hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > İMAN > Kitaplar'a İman

Cevapla
 
Seçenekler Stil
Alt 4. September 2013, 08:42 PM   #1
galipyetkin
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2011
Mesajlar: 1.458
Tesekkür: 105
574 Mesajina 958 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
galipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud of
Standart önceki kitaplara inan. Anlamı ve kapsmı

ÖNCEKİ KİTAPLARA İNANMANIN ANLAMI VE KAPSAMI NEDİR?

Gerçekten insanoğlunda tuhaflıklar vardır. Her dinin bir amentüsü vardır. Bunların arasında önceki peygamberlerin kitap getirdiklerine ve getirdikleri kitaplara inanmak vardır. Dikkat edelim Mushaflara değil, KİTAPLARA iman dine imanın koşullarından birisidir. Eğer Mushaf deseydi, iki kapak arasında mücerret bir şeye bir isme inanarak geçiştirilirdi. Ama söz konusu olan kitaptır. Kitaba inanmak ise onu okuyarak edinilen fikre göre inanıp,inanmama kararı vermektir. Örneğin; "Ben İsa’nın hak peygamber olduğuna ve incil İsimli bir kitap getirdiğine inanıyorum" dedin. İş burada bitecek mi? Getir İsa kitabını bana veya onun kitabını okudun mu, bana da anlat bakalım biz amentüyle birlikte neyi kabul etmişiz bir görelin deseler, yüzlerce kitaptan beşe indirilen bu yeni ahit kitaplarından Barnabas’ı mı, Matta’yı mı, Markosu mu, Luka’yı mı, Yuhanna’yı mı?
Daha Kuran’ın ikinci suresinin ilk beş ayetinde Allah, felaha erenlerin ve kurtuluşa ereceklerin tanımını yaparken şöyle der. Bu güzel ayetlerin sadece meallerini yazarak hatırlatmak çok önemlidir. Şöyle ki;

“ Elif lam mim. İşte sana o kitap. Kuşku, çelişme, tutarsızlık yok onda. Takvaya sarılanlar için bir kılavuzdur o. Ki onlar gayba inanırlar. Salâtı ikâme ederler. Ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden başkalarını nafakalandıranlardır. Hem sana vahiy edilene, hem de senden önce vahyi edilenlere inananlardır onlar. Ahireti gereğince kavrayıp anlayanlar da onlardır. İşte bunlardır, ‘Rablerinden bir hidayet üzerinde olanlar, işte bunlardır gerçek anlamda kurtuluş umanlar “

Burada ki anlatımı açıklamak çok sayfa tutacağından, biz bunları madde madde özetleyelim. Şöyle ki,

1- Beklenen ve takva dışındaki ubudiyetin makbul olmadığını bir kez daha şek ve şüpheye yer vermeyecek şekilde yeniden vahyedildiği bir kitaptır deniliyor.

2- Bu kitapta, ne Neshedilecek, ne de aksi iddia edilerek hükümsüz kılınacak, görmezden gelinerek askıya alınacak hükümler yoktur deniliyor. Onun yorumunda da sakın çelişkili sonuçlara varmayın deniliyor.

3- Doğru ubudiyetin şartları şöyle sıralanıyor.

a- Gayba inanırlar. Yani göreceli şeylerle kalmayıp, görgücüde olmayıp, daha üstün bir âlemin varlığı ve izafi şeylerin bâki olmayıp, aşkın bir âlemin asıl olduğunu ve ulûhiyetin oraya yöneltilmesini şek ve şüphe duymadan kabul etmek. Selam ona İsa’nın deyimi ile “Melekût” âlemi. İlahlık ve Rablik yetkisinin sadece O’nda olduğunu bilip, öyle inanıp ona göre davranmaktır. Yeryüzünde de yine Melekût’a takva, vera, züht üzere bağlı ( Hak şeriat) sisteminin kurulup gayb âleminin isteğine göre yaşamayı şart koşuyor.

b- Ayrıca cari/geçerli olan inanç ve göreceli gerçekliğin reddi ile bu Âleme inanıldığını kanıtlayacak bir yaşantının sunulması isteniyor. En Başta da idealiteyi aramak şart koşuluyor. Yani cari ve revaçta(geçerli) olanın dışında, Âlemlerin rabbi tarafından insanlar için takva ve veraya dayalı ve kurulmasından kaçınılan insaniyete dayalı henüz gaybda bulunan o sistemin kurulup, öyle yaşanmasına ütopya demeyip, dört elle sarılanlar olunmasını tavsiye ediyor. Bu ise, Melekût’a inanmak ve ona bağlı olarak yaşamanın kavramsal özeti olan, Salât-salavat inanç, ihtiram üzere dua ederek Salat’ın bir bölümünü, Mescid El haram veya havra veya manastır yaşam anlayışı içersinde insanlarla en üst düzeyde dayanışmalı toplumu oluşturmaktır. Bunu gayb âleminden çekip alarak, cari ve yanlış olan sistemlerin yerine oturtmaktır. Kıbleyi buraya yöneltmek istenmektedir. İşte bunlara "salâtı ikâme edenler" denilir.

c- İnfak edilmemiş bir insan bırakmayarak, onların infakını temin etmenin gayba inanmanın, gaip olan o sosyo ekonomik davranışın ( Nahl–71 ve Bakara 219/2 şartlarını yerine getirerek) tam hakkını vererek muhtacı itidal seviyesine yükseltecek miktarda nafakanın ödenmesi, yüzdelik verilenleri infak etmiş sayılmayacak derece az bir şeyle mahrum edip kaytarmayarak, kendi infakı derecesinde nafakalandırma ve bunun için hangi sistemin gayptan çekilip alınması gerekirse, onu alıp işlerlik kazandırmak. Herkesi kendi seviyende nafakalandırmanın en sağlam ve en kolay yolu ise muttakiler kollektivizmini kurmaktır. Bu ise, Salâvat sistemini kurup öylece, o “minval” üzere nafakalandırmaktır. Diğer anlamı da, Allah emrine uymanın en güzel biçimi, adil olmak ve İnsanlara rahmet gözü ile bakmanın, barış ve esenliğin tek doğru yoludur. Buna ise kısaca Doğruluk denilir.

4-Resul-Nebiler tarafından Allah’ın vahy gönderme sünneti olduğuna, bunun için de en başta Selam ona Muhammed ile gönderilene ve Allah’ın daha öncede böyle vahy ve nebiler gönderdiğine, sünnetinin bu olduğuna inanacak. Şöyle ki;

d- Birinci şart, mutlaka Kuran Allah tarafındandır. Selam ona Muhammed, Allah elçisidir. Kuran onun aracılığı ile tebliğ edilmiştir ve en son hükmü ile amel edilecek ve Allah tarafından ubudiyeti makbul olacak hak din budur. Hak din yeniden vaaz edilmiş ve eski kitapların meriyeti hükümden düşmüştür inancına sahip olacak.

e- Eski çağları hatırlayın. Bilhassa eski Yunana bir göz atalım. Onun batıl dininde Resul-Nebi kavram ve kurumu ve buna inanç yoktur. Onun yerine kâhin ve kahineler vardır. Bu ise, Allah kitap göndermez, Resul- Nebi diye bir kurum yoktur inancında inat ve ısrar etmektedirler. Dikkat edin, Hıristiyan İlahiyatına, onlar, Selam ona İsa’ya dahi bu eski yunan inancına uygun bir isimle isimlendirmiş ve “Christo” demişlerdir. Onun anlamı ise “Apollon kâhinidir”. Oysa Allah vahileri kehanet değil, vahydir.

f- Oysa Allah Yüce Kuran da, kehaneti ret eder ve kendisinin diri ve kayyım olup, insanlara doğru yolu göstermek için yine oların cinsinden ve içlerinden Resul-Nebiler göndermeye, eski kitapları yürürlükten kaldırıp, tashih edip, tadil edip, Neshedip yenisini göndermeye haklı ve yetkili olduğunu, kâhinliğin meşru olmadığını, vahileri ise, ya perde arkasından (Mahiyetini Allah bilir) ya da Nebi diye seçtiği insanlara ilettiğini söyler. Demek ki, kurtuluşa erenler şunlardır… Kuran’ın vahyi olduğuna, Resul ve Nebilik kurumunun Allah tarafından ihdas edildiğine, sünnetin bu şekilde olduğuna inanmak ve bu şartlara uyularak gelen son vahyinin inanılıp ve amel edilecek bir kitap olduğunu, takva üzere şeksiz ve şüphesiz bir imanın ancak İslam sayılıp, buna göre ubudiyetin Allah tarafından kabul edileceğine kesinlikle inanıp, o yola girmek gerektiği ilk şarttır 4. ayette.

