Tekil Mesaj gösterimi
Alt 2. June 2014, 03:05 PM   #9
ozkanates
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: May 2014
Mesajlar: 299
Tesekkür: 8
56 Mesajina 69 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 20
ozkanates has much to be proud ofozkanates has much to be proud ofozkanates has much to be proud ofozkanates has much to be proud ofozkanates has much to be proud ofozkanates has much to be proud ofozkanates has much to be proud ofozkanates has much to be proud of
Standart

Alıntı:
dost1 Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Olayın netleşmesi için âyete bakmak gerekir.

A'raf;172,173
"Hâlbuki senin Rabbin, kıyâmet günü, “Biz, bunlardan bilgisizdik” demeyesiniz yahut “Bundan önce atalarımız ortak koşmuş, biz onlardan sonra gelen kuşaklarız, bâtılı işleyenlerin işledikleri nedeniyle bizi mi değişime/ yıkıma uğratacaksın?” demeyesiniz diye, Âdemoğulları'nın sulbünden onların soylarını alır ve onları kendi nefislerine tanık eder; “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” Derler ki: “Elbette Rabbimizsin, tanıklık ediyoruz.”

Konumuz olan üç ayet, 163–174. ayetlerden oluşan pasajın bitim noktasını oluşturmaktadır. Bu pasajda Rabbimizin insanları bazı şeylerle deneyeceği, insanların bir kısmının sorumluluk sahibi olarak duyarlı davranacağı, diğer kısmının ise vurdumduymazlık sergileyerek görevlerini yapmayacağı, bu durumun kıyamete kadar böyle süreceği, sonuçta da sorumsuzların cezalandırılıp sorumluların ödüllendirileceği; ayrıca kâfirlerin seçmiş oldukları yolu gaflet ve bilgisizlikten değil kesinlikle bilinçli olarak istedikleri, bunu da herhangi bir bahaneye başvurmadan itiraf ederek kendi aleyhlerine tanıklıkta bulunacakları bildirilmektedir.

Meal ve tefsirlerin çoğunda rivayetlerin etkisiyle konumuz olan bu ayetlere birçok ekleme yapılmış, bu nedenle de ayetlerin gerçek anlamından ister istemez uzaklaşılmıştır. Biz söz konusu ayetleri sözcük sözcük tahlil etmek suretiyle güvenli bir yol izleyecek, böylece konuyu mevcut meal ve tefsirlerle karşılaştırarak okumak isteyenlerin yapılan ilâveleri daha rahat görmelerini sağlamaya çalışacağız.

Hâlbuki senin Rabbin,

Metinlerde genellikle “vaktiyle”, “bir zamanlar” diye tercüme edilen “ إذiz” edatı, bu edatın “anlamca zait olduğu, birçok yerde kelâmı süslemek için kullanıldığı” görüşündeki bazı tefsirciler ve bunlara itibar edenler tarafından meallerin çoğunda anlamca ihmal edilmiştir. Oysa “iz” edatı, anî ve beklenmedik bir şeyin meydana gelmesini veya anlatılan konuda birden bire yapılan bir dönüşü, değişikliği ifade etmek için kullanılır ve bu edattan sonra anlatılan konunun yer aldığı pasajın başlangıcı olur. Burada ayet “ve” bağlacı ile başlamaktadır. Bu, “iz” edatı ile başlayan konunun daha önceki ayetlerle bağlantılı olduğunu gösterir. Bütün bunlar göz önünde bulundurulduğunda, bu bölümün “Hâlbuki senin Rabbin” diye çevrilmesi gerekir.
Geleneksel görüşe ve Arapça'ya ait bu bilgileri geçiyorum.

Alıntı:
dost1 Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
... kıyamet günü, “Biz, bunlardan gafildik” demeyesiniz, yahut “Bundan önce atalarımız şirk koşmuş, biz onlardan sonra gelen zürriyetiz/kuşaklarız, bâtılı işleyenlerin işledikleri nedeniyle bizi mi helâk edeceksin?” demeyesiniz diye

Bu cümlede Rabbimiz, insanoğlunun yapısına koyduğu üreme sistemi ile her kuşağa, her nesle kendi varlığını en iyi şekilde gösterdiğini belirterek bu sebeple şirk koşanların kıyamet günü mazeret bulamayacaklarını bildirmektedir.
Çok bilgiyi az kelimeyle anlatmak semboller ile olur. Sembol kelime, kendi anlamı yanında sembolize ettiği fikirler bütününü de aktarır. Bu özlü anlatım, kendi içinde bir ahenk de yaratır. Bunun örneği şiirdir: Sembollerin bir ahenk oluşturarak, geniş bir fikirler bütününü çok kısa şekilde anlatması.

Aynı özelliğe sahip Kuran, zihnin bu şartlanmasını bir örtme tekniği olarak kullanır. Böylece apaçık verilen bilgileri, apaçık bilgi olarak değil, güzel söz söyleme sanatı olarak görür, okur, beğenir, geçeriz. Bu örtmeyi kaldıran ayet ise şudur: "Biz o peygambere şiir öğretmedik. Şiir ona yaraşmaz/layık olamaz da. Ona vahyedilen, bir öğütten ve apaçık bir Kur'an'dan başka şey değildir;" Yasin 69. Bu örtü kaldırma ifade ediyor ki, ayetlerdeki ifadeler şiir/güzel ifade değil; onlar sadece ve sadece apaçık bir vahiy/öğüt/bilgi olarak gerçeğin mutlak ifadesi.

Bu durumda "bellerinden zürriyetlerini almak" da (başka bir ayetin kaldırdığı bir örtme değilse)... mutlak doğrudur:

"O ikisi ağaçtan tadınca çirkin yerleri kendilerine açıldı.” Araf 22, Taha 121
Vermiş olduğum ayet gruplarında, tekamül etmeyi kabul eden ruh (adem), bir bedene (homo sapiens) bağlanarak insan (ademoğlu) olmuştu. Üreme organlarının kendilerine açılması... cinsiyetsiz ruhun, cinsiyetli bedene bağlanması, çünkü... üreme organları, ruh beden ile madde bedeni ayıran, hiç bir benzetmenin mümkün olmadığı en açık ifade.

Hani Rabbin, ademoğullarından, bellerinden zürriyetlerini alıp onları öz benliklerine şahit tutarak sormuştu...” Araf 172
O halde artık açık... "ademoğlunun belinden üreme organını almak", cinsiyetsiz ruhun cinsiyetli bedenden ayrılması. Yani ölüm.

Alıntı:
dost1 Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Âdemoğullarının sulbünden onların soylarını alır,

Ayetin orijinalindeki fiillerin tümü geçmiş zaman kipiyle ifade edilmiş olup bu cümlede geçen EHAZE” fiilinin Türkçedeki tam karşılığı “aldı” sözcüğüdür. Ancak insanların yeryüzüne gelişi herhangi bir zaman diliminde olmuş bitmiş bir şey değildir; insanoğlunun yeryüzündeki sorumluluk sınavı son insan nesline kadar devam edecek bir süreçtir. Yüce Allah “Rabb” sıfatıyla insanoğluna bu süreci başarıyla değerlendirebileceği birçok üstün yetenek vermiş, Hakk’ı bulması için kitap indirmiş ve peygamber yollamıştır. Yani, insanoğlunun gerek yetenekleri, gerekse kitaptan ve peygamberden yararlanması süreklidir, daima tekerrür eden bir süreçtir. Dolayısıyla gerek “ehrace” fiilinin gerekse ayette geçen “ اشهدeşhede [tanık etti]”, “ قالواkâlû [dediler]”, “ شهدناşehidnâ [tanık olduk]” fillerinin “şimdiki zaman-geniş zaman” kipiyle meallendirilmeleri gerekir. Söz konusu fiillerin ayette mazi [geçmiş zaman] kipiyle kullanılmış olması, anlatılan olayların gerçekleşeceğinin kesinliğini vurgulamak içindir.
Apaçık bir ayeti, şiir/güzel ifade şartlanması ile örtme tekniğine başka bir örnek. Ayeti okuyanı, şiir/güzel ifade algısına yönlendiren açmaza bakalım:
- Ademoğulları bedenlenmiş. Yani bu konuşma ilk yaratımda/cennette değil.
- Ademoğulları ölmüşler ve Rab ile karşılıklı konuşuyorlar.
- Gelecekte/mahşerde olması gereken bu konuşma, geçmiş zaman kipinde.
Böylece olay çıkmaza giriyor.

İlgili ayetleri sırasıyla vereceğim yorumda ise, madde alemdeki tekamül, 70 değil 1.000 yıl sürüyor. Bu süre, ruhun zorlu tekamül yolculuğunda durup dinlendiği, ara dönemler ile bölünmüş. Bu ara dönemlerde... önceki madde alemi döneminin muhasebesi ile, gelecek madde aleminde tekamüle devam edileceğinin teyidi ve ahitleşmesi yapılıyor:

Halbuki Rabbin1, ademoğullarından, bellerinden zürriyetlerini alıp2 onları öz benliklerine şahit tutarak sormuştu3: "Rabbiniz değil miyim?" Onlar: "Rabbimizsin, buna tanıklık ederiz." demişlerdi4.” Araf 172
1- Tekamül ettiren
2- Ölümlerinden sonra ademoğullarına
3- Nefislerini, tekamüldeki yerlerini sordu.
4- Rabliğin/tekamül ettirmenin, dolayısıyla tekamülün devamı için karşılıklı teyid ve ahitleşme.

Tüm bunlar geçmişte oldu çünkü sonra doğduk (ölüyken dirildik).

Yorumumu bu haliyle sindirmek zor. Ama ayetleri verdiğimde üzerlerinden konuşmayı dilerim. Sözümün şu anki gayesi, ayetleri hiçbir şekilde bozmadan/eklemeden, bire bir oldukları halde yorumlamanın mümkün olduğunu örneklemek.
ozkanates isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla