Tekil Mesaj gösterimi
Alt 21. October 2011, 11:32 PM   #13
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.015
Tesekkür: 3.567
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart

Selamun Aleykum! Değerli Ateş Demir Kardeşim!

Alıntı:
ates demir Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Enam 70 ve Yunus 4 : ... lehum şarâbun min hamîmin ve azâbun elîmun bimâ kânû yekfurûne.
Hamimin in sıcak olduğu fikrine katılıyorum sayın dost1. Katılmadığım nokta bunu isme sıfatlamada. Enam 70 ve Yunus 4 de içilecek olanın sıfatı hamiminden olması. Şarabun min hamimin sıcaktan bir içecek, sorun yok.

Vakıa 93: Fe nuzulun min hamîmin : Kaynar sudan bir ziyafet olduğunu düşünmüyorum. Sıcaktan indirilme olarak yorumluyorum.
Vakıa 42: Fî semûmin ve hamîmin : Semumin ve sıcak içinde demek

Rahman 44: Yetûfûne beynehâ ve beyne hamîmin ânin :Onlar, onunla sıcaklık arasında dolaşırlar.

Saffat 67: Summe inne lehum aleyhâ le şevben min hamîmin : Sonra onların, o yedikleri üzerine sıcaklık karıştırılmış bir içecekleri vardır.

Mümin 18: ... mâ liz zâlimîne min hamîmin ve lâ şefîin yutâu: Yoktur zalimlere sıcaktan/yakın/samimi ve yoktur hatırı geçer şefaatçi

Şuara 101 : Ve lâ sadîkın hamîmin: ve yok sıcak/samimi dost/sadık/arkadaş

Şimdi sıcak su değil de sıcak/yakın olarak yani bir isim tamlaması/sıfat olarak ele alırsak tüm verilerle uyuşmuş olmaz mı?
Selam ile

Muhammed Esed Vakıa 93: (öteki dünyada onu) yakıcı bir ümitsizlik karşılar
Muhammed Esed Vakıa 42: (Onlar,) kavurucu rüzgarlar ve yakıcı bir ümitsizlik içinde (bulacaklar kendilerini)
Muhammed Esed Enam 70: onlar için (ahirette) yakıcı bir ümitsizlik iksiri vardır ve onları, hakikati inatla inkar ettikleri için şiddetli bir azap beklemektedir.
Muhammed Esed Yunus 4: Hakkı inkara yeltenenleri ise, hakkı inat ve ısrarla reddetmelerinden ötürü yakıcı bir umutsuzluk içkisi ve can yakıcı bir azap beklemektedir.
Muhammed Esed Rahman 44: onlar, cehennem ile (kendi) yakıcı ümitsizlikleri arasında gidip gelecekler!
Muhammed Esed Saffat 67: Bunun da üzerinde, onlar korkunç bir ümitsizlik (cezası)na çarpılacaklardır!
Muhammed Esed Mümin 18: zalimler ne bir dost bulacaklar, ne de sözü dinlenecek bir şefaatçi.
Muhammed Esed Şuara 101 : ne de candan bir dostumuz.

Burada da sıkıntı var. Anlam yakıcı ümitsizlik ama mümin 18 e uyarlanamıyor. Demek istediğim anlaşılmadı galiba. Hamimin e ancak sıcak (isim tamlaması yani sıfat olarak) denildiğinde hepsini karşılıyor oluyor. Bunu belirtmek istedim. Amacım herkes gibi doğruları öğrenmek ve bu uğurda yürüyen Kuran olmaktır. Ve Allah ın hamimin den muradını ve ne demek istediğini öğrenmektir. Öğrenme arzusu ile yanan insanlara Allah ın sırt çevirdiğine hiç şahid olmadım. Öğrenme isteği içindeki kişi elbet kendini doğruya kılavuzlayacak Allah ın yoluna giriyor. Benim bu amaçla yanıp tutuşmam bile Allah ın ipine olan sımsıkı sarılma gayretimden. Allah hepimizi dert ile, kendi içindeki egosu ile yanıp tutuşanlardan değil de mutluluk ve aşkla kendisine ulaşmak için yanıp tutuşanlardan eyler inşallah
Selametle
Allah sizden razı olsun. Rabbım tefekkürünüzü daim kılsın.

Rabbımız olan Yüce Allah; Kur’an’ın Arabiyyen olduğunu belirtir. Kur’an’ın Arabiyyen olması demek , Arap dilinin tüm özelliklerinin -gramer ve edebiyat- en ileri derecede kullanılması demektir.

Rabbımız vurgulamak istediklerinin en iyi şekilde anlaşılması için indirdiği toplumun dili ve o dilin bütün anlatım özelliklerini kullanmıştır. Bunlar:
Mecaz anlama dayalı sanatlar :Mecaz /Değişmece, Mecaz-ı Mürsel /Düzdeğişmece,Teşbih /Benzetme,İstiare /Eğretileme ,Kinaye /Değinmece ,Teşhis /Kişileştirme ,İntak/ Konuşturma ,Tariz /İğneleme ;

Gerçek anlama dayalı sanatlar : Tezat /Karşıtlık ,Tevriye /İki anlamlılık , Mübalağa /Abartma ,Hüsn-i talil /Güzel neden bulma,Tenasüp /Uygunluk,Tecahül-I arif /Bilmezlikten gelme, İstifham /Soru sorma,Terdit /Şaşırtma , Telmih /Anımsatma, Leff ü neşr /Sıralı açıklama,Tedriç /Dereceleme,Tekrir /Yineleme,Rücu /Geriye dönüş, Irsâl-i mesel /Atasözü söyleme, Kat /Kesme)

Sese dayalı sanatlar: .(Cinas /Sesteşlik, Seci /Içuyak, İştikak /Türetme, Akis /Çaprazlama/ ,Ses Yinelenmesi gibi sanatlardır.

Rabbımız olan Yüce Allah;
Âli İmran 7-9 da: O [Allah], sana bu kitabı indirendir. Ondan [bu kitaptan] bir kısmı muhkem [yasa içeren] âyetlerdir ki, bunlar, kitabın anasıdır. Diğerleri de müteşâbihlerdir [benzeşen anlamlılardır]. Amma, durum bu iken, kalplerinde kaypaklık olan kimseler, fitne çıkarmak ve onun te’vîline yeltenmek için hemen ondan müteşâbih olanlarının peşine düşerler. Hâlbuki onun te’vîlini ancak Allah ve –“Biz buna inandık, hepsi Rabbimiz katındandır. Rabbimiz! Bize kılavuzluk ettikten sonra kalplerimizi çevirme! Bize Kendi nezdinden rahmet lütfet! Şüphesiz Sen, bol bol lütfedenin ta kendisisin. Rabbimiz! Şüphesiz Sen, insanları, kendisinde hiç bir şüphe olmayan gün için toplayansın. Şüphesiz Allah, vaadinden dönmez” diyen– ilimde uzman olanlar bilirler. Ve sadece kavrama yetenekleri olanlar öğüt alırlar.”

Zümer; 23 de:
Allah sözün en güzelini, “Müteşabih” ve “ikililerli” bir kitap olarak indirdi. Rabblerine karşı içleri titreyerek korku duyanların, ondan derileri ürperir. Sonra da onların derileri ve kalpleri Allah’ın zikrine yatışır. İşte bu, Allah’ın yol göstermesidir. Onunla dilediğini doğruya iletir. Allah, kimi sapıtırsa, artık onun için de bir yol gösteren yoktur.”

diye belirtmektedir.

Âyette belirtilen “muhkem” sözcüğü, “hüküm içeren” demektir. Muhkem âyetler de, “içerisinde, insanları kargaşa ve zulme düşmekten engelleyen ilkelerin bulunduğu âyetler” dir. Bu âyetler açıktır, nettir ve tek bir anlam ifade ederler. Bu âyetlerden, ifade ettikleri birincil anlamlardan başka anlamlar çıkarılmaz/çıkarılamaz.

Müteşâbih âyetler ise, “birden çok, birbirine benzer, birbirinden güzel anlamlar içeren ve her bir anlamı da açık olarak anlaşılan âyetler” demektir. Bu âyetler mecâz, kinâye ve diğer edebî sanatların da kullanıldığı ayetlerdir.

Dikkat edersek “cennet ve cehennem” ile ilgili kullanılan bütün anlatımlar müteşabihtir. Bunlar; iklim olarak kurak ve verimsiz çöl insanının değerlerine göre dilinin bütün anlatım sanatları kullanılarak anlatılmıştır.

Çölde yaşayan bir insan için “cennet”; en rahatlatıcı şeylerin; serin bir su, gölgelikler vb bulunduğu yerler; cehennem ise bunlardan yoksun olunan ; sıcağın susuzluğun ve bunlardan doğan sıkıntıların bulunduğu yerlerdir.

Bir insan düşünün sıcaktan yanmış, rahatlamak için serinleyecek bir yer ve içecek arıyor… Serinleyecek bir yer ve İçecek arayanın -Allah’ın isteklerine göre davranmayan yasakladıklarını yapan ise- bulduğu yer ve içeceği, “hamîm”dir /serinleten rahatlatan değildir. Sıcaklık ve ısısı ile yakacak ve bunaltacak olandır.

Bir insan düşünün soğuktan donmuş, -Bu anlatım soğuk ülkenin insanları için- rahatlamak için kendini ısıtacak bir yer ve içecek arıyor… -ısınacak yer ve içecek arayanın -Allah’ın isteklerine göre davranmayan yasakladıklarını yapan ise- bulduğu yer ve içeceği, içini soğutacak donduracak olandır/ ısıtacak rahatlatacak olan değildir.

Örnek verdiğiniz “şarâbun min hamîmin “ ayetlerinde de benzetmeler var. İfadenin ilk sözcüğü olan “şarâbun” sözcüğü içecek,içilecek anlamındaki “ş-r-b” kök harflerinden türemiş bir sözcüktür.

İfadenin ikinci sözcüğü olan ve Arapçada “harf-i cer” denilen “min” sözcüğü, isimleri “den” hâline getiren bir edattır. Ayrıca cümleye, başlangıç, açıklama ve teb’iz /bütünden parçalama anlamları da katar.

İfadenin üçüncü sözcüğü olan “hamîmin” sözcüğü sıcaklık,ısı, kaynamak vb anlamında olan “ha-mim-mim” kök harflerinden türemiş bir sözcüktür. Bu kök harflerden değişik kalıblarda türetilen tüm sözcüklerin ortak özellikleri sıcaklık ve ısıdan etkilenen kaynamışlıktır. Kaynak/pınar ve soğuk sulara bile sıcaklık ve ısıdan etkilenmesindeki kaynamışlıktan dolayı “hamîm” denilir. Yine bu sıcaklık kaynamışlık özelliğinden dolayı koruyucu, gözetici, yangın,yanık, sıcak ve candan olan yakın dostlar da “hamîm” olarak adlandırılır.

Bir önceki yazımda örnek verdiğim “hamam” da bu özelliğinden dolayı “h-m-m” kök harflerinden türetilmiş bir sözcüktür.

Türkçede de:” Falanca çocuklarına çok yanıktır. Falanca bana çok yangındır . Ben falancaya yangınım. Ben falancaya sıcacık bir dostum. Ben falancaya içini ısıtan ona sıcak davranan Ona yangın bir dostum.” şeklinde kullanımları vardır.

Değerli Kardeşim!

“şarâbun min hamîmin” ifadesinden bu içeceğin sıcaklık veren/ısıtan/yakıcı bir içecek olduğu anlaşılmaktadır. “
ifadeniz doğru bir ifadedir.

Bunun sağlamasını Muhammed 15 de görebiliriz. Orada “maen hamimen/sıcak kaynar su” olarak "maen/su" ile birlikte "hamimen" tamlama yapılmıştır.

Vakıa 93: Fe nuzulun min hamîmin : Kaynar sudan bir ziyafet olduğunu düşünmüyorum. Sıcaktan indirilme olarak yorumluyorum.

Doğru düşünüyorsunuz. Ayette ziyafet sözcüğü yok.

Değerli Kardeşim! Siz kök anlamını "sıcak,sımsıcak,çok sıcak,sıcaklık,ısı, kaynamak" olarak bildiğinizde "h-m-m" kökünden türeyen tüm sözcükleri sözcüğün geçeceği pasaja uygun olarak meallendirebilirsiniz -ki, o sözcüklerdeki meallendirmeleri farkederek bu yazılarınızı yazdınız.- Türetilen tüm sözcüklerde kök anlam asla kaybolmaz. "Hamim" genelde sıfat olarak kullanılır. Suya sıfat olursa (Muhammed 15 de olduğu gibi) sımsıcak su, veliye sıfat olursa sımsıcak veli/koruyan gözeten olur.

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.
__________________
Halil Ay
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
dost1 Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 4 Kisi:
FEDAKARADAM (22. October 2011), hiiic (22. October 2011), merdem (14. July 2013), yeşil (10. November 2011)