hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > TEMİZLİK VE İBADET > İbadet > Namaz

Konu Kapatılmıştır
 
Seçenekler Stil
Alt 24. December 2009, 02:13 AM   #1
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.015
Tesekkür: 3.567
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart Namazın şartları

NAMAZIN ŞARTLARI [BAŞLAMADAN ÖNCEKİ ŞARTLAR]:
l) Hadesten [hükmî pislikten] taharet/temizlik.
2) Necasetten [hakiki pislikten] taharet.
3) Avret sayılan bölgeleri örtmek.
4) Namazı kıbleye dönerek kılmak.
5) Her namazı kendi vaktinde kılmak.

NAMAZIN RÜKÜNLERİ [BAŞLADIKTAN SONRAKİ ŞARTLAR]:
1) Niyet [kılınan namazın hangi namaz olduğunu bilmek].
2) Başlangıç tekbiri.
3) Farz namazları ayakta kılmak.
4) Namazda Kur’ân'dan mutlaka bir parça okumak.
5) Rükû [ayakta iken belden eğilmek].
6) Secde [alnını yere koymak].
7) Son oturuşta “tahiyyât” okuyacak kadar durmak.
Evet, birileri tarafından bunlar şart koşulmuş; “bunların tümü farz olduğu için, bunlarsız farz namaz düşünülemez. Biri dahi eksik olsa namaz bâtıl olur” anlayışı hâkim kılınmıştır.

BU KOŞULLARIN TAHLİLİ

HÜKMÎ PİSLİKTEN [HADESTEN] TAHARET/TEMİZLİK
Bu madde, “hükmî [varsayılan ya da manevî] pislik” olarak açıklanmış ve cünüblük ve abdestsizlik, hayız ve nifas [lohusalık] bu kapsamda sayılmıştır. Birileri tarafından bu durumlarda namaz kılınamayacağı, kılınırsa kabul edilmeyeceği kuralı konulmuştur.

GERÇEK PİSLİKTEN [NECASETTEN] TAHARET/TEMİZLİK
Bu şart ile de, “namaz kılanın hem vücudu ve elbisesinin, hem de namaz kılacağı yerin temiz olması” kuralı konulmuştur.
Halbuki namaz görevini bize yükleyen Allah, Kendisine yakarmak için böyle şartlar koşmamıştır. O, her halukârda bizden Kendisine yakarmamızı istemiştir. Yukarıda da naklettiğimiz gibi, görünürdeki temizlik ve ziynet, salât için emredilmiştir. Yani, toplum içine çıkıldığı zaman temiz olunması ve süslenilmesi istenmiştir. Bireysel olarak kılınan namaz için herhangi bir şart yoktur; insan her durum ve şertte namazını icra edebilir.

AVRET OLAN YERLERİNİ ÖRTMEK
Bu şart ile de, “namazda kadının yüz, el ve ayakları dışındaki yerlerinden, erkeğin ise göbekle diz kapağı arasındaki bir yerinden, bir organın dörtte-biri kadar açık olması namaza engeldir. Tenin rengini gösteren elbise, hiç giyilmemiş gibidir” kuralı oluşturulmuştur.
Allah, namaz için böyle bir şart da koymamıştır. Rabbimiz insanların toplum içine çıkacakları zaman, avretlerini örtmelerini, ziynetlerini dışa vurmamalarını emretmiştir:
Mü’min erkeklere, bakışlarından bir kısmını kısmalarını ve ırzlarını korumalarını söyle. Bu, onlar için daha arındırıcıdır. Kuşkusuz Allah, onların yapıp ürettiklerine haberdardır. Mü’min kadınlara da, bakışlarından bir kısmını kısmalarını ve ırzlarını korumalarını söyle. Ziynetlerini de –görünenler hariç– belli etmesinler. Örtülerini göğüs yırtmaçlarının üzerine vursunlar. Ve süslerini, kocaları, babaları, kocalarının babaları, oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kızkardeşin oğulları, kadınlar, yeminlerinin sahip oldukları, kadına ihtiyaç duymaz olmuş erkeklerden kendilerinin hizmetinde bulunanlar ve kadınların avretlerini [cinsel organlarını] henüz anlayacak yaşa gelmemiş çocuklar dışındakiler için belli etmesinler. Süslerinden gizlemiş olduklarının bilinmesi için ayaklarını vurmasınlar. Ve ey mü’minler! Başarıya ermeniz için hepiniz topluca Allah'a tevbe edin! (Nûr/30-31)
O halde, evinde münferit niyazda bulunan kimse için böyle bir şart söz konusu değildir. Bu, yukarıda da değindiğimiz gibi salâtın şartlarındandır. Salât ikâme edilirken, salâtın ikâme edileceği yerlere [musallâ ve mescidlere] çıkılırken mutlaka temiz olunmalı ve ziynet takılmalıdır. Bu hususlar yukarıda salât konusu çerçevesinde açıklanmıştır. Hatta bireysel tazarrulu niyazda bulunurken, basit-sade bir giyim tercih edilmelidir. Zira gösterişli ve değerli elbiseler, kibre sebebiyet verebilir.

KIBLEYE DÖNMEK
Bu şart ile, namaz kılarken Ka‘be'ye dönmek zorunlu kılınmış ve Ka‘be'nin etrafında bulunanların kıblesi ise, bizzat Ka‘be'nin kendisi sayılmıştır. Ka‘be'den uzaklarda olup onu göremeyecek olanların kıblesi ise Ka‘be'nin bulunduğu yön kabul edilmiş; ancak Ka‘be'ye tam olarak isabet edememenin bir zarar vermeyeceği söylenmiştir.
Bu şart da, İslâm'ı yozlaştırma çabasının bir ürünüdür. Yukarıda detaylıca açıkladığımız gibi, kıbleye yönelme, namazda Ka‘be'ye dönmek değildir. Müslümanların siyâsî, iktisadî ve askerî stratejileridir. Bu konu yukarıda “Salât” bölümünde genişçe açıklanmıştı.
Allah her yönde bizimledir. Allah'a niyazı, belirli bir yöne bağlamak, Kur’ân ile çelişen bir düşünce olup İslâm'a da ihanettir. Kul hangi hal üzerinde ve hangi yön üzerinde ise Rabbine niyazda bulunur, belirli bir yön aramaz.

VAKİT
Bu şartla da namaz, birileri tarafından vakitlere bağlanmış, farz ve nafile diye kısımlara ayrılmış ve vaktinde kılınmayan namazın başka zaman kaza edileceği kuralı getirilmiştir. Klasik görüşe göre namaz vakitleri şöyledir:
Sabah namazının vakti; ikinci fecir, yani şafağın doğuşundan güneşin doğuşuna kadar olan süredir. Öğlenin vakti; zevâlden, yani gölgenin en kısa olup uzamaya başladığı andan, her şeyin gölgesi, zevâl gölgesi dışında, kendisinin iki misline ulaştığı ana kadardır. İmam A‘zam dışındaki imamlara göre ise, her şeyin gölgesi, zevâl gölgesi dışında, kendisinin bir misli olmasına kadardır. İkindinin vakti; öğle vaktinin bitiminden güneşin batışına kadarki süredir. Akşamın vakti; güneşin batışından, batıdaki kızıllığın ve onun arkasından beliren beyaz şafağın kayboluşuna kadarki süredir. Yatsının ve vitrin vakti; akşam vaktinin bitişinden, ikinci fecire, yani şafağın doğuşuna kadarki süredir.


Vakitler hakkındaki diğer görüşler:
A) MÜSTEHAB VAKİTLER:
Bazı vakitlerde namazı geciktirmek, ya da acele etmek müstehabtır: Meselâ;
1. Sabah namazını, selâmdan sonra abdest alıp Fâtiha dışında 40 âyet okunacak kadar bir zaman kalacak şekilde geciktirmek.
2. Öğleyi, yaz sıcaklarında gün ortası harareti geçinceye kadar ertelemek.
3. İkindiyi, güneşin sararma zamanına kalmayacak kadar geciktirmek.
4. Yatsıyı, gecenin son üçte-birine kadar geciktirmek.
5. Uyanabileceğinden eminse, vitri gecenin sonuna kadar geciktirmek.
6. Kışın, öğleyi acele kılmak.
7. Akşamı, yıldız karışımından önce kılmak.
8. Bulutlu günlerde, ikindi ve yatsı namazlarını acele kılmak.
9. Bulutlu günlerde, ikindi ve yatsının dışındaki namazları geciktirmek müstehabdır. (Bu son iki madde zamanın takvimsiz hesaplanmasına göredir.)

B) MEKRUH YA DA HARAM VAKİTLER:
Namazın kılınmayacağı vakitler:
1. Güneşin doğmaya başlamasından, bir mızrak boyu yükselişine kadar. (Ülkemizde yaklaşık 45 dakika.)
2. Öğleyin güneş tam tepede bulunduğu zaman, (ögleden yaklaşık 15 dakika öncesinden öğle ezanına kadar.)
3. Güneş, sararmaya başladığı andan batıncaya kadar, (yaklaşık 45 dakika). O anda yalnız o günün ikindisinin farzı kılınabilir.
4. Sabah ve ikindi namazlarından sonra tavaf ve nafile namazı kılmak. (Kaza ve cenaze namazı kılınabilir, tilâvet secdesi yapılır.)
5. İkinci fecrin doğuşundan sabahın farzını kılıncaya kadar, sabahın sünnetinden başka nafile namaz kılmak.
6. Akşamın vaktinde, akşamı kılmadan önce nafile kılmak.
7. Hutbe okunurken nafile kılmak.
8. Bayram günü bayram namazından önce namaz kılmak.
9. Arefe ve Müzdelife'den başka bir yerde, bir özürle de olsa iki vakti birleştirerek kılmak.
Bunların ilk üçü haram, geri kalanları mekruhtur.

Doğrusu, Allah namazı bir vakte bağlamamıştır. Kul, dilediği anda ve dilediği sürece tazarrulu duada bulunabilir, yani namaz kılabilir. Namazların vakte bağlanması, salât ile namazın karıştırılması sebebiyledir. Kur’ân'a göre salâtın vakitleri vardır, namazın vakti yoktur. Rasûlullah, genellikle salâtı ve namazı mescid veya musallâda birlikte icra ediyordu. Sonradan salât ortadan kaldırılınca, salât vakitleri, namaz vakitleri olarak kabul ettirildi. Netice olarak namazın vakti olmayınca, doğal olarak kazası da söz konusu değildir.
Namaza engel olan tek şey, bilinçsizliktir. Rabbimiz, bilinçsiz [sarhoş ve cünüb] iken salâta yaklaşmayı yasaklamıştır. Çünkü bilinçsiz bir kimsenin salâta katılmasının bir anlamı yoktur; zira topluma maddî ve manevî bir katkısı olamaz.
Bilinçsiz insanın da tazarrulu bir niyazda bulunması mümkün değildir. Burada konu ettiğimiz bilinçsizlik, “uyku, unutmak, sarhoşluk, baygınlık, bunaklık ve deliliktir.”
NOT: Tebyîn çalışmamızda, İsrâ/78-79 ve Hûd/114. âyetlerin tahlilinde “Namaz vakitleri” hakkındaki açıklamamız, Rasûlullah'ın “Salât” ile “Namaz”ı birlikte icra etmesine yönelik olup –yukarıda da açıkladığımız gibi– salt “namaz vakti” demek değildir. Âyetlerdeki açık ifade, “salât vakitleri”dir”. Bunun ne ve nasıl olduğu yukarıda detaylıca açıklanmıştır.
Kaynak:İşte Kur'an(Hakkı Yılmaz)

Devamı
__________________
Halil Ay
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır  
dost1 Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 3 Kisi:
Barış (12. April 2010), Miralay (7. August 2010), sevginur (10. February 2013)
Konu Kapatılmıştır

Bookmarks

Etiketler
avret, haram, islam, kıble, mekruh, müstehap, namaz, namazın, necaset, taharet, tazarru, vakit, şartları


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 12:17 AM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam