sonra dirilmesi olacak olmasına rağmen diridirler ifadesini kullanıyor. Ve cennete gideceklerinden dolayı rızıklanırlar ifadesini kullanıyor.
Şimdi Hz İsa peygamberin ölümü ile ilgili ayetleri tahlil etmeye devam edelim.
4/15- Ve: "Biz, Allah'ın Resulü Meryem oğlu Mesih İsa'yı gerçekten öldürdük" demeleri nedeniyle de (onlara böyle bir ceza verdik.) Oysa onu öldürmediler ve onu asmadılar. Ama onlara (onun) benzeri gösterildi. Gerçekten onun hakkında anlaşmazlığa düşenler, kesin bir şüphe içindedirler. Onların bir zanna uymaktan başka buna ilişkin hiçbir bilgileri yoktur. Onu kesin olarak öldürmediler.”
4/158- Hayır; Allah onu Kendine yükseltti. Allah üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir
Daha önce de bahsettiğimiz gibi Bu Ayetlerde öldürmediler.asmadılar ifadesini kullanırken Mecazi bir anlatım tarzı kullanmıştır. Hz İsa’yı öldürmediler ifadesini kullanırken hayati fonksiyonlarını yitirmemiş anlamında değil O Şehitlerle ilgili ayette bahsettiği gibi diridirler ifadesini kullandığı gibi bu ayette de Öldürmediler kelimesinin karşılığı olarak kendi katına yükseltti ifadesini kullanarak onu tebrik ederek gitmiş olduğu yolun doğruluğunu tasdik ederek onaylıyor.
Burada ölümün benzeri gösterildi ifadesi de O Kâfir ve müşrik olanlar, Allah katında onun ödüllendirilip tebrik edildiğini nereden bilsinler onlara ölüm gibi görülen yerde yatan yemeyen içmeyen nefes almayan anlamında kullanılmıştır. Asıl Önemli olanı O Yerde yatan ceset değil asıl önemli olanı onun geride bıraktığı misyon ve yaşam biçimidir.
Genelde müfessirlerin anlattığı gibi Hz İsa yerine başka biri değil bizzat Hz İsa dır. Eğer o öldürdükleri Hz İsa değil de onun benzeri olan biri olmuş olsaydı onu katımıza yükselttik ifadesi kullanır mıydı?
Neden Hz İsa peygamberin öldüğünü kabullenemiyorlar ki? O Da bir insan değil mi? Allah ın evrene koyduğu yasaya, söylenenler uygun değil mi ? Evrenin yasasında canlılar doğarlar büyürler ve ecelleri öyle yada böyle geldiğinde ölürler.
Dünya hayatı bir denenmedir denenme anında insanlar yanlış yaptıkları zaman hemen onları Allah dünya hayatında cezalandırıvermiyor o cezaları daha önce ayetlerde örneğini verdiğim gibi ahiret alemine erteliyor. Bakınız Kur’an Toplumların peygamberleri öldürdüğünden nasıl bahsediyor.

2/87 - Andolsun, Biz Musa'ya kitabı verdik ve ardından peş peşe elçiler gönderdik. Meryem oğlu İsa'ya da apaçık belgeler verdik ve onu Ruhu'l-Kudüs'le teyit ettik. Demek, size ne zaman bir elçi nefsinizin hoşlanmayacağı bir şeyle gelse, büyüklük taslayarak bir kısmınız onu yalanlayacak, bir kısmınız da onu öldürecek misiniz
Allah Dünya Hayatında zulüm yapsalar bile Cezalandırmayacağını söylüyor.

35/45 Eğer Allah, kazandıkları dolayısıyla insanları (azap ile) yakalayıverecek olsaydı, (yerin) sırtı üzerinde hiçbir canlıyı bırakmazdı, ancak onları, adı konulmuş bir süreye kadar ertelemektedir. Sonunda ecelleri geldiği zaman, artık şüphesiz Allah Kendi kullarını görendir.
Hem de Kıskançlık ve hakka baş kaldırmaları nedeni ile Peygamberlerini öldürdükleri zaman Allah koyduğu yasaları çiğneyerek vaatlerine muhalefet ederek Hz İsa peygamberi onların elinden kurtarıp Mekandan münezzeh olduğu yere alıp götürecek ,bu çelişkili bir anlayıştır. Bu Anlayış Okuyup naklettiğimiz bütün ayetlere ters düşer.
Allah dünya hayatında inananların kitap ve peygamber aracılığı ile bir suflörüdür.Onlara sadece vahyi dinleyenlere ve kabullenenlere suflörlük yapar. Yoksa benim velim Allah tır demeyenlerle perde arkasından konuşur. Onlara dünya hayatında müdahalede bulunmaz . Onlar bu tutum ve davranışlarıyla, kulakları sağır gözleri kör olarak ahiret hayatında ebedi bir ceza olarak cehennemde yerini alır
Eğer Peygamberlerin , Allah tarafından maddi anlamda bir koruması olmuş olsaydı. Hem Peygamberler ölmezdi hem de Hem de öldüremezlerdi Allah’ın Gücü neye yetmez di ki Bir peygamberin öldürülmesini engelliye miyecek,
5/117” "Ben onlara bana emrettiklerinin dışında hiçbir şeyi söylemedim. (O da şuydu 'Benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin.' Onların içinde kaldığım sürece, ben onların üzerinde bir şahidim. Benim (dünya) hayatıma son verdiğinde, üzerlerindeki gözetleyici Sendin. Sen her şeyin üzerine şahid olansın
Kur’an’da ki bir Ayet Kur’an’ın Bütününü oluşturan ayetlerin tümünün özelliklerini yansıtır. Aslında beyinler yalan yanlış bilgilerle kirlenmemiş olsaydı Hz İsa n ın öldüğünü bu ayetten bile anlarlardı.
21/8” Biz onları yemek yemez cesetler kılmadık ve onlar ölümsüz değillerdir.”
21/34” Senden önce hiçbir nefise ölümsüzlüğü vermedik Şimdi sen ölürsen onlar ölümsüz mü kalacak.”
21/35” Her Nefis ölümü tadıcıdır biz sizi hayırla da şerle de deneyerek imtihan ediyoruz.ve bize döndürüleceksiniz.”
İşte bu ayetler Hz. İsa peygamberin öldüğünü ispatlamaktadır.herhalde konu bu açıklamalardan sonra anlaşılmıştır kanaatindeyim.
Bundan sonra gökten Hz. İsa peygamber gelecek de toplumları düzeltecek diye hiç heveslenmesinler ölenler dünyaya tekrar gelmeyecekler.
21/95” Yıkıma uğrattığımız bir ülkeye (tekrar dünya hayatı) imkansız (haram)dır; hiç şüphesiz onlar, (dünyaya) bir daha geri dönmeyeceklerdir”
Gönderen Ali Rıza Borazan zaman: 08:08
29 Ağustos 2008 Cuma
HAZRETİ İSA PEYGAMBER ÖLDÜ
Kur’an’ın dışında bize hadis diye aktarılan Hıristiyanların uydurdukları bir sözle başlamak istiyorum.
Hz. İsa peygamber ölmedi . O Allah tarafından göğe Yükseltildi Kıyametin sonuna yakın bir zamanda yer yüzüne inecek kırk yıl peygamberlik yapacak fakat kırk gün kadar sürmeyecek,Deccalı öldürecek bütün dünya Müslüman olacak. İnancı bütün İslam toplumlarında sanki Allah tan gelen bir vahiymiş gibi inanmışlar ve .Asırlardır mehdi bekleyip durmuşlardır
Daha önce de Bahsettiğim gibi Kur’an da . Altı kalın çizgilerle çizilmesi gereken ayetlerden biri de Şu İdi
29/57”Her nefis ölümü tadıcıdır.Sonra Bize döndürüleceksiniz.”
3/85”Her nefis Ölümü tadıcıdır.Kıyamet günü ecirleriniz eksiksizce ödenecektir.Kim ateşten uzaklaştırılır cennete sokulursa,Artık O Gerçekten kurtuluşa ermiştir.Dünya hayatı aldatıcı metadan başka bir şey değildir.”
Kur’an’ı kerim iki tip insanın bu kitabı kabul etmeye yanaşmayacağını belirtmektedir. Birincisi kalbi marazlı olanlar. Bunlar makam, mevki, din adamı olanlardan kendi makamlarının elden gideceğinden korktuklarından dolayı doğru olan dini kabullenmek istemezler. Onlar hele din adamları ise din adına sağladıkları menfaatlerin elden gideceğinden korktuklarından Allah’ın ayetlerinden bazılarını gizlerler veya satarlar.
2/174: Allah'ın indirdiği Kitap'tan bir şeyi göz ardı edip saklayanlar ve onunla değeri az (bir şeyi) satın alanlar; onların yedikleri, karınlarında ateşten başkası değildir. Allah kıyamet günü onlarla konuşmaz ve onları arındırmaz. Ve onlar için acı bir azap vardır.
İkinci tip insanlarda beyinleri kirlenmiş olanlardır. Bu tip insanların beyinleri Kur’an’ın dışında zan ve tahminlerle dolu olduğu için Kur’an gibi hakikati kabul etmezler. Bunlara fıtrat dinini, hanif dinini anlatabilmek için önce bu beyinlerdeki yalan yanlış bilgileri çıkaracaksın daha sonra doğru olan bilgileri yerleştireceksin işte Kur’an buna ehli kitap ifadesi kullanıyor. Ve puta tapıcıların hasretlerini taklit ettiklerinden dolayı müşrik ifadesini kullanıyor.
2/135: Dediler ki: "Yahudi veya Hıristiyan olun ki hidayete eresiniz." De ki: "Hayır, (doğru yol) Hanif (muvahhid) olan İbrahim'in dini(dir); O müşriklerden değildi."
İşte bugünkü cemaatlerin meşreplerin, mezheplerin tarikatların gittiği yolla Kur’an’ı kerimin ehli kitap diye bahsettiği Hıristiyanların ve Yahudilerin gittiği yol arasında hiçbir fark yoktur.
9/30: Yahudiler: "Üzeyir Allah'ın oğludur" dediler; Hıristiyanlar da: "Mesih Allah'ın oğludur" dediler. Bu, onların ağızlarıyla söylemeleridir; onlar, bundan önceki inkar edenlerin sözlerini taklit ediyorlar. Allah onları kahretsin; nasıl da çevriliyorlar?
9/31- Onlar, Allah'ı bırakıp bilginlerini ve rahiplerini rabler (ilahlar) edindiler ve Meryem oğlu Mesih'i de. Oysa onlar, tek olan bir İlah'a ibadet etmekten başka bir şeyle emir olunmadılar. O'ndan başka İlah yoktur. O, bunların şirk koştukları şeylerden Yücedir.
Hep aklıma gelen şu ayetin ruhunu özünde taşıyan insanlar ancak doğruyu bulup o yolda yürüyebiliyorlar
2/144: Biz, senin yüzünü çok defa göğe doğru çevirip-durduğunu görüyoruz. Şimdi elbette seni hoşnut olacağın kıbleye çevireceğiz. Artık yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir. Her nerede bulunursanız, yüzünüzü onun yönüne çevirin. Şüphesiz, kendilerine kitap verilenler, tartışmasız bunun Rablerinden bir gerçek (hak) olduğunu elbette bilirler. Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir.
Yaşantımdan örnek olarak bir olay anlatmak istiyorum. Bir tane kardeşimiz geldi, bana dedi ki “amca siz nerelisiniz?” Konyalı mısınız? Dedi bende hayır Anamurluyum dedim. Niye sordunuz dedim. “yüzünüzde bir Konyalı siması gördüm de” dedi. “Konyalı siması nasıl olurmuş?” dedim Müslüman’a yakışır bir sima dedi. Bu sefer ben ona sordum. Siz Müslüman mısınız dedim. O da elhamdûlillah ben Müslüman’ım dedi. Hangi mezheptensiniz dedim “hanifi” dedi. Peki Kur’an okuyor musun? Dedim. Okuyorum dedi. Peki peygamberimiz hangi mezhepten dedim Kur’an’a göre? Hanifi mezhebindendi dedi. Ve verdiği cevaptan dolayı da tedirgin oldu. Belli ki o böyle bir şey duymamış ve kendi verdiği cevapta onu tatmin etmemişti. Ve arkasından ekledim. Hanifi mezhebinin ictihadı Kur’an’ın emri ile çelişse hangisini yaparsın dedim. Öyle deyince şaşırdı ve dedi ki “abi senin mezhebin, partin, cemaatin var mı? Dedi.
Bende dedim ki “benim adım Müslüman ben insanları ne bir mezhebe, ne bir meşrebe, ne de bir cemaate çağırıyorum. Ben insanları Allah’a çağırıyorum.”
41/33: Allah'a çağıran, salih amelde bulunan ve: "Gerçekten ben Müslümanlardanım" diyenden daha güzel sözlü kimdir?
2/2: Bu, kendisinde şüphe olmayan, muttakiler için yol gösterici olan bir Kitap'tır.
Amca sen senin dini bana anlatabilir-misin? Senin Anlattıkların ,Şimdiye kadar benim arayıp da bulamadığım şeyler. Hangi cemaate hangi meşrebe gittiysem cevabı bulunmayan sorularla karşılaştım . Beni tatmin etmedi. Ben şimdi dinimi buldum dedi.
Allah da ondan razı olsun.Bizim üzerimize düşen yükümlülük Allah’ın gönderdiği Kur’an’ı öğrenip,anlayıp anlatmaktır onun üzerine düşen görev de anladığı Kur’an’ı ’kabullenip ve yaşamaktır
Ben de önce insanlara sonrada ben müslümanım diyenlere avazım çıktığı kadar bağırmak istiyorum. Nereden geldiniz nereye gidiyorsunuz, siz öyle başı boş bir hayat sürmek için yaratılmadınız. Sizin her yaptığınız davranışlardan hesaba çekecek olan bir yaratıcınız var. Mutlaka er veya geç bu yapmış olduğunuz iyi veya kötü davranışlardan dolayı hesaba çekileceksiniz Ey Ben müslümanım kitabım Kur’an diyenler.. Allah’ın Gönderdiği O kitabı sevap olsun diye değil anlamak için okuyun. Ve yaşamınızın ölçüsü terazisi o osun siz ondan sorguya çekileceksiniz. Artık masallarla hikayelerle sözden söze gelen sözlerle insanların uydurduğu dini bırakıp Allah ın dinine gelin. O Kitap Allah’ın Gönderdiği içerisinde çelişkisi çarpıklığı olmayan Orijinalliği bu güne kadar korunmuş ve kıyamete kadar da korunacak olan bir kitaptır. O İnsanlığın Dünya hayatında nerde nasıl davranacağını tarif eden her örnekten bir örnek verdiği sahiplenenlerin Dünya hayatındaki en güzel şekilde yaşanacak olan bir hayatın Allah Tarafından çizilmiş bir projesi dir.
Bu Bilgilerden sonra Kur’an’ın Hz.İsa peygamber hakkında söylediklerini aktarmaya devam edelim.
3/55” 55- Hani Allah, İsa'ya demişti ki: "Ey İsa, doğrusu senin hayatına Ben son vereceğim, seni Kendime yükselteceğim, seni inkar edenlerden temizleyeceğim ve sana uyanları kıyamete kadar inkara sapanların üstüne geçireceğim. Sonra dönüşünüz yalnızca Banadır, hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyde aranızda Ben hükmedeceğim."
Daha önce de bahsettiğim gibi Nasıl Her Milletin kullandığı dillerde deyim ,mecaz, gibi edebi sanatlar varsa, Kur’an da da var. Bir kişinin ölmesiyle Kur’an da geçen ”Seninin hayatına ben son vereceğim seni kendime yükselteceğim” İfadesi arasında ne fark vardır. Bununla ilgili bir kıssa aklıma geldi onu sizinle konu ile ilgili olduğu için paylaşmak istiyorum.
Bir gün padişahın atı yere düşüp yuvarlanıyor padişah da atını o kadar seviyormuş ki kimsenin atın öldü demesine tahammül edemeyecek kadar seviyor. Bütün uzman veterinerleri topluyor Atın neyi var bir bakın bakalım sakın öldü filan demeyin ha! Diyor Atıma kim öldü derse onu asacağım diyor. Veterinerlerin bir tanesinin dışında hepsi atı muayene ettikten sonra hayati fonksiyonlarını yitirmiş olduğunu görünce gerçeği gizleyemiyorlar ve atın ölmüş padişahım diyorlar.hepsini asın diyor Bir tanesi geliyor ata su veriyor at içmiyor Ot Veriyor yemiyor Nefesini dinliyor nefes almıyor. Bu Bulgularını padişaha anlatınca Ûlân öldü desene şuna diyor oda ben öldü demedim padişahım onu sen dedin diyor Ve asılmak tan kurtuluyor.
Soruyorum size öldü demeyle, nefes almıyor,yemiyor,içmiyor arasında ne fark vardır.? İkisi de öldü ifadesinde mutabık olduğu halde farklı anlatım sanatı kullanmışlardır.anlatmışlardır.
İşte Allah Kur’an da Hz İsa’nın Ölümünü anlatırken böyle bir sanat kullanarak anlatmıştır.
Bu Olayı Kavrayabilmek için önce zaman kavramını kavramak gerekiyor. Allah’a göre zaman yok Zaman insanlara göredir. Allah Kâinatı Yaratmadan önce zamanda yoktu Kâinatı yaratılmasıyla beraber zaman yaratıldı. Kainatın yok olmasıyla yine zaman ortadan kalkacak tekrar zamansızlık ortaya çıkacak .
İşte cennet ve cehennemin ebedi oluşunun hikmeti budur. Allah Zaman yokken kainatı yaratıyor. Bir zaman dilimi içerisinde Halife olarak yaratılan insanı denemeden geçiriyor ve Tekrar Yeni bir Yaratılışla Yaratıyor Yine ebedi bir hayat başlıyor.
İşte Kur’an İman eden ve Salih amel işleyen kişilerin bu denenme süreci içerisinde Bu Dünya hayatında yaşamaları veya ölmelerini (hayati fonksiyonlarını) yitirmelerine ölüm kelimesini biraz kabaca bir tabir olarak görüyor. Onu Tebrik etme ve taltif etme amacıyla ona ölmedi diri rızıklanıyor ifadesi kullanıyor.
3/169” Allah yolunda öldürülenleri sakın 'ölüler' saymayın. Hayır, onlar, Rableri Katında Diridirler rızıklanmaktadırlar.”.
Önce insanların gerçek anlamda Allah’a göre ölmediğini Dünya üzerinde, Tiyatroda rol alan aktör veya aktirist gibi , Reşit ve akıllı olan herkesin Bir zaman dilimi içerisinde denenip,Hal değiştirerek tekrar zamansızlığa yeni bir yaratılışla yaratılarak devam edecektir Tıpkı Anne karnın
daki çocuk gibi
Anne karnındaki çocuk üç ay oluşum devresi geçirdikten sonra, altı ay fiili olarak canlı bir hayat sürüyor . Günü geldiği zaman Farklı bir ortama. Yeni bir yaşam Biçimiyle karşı karşıya kalmak üzere doğuyor. Artık Onun Anne karnındaki Asalak Olarak yaşama dönemi bitmiş yeni bir Hayatı kendi kendisinin yükleneceği bir hayat dönemine girmiştir. Aynen onun gibi Dünya hayatından ahiret hayatına geçiş de öyledir.
56/35”Gerçek şu ki biz Onları yeni bir inşa ile yarattık.”
İşte insan dünya hayatındaki görevini bitirip. Öldüğü zaman Ahiret hayatı başlamış demektir. Nasıl Anne karnından doğan çocuk geri dönemiyorsa. Ahiret hayatında yeni bir inşa ile yaratılan insanlarda geri dönemeyecekler.Dünyada iken kedilerine gelen elçilerin uyarılarına inanmayanlar Ahiret hayatında ceza ile karşı karşıya kaldıklarında Dünya hayatına tekrar geriye dönmek isteyecekler ama onlardan kabul edilmeyecektir.
32/12Suçlu-günahkarları, Rableri huzurunda başları öne eğilmiş olarak: "Rabbimiz, gördük ve işittik; şimdi bizi (bir kere daha dünyaya) geri çevir, salih bir amelde bulunalım, artık biz gerçekten kesin bilgiyle inananlarız" (diye yalvaracakları zamanı) bir görsen
Kur’an Bu Gerçek olacak olan vakıa İman etmeyenlerin dünyada iken elçiler tarafından uyarıldıkları halde kabul etmeyenlerin Allah tarafından gönderilen vahiylere karşı duyarsız olduklarından dolayı onlara ölü ifadesini kullanmıştır.
? Onların gözleri vardır görmezler Kulakları vardır işitmezler kalpleri de mühürlenmiştir.
Bu Tip insanlar Kur’an da ölü diye Anlatılmıştır.
3/169” Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler saymayın ,Hayır onlar rableri katında diridirler.Rızıklanmaktadırlar”
Eğer bu ayete göre şehitlerin ölmemesini gerçek anlamda anlayacak olursak mezara konduğu zaman kokuşma ve böcekler yeme olayı olmazdı. Buradaki diri ifadesi gerçek anlamında değil mecazi anlamında kullanılmıştır. O bize göre hayati fonksiyonlarını yitirmiş fakat Allah’a göre zaman olayı olmayınca belki de bize göre binlerce yıl sonra dirilmesi olacak olmasına rağmen diridirler ifadesini kullanıyor. Ve cennete gideceklerinden dolayı rızıklanırlar ifadesini kullanıyor.
Şimdi Hz İsa peygamberin ölümü ile ilgili ayetleri tahlil etmeye devam edelim.
4/15- Ve: "Biz, Allah'ın Resulü Meryem oğlu Mesih İsa'yı gerçekten öldürdük" demeleri nedeniyle de (onlara böyle bir ceza verdik.) Oysa onu öldürmediler ve onu asmadılar. Ama onlara (onun) benzeri gösterildi. Gerçekten onun hakkında anlaşmazlığa düşenler, kesin bir şüphe içindedirler. Onların bir zanna uymaktan başka buna ilişkin hiçbir bilgileri yoktur. Onu kesin olarak öldürmediler.”
4/158- Hayır; Allah onu Kendine yükseltti. Allah üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir
Daha önce de bahsettiğimiz gibi Bu Ayetlerde öldürmediler.asmadılar ifadesini kullanırken Mecazi bir anlatım tarzı kullanmıştır. Hz İsa’yı öldürmediler ifadesini kullanırken hayati fonksiyonlarını yitirmemiş anlamında değil O Şehitlerle ilgili ayette bahsettiği gibi diridirler ifadesini kullandığı gibi bu ayette de Öldürmediler kelimesinin karşılığı olarak kendi katına yükseltti ifadesini kullanarak onu tebrik ederek gitmiş olduğu yolun doğruluğunu tasdik ederek onaylıyor.
Burada ölümün benzeri gösterildi ifadesi de O Kâfir ve müşrik olanlar, Allah katında onun ödüllendirilip tebrik edildiğini nereden bilsinler onlara ölüm gibi görülen yerde yatan yemeyen içmeyen nefes almayan anlamında kullanılmıştır. Asıl Önemli olanı O Yerde yatan ceset değil asıl önemli olanı onun geride bıraktığı misyon ve yaşam biçimidir.
Genelde müfessirlerin anlattığı gibi Hz İsa yerine başka biri değil bizzat Hz İsa dır. Eğer o öldürdükleri Hz İsa değil de onun benzeri olan biri olmuş olsaydı onu katımıza yükselttik ifadesi kullanır mıydı?
Neden Hz İsa peygamberin öldüğünü kabullenemiyorlar ki? O Da bir insan değil mi? Allah ın evrene koyduğu yasaya, söylenenler uygun değil mi ? Evrenin yasasında canlılar doğarlar büyürler ve ecelleri öyle yada böyle geldiğinde ölürler.
Dünya hayatı bir denenmedir denenme anında insanlar yanlış yaptıkları zaman hemen onları Allah dünya hayatında cezalandırıvermiyor o cezaları daha önce ayetlerde örneğini verdiğim gibi ahiret alemine erteliyor. Bakınız Kur’an Toplumların peygamberleri öldürdüğünden nasıl bahsediyor.

2/87 - Andolsun, Biz Musa'ya kitabı verdik ve ardından peş peşe elçiler gönderdik. Meryem oğlu İsa'ya da apaçık belgeler verdik ve onu Ruhu'l-Kudüs'le teyit ettik. Demek, size ne zaman bir elçi nefsinizin hoşlanmayacağı bir şeyle gelse, büyüklük taslayarak bir kısmınız onu yalanlayacak, bir kısmınız da onu öldürecek misiniz
Allah Dünya Hayatında zulüm yapsalar bile Cezalandırmayacağını söylüyor.

35/45 Eğer Allah, kazandıkları dolayısıyla insanları (azap ile) yakalayıverecek olsaydı, (yerin) sırtı üzerinde hiçbir canlıyı bırakmazdı, ancak onları, adı konulmuş bir süreye kadar ertelemektedir. Sonunda ecelleri geldiği zaman, artık şüphesiz Allah Kendi kullarını görendir.
Hem de Kıskançlık ve hakka baş kaldırmaları nedeni ile Peygamberlerini öldürdükleri zaman Allah koyduğu yasaları çiğneyerek vaatlerine muhalefet ederek Hz İsa peygamberi onların elinden kurtarıp Mekandan münezzeh olduğu yere alıp götürecek ,bu çelişkili bir anlayıştır. Bu Anlayış Okuyup naklettiğimiz bütün ayetlere ters düşer.
Allah dünya hayatında inananların kitap ve peygamber aracılığı ile bir suflörüdür.Onlara sadece vahyi dinleyenlere ve kabullenenlere suflörlük yapar. Yoksa benim velim Allah tır demeyenlerle perde arkasından konuşur. Onlara dünya hayatında müdahalede bulunmaz . Onlar bu tutum ve davranışlarıyla, kulakları sağır gözleri kör olarak ahiret hayatında ebedi bir ceza olarak cehennemde yerini alır
Eğer Peygamberlerin , Allah tarafından maddi anlamda bir koruması olmuş olsaydı. Hem Peygamberler ölmezdi hem de Hem de öldüremezlerdi Allah’ın Gücü neye yetmez di ki Bir peygamberin öldürülmesini engelliye miyecek,
5/117” "Ben onlara bana emrettiklerinin dışında hiçbir şeyi söylemedim. (O da şuydu 'Benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin.' Onların içinde kaldığım sürece, ben onların üzerinde bir şahidim. Benim (dünya) hayatıma son verdiğinde, üzerlerindeki gözetleyici Sendin. Sen her şeyin üzerine şahid olansın
Kur’an’da ki bir Ayet Kur’an’ın Bütününü oluşturan ayetlerin tümünün özelliklerini yansıtır. Aslında beyinler yalan yanlış bilgilerle kirlenmemiş olsaydı Hz İsa n ın öldüğünü bu ayetten bile anlarlardı.
21/8” Biz onları yemek yemez cesetler kılmadık ve onlar ölümsüz değillerdir.”
21/34” Senden önce hiçbir nefise ölümsüzlüğü vermedik Şimdi sen ölürsen onlar ölümsüz mü kalacak.”
21/35” Her Nefis ölümü tadıcıdır biz sizi hayırla da şerle de deneyerek imtihan ediyoruz.ve bize döndürüleceksiniz.”
İşte bu ayetler Hz. İsa peygamberin öldüğünü ispatlamaktadır.herhalde konu bu açıklamalardan sonra anlaşılmıştır kanaatindeyim.
Bundan sonra gökten Hz. İsa peygamber gelecek de toplumları düzeltecek diye hiç heveslenmesinler ölenler dünyaya tekrar gelmeyecekler.
21/95” Yıkıma uğrattığımız bir ülkeye (tekrar dünya hayatı) imkansız (haram)dır; hiç şüphesiz onlar, (dünyaya) bir daha geri dönmeyeceklerdir”
Gönderen Ali Rıza Borazan
Ali Rıza Borazan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Ali Rıza Borazan Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 2 Kisi:
dost1 (17. June 2009), ÖmerFurkan (17. June 2009)
Cevapla

Bookmarks

Etiketler
gelecek, tekrar, yeryüzüne, İsa, zaman


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 02:25 PM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam