hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > İMAN > İslam ve Müslüman > Müslüman

Cevapla
 
Seçenekler Stil
Alt 9. December 2016, 06:58 AM   #11
kuman
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Mar 2013
Mesajlar: 641
Tesekkür: 77
125 Mesajina 170 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 22
kuman has much to be proud ofkuman has much to be proud ofkuman has much to be proud ofkuman has much to be proud ofkuman has much to be proud ofkuman has much to be proud ofkuman has much to be proud ofkuman has much to be proud of
Standart

Sevgili yetkin
Salatı ikame ettiğinizde zaten Allah a teslim olmuş olmazmıyız yani bu iki kavramı birbirinden ayırmamalı diye düşünüyorum.

Ancak ben Allah a neden borçlu olduğumuz konusunda farklı düşünüyorum. Yaratıcı olan Allah a nasıl borçlu olabilirim
kuman isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 9. December 2016, 09:03 AM   #12
galipyetkin
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2011
Mesajlar: 1.458
Tesekkür: 105
574 Mesajina 958 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
galipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud of
Standart

Saygın kuman.

Basit bir anlatımla "salat" karşındakinin yüküne omuz vermektir, karşılıklı yardımlaşma ve toplumsal olarak kollektivist bir yaşam.

Salat yalnızca eylem olup İslam yani teslim olmanın göstergelerinden ancak bir tanesi olup manevi unsuru kapsayıp kapsamadığını bilemeyiz.
İslam diğer şartlar yanında inanç ve inançta devamlılık ister ki bu da imandır. Arızi/gel-geç işlemler ancak sevap sebebidir.

Salih amel yanında iman etme de aranır.
ANKEBUT:9- "İman edip salih amellerde bulunanlar ise; elbette onları salihlerin arasına katacağız."

HUCURAT:14- "Bedeviler, dedi ki: «İman ettik.» De ki: «Siz iman etmediniz; ancak «İslâm (Müslüman veya teslim) olduk deyin. İman henüz kalplerinize girmiş değildir. Eğer Allah'a ve Rasulü'ne itaat ederseniz, O, sizin amellerinizden hiçbir şeyi eksiltmez. Hiç şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.»

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

Konu galipyetkin tarafından (9. December 2016 Saat 03:35 PM ) değiştirilmiştir.
galipyetkin isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
galipyetkin Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
bartsimpson (10. December 2016)
Alt 12. December 2016, 06:49 PM   #13
kuman
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Mar 2013
Mesajlar: 641
Tesekkür: 77
125 Mesajina 170 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 22
kuman has much to be proud ofkuman has much to be proud ofkuman has much to be proud ofkuman has much to be proud ofkuman has much to be proud ofkuman has much to be proud ofkuman has much to be proud ofkuman has much to be proud of
Standart

sevgili yetkin,

Aynı şeyleri söylüyoruz. sistemi kabul etme ve bu sisteme uyma ve sşstemi devam ettirip geliştirme. Bu iman dır.

O zaman Salat yapan kimse bunun içine girmiyor mu ?

Eğer şunu derseniz bu kişinin salatı mecburiyetten yada göstermelik ki bu ayet bunu söylüyor haklısınız.

İman ile ilgili cümlenizi keşke büyük harf ile yazsaydınız çünkü or da ilk cümle başka yerlere gidebiliyor.

İman için diğer şartları konuşmanın burda önemli değil. ancak elbette ;
Zekat verecek ve sadaka vereceksiniz yoksa Salat tam anlamı ile yerine gelmez.
kuman isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 14. December 2016, 09:32 AM   #14
galipyetkin
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2011
Mesajlar: 1.458
Tesekkür: 105
574 Mesajina 958 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
galipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud of
Standart

Sayın Kuman

Dediklerimiz aynı gibi algılansa bile, bir farkı sezinlemek gerekli. Dikkat ederseniz Hucurat-14. ayette "iman etmek" ile "teslim olmak" ifadeleri ayrımı dikkat çekiyor.

Sizin yazdığınızda da "kabul etmek" ifadesi imanı kapsamıyor; bu kelimenin içerisinde "iman etme" yok. Fakat "iman etme"nin içerisinde o ifade var.

Sizin belirttiğiniz ifade, ayetteki "teslim olma"nın kapsamı içerisinde fakat "iman etme"in dışında.
Ayet de "iman etme"yi arıyor.

Düşüncelerimiz aynı gibi olabilir ama ifade ederken kullandığımız kelimeler farklı

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

Konu galipyetkin tarafından (14. December 2016 Saat 05:11 PM ) değiştirilmiştir.
galipyetkin isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 22. December 2016, 06:59 PM   #15
kuman
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Mar 2013
Mesajlar: 641
Tesekkür: 77
125 Mesajina 170 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 22
kuman has much to be proud ofkuman has much to be proud ofkuman has much to be proud ofkuman has much to be proud ofkuman has much to be proud ofkuman has much to be proud ofkuman has much to be proud ofkuman has much to be proud of
Standart

Sevgili yetkin
İman etmeyi emin olmak/tasdik etmek anlamında anlarsak eğer;
Örneğin siz yada ben kapitalist yaşama teslim olduk ana iman etmedik/ tasdik etmdik anlamı ile şunu deriz teslim olduk yani bu yaşama uygun yaşıyoruz ancak bu yaşamı içimize sindiremiyoruz.

Bedeviler de Elçin'in sözlerini yerine getirdi ancak içlerine sindiremedi yani tasdik etmedi/iman etmedi diye algılıyorum.

İman etmek tamamen fiZiki ve davranışsal bir olaydır diye düşünüyorum, içten olan bir olguyu sadece kişi ve Allah bilir. BiZim bilemeyeceğimizden dolayı daima kuşkulu davranmamıza yol açar Allah ın istediğinin bu olduğunu sanmıyorum
kuman isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 2. January 2017, 10:56 PM   #16
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.015
Tesekkür: 3.567
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart

Selamun aleyküm, değerli kardeşlerim,

Alıntı:
Anadolu Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
bugüne kadar bize öğretilen ne idi.
allah inanmayanları helak etti.
yani lut kavmi, hud kavmi, nuh ve firavun kavmi gibi allaha inanmayan kavimler yok edildi.

acaba bu doğru mu?

“ هلاكHelâk” sözcüğü “değişime, yıkıma uğramak, bozulmak, düşmek” demektir. (Lisanü’l-Arab, c.9, s. 118-121) Genel olarak zannedildiği gibi bu sözcük “yok olmak” anlamına gelmez.

Alıntı:
Anadolu Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
eğer ki kuranın içinde bunun aksine bir tek örnek dahi bulsak çelişki oluşur
ve allahın kendisine inanmayanları helak ettiği tezi çöker...

bakalım:

Bunun üzerine biz, onu da beraberindekileri de o yüklü gemide kurtardık.

Sonra dışta kalanları boğduk.

Bunda elbette bir ibret var. Ama onların çoğu müminler değildi. (Şuara, 119-121)
Sözkonusu olan Şuara Suresinin Ayetlerine bakalım:

119- Feenceynahu ve men meahu fiyl fülkil meşhun;
Biz de Onu ve Onunla beraber olan kimseleri o dolu gemi’de kurtardık.
120- Sümme ağrakna ba'dül bakıyn;
Sonra, onların ardından kalanları ğark ettik.
121- İnne fiy zâlike le ayeten, ve ma kâne ekseruhüm mu’minin;
Muhakkak ki bunda bir ayet elbette vardır... Onların ekseriyeti mü’min değillerdir.

Alıntı:
Anadolu Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Kimlerin çoğu müminlerden değildi?

121. ayetten önce "Onlar" zamirinin yönelebileceği iki özne var.

1.Kurtarılanlar

2.Boğulanlar

Eğer ki "Onlar" zamiri boğulanlara yöneliktir denirse;
"Boğulanların çoğu müminler değildi" yani boğulanların çoğu kafirdi olur.
O taktirde boğulanlar arasında müminler de vardı sonucu çıkar;
ki bu saçma bir sonuç olur.

Eğer ki "Onlar" zamiri kurtulanlara yöneliktir denirse.
"Kurtulanların çoğu müminler değildi" olur. Bu taktirde de mümin olmasa
dahi insanların kurtulabileceği sonucu çıkar.

121. ayetteki "Onlar" zamirinin helak olanlara yönelmesi durumunda ortaya çıkan
saçma sonuç sebebiyle "Onlar" zamiri kurtulanlara yöneliktir diyoruz.
İnanmadıkları halde Nuh'un getirdiği beyyinelere uyanlar kurtulmuşlardır.

Sözkonusu ayete bakalım:

Şuara;121: İnne fiy zâlike le ayeten, ve ma kâne ekseruhüm mu’minin;
Muhakkak ki bunda bir ayet elbette vardır... Onların ekseriyeti (Hakk’a, hakikatlerine) mü’min değillerdir.

Bu ayetteki zamirin nereye gittiğini görmek için ayetlerin öncesindeki ayetlere bakmak gerekir.

Uyarı ve kurtulanlarla boğulanların olayı 106-120 de anlatılmaktadır.

"106-110Bir zamanlar kardeşleri Nûh onlara demişti ki: “Siz Allah'ın koruması altına girmez misiniz? Şüphesiz ki ben, sizin için güvenilir bir elçiyim. Artık, Allah'ın koruması altına girin ve bana itaat edin. Ve buna karşılık ben sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbi üzerinedir. Artık, Allah'ın koruması altına girin ve bana itaat edin!”
111Onlar: “Sana çok düşük kimseler uyarken, biz sana inanır mıyız?” dediler.
112-115Nûh dedi ki: “Onların yaptıklarına dair bir bilgim yoktur. Onların hesabı ancak Rabbime aittir. Eğer düşünürseniz! Ve ben iman edenleri kovucu değilim. Ben ancak apaçık bir uyarıcıyım.”
116Onlar dediler ki: “Ey Nûh! Eğer vazgeçmezsen, iyi bil ki, kesinlikle sen taşlanarak öldürülenlerden olacaksın!”
117,118Nûh: “Rabbim! Toplumum beni yalanladı. Artık benim aramla onların arasında sen hükmet. Ve beni ve mü’minlerden benimle beraber olan kimseleri kurtar!” dedi.
119,120Bunun üzerine Biz de o'nu ve beraberindekileri, o dolu geminin içinde kurtardık. Sonra da arkalarından arta kalanları suda boğduk."

Nuh aleyhisselamı uyardığı kim? İçinde yaşadığı toplum,
Nuh aleyhisselam kimin kurtarılmasını istiyor? İçinde yaşadığı toplumundan Kendisini ve kendisi ile birlikte olan Mü'minleri.
Cenabı Allah kimi kurtarıyor? Onu/Nuh aleyhisselamı ve Onunla /Nuh aleyhisselamla beraber olanları.
Nuh ve Onunla beraber olan Mü'minler kimlerdir? Uyarının yapıldığı içlerinde yaşadıkları toplum.
Boğulanlar kim? Nuh aleyhisselam ile Onunla beraber olanların dışındaki içinde yaşadıkları toplumun geride kalanları.

Şimdi de kurtarılan ve boğulanlar ile ilgili bilgi veren ayetlere bakalım:

121- İnne fiy zâlike le ayeten, ve ma kâne ekseruhüm mu’minin;

122- Ve inne Rabbeke le HUvel Aziyzur Rahıym;

Cümleyi bağlamıyla görelim.

121Şüphesiz ki bunda kesinlikle bir alâmet/gösterge vardır. Ama onların çoğu iman ediciler değillerdi. 122Ve şüphesiz ki Rabbin, kesinlikle en üstün, en güçlü, en şerefli, mağlûp edilmesi mümkün olmayan/mutlak galip olanın, engin merhamet sahibinin ta kendisidir.

Alıntı:
Anadolu Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Nihayet emrimiz gelip de tandır kaynayınca şöyle seslendik: "Yükle içine her
birinden ikişer çift ve aleyhinde hüküm verilen hariç olmak üzere aileni,
bir de iman etmiş olanları." Ama Nûh'la birlikte çok az bir kısmı iman etmişti.
(Hud, 40)

Hud 40. ayeti de bütünlüğü içerisinde görelim:

"25,26Ve andolsun ki Nûh'u da toplumuna elçi olarak gönderdik: “Gerçekten ben sizin için apaçık bir uyarıcıyım. Allah'tan başkasına kulluk etmeyiniz! Ben, sizin hakkınızda acı bir günün azabından korkarım.”
27Buna karşılık, toplumunun kâfirlerinin; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddetmiş olanlarının ileri gelenleri: “Biz seni sadece bizim gibi sıradan bir insan olarak görüyoruz. Sana sığ görüşlü aşağı tabakalarımızdan/ ayak takımımızdan başkasının uyduğunu görmüyoruz. Sizin bizim aleyhimize bir fazlalığınızı da görmüyoruz. Tam tersine biz, sizi yalancılar sanıyoruz” dediler.
28-31Nûh, “Ey toplumum! Hiç düşündünüz mü, ben Rabbimden apaçık bir delil üzere isem ve O, bana Kendi tarafından bir rahmet bahşetmiş de bu size saklı tutulmuşsa?! –Biz, siz ondan hoşlanmadığınız hâlde sizi ona zorlar mıyız?”– 29Ve “Ey toplumum! Ben sizden herhangi bir mal istemiyorum. Benim ücretim ancak Allah'a aittir. Ve ben iman edenleri kovacak değilim. Onlar elbette Rablerine kavuşacaklar. Velâkin ben sizi cahillik eden bir toplum olarak görüyorum.” 30Ve “Ey toplumum! Ben onları kovarsam, Allah'a karşı bana kim yardım edecek? Peki, siz hiç düşünmez misiniz? 31Ve ben size, ‘Allah'ın hazineleri benim yanımdadır’ demiyorum. Ve ben görülmeyeni, duyulmayanı, sezilmeyeni, geçmişi, geleceği bilmem. Ben size ‘Ben bir meleğim’ de demiyorum. O sizin kendinize göre, hor gördükleriniz hakkında, ‘Allah onlara hiçbir hayır vermez’ de demiyorum. Allah, onların içlerindekini, en iyi bilendir. İşte asıl o zaman ben kesinlikle yanlış; kendi zararlarına iş yapanlardan olurum” 28dedi.
32Onlar dediler ki: “Ey Nûh! Bizimle didişip durdun da mücâdelemizi çoğalttın. Haydi artık doğrulardan isen, bizi tehdit ettiğin şu azabı bize getir!”
33,34Nûh: “Onu size ancak dilerse Allah getirir. Ve siz O'nu âciz bırakanlar değilsiniz. Ben size öğüt vermek istemiş olsam da, eğer Allah sizi azdırmayı murat ediyorsa, benim öğüdüm size bir yarar sağlamaz. O, sizin Rabbinizdir ve yalnızca O'na döndürüleceksiniz” dedi.
36,37Ve Nûh'a vahyolundu: “Kesinlikle toplumundan iman etmiş olanlardan başka artık kimse iman etmeyecektir. Onun için onların yaptıkları şeylere üzülme. Ve Bizim gözetimimiz altında ve vahyimize göre gemiyi yap. Şirk koşmak sûretiyle yanlış; kendi zararlarına iş yapan kimseler hakkında da Bana hitapta bulunma. Kesinlikle onlar, suda kesin boğulacaklardır.”
38,39Ve o, gemiyi yapıyordu, toplumundan bazı ileri gelenler, o'na her uğrayışta o'nunla alay ediyorlardı. Nûh dedi ki: “Bizimle alay ediyorsunuz, biz de sizinle tıpkı bizimle alay ettiğiniz gibi alay edeceğiz.” –Artık o aşağılatıcı azabın kime geleceğini ve o sürekli azabın kimin üstüne ineceğini ileride bileceksiniz.–
40Sonunda emrimiz geldiği ve iş kızıştığı zaman Biz dedik ki: “Her cinsten birer çifti ve aleyhlerinde hüküm verilmiş olanların dışında aileni ve iman etmiş olanları onun içine yükle.” –Zaten o'nunla birlikte çok azından başkası iman etmemişti.–
41Ve Nûh dedi ki: “İçerisine binin, onun akışı da duruşu da Allah adınadır. Kesinlikle Rabbim gerçekten çok bağışlayıcı, çok merhametlidir.”
42Ve gemi onlarla, dağlar gibi dalgalar içinde akıp gidiyordu. Ve Nûh ayrı bir yere çekilmiş olan oğluna seslendi: “Yavrucuğum! Bizimle beraber bin, kâfirlerle; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddedenler ile beraber olma!”
43Nûh'un oğlu dedi ki: “Ben, kendimi sudan koruyacak bir dağa sığınacağım.” Nûh, “Bugün Allah'ın merhamet ettiğinden başkasını, Allah'ın bu emrinden koruyacak kimse yoktur” dedi. Ve dalga aralarına girdi. O da suda boğulanlardan oluverdi.
44Ve “Ey yeryüzü suyunu yut! Ey gökyüzü sen de tut!” denildi. Sular da çekildi. Emir de yerine gelmiş oldu. Gemi de Cudi üzerine oturdu. Ve o şirk koşarak yanlış; kendi zararlarına iş yapan topluma, “Uzak olun [kahrolun, tarihten silinin]!” denildi.
45Ve Nûh Rabbine seslenip de dedi ki: “Rabbim! Oğlum benim ehlimdendi. Senin vaadin de elbette haktır. Ve Sen, hâkimlerin en hâkimisin.”
46Allah: “Ey Nûh! Şüphesiz o senin ehlinden değildir. Şüphesiz o, sâlih olmayan bir iştir/o, sâlih olmayan bir iş işlemiştir. Hakkında bilgin olmayan bir şeyi Benden isteme! Şüphesiz Ben, seni, cahillerden olmaktan sakındırırım” dedi.
47Nûh, “Ey Rabbim! Ben hakkında bilgim olmayan bir şeyi istemiş olmaktan dolayı sana sığınırım. Ve eğer Sen beni bağışlamazsan, bana merhamet etmezsen ben zarara/kayba uğrayıp acı çekenlerden olurum” dedi.
48Denildi ki: “Ey Nûh! Bizden bir selâm ve seninle birlikte olanlardan gelecek ümmetlere bir selâm ve bolluklarla gemiden in. –Ve ilerde kendilerini birçok nimetten yararlandıracağımız, sonra da bu yüzden kendilerine tarafımızdan acıklı bir azap dokunacak nice ümmetler vardır.–
49İşte Nûh ile ilgili anlatılanlar, sana vahyettiğimiz görülmeyenin, duyulmayanın, sezilmeyenin haberlerindendir. Bunları sen ve toplumun bundan önce bilmiyordunuz. Şu hâlde sabret. Şüphesiz âkıbet, Allah'ın koruması altına girmiş olan kişilerindir."

Nuh kıssası Kur’an’da başka ayetlerde (A’râf /59–64, Yunus/ 71–73, İsra/ 2, 3, Enbiya/ 76, 77, Müminun/ 23–28, Furkan/ 37, Ankebut/ 14, 15, Saffat/ 75–82, Kamer/ 9–15 ve Nuh/ suresi ) de dile getirilmiştir. Bütün olarak bilgi sahibi olabilmek için konu ile ilgili ayetlerin Nisa Suresinin 82. ayetinde belirtildiği gibi arka arkaya dizilerek okunması gerekir.

Alıntı:
Anadolu Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
yeryüzünde hesabı görülecek mesele iman değildir.
onun hesabı ahirette görülür.
yeryüzünde hesabı görülecek mesele zulümdür.
İman; müslim olanların kendilerinden her tür olumsuzlukları uzaklaştırarak sağlamlaştıracak olan ilke ve kurallardır. Bu ilke ve kurallar da inananlarına sorumluluk yükler.

Şüphesiz bu dünya geçicidir ve baki olan Ahirettir. Dileyenler geçici olanı, dileyenler de baki olanı seçer.

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
evgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.
__________________
Halil Ay
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 2. January 2017, 11:31 PM   #17
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.015
Tesekkür: 3.567
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart

Selamun aleyküm, değerli kardeşlerim,

Alıntı:
kuman Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Sevgili yetkin
Salatı ikame ettiğinizde zaten Allah a teslim olmuş olmazmıyız yani bu iki kavramı birbirinden ayırmamalı diye düşünüyorum.

Ancak ben Allah a neden borçlu olduğumuz konusunda farklı düşünüyorum. Yaratıcı olan Allah a nasıl borçlu olabilirim
Salatın ikamesi bir tamlamadır.
Salat, destek olma yardımlaşma dayanışma kişiler arasında yapılır. Bu yapılan salatın ikamesi/ayakta tutulması,zamana bağlanarak sürekliliği sağlanırsa buna salatın ikamesi denilir.

Allah'a teslim de bir tamlamadır.
Teslim sözcüğü, olumsuzlukların uzak tutulması anlamındaki "s-l-m" kök harflerinden türetilmiş bir sözcüktür. Kişiyi olumsuzluklardan uzak tutacak olanlara bağlanan vb anlamdadır.

Salat ve Salatın ikamesi de müslim olanlara emredildiği için bunları yapanlar da Allahın her türden olumsuzlukların uzaklaştırılması ile ilgili koyduğu ilke ve kurallardan birini yerine getirmiş olurlar ki, bu da Allah'a teslimin sonucudur.

Cenabı Allah, Subhandır, Mustağnidir... Yaratılış sebebimiz Allah'a kulluk yapmaktır.

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.
__________________
Halil Ay
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 3. January 2017, 12:03 AM   #18
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.015
Tesekkür: 3.567
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart

Selamun aleyküm, değerli kardeşlerim.

Alıntı:
galipyetkin Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Sayın Kuman

Dediklerimiz aynı gibi algılansa bile, bir farkı sezinlemek gerekli. Dikkat ederseniz Hucurat-14. ayette "iman etmek" ile "teslim olmak" ifadeleri ayrımı dikkat çekiyor.

Sizin yazdığınızda da "kabul etmek" ifadesi imanı kapsamıyor; bu kelimenin içerisinde "iman etme" yok. Fakat "iman etme"nin içerisinde o ifade var.

Sizin belirttiğiniz ifade, ayetteki "teslim olma"nın kapsamı içerisinde fakat "iman etme"in dışında.
Ayet de "iman etme"yi arıyor.

Düşüncelerimiz aynı gibi olabilir ama ifade ederken kullandığımız kelimeler farklı

Saygılarımla.
Galip Yetkin.
En güzeli ayeti birlikte görerek okumak.

Kaletil a'rabu amenna* kul lem tu'minu ve lâkin kulu eslemna ve lemma yedhulil iymanü fiy kulubiküm* ve in tutıy'ullahe ve RasûleHU layelitküm min a'maliküm şey'a* innAllahe Ğafurun Rahıym;

"Bedevi Araplar, “İman ettik!” dediler. De ki: “Siz İnanmadınız, ama ‘Eslemna [sağlamlaştırdık/kendimizi sağlama aldık]!’ deyin; iman henüz kalplerinize girmedi. Ve eğer Allah'a ve Elçisi'ne itaat ederseniz, O, yaptıklarınızdan hiçbir şeyi size eksiltmez.” Gerçekten Allah, çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir!"

Bu ayette iman ve eslemna sözcüklerini bilmek ayeti anlamakta işimizi kolaylaştırır.

İman sözcüğü "e-m-n" kök harflerinden türemiştir. dilimizde, bu kökten türemiş sözcükler emin,amin,emniyet,emanet vb kullanılmaktadır. Çoğunlukla inanmak şeklinde kullanılan iman sözcüğü, hangi konu ile ilgili ise o konu ile ilgili bilgilerin bütünleştirilmesidir. Sözkonusu sözcük İslam Dinine iman olarak değerlendirilirse, onunla ilgili söylenenler ne ise -kendisinden her tür olumsuzlukları uzaklaştıracak ilke ve kuralları- bütünleştirmektir. Bunu yaptığında adı mü'min olacaktır. Bu bütünlenen bilgileri yaşamına soktuğunda da müslim olacaktır.

İman etmek demek mü'min olmak demektir. Ayette bedeviler iman ettik diyorlar ancak kendilerini her tür olumsuzluklardan uzak kılacak ilkelere uymuyorlar. Cenabı Allah da uyarıyor: Siz eslamna - olumsuzluklardan uzaklaşma kökünden türemiş- "sağlamlaştırdık/kendimizi sağlama aldık" deyin.

Bu ayetten sonra gelen ayetlere de bütün olarak bakarsak durum daha güzel anlaşılır:

14Bedevi Araplar, “İnandık!” dediler. De ki: “Siz İnanmadınız, ama ‘Eslemna [sağlamlaştırdık/kendimizi sağlama aldık]!’ deyin; iman henüz kalplerinize girmedi. Ve eğer Allah'a ve Elçisi'ne itaat ederseniz, O, yaptıklarınızdan hiçbir şeyi size eksiltmez.” Gerçekten Allah, çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir!
15Mü’minler ancak, Allah'a ve O'nun Elçisi'ne iman eden sonra da şüpheye düşmeyen ve malları ve canları ile Allah yolunda çaba harcayan kimselerdir. İşte bunlar sadıkların ta kendisidir.
16De ki: “Siz, dininizi Allah'a mı öğretiyorsunuz? Oysa Allah, göklerde olanları da, yerde olanları da bilir.” Ve Allah, her şeyi çok iyi bilir.
17Onlar, İslâm'a girdikleri için senden minnet duymanı bekliyorlar. De ki: “İslâm'a girmeniz üzerine benden minnet beklemeyin. Tam tersi, eğer doğru kimseler iseniz, sizi imana erdirdiği için, siz Allah'a minnet duygusu besleyin.”
18Şüphesiz Allah, göklerin ve yeryüzünün görülmeyenini, duyulmayanını, sezilmeyenini bilir. Ve Allah, yapmış olduğunuz şeyleri çok iyi görendir."

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.
__________________
Halil Ay
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bookmarks

Etiketler
görülecek, hesabı, mesele, yeryüzünde, zulümdür


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 11:01 PM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam