Tekil Mesaj gösterimi
Alt 14. November 2012, 04:41 AM   #21
sevginur
Uzman Üye
 
sevginur - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Nov 2012
Mesajlar: 300
Tesekkür: 477
198 Mesajina 386 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 22
sevginur has much to be proud ofsevginur has much to be proud ofsevginur has much to be proud ofsevginur has much to be proud ofsevginur has much to be proud ofsevginur has much to be proud ofsevginur has much to be proud ofsevginur has much to be proud of
Standart

Âyette geçen kelimeler:

a)فليمدد(fe’l-yemdud)med kökündendir. Med, çekip uzatmak ve bir vasıtayla biriyle dikey ilişki kurmak anlamına gelir[14].
b) السبب(es-Sebeb), aracı, vesile, vasıta anlamınadır[15]. Müslüman Allah ile arasına aracı koymaz, çünkü o kendine, şah damarından daha yakındır. Ama müslümanın da sarılacağı sebep ve vesileler vardır. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اتَّقُواْ اللّهَ وَابْتَغُواْ إِلَيهِ الْوَسِيلَةَ وَجَاهِدُواْ فِي سَبِيلِهِ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ
“Ey iman edenler! Allah’tan korkun, ona bir vesile arayın. Onun yolunda gayret gösterin. Belki umduğunuza kavuşursunuz.”(Mâide 5/35)

Âyetteki vesile, elif lamlıdır, yani bilinen, Kur’ân’ın bir çok yerinde açıklanmış olan vesiledir. Mesela bir âyet şöyledir:

“Ey iman edenler! Sabır göstererek ve namaz kılarak yardım isteyin. Çünkü Allah, sabredenlerle beraberdir.” (Bakara 2/153)
Bir başka âyette de şöyledir:


“Kimler inanmış, iyi işler yapmış, namazı sürekli kılmış, zekatı vermiş olurlarsa onların Rableri katında ücretleri vardır. Üstlerinde ne bir korku olur, ne de üzülürler.” (Bakara 2/277)

c)السماءSema, gök anlamınadır. “Bir sebeple göğe uzansın” ifadesi Allah’a duadan kinayedir. Allah’ın Elçisi sallallahu aleyhi ve sellemin yaptığı dua ile ilgili aynı kelime kullanılmıştır.قدنرىتقلبوجهكفيالسماء(Qad nerâ teqallube vechike fi’s-semâi)

Yüzünün, zaman zaman gökte aranıp durduğunu görüyoruz.”
(Bakara 2/144)


d)ليقطعkelimesi, “diğer ilişkiyi kessin” diye tercüme edilmiştir. Çünkü o kişiyi bu hale sokan, Allah ile arasına arabulucu koyma çabasıdır.Arabulucu saydığı kişiye Allah’a benzer özellikler yakıştırması gerektiğinden şirke düşer. Şirk, bağışlanmayacak bir suçtur. Dolayısıyla o ilişki derhal kesilmelidir. Allah Teâlâ şöyle buyurur:


"Allah kendisine ortak koşulmasını bağışla*maz, bunun dışında olanı dilediği kimse için bağışlar."(Nisa 4/48)

Buradaثم= sümme atıf edatına derhal anlamı verilmiştir. Çünkü bu kelime, aşağıdaki ayette olduğu gibi مع=maaberaberlik anlamına gelir[16].
ثُمَّ كَانَ مِنَ الَّذِينَ آمَنُوا وَتَوَاصَوْا بِالصَّبْرِ وَتَوَاصَوْا بِالْمَرْحَمَةِ
“O, aynı zamanda iman edip birbirine sabrı tavsiye eden ve merhametli olmayı tavsiye edenlerden oldu.” (Beled 90/17)



e) Âyetin sonunda yer alan هـل=hel soru edatı, somut bir olayla ilgi olumlu cevap almak için kullanılır. Zihinde canlandırılan (tasavvur), yahut olumsuz cevap beklenen bir soruda kullanılmaz[17]. Geleneksel yöntemde bunun tam tersi bir anlam verilmiştir. Anlamı doğru verebilmek için soru; “... giderecek mi yoksa gidermeyecek mi?” şeklinde tekrarlanmıştır.
f)كيد, keyd bir şeye yaklaşma, çare bulma ve gayret gösterme anlamına gelir. Kişinin kendine keydi, kendine iyilik yapması, yönünü iyi belirlemesi demektir[18]. Âyette geçen keyd, kişinin kendine keydi olduğu için “bu yol” diye tercüme edilmiştir

Keyd, مكرmekr anlamına da gelir. Mekr, bir çıkış yolu göstererek birini yöneldiği taraftan çevirmektir. Türkçede buna hile veya aldatma denir.



Keyd hedefine göre ikiye ayrılır. Biri hainlerin keydidir. Allah Teâlâ şöyle

buyurur:
وَأَنَّ اللّهَ لاَ يَهْدِي كَيْدَ الْخَائِنِينَAllah hainlerin keydini başarıya ulaştırmaz.(Yusuf 12/52)Diğeri de iyilik yapmak isteyenlerin keydidir.وكذلككدناليوسف“Böylece Yusuf için bir çıkış yolu (keyd) gösterdik.” (Yusuf 12/76)[19]


g) غيظ = ğayzkelimesi hışım ve gazab, tansiyonun yükselmesinden doğan ve giderek artan kızgınlık anlamına gelir[20]. Bu kızgınlık kişiyi bunalıma sokacağı için bunalım diye tercüme edilmiştir.

16. Âyet
“İşte böylece biz onu apaçık âyetler olarak indirmişizdir. Şüphesiz Allah, isteyeni yola getirir.

Âyetleri, öncesi ve sonrasıyla ve diğer âyetlerle birlikte anlamaya çalışınca anlatım, gerçekten apaçık görülmektedir. Geleneksel yöntemde bu yola gidilmediği için o açık âyetler, anlaşılmaz hale getirilmiştir. Bu sebeple gelenekçiler, 16. âyeti farklı açıklamak zorunda kalmışlardır. Mesela Taberî’nin açıklaması şöyledir:

“Allah Teâlâ diyor ki: Ey insanlar! Ölen bir kimsenin yok olmasından sonra ona yeniden hayat vermeye gücümün yeteceğini size delilleriyle açıklayıp izah ettiğim gibi aynı şekilde bu Kur’ân’ı, Peygamberimiz Muhammed sallallahu aleyhi ve selleme, açık âyetler olarak yani Allah’ın yola gelmesini istediği kişileri doğruya yönelten işaretler olarak indirmişizdir[21].”



Yukarıdaki örnek üzerinde düşününce, Kur’ân’ın açık kitap olmasının anlamı ortaya çıkmaktadır. Ama geleneksel yöntemde bu anlam kaybolmaktadır.



[1] Müfredat حبر mad.

[2] el-Halil b. Ahmed, el- Ayn, حبر mad.

[3] Müfredat الرهبة والرهبmad.

[4] Tirmizî, Tefsîrul-Kur’ân, 10.

[5] Taberî, Tefsîr’ut-taberî, c. IX, s. 118-121; Mahmud b. Ömer ez-Zemahşerî, el-Keşşâf, Daru’l-Marife, Beyrut, c. III, s. 8; İsmail b. Ömer b. Kesîr, Tefsîru’l-Kur’ani’l-azîm, Beyrut 1401/1981, c. II, s. 211.

[6] Kadı Abdullah b. Ömer el-Beydâvî, Envâru’t-tenzîl ve Esrâru’t-tevîl, (Tefsîru’l-Beydâvî), İstanbul tarihsiz., c. II, s. 85. Beydâvî, birinci görüş tercih etmiş, bu son görüşü de قيل = denildi başlığı ile vermiştir.

[7] Muhammed Esed, Kur’ân Mesajı, Çev: Cahit Koytak, Ahmet Ertürk, İstanbul 2001, c. II, s. 669.

[8] Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’ân Dili Yeni Mealli Türkçe Tefsir, İstanbul 1935, c. IV, s. 3389.

[9] Zemahşerî, el-Keşşâf, c. III, s. 8.

[10] Zemahşerî, el-Keşşâf, c III, s. 7-8.

[11] Zemahşerî, el-Keşşâf, c III, s. 7-8.

[12] Muhyiddin ed-Dervîş, İ’rabu’l-Kur’ani’l-Kerîm ve beyânuh, Dımaşk-Beyrut 1412/1992, c. VI, s. 403-404.

[13]العشير: المعاشر قريبا كان أو معارف Ragıb el-İsfahânî, عشرmad.

[14]أصل المد جر الشي في طول وا تصال شيء بشيء في استطالةFiruzabâdî, Besâir, c. IV, s. 488.

[15]مايتوصلبهإلىغيرهFiruzabâdî, Besâir, c. III, s. 169.

[16] Firuzabâdî, Besâir, c.II, s. 344.

[17] Firuzabâdî, Besâir, c. V, s. 335-336.

[18] İbn Manzur, Lisanu’l-arab كيد mad.

[19] Firuzabâdî, Besâir, c. IV, s.399-400 ve 516.

[20] Mütercim Asım, Kamus Tercümesi.

[21] Taberî, Tefisiru’t-Taberi, c. IX, s. 121.
__________________
De ki: “Ey kâfirler!
Ben sizin taptıklarınıza tapmam/ Ben sizin yaptığınız ibâdeti yapmam.
Siz de benim taptığıma tapıcı değilsiniz/ Siz de benim yaptığım ibâdeti yapmazsınız.
Ve ben asla sizin taptıklarınıza tapacak değilim/ Ben asla sizin yapmış olduğunuz ibâdeti yapıcı değilim. Siz de benim taptığıma tapacak değilsiniz/ Siz de benim yapmakta olduğum ibâdeti yapıcı değilsiniz.
Sizin dininiz sadece sizin için, benim dinim de sadece benim içindir.”
Kâfirûn Sûresi
sevginur isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla