Konu: Küfür
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 12. October 2008, 01:17 AM   #1
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.016
Tesekkür: 3.567
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart Küfür

Selamun Aleykum! Değerli Kardeşlerim!

Yanlış anlaşılan ve çoğu kez de yerinde ve doğru kullanılmayan küfr ile ilgili olarak yaptığım bir çalışmayı sizlerle paylaşmak istiyorum.

“ كفر Küfür” sözcüğünün esas anlamı “örtmek” demektir. Arapça`da karanlığı ile her şeyi örttüğü için geceye “كافر kâfir (örten)” dendiği gibi erişilen nimetlere teşekkür etmeyerek yapılan nankörlüğe de “küfür” denir.

“كافر Kâfir” sözcüğü, “كفر Kefere” fiilinin ism-i faili olup, sözlük anlamı olarak, “nimeti; örten, inkâr eden, nimete; nankörlük eden, uzak kalan, nimetten; kaçınan kimse” demektir.

Kök anlamından hareketle, bir hakikati gizlemeğe, kabul etmemeğe, bir iyiliği veya ni'meti inkâr etmeğe, bunun kadrini bilmemeğe de küfr denmiştir. İman düşüncesini örtme eylemi olan küfr, îmânın karşıtı olduğu gibi, şükrün de karşıtı olur.

Îmânın/inanıp güvenmemenin karşıtı olarak küfr, inanmamak,güvenmemek, kabul etmemek, tanımamak anlamlarına gelir.

Küfrü'n-ni'meti, ni'meti örtmek, görmemek, şükrünü edâ etmemek suretiyle ni'mete nankörlük etmektir.

Kâfir kelimesinin çoğulu: kâfirûn, küffâr ve keferedir. Ancak küffâr kipi imansızlık/inanıp güvenmeme hakkında, kefere kipi de ni'mete karşı nankörlük hakkında kullanılır.

İbni Manzur Lisanul Arap'da: Bazılarının, küfrü; inkâr küfrü, cuhûd küfrü, 'inâd küfrü ve nifak küfrü olmak üzere dört çeşide ayırdığını söyledikten sonra, bunları şöyle açıklıyor:
İnkâr küfrü, Allah'ın varlığını hiç kabul etmemek, O'nu hiç tanımamaktır.
Cühûd küfrü kalbiyle Allah'ın varlığına inanmakla be*raber diliyle bunu söylememektir. Bu adamın küfrü, İblîs'in küfrü gibidir.
İnâd küfrü Allah'ı kalbiyle ve diliyle tanıdığı halde kıskançlık yüzünden O'nun elçisini kabul etmemektir.
Nifak küfrü ise inandığını söyleyip, içinden inkâr etmektir. Bu küfürlerden herhangi biriyle, -tevbe etmeden-Allah'a gidenin bağışlanmayacağı; bunun dışında Cenâb-ı Hakk'ın, dilediğine, dilediği günâhı bağışlayacağı belirtilir.
Tabii Cenâb-ı Hakk'ın hâşâ yükümlülüğü yoktur. O, yaptığından sorumlu değildir.


Şirk de küfrün bir çeşididir. Ancak Allah, şirki hiç bağışlamayacağını buyurmuştur. Allah'ı inkâr veya hased dolayısıyla O'nun elçisini kabul etmemek affedilmeyecek günâhtır. Ancak her şirk küfür ise de, her küfür şirk değildir.

Allah'ın ni'metinin kadrini bilmemek, inandığı halde buy*ruklarını yapmamak, küfür eylemidir. Onun için Allah'ın Kitâb'ına inan*dıkları halde ahkâmını uygulamayanlar kâfir, fâsık ve zâlim sayılmışlardır.

Kısaca ve özetle “كافر kâfir”; “küfür”ün failidir. Bu durumda asıl üzerinde durulması gereken sözcük, “ كفر küfür” olmaktadır.

Fetih;29: Muhammedün Rasûlullah* velleziyne meahu eşiddau alelküffari ruhamau beynehüm terahüm rükkean sücceden yebteğune fadlen minAllahi ve rıdvana* siymahüm fiy vücuhihim min eserissücudi zâlike meselühüm fiytTevrati, ve meselühüm fiyl’İnciyli kezerın ahrece şat’ehu feazerehu festağleza festeva alâ sukıhi yu’cibüzzürraa liyeğıyza bihimülküffar* veadAllahulleziyne amenu ve amilussalihati minhüm mağfireten ve ecren aziyma;
Muhammed Allâh'ın elçisidir. Onun yanında bulunanlar, kâfirlere karşı katı, birbirlerine karşı merhametlidirler. Onların, rükû' ve secde ederek Allâh'ın lutuf ve rızâsını aradıklarını görürsün. Yüzlerinde secde izinden nişanları vardır. Onların Tevrât'taki vasıfları ve İncildeki vasıfları da şöyle bir ekin gibidir ki, filizini çıkardı, onu güçlendirdi, kalınlaştı, derken gövdesinin üstüne dikildi, ekincilerin hoşuna gider, onlara karşı kâfirleri de öfkelendirir bir duruma geldi. Allâh onlardan inanıp iyi işler yapanlara mağfiret ve büyük mükâfât va'detmiştir.

Hadid;19: Velleziyne amenu billahi ve RusuliHi ülaike hümussıddiykune, veşşühedau' ınde Rabbihim* lehüm ecruhüm ve nuruhüm* velleziyne keferu ve kezzebu biayatiNa ülaike ashabul cahıym;
Allah’a ve O’nun Rasûlü’ne iman edenlere gelince, işte onlar sıddıkların ve Rablerinin indinde şehidlerin ta kendileridirler. Onların ecirleri ve nurları vardır. Kafir olanlar/ gerçeği reddedenler,gerçeği örtenler ve ayetlerimizi yalanlayanlar var ya, işte onlar cahıymin/cehennemin ashabıdırlar.

Abese;42: Ülaike hümülkeferetulfecerah;
İşte bunlar facir/batıla meyleden kafirlerin/ gerçeği reddedenlerin,gerçeği örtenlerin ta kendileridirler.

Maide;89: La yüahızükümullahu billağvi fiy eymaniküm ve lâkin yüahızüküm bima akkadtümül eyman* fekeffaratühu ıt'amü aşereti mesakiyne min evsetı ma tut'ımune ehliyküm ev kisvetühüm ev tahriyru rakabetin, femen lem yecid fesıyamu selaseti eyyam* zâlike keffaretü eymaniküm iza haleftüm* vahfezu eymaneküm* kezâlike yübeyyinullahu leküm ayatiHi lealleküm teşkürun;
Allah sizi yeminlerinizdeki boş lakırdıdan ötürü hesaba çekmez, ama bilinçli olarak gerçekleştirdiğiniz yeminlerden sizi sorumlu tutar. Böyle bir yeminin keffâreti, ailenize yedirmekte olduğunuzun orta derecesinden on yoksulu doyurmak, yahut onları giydimek, yahut da özgürlüğünden yoksun kalmış bir benliği özgürlüğüne kavuşturmaktır. Bunlara imkân bulamayan üç gün oruç tutar. Yemin ettiğinizde yeminlerinizin keffâreti işte budur. Yeminlerinizi koruyun. Allah size ayetlerini böyle açıklar ki şükredebilesiniz.

Zümer;35: LiyükeffirAllahu anhüm esveelleziy amilu ve yecziyehüm ecrehüm bi ahsenilleziy kânu ya'melun.
Böylece, Allah onların yaptıklarının en kötülerini örtecek, ödüllerini, yaptıklarının en güzeliyle verecek.

Nisa;31: İn tectenibu kebaira ma tünhevne anhü nükeffir anküm seyyiatiküm ve nüdhılküm müdhalen keriyma
Eğer yasaklandığınız günahların büyüklerinden uzak kalırsanız, diğer kötülüklerinizi kefaretleriz/örteriz ve sizi nimet ve bereket dolu bir varış yerine ulaştırırız.


Küfrün en büyüğü, Allah'ın birliğini, yahut şerî'ati veya peygamberliği tanımamaktır. Küfr daha çok dini tanımamakta, küfrân da daha çok iyiliğe, ni'mete nankörlük etmekte; küfür ise her ikisinde kullanılır.

Furkan;50: Ve lekad sarrefnahu beynehüm li yezzekkeru* feeba ekserunNasi illâ küfura
Yemin olsun, onu aralarında çeşitli biçimlerde ifade ettik ki öğüt alabilsinler. İnsanların ekseriyeti ancak küfür/gerçeği örten olarak yaklaştılar/kabul ettiler .

İsra;27: İnnel mübezziriyne kânu ıhvaneşşeyatıyn* ve kâneş şeytanu liRabbihi kefura;
Mübezziriyn /ölçüsüz dağıtanlar, saçıp savuranlar, şeytanların kardeşleri oldu. Şeytan ise Rabbine çok kafirdir.

İsra;89: Ve lekad sarrafna linNasi fiy hazel Kur’âni min külli mesel* feeba ekserun Nasi illâ küfura;
Andolsun insanlar için şu Kur’an’da her meselden açıkladık da açıkladık. İnsanların ekseriyeti ancak küfür olarak yaklaştılar/kabul ettiler.

İsra;99: Evelem yerav ennAllahelleziy halekas Semavati vel Arda kadirun alâ en yahluka mislehüm ve ceale lehüm ecelen la raybe fiyh* feebez zalimune illâ küfura;
Görmediler mi ki, Semavat’ı ve Arz’ı yaratmış olan Allah, kendilerinin mislini de yaratmaya Kaadir’dir. Onlar için kendisinde şüphe olmayan bir ecel takdir etmiştir. Zalimler ancak küfür olarak yaklaştılar/kabul ettiler.

Sebe; 17: Zâlike cezeynahüm bima keferu* ve hel nücaziy illel kefur;
Küfr etmeleri ile onları işte böyle cezalandırdık. Küfür/Nankörlük edenlerden başkasını cezalandırır mıyız ki?.

İnsan;3: İnna hedeynahussebiyle imma şakiren ve imma kefura;
Muhakkak ki biz ona o yolu hidayet ettik. Ya şükredici olur ya küfr/gerçeği örten edici.

İnsan;24: Fasbir lihükmi Rabbike ve la tutı' minhüm asimen ev kefura;
O halde Rabbinin hükmüne sabret ve onlardan hiçbir günahkara yahut ziyadesiyle gerçeği örten-çok nanköre itaat etme!.

Kaf;24: Elkıya fiy cehenneme külle keffarin aniyd;
her inatçı keffarı/gerçeği reddedici, nankörü atın Cehennem’in içine!”.

Zümer;3: Ela Lillahid diynül halis* Velleziynettehazu min duniHi evliya'* ma na'budühüm illâ liyükarribuna ilellahi zülfa* innAllahe yahkümü beynehüm fiyma hüm fiyhi yahtelifun* innAllahe la yehdiy men huve kazibün keffar;
Dikkat edin, halis diyn Allah’ındır!. O’nun astlarından/gayrından veliler/himayesine, idaresine, sultasına, varlığına sığınılacak vücud sahipleri edinenler: “Biz onlara, sadece bizi Allah’a yaklaştırması için kulluk yapıyoruz” (derler)... Muhakkak ki Allah onlar arasında, hakkında ihtilaf edip durdukları şey hakkında hüküm verecektir. Muhakkak ki Allah, yalancı, keffar/gerçeği çok örtücü olan kimseye hidayet etmez.

Nuh;27: İnneKe in tezerhüm yudıllu 'ıbadeKe ve la yelidu illâ faciren keffara;
“Muhakkak ki sen, eğer onları bırakırsan, kullarını saptırırlar ve çok kafir/gerçeği reddeden,gerçeği örten facirden/Hak’dan sapan, ilahi emirlerden çıkanda) başka doğurmazlar”.

İbrahim;34: Ve ataküm min külli ma seeltümuHu, ve in teuddu nı'metAllahi la tuhsuha* innel İnsane lezalumün keffar;
O, O’ndan istemiş olduklarınızın hepsinden size vermiştir. Allah'ın nimetini saymaya kalksanız, sayıp bitiremezsiniz.. Muhakkak ki insan çok zalim ve çok keffar/örtücü/nankördür.

Bakara;276: YemhakullahurRiba ve yurbis Sadekat* vAllahu la yuhıbbu külle keffarin esiym;
Allah riba’yı/haksız artışı mahveder ve sadakaları ise artırır. Allâh, hiçbir günâhkâr nankörü sevmez.

Nur;55: VeadAllahulleziyne amenu minküm ve amilus salihati leyestahlifennehüm fiyl Ardı kemestahlefelleziyne min kablihim* ve leyümekkinenne lehüm diynehümüllezirteda lehüm ve leyübeddilennehüm min ba'di havfihim emna* ya'buduneniy la yüşrikûne biy şey'a* ve men kefere ba'de zâlike feülaike hümül fasikun
Allah; sizin, iman edip hayra ve barışa yönelik iyilikler yapanlarınıza şu vaatte bulunmuştur: Onlardan öncekileri halef kıldığı gibi onları da yeryüzünde mutlaka halef kılacak. Onlar için beğenip seçtiği dinlerini yine onlar için güç kaynağı yapacak, onları korkularının arkasından mutlaka güvene ulaştıracak. Bana kulluk/ibadet edecekler, hiçbir şeyi bana ortak koşmayacaklar. Bundan sonra kim kafir/gerçeği örten,nankörlük eden olursa, yoldan sapanların ta kendileridir.
Her iyi eylem iman eseri, her kötü eylem de küfür eseri sayıldığından Kur'ân'da her yasak eylem küfr (Allah'a karşı nankörlük) kabul edilmiştir. Şirk, adam öldürme, ribâ bunlardandır.

Bakara;102: Vettebe’u ma tetluşşeyatıynu alâ mülki Süleymane, ve ma kefere Süleymanu ve lakinneşşeyatıyne keferu yü’allimunenNasessıhr* ve ma ünzile alel melekeyni bibabile harute ve marut* ve ma yü’allimani min ehadin hatta yekula innema nahnü fitnetün fela tekfür* feyete’allemune minhüma ma yuferrikune bihi beynelmer'i ve zevcihi, ve mahüm bidarrıyne bihi min ehadin illâ biiznillah* ve yete’allemune ma yedurruhüm ve la yenfeuhüm* ve lekad alimu lemenişterahü ma lehu fiyl’ ahıreti min halak* ve le bi'se ma şerav bihi enfüsehüm* lev kânu ya'lemun
Süleyman'ın mülk ve saltanatı konusunda onlar, şeytanların okuyup durduklarına uydular. Halbuki Süleyman küfre sapmamıştı. Ancak şeytanlar küfre sapmıştı; insanlara büyüyü öğretiyorlardı. Ve Babil'de Hârût ve Mârût adlı iki melek üzerine indirileni öğretiyorlardı. Oysa ki o iki melek, "Biz bir imtihan aracıyız, sakın küfre sapma!" demedikçe hiç kimseye bir şey öğretmiyorlardı. İnsanlar onlardan erkekle eşinin arasını açacakları şeyi öğreniyorlardı. Ne var ki, onlar onunla Allah'ın izni olmadıkça hiç kimseye zarar veremezler. Onlar kendilerine zarar vereni, yarar vermeyeni öğreniyorlardı. Yemin olsun ki, onu satın alanın âhırette hiç bir nasibi olmayacağını açıkça bilmişlerdir. Öz benliklerini sattıkları şey ne kötüdür! Bir bilebilselerdi...

Bakara;152: Fezküruniy ezkûrküm veşküruliy ve la tekfurun
Anın beni ki, anayım sizi. Şükredin bana, sakın küfr/gerçeği örtmeyin/nankörlük etmeyin!

Bakara;275: Elleziyne ye'külunerRiba la yekumune illâ kema yekumülleziy yetehabbetuhüşşeytanu minel mess* zâlike Bi ennehüm kalu innemel bey'u mislürRiba* ve ehalellahul bey'a ve harremerRiba* fe men caehu mevızatün min Rabbihi fenteha felehu ma selef* ve emruhu ilellah* ve men ade feülaike ashabünnar* hüm fiyha halidun
O ribayı yiyenler, şeytanın bir dokunuşla çarptığı kişinin kalkışından başka türlü kalkamazlar. Bu böyledir, çünkü onlar, "Alış-veriş de riba gibidir." demişlerdir. Oysa ki Allah, alış-verişi helal, ribayı haram kılmıştır. Kendisine Rabb'inden bir öğüt gelip de yaptığından vazgeçenin geçmişi kendisine, işi Allah'a kalmıştır. Yeniden ribaya dönene gelince, böyleleri ateşin dostlarıdır. Sürekli kalacaklardır orada.
Bakara;276: YemhakullahurRiba ve yurbis Sadekat* vAllahu la yuhıbbu külle keffarin esiym
Allah, ribadan beklenen artışı mahveder, sadakalar karşılığında artışlar getirir. Allah, Küfre/gerçeğin üstünü örtenlere/nankörlüğe batmış günahkârların hiç birini sevmez.

Ali İmran;97: fiyhi ayatun beyyinatun Makamu İbrahîym* ve men dehalehu kâne amina* ve Lillahi alenNasi hıccül beyti menistetaa ileyhi sebiyla* ve men kefere feinnAllahe Ğaniyyün anil alemiyn;
Onda apaçık ayetler ve Makam-ı İbrahim vardır. Kim O’na dahil olursa emin olan olur. O’na bir yol bulabilenin O Evi Hac etmesi insanlar üzerinde Allah’ın hakkıdır. Kim de küfreder/örter, nankörlük eder, muhakkak ki Allah alemlerden Ğaniydir/Zengindir.

Kasas;48: Felemma caehümül Hakku min ındiNa kalu levla utiye misle ma utiye Musa* evelem yekfüru bima utiye Musa min kabl* kalu sıhrani tezahera* ve kalu inna bi küllin kafirun;
Fakat indimizden kendilerine Hakk geldiğinde dediler ki: “Musa’ya verilmiş olanın misli (O’na da) verilmeli değilmiydi?”. Daha önce Musa’ya verilmiş olanı küfr/ inkar etmemişler miydi? “Birbirini destekleyen iki büyü” demişlerdi... Ve: “Muhakkak ki biz bunların hepsine kafirleriz” de dediler.

Nahl;106: Men kefera billahi min ba'di imanihi illâ men ükrihe ve kalbuhu mutmeinnun bil iymani ve lâkin men şereha bil küfri sadren fealeyhim ğadabün minAllah* ve lehüm azâbün azîym;
Kalbi imanla mutmain olduğu halde, zorlanan müstesna, kim imanından/inanıp güvendikten sonra Allah’a kafir oldu ve küfre sadr/göğüs, kalb açtı ise, işte onlar üzerine Allah’dan bir gadab. Ve kendilerine aziym azab vardır.

İbrahim;7:Ve iz teezzene Rabbüküm lein şekertüm le eziydenneküm ve lein kefertüm inne azabiy leşediyd;
“Ve hani Rabbiniz ilan etmişti: Andolsun eğer şükrederseniz size artıracağım. Şayet Küfr/gerçeğini üzerini örterseniz/nankörlük ederseniz, muhakkak ki azabım elbette Şediyd’dir”/ şiddetlidir.

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
dost1 Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 2 Kisi:
hiiic (10. June 2010), Miralay (10. June 2010)