g- Bunun ardından da doğal olarak, Kuran ilk vahy değildir. Allah sünneti ezelden beri böyledir. Âdemden sonra gelen din ihyacılarının hep emri Allah’tan alıp, onun emirlerini tebliğ ettiklerini akıl ve kabul edip buna inanmaktır. Örneğin, Nuh bir kâhin değil, Musa bir kâhin değil, İsa bir kâhin değildir. Allah’tan aldıklarını getirip tebliğ etmişler, ne kâhinlik yapmış, ne de kendi fikirlerini din yapmışlardır inancını taşımak. Bu anlayış ise, şu açılardan gereklidir. Kimse, Kuran ve vahyediliş şekline “Eski köye yeni adet mi çıktı” demesinler. Sünnetullah budur bilsinler. Bundan başka, son kitaba inanalar, sade bize gelen vahydir, ilk defa bu sistem yürürlüğe sokulmuştur; önceki kitaplar birileri tarafından kehanetle ilhamla v.s ile yazılmıştır deyip hüsnü kuruntu yapmasınlar. Allah Melekûtun sahibi ve tarih boyu birçok defa eski vahileri nesih, tashih ve tasdik ederek yenisi gönderip, işte son emrim budur, buna inanın demiştir. Buna inanıp öyle bir inanca sahip olmaktır. Önceki kitaplara inanmak, öncelikli olarak budur. Buna inanmaktır. Yoksa onların hükmü ile amel edilmesi için değildir. Amel edilecek şeyler bütün detayları ile din olarak Allah’ın razı olduğu Kuran dinidir. Bir hukukçunun kitaplığında eski kanunlar inkâr edilmez, ama arşivdeki yerlerinde durur, onlar geçerli olmadığı için sadece bilgi edinmek kabilinden hıfzedilir.

h-Peki, bu kitaplara da halen mevcut hükümlerden hangisine son ümmet içerik olarak inancı ile bağdaştırıp, halen bunların nesh ve tashih edilmediğini kabul edecektir sorusu önemlidir. Çünkü Allah, imanın ve amelin yeni kitaba göre olmayanını kabul etmez. Ama ileriki ayetlerde görüleceği gibi, birde tasdik konusu vardır. Resullerin gelip, yürürlükten kaldırırken eski vahyinin ve ihtilafa düşenlerin bazı inanç ve amellerini tasdik etmiştir. Bazısı tashih (Düzeltmiş) bazısını nesh ederek yürürlükten kaldırmış, daha güzeli ile değiştirmiştir. Zaten inanmanın ilk ve önemli anlamını söyledik. Allah vahyi gönderir, eskiden beri sünneti budur, ilk vahyi bize gelmemiştir, önceki dinler de bir vahy idi, Allah bazı sebeplerden dolayı yeniden tebliğ etti hususunu bilmek, kâhinlik yoktur ilkesine inanmaktır… Vahy sistemi geçerlidir. İsa Apollon kâhini değil, hak resullerdendir. Musa ve diğerleri de öyledir. Bunu bilmek, hüsnü kuruntuya kapılmamaktır.

İ-Ahirete inanmanın, yani dünyadaki, fikir, inanç ve fiillerinden dolayı hesaba çekilecek olmanın bilincinde olmanın şartların ne olduğu çok güzel bir şekilde sunulmuştur. Allah indinde makbul din olan ve ismi İslam olan dinin tarif ve tanımı da budur. Doğru inanç ve ta’zim ve ta’zizle Allah’a layık bir hürmetle dua şükür görevini yerine getirerek adil olmak. Allah hakkını Kıst üzere Allah’a vermek. Yine sadece insanlar arası barış ve esenliğin tesisi için tek yol ve çare olan hak din sosyo ekonomi politiğini ayağa kaldırarak, adaleti ve rahmeti cari bozuk düzenin yerine ikâme etmektir. Önceki dinlerde bu esaslar üzerine kurulmuşken, yozlaşmaları nedeni yürürlükten kaldırılmış ve hak din bütün kurum ve kuruluşları ile yeniden tebliğ edilmiştir. Onun için en son vahy hem dünya ve Ahiret saadetini sağlayacak, fikir, inanç ve amellerin en mükemmelini mufassal bir şekilde düzenlemiş ve hem de, son vahy olması itibarı ile onun tebliğinden sonra ona inanmak ve ona göre amel etmek dışında eski ve yozlaşmış dinlerin hiç birisinin kabul edilmeyeceği kesin bir dille burada ortaya konulmuştur. Ahirete inanmak ve o kaygıyı taşımanın kuru bir söz olmayıp, bu şartlara göre yaşayanların ancak oradan ümitli olabilecekleri de kesin bir dinle ortaya konulmuştur.

Kitaplara inanıp tasdik etmenin başka ayetlerde tekrarlanan benzerlerinden bir örnek daha vererek, daha sonra, Kuran’ın hiçbir kitaba muhtaç olmayacak kapsamda olduğunu, dinde tebliği gerekli olan dinin emri ve kötünün neyhi için gerekli olan dokümanları en iyi şekilde verdiği, mufassal/detaylı olduğunu göreceğiz. Bunu gerekçesiz sunmayıp, fenalığı da tanımladığı, iyiliği de tanımladığı ortaya konulacaktır. Sonra da Resullerin tasdiklerinin neyi içerdiği ve neyi içermesi gerektiğini bir örnekle ortaya koyup, Müslüman’ı da, önceki kitaplara inanmanın kapsamında yarım kalan hususu ortaya koyacağız. Bunun Resullerin tasdik ettiğinden fazlası olmadığını ortaya koyacağız. Kuran ve Kuran ehli bilim açısından önceki kitaplara muhtaç mıdır?

Kuran ehline iki amaç için önceki kitaplara inanması, inanması içinde okuması emredilmiştir. Bunlardan birisi bütün peygamberlere ve kitaplara inanmanın hükmü elbette ki onların dikkatle incelenmesini gerektirir. Yani onlarla amel edip, Kuranı görmezden gelmek için değil, Kuran emrettiği için onların tetkik edilerek bahsedilen kitap olup olmadığına iyice kanaat getirdikten sonra hangi içeriğin kabul ve hangisinin ret edileceği konusunda uzmanlaşıp öyle yapmak gerekir. İkinci sebep de şudur. Her ilim için bir başlangıç vardır. Eğer ilk zamanlar ve gelişim kültürü bilinmez ise, içinde bulunulan zamanı anlamak çok zordur. Bunun için Kuran’ı daha iyi ve daha çabuk anlayabilmek için önceki ümmet ve milletlerin ilahiyat kültürünü çok iyi bilmek gerekir. Demek ki Müslüman’ın elindeki kitabın mufassal ve mükemmel olması, din kültürü edinmemesini ve eski kitaplara inanmamasını gerektirmez. Aksine bu iki sebepten dolayı önceki kitaplar okunmalı hem de el altında bulundurulmalıdır.

Bu açıklanan iki sebebin dışında iman ve amel için bir muhtaçlık söz konusu değildir. Kuran sahibi son ümmet buna asla muhtaç değildir. Hem yeni vahyi doğruluk rehberi, hem de çok mufassaldır. Yine bunu haber veren birçok ayetten yalnız bir tanesine değineceğiz. Seçtiğimiz bu ayet İsra suresi 41. ayettir, burada gerçekten kaçıp, onunla yüzleşmek istemeyenleri de haber vermektedir. Eski kitaplara göre amel edenler de, Kuran’ı devre dışı bırakanlar da bu ayetin kapsamına girenlerdir. Ne güzel demiştir Merhum Mehmet Akif bu kurandan kaçanlara : “ … Asrın idrakine söyletmeliyiz kuranı…”

Önce ayeti koyalım ortaya, sonra söyleyeceklerimizi söyleyelim. İsra suresi Ayet 41 basit anlamı şöyledir.

“Biz gerçeği Kuran da türlü biçimlerde ifade ettik ki, düşünüp anlayabilsinler. Fakat bu onların sadece kaçışlarını artırdı”

Bu ayet bize üç önemli mesaj verir.

1- Yürürlükten kaldırılan dinlerin mensuplarının Kuran’dan kaçışları, onun çok açık ve mufassal(detaylı-etraflı) olarak eğri ve doğruyu ortayla koyuşundan ürktükleri için batıla devam etmelerini anlatır.

2-İslam tarihi ve islâm, takva dininden fetva dinine dönüştürülüp aristokrasiye, feodalizme payanda edilmiştir.Takva, vera ve züht üzerine Menasik’i olan dinin, Kuran’dan ayrıştırılıp saptırıldığını gördük. Bunu hem muttakilerin yorumuna karşı savaş açarak yaptıkları, hem de, "demiş", "yapmış" gibi uyduruk sözlerle ve fetvalarla Kuran dışı sözlerle bozduklarını gördük. Mehmet Akif bu tavra serzenişte bulunuyor. Kur'an’a Emevi idrakini, feodalizmin, aristokrasinin idrakini söyletmekten de, Kuran dışında kaynaklar ihdas edip, hak dini batıl din amellerine çevirmeye de baş kaldırıyor. O bir yeniden yapılanmaya çağrıda bulunuyor. Ama onlar, Resulullah’ın emri de olan tecdide yanaşmıyorlar. Daha çok fanatik, daha çok muhafazakâr bir çizgiyi muhafaza etmeye sığınıyorlar. Çünkü hak ve batılın mufassal bir şekilde tanım ve tarifinin yapıldığı kitaptan kaçıyorlar. Allah’ın hakkını layığı ile vererek adalet yapmaktan kaçıyorlar. Yine Melekût’a tam boyun eğerek, insanların haklarını insanlara kıst üzere iade etme anlamındaki adalet, kıst, nısfet, Ensar ve iysardan kaçıyorlar. Oysa kuran Furkan’dır. Tefrikanın zıttıdır.

3-Yürürlükten kaldırılan dinlerde inatla kalanlar, batılı sürdürenler de aynı psikoloji içersinde çıkarlarını, egolarını korumak için, bu son ve evrensel gerçeğin tebliğine kulak asmak ve buna inanıp bununla amel ederek Ahiretlerini düşünmek yerine, dünyeviliği, Materyalizmi ( Madde bağımlılığını) baş tacı etmişlerdir. Çünkü gerçekle yüzleşmek ve “Sıdk” üzere menasikten kaçmaktadırlar.

Oysa İbrahim’in sığındığı Menasik(ibadet ve kuralları) yer ve sisteminin, “Melak-ı sadak” olduğunu bilmelerine ve en eski ihtilafın bunu kabul edenlerle, buna isyan eden Aristokratların ayrılık esasına dayalı ferdiyetçilik itirazları olduğunu, her peygamberin eski dinden sadece ontolojik(varlıkbilimsel) vahdeti(birliği) ve sadık dostlar yaşam biçiminin Menasik(ibadet kuralı) yapıldığı İtikad ve uygulamaları tasdik edip, diğerini kınamaya geldiğini bildikleri halde, işte Kuran bu iki hususu tasdik etti. Önceki kitaplarda tasdik edilen husus sadece Salavat olarak özetlenen ve Bakara suresinde sayılan hususlardır. Kuran bunu kaçınılmaz bilgi ve delillerle ortaya koyduğu ve kaçacak yer bırakmadığı için Kur'an'dan kaçmaktadırlar. "Gayrı Müslim" de bunun için, “Müslim de” bunun için kaçmaktadır. Çünkü kibirleri eşitliği kabullenmelerini önünde dağlar gibi engeldir. Bunun içindir ki tarih boyu kötü kalpliler ya şirk koşarak, ya da sosyo ekonomi politik ilkeleri bozarak doğruluktan firar ederek firavunlaşmışlardır.
Blogçu.com 'dan saygılarımla.
Galip Yetkin.

Konu galipyetkin tarafından (8. September 2013 Saat 06:05 PM ) değiştirilmiştir.
galipyetkin isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
galipyetkin Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
dost1 (5. September 2013)
Cevapla

Bookmarks

Etiketler
anlamı, inan, kapsmı, kitaplara, önceki


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 11:47 PM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam