Tekil Mesaj gösterimi
Alt 1. January 2011, 02:13 PM   #29
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.016
Tesekkür: 3.567
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart

16-Alâuddîn-i Attâr:

Bu da Buhârâlı bir Türk’tür. Nakşibend'in öğren*cisi ve damadıdır. Doğum tarihi bilinmemektedir. Alâuddîn, Buhârâ'nın tanınmış ve zengin ailelerin*den birinin çocuğuydu. Devrin modası olan sûfîliğe o da özendi ve Bahâuddîn Nakşibend'in etki*sinde kaldı. İlginç olan, Seyyid Şerif Cürcânî gibi ilimle meşgul olmuş ünlü bir şahsiyetin Attâr'dan övgü ile söz etmesi*dir. Öyle anlaşılıyor ki o çevrede ve o devirde yaşamış olan âlimler de Hind-İran kaynaklı mis*tik akımların etkisinde kalmış ve tarîkat şeyhlerine itibar etmiş*lerdir. Alâuddîn-i Attâr'ın ölüm tarihi: H. 802/m. 1400'dür. Onun râbıtadan söz ettiğine dair hiç bir kanıt yoktur.

Attâr, Nakşî silsilesi'nin 16'ıncı halkası olarak kabul edilir. O'nu, h. 627/m.1229'da ölen Ferîduddin'i Attâr'la karıştırmamak gerekir.

17-Ya’qûb-i Çarkhî :

Yakûb, bugünkü Afganistan kentlerinden Gazne civarında dünyaya geldi. Türk kökenli olabileceği ihtimali vardır. Ancak konuşma ve yazı dili olarak Farsça’yı kullandığı kesindir. Doğum tarihi bilinmemektedir. Bir süre öğrenim gördüğü ve bu amaçla Mısır'a kadar gittiği sanılmaktadır. Sonra Buhârâ'ya dönerek Alâuddîn-i Attâr'la haşır neşir olmuştur.

Risâle-i Ünsiye adıyla Farsça kaleme aldığı bir kitaplıkta rûhânîlerle yap*tığı sohbetleri ve izlenimlerini anlatmaktadır. İçeriği tasavvufî anlatım*larla örülmüştür. Ya’qûb'un kayda değer bir eseri yoktur.

Nakşi rûhanileri arasında râbıtadan ilk kez söz eden Ya’qûb-i Çarkhî 'dir. Raşahât'ın yazarı Ali b. Hüseyn el-Vâiz, bu eserinde O'ndan epeyce söz et*mek*tedir. Kitabın, iki yerinde râbıtaya ilişkin olarak kaydettiği çok kısa anla*tımlar*dan biri şöyledir:

«... Çün râbıta tarikini beyâna başladılar, buyurdular ki: “Bu tarikayı ta'*limde dehşet etmeyesin ve tâlib ve müstaidlere eriştiresin.“»[1]

Bu da demek oluyor ki râbıtanın tarihi süreci, h. 851/m. 1447 de ölen Ya’qûb-i Çarkhî ile başlamaktadır. Çarkhî, yukarıdaki sözlerle râbıtayı, öğ*ren*cisi Ubeydullah-ı Ahrâr'a öğütlemiştir. Raşahât'ın yazarına ise râbıtayı Ubeydullah-ı Ahrâr telkin etmiştir. Nitekim Araştırmacı Kasım Kufralı'nın: «Bilahare Mâverâünnehr'e gelerek Hâce'ye intisab eylediği zaman râbıta ile iş*tigale memur edildi.»[2] dediği Mir Abdu'evvel, Ubeydullah-ı Ahrâr tarafın*dan bu şekilde görevlendirilmiştir. İşbu Mir Abdu'evvel, Raşahât'ın yazarının arkadaşıdır. Bütün bunlar, râbıtanın sembolik bir kavram olarak Ya’qûb-i Çarkhî ile başladığını, ondan önce Nakşibendîlikte râbıta adı altında bir anlayış, inanış ve uygulamanın bulunmadığını açıkça kanıtlamaktadır. Öyle anlaşılıyor ki Nakşibendîlik tarihinde Ya’qûb-i Çarkhî 'den önce râbıtadan söz etmiş hiç bir rûhânî yoktur.

Çarkhî'nin, Ubeydullah-ı Ahrâr'a: «...Bu tarikayı ta'limde dehşet etme*ye*sin » diye verdiği öğüt esasen dikkat çekicidir. Çünkü Ya’qûb'un, mürî*dine râbıta yaptırmayı öğütlerken: “Sakın ürkütmeyesin!“ diyerek O'nu uyarması, örtülü de olsa râbıtanın tarîkata yerleştirildiği daha ilk günlerden itibaren önemsendiğini kanıtlamaktadır. Ancak bugünkü tanımıyla, şartla*rıyla ve uy*gulanış biçimiyle râbıtanın o tarihlerde söz konusu olduğunu gösteren herhangi bir delil yoktur.

Attâr'ın halîfesi olan Ya’qûb-i Çarkhî , Nakşibendîler tarafından, rûhânî*ler silsilesinin 17'inci halkası olarak kabul edilir.





--------------------------------------------------------------------------------

[1]. Ali b. Hüseyn el-Vâiz, Raşahât s. 354

[2]. Bk. Kasım Kufralı, Nakşibendîliğin Kuruluş ve Yayılışı, s. 82 Türkiyât Enstitüsü No. 337; Keşf'uz-Zunûn, 1/903
__________________
Halil Ay
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla