Tekil Mesaj gösterimi
Alt 14. January 2009, 12:27 PM   #14
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.016
Tesekkür: 3.567
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart

Musa'nın Peygamberliği ve Kendisine verilen Kitap ve mu'ci-zeler:


Haydi, varın ona deyin ki: "Biz senin Rabbinin elçileriyiz; İsrâîloğutlarını bizimle gönder, onlara azâbetme. Biz Rabbin-den sana bir âyet getirdik. Esenlik, hidâyete uyanlaradır." (Tâhâ: 45/47) 2- Biz Mûsâ'ya Kitâb verdik ve onu İsrâîloğullarına "Benden başka bir vekil tutmayın!" diye bir kılavuz yaptık. 3- Ey Nuh ile beraber (gemide) taşıdıklarımızın çocukları, doğrusu o (Nûh), çok şükreden bir kuldu. (Siz de atanız gibi olun.) 4- Kitâb'da İsrâîloğullarına şu hükmü verdik: "Siz o ülkede iki kere fesat çıkaracaksınız ve büyük bir yükselişle yükseleceksiniz (çok kabarıp kibredeceksiniz). 5-Birincisinin zamanı gelince üzerinize güçlü, kuvvetli kullarımızı gönderdik, evlerin aralarına girip (sizi) araştırdılar. Bu, yapılması gereken bir va'd idi. 6- Sonra tekrar size, onları yenme imkânı verdik ve sizi mallarla, oğullarla destekledik ve savaşçılarınızı çoğalttık. 7- İyilik ederseniz, kendi*nize iyilik etmiş olursunuz. Kötülük ederseniz, o da kendi aleyhinizedir. Son taşkınlığınızın zamanı gelince (yine öyle kullar göndeririz) ki, yüzle*rinizi kötü duruma soksunlar (üzüntüden suratlarınızın asılmasına sebeb olsunlar) ve ilk kez girdikleri gibi yine Mesdd'e (Kudüs'e) girsinler ve ele geçirdiklerini mahvetsinler. 8- (Bundan sonra) Belki Rabbiniz size acır, ama siz (bozgunculuk yapmaya) dönerseniz, biz de (sizi cezalandırmağa) döneriz. Cehennemi, kâfirler için kuşatıcı (bir zindan) yapmışızdır! (İsrâ: 50/2-8)

Bu âyetlerde yüce Allah'ın, Musa'ya verdiği Kitabı İsrâîloğullarına rehber kıldığı ve Kitapta onlara: Ey Nûh ile beraber gemide taşıdıklarımızın çocukları, benden başka kimseyi koruyucu tutmayın!" dediği anlatılmaktadır.

Musa'ya verilen Kitâb Tevrat'tır. 2'nci ve 4'ncü âyetlerde geçen el-Kitâb, Yahudilerin ellerinde bulunan Kutsal Kitâbtır. Yüce Allah, o Kitâb'da Yahudilere olan buyruklarını ve uyarılarını anımsatmaktadır.

Kutsal Kitâb'da onlara yeryüzünde iki kere bozgunculuk ve zorbalık yapıp yükseleceklerinin yani böbürleneceklerinin bildirildiği; birincisinin zamanı geldiğinde yani birinci bozgunculuk ve zorbalıklarında Allah'ın, onların üzerine çok güçlü kullarını gönderdiği ve onların, İsrâîloğullarının evlerine girip yurtlarına hakim olduğu; sonra İsrâîloğullarına yine fırsat verdiği; mal ve evlât verip onları güçlendirdiği; son bozgunculuklarının zamanı gelince de yine Allah'ın gönderdiği kulların, ma'bedlerine girip yurtlarını tahrîbettikleri; Allah'ın, yine de onlara acıyacağı, ama kötü eylemlere döndükleri takdirde onları tekrar cezalandıracağı bildirilmiştir.

7'nci âyet üzerinde iki ihtimal vardır:

Güze/ hareket ederseniz kendi yarar imzadır, kötülük ederseniz, o da kendi zar ar imzadır. Son taşkınlığınızın zamanı gelince Allah, yine öyle kullar gönderdi ki yüzlerinizi kötü yapsınlar (yani sizi üzüntüden somurtur duruma soksunlar), birinci kez girdikleri gibi yine Mescid'e (Kudüs'e) girsinler ve üzerine çıktıkları şeyleri tahrîbetsinler." Bu mânâya göre âyet, geçmişte olan bir olayı nakletmektedir.

İkinci ihtimale göre âyetin anlamı şöyledir: "Güzel hareket ederseniz kendi yarar imzadır, kötülük yaparsanız kendi zararınızadır. Son taşkın*lığınızın zamanı gelince (üzerinize yine düşmanlar göndeririz) ki yüzlerinizi kötü yapsınlar ve birinci kez girdikleri gibi yine Mescid'e girsinler ve üzerine çıktıkları şeyi tahrîbetsinler." Bu ihtimâle göre âyet, ileride vukubulacak bir olayı haber vermektedir.

Bu âyetlerdeki hitâb, Tevrat'ın hitabının naklidir. Peygamber (s.a.v.) devrindeki Yahudilere âit değildir. Buna göre ileride vukubulacağı söylenen olay, Kur'ân'ın indiği zaman için değil, Tevrat'taki bu âyetlerin veya sözlerin geldiği zaman içindir. Yani Allah, İsrâîloğullarına, birinci zorba*lıkları sırasındaki cezalandırmasından ibret alıp uslandıkları, güzel davran*dıkları takdirde kendileri için iyi olacağını, aksi takdirde tekrar kötülük, zorbalık yaparlarsa yine üzerlerine düşmanlar saldırtıp yurtlarını tahrîbet-tireceğini ve kendilerini üzüntü içinde bırakacağını bildirmek suretiyle on)an uyarmaktadır. Daha doğrusu İsrâîloğullarını, kendi Kitâbla-nnda böyle uyardığı hatırlatılmaktadır.

Bu âyetler, yine ibret olmak için İsrâîloğullarının Kitabı Tevrat'tan. İsrâîloğullan tarihiyle ilgili parçaları, öğütleri özetlemektedir. Bu âyetlen. Kur'ân indikten sonraki olaylara işaret sayıp bunlardan birtakım rumuzlu.

kehanetli anlamlar çıkarmak, gerçeğe uygun değildir. Zaten 4'ncü âyette, bunların Kitâb'ta yani Tevrat'ta kaza edildiği, yani yazıldığı buyurulmak-tadır.

Bu âyetlerde özetlenen durum, Levililer Kitâbı'nın 26'ncı babında çok daha ayrıntılı olarak anlatılmaktadır ki özeti, Kur'ân'in anlattıklarıdır. Orada şöyle deniyor:

"Kendinize putlar yapmayacaksınız ve kendiniz için oyma put ve dikili taş dikmeyeceksiniz ve önünde secde etmek için memleketinizde resimli taş kurmayacaksınız; çünkü ben Allanınız Rabbim...

"Eğer kanunlarımda yürürseniz ve emirlerimi tutarsanız ve onları yaparsanız; o zaman yağmurlarınızı vakitlerinde göndereceğim ve yer mahsulünü verecek ve kırın ağaçları meyvalarını verecekler... Ve mem*lekete selâmet vereceğim ve yatacaksınız ve sizi korkutan olmayacak ve kötü hayvanları memleketinizden kaldıracağım ve memleketinizde kılıç geçmeyecek(savaş olmayacaktır. Ve düşmanlarınızı kovalayacaksınız ve önünüzde kılıçla düşecekler. Ve sizden beş kişi, yüz kişiyi kovalayacak ve sizden yüz kişi, on bin kişiyi kovalayacak ve düşmanlarınız önünüzde kılıçla (vurulup) düşecekler. Ve yüzümü size çevireceğim, sizi semereli edeceğim ve sizi çoğaltacağım...

"Fakat beni dinlemez ve bütün bu emirlerimi yapmazsanız;... ben de size şunu edeceğim: Dehşeti gözleri söndüren ve canı yıprandıran veremi ve sıtmayı üzerinize koyacağım ve tohumunuzu boş yere ekecek*siniz ve o(ektiğiniz)i düşmanlarınız yiyecek. Yüzümü size karşı koyacağım ve düşmanlarınızın önünde vurulacaksınız, sizden nefret edenler, üzerinize hükümdar olacaklar; ve sizi kovalayan yokken kaçacaksınız. Ve eğer bunlarla da beni dinlemezseniz, o zaman suçlularınız için sizi yedi kat daha tedib edeceğim (cezalandıracağım). Ve kuvvetiniz gururunu kıra*cağım; ve göklerinizi demir gibi (yağmursuz) edeceğim...

"Ve eğer bana karşı yürür ve beni dinlemeğe razı olmazsanız, suçlarınıza göre üzerinize yedi kat daha belâ getireceğim...Ve benim tarafımdan bunlarla da ıslâh edilmezseniz, ben de size karşı yürüyeceğim ve ben de suçlarınız için sizi yedi kat vuracağım. Ve üzerinize ahdin öcünü alan kılıcı getireceğim (düşmanlarınızı size saldırtacağım). Ve şehirlerinize toplanacaksınız ve aranıza veba göndereceğim ve (sizi) düşman eline vereceğim.

"Ve eğer bununla da beni dinlemezseniz ve bana karşı yürürseniz; o zaman ben size karşı öfke ile yürüyeceğim; ben de suçlarınız için sizi yedi kat tedib edeceğim. Ve oğullarınızın etini ve kızlarınızın etini yiyecek*siniz. Ve yüksek yerlerinizi yıkacağım ve güneş putlarınızı devireceğim ve leşlerinizi putlarınızın leşleri üzerine koyacağım ve canım sizden nefret edecek... Ve sizi milletler arasında dağıtacağım ve ardınızdan kılıç çeke*ceğim ve diyarınız ıssız olacak ve şehirleriniz çöl olacaklar.

"Ve siz düşmanlarınızın diyarında iken bütün ıssızlık günlerinde, diyar o zaman Sebtlerinin tadını alacak; o zaman diyar rahat edecek ve Sebtlerinin tadını alacak; bütün ıssızlık günlerinde siz orada otururken Sebtlerinizde görmediği rahatı görecekler. Ve sizden artakalanlara gelince düşman memleketlerinde onların yüreklerine korkaklık vereceğim. Ve yelin sürüklediği yaprağın sesi onları kovalayacak ve kılıçtan kaçar gibi kaçacaklar ve kovalayan yokken düşecekler. Ve düşmanlarınız önünde durmağa kudretiniz olmayacak. Ve millet arasında helak olacaksınız ve düşmanlarınızın diyarı sizi yiyecek ve sizden artakalanlar, düşman mem*leketlerinde fesatlarında yıpranacaklar...

"Ve bana karşı ettikleri suçlarındaki fesatlarını ve babalarının fesa*dını, bana karşı yürüdüklerinden ötürü benim de onlara karşı yürüdüğümü ve onları düşmanlarının memleketine getirdiğimi ikrar edecekler. Eğer o zaman sünnetsiz yürekleri alçalırsa, o zaman fesatlarının cezalarına razı olurlarsa; ben de Ya'kûb'la olan ahdimi hatırlayacağım... Ve diyarı hatır*layacağım. Diyar da onlar tarafından bırakılacak... Ve fesatlarının cezasına razı olacaklar; çünkü hükümlerimi reddettiler ve canları kanunlarımdan nefret etti. Ve bununla beraber düşman memleketlerinde oldukları zaman, onları tamamen yok etmek ve kendileriyle olan ahdimi kırmak üzere kendilerini reddetmeyeceğim ve onlardan nefret etmeyeceğim; çünkü ben onların Rabbiyim; ve onların Allah'ı olmak için kendilerini Mısır diya*rından milletlerin gözü önünde çıkarmış olduğum atalarının ahdini onlar uğruna hatırlayacağım; ben Rabbim." [68]

Açıkça görüldüğü üzere bu âyetler, Hz. Peygamber dönemindeki Yahudilere değil, eski Yahûdîlere âit olayları anlatmaktadır ve hitab da, Tevrat'taki hitabın naklidir. Daha doğrusu âyetler, Tevrat'taki bazı parçaları, ibret için özetlemektedir. Bundan dolayı âyetlerin, Hz. Peygamber döne-mindeki Yahudilerle bir ilgisi yoktur. Bu âyetlerden, Peygamber döne-mindeki ve daha sonraki Yahûdîlerin geleceği hakkında anlamlar çıkarmak, kesin bir mânâ ifade etmez.

Âyetlerin ifadesine göre İsrâîloğulları, güçlerince zorbalığa, haksız*lığa başlamışlar; Allah da güçlü kullarını onların üzerine saldırtmış; yurt*larını istîlâ ettirmiş; İsrâîloğullarının birinci zorbalığı böyle cezalandırıl*mıştır.

Tefsirlere göre İsrâîloğullarının birinci zorbalığı, Eş'iyâ[69]yı öldürme*leri, yahut Ermiyâ[70]ı hapsetmeleri, yahut da Tevrat'ın hükümlerine ters düşmeleridir. Bunun üzerine yüce Allah, Buhtenasar (Nabukodnesar) ve askerlerini, ya da Câlût'u onların üzerine saldırtmak suretiyle onları ceza*landırmıştır. İsrâîloğullarının ikinci bozgunculuğu da Zekeriyya oğlu Yah-yâyı öldürmeleridir ki Yahûdî krallarından Hirodes'in, Yahya'yı zindana attırdığı, İndilerin baş taraflarında yer almıştır. Sebebi de Yahya'nın, Hirodes'in kötülüklerine karşı koyması ve bu kötülük ve günâhlarından ötürü kendisini kınaması idi. [71] Bunun üzerine Allah, onlara yurtlarını yıkıp harabeden düşmanları saldırtmıştır. [72]

Âyetler, İsrâîloğullarının iki kere güçlenip zorbalık ettiklerini, bunun üzerine Allah'ın, onlara düşmanlar saldırtarak onları cezalandırdığını söy*lüyor. Herhalde âyetlerde işaret edilen, İsrâîloğulları tarihinde çok önemli iki olaydır. Yoksa İsrâîloğulları tarihinde güçlenmeler, yenilmeler çok olmuştur. İsrâîloğulları tarihinde iki olay özellikle çok önemlidir:

1) Milattan önce sekizinci yüzyıl sonlarında Asur Kralları, İsrâîl*oğulları yurdunu istîlâ edip Filistin'in büyük kısmına hükmeden İsrâîl devletini yıkmış, halkını sürmüş, yerlerine ülkelerinden getirdikleri toplu*lukları yerleştirmişlerdir.

2) İkincisi de Milâttan önce altıncı yüzyılın ilk yarısında Babil Kralı Nabukodnesar tarafından, "Yahûdâ Devleti"nin yıkılması, başkenti Orşelim'in yıkılıp halkının Bâbil'e sürülmesidir.

Yine tarihin kaydına göre bu olaydan sonra İsrâîl devleti, Şam Bölgesine hakim olan Yunanlılar tarafından iki kez istilâya uğramış, Yahu*dilere işkence edilmiştir. Bu da Milâttan önce üçüncü yüzyıl ile birinci yüzyıl arasında olmuştur. Yahûdî devleti, Milâttan önce birinci yüzyıl ortalarında da Romalıların istilâsına uğramıştır. Sonra Babil devletini yıkan Fars Kralı Kuruş, Yahudileri serbest bırakıp Filistin'e göndermiştir. Filis*tin'e dönen Yahudiler, başkentlerini onarmış, ma'bedlerini yenilemişlerdir. Fakat yine şımarıp taşkınlıklara başlamışlar, bu kez de Sulukiler Devleti tarafından yenilip ezilmişlerdir. Tekrar güçlenmişler, bu kez de Milâttan sonra birinci yüzyılda Romalıların saldırısına uğramışlar, başkentleri yı*kılmış, ma'bedleri harabedilmiş, birçok insanları öldürülmüştür. Böylece şansları ters dönen Yahûdîler dağılmışlar, ma'bedleri haram kalmıştır. Kur'ân indiği zaman Yahûdîler bu durumda idiler[73]

707- Andolsun biz Mûsâ 'ya açık açık dokuz âyet (mu'cize) vermiştik. İşte İsrâîloğullarına sor: Mûsâ onlara gelmiş Firavun ona: "Ey Mûsâ, ben seni büyülenmiş sanıyorum" demişti. 102- Mûsâ dedi ki: "Bunları, ancak göklerin ve yerin Rabbinin, (benim doğruluğumu gösteren) deliller olarak insanlara indirdiğini pekala bildin. Ey Firavun, ben de seni mahvolmuş görüyorum. 103- Firavun onları o ülkeden sürüp çıkarmak istedi, biz de onu, yanındakilerle birlikte toptan boğduk. 104- Onun ardından İsrâîloğullarına: "O ülkede oturun, âhiret zamanı gelince hepinizi toplayıp bir araya getireceğiz," dedik. (İsrâ: 50/101-104)

55- Andolsun biz Mûsâ ya hidâyet verdik ve İsrâîloğullarına Kitabı mîrâs kıldık. 54- (O,) Sağduyu sahiplerine bir yol gösterici ve öğüttür. (Mü'min: 61/53-54) âyetlerinde de Allah'ın Musa'ya hidâyet verdiği, sağ*duyu sahipleri için rehber ve öğüt olan Kitabı İsrâîloğullarına mîras bıraktığı vurgulanır.

16- Andolsun biz, İsrâîloğullarına Kitâb, hüküm (hikmet ve hükümranlık) ve peygamberlik verdik, onları güzel rızıklarla besledik ve onfarı âlemlere üstün kıldık. 17- Ve onlara bu (din) iş(in)de açık deliller verdik. Onlar kendilerine bilgi geldikten sonra sadece aralarındaki aşırılık (ve kıskançlık) yüzünden ayrılığa düştüler. Şüphesiz, Rabbin Kıyamet günü, ayrılığa düştükleri şey*lerde onlar arasında hüküm verecektir. (CâSiyö: 65/16-17)

Bu âyetlerde Allah'ın, İsrâîloğullarına Kitap, hükümranlık ve pey*gamberlik verdiği; onları Mısırlılara tutsaklıktan kurtarıp (doğu) Mısır topraklarına egemen kıldığı, çeşitli ni'metlerle Beslediği ve o zaman kendi çevrelerinde yaşayan kavimlere üstün kıldığı; din konusunda onlara açık kanıtlar verdiği; tevhîd dinini onlara vahiy yoluyla açık açık bildirdiği anlatılmaktadır. Fakat İsrâîloğulları, kendilerine gerçek geldikten sonra aşırılık ve kıskançlık yüzünden kendi aralarında ayrılığa düşmüşler, çeşitli inançlara sapmışlardır. Allah, Kıyamette onlar arasında hüküm verecek, haklıyı ve haksızı ortaya çıkaracaktır.

Burada, 16'ncı âyette de Allah'ın, İsrâîloğullarını "âlemlere üstün kıldığı" belirtilmektedir. Daha önce de belirttiğimiz üzere bu ifade, Mûsâ dönemindeki İsrâîloğullarının, çevredeki kavimlere galip geldiğini anlatır. Bu, o zamana özgüdür. İsrâîloğullarının her zaman diğer uluslardan üstün olduğunu belirtmez. Çünkü Kur'ân, üstün ırk kabul etmez. Kur'ân'a göre insanların en üstünü ve en değerlisi, Allah'tan en çok korkanlardır.

" 23- Andolsun biz, Mûsâ 'ya Kitâb vermiştik. Sakın onun kavuşmasından kuşkuya düşme. Onu isrâîloğullarına yol gösterici yaptık. 24- Sabrettikleri ve âyetlerimize kesinlikle inandıkları zaman, onların içinden, buyruğumuzla doğru yola ileten önderler yetiştirmiştik. (Secde: 75/23-24)

Bu âyetlerde fâsıkların inkârına üzülen Hz. Muhammed (s.a.v.) teselli edilerek, Allah'ın, daha önce Musa'ya Kitabı verdiğini, o Kitabın Musa'ya ulaşmasından veya ondaki hikmetlerin kendisine ulaşmasından kuşku etmemesini; Allah'ın, o Kitabı İsrâîloğullarına yol gösterici kıldığını;

İsrâîloğullarından sabreden ve Allah'ın âyetlerine inananları, yol gösterici önderler yaptığını bildirmektedir.

Demek ki İsrâîloğullarından, Kitabın âyetlerine uyup bu yolda sab*redenler nasıl doğru yola götüren liderler yapılmış iseler, Allah'ın indirdiği bu âyetlere inanıp bunların hakim olması için sabredenler de öyle liderler olacaklardır. Böylece bu âyetlerle önceki âyetler arasındaki bağlantı ortaya çıkmaktadır.

24'ncü âyet, sabrettikleri zaman İsrâîloğulları içinden Allah'ın buyruğuyla doğru yola ileten önderler yetiş*tirildiğini bildirmektedir. Onlar, Allah'ın buyruklarını yapmağa azmet*tikleri ve bu yolda sabrettikleri zaman önder ve hâkim olmuşlardır. Ama dinin ruhundan ayrılmağa başlayınca liderlik vasfını kaybetmişlerdir.

Bu âyetten sabrın önemi de anlaşılmaktadır. Bazı bilginler: "Sabır ve yakîn (kesin îmân) ile dinde imamlık derecesine erişilir" demişlerdir. [74]
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
dost1 Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
TUĞÇE DENİZ AKIN (13. January 2010)