hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > İMAN > Kur’an

Cevapla
 
Seçenekler Stil
Alt 7. August 2010, 12:16 PM   #1
halukgta
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Feb 2010
Mesajlar: 436
Tesekkür: 67
264 Mesajina 549 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25
halukgta has much to be proud ofhalukgta has much to be proud ofhalukgta has much to be proud ofhalukgta has much to be proud ofhalukgta has much to be proud ofhalukgta has much to be proud ofhalukgta has much to be proud ofhalukgta has much to be proud of
Standart Kur'an da geçen kıble sözünden ne anlamalıyız?

İslam toplumunda en önemli ibadetlerden biri olan namazımızı Mescid-i haram yönüne dönüp kılarız. Bunu yaparken de aşağıdaki ayetleri delil gösteririz. Gelin bu konuyu birlikte ayetler üzerinde düşünüp anlamaya çalışalım. Gerçekten Allah namazlarımızı kılarken belli bir yöne dönmemizi mi emrediyor? Önce Bakara suresi 115. ayete bakalım ve üzerinde düşünelim.

Bakara 115: Doğu da Batı da Allah'ındır: Nereye dönerseniz dönün Allah'ın yönü (yüzü) orasıdır. Unutmayın ki Allah rahmet ve kudretinde sınırsızdır, her şeyi bilendir.

Yukarıdaki ayete baktığımızda nereye dönersek dönelim, orada Allah ı bulacağımızı söylüyor. Ayetin sonunda da Rabbin gücünün sınırsız ve her şeyi bilecek güçte olduğu anlatılıyor. Bu ayetten bir önceki ayette de bakın şu sözlere yer verilir.

(Bakara 114: Allah'ın mescitlerini, içlerinde O'nun adı anılıyor diye engelleyen ve onların yıkımı için uğraşan kişiden daha zalim kim olabilir!... )

Bir kısım düşünce, sanırım bu sözlerden yola çıkarak, Allahın mescitlerinde namaza dururken gerekirse her yöne dönülebileceğini söylemişlerdir. Fakat bakara suresi 115. ayette namaz konusundan hiç bahsedilmemiş ona atıfta dahi bulunulmamıştır. Bu yöntem yani kur’anı anlama ve onun açıklık, anlaşılırlık ilkesine de uymaz.

Şimdide günümüzde Mescid-i harama dönerek, namazlarımızı kılmamız gerektiğini söyledikleri ayetlere bakalım.

Bakara 144: Biz senin, yüzünün habire göğe doğru çevrildiğini elbette görüyoruz. Hoşlanacağın bir kıbleye seni elbette döndüreceğiz. Artık yüzünü Mescid-i haram yönüne çevir. Nerede olsanız yüzünüzü Mescid-i haram yönüne döndürün. Kendilerine kitap verilenler, onun, Rablerinden bir gerçek olduğunu çok iyi bilirler. Allah onların yapıp ettiklerinden habersiz değildir.



Bakara 145: Yemin olsun, Ehlikitap'a sen her türlü mucizeyi getirsen de onlar senin kıblene uymazlar; sen de onların kıblesine uymayacaksın. Onlar birbirlerinin kıblesine de uymazlar. Eğer sen, ilimden nasibin sana geldikten sonra onların boş ve iğreti arzularına uyarsan, işte o zaman kesinlikle zalimlerden olursun



Bakara 149: Nereden çıkarsan çık, yüzünü Mescid-i haram'a döndür. Bu, elbette Rabbinden gelen gerçektir. Allah, yaptıklarınızdan habersiz değildir.

Bakara 150: Nereden çıkarsan çık, yüzünü Mescid-i haram'a çevir. Nerede olursanız olun, yüzünüzü ona doğru çevirin ki, insanların elinde sizin aleyhinize bir delil bulunmasın. Onların zulme sapanları müstesna. Artık onlardan korkmayın, benden korkun. Yüzünüzü Mescid-i haram'a dönün ki, üzerinizdeki nimetimi tamamlayayım. Ve bu sayede güzeli ve iyiyi bulmanız da umulmaktadır.

Yukarıdaki ayetler üzerinde düşünelim. Önce kıble sözcüğünden Rahman ne kast ediyor sanırım burası önemli. Eğer namazlarınızı kılarken kıble olarak yani yön, taraf, bölge olarak oraya dönüp kılınız açıkça diyorsa sorun yok demektir. Bu ayetten bunu yapın diye anlıyor muyuz? Hiçbir ayetinde namazlarınızı kılarken mescidi Harama dönerek kılın dememiştir. Peki, başka ne anlama geliyor olabilir kıble sözü, isterseniz şimdide onu anlamaya çalışalım.

Kıble: Sıkıntılı bir durumda yardım umarak başvurulan yer, doğru yön.

İsterseniz bu anlamı üzerinde de düşünelim şimdide. Yukarıda sizlere hatırlattığım ve Rabbin kıble olarak dönülecek yönün mescidi Haram olduğunu söylerken tek bir yerde bile namazlarınızı buraya dönerek kılın açıklamasına rastlayamıyoruz. Peki, neden hiç bahsedilmediği, açıklık getirilmediği halde bizler bu anlamı vermişiz? Sanırım burası önemli. Çünkü her şeyden nice örnekleri değişik ifadelerle verdim ki anlayasınız diyen rabbim, eğer namazlarımızı yalnız bu yöne dönerek kılmamızı emretseydi, bunu açıkça söylemez miydi?

Kıble sözünden anlaşılması gereken bir başka anlamı da yazmıştım.( Sıkıntılı bir durumda yardım umarak başvurulan yer, doğru olan yön.) Allah bu sözlerle acaba İbrahim peygamberden bu yana sizlere aynı dini gönderdim, hepiniz hanif İbrahim in dinindensiniz mi diyor? Sizin atanız İbrahim peygamber derken, bizleri bir noktada birleştirdiğini yönümüzün kıblemizin aynı olduğunu ve onunda yönünün, yolunun ve yönteminin bizlere gelen kitaplarla aynı olduğunu anlatmak adına, bizlerinde yönü olarak Hz. İbrahim in kurduğu ilk toplantı evi gösterilerek yönümüzü, yolumuzu çevireceğimiz yönün, yani kıblenin Mescidi haram merkezli aynı bir din olduğunu mu anlatmak istiyor Rabbim acaba bizlere?


Gelim şimdide yukarıdaki ayetleri bu düşünce penceresinden bakıp anlamaya çalışalım. Bakara 144. ayette Allah elçisine biz senin, yüzünün habire göğe doğru çevrildiğini elbette görüyoruz diyor. Sizce bu namaz kılarken olabilir mi? Namaz kılarken hiç kimse yüzünü gökyüzüne çeviremez. Geleneksel İslam ın bu konuyu anlattığı gibi bir açıklama yok, sen namaz kılarken mescidi aksaya dönüyordun, bundan sonra mescidi harama dön de demiyor. Demek ki Peygamberimiz ortamın kötülüğünden, çevresinde olan yanlışların üzüntüsünden çaresiz Rabbine sığınıp, yüzünü gökyüzüne çevirip dualar ediyor ki, Allah bu isteğini duyduğunu söylüyor. Zaman zaman dara düştüğümüzde, bizlerde Rabbe sığınıp ellerimizi gökyüzüne açıp, yönelip dua etmiyor muyuz? Peygamberimizin özel bir istek için değil, sürekli Allahın doğru yolunu aramak adına ona yalvardığının sonucu böyle bir hareket yaptığı anlaşılıyor. Bunun özel bir istek olmadığı çok açık, eğer özel bir istek olsaydı bunu açıklardı bizlere Rabbim. Demek ki genel anlamda bir dua bir yakarış ki bakın elçisine devamında ne diyor?( Hoşlanacağın bir kıbleye seni elbette döndüreceğiz.) Bu sözlerden Allah a çok özel bir isteği için yakarmış olsaydı, bu konuda elbette açıklanırdı. Demek ki Rabbim peygamberimizin yüzünü kendisi gibi hanif olan İbrahim peygambere inmiş olan dine karşı yüzünü çevireceğini söylüyor. Çünkü Mescidi Haram İbrahim’i dinlerin sembolüdür.

Bu sözlerden yola çıkarak şunlar söyleniyor günümüzde rivayetler yoluyla. Eskiden namazlar Yahudilerin kutsal yeri olan Mescidi aksaya dönerek kılınıyormuş. Bu Allahın elçisinin hiç hoşuna gitmediği için Allah a yalvarıp kendisinin de istediği Mescidi Harama yönelip namaz kılmayı istediğinden Allah, elçisinin isteğini duyarak bu ayeti gönderdiği söyleniyor. İsterseniz şimdi düşünelim, kur’anda böyle bir açıklama var mı? Tek kelime bile yok. Acaba her şeyi bilen yüce Rabbim daha önce bu olayı hâşâ göremedi de mi, daha sonra elçisinin isteği, üzüntüsü üzerine kıbleyi mescidi haram yaptı? Bunu doğrusu aklıma bile getirmem. Çünkü Rabbim yüzlerce, binlerce yıl sonra olacak olayları, ihtiyaçları bilerek ayetlerini göndermiş ve açıklamış, her çağa uygun hitap eden bir kitap göndermiştir bizlere. Ne yazık ki bizler kelimelerden, cümlelerden Allahın hiç bahsetmediği anlamlar çıkartarak, kendimize deliller yaratmışız. Peki, Allah elçisini hoşlanacağı bir kıbleye çevireceğim derken ne söylemek istiyor olabilir dersiniz? İşte bunu anlamak için yine kur’anı bir bütün olarak düşünmeliyiz. Kıblenin ne anlama geldiği konusunda bir başka açıklamada ne demiştik? Sıkıntılı bir durumda yardım umarak başvurulan yer doğru olan yol, yön. Peki, Allah bizleri tüm Dünyanın her yerinden, Mescidi Harama gitmemizi orada toplanmamızı ve orada ne yapmamızı istiyordu? Onun birliğini, yüceliğini hep birlikte haykırıp onun önünde kıyamda, rükû da ve secdede bulunmamızı, onu zikretmemizi, onun kanunlarına uyacağımızın topluca kanıtı olduğu için, orada buluşmamızı istiyordu Allah. Demek ki Allah sürekli bir arayışta olan elçisinin dualarına karşılık, onu zaten var olan bir dine yönlendireceğini, İbrahim peygamberden bu yana gönderilen İslam dinine yüzünü çevirmesini, dönmesini istiyor bu sözleriyle. Ayetin devamına bakalım acaba bu sözlerimizi doğruluyor mu? (Nerede olsanız yüzünüzü Mescid-i haram yönüne döndürün. Kendilerine kitap verilenler, onun, Rablerinden bir gerçek olduğunu çok iyi bilirler.) Demek ki tüm insanların nerede olması önemli değil, hepsinin bir noktada buluşması önemli. Buda tüm İslam âleminin yani tüm dinlerin, bir noktada buluştuğu mescidi Haram a dönmesi, aynı pencereden bakması istenerek, kendilerine kitap verilenlerin bu gerçeği çok iyi bileceğini ve onların birleşme yeri, noktası olarak Mescidi haramı gösteriyor. Hatırlayınız İbrahim peygamberden bu yana tüm dinlere Rabbin emrettiği ortak nokta Mescidi haramdır.

Şimdide gelelim Bakara 145. ayeti anlamaya çalışalım, bakalım burada kıble sözünden ne anlatmak istiyor olabilir Allah. Bu ayette özellikle dikkatimizi çekmeye çalışan sözlere bakalım.

(Onlar senin kıblene uymazlar; sen de onların kıblesine uymayacaksın. Onlar birbirlerinin kıblesine de uymazlar. Eğer sen, ilimden nasibin sana geldikten sonra onların boş ve iğreti arzularına uyarsan, işte o zaman kesinlikle zalimlerden olursun.)

Onlar senin kıblene uymazlar, sende onların kıblesine uyma diyor. Peki, burada bahsedilen kıble namaz kılarken döndüğümüz yön anlamında mı kullanıyor? Tek kelime bile namaz konusundan bahsedilmiyor. Eğer namaz olsaydı bu açıklanırdı, çünkü tüm dinlere namaz farz kılınmıştı. Bir dine emredilen nazmın kıblesi, yön tespiti var ise, diğerlerinde farklı olması düşünülemezdi. Bu durumda dinler arasında zıtlaşma ve inanç farklılıkları olurdu. Peki, ne olabilir kıble bu durumda? Bakın ayetin son kısmında bu konu aslında anlaşılıyor, bakın ne diyor Rahman elçisine?

( Eğer sen, ilimden nasibin sana geldikten sonra onların boş ve iğreti arzularına uyarsan…)

Demek ki kıble sığınılacak, yardım istenecek, takip edilecek bir yol, güç anlamına geliyormuş ki, Allah elçisine eğer ben sana ilimden nasibini, rehberini, güneşini gönderdikten sonra hala onların iğreti arzularına, inançlarına yani kıblelerine uyarsan, zalimlerden olursun diyor. Dikkat edin ayetin içinde bir cümle var. (Onlar birbirlerinin kıblesine de uymazlar.) İşte bu cümle aslında konuyu daha çok açıklığa kavuşturuyor. Kıble sözüyle Rahman sığınılacak, danışılacak, yardım umulacak yöneleceğimiz bir yer olarak anlattığı anlaşılıyor, onların o kadar çok yöneldiği kıbleler var ki, kendi aralarında, zaten onlar birbirlerinin kıblelerine bile uymazlar diyor. Çünkü inandıkları putlar, şefaat diledikleri o kadar yanlış itikatları var ki, kendi aralarında bile anlaşamaz onlar diyor.

Şimdide Bakara suresi 149. ayeti bu düşünceden yola çıkarak anlamaya çalışalım.

(Nereden çıkarsan çık, yüzünü Mescid-i haram'a döndür. Bu, elbette Rabbinden gelen gerçektir.)

Bu sözleri okuduğunuzda sizler nerede olursa olun namaz kılarken mescidi Harama dönün öyle kılın diye mi anladınız? Eğer Allah onu kast etmiş olsaydı bunu apaçık söylerdi, bundan hiç kuşku yok. Rabbin sözlerine lütfen dikkat edelim. Nereden çıkarsan çık diyor, yani hangi inançtan geliyor olursan ol, nerede olduğun kimden olduğun önemli değil. Önemli olan bundan sonraki birliğimiz beraberliğimiz ve gittiğimiz yoldur. Mescidi haram gerçeği, Rahmandan gelen apaçık bir gerçektir. Orada birleşelim ve ona inanalım, buradan yola çıkalım. Allah kıble ve mescidi haram sözlerinden, takip edilecek yolun, İbrahim peygamberden bu yana birleştiğimiz nokta olan Allahın kitapları, peygamberlerinin bir noktada birleştikleridir, bunun sembolü de Mescidi haramdır diyor. Bu makam bu kıble, yön sizlere gönderdiğim kitapların birleşme noktasıdır, yönünüzü buraya dönün ki beni orada görebilesiniz diyor Allah. Kıble ve Mescidi haram Rabbin gönderdiği kitaplarının kesişme noktası, merkezi ve birleştiği yönüdür diyor.

Bakara 150. ayette bu yönde güzel açıklamalar yapıyor bizlere. Ayetten bir alıntı yapalım.

(Nerede olursanız olun, yüzünüzü ona doğru çevirin ki, insanların elinde sizin aleyhinize bir delil bulunmasın.)

Ayete baktığınızda namaz kılarken yönünüzü mescidi harama a çevirin mi diyor? Elbette hayır eğer bunu söylemek isteseydi açıkça bunu söylerdi rabbim. Demek ki burada da yönelmek, yardım istemek, takip etmek dini yaşamak adına bir noktada birleşmekten bahsediyor ki bakın ne diyor? (insanların elinde sizin aleyhinize bir delil bulunmasın.) Buradan da anlaşılıyor ki yöneleceğimiz, yardım dileyeceğimiz, uyacağımız bir YÖNDEN(KIBLEDEN) bahsediyor ki, buraya yönelin de diğer insanların elinde aleyhinize delil olmasın diyor Allah. Bakın burada namaz kılarken yöneleceğimiz kıbleden bahsediliyor mu sizce? Tam tersine uyulması gerekenlere uyun ki, aleyhinize delil kalmasın diyor. Yüzünü Allah a çevirdiğinde ona uymuş, onun kelamına iman etmişsin demektir. Bunu yapanın şahidi Yüceler yücesi RAHMANDIR, bunu yapanın aleyhine kimse şahitlik yapamaz. Ayetin son kısmına bakalım şimdi de

.( Yüzünüzü Mescid-i haram'a dönün ki, üzerinizdeki nimetimi tamamlayayım. Ve bu sayede güzeli ve iyiyi bulmanız da umulmaktadır.)

Bakın Allah Mescidi Harama döndüğümüzde üzerimizdeki nimetimizin tamamlanacağını ve bu sayede güzeli, iyiyi bulacağımızı söylüyor Rabbim. Şimdide bu sözleri kur’an bütünlüğünde düşünelim. Allah iyiye ve güzele ulaşmamız için bizlere rehber olsun diye kur’anı gönderdim diyordu. Bakın bizlerin mescidi harama dönmemiz den kasıt la ne anlam verdiği, ne kadar güzel anlaşılıyor, çünkü kıble aynı zamanda dönülecek yön anlamını taşıdığına göre, buraya dönerek İslam ı gerçek anlamda özümseyip kemale ermek, bu sayede güzele ve iyiye yönelmek olduğu açıklanıyor. Demek ki Allah kıble ve mescidi Haram sözlerini sembolize ederek Atamız olan İbrahim peygamberin dininde ve en son gönderdiği rehberinde KURANDA BİRLEŞMEMİZİ ONUN REHBERLİĞİNİ YÖN EDİNMEMİZİ KASTEDİYOR Kİ, bunu yaparak iyiye ve güzele ulaşacağımızı söylüyor.

Şimdide bugün namazlarımızda yöneldiğimiz kıblenin konumuna bakalım. Anlatılan birçok rivayetler var bu konuda. Tüm dinlerce kutsal sayılan Mescidi Aksaya İslam’ın ilk yıllarında namaz kılarken dönüldüğü anlatılır. Bu olayı Yahudilerin kullandığı ve kendilerince kutsal olan bir yere dönülerek kılınmasından payeler çıkarıp, Müslüman toplumun arasında huzursuzluk çıkardıkları söylenir. Peygamberimizin de bu konu hoşuna gitmediğinden belli bir zaman sonra Müslümanların mescidi harama dönerek namaz kıldığı anlatılır. Bu dönüş konusunda da yukarıda yazdığım ayetler örnek gösterilerek delil aranır. Doğrusu şuanda özellikle toplu kıldığımız namazlarımızda bir beraberlik olması adına güzel bir durum, buna kimsenin itirazı da olamaz, bence olmamalıda. Fakat bunun Allah emri olduğunu ve delil olarak gösterilen ayetlerin, belli bir zaman sonra peygamberimizin çok istemesi sonucu, Mescidi haram yönünde değiştirildiğini söyleyerek, bu konuda açıkça bahsedilmeyen ayetleri örnek gösterilmesinin doğru olmadığına inanıyorum. Allah geleceği bilir ve o gelecek gelmeden en doğruyu baştan yaratır, ayetini bizlere bildirir. Rabbim binlerce yıl sonra olacak olayları bizlere müjdelemişse, kur’an indirilmeye başlandığında namaz kılarken dönmemiz gerektiği yön konusunda bir emri olsaydı, onu apaçık daha en başta söylerdi. Örnek verilen ayetlere bakınız lütfen, hiç birisinde namaz kelimesi geçmediği gibi, onun yerine geçecek bir sözde yoktur. Zaten Allah sorumlu tutacağını emrettiği emirlerini açık, anlaşılır ve her şeyden nice örneklerle anlatırım diyor. Rahman bu sözleri söylüyorsa, kur’anın bu kadar önemsediği namazlarımızda döneceğimiz bir yön olsaydı bunu da apaçık söylerdi.

Şunu da söylemeliyim ki, bu konuda İslam âleminde hiçbir tepki ve kargaşada yoktur kıble konusunda, bu konuda anlatılan kur’andan delil aranan rivayetler dışında. Allah eğer bu konuda bir kural koymamışsa, bu bizlerin serbest alanıdır diyebiliriz bizlerin kolaylığıdır, onun içindir bunu zorlaştırmak çok büyük yanlış olur. Bazen haberlerini duyarız kıblesi yanlış cami tespit edildi, kılınan bunca namazımız ne olacak diye. Namaz Allah ile kulunun sohbetidir, namaz Allah ile kulunun en mutlu anıdır. Namaz aciz biz kullarının Yüce Rabbimden istek ve dilek anımızdır. Bunun hangi yönde olmasının ne önemi olabilir ki?

Allah haram ayların bir yılda dört ay olduğunu söylemiş fakat hangi aylar olduğu konusunda serbest bırakıp geleneğin uygulamalarına ses çıkarmamıştır. Serbest bıraktığı konularda bazı yapılan yanlışlar için ayetler indirip düzeltilmesini sağlamıştır. Allah bu konuda açıkca bir emir vermediyse, bizler geleneğimizden gelen namazlarımızdaki kıblemizi, döndüğümüz yönü elimizden geldiğince korumalıyız, fakat şunu bilmeliyiz ki rabbim e yönelmek, onun huzuruna durmak için Allah bizlere hiçbir zorluk çıkarmamıştır. Eğer böyle bir emir açıkca Rabbim vermiş olsaydı, sanırım yüzlerce yıl önce kılınan namazların yönlerinin tespiti doğruluğu konusunda, tartışma konusu olurdu. Fakat dikkat edin bu konuda ciddi bir tartışmaya hiç rastlanmaz.

Şunu düşünmenizi rica edeceğim sizlerden. Allah bu kitabı yemin ederek kolaylaştırdığını birçok kez söylüyorsa kur’an da, bundan yüzlerce yıl öncesinde, yönlerini dahi tespit etmekte zorlanan insanları bağlayıcı bir emir verip, rabbin huzuruna durmamız da çok zor bir tespite bizleri zorlar mıydı? Onu anmak onu zikretmek, ondan yardım dilemek için kullarının belli bir yöne dönmesini ve onun huzuruna durmak için bu yönü bulmak adına evlerimizde, tarlamızda çalışırken namaz kılarken zorluk çıkaracağını ve bunu şart koşacağını aklımdan bile geçirmiyorum. Çünkü bu konuda tek bir açık ayet yoktur. Allah bu dini bu kitabı sizler için kolaylaştırdım diyorsa, her gün onun huzuruna durmak ondan yardım istemek adına huzuruna duracağımız yönünün, kesin tespitini isteseydi sanırım işimiz çok ama çok zor olurdu. Rabbim bir şey istiyorsa bu gerekli ve bizler için önemli olduğundandır. Bizlere namazlarımızda duracağımız yönün, mutlaka mescidi haram yönünün de olması gerekir yoksa kabul etmem deseydi, sanırım geçmişte kılınan ve gelecekte kılınacak onca namazın yönü konusunda sorun yaşardık ve her an korku içinde olurduk. Çok şükür Rabbim bizleri asla zor bir ibadetle sorumlu tutmamış. Daha geçenlerde bir caminin kıblesinin yanlış yöne baktığını tespit etmişler, yıllarca kimse farkında bile olmamış, tabi o toplumun üzüntüsünü orada namaz kılan cemaatin telaşını çok iyi tasavvur ediyorum. Ya Rabbim gerçekten böyle kesin bir emir vermiş olsaydı nice oludu halimiz. İşte güzelim İslam ı ne hale soktuğumuzun acıklı bir örneği. Bizler bu kadar kolay bir dini nasıl zorlaştırırız onun yarışına girmişiz, bakalım daha ne kadar zorlaştırıp Rabbin hışmına uğrayacağız, bunu da zaman gösterecek.

Ben bu konuyu kur’an ayetlerini bir bütün olarak düşündüğümde bunları anladım. Yanılıyorsam Yüce Rabbime sığınırım. Benim yaptığım, amacım onun önerdiği, ayetleri düşünerek, aklederek ne söylemek istediğini, Rabbin ne dediğini anlamaya çalışmaktır. Yaptığım ve yapacağım yanlışlarımı ne olur affet Rabbim. Bu açıkladıklarım benim kur’andan anladıklarımdır, yalnız beni bağlar. Sizlere de düşen kur’anı anlayarak bol bol okuyup anlamaya çalışmak olmalıdır. Bizler beşeriz her zaman hata yaparız, bunun unutulmaması gerektiği gerçeğinden yola çıkıp, Rabbin rehberinden, güneşinden, gönül gözünden elimizden geldiğince yararlanma yolunu seçmeliyiz. Allah sizlere rehber olsun, gönül gözü olsun diye indirdim dediği kitap asla anlaşılması zor bir kitap olamaz. Anlayamayan, istifade edemeyen bilmelidir ki, bizlerin gönüllerinin kapısının kapalı, kilitli oluşundandır, bunu unutmayalım. Gelin bu kilitli kapının anahtarını kur’andan alalım ve o kapıyı açalım. Eğer o kapının anahtarını beşerden alma yolunu seçersek asla o kapıyı açamayacağını da bilelim. Onun anahtarı taklit edilmesi imkânsız KUR’ANDIR. SAYGILARIMLA Haluk GÜMÜŞTABAK
halukgta isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
halukgta Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 4 Kisi:
Barış (7. August 2010), dost1 (7. August 2010), hiiic (7. August 2010), Miralay (7. August 2010)
Alt 7. August 2010, 12:42 PM   #2
hiiic
Uzman Üye
 
hiiic - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Mar 2010
Mesajlar: 1.979
Tesekkür: 1.908
1.298 Mesajina 2.732 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 26
hiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud of
Standart

Yorumunuz için teşekkür ederim Haluk bey ancak şöyle düşünmemiz mümkün mü?

-Bir konu hakkında karar verirken/alırken kararlarını insanların aleyhine söz söyleyemiyeceği bir heyetin vizyon ve misyonuna uymak için yüzünü/ kıbleye/Meclise dön?

İçine düşülen bir durumda kararsızlık halinde ne yapılacağı bilinmediğinde yüzünü göğe çevirerek Allahtan gelecek bir vahyi beklerken ve karar konusunda sıkıntıya düşen peygambere, bu karar sıkıntısını ortadan kaldırmak için bir kıble (meclis, heyet, karar alma, bilgi verme toğluluğu) veren Allah...

Sorunların çözümü için meclisin ortak kararına yüzünü döner ve kararlarını kıblenin (meclisin) vizyon ve misyonu çatısı altında verirsen kendine insanlar tarafında suçlu duruma düşülecek aleyhte bir durum içinde bulmazsın.... İnsanlara kendi aleyhinde, kendi şahsi fikrin doğrultusunda bir aleyhine bir işaret ve suçlamada bulamazsın. Ben kanunları yerine getiriyorum dersin...

Kıbleden kasıt, yasama ve yargı olmasın?
İslama göre yürütme (salat ve diğer çalışmalar) halkın işi, Yasama ve Yargı ise Kıblenin yani meclisin işi????


Sanırım yeterince açıklayıcı olabildim... düşüncelerinzi bekliyorum,
Dost1 hocam senin cevabını da bekliyorum.
--------------------------------------------------------

Çünkü dua etmek amacıyla kendi ellerinle yaptığın bir şeye dönmek,,, değil hanifliğe, değil islama ve kurana, değil akıl mantığa hiçbirşeye sığmaz... Zaten ayetlerde de bu konuda pek çok apaçık bildiriler mevcuttur.

------------------------------------------------------------

Bazı sorular vardır cevabının aranmasındaki mantısksızlık sorunun mantıksızlığını, sorunun mantıksızlığıda sorunun çıkarıldığı yargının mantıksızlığını ortaya çıkarmaya yeter...
İşte o tarz bir soru; Eğer uzay mekiğiyle uzayda olsak, dua etmek yadan putperestlerin eskiden yapıp dinimize soktuğu gibi şekilsel bazı tapınma hareketleri yapacak olsak, yüzümüzü nereye dönmemiz gerekir? Uzayda kabe tespiti nasıl yapılır v.s.

Konu hiiic tarafından (7. August 2010 Saat 01:37 PM ) değiştirilmiştir.
hiiic isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
hiiic Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
Miralay (7. August 2010)
Alt 7. August 2010, 01:03 PM   #3
hiiic
Uzman Üye
 
hiiic - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Mar 2010
Mesajlar: 1.979
Tesekkür: 1.908
1.298 Mesajina 2.732 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 26
hiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud of
Standart

Bakara 142 İnsanlar içinde bir kısım beyinsizler takımı, "Bunları bulundukları kıbleden çeviren nedir?" diyecekler. De ki: "Doğu da, batı da Allah'ındır. O, kimi dilerse onu hidayete erdirir."
Bakara 143
Ve işte böyle, sizi ortada yürüyen bir ümmet kıldık ki, siz bütün insanlar üzerine adalet örneği ve hakkın şahitleri olasınız, Peygamber de sizin üzerinize şahit olsun. Daha önce içinde durduğun Kâ'be'yi kıble yapmamız da şunun içindir: Peygamber'in izince gidecekleri, iki ökçesi üzerinde geri döneceklerden ayıralım. Bu iş elbette Allah'ın hidayet ettiği kimselerin dışındakilere çok ağır gelecekti. Allah imanınızı kaybedecek değildir. Hiç şüphesiz Allah, bütün insanlara çok şefkatlidir, çok merhametlidir.
Bakara 144
Doğrusu, biz, yüzünün semaya yöneldiğini, orada şekilden şekile geçerek, aranıp durduğunu görüyorduk. Artık seni hoşnud olacağın bir kıbleye çevireceğiz. Haydi bakalım, yüzünü Mescidi Haram'a doğru çevir. Siz de ey müminler, nerede olursanız olun, yüzünüzü o tarafa doğru çevirin! Kendilerine kitap verilmiş olanlar da kesinlikle bilirler ki, Rabblerinden gelen o emir haktır. Ve Allah, onların yaptıklarından ve yapmakta olduklarından gafil değildir.
Bakara 145
Celâlim için, sen o kitap verilmiş olanlara, bütün delilleri de getirsen, yine de senin kıblene tabi olmazlar, sen de onların kıblesine tabi olmazsın. Zaten onlar da birbirlerinin kıblesine tabi değiller. Celâlim hakkı için, sana gelen bunca ilmin arkasından sen tutar da onların arzu ve heveslerine uyacak olursan, o zaman hiç şüphesiz, sen de zâlimlerden olursun.
Yûnus 87
Biz Musa ile kardeşine şöyle vahyettik: "Kavminiz için Mısır'da birtakım evler hazırlayın ve evlerinizi kıbleye karşı yapın (meclisin çevresine yerleşin ve orayı imar edin) ve namazı kılın (meclisin kanun ve kuralları doğrultusunda salatı ikame edin) müminlere müjde verin(eğitin ve mali olarak destekleyin)."
-------------------------------------------
ayetleri bir de devlet meclisi olarak değerlendirelim...Eğitim ve öğretimin yani bilgi edinilen, Genel kararların alındığı yer, müslümanların işlerinde izleyecekleri yolu çizen demokratik bir meclis. Halkın seçtiği (ki salatta amacıyla önder seçmek gibi) islamda otokratik düzen yoktur demokrasi vardır, herkes kanunlar önünde eşit olduğu gibi herkes seçme ve seçilme hakkına sahiptir.

ey yüzünü göklere çevirip olası bir durumda verilecek karar için Allahtan gelecek bir işareti arayan peygamber, bundan böyle Yürütme işlerinde yüzünü Yasama ve Yargının yapıldığı Meclise çevir.
İslama göre bölünüp parçalanmak yasatır Allahın emrini çiğnemektir, özellikle ırkçılıkla (ilk ırkçı şeytan) ülke toprak bölmek Kuranın emrini çiğnemek ve büyük günahtır, nereden çıkarsanız çıkın yüzünüzü islamın merkezi meclisine çevirin...
Bağlı bulunduğunuz meclis (karar alma organı) 'den sizi ayıran nedir? Elbetteki müslümanların birleşmesi ve dayanışmasının mahsülü ve herkezin hoşuna gidecek olan merkezi Yasama organıdır. Ancak ianmayanlar o meclisin karar ve kanunlarına tabi olmayacaklardır. v.s.

Konu hiiic tarafından (7. August 2010 Saat 01:37 PM ) değiştirilmiştir.
hiiic isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
hiiic Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
Miralay (7. August 2010)
Alt 7. August 2010, 02:07 PM   #4
halukgta
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Feb 2010
Mesajlar: 436
Tesekkür: 67
264 Mesajina 549 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25
halukgta has much to be proud ofhalukgta has much to be proud ofhalukgta has much to be proud ofhalukgta has much to be proud ofhalukgta has much to be proud ofhalukgta has much to be proud ofhalukgta has much to be proud ofhalukgta has much to be proud of
Standart

Değerli arkadaşım çok kısa ve net söylemem gerekirse, benim anlatmak istediğim ile sizin söyledikleriniz örtüşüyor ve bir noktada birleşiyor. Saygılar
halukgta isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
halukgta Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 2 Kisi:
hiiic (7. August 2010), Miralay (7. August 2010)
Alt 7. August 2010, 09:48 PM   #5
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.015
Tesekkür: 3.567
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart

Selamun Aleykum! Değerli Hiiç Kardeşim!

Alıntı:
hiiic Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Yorumunuz için teşekkür ederim Haluk bey ancak şöyle düşünmemiz mümkün mü?

-Bir konu hakkında karar verirken/alırken kararlarını insanların aleyhine söz söyleyemiyeceği bir heyetin vizyon ve misyonuna uymak için yüzünü/ kıbleye/Meclise dön?

İçine düşülen bir durumda kararsızlık halinde ne yapılacağı bilinmediğinde yüzünü göğe çevirerek Allahtan gelecek bir vahyi beklerken ve karar konusunda sıkıntıya düşen peygambere, bu karar sıkıntısını ortadan kaldırmak için bir kıble (meclis, heyet, karar alma, bilgi verme toğluluğu) veren Allah...

Sorunların çözümü için meclisin ortak kararına yüzünü döner ve kararlarını kıblenin (meclisin) vizyon ve misyonu çatısı altında verirsen kendine insanlar tarafında suçlu duruma düşülecek aleyhte bir durum içinde bulmazsın.... İnsanlara kendi aleyhinde, kendi şahsi fikrin doğrultusunda bir aleyhine bir işaret ve suçlamada bulamazsın. Ben kanunları yerine getiriyorum dersin...

Kıbleden kasıt, yasama ve yargı olmasın?
İslama göre yürütme (salat ve diğer çalışmalar) halkın işi, Yasama ve Yargı ise Kıblenin yani meclisin işi????


Sanırım yeterince açıklayıcı olabildim... düşüncelerinzi bekliyorum,
Dost1 hocam senin cevabını da bekliyorum.
--------------------------------------------------------

Çünkü dua etmek amacıyla kendi ellerinle yaptığın bir şeye dönmek,,, değil hanifliğe, değil islama ve kurana, değil akıl mantığa hiçbirşeye sığmaz... Zaten ayetlerde de bu konuda pek çok apaçık bildiriler mevcuttur.

------------------------------------------------------------

Bazı sorular vardır cevabının aranmasındaki mantısksızlık sorunun mantıksızlığını, sorunun mantıksızlığıda sorunun çıkarıldığı yargının mantıksızlığını ortaya çıkarmaya yeter...
İşte o tarz bir soru; Eğer uzay mekiğiyle uzayda olsak, dua etmek yadan putperestlerin eskiden yapıp dinimize soktuğu gibi şekilsel bazı tapınma hareketleri yapacak olsak, yüzümüzü nereye dönmemiz gerekir? Uzayda kabe tespiti nasıl yapılır v.s.
Buraya bakar mısınız?

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.
__________________
Halil Ay
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
dost1 Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 2 Kisi:
hiiic (7. August 2010), Miralay (8. August 2010)
Alt 7. August 2010, 11:33 PM   #6
hiiic
Uzman Üye
 
hiiic - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Mar 2010
Mesajlar: 1.979
Tesekkür: 1.908
1.298 Mesajina 2.732 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 26
hiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud of
Standart

Çok güzel bir çalışma;

Sosyal bilimlerde en tepeden en alta sıralama şöyledir...
Vizyon-Misyon-Strateji-Taktik-Eylem

Strateji tam ortada ancak bunların oluşması için bir yönetimin olması ve alt birimlerce desteklenen stratejilerin yönetimin de destekleyeceği, umursamazdan gelmeyip stratejiye uygun davrananları ödüllendireceği şekilde oluşturması gerekir.

sanırım burada yine bir yönetimden, yönetim kararından bahsedilebilir.
Müslümanların tek bir merkezden, tek bir vizyon, misyon, ve stratejiyle hareket etmesi ve bu şekilde şahsi görüşlerine değil kanunlara uyarladığı taktiksel ve eylemsel dışa vurumları neticesiyle aleyhinde bir delil sağlamaması aklıma gelen ilk fikir.
hiiic isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
hiiic Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 2 Kisi:
dost1 (8. August 2010), Miralay (8. August 2010)
Alt 1. September 2010, 12:46 PM   #7
Altimuray
Guest
 
Mesajlar: n/a
Standart

"Elçiye uyanlarla topukları üzerinde geriye dönenleri birbirinden ayırmak için eskiden yöneldiğin kıbleyi değiştirdik"

Kıble değişimi elçiye uyanlarla uymayanları ayırt ediyorsa, zor bir şey olmalı. Savaş gibi örneğin. Savaşta münafıklar belli olmuştu. Burdaki zor durum ne ki acaba?
  Alıntı ile Cevapla
Alt 3. September 2010, 12:58 AM   #8
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.015
Tesekkür: 3.567
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart

Selamun Aleykum! Değerli Altimuray Kardeşim!

Alıntı:
Altimuray Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
"Elçiye uyanlarla topukları üzerinde geriye dönenleri birbirinden ayırmak için eskiden yöneldiğin kıbleyi değiştirdik"

Kıble değişimi elçiye uyanlarla uymayanları ayırt ediyorsa, zor bir şey olmalı. Savaş gibi örneğin. Savaşta münafıklar belli olmuştu. Burdaki zor durum ne ki acaba?
Bakara;143: Ve işte böyle Biz, siz insanlar üzerine şâhitler olasınız, Peygamber de sizin üzerinize şâhit olsun diye sizi hayırlı bir ümmet kıldık. Üzerinde olduğun bu kıbleyi kılmamız da yalnızca; elçilere uyan kimseleri, iki ökçesi üzerinde geri döneceklerden ayıralım diyedir. Bu [tesbit ettiğimiz kıble], elbette, Allah'ın hidâyet ettiği kimselerin dışındakilere çok büyüktür. Ve Allah imanınızı kaybedecek değildir. Hiç şüphesiz Allah, bütün insanlara çok şefkatlidir, çok merhametlidir.

Bu âyette; kıble değiştirme [yeni hedef ve stratejilerin tayini] sebebiyle, son ümmetin diğer ümmetlere şâhit olan hayırlı bir ümmet olacağı ve bu sayede inananla inanmış gözükenlerin ayrışacağı, yeni hedefin inanmamış kimselere çok ağır ve zor geleceği bildirilmiştir.

Gerçekten de, yeni hedefler arasında yer alan “salâtın ikâmesi”, huşûdan yoksun olanlara çok ağır gelmiş ve bu durum değişik âyetlerde beyân edilmiştir:

Bir de sabırla, salâtla [eğitim-öğretimle, sosyal destek kurumlarıyla] yardım isteyin. Şüphesiz bu [salât ve sabırla yardım isteme], saygılı olanlardan; gerçekten Rabb'lerine kavuşacaklarına ve gerçekten kendilerinin O'na dönücü olduklarına inanan kimselerden başkasına çok ağır gelir. (Bakara/45-46)

Şüphesiz ki münâfıklar, Allah'ı aldatmaya çalışırlar. Hâlbuki O, onların aldatıcısıdır. Ve onlar, salâta kalktıkları zaman tembel tembel kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar. Ve Allah'ı ancak, pek az olarak anarlar. (Nisâ/142)

Ayrıca bu inanmamış kimseler, Tevbe ve Enfâl sûrelerinde açıklandığı gibi, savaşa gitmemek veya Müslümanları savaştan caydırmak için ellerinden geleni arkalarına koymamışlar, her vesilede gerisin geri kaçmışlardır:

Ve Muhammed, ancak bir elçi. Ondan önce elçiler gelip geçmiştir. Şimdi eğer o ölür veya öldürülürse gerisin geriye mi döneceksiniz? Kim ki de geri dönerse, Allah'a hiçbir şekilde zarar veremez. Allah şükredenleri mükâfatlandıracaktır. (Âl-i İmrân/144)

Ey iman etmiş kimseler! Eğer siz şu küfretmiş kimselere uyarsanız, onlar, sizi topuklarınız üstünde gerisin geriye çevirirler de siz kaybedenlerden oluverirsiniz. (Âl-i İmrân/149)

Yeni kıbleye yönelen ümmetin hayırlı bir ümmet olması, gösterilen hedef ve stratejileri gerçekleştirmek üzere emr-i bi'l-ma‘rûf ve nehy-i ani'l-münker yapmalarına, ila-yı kelimetullah için dışa açılmalarına dayanmaktadır:

Siz insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten vazgeçirmeye çalışır ve Allah'a inanırsınız. Kitap Ehli de inansaydı kendileri için elbette daha hayırlı olurdu. Onların bazıları mü’mindirler, pek çoğu da yoldan çıkmış kimsedirler. (Âl-i İmrân/110)

Ayette geçen vasat ümmet ve bu ümmetin insanlara şahitliğini açarsak konu daha da anlaşılır olur. İnşaAllah.

VASAT ÜMMET/HAYIRLI ÜMMET

وسط [v-s-t] kök sözcüğü, vesat ve vest şekillerinde okunur. Vesat şeklinde okunduğunda isim, vest şeklinde okunduğunda zarf olarak kullanılır. Bu sözcük, “bir şeyin iki ucu arasındaki kendine ait kısmı” manasında olup, “bir şeyin kendi ortası” olarak anlaşılır ve sözcük “ipi ortasından kavradım”, “oku ortasından kırdım” cümlelerindeki gibi kullanılır.

Arap örfünde bir şeyin ortası, o şeyin en hayırlı, en yararlı bölümüdür. Meselâ, at veya devesine binecek bedevi için at veya devesinin en hayırlı yeri, boynu ve kıçı değil belinin ortasıdır. Yine, bedevinin devesine kuracağı ağıl için en hayırlı yer, otlağın ortasıdır. Gerdanlığın, inci veya elmas takılacak en hayırlı [güzel ve uygun] yeri, gerdanlığın ortasıdır. Ayrıca her güzel ve yararlı davranış, kendi cinsinden olan davranışların ortada olanıdır. Meselâ cömertlik, cimrilik ve savurganlığın ortasında bir davranıştır. Cesaret, korkaklık ve saldırganlık arasında bir davranıştır.

İşte bu nedenle وسط[vest] sözcüğü; “hayırlı, yararlı, üstün” anlamına genelleşmiştir. Araplar, “O, kavminin evsatındadır” sözüyle, “o, kavminin hayırlı, yararlı, şerefli olanıdır” demek isterler. Veya, “Şu vesît kişiye bir bakın” sözüyle, “şu hayırlı, şerefli kişiye bir bakın” demek isterler.

Dolayısıyla bu âyetteki, Ve işte böyle Biz, siz insanlar üzerine şâhitler olasınız, Peygamber de sizin üzerinize şâhit olsun diye sizi hayırlı bir ümmet kıldık ifadesi, “ve işte böyle sizi hayırlı, yararlı ve şerefli bir ümmet kıldık” demektir.

BU ÜMMETİN İNSANLARA ŞÂHİTLİĞİ

Bu ümmetin diğer insanlara tanık yapılacağı, konumuz olan âyetten başka Hacc sûresi'nde de geçmektedir:

Ve Allah uğrunda gerektiği gibi cihad edin. O, sizi o seçti ve dinde; babanız İbrâhîm'in milletinde sizin için bir zorluk kılmadı. O, daha önce ve işte bunda [Kur’ân'da], Elçi'nin size şahid olması, sizin de insanlara şahid olmanız için, sizi “Müslümanlar” olarak isimledi. Öyleyse, salâtı ikâme edin, zekâtı verin ve Allah'a sarılın. O, sizin mevlânızdır [yol gösteren, yardım eden, koruyan yakınınızdır]. O, ne güzel mevlâ ve ne güzel yardımcıdır! (Hacc/78)

İslâm'daki ilk strateji, “yakınların uyarılması” idi. Yeni kıblenin belirlenmesi, tabiri caizse hedef ve strateji çıtasının yükseltilmesi sonucunda ise, yakınların uyarılması yetmeyecek, çevredeki halkların da İslâm'a davet edilmesi gerekecektir. Yani, vahiy: emir ve nehiyler onlara da ulaştırılacak, onlar da ikna edilmeye çalışılacak, onların da yapılan davete karşı tavırları izlenecek ve böylece bu ümmet, hakka uyup uymadıkları hususunda diğer ümmetlere tanık olacaktır.

Kim doğru yolu bulursa sırf kendi iyiliği için doğru yolu bulmuştur. Kim de saparsa ancak kendi aleyhine sapmış olur. Ve hiçbir yük taşıyıcı başkasının yükünü çekmez. Ve Biz bir peygamber göndermedikçe, azap ediciler olmadık. (İsrâ/15)

Yukarıdaki âyet uyarınca tebliğ ulaşmadan ceza verilmeyeceğinden, bu ümmet, diğer ümmetlere tebliğin ulaşıp ulaştırılmadığının da tanığı olacaktır.

İşte Rasûlullah, bu yeni kıble [hedef, strateji] nedeniyle sınır ötesi tebliğlere, emir ve nehiylere başlamış, çevredeki toplumların yöneticilerine, bir örneği aşağıda olan mektuplar göndermiştir:

MUKAVKIS'A GÖNDERİLEN MEKTUP

Rahmân, Rahim Allah Adına
Allah'ın kulu ve elçisi Muhammed'den, Kıbtîlerin büyüğü Mukavkıs'a.
Selam, hidâyet yoluna tâbi olan kimseler üzerine olsun.
Buna göre ben, seni tam bir İslâm daveti ile çağırıyorum. İslâm'a gir. Sonunda emniyet ve selâmet içinde olursun. Allah sana ecrini iki kere verecektir. Şâyet bundan geri duracak olursan bütün Kıbtîlerin günahı senin üzerinde toplanacaktır. De ki: “Ey Kitap Ehli! Sizinle bizim aramızda ortak olan bir söze geliniz. Allah'tan başkasına kulluk etmeyelim, O'na hiçbir şeyi eş tutmayalım ve Allah'ın astlarından bazımız bazımızı rabbler edinmeyelim.” Buna rağmen eğer onlar, yüz çevirirlerse, artık “Şüphesiz bizim Müslümanlar olduğumuza şâhit olun” deyin. (Âl-i İmrân/64)
Allah'ın elçisi Muhammed.
Netice olarak bu ümmet, Allah'ın mesajlarını tüm insanlara ulaştıracak ve onların iman edip etmediklerini izleyecek, aynen Îsâ peygamberin tanıklığı gibi tanıklık edecektir:

Ben onlara sadece, Senin bana emrettiklerini söyledim; “Benim ve sizin Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin” dedim. Ve ben aralarında olduğum müddetçe onlar üzerine tanıktım. Ne zaman ki Sen beni vefat ettirdin, onları gözetleyen yalnız Sen oldun Sen. Ve şüphesiz Sen gaybları en iyi bilensin. (Mâide/117)

Ve yeryüzü Rabbinin nûruyla aydınlanmış, kitap konulmuş, peygamberler ve tanıklar getirilmiş ve aralarında hakk ile karar verilmiştir. Ve onlar zulüm olunmazlar [onlara hakksızlık edilmez]. (Zümer/69)

Onların [bu iddiayı ortaya atanların], buna dair dört şâhit getirmeleri gerekmez miydi? Madem ki şâhitler getirmediler, öyle ise onlar Allah nezdinde yalancıların ta kendisidirler. (Nûr/13)

Âyetin son bölümündeki, Ve Allah imanınızı kaybedecek değildir. Hiç şüphesiz Allah, bütün insanlara çok şefkatlidir, çok merhametlidir ifadesiyle, mü’minler her zaman olduğu gibi hizmete teşvik edilmektedir.

Bunun üzerine Rabb'leri onlara karşılık verdi: “Şüphesiz Ben, sizden erkek olsun, kadın olsun –ki bazınız bazınızdandır [hepiniz aynısınızdır]– çalışanın amelini zâyi etmem. Binaenaleyh göç edenler, yurtlarından çıkarılanlar, Benim yolumda eziyet edilenler, savaşanlar ve öldürülenler; elbette onlardan kötülüklerini örteceğim ve Allah katından bir sevap olarak, onları altından ırmaklar akan cennetlere koyacağım. Ve Allah, sevabın güzeli Kendi katında olandır. (Âl-i İmrân/195)

Kim iyilik, güzellik getirirse, onun için ondan [getirdiğinden] daha hayırlısı/getirdiğinden dolayı bir hayır vardır. Ve onlar o gün korkudan güvende olanlardır. (Neml/89)

Onları doğru yola getirmek senin boynuna borç değildir, ancak Allah dilediği kimseyi doğru yola getirir. Ve hayırdan infak ettiğiniz şeyler sırf kendiniz içindir. Ve siz yalnızca Allah rızasını gözetmenin dışında infak etmezsiniz. Ve hayırdan ne infak ederseniz o size tastamam ödenecektir. Ve siz, zulmedilmeyeceksiniz. (Bakara/272)

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.
__________________
Halil Ay
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
dost1 Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 2 Kisi:
Miralay (3. September 2010)
Cevapla

Bookmarks

Etiketler
anlamalıyız, geçen, kuran, kıble, sözünden


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 07:50 PM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam