hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > İMAN > İman ve mü’minler > Anlaşmazlık,Ayrılık ve Ayrılmış grub

Cevapla
 
Seçenekler Stil
Alt 18. October 2012, 10:42 PM   #1
aorskaya
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Aug 2009
Mesajlar: 933
Tesekkür: 110
268 Mesajina 414 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 16
aorskaya will become famous soon enoughaorskaya will become famous soon enough
Standart Dinde ihtilaf rahmet midir yoksa cinayet midir?

Alıntı:
DİNDE İHTİLAF RAHMET MİDİR YOKSA CİNAYET MİDİR?

Kur’ana rağmen “ümmetin ihtilafı rahmettir” rivayetiyle Allah Resulüne iftira edenler acaba kıyamet gününde ne cevap verecekler. (1) Bu gün İslam ülkelerinde oluk gibi akan kanların vebalı bunu savunanların boynunda değil midir.(2) Rabbimizin bu kadar ikazlarına rağmen bu yalanı din kuralı haline getirenler bu gün onun belasını çekmektedirler.(3)
Allah'ın selamı üzerinize olsun.


1-Kur’ana rağmen “ümmetin ihtilafı rahmettir” rivayetiyle Allah Resulüne iftira edenler acaba kıyamet gününde ne cevap verecekler.

Bu sözü, bu uyduruk rivayeti, imansız yada münafık biri (büyük ihtimalle de yahudi din satıcıları) olan şeytan dostu bir kimse islama sokmaya çalışmıştır. Ancak, bu söz islama hiç bir şekilde giremezse de, islam diye atalar dini yaşayanların dinine çok başarılı giriş yapmıştır.

Bu rivayeti uyduranlar, bu iftiracılar; kuranda örneği olduğu üzere hesap gününde; "şüphesin biz zalimlermişiz, tekrar dünyaya dönüp müslüman olarak yaşamak istiyoruz" şeklinde söyleyecekler, istekte bulunacaklardır. Ama, istekleri kabul edilmeyerek ebedi cehenneme nuyur edileceklerdir.


2- Bu gün İslam ülkelerinde oluk gibi akan kanların vebalı bunu savunanların boynunda değil midir.
Akan kanlarında, giden canlarında, duran kanlarında, duran canlarında vebalı, sadece bu uyduruk rivayeti çıkaranların değil, başta, kendini müslüman alimi diye gösteren ve çok küçük dünya menfaatleri için, rivayeti uyduranlardan daha çok sahip çıkan, savunan, ve müslümanlara bunu kabul ettirmeye, din diye yaşatmaya çalışanların boynundadır.

Yine bu uyduruk sözlere, aklını kullanmadan kanan ve buna inanan tembel müslümanlarında boynundadır. Hatta, müslümanlar bana göre, bu uyduruk rivayete inanıp savunuculuğunu yapmakla belki bunu uyduranlardan daha da zarardadırlar.

Çünkü, bunu uydurup, islama sokmaya çalışan imansızlar, bunun karşılığında çok büyük dünya menfaatleri elde edebilirken, bizim kendine müslüman alimi diyen zalimlerimiz ise, zavalılarımız ise, belkide saadece maaşları, ücretleri kadar bir dünya menfaati için dini satmış olmaktadırlar.

Şimdi, görüldüğü üzere, imansız hiç değilse dünya çıkarı bakımından bizim akılsız ve imansız konumuna düşen kimsemizden daha kazançlı değilmi? Bu kadar kazanç için ahiret satılırmı? Onlar hiç değilse kendileri zaten ahirete inanmadıkları halde sizin katlarınızı kazanırken, siz inanıyorum dediğiniz halde, dünya çıkarına nasıl ahireti değişirsiniz.


3- Rabbimizin bu kadar ikazlarına rağmen bu yalanı din kuralı haline getirenler bu gün onun belasını çekmektedirler

Bunlar zaten, ciddi olarak ahireti algılayıp, ahirete iman edebilselerdi, bunu yapamazlardı.

Ama, bunlar;

a- Ahirette şefaatla kurtarılacaklarına, peygamberimizn torpil yapacağına inanmak isteyen düşüncesizlerimizdir.
b- "kalbinde zerre iman olan biri, cezasını çektikten sonra cehennemden çıkıp cennete gidecektir" yalanına inanan, imanın ne olduğunu bilmeyen cahillerimizdir.

Bu nedenle, bunlar bu gün bu belayı çekmiyorlar, farkında değiller, umurlarında değil.

Bunun belasını çekenler, samimi, akıllı, bilinçli, kurana göre yaşamayı becerebilmiş müslüman kardeşlerimiz çekiyorlar. Yoksa onlar sadece görünüşte çekiyor olabilirler ama gerçekte onları çok acıtmıyor.

Ancak; hesap gününden sonra onlar çekmeye başlayacak... Ama, şu an bunu da bilmediklerinden rahatlar...

İşin garibi, ikaz edenleri dinlemiyorlar, kızıyorlar, rahatsız oluyorlar, rahatlarını bozdurmakta istemiyorlar...

İnşallah çok geçmeden gerçekleri görüp, kuran merkezinde toplanarak yaşamaları mümkün olur.


saygılarımla
aorskaya

Not: Dini kaynağından anlama da kolayca anlaşılır olmasına rağmen, rabbimizin ayetlerini bilmece, bulmacalara dönüştürerek, dinin doğru anlaşılıp, doğru yaşanmasında başka bir ayrışma yaratan ve kendini ön plana çıkarma gayretinde olanları daha sonra ele almayı düşünüyorum.

Konu aorskaya tarafından (18. October 2012 Saat 10:46 PM ) değiştirilmiştir.
aorskaya isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 19. October 2012, 06:01 AM   #2
pramid
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2010
Mesajlar: 764
Tesekkür: 191
507 Mesajina 1.128 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
pramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud of
Standart

Dini, “terimlere / kavramlara ” hapsetmiş ezberci düşünce yapımızı bir tarafa bırakarak, terimlerin, kavramların işlevine bakacak olursak, Rabbi birlemenin / tevhidin aslında koşulsuz inanılıp teslim olunan “kutsalı” birlemek olduğunu görürüz.

Ortalama bilgi birikimine sahip herhangi bir insana “Kuşlar ne diye yaratılmıştır, onları diğer canlılardan ayıran en bariz özellik nedir” diye sorsanız, “uçmasıdır” yanıtını alırsınız. Bunun gibi balıklar yüzsün diye, arı bal yapsın diye yaratılmıştır.

Temsilen, uçmak kuşların, yüzmek balıkların ayırd edici vasfıdır. Her canlı için bunun gibi yüzlerce vasıf sayabiliriz.

Peki insanın ayırd edici vasfı nedir ?

Kuşları uçsun, balıkları yüzsün diye yaratmış olan O üstün Kudret sahibi Yaratıcı insanı ne için yaratmış olabilir ? Tüm yaratılmışlar içinde insanın ayırt edici vasfı nedir ? Alelade sohbetlerimizin övünç kelimesi, övünç cümlesidir “Eşrefi Mahlukat / yaratılmışların en şereflisi” olmak…

Düşünen, irade sahibi varlık olmak.

Kuşların dizi dizi uçmasını “salat / görev / anlaşmanın, ahdin, yaratışın gereğini yerine getirme” olarak tanımlayan Kuran’a göre insan için “düşünmek” de bir görev, bir din / yol, yordam olsa gerektir.

Onun için, “Soru sormak aklın dindarlığıdır” diyor bir söyleyen…

Ne güzel söylüyor…

Uçsun diye yaratılan kuşların uçmaması, yüzsün diye yaratılan balıkların yüzmemesi ne menem bir şeyse, düşünsün, akletsin diye yaratılan insanın düşünmemesi de öyle garip / yaratışa ters bir durumdur.

Peki insan nasıl olur da düşünmez ? Düşünmeyen insan mı olur ?

Bir şeyi sorgulamasız kabul ile ona teslim olan, o şey hakkında düşünmemiş, onu kutsal kabul etmiştir.

İşte tevhit, sorgulamaksızın kabul edilen “kutsal”ı teke, tek kaynağa indirir. Bilgi kaynağını da, melekut alemini de

İnsana der ki, “Ey insan, eğer birisinin sözünü sorgulamaksızın doğru kabul edip, ona itaat edeceksen O ancak, her şeyi bilen, her şeyden haberdar olan Allah olmalıdır”

Kutsalı “tek”e indirip, Rabbin buyruğuna kulak verdiğinde ise şunu işitir insan:

Allah’ın izni olmadıkça hiçbir benlik iman edemez. Allah, pisliği, aklını kullanmayanlar üzerine bırakır. Yunus,100

Çünkü Allah insanı aklını kullansın diye yaratmıştır. “Tek”e inen Kutsal, onlarca, yüzlerce ayetinde insanı düşünmeye, tefekküre çağırır…

Her emrinin sebebini açıklar, izah eder. Üstü kapalı konuşmaz, apaçık bildirir. Kelamı, öğüt alınması için kolaylaştırır. (Bkz. Kamer, 17,22,32,40) Böyle yaparak, insanın sebep ve sonuç süreçleri hakkında düşünme yeteneğini canlandırır, harekete geçirir, üzerine çöreklenmiş “dogmacı kutsal”dan ibaret “batılı” giderir. Akletmeme sonucunda insanın üzerine yağdırılan pislik, “yağmur yüklü bulutlar”a benzetilen vahiy ile temizlenir. Bedeni diri ama ruhu ölü olan beşer (toprak), yeniden diriltilir. Kuran’ın teşbihi / benzetmeli anlatışına göre, vahiy yağmuru ile bereketlenmiş, aklını işleten insanın misali, yağmuru bol ve her daim meyve veren bir bahçe gibidir.

Şu halde, tevhidin yani “kutsalı –Tek-e indirmenin” faydası, insanın aklını ve vicdanını hür bir biçimde işletmesine engel olan, düşünce süreçlerini bloke eden “öteki ve sahte” tanrıların bertaraf edilmesi, insanın akıl ve vicdanının özgürleştirilmesidir.

Allâh, (ortak koşanla tek Allah’a inananın durumunu anlatmak için) şöyle bir misâl verdi: Birbiriyle çekişen ortaklara bağlı olan bir adam (yani köle) ile yalnız bir kişiye bağlı olan bir adam. Şimdi bu ikisinin durumu bir olur mu? Hamd yalnız Allah’a mahsustur, fakat çokları bilmiyorlar. Zümer,29

Bir kimsenin aklını, düşünme süreçlerini ve vicdanını kısım kısım bloke edip işlemez hale getiren birden fazla efendi, birden fazla sahte tanrı mı, yoksa yalnız kendisine bağlanılan ve insana aklını ve vicdanını işletmesini emrederek onu “hür” kılan, yaratışına / fıtratına uygun davranmaya teşvik eden bir efendi, kudret ve ilim sahibi Yaratan mı ?

“Yaratan, yaratmayana benzer mi? Hiç düşünmüyor musunuz?” Nahl,17

Hal böyleyken, yine de O’nu bırakıp, hiçbir şey yaratmayan, tersine kendileri yaratılmış bulunan; ne kendilerinden bir darlığı uzaklaştıracak ne de kendilerine bir yarar sağlayacak güce sahip olmayan; ne ölüm üzerinde, ne hayat üzerinde, ne de ölümden sonra kalkış üzerinde herhangi bir etkisi bulunmayan birtakım düzmece tanrılara kulluk ediyorlar. Furkan,3

Kim bu düzmece, yaratamayan ve ne oluşta, ne yeniden dirilişte hiçbir söz hakkı bulunmayan sahte tanrılar ?

Heykeller mi ?

Sahi, onca insan, onca nesil sırf “taşlara” olan sevgisinden mi tapındı bunlara ?

Akıl ve idrak sahibi insanı taş parçalarına tapınmaya, onlardan medet ummaya iten sebep nedir ?

İnsanların çoğunun üç gizli tanrısı vardır. Bu üç tanrının yoldan çıkarışından sonra artık tanrıcıkların ardı arkası kesilmez… Taşlı veya taşsız tapınışın esirleridir bu üç sahte tanrının kurbanları…

Bu üç tanrı, buyrukları tartışmasız kabul edilen ve bu suretle “kutsal”ı, “Tanrı’nın Kut’undan olanı” tayin eden, etkisi aşikar, adları gizli güç odaklarıdır.

İnsan kendi başına iken bir başka, “öteki” ile birlikteyken bir başkadır. Her benlik “Amerikayı yeniden keşfetmesin” diye, bir kolaylık, bir nimet olarak sunulan “öteki”ne uyma ve davranışı ötekine göre tanzim etme yeteneği / gerekliliği zaman zaman feci bir akıbete sebep teşkil edebilir.

Doğumumuzdan itibaren öğretici konumunda olan, bir çok hazır davranış modellerini kopyaladığımız “öteki”, bazen aşkın bir nitelik kazanarak bizi kendisinin esiri edebilir.

Grup psikolojisi ve uyma davranışı, üç alanda pek baskındır.
Hazırdaki çoğunluk, gelmiş geçmiş çoğunluk ve otorite / lider…

İnsan aslında hazırdaki çoğunluğa uymakla, hazırdaki çoğunluğun uyduğu gelmiş geçmiş çoğunluğa yani atalara ve yine hazırdaki çoğunluğun uyduğu otoriteye / lidere uymuş olur.

Eğer bu uyma yerini teslimiyete bırakırsa, kendisine uyulan şeyin buyruğu tartışmasız ve mutlak doğru (kutsal) kabul edilirse, artık bu sosyo psikolojik süreç bir din ve bu sürecin ürettiği uyum “kulluk” halini alır.

(Yahudiler) Allah’ı bırakıp, hahamlarını; (Hıristiyanlar ise) rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih’i rab/ERBAB edindiler. Oysa, bunlar da ancak, bir olan Allah’a ibadet etmekle emrolunmuşlardır. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O, onların ortak koştukları her şeyden uzaktır. Tevbe,31

Bu ayette açıkça belirtildiği üzere, Yahudiler hamamlarını, Hıristiyanlar rahiplerini rabler/ERBAB / tanrı edinmiştir. Hiç birimiz, Yahudileri hahamlarının önünde, Hıristiyanları da rahiplerinin önünde sanki onlar bir tanrı imiş gibi tapındıklarını görmediğimize göre, ya Kuran’ın “tanrı” tanımında ya bizim “tanrı” anlayışımızda bir problem var.

Yahudilerin ve Hıristiyanların din adamları ile olan münasebetlerinin “tanrı-kul” ilişkisi olarak nitelendirilmesinin sebebi, onların din adamlarının her buyruğunu tanrı buyruğu gibi kabul ederek, sorgulamaya kapalı tutmaları, onların helal dediğine helal, haram dediğine haram demeleridir. Kuran, insanın bu tutumunu “kulluk/uymak” olarak tanımlamakta, bu eylemle buyruğu tartışılmaz olarak kabul edilen güçleri de “tanrı” olarak tanımlamaktadır. Elbette ki sahte tanrılar…

“Yüzlerinin ateşte bir yandan bir yana döndürüleceği gün, “Keşke Allah’a ve Resûl’e itaat edeydik” diyecekler. Yine şöyle diyecekler: “Ey Rabbimiz! Biz önderlerimize ve büyüklerimize itaat ettik de bizi yoldan saptırdılar. Ey Rabbimiz! Onlara iki kat azap ver ve onları büyük bir lânete uğrat.” Ahzab,66-68

O topluluklar için din adamları, dinsel düşünüş sürecinde “otorite”yi temsil etmektedir.

“Otorite/UZZA” tanrıçasının ("aziz" isminin dişili) meşruiyetini kazanmasında grup psikolojisinin çok büyük etkisi vardır. Güç, insanlara daima cazip gelmiştir ve insanlar güçlünün yanında yer alma eğilimindedir. Otorite’nin sahası “din” ise, bağlılık genellikle “güce” değil, bilgi ve korkuya dayalıdır. İnsan, kendisinden daha çok bilenin bilgisinden istifade etmeye meğillidir. Sosyal psikologlar, grubun “uzmana / otoriteye” uyumunu yıllardan beri çeşitli deneylerle incelemiş ve uzmana / otoriteye uyma eğiliminin insanın akıl ve vicdan dengesini ne boyutlarda alt üst ettiği deneysel olarak da kanıtlanmıştır.

Otorite sahip olduğu bilgiyi, inanç unsuru olarak tanımlar ve birey bu veriyi “kutsal” kabul ederse, otoriteye, otoritenin buyruğuna itaat bir nevi “ibadet / kulluk” halini alır. Onun için Kuran, bu olguyu “Rab edinme” olarak tanımlamıştır. Bu halde otoritenin buyruğunun dışına çıkmak, “dinsel” bir korku sebebi teşkil eder. Korku, bir zaman sonra tabuya dönüşür.

İnsanın davranışına yön veren diğer bir etken ise, “çoğunluk”tur Gruba uyma eğilimi de insanın düşünme süreçlerini bloke edebilmektedir.
Çoğunluğu iki kategoride ele alabiliriz: Hali hazırdaki servet çoğunluğu, geçmişte kalmış çoğunluk / Atalar…Bu çoğunluk kuranda "meny" olark bahsi geçer. Meny dişi ise MENAT'tır. Bu hem para hemde insan çoğunluğunu ifade eder.Üçün üçüncüsüdür.

Kuran, “mistik” bir yapısı bulunduğu için “çoğunluğa” uyma meselesinde ağırlığı “Atalar’a uyma” davranışına vermiş, bu eğilimi çetin bir biçimde eleştirmiştir.

İşte misaller…

Onlara, “Allah’ın indirdiğine uyun” dendiğinde: “Hayır! Biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız.” derler. Peki, ataları bir şeye akıl erdiremiyor, doğruya ve güzele ulaşamıyor idiyseler!… Bakara,170

“Allahtan başka şeylere ilahlık yakıştırmaya şartlanmış olanlar, “Eğer Allah dileseydi Ondan başkasına ilahlık yakıştırmazdık; atalarımız da (öyle yapmazdı); ve (Onun izin verdiği) hiçbir şeyi de yasaklamazdık” derler. Onlardan önce yaşamış olanlar da böyle yaparak hakikati yalanladılar, ta ki azabımızı tadıncaya kadar! De ki: “Bize sunabileceğiniz (kesin) herhangi bir bilgiye sahip misiniz? Siz sadece (başka insanların) zanlarına uyuyorsunuz ve kendiniz tahminde bulunmaktan başka bir şey yapmıyorsunuz.” Enam,148

“Bir iğrençlik yaptıklarında şöyle derler: “Atalarımızı bu hal üzere bulmuştuk. Yani Allah emretti bize bunu.” De ki: “Allah, edepsizliği/iğrençliği emretmez. Allah hakkında, bilmediğiniz şeyler mi söylüyorsunuz?” Araf,28

“Şunların kulluk etmekte oldukları şeyler yüzünden bir kuşku içine girme. Daha önce atalarının kulluk ettikleri gibi kulluk ediyorlar, hepsi bu. Biz onların da nasiplerini hiç eksiltmeden elbette vereceğiz.” Hud,109

Mûsâ, onlara delillerimizi apaçık olarak getirince onlar, “Bu, ancak uydurulmuş bir sihirdir. Biz geçmiş atalarımızın zamanında böyle bir şeyin varlığını duymadık” dediler. Kasas,36

“Böylelerine, Allah’ın indirdiğine uyun dendiğinde şu cevabı verirler: “Hayır, biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız.” Peki, şeytan onları, alevli ateşin azabına çağırmış olsa da mı?” Lokman,21

“Onlara, Allah’ın indirdiğine ve resule gelin dendiğinde şöyle derler: “Atalarımızı üzerinde bulduğumuz şey bize yeter.” Peki, ataları hiçbir şey bilmiyor, doğru yolu bulamıyor idiyseler de mi?” Maide,104

Bunlar, sizin ve atalarınızın taktığı isimlerden başka şeyler değildir. Onlar hakkında Allah bir kanıt indirmemiştir. Onlar, sadece sanıya, bir de nefislerin hoşlandığı şeylere uyuyorlar. Yemin olsun, onlara hidayet Rablerinden gelmiştir. Necm,23

“”Sen” dediler, “Ha böyle nasihat etmiş, ha etmemişsin, bize göre hepsi bir. Bizim tuttuğumuz yol, önceki atalarımızın sürüp gelen âdetlerinden başka bir şey değildir. Biz bundan ötürü de cezalandırılacak değiliz!” Şuara, 136-138

“O’nun yanında nelere kulluk ediyorsunuz? Sadece bir takım isimlere ki, adlarını siz ve atalarınız koymuştur. Onlar hakkında Allah, hiçbir kanıt indirmemiştir. Hüküm yalnız Allah’ındır. O, yalnız ve yalnız kendisine kulluk etmenizi emretti. Eskimez ve pörsümez din işte budur. Ama insanların çokları bilmiyorlar.” Yusuf,40

“Bilakis (şöyle) dediler: «Gerçek biz atalarımızı bir ümmet (bir din) üzerinde bulduk. Biz de hakikaten onların izleri üstünden doğruya erdirilmişleriz.” Zuhruf,22

“İşte böyle! Senden önce de hangi kente bir uyarıcı göndermişsek oranın servetle şımarmış kodamanları mutlaka şöyle demişlerdir: “Biz atalarımızı bir ümmet/bir din üzerinde bulduk; onların eserlerine uyarak yol alacağız. Uyarıcı dedi: “Peki, ben size, atalarınızı üzerinde bulduğunuz şeyden daha iyi yol göstereni getirmiş olsam da mı?” Dediler: “Doğrusu, biz seninle gönderilen şeyi tanımıyoruz.” Zuhruf,23-24

“Sonra onların dönüşleri doğrudan doğruya cehennemedir. Çünkü onlar, babalarını sapıtmış kişiler halinde bulmalarına rağmen, kendileri de hâlâ onların eserleri ardınca koşturuyorlar.” Saffat, 68-70

Atalara uymak, insan için “doğru”ya uymak gibidir, güven verir. Bu düşünüş, atalar olarak adlandırdığımız gelmiş – geçmiş çoğunluğun daha tecrübeli, daha bilgili olduğu hususundaki inanışın sonucudur.

Çoğunluk başlı başına insanı yönlendirir. Grup içerisindeki insanların, grubun genel eğilimine uyma davranışı yaşam içerisinde insanlara bir çok faydalar sunmakla birlikte, insanların düşünme yetilerini bloke edip, çoğunluğun eğilimi kutsal gibi algılayarak “tartışılmaz” kıldığında artık faydadan çok zarar doğurur ve düşünmek, sorgulamak ve bu suretle gerçeği aramak için yaratılmış “hür” bireyi “kul” eder.

Otoriteye, atalara ve çoğunluğa körü körüne uymanın mahşerdeki sonucunu anlatan şu sahne çok dramatiktir:

“Allah buyurdu: “Sizden önce gelip geçmiş bilinen ve bilinmeyen insan topluluklarıyla içiçe, girin bakalım ateşe.” Her ümmet girdiğinde, yoldaşına lanet eder. Nihayet, hepsi orada bir araya gelince, sonrakiler öncekiler için şöyle derler: “Rabbimiz! Bizi bunlar saptırdılar. Ateş azabını bunlara bir kat daha fazla ver.” Allah buyurur: “Her biri için bir kat fazlası var, fakat siz bilmezsiniz.” Araf,38

Burada, atalara, çoğunluğa veya otoriteye uymuş olmanın hiçbir şekilde mazeret teşkil etmediğini görüyoruz. Neden mazeret teşkil etsin ki? Allah, onları bu şikayet edenlere göre hangi vasıfla üstün yaratmıştır ki ? Atalarımıza, yahut şu toplumun çoğunluğuna bizden fazla akıl, bizden duru bir vicdan mı verildi ? Allah’ın yaratmasında hiçbir fark var mı? O halde, onlara “kayıtsız ve şartsız” teslim olmak nasıl olur da bir mazeret teşkil eder ? Yoksa Allah, bize bu imkan ve yetenekleri vermekle “müsriflik” mi etmiş ? Yoksa bizi yaratmasında bir eksiklik mi var ? Onun bize düşünecek bir akıl, görecek gözler, işitecek kulaklar vermesi boşu boşuna mıdır ?

Kuran, insanın şifrelerini / eğilimlerini / kurallarını öğretmektedir. Buna göre, insan için, kendisini aşkın gördüğü ve aklını ve vicdanını birlikte işletme sürecini sabote eden çoğunluk, atalar ve otorite birer rabdir. Kim bunların buyruğuna sorgusuz sualsiz itaat ederek kendini teslim ederse, o hiçbir şeyin dengi gibi olamadığı Yaratıcı’ya şirk / ortak koşmuş olur. Aklı işletmemek, insanı düşünebilmesi için her yetenekle donatan Rabbin yaratışına karşı bir başkaldırıdır.

Bu saydıklarımız, kişinin kendisinden aşkın gördüğü güç kaynakları erbab edinmesidir. Nebileri, alimleri ve birbirimizi erbab edinmeme, Dişil isimlendirilen meleklerden şefaati kesme umudu ile
pramid isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
pramid Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 2 Kisi:
Asin (24. August 2017), Bilgi (19. October 2012)
Alt 19. October 2012, 09:07 AM   #3
ates demir
Guest
 
Mesajlar: n/a
Standart

Çok etkili bir yazı kardeşim Pramid.
Allah vechini güneşe dönüp vahiy yağmuru altında kirlerinden arınanlardan eylesin. Ki levhi mahfuz a dokunalım.
Sevgilerimle
  Alıntı ile Cevapla
Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
pramid (19. October 2012)
Alt 19. October 2012, 09:32 AM   #4
pramid
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2010
Mesajlar: 764
Tesekkür: 191
507 Mesajina 1.128 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
pramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud of
Standart

Alıntı:
Allah vechini güneşe dönüp vahiy yağmuru altında kirlerinden arınanlardan eylesin. Ki levhi mahfuz a dokunalım.
Allahın vechi demişken,

'Biz size, ancak Allah'ın yüzü (rızası) için yediriyoruz; sizden ne bir karşılık istiyoruz, ne bir teşekkür.'İnsan / 9

Burada ki yüz nasıl temsili ise Kuranın melek, cin, levhi mahfuz gibi bir çok öğesi de temsilidir.

Arabi akıl melekleri şirk koştukları yönetime inandıkları için, Allaha el kol ayak yüz gibi ifadeleri yakıştırma saygısızlığını da yapmıştır.

Rabbimiz kitabı yeterince anlayanlardan eylesin. Gaybı bilenindir hamd
pramid isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 19. October 2012, 09:34 AM   #5
galipyetkin
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2011
Mesajlar: 1.458
Tesekkür: 105
574 Mesajina 958 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
galipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud of
Standart

Sayın pramid.

Önünüzden, arkanızdan, sağınızdan, solunuzdan estirilen rüzgârlardan kurtulup ikâmette kalmanız mutlu ediyor. Aklı, gönlü açıcı, tutarlı yazılarınıza özlem duyuyorduk; ulaştık. Yukarıdaki yazınız ''İşte pramid'' dedirtiyor. Yeniden hoş geldiniz.

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

Konu galipyetkin tarafından (19. October 2012 Saat 09:45 AM ) değiştirilmiştir.
galipyetkin isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 19. October 2012, 01:10 PM   #6
pramid
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2010
Mesajlar: 764
Tesekkür: 191
507 Mesajina 1.128 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
pramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud of
Standart

Alıntı:
sayın pramid.

önünüzden, arkanızdan, sağınızdan, solunuzdan estirilen rüzgârlardan kurtulup ikâmette kalmanız mutlu ediyor. Aklı, gönlü açıcı, tutarlı yazılarınıza özlem duyuyorduk; ulaştık. Yukarıdaki yazınız ''işte pramid'' dedirtiyor. Yeniden hoş geldiniz.
tşk galipciğim.
pramid isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 19. October 2012, 03:56 PM   #7
ates demir
Guest
 
Mesajlar: n/a
Standart

Allah ın vechi değil de Allah vechini demiştim aslında ve bu bir dua idi kendi kendime soyledigim.
Selam ile
  Alıntı ile Cevapla
Alt 19. October 2012, 10:15 PM   #8
aorskaya
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Aug 2009
Mesajlar: 933
Tesekkür: 110
268 Mesajina 414 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 16
aorskaya will become famous soon enoughaorskaya will become famous soon enough
Standart

Alıntı:
galipyetkin Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Sayın pramid.

Önünüzden, arkanızdan, sağınızdan, solunuzdan estirilen rüzgârlardan kurtulup ikâmette kalmanız mutlu ediyor. Aklı, gönlü açıcı, tutarlı yazılarınıza özlem duyuyorduk; ulaştık. Yukarıdaki yazınız ''İşte pramid'' dedirtiyor. Yeniden hoş geldiniz.

Saygılarımla.
Galip Yetkin.
selamlar,

Sayın yetkin,
piramid'e yazanları bu yazınızla şeytana benzetmek yerine, size sörduğum ve bart kardeşimizinde cevabını beklediği soruların yanında aşağıdaki soruları da şahsen cevaplamanız mümkünmüdür?


SORULAR:

1- Şeytan, size göre ayrı bir varlık, insandan ayrı bir yaratık olmayıp, insanın kendisi yada insanın nefsi veya insanın kötü taraflarıdır değilmi?

2- Eğer şeytan, insanın bir vasfı ise her insan vefat ettirildiğinde, şeytanında ölmesi gerekir değilmi?

3- Yoksa, şeytanın insandan insana geçen, yani reenkarnasyona tabi olduğunu düşünmüyorsunuzdur değilmi?

selamlar,
aorskaya
aorskaya isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 22. October 2012, 05:59 AM   #9
pramid
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2010
Mesajlar: 764
Tesekkür: 191
507 Mesajina 1.128 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
pramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud of
Standart

Alıntı:
Allah ın vechi değil de Allah vechini demiştim aslında ve bu bir dua idi kendi kendime soyledigim.
Selam ile
Eyvallah, Selam ve dua ile. Bir hatırlatma sayalım o zaman.
pramid isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 22. October 2012, 06:03 AM   #10
pramid
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2010
Mesajlar: 764
Tesekkür: 191
507 Mesajina 1.128 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
pramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud of
Standart

Sevgili aorskaya,

Şeytan nedir, iblis nedir?

Sizler daha şeytanı ve iblisi karıştırıyorsunuz.

Gerçi karıştırmadığınız ne var diye düşünüyrum da; Yok gibi.

Kuranda geçen iblis ki arapça kelime kullanımları ve şeytan ayetlerini analiz edermisiniz.
pramid isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
pramid Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
Asin (24. August 2017)
Cevapla

Bookmarks

Etiketler
cinayet, dinde, ihtilaf, midir, rahmet, yoksa


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 03:26 PM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam