|
5. January 2011, 01:03 AM | #1 |
Site Yöneticisi
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.017
Tesekkür: 3.567
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000 |
Selamun Aleykum! Değerli Kardeşlerim!
Maide;35: Ya eyyühelleziyne amenüttekullahe vebteğu ileyHilvesiylete ve cahidu fiy sebiyliHi lealleküm tüflihun Ey iman etmiş olan kişiler! Felâha ermeniz için, Allah'a takvâlı davranın, O'na yaklaştıracak/ulaştıracak şeyleri arayın ve O'nun yolunda gayret gösterin. Maide;36: İnnelleziyne keferu lev enne lehüm ma fiyl Ardı cemiy’an ve mislehu meahu liyeftedu bihi min azabi yevmil kıyameti ma tukubbile minhüm* ve lehüm azabün eliym Şüphesiz, küfretmiş olan şu kimseler; bütün yeryüzündekiler ve onunla birlikte bir o kadarı daha, kıyâmet gününün azabından kurtulmalık vermek için kendilerinin olsa, onlardan kabul edilmez. Ve onlar için can yakıcı bir azap vardır. Maide;37: Yüriydune en yahrucu minen nari ve ma hüm bi hariciyne minha ve lehüm azabün mukıym Onlar, ateş'ten çıkmak isterler. Ama oradan çıkanlar değillerdir. Ve onlar için devamlı bir azap vardır. Bu âyetlerde de uyarılar devam etmektedir: • Mü’minler, felâha ermek [kurtulmak, zafer kazanmak, durumlarını koruyabilmek] için, Allah'a takvâlı davranmalıdır. • Allah'a yaklaştıracak şeyleri aramalı, O'nun rızasını kazandıracak her türlü aracın peşinden koşmalı ve O'nun yolunda gayret göstermelidirler. • Yeryüzündekilerin tümü ve onunla birlikte bir o kadarı daha küfredenlerin olsa ve kıyâmet gününün azabından kurtulmak için fidye olarak verseler, onlardan kabul edilmez ve onlar için can yakıcı bir azap vardır. • Onlar, ateş'ten çıkmak isterler. Ama oradan çıkanlar değillerdir. Ve onlar için devamlı bir azap vardır. وسيلة [vesîle], “kendisiyle bir başkasına ulaşılan, yaklaşılan şey” . demektir. Burada, mü’minlerden, kendilerini Allah'a yaklaştıracak ameller işlemeleri istenmektedir. Kişiyi Allah'a yaklaştıracak amelleri de şu âyetlerden öğrenebilmekteyiz: Hayır, hayır! Ona itaat etme! Secde et [teslim ol, boyun eğ] ve yakınlaş. (Alak/19) Ve sizi huzurumuza yaklaştıracak olan, mallarınız ve evlâtlarınız değildir. Ancak kim iman eder ve sâlihâtı işlerse, işte onlar; kendileri için yaptıklarına karşı kat kat karşılık olanlardır. Ve onlar yüksek köşklerinde güven içindedirler. (Sebe/37) Yine bedevî Araplardan kimi de vardır ki, onlar, Allah'a ve âhiret gününe inanır ve harcadığını Allah katında yakınlıklar ve Elçi'nin destekleri edinir [sayar]. Gözünüzü açın! Şüphesiz bu, onlar için bir yakınlıktır. Allah onları yakında rahmetine girdirecektir. Şüphesiz Allah gafûr'dur, rahîm'dir. (Tevbe/99) Şüphesiz şu, Rabb'lerinin haşyetinden [Rabb'lerine duydukları derin hayranlık ve saygı sonucu O'ndan uzaklaşma korkusundan] tirtir titreyen kimseler, Rabb'lerinin âyetlerine inanan kimseler, Rabb'lerine ortak tanımayan kimseler, şu, şüphesiz kendileri, Rabb'lerine dönecekler diye verdiklerini kalpleri ürpererek veren kimseler; işte onlar, iyiliklerde yarışanlardır ve onun [iyilikler] için önde gidenlerdir. (Mü’minûn/57-61) Muhâcir ve Ensâr'dan ilk önce öne geçenler ve iyileştirme-güzelleştirme ile onları izleyen kimseler; Allah onlardan razı oldu, onlar da O'ndan razı oldular. Ve O [Allah], onlara, içlerinde temelli kalıcılar olarak altlarından ırmaklar akan cennetler hazırladı. İşte bu, büyük bir kurtuluştur. (Tevbe/100) Öne geçenler de, öne geçenlerdir. İşte onlar [öne geçenler], yaklaştırılanlardır. (Vâkıa/10-11) Ve yeryüzünde hiçbir dâbbeh/canlı yoktur ki, rızkı Allah'a ait olmasın. O [Allah], onun yerleşik yerini de geçici bulunduğu yeri de bilir. Hepsi apaçık bir kitaptadır. (Hûd/6) Ve andolsun ki, Biz, sizi güçlü kılmadığımız şeylerde onları güçlü kılmıştık [size vermediğimiz imkânları onlara vermiştik]. Onlara da kulaklar, gözler ve duygular kılmıştık [vermiştik]. Buna rağmen kulakları, gözleri ve duyguları onlara hiçbir fayda sağlamadı/kendilerinden hiçbir şeyi uzaklaştıramadı. Çünkü onlar Allah'ın âyetlerini bile bile inkâr ediyorlardı. Alay etmekte oldukları şey de onları sarıp kuşatıverdi. (Ahkâf/26) Hayır, hayır! “Ebrâr”ın kaydı, kesinlikle illiyyîn'dedir. –İlliyyîn'in ne olduğunu sana ne bildirdi?– Yaklaştırılmışların tanık olduğu rakamlanmış/yazılmış bir kayıttır! Şüphesiz ki “ebrâr”, elbette, naim'in içindedirler, tahtlar üzerinde beklenti içindedirler. Yüzlerinde nimetin aydınlığını görürsün. Onlar, mühürlü saf bir içkiden sulanırlar. Ki onun mühürü/neticesi misktir. Karışımı tesnim'dendir. Yaklaştırılmışların içecekleri bir pınardandır. –Artık yarışanlar, işte bunda yarışmalıdırlar.– (Mutaffifîn/21-28) Bazıları, buradaki vesîle sözcüğüne, “Allah'a götürecek, Allah ile kul arasında aracı olacak mürşit” manası vermektedirler, ki bu, tevhid ile bağdaşmayan, şirk içeren bir anlayıştır: Dikkatli olun, hâlis din sadece Allah'a aittir. O'nun astlarından birtakım velîler edinenler, “Onlar [Allah'ın astlarından edindiğimiz velîler] bizi Allah'a daha fazla yaklaştırsın diye biz onlara tapıyoruz.” Şüphesiz kendilerinin ihtilaf edip durdukları şeylerde, onların arasında Allah hüküm verecektir. Şüphesiz Allah, yalancı ve çok nankörün ta kendisi olan kişilere kılavuzluk etmez. (Zümer/3) Ölü veya diriyi, peygamber veya sâlih kulu Allah'a aracı yapmaya kalkmak şirktir. Şurası da unutulmamalıdır ki, Allah'a vesile arama yükümlülüğü, sadece Müslümanlar için değil, Peygamber için de geçerlidir. Zira Peygamber de bu âyetin muhatabıdır. Kişiler vesile oluyorsa, peygamberler kimi vesile edineceklerdir? Kusursuzluk sadece Alalh'a mahsusdur. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır. Sevgi,saygı ve muhabbetle. Allah'a emanet olunuz.
__________________
Halil Ay |
5. January 2011, 10:56 AM | #2 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: May 2010
Mesajlar: 568
Tesekkür: 4.080
276 Mesajina 635 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25 |
ebu Maruf kardeşim
O kavanozu açarken bismillahil-Kadir değil de, şeyhimin himmetiyle deseydiniz şirke bulaşmış olmaz mıydınız? Asıl anlatmak istediğim konu şudur. Siz hasta olsanız,şifa bulmak için doktora mı gidersiniz,yoksa Allah dostu diye bildiğiniz şeyhinizden medet mi istersiniz? Tamam ikisi de tevessüldür. şirkle arasında çok ince bir çizgi vardır. Birincisi doktor,cenabı Allah'ın halkettiği tıp ilmini sünnetullah gereği kullanıyor. Diğerinde ise,evinizde oturup,nasıl olsa şeyhim beni görüyor diyerek,himmet isteyerek şifa bulmaya çalışmaktır. Doktora gittik. Doktor rabbimin bahşettiği tıp ilminin tüm imkanlarını kullandı. Lakin çare bulamadı. Elini açarsın rabbime dua edersin. Daha da olmadı. Haaa o zaman salih,sadık,takva ehli güzel bir müslüman kardeşinin yanında kendin için cenabı Allah'tan dua etmesini rica edersin. Zaten rızkın dolmuş,ömrün bitmişse hiçbirşey çare olmaz. Yine de elimizdeki tüm çareleri deneyip,çaresizlik anında ya da daha evvel de olur durmadan tazarru,niyaz eylersin. Rabbim tüm çareleri halkedendir. Konu Miralay tarafından (5. January 2011 Saat 10:59 AM ) değiştirilmiştir. |
5. January 2011, 12:31 PM | #3 | |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 111
Tesekkür: 18
39 Mesajina 55 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24 |
Alıntı:
Ben Şeyhimden himmet istesem dahi himmetin yukardaki örnekdeki gibi geleceğini bilerek isterim. Himmet isterken tam açılım olarak izah ediyimki anlaşılabilsin. Şeyhim himmet et derken ben bilirim ki.Şeyhim RABBİMe dua edecek.Ona verilen ilimle Rabbimin isimlerini kullanarak Ona olan dostluğunun hatırına Rabbim benim işimi kolaylaştıracak.Doktorun zahiri ilmi ile evliyanın batını ilmi arasında fark akaid olarak yoktur.İkiside ilimden faydalanırlar.İkisininde bir şeye vesile olması ALLAH ın izniyledir.Arasındaki fark sadece doktor anatomi ilmine vakıftır.Evliya ise manevi ilme vakıftır.Doktor anatomi ilmini bilmesi sebebiyle duran kalbin elektro şok la tekrar çalışabileceğini ümit eder.elektro şok kullanır. Evliya da Kun bi iznillah ile ölünün dirilebileceğine ümit eder.Sadece kullanılan şeyler farklıdır.ikiside ölünün dirilmesi diyelim yada kalbin tekrar çalışması diyelim her neyse bu olaya vesile olurlar.Olayı yaratan ALLAH dır. Nasıl oluyorda doktordan himmet istemek şirk olmuyorda şeyhden istemek şirk oluyor. senin anladığına göre Süleyman a.s Efendimizde şirke düşmüş olur. Neml süresi 38. (Sonra Süleyman müşavirlerine) dedi ki: Ey ulular! Onlar teslimiyet gösterip bana gelmeden önce, hanginiz o melikenin tahtını bana getirebilir(Bu Himmet istemek değilmi hemde olağan üstü)? 39. Cinlerden bir ifrit: Sen makamından kalkmadan ben onu sana getiririm. Gerçekten bu işe gücüm yeter ve bana güvenebilirsiniz, dedi.(Bak keramet yapacağını belirtiyor) 40. Kitaptan (Allah tarafından verilmiş) bir ilmi olan kimse ise(Bak ne diyor bizim bahsettiğimiz meseleden ilim verilmiş yani kun biiznillah misali): Gözünü açıp kapamadan ben onu sana getiririm, dedi. (Süleyman) onu (melikenin tahtını) yanıbaşına yerleşmiş olarak görünce: Bu, dedi, şükür mü edeceğim, yoksa nankörlük mü edeceğim diye beni sınamak üzere Rabbimin (gösterdiği) lütfundandır.(Ne yaptı keramet gösteren evliyadan himmet istedi ve onu ALLAH dan bilip şükretti . Aynen bizim bahsettiğimiz gibi) Şükreden ancak kendisi için şükretmiş olur, nankörlük edene gelince, o bilsin ki, Rabbimin hiçbir şeye ihtiyacı yoktur, çok kerem sahibidir. * Şimdi bu ayeti kerimede Süleyman a.s efendimiz ALLAH dan isteyemezmiydi.Peygamber olduğu halde duası başka insanlara göre daha makbul olduğu halde neden bir başkasından himmet istedi. Bu şirk olmuş olsaydı böyle yaparmıydı. selametle Konu ebu Maruf tarafından (5. January 2011 Saat 12:34 PM ) değiştirilmiştir. |
|
ebu Maruf Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler: | Miralay (5. January 2011) |
5. January 2011, 12:21 PM | #4 |
Yeni Üye
Üyelik tarihi: Jun 2010
Mesajlar: 12
Tesekkür: 4
10 Mesajina 23 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 0 |
üye tarafından silindi...
Konu tevhid_yolcusu tarafından (26. April 2012 Saat 11:32 PM ) değiştirilmiştir. |
tevhid_yolcusu Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler: | Miralay (5. January 2011) |
5. January 2011, 01:56 PM | #5 | |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 111
Tesekkür: 18
39 Mesajina 55 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24 |
Alıntı:
وَالنَّجْمِ إِذَا هَوَىٰ . 1 مَا ضَلَّ صَاحِبُكُمْ وَمَا غَوَىٰ . 2 وَمَا يَنْطِقُ عَنِ الْهَوَىٰ . 3 إِنْ هُوَ إِلَّا وَحْيٌ يُوحَىٰ . 4 عَلَّمَهُ شَدِيدُ الْقُوَىٰ . 5 ذُو مِرَّةٍ فَاسْتَوَىٰ . 6 وَهُوَ بِالْأُفُقِ الْأَعْلَىٰ . 7 ثُمَّ دَنَا فَتَدَلَّىٰ . 8 فَكَانَ قَابَ قَوْسَيْنِ أَوْ أَدْنَىٰ . 9 فَأَوْحَىٰ إِلَىٰ عَبْدِهِ مَا أَوْحَىٰ . 10 مَا كَذَبَ الْفُؤَادُ مَا رَأَىٰ . 11 أَفَتُمَارُونَهُ عَلَىٰ مَا يَرَىٰ . 12 وَلَقَدْ رَآهُ نَزْلَةً أُخْرَىٰ . 13 عِنْدَ سِدْرَةِ الْمُنْتَهَىٰ . 14 عِنْدَهَا جَنَّةُ الْمَأْوَىٰ . 15 إِذْ يَغْشَى السِّدْرَةَ مَا يَغْشَىٰ . 16 مَا زَاغَ الْبَصَرُ وَمَا طَغَىٰ . 17 لَقَدْ رَأَىٰ مِنْ آيَاتِ رَبِّهِ الْكُبْرَىٰ saygılarımla |
|
5. January 2011, 12:48 PM | #6 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: May 2010
Mesajlar: 568
Tesekkür: 4.080
276 Mesajina 635 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25 |
Aleykümselam ebu Maruf kardeşim
Özür dilerim. Meramımı yanlış anlattım sanırım. Doktora da gitseniz,Allah dostu olarak bildiğiniz bir zatın ya da salih bir arkadaşınızın yanına da gitseniz farketmez. Doktora gittiğinizde onun tıp ilmine güvenerek,ilaçla vesair tedavi talep etmenizle,şeyhin veya salih bir arkadaşınızın yanına gidip, yada telefonla sizin için dua etmesini rica etmek arasında fark yoktur; bunu şirk olarak görmüyorum. Benim amacım,siz evinizdesiniz;şeyh efendi yüzlerce km uzaklıktaki evinde. Siz evinizde otururken,uzaktaki bir şahıstan himmet istemenin şirk olduğunu belirtmekti. Yani hani sofi arkadaşlarda bir inanış vardır. Şeyhimiz biz yatağımızda yatarken sağa mı döndük,sola mı döndük hepsinden haberdardır derler. Cenabı Allah'ın Latiful Habir,Semiul Basir sıfatlarına şeyhlerini de nazire yaparlar. Yapmayanları tenzih ederim. Lakin genelde edindiğim izlenim bu minvaldedir. Hele de ölmüş evliyadan himmet istemek yok mu; o da ayrı mesele. İşte ben bu konuyu demek istemiştim. Selametle Allah'a emanet olunuz Konu Miralay tarafından (5. January 2011 Saat 12:51 PM ) değiştirilmiştir. |
5. January 2011, 01:49 PM | #7 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 111
Tesekkür: 18
39 Mesajina 55 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24 |
Sevgili Miralay kardeşim
Şu kişi görür yada göremez demem.ALLAHU TEALA o izni vermişse sende görebilirsin bende. Zahiren Şeyhe gidip dua istemek en doğru olanıdır. Lakin Rabıta vesilesi ile ben aklımdaki bir çok meseleye cevap buldum Kalbim mutmain oldu. Anlayamadığım bazı Ayeti Kerimelerdeki hikmeti Vermiş olduğum bir fetvayı düzeltme.Yada zanla baktığım konulardaki düzeltmeleri Şeyhi rabıta vesilesi ile Rabbim lütfetti. Ben tayyi mekan olayını bir ilim olarak görürüm.Bize göre süpermenlik olsada Rabbimin lütfuyla mümkün olduğuna inanırım zira bu Rabbim için zor değildir. Nasılki şeytan bile kanlarımızda dolaşabiliyorsaki ALLAH c.c lanetlediği bir cinniye bile bu tasarrufu vermişşe dostlarına niye vermesin.Ben demem ki benim şeyhim senin şeyhi yada falan şeyh tayyi mekan yapabilir. Lakin bu Ayetce sabittir. ALLAH Rasulunun a.s tayyi mekan yapıp miraca çıktığı yada Süleyman a.s Efendimize melikenin tahtını getiren velinin tayyi mekan yaptığı belirtilmiştir. İnsanda Kendi şeyhini ALLAHın dostu olduğuna inanıp ondan himmet istemeside kendisine tayyi mekan tasarrufu vermiş olduğuna inanmasıyla alakalıdır. Yani bu birazda şahsı meselelerdir diyebiliriz. Genel olarak bunun mümkün olup olamayacağı.Bunu talep etmenin şirk olup olamayacağıdır. Tayyi mekan ALLAHU TEALA nın bir lütfudur hissiyatıyla bakıldığı zaman akaidi bir sorun yoktur.Lakin Onun dışındaki meselede malumdur zaten tayyi mekan olsada olmasada şirk olur.Tabiki bütün bunlara ne gerek var.Yapmayın emin olun diyebilirsiniz. Fakat benim yıllardır tefekkürlerimden.Ayetleri ve hadisleri incelemelerimden. ASıl tevhid inancının bu olduğu ortaya çıktı.Tabiki bu şahsi düşüncemdir. Bağlayıcı değildir.Ben eskiden La ilahe illALLAH tevhidini ALLAHdan başka ilah yoktur. Mahlukatın hepsi aynıdır gözüyle bakardım ki.Bu sadece Rabbimin haşa bir ilahdan başka bir şey olmadığını ilahın mana olarak sadece tapılacak bir olgu olduğunu anlardım. Halbuki bu gereklimi diye sorulan şeyler vesilesi ile Rabbimin LATİF sıfatının tecellisini,CABBAR sıfatının tecellisine v.s sıfatlarının tecellilerini bir çoğuna şahid oldum.O'na olan inancım O' na olan güvenim arttı O' nu daha iyi tanımaya başladım.O ' na sadece tapmakdan ,ibadet etmekten başka sevmeye daha fazla bağlanmaya başladım.O'na Kulluk yapmanın lezzetini almaya başladım Fakat sizinde belirttiğiniz üzere taassuba düşen insanlar olabilir.Onlarında kalblerinde yada bizimde kalblerimizde farkına varamadığımız şirk yada şirke götüren düşünce ve hissiyatlardan Rabbim hepimizi muhafaza eylesin. saygılarımla Konu ebu Maruf tarafından (5. January 2011 Saat 01:51 PM ) değiştirilmiştir. |
5. January 2011, 02:10 PM | #8 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: May 2010
Mesajlar: 568
Tesekkür: 4.080
276 Mesajina 635 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25 |
Bir de hazır konu başlığı burada tartışılıyorken çok önemli bir konudan bahsetme gereği duydum. Müslüman kardeşlerimiz arasında sanki hadislere düşmanmışız gibi bir izlenim oluşmuştur.
Kesinlikle Allah'a ve Resulune itaatsizlik gibi amaç taşımamaktayız. Şahsım adına hadislere şu minvalde bakıyorum. Hadis;Allah'ın Resulunün (Salat ve selam üzerine olsun) ağzından çıktığına inanılan,veya öyle olduğu iddia edilen rivayetler zincirinden oluşmuş sözlerdir. Kesin olarak bu sözlerin Resulullah'ın ağzından çıktığına hiç kimse emin olamaz ve tarih boyunca ve günümüzde bir takım kurum ve kişilerce istismara açık bir konudur. Herkes başına "sahih" diyerek istediği bağlamda menfaatine uygun hadis üretebilir. Ben hadis rivayetlerini kulaktan kulağa oyununa benzetirim. Hani çocukken çok oynardık ya Baştaki kişi,"sabun" der. Daha sonra; sabun,sabun,sabun,...., kavun, kavun, kavun, ..., koyun,koyun. En sondaki kişiye ilk baştaki kişinin ne dediğini sorduğumuzda "koyun" dedi der. Güncel hayatta hep başımıza gelmiştir bu olay. Bu örneği kötü niyetli olmasa da, iyi niyetli insanların bile hataya müsait olduğunu göstermek için belirttim. Bir hadisin büyük bir topluluk önünde söylenmesi de sıhhatini etkilemez. Zira en meşhur hadis olan (hani hemen hemen hepimizin evinde,dükkanında asılı bulunan) "Veda Hutbesi" nin bile birkaç değişik versiyonu mevcuttur. Bu yüzden hadislerin sıhhatine güvenemediğimizden,hadisleri dinde nass (delil) olarak göremiyoruz. Şimdi sıhhatine bu kadar güvenilemeyecek olan hadislere dayanarak,bu temel üzerine nasıl dinimizi bina edebiliriz? Tamam tümden de reddedelim mi? Elimizde tarih kaydı bulunması açısından Kur'anla çelişmeyen,tezat oluşturmayan hadislere veya değerli insanların söylediği güzel sözlere sahip çıkmanın bir sakıncası olamaz. Özellikle Allah Resulünün yaşadığı sıkıntılı günlerin ve vahyin indirildiği an'ın heyecanını yaşamak açısından çok değerli verilerdir bunlar. Bunların zayi olmasına kimsenin gönlü razı gelmez. Ama gerçekten Resulullah'ın ağzından çıkması muhtemel olan gerçek hadisleri nerden bulacağız da baştacı edeceğiz. O da muamma gerçekten. Rivayet edenler arasında bir tane bile ard niyetli,ya da unutkan birisi olsa koskoca dayanak bile güme gidecek. Mutlu Özbay adında bir dostumuza, "neden hadisleri delil olarak kabul etmiyorsunuz?" sorusuna kendisi ;"Allah'ın kelamı olan Kur'an yetmiyormu da, hadisleri delil alacağım" demişti. Değişmeyecek,sağlam ve sağlıklı olan tek kelam,söz,hadis Kur'andır. O'da zaten Rabbulalemin'in bizatihi kelamıdır. Ondan büyük dayanak mı var ki,başka kaynaklara yönelelim. Saygılarımla |
5. January 2011, 09:16 PM | #9 | |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 111
Tesekkür: 18
39 Mesajina 55 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24 |
Alıntı:
selametle |
|
ebu Maruf Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler: | Miralay (5. January 2011) |
5. January 2011, 10:41 PM | #10 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: May 2010
Mesajlar: 568
Tesekkür: 4.080
276 Mesajina 635 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25 |
Eyvallah ebu Maruf kardeşim.
Pek çok söylemine katılmakla beraber, en son eleştirdiğiniz konuya değinmeden edemiyeceğim. Bilirsiniz dinde kabul görmüş 4 adet delil vardır. -Kitap (Kur'an) -Hadis (veya sünnet) -İcmayı ümmet -Kıyası fukaha Buraya kadar eh,güzel diyelim. Lakin uygulamaya bakarsak durum ne vaziyette acaba. (Kusura bakmayın ama ben her zaman uygulamaya bakarım. Kitaplardaki yaldızlı sözcükler uygulamada kendini belli eder.) Hangi fıkıh,ilmihal kitabını açarsanız açın. İçeriğinde tek tükleri saymazsak hemen hemen hiç Kur'andan ayetler yoktur. Hep ya falanca hadis kitabı,ya da falanca alimin kitabı diyerek alıntılanır. Eğer tezime karşı öyle bir kitap varsa kaynak verirseniz çok mutlu olacağım. Zira bugüne kadar kütüphanemi süsleyen ciltler dolusu kitapları bir hışımla bu yüzden sobada yaktım. Ki bu kitaplar normalde paha biçilmez olarak tanımlanır ve ben hepsini okudum bir zamanlar. İşte bu yüzden teoride 1.sırada kaynak olarak gösterilen Kur'an; maşesef uygulamada en son sıralamada bile yer almamaktadır. Lütfen benim bu tezimi çürütün de sizden özür dileyim. Saygılarımla Allah'a emanet olunuz. |
Bookmarks |
Etiketler |
anlamak, hadislere, için, ihtiyaç, kuranı, varmıdır |
|
|