hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > TEMİZLİK VE İBADET > İbadet > Namaz

Cevapla
 
Seçenekler Stil
Alt 10. November 2012, 04:21 PM   #1
merdem
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Nov 2012
Mesajlar: 1.606
Tesekkür: 667
710 Mesajina 1.305 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 23
merdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud of
Standart Namaz & abdest co.

Eger asagidaki soru ve cevaplari okuyacak olursaniz, görürsünüz ki, ademoglu az bucuk ta olsa kafasini calistiriyor ( daha dogrusu soruyu soran az bucuk daha akilli ). Ama neden sorularini ona buna yöneltiyor, kendi kendine aramalarda bulunmus olsa daha hayirli olmazmi?

Hemde farketmis ( aklinca sira namaz ve abdestin farz kilindigi ayetler arasinda uzun bir zaman bulundugunu ) kendi kendine sormus, acaba abdest neden namazdan sonra farz kilindi diye. Gerci namaz diye algiladigi da kendi anlaminda veyahutta bazi carptirilmis meallerdeki gibi "namaz" degil.

Buyrun soru ve cevaplara:





Selamun aleykum ,hocam rabim yardımcınız olsun, hocam yaptığımız nüzul sırasına göre meal derslerinden Taha süresini anlamaya çalışıyoruz, Taha 130 daki namazın beş vakit olarak farz kılındığını gördük,. Sizin meal çalışmanızda Maide 6 ‘yı yorumlarken abdestin namazla yaşıt olduğunu belirtmişsiniz yani ilk inen sürelerle beraber, cevabını veremediğim birkaç sual var kafamda,

1.Maide 6 abdestimi farz kıldı yoksa şeklini mi?
2.Mekke’de hangi emre göre abdest alıyorlardı?
3.Sizinde belirttiğiniz gibi ahkâm ayetleri Medine’de nazil olmuştur, abdeste bir ahkâmdır,hal böyleyken Namazın ilk farz olduğu ve öncesinde hangi emir üzerine abdest alınıyordu? Ve yahut böyle bir emir var mıydı? Çünkü namazın farz kılan ayet ile abdesti farz kılan ayet arasında çok ciddi bir süre bulunmaktadır.
Hocam kısaca biz abdestin namazla yaşıt olduğunu neye binaen bileceğiz. Mekke dönemi Resulullah ve sahabesi namaz öncesi abdest alırlar mıydı?

Bunu buradaki mollalara sorduğumuzda bize cevap olarak miraç olayıyla birlikte izah etmeye çalışmaktalar. Yada vahiy gayri metlup olarak geldiğini söylüyorlar.
Bizi aydınlatmanız dileğiyle.
Rabbim ömrünüzü ve ilminizi kuranla bereketli kılsın.

Aziz ilim talibesi,

1. Maide 6 abdestin aynını değil, şeklini farz kıldı. Zira abdest, tam da farsça çevirisinde olduğu gibi Arapça’da elleri yıkamak anlamına gelir. Ebu Hüreyre’nin anlamadan naklettiği Felyetevadda’ mimma messethu’n-nâr (Ateş değmiş/ateşte pişmiş şeylerden dolayı ellerinizi yıkayınız (Ravi Ebu Hüreyre’nin anladığı gibi abdest alınız değil)Buhari-Müslim) hadisinde olduğu gibi eller yıkanıyordu.
(Ebu Hureyre'den ögrenecegiz sanki )
2. Abdest de namaz gibi önceden biliniyordu. Hadesten ve necasetten tamizlenmek gibi her iki anlamıyla birlikte Araplar abdesti biliyordu. Hind, Bedir’de yakınlarının öldürülmesi üzerine “öçünü alıncaya kadar başına su dökmeyeceğine/abdest almayacağına” yemin etmişti. Bu şu anlama geliyordu: Eşimle birleşmeyeceğime…
( Hz. Hamza'nin ( Allah ondan razi olsun ) sehidliginde cigerini söküp agzinda cigneyenden ögrenecegiz abdesti )
3. Abest önceki peygamberler tarafından da biliniyordu. Hz. Yahya’ya atfedilen “vaftiz” aslında abdesttir. Matta’da Hz. İsa’nın ibadetten önce su ile temizlendiği geçer.

4. Mekke’de hangi emre göre abdest alıyorlardı sorusu, Hicretten sonra ilk 16 ayda hangi emre göre Kudüs’e yönelip namaz kılıyorlardı” sorusundan farksızdır. Yine “Cuma ayeti inmeden önce Medine’de mü’minler hangi emre göre Cuma kılıyorlardı?” sorusuyla aynıdır. Bunlar Allah Rasulü’nün Kur’an tarafından kendisine tanınan “beyan/açıklama” yetkisi çerçevesinde yapılmış tasarruflar olarak görülmelidir.

5. Hepsinden önemlisi, abdesti emreden ayet Müddessir suresinin 4 ve 5. Ayetleridir: “Maddi pisliklerden elbiseni/bedenini temizle ve arındır.” (4) Bu ayetteki siyab hem elbiseye, hem insan tenine delalet eder. Ayetteki “TAHHİR” emri hiçbir tevile hamledilemeyecek kadar açıktır: TEMİZLE demektir. (BU KADAR BASIT! suya da lüzum kalmadi )

****

Allah hepimize zihin acikligi versin, dilimize kuvvet versin, kalbimize IMAN versin!!!!!

Velhasil herkes fetva vermeye kalksa..............

Ta-Ha Suresi 130. Ayet'te Peygamberimize ( Allah'in selami O'na olsun ) hitabediliyor. Eh diyecekler ya buda Allah katindan, hepimize yükleniyor Ayet!

Maide Suresi 6. Ayet: Allah Celle ve Celaluhu /HASA/ bilememis sanki, hani o abdest var ya, Muhammed'den önce gönderdigim Peygamberlerin abdesti size farz oldu!!!!!!!!!!!! desin.


Bizde veririz
merdem isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
merdem Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 5 Kisi:
Bilgi (12. November 2012), dost1 (10. November 2012), hiiic (10. November 2012), Miralay (12. November 2012), sevginur (10. November 2012)
Alt 11. November 2012, 02:38 AM   #2
aorskaya
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Aug 2009
Mesajlar: 933
Tesekkür: 110
268 Mesajina 414 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 16
aorskaya will become famous soon enoughaorskaya will become famous soon enough
Standart

Alıntı:
merdem Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
5. Hepsinden önemlisi, abdesti emreden ayet Müddessir suresinin 4 ve 5. Ayetleridir: “Maddi pisliklerden elbiseni/bedenini temizle ve arındır.” (4) Bu ayetteki siyab hem elbiseye, hem insan tenine delalet eder. Ayetteki “TAHHİR” emri hiçbir tevile hamledilemeyecek kadar açıktır: TEMİZLE demektir. (BU KADAR BASIT! suya da lüzum kalmadi )
sevgili merdem,
Müzemmil 4. ve 5. ayetlerde abdesti nasıl buluyorsun?

Bu surede, buraya kadar olan kısımda namazla ilgili bir hüküm varmıdır da bunları söylüyorsun?

Abdest, sadece namazla ilgili olan bir ön şart değilmidir?

Abdestin ne olduğunu ve çeşitlerini açıklayan;

ABDEST nedir, kaça ayrılır, ne için gereklidir? Abdesti neler bozar? başlığındaki (http://www.hanifler.com/showthread.php?t=2977) yazıları incelemeni öneririm.

Bu yazına da orada cevap vereceğim.

selamlar,
aorskaya

Konu aorskaya tarafından (11. November 2012 Saat 02:47 AM ) değiştirilmiştir.
aorskaya isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 12. November 2012, 06:05 AM   #3
pramid
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2010
Mesajlar: 764
Tesekkür: 191
507 Mesajina 1.128 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
pramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud of
Standart

SALAT KELİMESİNİN SÖZLÜK ANLAMLARI

ص لو : dua, dua etmek; yalvarma, yakarış; konuşma, söylev, nutuk; övgü, methiye; nimet;
meydana getirmek, sebep olmak; yakından takip etmek, izlemek, uymak, bağlı kalmak;
irtibata geçmek veya irtibata geçilmek; hayvanın kuyruğunun çıktığı yer, but.

Örneğin bir at yarışında ilk atın peşinden bir burun farkıyla giden ata el-musalli
(yakından izleyen) denir7. “Musalline” (çoğulu) Kuran’da 70:22, 74:43 ve 107:04 numaralı
ayetlerde geçer.7 Lisan-ül-‘Arap, cilt 7, sayfa 398

75:32’den salat kelimesinin “izlemek, uymak” anlamına geldiğini görebiliriz çünkü
“yüz çevirme” kelimesinin tam zıttına konmuştur.

* Bu ayette salât kelimesi fiil olarak (salla) kullanılmıştır.

75. Ayet:
31. İşte o, (Peygamberin getirdiğini) doğru kabul etmemiş, namaz da kılmamıştı.
32. Aksine yalan saymış ve yüz çevirmişti.

Ayeti mantık süzgecinden geçirirsek makul olmadığını idrak edebiliriz bunun nedeni de
salât’ın yanlış çevirisidir.

75:31 İşte o, (Peygamberin getirdiğini) doğru kabul etmemiş, (ona) uymamıştı /
bağlanmamıştı / kendini adamamıştı da.
75:32 Yalan saymış ve yüz çevirmişti.

Bir örnek daha:
19:60-61 Nihayet onların peşinden öyle bir nesil geldi ki, bunlar salât’ı bıraktılar;
nefislerinin arzularına uydular. Bu yüzden ileride sapıklıklarının cezasını çekecekler. Ancak
tevbe edip, iman eden ve iyi davranışta bulunan kimseler hariçtir. Bunlar, cennete, girecekler.

Ve bir haksızlığa uğratılmayacaklardır.

Bu ayete göre kişi salât’ı bırakınca nefsini izliyor. Peki neyin izlenmesi gerekiyor, cevap açık
değil mi?

Kuran’da genel olarak salat’ın iki anlamı kullanılmıştır, bunlar BAĞLILIK ve söylev.
Peygamberin yaptığı söylev de Allah ile yapılan ahde bağlılık olduğundan bir çeşit bağlılıktır.

İLK ANLAM: BAĞLILIK

Allah tüm peygamberlerin ve getirdikleri kitaplara iman edenlerin mîsakını almış
olmaktadır. Eski Ahit ve Yeni Ahit’e bakarsanız Kuran’da ehli kitaba da emredildiği söylenen
namazın izine birkaç zorlama yorum hariç rastlamak mümkün olmayacaktır ama “akde bağlı
kalın” sözü çok geçer. Kuran’da da sözü geçen bu mîsaklara bir göz atalım:

İsrailoğullarının Mîsakı / Sözü:

5.7 Allah'ın, üzerinizdeki nimetini ve sizi bağladığı mîsakını / sözünü unutmayın. Hani,
"İşittik, boyun eğdik!" demiştiniz. Allah'tan korkun. Allah, göğüslerin içindekini çok iyi bilir.
...

5.12 Yemin olsun ki, Allah İsrailoğullarının mîsakını almıştı da içlerinden on iki temsilci
göndermiştik. Allah şöyle demişti: "Ben sizinle beraberim. Bağlantıyı / bağlılığı ayakta
tutarsanız, arınma gösterirseniz, resullerime inanır, onları desteklerseniz [azzertümuhüm] veAllah'a güzel bir biçimde borç verirseniz, kötülüklerinizi elbette örteceğim ve sizi, altlarından ırmaklar akan cennetlere elbette koyacağım. Artık bundan sonra küfre gideniniz yoldan sapmıştır.”

* Yukarıdan görülebileceği gibi “desteklemek” ve “salat” kelimeleri bazı tercümanların
sandığının aksine aynı şey değildir.

02:43 (Ey İsrailoğulları) Bağlantıyı ayakta tutun / koruyun, arınma gösterin; tevazu
gösterenlerle tevazu edin.

Ayette gelenekçilere göre sadece “namaz kılın” emri geçmiş. İsrailoğulları bu emirden ne
anladığını bilemiyoruz tabii.

02:83 İsrailoğullarından şöyle bir SÖZ [mîsak] de almıştık: Allah'tan başkasına ibadet
etmeyin, anne-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara iyilik ve güzellikle davranın.

İnsanlara güzeli ve güzelliği söyleyin. Bağı / bağlantıyı ayakta tutun, arınma gösterin. Bütün bunlardan sonra siz, pek azınız müstesna, sırt çevirdiniz. Hälä da yüz çevirip duruyorsunuz.

4.162 Ama onların (İsrailoğullarının) ilimde derinleşmiş olanları ve müminler, sana
indirilene de senden önce indirilene de inanırlar. Bağlılığı korurlar ve arınma gösterirler,
Allah'a ve âhiret gününe inanırlar. İşte bunlara yakında büyük bir ödül vereceğiz.

Yukarıdaki ayete Ehli Kitap da Allah’a inanıp, (müslüman) namazını kılar ve (müslüman)
zekatını verirse cennete gidebilecek. Halbuki ayeti bu şekilde tevil etmek başka ayetlerle
çelişki yaratır:

02:62 Şu bir gerçek ki, iman edenlerden, Yahudilerden, Hıristiyanlardan, Sâbiîlerden Allah'a
ve âhiret gününe inanıp barışa ve hayra yönelik iş yapanların, Rableri katında kendilerine
has ödülleri olacaktır. Korku yoktur onlar için, tasalanmayacaklardır onlar.
Kuran’a ve önceki kitaplara iman bu üç dinde insanlardan istenen ORTAK şeydir farklı olan
bu üç dinin dua şeklidir. Yahudiler Hz. Musa tarafından öğretilen duaya mı (var olduğunu
kabul ediyoruz) devam edecekler, yeni müslüman namazına mı? Hz. İbrahim’den bu yana
gönderilen mesajın değişmemesine rağmen dua şeklinin her peygamberle değiştiğine inanmak saflıktır.

42:13 Sizin için, dinden, Nûh'a önerdiğini, sana vahyettiğini, İbrahim'e,
Mûsa'ya ve İsa'ya önerdiğimizi şöyle diyerek kanunlaştırdı: "Dini
dosdoğru tutun; onda bölünüp fırkalara ayrılmayın!" Onları çağırdığın
bu tutum, şirke bulaşanlara çok ağır gelmiştir. Allah, dilediğini kendisi
için seçer ve hakka yönelenleri kendisine iletir.

Hristiyanların Mîsakı:

05:14 "Biz Hıristiyanlarız!" diyenlerden de mîsaklarını almıştık. Onlar da öğütlenmek üzere
çağırıldıkları şeyden nasiplenmeyi unuttular.

İnananların Allah’a karşı Mîsakı:

13.19 Rabbinden sana indirilenin hak olduğunu bilen kişi, kör olan biriyle aynı mıdır? Sadece
aklı ve gönlü işleyenler düşünüp ibret alır.
13.20 İşte bunlardır, Allah'a verdikleri söze sadık kalanlar ve antlaşmayı [misak]
bozmayanlar.
13.21 Onlar, Allah'ın bağlamayı [yusele] emrettiği şeyi bağlarlar [yasilun], Rablerinden
korkarlar ve hesabın kötüsünden ürperti duyarlar.
13.22 Onlar, Rablerinin yönünü arzulayarak sabrederler, bağlılığı / bağı ayakta tutarlar,
kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizli ve açık dağıtırlar ve kötülüğü güzellikle savarlar. İşte
bunlar içindir ölümsüz yurt.

Aşağıdaki ayette de insanlardan farklı bir şey istenmiyor: “İman edin ve ahdi koruyun!”.
57:07 Allah'a resulüne iman edin; sizi üzerinde buyruk sahibi yaptığı şeylerden başkalarına
bol bol verin! İçinizden iman eden ve infakta bulunanlar için çok büyük bir ödül vardır.
57:08 İman sahipleri iseniz size ne oluyor da Allah'a güvenmiyorsunuz? Oysaki Resul sizi
Rabbinize inanmaya çağırıyor, sizden kuvvetli bir söz de almıştır.

EN BÜYÜK DELİL: TEVBE SURESİ

9:1 Allah ve resulünden, kendileriyle ANTLAŞMA(*1) yapmış bulunduğunuz müşriklere bir
YÜKÜMLÜLÜKLERDEN AKLANMADIR / BERAATTİR (*2) bu;

عھد : antlaşma, mukavele; söz; koşul; vasiyet; garanti, yemin, ant
راءةب : yükümlülüklerden aklama, beraat

Ayet müşriklerle yapılan antlaşmadan ve bu antlaşmanın aklanmasından, son bulmasından
bahsediyor.

9.2 Yeryüzünde dört ay daha dolaşın ve bilin ki siz, Allah'ı âciz bırakamazsınız. Şu da bir
gerçek ki, Allah küfre batanları rezil eder.

Ayet müşriklere hitap ediyor ve ayetin sonunda bu kişilere “kâfirin” (kafirler / saklayanlar)
deniliyor.

9.3 Bir de Allah ve resulünden insanlara Büyük Hac günü bir duyuru var: Allah da O'nun
elçisi de müşriklerden kesinlikle uzaktır. O halde, tövbe ederseniz bu sizin için hayırlırdır.
Yok eğer yüz çevirirseniz şunu bilin ki, siz Allah'ı acze düşüremezsiniz. Küfre saplananlara
acıklı bir azabı müjdele!

İnsanlara yapılan bir duyuru var: “Allah da O'nun elçisi de müşriklerden kesinlikle uzaktır.”
Bu söz adeta yapılmış olan antlaşmanın sonlandığının bir bildirgesi. Ayetin diğer
bölümlerinde tekrar müşriklere şöyle sesleniliyor:

fe in tübtüm fe hüve hayrul leküm
tövbe ederseniz sizin için daha hayırlıdır.

Bağlamdan gördüğümüz kadarı ile tövbe edilmesi gereken tek suç antlaşmanın ihlalidir.

9.4 Antlaşma yapmış olduğunuz müşriklerden size karşı bir eksiklik sergilemeyen ve
aleyhinizde başka birine yardım etmeyenler müstesnadır. Artık, onlara verdiğiniz sözü
belirlenen süreye kadar tam bir şekilde koruyun. Şu bir gerçek ki Allah, sakınanları sever.

Ayet yine kafirlerden bahsediyor (kâfirin). Acaba neden bu kâfirler ile de namazlarını kılıp,
zekatlarını ödeyene kadar savaşmıyoruz?!

9.5 O yasak aylar (4 AY) çıktığında artık müşrikleri, kendilerini bulduğunuz yerde öldürün.
Yakalayın onları, kuşatın onları, tüm geçit noktalarını tıkayın onların. Bunun ardından tövbe
eder, namazı kılar, zekâtı verirlerse, yollarını açın onların. Kesin olan şu ki, Allah Gafûr'dur,
Rahîm'dir.

fe in tabu ve ekamüs salate ve atevüz zekate
Tövbe edip namaz kılar ve zekat verirlerse
En sonunda Allah müşriklerle (antlaşmaya uymayanlarla) namaz kılana ve zekat verene kadar savaşmayı emrediyor!!! Bu mantıklı mıdır? Kuran’ın başka bir ayetinde zorla namaz kıldırana kadar harb etme örneği var mıdır? Niye antlaşmaya uyan müşrikleri namaza zorlamıyoruz da

(9:4) özellikle uymayanları zorluyoruz?

Gelenekçi müslümanlar bu anomaliyi açıklamak için değişik bir kalıp uydurdular ve
müşriklerin bir şekilde (tövbe edip) müslüman olduklarını ilan ettiler! Bağlamdan öyle
anlaşılmasa da tek diyebildikleri şu: “tövbe kelimesi ayette bir ihtidayı kapsamaktadır.”
Kuran’da 87 yerde geçen bu kelime HİÇBİR yerde din değiştirmeyi kapsamıyor ve hiçbir
lugatta böyle bir anlam bulmak mümkün değildir!

ت اب : geri dönmek; pişman olmak, tövbe etmek; itaatsizlikten itaate dönmek
Dikkat edilirse muhtemel bir anlam olan “geri dönmek” verilmiş, bağlamdan onların önceden
müslüman olduğu gibi bir sonuç çıkaramadığımız için bu anlamda kullanılmadığı gün gibi
açıktır.

9.6 VE eğer müşriklerden biri senden güvence dilerse/senin yanına gelmek, sana komşu
olmak isterse, ona güvence verip yakınlaşma isteğini kabul et ki, Allah'ın kelamını
dinleyebilsin. Sonra da onu, güvenli gördüğü yere kadar götür. Böyle yapmanın gerekçesi
şudur: Bunlar bilmeyen bir topluluktur.

Geleneksel çeviriye göre:
1. Ya müşrikler din değiştirip namaz kılmaya ve zekat vermeye başlayacak
2. Ya da - özür dilemeden, antlaşmaya bağlı kalacağına söz vermeden ve bir tazminat
bile ödemeden – güvenli bir yere bırakılacak.
Mantıklı mı?
9:7-9 : Bu ayetlerde yine müşriklerden söz ediliyor.
9.10 Bir mümin hakkında onlar NE BİR YEMİNE SAYGI GÖSTERİRLER NE DE BİR
ANTLAŞMA ŞARTINA. Onlar düşmanlık dolu, azmış kişilerin ta kendileridir.
9.11 Bununla birlikte tövbe eder, namazı kılar, zekâtı verirlerse, artık sizin, dinde
kardeşlerinizdirler. Biz ayetlerimizi, bilen bir topluluk için böyle açık seçik ortaya koyarız.

Bir kez daha müşriklerden namaz kılmaları isteniyor ve yine salât kelimesini “dua, namaz”
olarak kabul edenler “tövbe” kelimesini tekrar “geri dönmek” anlamında anlamak
mecburiyetine düşüyorlar. “Din kardeşleri” sözünden bunların dinlerini değiştirmiş olmaları
gerektiği şeklinde bir itiraz gelebilir ama “kardeş” anlamına gelen اخ ve “din” anlamına gelen

دی ن kelimelerinin anlamlarına bakıldığında durumun o kadar da basit olmadığını göreceğiz:
خ ا : aynı anne ve babaya sahip erkek çocuklar; aynı soydan / topraktan / inançtan olan kişiler;doğumla ilişkili olmadığı zamanlarda eylemlerdeki uygunluğu / benzerliği / birlikteliği ve
ahengi temsil eder; arkadaş, dost;

دی ن : itaat / boyun eğme, kulluk, din, yüksek mevki / rütbe; borç aldı, borçlandı, borçlu,
ödünç alınan şeyi geri ödemek; yönetmek / idare etmek; ölüm (çünkü herkesin ödemesi
gereken bir borçtur); belli bir kanun / yasa; sistem; gelenek; bir işi yapış tarzı; geri ödeme,
karşılık.

Bir sonraki ayet “din kardeşleri” konusuna açıklık getirecek...

9.12 Ve eğer verdikleri ahitten sonra yeminlerini bozar, dininize saldırırlarsa, o zaman
küfrün elebaşlarını öldürün. Çünkü onların yeminleri yoktur. Böyle yaparsanız hal ve
gidişlerine son verebilirler.

Bu ayet din bakımından herhangi bir kardeşlik henüz bulunmadığını bir kez daha kanıtlıyor.
Eğer bir din değişimi söz konusuysa neden hâla yeminlerinden sorumlu tutuluyorlar? Bu
karmaşayı önlemek için geleneksel yorumcular son çare olarak bahsi geçen yeminin “İslam’a
giriş yemini” olduğunu savunuyorlar! Halbuki Kuran ne böyle bir yeminden bahseder ne de
imandan sonra küfre gidenlerle savaşmaktan (4:137)...
İki ayetin doğru çevirisi şöyle olmalıydı:

9.11 Bununla birlikte tövbe eder, (antlaşmaya) BAĞLILIĞI gerçekleştirir, ARINMA /
İYİLEŞME gösterirlerse, artık sizin, SİSTEMDE / YASADA kardeşlerinizdirler. Biz
ayetlerimizi, bilen bir topluluk için böyle açık seçik ortaya koyarız.
9.12 Ve eğer verdikleri ahitten sonra yeminlerini bozar, SİSTEMİNİZE / YASANIZA
saldırırlarsa, o zaman küfrün elebaşlarını öldürün / savaşın. Çünkü onların yeminleri yoktur.
Böyle yaparsanız hal ve gidişlerine son verebilirler.
pramid isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
pramid Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 2 Kisi:
hiiic (12. November 2012), Miralay (12. November 2012)
Alt 12. November 2012, 04:43 PM   #4
merdem
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Nov 2012
Mesajlar: 1.606
Tesekkür: 667
710 Mesajina 1.305 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 23
merdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud of
Standart

Alıntı:
aorskaya Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
sevgili merdem,
Müzemmil 4. ve 5. ayetlerde abdesti nasıl buluyorsun?

Bu surede, buraya kadar olan kısımda namazla ilgili bir hüküm varmıdır da bunları söylüyorsun?

Abdest, sadece namazla ilgili olan bir ön şart değilmidir?

Abdestin ne olduğunu ve çeşitlerini açıklayan;

ABDEST nedir, kaça ayrılır, ne için gereklidir? Abdesti neler bozar? başlığındaki (http://www.hanifler.com/showthread.php?t=2977) yazıları incelemeni öneririm.

Bu yazına da orada cevap vereceğim.

selamlar,
aorskaya

BRAVO aorskaya Kardesim,

sizin anladiginizi o yukarida sorulari soran da anlamis, anlamis da halen sormaya devam ediyor.........
merdem isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
merdem Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 2 Kisi:
dost1 (12. November 2012), hiiic (12. November 2012)
Alt 12. November 2012, 11:22 PM   #5
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.015
Tesekkür: 3.567
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart

Selamun Aleykum! Değerli Merdem Kardeşim!

Alıntı:
merdem Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Eger asagidaki soru ve cevaplari okuyacak olursaniz, görürsünüz ki, ademoglu az bucuk ta olsa kafasini calistiriyor ( daha dogrusu soruyu soran az bucuk daha akilli ). Ama neden sorularini ona buna yöneltiyor, kendi kendine aramalarda bulunmus olsa daha hayirli olmazmi?

Hemde farketmis ( aklinca sira namaz ve abdestin farz kilindigi ayetler arasinda uzun bir zaman bulundugunu ) kendi kendine sormus, acaba abdest neden namazdan sonra farz kilindi diye. Gerci namaz diye algiladigi da kendi anlaminda veyahutta bazi carptirilmis meallerdeki gibi "namaz" degil.

Buyrun soru ve cevaplara:

Selamun aleykum ,hocam rabim yardımcınız olsun, hocam yaptığımız nüzul sırasına göre meal derslerinden Taha süresini anlamaya çalışıyoruz, Taha 130 daki namazın beş vakit olarak farz kılındığını gördük,. Sizin meal çalışmanızda Maide 6 ‘yı yorumlarken abdestin namazla yaşıt olduğunu belirtmişsiniz yani ilk inen sürelerle beraber, cevabını veremediğim birkaç sual var kafamda,

1.Maide 6 abdestimi farz kıldı yoksa şeklini mi?
2.Mekke’de hangi emre göre abdest alıyorlardı?
3.Sizinde belirttiğiniz gibi ahkâm ayetleri Medine’de nazil olmuştur, abdeste bir ahkâmdır,hal böyleyken Namazın ilk farz olduğu ve öncesinde hangi emir üzerine abdest alınıyordu? Ve yahut böyle bir emir var mıydı? Çünkü namazın farz kılan ayet ile abdesti farz kılan ayet arasında çok ciddi bir süre bulunmaktadır.
Hocam kısaca biz abdestin namazla yaşıt olduğunu neye binaen bileceğiz. Mekke dönemi Resulullah ve sahabesi namaz öncesi abdest alırlar mıydı?

Bunu buradaki mollalara sorduğumuzda bize cevap olarak miraç olayıyla birlikte izah etmeye çalışmaktalar. Yada vahiy gayri metlup olarak geldiğini söylüyorlar.
Bizi aydınlatmanız dileğiyle.
Rabbim ömrünüzü ve ilminizi kuranla bereketli kılsın.

Aziz ilim talibesi,

1. Maide 6 abdestin aynını değil, şeklini farz kıldı. Zira abdest, tam da farsça çevirisinde olduğu gibi Arapça’da elleri yıkamak anlamına gelir. Ebu Hüreyre’nin anlamadan naklettiği Felyetevadda’ mimma messethu’n-nâr (Ateş değmiş/ateşte pişmiş şeylerden dolayı ellerinizi yıkayınız (Ravi Ebu Hüreyre’nin anladığı gibi abdest alınız değil)Buhari-Müslim) hadisinde olduğu gibi eller yıkanıyordu.
(Ebu Hureyre'den ögrenecegiz sanki )
2. Abdest de namaz gibi önceden biliniyordu. Hadesten ve necasetten tamizlenmek gibi her iki anlamıyla birlikte Araplar abdesti biliyordu. Hind, Bedir’de yakınlarının öldürülmesi üzerine “öçünü alıncaya kadar başına su dökmeyeceğine/abdest almayacağına” yemin etmişti. Bu şu anlama geliyordu: Eşimle birleşmeyeceğime…
( Hz. Hamza'nin ( Allah ondan razi olsun ) sehidliginde cigerini söküp agzinda cigneyenden ögrenecegiz abdesti )
3. Abest önceki peygamberler tarafından da biliniyordu. Hz. Yahya’ya atfedilen “vaftiz” aslında abdesttir. Matta’da Hz. İsa’nın ibadetten önce su ile temizlendiği geçer.

4. Mekke’de hangi emre göre abdest alıyorlardı sorusu, Hicretten sonra ilk 16 ayda hangi emre göre Kudüs’e yönelip namaz kılıyorlardı” sorusundan farksızdır. Yine “Cuma ayeti inmeden önce Medine’de mü’minler hangi emre göre Cuma kılıyorlardı?” sorusuyla aynıdır. Bunlar Allah Rasulü’nün Kur’an tarafından kendisine tanınan “beyan/açıklama” yetkisi çerçevesinde yapılmış tasarruflar olarak görülmelidir.

5. Hepsinden önemlisi, abdesti emreden ayet Müddessir suresinin 4 ve 5. Ayetleridir: “Maddi pisliklerden elbiseni/bedenini temizle ve arındır.” (4) Bu ayetteki siyab hem elbiseye, hem insan tenine delalet eder. Ayetteki “TAHHİR” emri hiçbir tevile hamledilemeyecek kadar açıktır: TEMİZLE demektir. (BU KADAR BASIT! suya da lüzum kalmadi )

****

Allah hepimize zihin acikligi versin, dilimize kuvvet versin, kalbimize IMAN versin!!!!!

Velhasil herkes fetva vermeye kalksa..............

Ta-Ha Suresi 130. Ayet'te Peygamberimize ( Allah'in selami O'na olsun ) hitabediliyor. Eh diyecekler ya buda Allah katindan, hepimize yükleniyor Ayet!

Maide Suresi 6. Ayet: Allah Celle ve Celaluhu /HASA/ bilememis sanki, hani o abdest var ya, Muhammed'den önce gönderdigim Peygamberlerin abdesti size farz oldu!!!!!!!!!!!! desin.


Bizde veririz
Bu sorulara bu cevapları veren zata ne demeli bilmem?

Rabbimiz olan Yüce Allah boşuna:
Allah'a sığınırım de!", "Allah'a sığınmak istiyorum de!" değil, "Allah'a sığın!" dememiştir.

Değerli Kardeşim!
İnsanlar mutlaka akıllarını çalıştırmaya yönelmelidirler. Başka türlü bu tür cevaplarla, yalanlarla sürekli vesvese veren şeytânlardan korunmak asla mümkün değildir.
Müslümanlar Allah'a, O'nun kitabına sığınmalıdırlar

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.
__________________
Halil Ay
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
dost1 Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 3 Kisi:
hiiic (13. November 2012), merdem (13. November 2012), Miralay (13. November 2012)
Alt 13. November 2012, 01:17 PM   #6
aorskaya
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Aug 2009
Mesajlar: 933
Tesekkür: 110
268 Mesajina 414 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 16
aorskaya will become famous soon enoughaorskaya will become famous soon enough
Standart

Alıntı:
dost1 Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster

Rabbimiz olan Yüce Allah boşuna:
Allah'a sığınırım de!", "Allah'a sığınmak istiyorum de!" değil, "Allah'a sığın!" dememiştir.

Değerli Kardeşim!
İnsanlar mutlaka akıllarını çalıştırmaya yönelmelidirler. Başka türlü bu tür cevaplarla, yalanlarla sürekli vesvese veren şeytânlardan korunmak asla mümkün değildir.
Müslümanlar Allah'a, O'nun kitabına sığınmalıdırlar
Sevgili dost1,

1- Allah'a sığınırım de!", "Allah'a sığınmak istiyorum de!" değil, "Allah'a sığın!" dememiştir.

Sözünüzü ele almak ve aslında baştaki ile sondaki arasında fark olmadığını söylemek istiyorum. Ama, ortadaki hem farklı, hem de yanlış olmaktadır.

a- Allah'a sığınırım de!" ile "Allah'a sığın!" sözlerini yaratan tarafından değilde, yaratılan yani bizler tarafından bakılınca durum değişmiyor.

Çünkü; Allah'a sığınmanın, "Allah'ım (yada diğer isimleri) kovulmuş şeytandan sana sığınırım" demekten başka türü yoktur. Her iki ifadeye göre de sığınma sözle olacağından, sonuç bizim açımızdan değişmeyecektir.

Yada benim aklıma gelmeyen başka bir sığınma biçimi olmalıdır.

b- "Allah'a sığınmak istiyorum de!"

Bu söz ise, söyleyen kişi ve Allah yanında 3. bir şahsı gerekli kılar. Bu nedenle "yalnız senden yardım dileriz" formatına aykırı olarak, bu sözle sığınma (korunma yardımı) isteği yapılmamış, sadece bu isteğinden 3.şahısa haber verme durumu olur. O nedenle bu söz rabbimize sığınmak değil, sığınma dileğinin başka kişiye beyanıdır.

Rabbimizin "deki" ile başlayan ayetlerinde istenileni yerine getirmekten farkı yoktur.

2- Müslümanlar Allah'a, O'nun kitabına sığınmalıdırlar

Rabbimiz kuran okumadan önce de tek şart olarak; "kovulmuş şeytandan kendisine sığınılmasını" istiyor. Bu da kitaba sığınmadan önce de "rabbimize sığınmak gerektiğini" işaret ediyor.

Okumadan önce sığınmada; "rabbim kovulmuş şeytandan (yanlış anlamalarıma yapacağı tesirlerden) sana sığınırım" denilerek olabilir...

Başka sığınma şekli varmıdır, ben bilmiyorum ve aklıma da gelmiyor. Bilen varsa, yazarsa yukarıdaki yazdıklarım yanlış olur, dost1 ifadesinde haklı olur. Kendisine, ve sığınma şekli bildiren olursa ona borçlu olurum...

selamlar,
aorskaya
aorskaya isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 13. November 2012, 02:24 PM   #7
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.015
Tesekkür: 3.567
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart

Selamun Aleykum! Değerli Aorskaya Kardeşim!

Şeytandan Allah’a sığınmak; “Euzu billahi mineşşeytanirracim /Kovulmuş şeytandan Allah’a sığınırım / Allah’ım şeytandan sana sığınırım, beni ondan koru” demek değildir.
Böyle söyleyerek hiçbir kimse Allah'a sığınmış olamaz. Sadece "sığındığını" sanarak kendi kendisini kandırır ve çoğunlukla da psikolojik sorunlar içerisinde boğuşur giderler.

Şeytandan Allah’a sığınmak:

Şeytan tipler ve güçler tarafından dayatılan düşünce ve amelleri, hemen, Allah’ın bizlere gönderdiği Kur’an terazisinde tartmaktır.

Şeytanın aklımıza, fikrimize zerk ettiği zehirleri, Allah’ın Kur’an’da bize ikram ettiği panzehirle tedavi etmektir.

Doğruyu Allah’tan öğrenip, şeytanın bizi saptırmasına engel olmaktır.

Fırtınaya tutulan geminin hemen limana sığındığı gibi, hemen Kur’an’a sarılıp problemleri Kur’an ile çözmektir. (Anlamadan Kur’an okumak bu problemleri çözmez!)

Günümüzde, bu konuya örnek olabilecek şeytanî vesveseler insanların hayatlarına o kadar çok yönden sokulmak istenmektedir ki...?

Yüzyıllardır Müslümanlara birileri tarafından telkinde bulunulmakta ve şunlar söylenmektedir:

Şu kandil gecesinde şu kadar rekât namaz kılar, şu kadar sayıda tespih çekersen, bütün günahların affolur ve cennete gidersin!

Bu teklif, ilk bakışta insanların hoşuna gitmekte, daha doğrusu işine gelmektedir. Çünkü insanın dünyaya gelişinden itibaren onun “karin”i olarak faaliyet gösteren şeytan (İblis), bu teklif ile hemen harekete geçip bir ham düşünce üretmekte ve bu söylenen kolay davranışları yaparak cenneti ucuza kapatma fikrini insana “süslü” göstermektedir.

Yapılan teklif (telkin) ile insan, hem Allah’ın bildirdiği dışında bir yolla cennet vadeden şeytanların, hem de bu yolu kendinse süslü gösteren beynindeki İblis’in vesveseleri ile karşı karşıya kalmaktadır. İşte, Rabbimizin kendisine sığınılmasını istediği şeytan vesvesesi, buna benzer kuruntulardan oluşmaktadır. Ancak, bu sığınma, ayetteki ifadelerden anlaşıldığına göre lâfla olmamaktadır.

Yapılacak iş, insanın kendisini sadece Allah’ın sözlerine teslim etmesidir. Nitekim yukarıda verdiğimiz örnek için insan “Cennetin bedeli nedir Ya Rabbi!” diye Allah’a sığınmak isterse, Allah’ın cevabını Kur’an’da bulacak ve bu bedelin “mütteki olmak, ebrardan olmak, malını ve canını Allah’a satmak” olduğunu öğrenerek, hem o teklifi yapan yalancı şeytanların, hem de beynindeki İblis’in vesvesesinden kendini kurtarabilecektir.
Kaynak: İşte Kur'an

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.
__________________
Halil Ay
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
dost1 Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
hiiic (13. November 2012)
Cevapla

Bookmarks

Etiketler
abdest, namaz


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 01:48 AM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam