Konu: Hz. HATİCE
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 1. March 2013, 09:13 PM   #44
merdem
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Nov 2012
Mesajlar: 1.606
Tesekkür: 667
710 Mesajina 1.305 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 23
merdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud of
Standart Hazret

Saygideger Kardesim Raven,

bakarmisin lütfen sana nasil hitap ettigime, sen hayattasin, seninle konusuyorum ve sana olan saygi ve sevgimden bu tür hitap ediyorum.

Cocuklugumuzdan beri bildigimiz gibi, aldigimiz terbiye usulünde kendimizden büyüklerimize hep amca, agabey, dayi gibi sifatlarla hitapda bulunmusuzdur ve bulunuyoruz da, cünkü bu bizim türklügümüzde bir saygi ifadesidir. Öldüklerinde de ayni sekilde bahsederiz kendilerinde.

Ama Islam'da uluhiyyet, rabbaniyet gibi yaklasimlardan mümkün mertebe uzak durulur. Acikcasi son elciden ve yakinlarindan ne sekilde bahsedecegimizi tam anlamiyla bilemiyoruz nedense.

Yüksek sifatlar yakistirmamiz uygun düsmüyor, amca dayi teyze diyemiyoruz. Tam bir zitlik icindeyiz.

Nerdeyse Allah'in sifatlarini, Allah'a uygun düsen terimleri yeri geldiginde, iyi niyetimizle de olsa yalnis yerlerde kullaniyoruz.

Besbelli ki, Rabbimizin deger verdigi üstün kisilikleri hic birimizin inkar yoluna gitmedigidir. Sever ve sayariz, ama ifade ederken yeterli veyahutta gerekli sifatlarin kullanamiyoruz.

Birileri bir takim sifatlar uygun görmüsler, ama bu sifatlari türkcemize cevirdigimizde birer ululuk tasiyan veyahutta hayatta olmayanlara uygun düsmeyen terimler oldugunu görüyoruz. Bu dünyadan göcmüs birisine nasil selam gönderilir? Hazret-i Allah derken kullandigimiz HAZRET sözcügünü Peygamberler dahil tüm yakinlari icin de kullanmamiz ne dereceye kadar uygun düsebilir?

Lütfen sakin bir sekilde bir kac makale okuyuver ve üzerinde düsün okuduklarinin. Bir iki sitede muhakkak uygun aciklamalar bulacaksin aradiginda.

Ben burada kisaca Hakki Yilmaz'dan bir örnek sunuyorum:


Degerli Kardesim Raven üzülmene dayanamadigim icin kopyaladim Belki biraz olsun sana faydasi dokunur bu aciklamanin.




SORU: Peygamberlerin isminin önüne eklenen hazret kelimesinin anlamı nedir? Bu kelimenin peygamberlerin ve diğer insanların isimlerinin önüne koyulması doğru mudur? Bu konuda kuran ışığında bilgi verirseniz sevinirim. Saygılar ve sevgilerle





“HAZRET” ne demektir?



CEVAP: Müslüman gençliğin, toplumda bilinçsizce kullanılan sözcükleri sorgulamaları bizleri gerçekten heyecanlandırıyor. Zira bu sayede, halis (ana sütü gibi tertemiz; Allah’tan başkasının ilkesi girmemiş) olması gereken İslam dinine bulaştırılmış tozlar birer birer siliniyor. Konumuz olan “Hazret” ifadesi de bu kapsam dâhilindedir.

Türkçe okuma ve söyleyişlerimizdeki, “HAZRET” ifadesi, Arapçada iki kökten kabul edilebilir.

Birincisi; bu sözcük, “ ح ز رH z r” harflerinden gelmiş olabilir. Buna göre anlamı, “malın; her nesnenin iyisi” demektir. Bu Araplarda nesneler için kullanılır, “hazreti falan, hazreti filan” gibi kullanılmaz. “Bana göre hazret; iyi olan şey, şudur”, “filana göre hazret; iyi olan şey budur” şeklinde kullanılır.

Demek oluyor ki, Türkçemizdeki, “Hazreti Allah”, “Hazreti Peygamber”, “Hazreti Kur’an”, “Papa hazretleri”, “Paşa Hazretleri”, “Mevlana hazretleri” vs. gibi saygı maksadı ile kullanılan “hazret” ifadesi bu kökten gelen değildir.

İkincisi; “ ح ض رH D (Dad), R” harflerinden gelmiş olabilir. Bu sözcüğün anlamı, “Hazır olmak, mevcut bulunmak, göz önünde olmak” demektir. Bu sözcüğün türevlerinden bazıları (Hazır, hazırlık, hazır olmak, hakkı huzur, huzurda bulunmak gibi) öz anlamıyla Türkçemizde de kullanılır. Söylenişine dikkat edilmese de Arapça metinlerde “Hazret” ifadesi “حضرت” şeklinde “ حH, ضDad ve رR” harfleriyle yazılır. Kök sözcüğün sonundaki “ تT” harfi, mübâleğa (abartı) için eklenmiştir

İşte üzerinde durulması gereken bu kökten gelen “Hazret” ifadesidir. Bu ifade ilk önce Allah için kullanılmış olmalıdır ki, “Allah hazretleri, Hazreti Allah” denince, “Her zaman ve her yerde var olan Allah” denilmek istenmekteydi. Bu ifade “Allah, Hâzır ve Nâzır’dır” şeklinde de söylenip gelmektedir.

Müslümanlar arasına pagan kültürü yerleşince bu ifade, yarı tanrılaştırılmış kişiler için de kullanılır olmuştur. Tarikat ve tasavvuf kültüründe belirli kişiler, “seyr-i sülüku ikmal edip vasılı illallah” olurlar. Bu mertebeye ermiş kişiler zaman ve mekan kaydından sıyrılırlar. Bunlar bir anda sayısız mekanda bulunurlar ve görülürler. Örneğin tarlasında ziraat ederken Mekke’de hacda yaparlar, köy odasında otururken cephede savaşta da bulunurlar. Bunların değişik yörelerde binlerce örneği bulunabilir. (!)

İşte, “zaman ve mekan kaydından kurtulan her yerde bulunabilen, görülebilen bu kimselere de “HAZRET” denir. (!)

On iki yaşlarımda, beynim yıkanmaya çalışılırken bize empoze edilen bir örneği paylaşmam bu konunun daha iyi anlaşılmasına yarar sağlar sanıyorum:

Anadolu’dan dört Arkadaş, alışveriş yapmak için İstanbul’a gelirler. Sultanahmet camiine cemaatle namaz kılmak için girerler. O vakit her nedense görevli imam camiye gelmemiştir. Bu durumda İmam cemaat arasından seçilecektir. İslam fıkıh kurallarına göre imam, cemaatin içinden, “Namazın hükümlerini en iyi bilen, Kur'an-ı Kerimi en güzel okuyan, En fazla günahlardan sakınan. En yaşlı olan, Ahlâkı en güzel olan, Yüzü daha çok nurlu olan, Sesi en güzel olan, Elbisesi daha temiz olan” seçilir. Bütün bu hususlarda eşit olurlarsa aralarında kur'a çekilir. Bu şartlarda imam aranırken, ahlakı takvası en güzel olan aranırken, cemaatin içinden İkindi namazının müekked olmayan (önemsenmeyen) sünnetini de hiç ihmal etmemiş bir kişi aranır. Cemaatin içinden bir zat kalkar bu özelliğin kendisinde mevcut olduğunu söyler. Ve cemaat imamı bu zat olur. Bu zat, Osmanlı Sultanlarından ll. Abdülhamid’dir.

Anadolu’dan gelen tüccarlar, cami çıkışında bu muhterem insanın elini öpme arzusuna kapılırlar. Ama caminin dört kapısı vardır, muhteremin hangisinde çıkacağı bilinmemektedir. Kendi aralarında her birinin bir kapıya gitmesi kararlaştırılır. Böylece içlerinden birisi nasıl olsa bu muhteremin elini öpme şerefine erecektir. Bu plana göre dört kapı tutulur. Cami boşaldıktan sonra hepsi de sevinç içinde buluşurlar. Hepsi de mübareğin elini öpmüştür.

Yani Osmanlı sultanı ll. Abdülhamit, zaman ve mekân kaydından sıyrılmış ve kapının dördünden de çıkmıştır. İşte “HAZRET”lik budur; tabii yiyene!!!!!!!!!!



NOT: Muhammed (İsminin Türkçesi); Çok Hamdeden, Allah’a Çok Şükreden; Övülmüş, Çok Övülmüş, Methedilen


Selam ve dua ile.
merdem isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla