hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > BİLİM VE TEKNOLOJİ > İbret almak ve düşünmek > Akıl yürütmek ,tefekkür etmek

Cevapla
 
Seçenekler Stil
Alt 4. July 2012, 07:00 PM   #1
galipyetkin
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2011
Mesajlar: 1.458
Tesekkür: 105
574 Mesajina 958 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
galipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud of
Standart KUR'AN ve AKIL.

KUR’AN ÖĞRETİSİ: Eşitlik ve Sınıfsız Toplum


İslam dininin öğretisinin temelini oluşturan olgu, eşitlik ve sınıfsız toplum projesidir. Bu hakikattir, gerçeğin ta kendisidir, aklını kullananlar için elbet.

“O, akıllarını kullanmayanları murdar (inkârcı) kılar.” Yunus 100

Kur’an ve Akıl:

Bu hakikatleri anlayabilmenin birinci yolu metafizik yanılgı zindanlarını parçalayıp, ontolojik bataklıklardan çıkarak aklı özgür kılmaktır. Özgürleşmeyi beceremeyen zihin uydurma tarih ve din bataklıklarında çırpınacak, çırpındıkça da batmaya devam edecektir. Bazen sosyalizm eleştirisini kafasında tabulaştırdığı dogmalara dayandıracak, bazense yapacağı anarşizm savunusunu bu dogmalara yaslama çabası güdecektir. Ancak asıl mesele önce tüm dogmalardan arınarak hakikat gözlüğü takabilmektir. Kur’an-ın öğretisi de, tüm peygamberlerin tavsiyeleri de bu doğrultudadır.

“Ancak akıl sahipleri düşünüp ibret alırlar” Bakara 269
“Hala akıl erdiremiyor musunuz?” Enam 32
“Hala akıl erdiremiyor musunuz?” Yunus 16
“O, akıllarını kullanmayanları murdar (inkarcı) kılar.” Yunus 100
“İşte bunlarda akıllarını kullanan bir toplum için ibretler vardır.”Rad 4
“Rabbinden sana indirilenin hak olduğunu bilen kimse, kör kimse (inkar eden) gibi olur mu? (Fakat bunu) ancak akıl sahipleri anlar.” Rad 19
“İşte bu (Kur'an), kendisiyle uyarılsınlar, Allah'ın ancak bir tek Tanrı olduğunu bilsinler ve akıl sahipleri iyice düşünüp öğüt alsınlar diye insanlara (gönderilmiş) bir bildiridir.”İbrahim 52
“Şüphesiz bunda akıl sahipleri için (Allah'ın kudretine) işaretler vardır.” Ta-ha 54
“Bunda, elbette ki akıl sahipleri için nice ibretler vardır” Ta-ha 128
“Şeytan sizden pek çok milleti kandırıp saptırdı. Hala akıl erdiremiyor musunuz? Yasin 62
“Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Doğrusu ancak akıl sahipleri bunları hakkıyla düşünür” Zümer 9
“İşte onlar, Allah'ın doğru yola ilettiği kimselerdir. Gerçek akıl sahipleri de onlardır” Zümer 18
“Şüphesiz bunlarda akıl sahipleri için bir öğüt vardır”Zümer 21
“Onlara akılları mı bunu emreder, yoksa onlar, azgın bir topluluk mudur?” Tur 32
“Ey akıl sahipleri! İbret alın” Haşr 2
“Bunlarda akıl sahibi için elbette birer yemin (değeri) vardır” Fecr 5
“Şüphesiz, yeryüzündeki hareket eden canlıların Allah katında en kötüsü, aklını işletmeyen sağırlar ve dilsizlerdir.” Enfal 22

Akıletme yetisi; insana; düşünmek, doğruyu, yanlışı kavrayabilmek ve asıl hedefte var olan özgürleşebilmenin yolunu açma görevinin aracısıdır. Aklı; dogmaların gölgesinde kabul etmek bu aracıyı asli vazifesinden uzaklaştırmak anlamına gelecektir ve aslına bakılırsa artık insan olmayacak, akli yetisini sınırlamış ön kabullere teslim olmuş varlık (makinemsi varlık) ortaya çıkacaktır.

Aklı ikincil planda gören bir algı tevhidi algılama yeteğine sahip olamaz. Nitekim Tevhid( özgürlük ve eşitlik) ideolojisi aklederek ulaşılabilecek bir hakikattir. Aklını kullanmayanlar karanlığa mahkumdur.

Allah Eşitliği Emreder:

“Bakın Allah rızık bakımından kiminizi kiminizden zengin kıldı. Oysa zenginler mallarını “arada fark kalmaz, eşit hale geliriz” diye yanındakilerle paylaşmıyorlar. Allah’ın nimetinimi inkar ediyor bunlar” Nahl 71

Eşitlik; külli/bütüncül aklın kaçınılmaz yasasıdır. Bu yasa insanın reddettiğinde olumsuz sonuçlarından (cehennem) kurtulamayacağı hakikatine işaret etmektedir.

Geleneksel din(emevi dini) bu ayeti zengin ve menfaat perestlerin leyhine yorumlamaya çabalamış ve cidden inanılması neredeyse imkansız bir zorlamaya imza atmıştır. Apaçık eşitliği emreden bu ayetten zenginliğin de, yoksulluğun da doğal olabileceği kaidesini çıkaracak kadar sapkınlaşmış ve ileri gitmiştir. Oysaki ayet apaçık doğal süreçte oluşması muhtemel eşitsizlerin ortadan kaldırılması vazifesini insana açıkça bildirmekte ve bu sorumluluğu dikkate almayanları imansızlıkla itham etmektedir.

Yaşamakta olduğumuz hayat bir çok eşitsizliği barındırmaktadır. Bu realiteden yola çıkan geleneksel dinci akılsızlar: "e işte Allah hiç bir şeyi eşit yaratmamış, o halde eşitsizlik Allah’ın tercihidir" diyerek, eşitlik talebini imansızlık olarak okumaktadır. Bu okumanın temel yanılgısı yüzyıllardır olduğu gibi “gök tanrı” teizm algısının ortaya koyduğu yanlış Tanrı inanışından kaynaklanmaktadır.

Varolan eşitsizlikler tercih değil ortaya çıkan sonuçlardır. Tercih ve amaç ise Yüce Allah’ın apaçık ("eşit hale geliriz” diye yanındakilerle paylaşmıyorlar) bildirdiği üzere EŞİTLİKTİR.

Varoluşu itibarı ile varlıklar arasında eşit olmayan unsurların, artı özellik taşıyanlarının yapması gereken şey; bu yeteneğin Allah’tan olduğunu bilmesi ve tüm varoluşun birlikte inşa ettiği ancak kendisinde açığa çıkan bu yeteneği hak sahipleriyle eşit şekilde bölüşmesidir. Kur’an böyle emreder.

İslamda eşitlik yoktur gibi safsataları dinin hakikatiymiş gibi sunup da, hakikati zorlama diyerek mahkum etme çabaları artık boşa çıkmaktadır, hakikat yankılanmakta, kalbi hastalıklı olan üç beş din tüccarı hokkabazın dışında her insan için görünür olmaktadır...

Sınıfsız Toplum, Kur’an-ın İdealidir:

Sınıfsız ve eşit bir toplumu oluşturmayı esas alan Tevhid mücadelesi insanlığın tarihiyle birlikte var olmuştur. Sınıflı (müşrik) toplumlarda var olan eşitsizliklerin ortadan kaldırılması hedefini ifade eden Tevhid mücadelesinin önderliğini yüzyıllarca peygamberler yapmıştır (yada bu mücadeleyi gösterenler uzun yıllar bu sıfatla anılmıştır). Her topluluk kendi içerisinde ortaya çıkan sınıflaşmalar sonucunda huzursuzluk ve adaletsizliklere gark olmuştur. Bu tür toplumlarda huzuru ve sınıfsız toplumu yeniden inşa vazifesini üstlenen nebiler/önderler halkın içerisinde büyüklenerek halkın bir kısmını zulme boğanlara karşı Tevhid mücadelesi vermişlerdir.

Bu sınıflaşmayı ortaya çıkaran etken, yeryüzü nimetlerinin birileri tarafından tekelleştirilerek diğer insanların yeryüzü nimetlerinden mahrum bırakılmasıdır. Nitekim yeryüzü nimetleri üzerinde tahakküm kuran müşrikler zamanla tüm imkân ve olanakları dolayısıyla iktidarı ele geçirerek müşrik (sınıflı) toplumlar oluşturmuşlardır.

Toplumları şirke (sınıflara) bulaştıran bu ihanetin temeli, mülkün sınırlandırılmaması, paranın birtakım kimselerin kontrolüne bırakılmasıdır. İlahi mesajlar bunun engellenmesi ve sonrasında da tevhidî (sınıfsız) toplumların oluşturulmasını salık vermektedir. Tevhid mücadelesi tamamıyla toplumların ve tüm doğanın zulümden arındırılarak cennete dönüştürülmesini amaçlar. Tevhid inancının gereği, pratik hayatta yaşanan toplumsal şirk (sınıf farklılığı) temeline dayanan sistemlere başkaldırı ve egemen sınıfa karşı siyasî, iktisadî, sosyal ve hukukî bir mücadeleyi hayata geçirmektir.

Tevhid inancı ,metafizik konulara izah getiren ve ahlak ile ilgili konuları söz konusu eden bir inanç değil, şirk temeli üzerine kurulmuş sınıflı sistemleri ortadan kaldırmaya dayalı, eğitici, öğretici, yol gösterici ve devrimci bir başkaldırının ifadesidir.

Bu mücadelenin daha iyi anlaşılması, metafizik bir kavram haline getirilen Tevhid (sınıfsız toplum) kavramının geçmişte olduğu gibi hayatın can damarlarına müdahale eden ve toplumları özgürleştirerek sınıfsız toplumu hedefleyen, ezen-ezilen, mustazaf-müstekbir, işçi-patron, zengin-fakir yöneten- yönetilen vb. sınıfları ortadan kaldıracak çığlığın temel çağrısı olarak anlaşılmasıyla mümkün olur. Nitekim tüm resuller içi boşaltılarak anlaşılması engellenen bu devrimci kavramı yeniden canlandırarak toplumlara eşitlik ve adaletin yolunu göstermişlerdir. Müşrik (sınıflı) toplumların oluşması, yaratılışta doğal olan sınıfsız (tevhidi) toplumların birtakım bencil ve çıkarcı müdahaleler sonucu zedelenmesiyle ortaya çıkmıştır. Nitekim Kur’an, bu toplumsal çöküşü (sınıflı toplumu) cehennem olarak tanımlamaktadır,

“İnsanlar tek (sınıfsız) bir toplumdu. Ayrılmaları üzerine Allah, rahmetinin müjdecileri ve azabının habercileri olmak üzere peygamberler gönderdi ve beraberlerinde hak ile ilgili kitap indirdi ki, insanların, aralarında ihtilaf ettikleri şeyler hakkında hakem olsun. Bunda da sırf o kitap verilenler, kendilerine bunca deliller geldikten sonra tuttular, aralarındaki hırs ve kıskançlık yüzünden anlaşmazlığa düştüler. Bunun üzerine Allah kendi izniyle, iman edenleri, onların hakkında anlaşmazlığa düştükleri hakka, ulaştırdı. Allah, dilediğini doğru yola iletir.”Bakara, 213

“İnsanlar, aslında bir tek sınıfsız ümmet idiler, sonra ihtilafa düşüp ayrı ayrı(sınıf sınıf) oldular. Eğer Rabbinden bir karar çıkmamış olsa idi, ihtilaf edip durdukları şeyler hakkında şimdiye kadar aralarında çoktan hüküm verilmiş olurdu.” Yunus-19

M. Nur DENEK'in kaleminden
*************************

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

Konu galipyetkin tarafından (15. January 2021 Saat 09:29 AM ) değiştirilmiştir.
galipyetkin isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
galipyetkin Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 3 Kisi:
Bilgi (23. July 2012), hiiic (5. July 2012), Miralay (10. July 2012)
Alt 5. July 2012, 07:28 AM   #2
hiiic
Uzman Üye
 
hiiic - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Mar 2010
Mesajlar: 1.979
Tesekkür: 1.908
1.298 Mesajina 2.732 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 26
hiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud of
Standart

EY Allah'ın halifesi, ruhundan ruh üfürdüğü, seçip yaratıp şekil verdiği, Allah'ın kendi suretindeki kulu, Allah'ın Halifesi Galip Bey...

Astığınız yazı için teşekkür ederim.
Sınıfsız toplum ancak insanların birbirlerine (en fakire, en yoksula, en kimsesize) saygı duymasıyla mümkündür.
İnsanlara saygısı olmayanlar sınıf oluşturup diğerlerini alt sınıfta kabul edeceklerdir.

Bence bütün insanlar önce kendilerinin (kendine saygının hükmüdür) sonra diğer insanların, Allah'ın dilediği gibi seçip yarattığı ve şekil verdiği halifesi olduğunu bilmesi, bu şuura erişmesi lazım gerektir.

Yazılarımızı dahi okuyan Yüce Allah biz günahkar cahil kullarını bağışlasın...
hiiic isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 5. July 2012, 09:20 AM   #3
galipyetkin
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2011
Mesajlar: 1.458
Tesekkür: 105
574 Mesajina 958 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
galipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud of
Standart

Saygın hiiic

Bu Allah'ın bütün kullarına vaad ettiği bir lûtuf. Keşke diğer insanlar ile ben de ''BEN''den kurtulup o lutfa, o olması gerekene, o ideale erişebilsek.... de hem dünyada hem ahırette cenneti yaşayabilsek

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

Konu galipyetkin tarafından (6. July 2012 Saat 06:06 PM ) değiştirilmiştir.
galipyetkin isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
galipyetkin Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 5 Kisi:
Barış (11. April 2013), Bilgi (23. July 2012), dost1 (6. July 2012), hiiic (7. July 2012), Miralay (10. July 2012)
Alt 5. July 2012, 10:49 PM   #4
ates demir
Guest
 
Mesajlar: n/a
Standart

İki deniz biri BENLİK DENİZİ
İki deniz diğeri YOKLUK DENİZİ
Birinin sesi ego
Digerininki vicdan
Egonuzu vicdana secde ettirin
Secde etmeyene secde ettirtmektir sözünüz
Rabbinize verdiginiz sözü tutun
Hani evet demistiniz ya.
Vicdanınızla surekli irtibatta kalın. Yüzün yörüngesinde onun.
Ona itaat edin, ona uyun.
Tartışın insanlarla, toplanıp anlatın birbirinize, bilmeyeninize
Siyah ipliği beyazdan ayırın artık.
Tan yeri ağarıyor.
Karanlıklar bir bir dağılacak, yakın olana yaklaşıyor yaklaşan.
Kendine yönel ve fıtratını keşfet.
Başka halifeyle mümkün değil cennet.
  Alıntı ile Cevapla
Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 6 Kisi:
Barış (11. April 2013), Bilgi (23. July 2012), dost1 (6. July 2012), galipyetkin (6. July 2012), hiiic (7. July 2012), Miralay (10. July 2012)
Alt 9. July 2012, 09:58 PM   #5
ates demir
Guest
 
Mesajlar: n/a
Standart

Ego ve vicdan
İblis ve Rab
Örten ve iman eden
Meşeme ve meymene
Görmemek için kör olmak yetmez...
Allah adildir.
  Alıntı ile Cevapla
Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 4 Kisi:
Barış (11. April 2013), Bilgi (23. July 2012), dost1 (9. July 2012), Miralay (10. July 2012)
Alt 9. July 2012, 10:04 PM   #6
ates demir
Guest
 
Mesajlar: n/a
Standart

Su soruya yanit ariyorum.
Hersey ama hersey isteristemez Allaha secdede iken, iblis Allah in buyuklugu ve yuceligi konusunda Allah buyuk ve yucedir diyerek benimle hemfikirken nasil olurda iblis Rahmanin Ademe secde emrine karsi gelir?
  Alıntı ile Cevapla
Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 2 Kisi:
Barış (11. April 2013), Miralay (10. July 2012)
Alt 10. July 2012, 11:26 AM   #7
pramid
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2010
Mesajlar: 764
Tesekkür: 191
507 Mesajina 1.128 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
pramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud of
Standart

Alıntı:
Hersey ama hersey isteristemez Allaha secdede iken, iblis Allah in buyuklugu ve yuceligi konusunda Allah buyuk ve yucedir diyerek benimle hemfikirken nasil olurda iblis Rahmanin Ademe secde emrine karsi gelir?
İblis bağımsız bir canlı mıdır? Değil... İnsanın içinde bir melekedir. İnsanın dirilme gününe kadarda insanlıkla beraber var olagelecektir.

İblis kime secde etmemiştir? Ademe, yani Allah'a değil.

İblis, kurandan benim çıkarımıma göre insanın içindeki "hırs,şehvet, umutsuzluk vb." tutkuların meleksidir. İnsan kendine hangi konumda hakim olamıyorsa İBLİS yani nefsini kontrol altına alamıyordur. Kısacası İnsana secde etmeme olayı, Kendimizin nefsimize hakim olmadığı ve içimizden gelen sestir.

Bu ses, nedense hep kötülüğe çağırmaktadır.

Örneğin; Bir yüklü parasal hayır yapacak olsan hemen dürter.
pramid isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
pramid Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 3 Kisi:
Barış (11. April 2013), dost1 (23. July 2012)
Alt 9. April 2013, 09:36 PM   #8
merdem
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Nov 2012
Mesajlar: 1.606
Tesekkür: 667
710 Mesajina 1.305 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 23
merdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud of
Standart

Alıntı:
pramid Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
İblis bağımsız bir canlı mıdır? Değil... İnsanın içinde bir melekedir. İnsanın dirilme gününe kadarda insanlıkla beraber var olagelecektir.

İblis kime secde etmemiştir? Ademe, yani Allah'a değil.

İblis, kurandan benim çıkarımıma göre insanın içindeki "hırs,şehvet, umutsuzluk vb." tutkuların meleksidir. İnsan kendine hangi konumda hakim olamıyorsa İBLİS yani nefsini kontrol altına alamıyordur. Kısacası İnsana secde etmeme olayı, Kendimizin nefsimize hakim olmadığı ve içimizden gelen sestir.

Bu ses, nedense hep kötülüğe çağırmaktadır.

Örneğin; Bir yüklü parasal hayır yapacak olsan hemen dürter.
Sayet yüce Allah dileseydi iblis zaten Adem'e secde ederdi. Iste o zaman insanogluna taninmis olan secme özgürlügü olusmazdi. Adem'in secme özgürlügünden olusmustur seytanin Adem'e secde etmemesi.

Cünkü insan secimlerinde özgürdür, kendi yaptiklari ile sorumlulugunu kendi üstlenir, bu yüzden iyilik ve kötülük hususunda özgür secme hakki insana verilmistir.

Insanoglu Rabbine karsi nankörlügünü daha ilk anda ortaya koymus oluyor.

Ve yüce Allah Celle ve Celaluhu buna ragmen Adem'i cennetine koyuyor. Ikinci nankörlük YASAK AGAC ile ortaya cikiyor. Seytanla isbirligi yapildimi sonucun ne olacagindan güzel bir örnek almamiz gerekir.

Allah'a verdigi sözüne sadik kalan seytan vazifesini en mükemmel sekilde her zaman icin yerine getiriyor.

Peygamberleri daha yollarindan sasirtmaya calismistir, Allah'in, Resüllerini desteklemesi sayesinde seytan galip olma imkani bulamamistir..
merdem isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 10. April 2013, 05:33 AM   #9
pramid
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2010
Mesajlar: 764
Tesekkür: 191
507 Mesajina 1.128 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
pramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud of
Standart

Alıntı:
yüce Allah dileseydi iblis zaten Adem'e secde ederdi.
Sevgili Merdem,

Şimdi ben bir adam öldürsem,

Sonrasında bu Allahın takdiri diye suçu Rabbimize atsam,

Etik olur mu?

Rabbimizin emri içerisinde hamd yani program vardır. Sonuçta hamd onadır.

Alıntı:
http://vekuran.blogspot.com/2012/05/...gore-hamd.html

KURANA GÖRE HAMD

Nasıl Mülk Allahın ise, Hamd da Allahındır. (64/Teğabün 1) Onun lütfuna, ilmine yapılır. Kurandaki kullanımlarına baktığımızda Hüküm-Emir-Buyruk,Programlama anlamlarındadır. Bu programlama, yarttığı mülkü bir düzen içinde yürütmesidir. Kısacası Yarattıklarını, başlangıcından itibaren pragramlayıp yaptıklarından dolayı Hamd, Allahındır. Allahın yarattıkları da, Onun hamdi ile yani programlaması ile hareket(s-b-h) ederler. (17/İsrâ, 44)

Kur'an'da hamd, çoğul kullanım yapılmayıp hepsi Allah'a nisbet edilmiş olarak 43 yerde geçmektedir. Ayrıca, 17 âyette de esmaü'l-hüsnadan “hamîd” ismi yer almaktadır. Bir yerde de hamd edenler anlamında “hâmidûn” kelimesi kullanılır. Son nebinin ismi olan ve hamd kökünden türeyen “Muhammed” kelimesi, 4; “Ahmed” ise 1 yerde, “makam-ı mahmûd”, yine 1 yerde kullanılır. Dolayısıyla “hamd” kelimesi ve türevleri Kur’ân-ı Kerim’de toplam olarak 67 yerde geçmektedir. Kur'an’ın ilk âyeti olan "El-hamdü lillâhi rabbi'l-âlemin" (Hamd, Kâinatın rabbi, yani yaratıcısı, programlayıcısı ve geliştiricisi olan Allah'ındır.) cümlesi Kur'an'da 7 yerde geçmektedir. "El-hamdü lillâh" cümlesi ise 23 yerde tekrarlanır. El-hamdü lillâh cümlesiyle başlayan 5 sûre vardır. (1/Fâtiha, 6/En'am, 18/Kehf, 34/Sebe' ve 35/Fâtır sûreleri.)

Mü’minlerin dâvâ, dâvet ve duâlarının sonu da şudur: Hamd âlemlerin Rabbi Allah'ındır (10/Yûnus, 10). Zaten ilkte de, sonda da hamd, Allah'ındır.(28/Kasas, 70). Her şey Rabbına devamlı hamd üzeredir. (17/İsrâ, 44). Bütün ins-cin yani her şey, kâfirler dışındaki tüm yaratıkların hamdı Allah’ındır (13/Ra'd, 13). "Yedi gök, yer ve bunlarda bulunan herkes O'nu tesbih eder. O'nu hamd ile, övgü ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur." (17/İsrâ, 44). "Göklerde ve yerde hamd O'nundur." (30/Rûm, 18) "El-hamdü lillâh (hamd Allah'ındır.) de. Fakat onların çoğu düşünmezler." (29/Ankebut, 63) “Çocuk edinmeyen, hâkimiyette ortağı bulunmayan, âcizlikten ötürü bir velîye/dosta da ihtiyacı olmaya Allahındır hamd (el-hamdü lilâh) de ve tekbir getirerek O’nun şânını yücelt (‘Allahu Ekber’ de).” (17/İsrâ, 111) El-hamdü lillâh. Hamd, "Övgü" ve "Şükür" Kelimelerinden Daha Zengin Anlamlıdır.

Fatiha suresi de, özellikle Ehli Kitab’ın, aşırı Nebi yüceltmeleri, Allah’ı “öfkeli, azaba meraklı, nefret eden” bir Tanrı (haşa subhanAllah), Nebileri ise – özellikle isa nebiyi – “merhametli kral”, insanları yargılayacak “din gününün yargıcı” – kendini tasdik edenler ve “onu övüp yüceltenler için” kefaret ödedi ve onları cennete sokacak , “onu övüp ondan yardım istemeliyiz” tanımlamalı inançlarına ( Bkz. İlgili Kuran ayetleri ) ve tüm benzer inançlara, AYNI KAVRAMLARI KULLANARAK dev bir reddiye olarak Kuran’ın girişine yazılmıştır:

“Çok Merhametli ve Merhamet ile muamele eden Allah’ın adıyla

SON HÜKÜM ( el-Hamd) Allah’a aittir,
O, Çok Merhametli ve Merhamet ile muamele edendir,
Hesap Gününün YARGICI ( MELİKİ-HÜKÜMDARI) O’dur,
Yalnız Sana kulluk eder ve YALNIZ SENDEN YARDIM DİLERİZ,
Bizi dosdoğru yoluna ilet,
Kendilerine Vahiy verdiklerinin yoluna,
Gazaba uğramışların ve sapmışlarınkine uğratma. ”

Hamd kelimesi bilinenin aksine, sadece ÖVGÜ değil, HÜKÜM-EMİR-BUYRUK manalarında da ve tabi ki bunların mecmuası olan VAHİY manasıda da kullanılmıştır Kuran’da. “Rabbinin Hamdini Tesbih Et” demek, Rabbinin hükmünü emrini buyruğunu yani istediğ programı, VAHYİ, kesintisiz olarak anlat ve yaşa demektir.

“Melekler Rabbinin HAMDİNİ TESBİH EDERLER” demek, “Melekler Allah’ın emrini-buyruğunu-hükmünü KESİNTİSİZ OLARAK başlangıçlarından itibaren bir programa göre, yerine getirirler” demektir.

Fatiha Suresinde dikkat edilirse EL marife takısı ile gelmiş olup konudaki bilinen HÜKMÜ belirler. Yani kıyamette insanın SON HÜKMÜ SADECE ALLAH’INDIR der. Hamd yerine Oraya ÖVGÜLER yazmak gramer olarak da imkansızdır, çünkü kelime marife takısı olan EL ile birlikte gelmiştir. İlk dönemden beri müfessirler bu EL takısı yüzünden yaptıkları “tüm övgüler yüceltmeler” şeklindeki çevri anlamın GRAMER OLARAK YANLIŞ OLDUĞUNU GÖRDÜKLERİ HALDE çeşitli yorumlarla bu yanlışı aşmaya çalışmışlar, bazıları bu sıkıntıyı ifade de etmişlerdir. Hatta “HAMD” kelimesinin kökeni hakkında da tartışmalara girmişler ve arapçada tam bir köken de bulamamışlardır. Bunları kendi tefsir kitaplarında okumak mümkündür. Tabiki “SON DERECE ADİL HATTA MERHAMETLİ BİR HÜKÜM” içerisinde ÖVGÜYÜ barındırır ki buna da tek layık olan alemlerin Rabbi Allah’tır.

“Fesebbih bi hamdi rabbike” tam çeviride rabbini hamd ile tesbih et demek değil RABBİNİN HAMDİNİ (Buyruğunu/Vahyini) TESBİH ET ( sürekli anlat ve yaşa ) demektir.

Müteşabih yani benzeşmeli anlatımı, DUHA suresinin son ayetinde ” ….. bi nimeti rabbike fe haddis” şeklinde gelmiştir. Buradaki Bİ NİMETİ RABBİKE ile Bİ HAMDİ RABBİKE dikkat edilirse aynı gramer formundadır. Nedense ilkini RABBİNİN NİMETİNİ şeklinde doğru olarak çevirdikleri halde tıpkı gramer olan Bİ HAMDİ RABBİKE’yi ” rabbini hamd İLE” diye yanlış çevirmektedirler. Oysa ikisi de aynı formdadırlar ve iki ayet de Muhammed Nebi (selam ona) şahsında aynı şeyi emretmektedir.

bi nimeti rabbike fe haddis = RABBİNİN NİMETİNİ (Vahyini) DURMAKSIZIN ANLAT ,
fesebbih bi hamdi rabbike = RABBİNİN HAMDİNİ (Vahyini) SÜREKLİ ANLAT/YAŞA demektir.

Şimdi günlük kullandığımız ve yanlış anlaşılmış kelimeye gelelim.

Elhamdullilah sanilanin aksine, Allah'a hamd olsun değil, "Hamd Allah'ındır" manasina gelir. Hamd kelimesi Kuran'da çoğul halde gecmemektedir. "Hamd" övgü ise asagidaki ayetlerde, övgü Allah'adır, Allah'a hamdolsun, degil. Övgü Allah'ındır olarak çevrilmeli.

“Hamd olsun”, ibaresi Kuran da geçmiyor..! Zaten, Rasule selam olsun derken, bu selam kimden istiyoruz; Allah'tan.. Peki, Allah'a hamd ( övgü ) olsun ne manaya geliyor. Hiç düşündünüz mü ? Kimden isteniyor ? Türkçeye çevirirken neden bu kadar dikkatsiz davranılmış meallerde anlamış değiliz. Galiba ataları körü körüne taklit.

Rasul'e selam olsun, sofranız bereketli olsun, yüzünüz aydın olsun vs..

1. Sofraniz bereketli olsun diyen kişi,
2. Sofra sahibi
3. İstenilen, dua edilen, dualara icabet eden Allah ..!

Allah'a hamdı kimden istiyoruz.. Allah'tan kendisine hamd etmesini mi istiyoruz ?

"Rasul'e salat edin" i hatırlayalım, “salat edin” olmuş, Rasul'e salat olsun.. Nekadar trajikomik.. Allah'in ve meleklerin zaten yaptigi "salatı", müminler niye, Rasul'e salat olsunla tekrar Allah'a havale ediyorlar ! Üzerlerine düşen görevleri.. Allah zaten yaptığını ayetlerde söylüyor ve bizlere “müminler siz de salat edin” diyor, Güya Müminler ne yapıyor, “Allah'ım sen salat et” demek ile Allahın Rasulüne olan sorumluluklarından sıyrıldıklarını zannediyorlar..

Hamd, övgü manasında ise eğer, çoğulu kullanılmadığı için, "Övgü Allah'ındır" olur. Eğer övgü demek ise HAMD, Bu övgüyü kim yapıyor, bu övgü neden övgüler değil, herkesin bildiği bir tane standart övgü mü var yoksa ?

Hamd Allah'adır, Allah'a hamd olsun vs. değil. Hamd Allahındır...

Aynı, Zikrullah' ta olduğu gibi.. “Allah'in zikri” gibi Allah'ın hamdi veya hamd Allah'ındır.. Şimdi, zikrullah'ı, Allah'a zikr olsun, olarak çevirebilirmiyiz ! Öyleyse..

Allah'ın duaya ihtiyaci yok.. Duaya ihtiyaci olanlar bizleriz, beşeriz.. O dualara icabet eden, karsılık veren, kabul eden..

Hamd, alemlerin Rabbi Allah'ındır. ( Fatiha 2 )

Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden Allah'ındır. Sonra kafir olanlar (hala putları) Rab'leri ile denk tutuyorlar. ( E’nam 1 )

Böylece zulmeden toplumun kökü kesildi. Hamd, alemlerin Rabbi Allah'ındır. ( E’nam 45 )

İşte O, Allah'tır. O'ndan başka tanrı yoktur. Önünde de, sonunda da hamd O'nundur, hüküm O'nundur. Ve ancak O'na döndürüleceksiniz. ( Kasas 70 )

Biz onların göğüslerinde kinden ne varsa çekip almışız. Altlarından ırmaklar akar. Derler ki: 'Hamd bizi buna ulaştıran Allah'indir. Eğer Allah bize hidayet vermeseydi doğruya ermeyecektik. Andolsun, Rabbimizin elçileri hak ile geldiler.' Onlara: ' Işte bu, yaptıklarınıza karşılık olarak mirasçı kılındığınız cennettir' diye seslenilecek. ( Araf 43 )

Melekleri görürsün ki, Rablerine hamd ile tesbih ederek Arş'ın etrafını kuşatmışlardır. Artık aralarında adaletle hükmolunmuş ve "hamd alemlerin Rabbi olan Allah'indir" denilmiştir. ( Zumer 75 )

Araf 43 ile anlam yerine oturuyor..

Cennete girenler, Övgü Allah'ındır, Eğer O bize hidayet vermeseydi doğruya eremeyecektik mi diyorlar yoksa,

Buyruk/emir/karar Allah'ındır, Eğer O bize hidayet vermeseydi doğruya eremeyecektik.. mi diyorlar.. ?
pramid isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 10. April 2013, 09:40 AM   #10
merdem
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Nov 2012
Mesajlar: 1.606
Tesekkür: 667
710 Mesajina 1.305 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 23
merdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud of
Standart

Degerli Kardesim Pramid,

"Yüce Allah dileseydi" demek ile kastettigim; Alemlerin Efendisi insana özgür iradeyi yolunu saglamis oldugundan dolayi degilmidir ki, Adem'in melekesi seytanin isyani? Hasa, ben Rabbimize yüklemiyorum "Emre karsi gelinmenin" sonucunu, özgür iradenin verdigi eylemlerden kaynaklaniyor.

Yani secim hakkimiz, özgür irade insanoglunun kendisine birakilmis oldugundan dolayi ortaya cikan eylemlerden insanoglunun kendisi sorumludur. Insanlarin yarattigi olaylar, düsünüsleri, kararlari vb.


Dagin tasin yüklenmedigini bir kolaylik zanneden Insan yüklenmistir. Bu bir nevi büyüklük, bir kibir olmuyormu? Ben hallederim, ben yaparim, ben üstünden gelirim!

Bü büyüklük taslamasinin neticesidir, Insanin bu emaneti yüklenmeyi kabul etmesiyle Iblis daha bastan girmiyormu isin icine?

Selam ve dua ile.
merdem isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bookmarks

Etiketler
akil, kuran


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 02:03 AM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam