Kur'an her ayetiyle, yaşayan her insanın hayatına uygulanabilme özelliğine sahiptir. Yani Kur'an'da anlatılanlar geçmişte olmuş bitmiş olayların anlatıldığı bir tarih kitabı değildir. Geçmişten kıssalar vermiş olsa bile o kıssalarda anlatılan içerik güncel ve uygulanabilendir. Aksi o dini atalar dini haline koyar.
Bu yönden bakınca ''Kadir gecesi''ni Peygamber'e has ve yalnızca onun zamanındaki bir ramazan ayının belirli bir gecesi vaktinde, yalnızca ona vahiy inişi olarak anlamıyorum.
''Kadir'' ifadesini de ''ölçü'' olarak anlamıyorum. Benim anlayışıma göre ''kadir'' ölçüyü değil, ''çözümü- umarı- çareyi'' ifade ediyor.
''Gece'' de düşüncede bir çözümsüzlük, veya çözüm bekleyen bir olayın çözümünde çaresizlik, 'eli-kolu' bağlı, tefekkür edemeyip, tıkanıp kalmakdır.
''Kadir gecesi'' de takdir etme, çözüme ulaşma, çözüm anıdır.
Bu anın doğru takdiri-çözümü için de ''o'' yani vahiy, ayetler indirilmiştir. Böylece mümin kişilere çözüm-şifa olarak ayetler gösterilmiştir ki onlar insanı ''gece''den ''tan'' yerine, aydınlığa, huzura eriştirir, problemden kurtarıp esenliğe ulaştırır.
Meselâ Isra 1. ayeti hakkında yazdığım şu yazı ''
http://www.hanifler.com/showthread.p...11297Peygamber'', peygamberin kadir gecesidir.
Konuya bağlı bilimsel çabalar saygı ile karşılanmalıdır. Ama nedense bu çabalarını Kur'an'a tasdik ettirmeye özen göstermekteler. Halbuki esas Kur!an'ın gösterdiği yolla, yani tefekkürle bir sonuca varma olmalıdır ki bu aklı doğru kullanma olup fikir yürütme değildir.
Ayrıca Kur'an'da kullanılan 8, 10, 50, l00, 1000, 1000-50,..... gibi rakamsal ifadelerin rakam dışı bazı mânâlar da taşıdığını düşünmeye başladım. Bu yönde akla uygun çalışma yapan birkaç grup da var. Daha kişisel bir sonuca ulaştıramadım.
Saygılarımla.
Galip Yetkin