Konu: Hz. âişe
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 1. October 2008, 06:11 AM   #10
EVVAB_İNSAN
Uzman Üye
 
EVVAB_İNSAN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 220
Tesekkür: 35
42 Mesajina 53 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 16
EVVAB_İNSAN is on a distinguished road
Standart

A. HZ. PEYGAMBER’DEN SONRA ÂİŞE

Kur’an, Hz. Peygamber’in eşlerini “müminlerin anneleri” olarak tanıtır.(Ahzab; 6, 53) Hz. Âişe de bir ümmet annesi olarak Müslüman toplumda yerini alacak ve gerekli saygı ve itibarı görecekti. Ve görmüştür de. Politikadan Kur’ansal ilimlere kadar birçok konuda takındığı farklı, hatta problem çıkarıcı tavır, onun görmesi gereken saygıya hiçbir zaman gölge düşürmemiştir. Binlerce kişinin ölümüne sebep olan Cemel olayından sonra kendisine kılıç çektiği Hz. Ali’nin bile onu “anne”diyerek saygıların en deriniyle karşılayıp evine uğurladığını biliyoruz. Büyük sahabilerin onu zaman zaman annelik ve Peygamber evi mensubu olma niteliklerine ters düşmekle suçladıklarını görebilmekteyiz. Ancak, bu sahabilerin bile ona saygıda kusur etmemeye özen gösterdikleri tartışma dışıdır.

Hz. Peygamber’in vefatı ardından halife seçilen Ebu Bekir, Âişe’nin babasıydı. Ebu Bekir’in yaklaşık iki yıl süren devlet başkanlığı devrinde Hz. Âişe’nin rahat ve sakin günler geçirdiği kuşkusuzdur. Bu süre içinde sergilediği bir davranıştır ki, daha sonra onu rahatsız edecek ve pişmanlığa itecektir. Bu, Hz. Peygamber’in vefatı ardından Fedek toprağını isteyen Hz. Fâtıma ve ev halkına bu toprağın verilmesini engellemede rol almasıdır . (Buharî. ferâiz; vesaya)

İkinci halife Ömer devrinde bütün Peygamber hanımları ve özellikle Hz. Âişe refah ve itibarın zirvesine çıkmışlardır. Halife Ömer, Hz. Peygamber’in hanımlarından her birine onbin dirhemlik yıllık gelir bağlamıştı. Bu miktar, Buharî ve Müslim’in de kaydettikleri gibi, Hz. Âişe için on ikibin dirhem olarak öngörülmüştür. Halife, bu farklılığın gerekçesi olarak Âişe’nin Peygamberimiz katındaki yerinin farklılığını göstermiştir.

Ömer ayrıca ganimet vs. gibi gelirlerden Peygamber eşlerine paylar ayırırdı. Bu paylarda da Âişe’nin farklı tutulduğunu görüyoruz.

Halifenin bu nazik tavrı Hz. Âişe tarafından karşılık görmüştür. Şöyle ki; Ömer, kendisinin Hz. Peygamber’in yakınına, birinci halife Ebu Bekir’in yanına defnedilmesini arzu ediyordu. Bu arzusunu ölümüne yakın bir sırada Hz. Âişe’ye iletti ve şu cevabı aldı: “Ben babamın yanındaki o yere kendimin defnedilmesini düşünüyordum. Fakat madem ki Ömer oraya defnedilmek isityor, bu imkânı ona vereceğim.” İzni alan Halife, yakınlarına şunu söylemeyi de unutmamıştır: “Cenazem de Âişe’nin iznini yeniden isteyin ve izni o zaman da tekrarlarsa beni Ebu Bekir’in yanına defnedin. Aksi takdirde öteki mezarlığa gömün.”

Hz. Âişe verdiği izni tekrarladı ve Ömer, arkadaşı Ebu Bekir’in yanına defnedildi.
Hz. Âişe’nin hem sıkıntılarının hem mücadelelerinin hem de politik ve askerî bir lider olarak sahneye çıkışının hazırlayıcı sebepleri üçüncü halife Affân oğlu Osman zamanında zuhûr etmiştir.

Şu bir gerçek ki, Hz. Âişe’nin halife Osman’ı desteklemesi fnedilmek üzere yola çıktığında kayıtsız ve şartsızdı. Bununla birlikte Osman’ın yönetim şeklini bütünüyle beğendiğini söylememizi engelleyen belgeler vardır. Osman’ın Emevîler’e karşı zaafı, devlet imkânlarını onlara âdeta peşkeş çekmesi, özellikle Mervan ve Said b. As gibi Hz. Peygamber’in kesin tavır aldığı kişilere sürekli itibar göstermesi bütün sahabiler gibi Hz. Âişe’yi de rahatsız ediyordu.
Fakat, her şeye rağmen Osman’a karşı tavır almamakta direnmiştir.
Osman aleyhindeki gelişmeler nihayet doruk noktasına ulaştı ve Halife’nin barınağı kuşatıldı. Tam bu sırada Âişe’nin Mekke’ye doğru yola çıktığını görüyoruz.

Ve olanlar oldu, Osman öldürüldü. (h. 36)
Osman’ın öldürüldüğünü duyan Hz. Âişe Mekke’den Medine’ye doğru yola çıkmıştı. Yolda Hz. Ali’nin halifeliğe getirildiğini duyduğunda söylediği şuydu: “Osman’ın kanını istemek Müslümanlığın şerefidir.” Bu söz bir anlamda “Ali’ye karşı çıkacağım ve bu karşı çıkışın gerekçesi olarak da Osman’ın öldürülmesini kullanacağım.” demekti. Nitekim, aynı mantıkla yola çıkan H üzerine Âişe’nin etrafında kümelendiler.<Hz. Ali’ye bey’at etmiş gibi görünen Talha ve Zübeyr Âişe’nin yanında yer almakta gecikmediler.

Ve Hz. Âişe, etrafında toplananların önerilerine uyarak yolunu değiştirdi ve Medine yerine Basra’ya yöneldi. (Taberî, 4/440–455)

Bağlılarıyla birlikte Basra’ya geldiğinde halkı etrafına topladı ve sahip olduğu bütün seçkinlikleri sayıp döktüğü şu tarihsel konuşmayı yaptı: “Ey insanlar! Benim, üzerinizde annelik hakkım vardır. Size öğüt vermek seçkinliğini taşıyorum. Allah’a tam boyun eğenden z. Ali muhalifleri, özellikle Emevîler bu başka hiç kimse benim karşımda konuşamaz. Tanrı Elçisi, başını benim göğsüme yaslamış olarak can verdi. Ben onun eşiyim. Allah beni her hal ve şartta korumuştur. Müminle münafık, bana karşı tavırlarıyla belli olmuştur.

Teyemmüme ilişkin Kur’an hükmü benim vücut verdiğim bir olay üzerine inmiştir. Benim babam Müslümanlığı kabul edenlerin üçüncüsüdür. Hira Mağarası’nda Hz. Peygamber’e arkadaşlık eden de benim babamdı. Sıddîk lakabını alan ilk insan da benim babamdır. Hz. Pey memnun olduğu için hastalğı sırasında onu imam tayin etti. Peygamberimizin ölümünden sonra Müslümanlık bağı gevşemeye başladığında onu benim babam güçlendirdi. Münafıklığın önünü benim babam aldı. Dinden çıkma olaylarının kökünü kurutan, Yahudiler’in bozgunlarını durduran benim babamdır. O, bütün fesatları durdurdu., bütün sıkıntılara çare buldu, susuzlara su verdi, yolsuzlukları silip süpürdü ve Allahına ondan sonra kavuştu.
__________________
Gerçekler Bizi Özgür Kılar...
EVVAB_İNSAN isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla