Tekil Mesaj gösterimi
Alt 18. October 2008, 09:18 PM   #16
Barış
Uzman Üye
 
Barış - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 785
Tesekkür: 1.340
366 Mesajina 989 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 16
Barış is on a distinguished road
Standart

İlk Bozkır olayı ve İzmit Mutasarrıfının karşı koyması


Efendiler, İstanbul Hükûmeti tarafından kolordu komutanı olarak Konya'ya gönderilen Sait Paşa'yı 30 Eylülde İstanbul'a geri gönderdik. Konya Valisi kaçak Cemal Bey'in kaçışından önce tertiplediği ilk Bozkır olayının önüne geçmek için, 20'nci Kolordu ve Niğde'de 11'inci Tümen vasıtasıyla ve bunların yardımlarıyla gerekli ted*birler alınarak, İstanbul'un, çıkmasını beklediği olayları önledik. Ereğli, Bolu, Adapazarı, İzmit dolaylarında kurulmasına çalışılan Kuva-yı Milliye teşkilâtı, Eylül ayının son günlerinde büyük bir hassasiyet göstermeye başladı. O çevrelerdeki Kuva-yı Milliye liderleri, kabinenin direnmesi halinde İstanbul'a harekete hazır bulunduklarını bildiriyorlardı. Bu hu*susu, 28 Eylülde, bütün memlekete ve tabiî olarak İstanbul'a da bir ge*nelgeyle bildirdik. Ancak, İzmit şehrinde, 2 Ekim günü olumsuz denebi*lecek yeni bir durum karşısında kaldık. O tarihte, İzmit mutasarrıfı, Suat Bey adında bir zattı. Kendisini telgraf başına çağırdık. Son günlerde yapılan tebliğlerin hepsinin alınıp, gereklerinin yerine getirilip getirilmediğini sordum. Mutasarrıf Bey, yaptığı açıklamada diyordu ki: «Yapılan tebliğleri aldım. Anlaşmazlık ve karışıklık olmaması için halkı serbest bırakarak dinlemeyi en doğru hareket saydım. Olumsuz söylenti*ler vardır. Hey'et-i Temsiliye'den açıklama istemek ve özellikle maksadın İttihat Hükûmeti'ni önceki şekliyle yeniden diriltmek olup olmadığını kesin olarak anlamak kararındadırlar. Bendeniz en tarafsız bir kimse olarak huzur ve güvenliği koruma görevini yüklenmiş bulunuyorum. Her kim ve her ne için olursa olsun, sonucu bilinmeyen bir maceraya başka*larını sürüklemeyi doğru bulmam. Tedbirli ve ihtiyatlı hareket etme yan*lısı olduğumu bütün tecrübelerime dayanarak arz ederim» (Belge: 120).

Verdiğim cevap aynen şu idi:

Sivas, 2.10.1919

Suat Bey'e

C — İzmit'te en küçük bir anlaşmazlık ve karışıklığa meydan vermemek asıl görevimiz olduğu gibi, tarafımızdan da özellikle rica edilmiş bir husustur. Millî teşkilât ve mücadelemizin meşru maksadını ve niteliğini gerek zâtıâlînize gerek İzmit'teki birçok kimseye ve bütün dünyaya karşı yazmış ve yazmakta bu*lunduğumuz bildiri ve açıklamalarla, en kinci düşmanlarımıza bile anlatmış oldu*ğumuza şüphemiz kalmamıştır. Artık, ayak takımının dedikodusundan öteye bir değeri olmayan söylentilerin, karar verme konusunda etkili olabileceğine imkân vermiyoruz. Bundan başka, eğer halkın açıklanmasını istediği noktalar var idiyse, bunlar neden derhal bize sorulup, çözüme kavuşturulmamış bulunuyor. Siz, ta*rafsız olarak kalmayı tercih buyuruyorsunuz. Oysa, tuttuğunuz yol kesinlikle ta*rafsızlık yolu olamaz. Çünkü, siz milletin meşru mücadelesine karşı tarafsızlık iddiasında bulunduğunuz halde, haince davranışları ile kanun dışı ve aslında yok hükmünde olan Ferit Paşa Kabinesi'nin memurluğunu yapmakla meşgulsünüz. İttihatçılığın diriltilmesi ile uğraşacak kısır görüşlülerden olmadığımı siz pek güzel anlayabilirsiniz. Size en temiz duygularla ve fakat bütün kesinliği ile şunu arz ederim ki, siz artık Ferit Paşa Kabinesi'ne güven duymuyor iseniz, bunu Dahiliye Nezareti'ne resmen bildirmelisiniz. Eğer milletin hüküm ve istek*lerine aykırı olarak Ferit Paşa Kabinesi'ne güveniniz varsa, İzmit'in sayın halkını meşru olan milli mücadelesinde serbest bırakmak üzere derhal yerinizi terk ile İstanbul'a hareket ediniz. Bu iki noktadan herhangi birine uymamanız halinde, yüksek şahsınızın karşılaşabileceği durumun sebep ve sorumlusunun yine siz olmuş bulunacağını pek samimî olarak bildirmeyi vicdanî bir görev sayarım.

Hey'et-i Temsiliye Adına
Mustafa Kemal

Mutasarrıf Bey'in, «kulunuzu sükûnetle dinleyiniz efendim, bende*niz iyi ifade edemedim. Maksadınızın yüceliğinden ve meşruluğundan za*ten söz edilemez» cümleleriyle başlayan cevabında yazılan satırlar, «bizi yarınki cuma namazına kadar kendi halimize bırakınız. Ferit Paşa'ya kimbilir kaç defa kalemle hücum eden bendenizi ne kadar kötü gözle görüyorsunuz efendim» cümleleriyle son buluyordu (Belge: 121).

Bunun üzerine, ertesi günkü cuma namazına kadar bekleyeceğimizi bildirmek üzere yazdırdığım telgrafa şu iki cümleyi ekledim: «Sizi kötü gözle gördüğüm şeklindeki zan doğru değildir. Çünkü, vicdanımız sızla*madan verebileceğimiz hükümler, ancak fiilî sonuçlara bağlıdır, efendim» (Belge: 122).

O tarihte, İzmit'te, Albay Asım Bey adında bir zat tümen ko*mutanı olarak bulunuyordu. Asım Bey'e de, bir iki günden beri, telgraf başında tebligatta bulunulmuştu. Ancak, hiçbir cevap alınamıyordu. Onu da 2 Ekim günü makine başına çağırdım ve konuştum. Ken*disine: «Kabinenin düşeceği ve belki de düşmüş olması kesindir. Bu ba*kımdan milletin azim ve iradesi her türlü kararsızlığın üstünde bir güce sahiptir» dedikten sonra, kesin düşünce kararını beklemekte olduğumu söyledim (Belge: 123). Tümen Komutanı Asım Bey'in uzun özür dilemeler ve görüş bildirmelerle dolu cevabından çıkan elle tutulur an*lam, şimdiye kadar cevap vermeyişinin sebebinin İstanbul'daki Kolordu Komutanı'ndan sorduğu sorulara cevap alamamış olmasından ileri gel*diği (Belge: 124) ve yarınki cuma namazında karar alınacağı cümleleri ile özetlenebilir (Belge: 125) Bazı nasihat ve teşvikleri içine alan ceva*bımızda başlıca şunları söyledim: «Ferit Paşa'nın yarına kadar çekilmesi pek muhtemeldir. Bu takdirde, yarınki toplantınız sonunda Zâtışâhâne'ye ve kesinleştiği takdirde yeni hükûmet başkanına, kabine*nin millî gayeyi tam olarak benimsemiş tarafsız kimselerden kurulma*sının istirham edilmesini ve bunun beklendiğinin arzedilmesini sağlayınız. Bir de, vatanımızı ve millî bağımsızlığımızı kurtarmak için, kurulacak yeni kabine ile işbirliği hâlinde daha pek çok çalışmaya ihtiyacımız oldu*ğundan, tam bir sükûnet içinde, Hey'et-i Temsiliye kararıyla arzettiğim hususları göz önünde bulundurarak teşkilâtlanmaya devam buyurulmasını rica ederim» (Belge: 126).


Ferit Paşa'nın istifası


Efendiler, ben, Asım Bey'e bu son cümleleri yazdırırken (2 Ekim 1919, saat 15.40'ta) araya imzasız şöyle bir telgraf girdi: «Paşa Hazretleri, İstanbul'daki yakın arkadaşlar söylediler. Bütün akşam gazeteleri yazıyormuş. Ferit Paşa sağlık durumu dolayısıyla istifa etmiş.

Kabineyi kurmak üzere Tevfik Paşa görevlendirilmiş. Daha sabahtan söyleniyordu, fakat doğrulanmamıştı, şimdi doğrulandı efendim.»

Bu telgrafı kim veriyor? Anlayınız, dedim. Sormaya zaman kalmadan telgraf şu şekilde devam etti.

«Biz, Ankara telgrafçıları, Paşa Hazretleri'nin huzurunda derin saygı ile eğiliriz ve vatanımızın başına bir belâ kâbusu olan bu kabinenin devrilmesi için milletin başına geçerek kazandığı başarıyı kutlarız. Lûtfen söyleyiniz.»

Telgraf haberleşmesi kesildi. Gerçekten de 2 Ekimde Ferit Paşa Kabinesi düşmüş bulunuyordu. Ancak, yeni kabineyi kuran Tevfik Paşa değil Âyan'dan (74) Birinci Ferik (75) Ali Rıza Paşa idi.

Efendiler, sırası gelmişken arz edeyim. Bütün telgrafçılarımızın, teşebbüslerimiz ve Millî Mücadelemiz için yaptıkları fedakârca hizmetlerinin millî tarihimizde önemli bir yeri vardır. Kendilerine bugün açıkça teşekkür etmeyi bir borç sayarım.



Ali Rıza Paşa Kabinesi


Efendiler, Ferit Paşa Kabinesi'nin düştüğünü ve Ali Rıza Paşa'nın kabine kurmak üzere görevlendirildiğini 2/3 Ekim 1919 tarihinde yazdığım bir genelge ile bütün millete bildirdim. Bu genelgenin bir suretini de bilgi için yeni sadrazama verdim (Belge: 127).

2 Ekim günü, yeni kabine başkanıyla bağlantı kurmaya çalıştık. Ertesi günü Meclis-i Vükelâ'nın (76) oturumunda Hey'et-i Temsiliye ile görüşeceklerine söz verilmişti.

Arz ettiğim bu genelgedeki belli başlı noktalar şunlardı:

1) Yeni kabine, Erzurum ve Sivas Kongreleri'nde belirlenen ve tespit edilen millî teşkilât ve gayelere saygılı olduğu takdirde, Kuva-yı Milliye ona yardımcı olacaktır.

2) Yeni kabine, Meclis-i Millî'nin (77) toplanmasıyla fiilî denetleme görevine

başlanıncaya kadar, milletin kaderi ile ilgili herhangi bir taahhüde girmeyecektir.

3) Barış Konferansı'na tayin edilecek temsilciler, millî dâvâyı gerçekten kavramış ve milletin güvenini kazanmış bilgili ve yetenekli kimselerden seçilecektir.

Bildiride, bu saydığım ilkelerin, yeni kabine tarafından kabul edilmesinin teklif edileceği açıklandıktan sonra, «bu konuda başkaca görüşleri varsa, yarın öğleye kadar hemen bildirilmesi» isteğinde bulunuldu.

3 Ekim 1919 günü, Sadrazam Ali Rıza Paşa'ya yazdığım telgrafta «millet, şimdiye kadar işbaşına geçenlerin Anayasa'ya ve millî gayeye aykırı hareketlerinden üzüntü duydu. Bundan dolayı meşru olan haklarını tanıtmak ve mukadderatını ehliyetli ve güvenilir ellerde görmek hususunda kesin kararını verdi. Gereken sağlam teşebbüsleri yaptı.
Düzenli bir teşkilâtı bulunan Kuva-yı Milliye, milletin kesin iradesini tam olarak gösterme ve ispat etme kudretini elde etti.

Millet, padişahın güven ve itimadını kazanmış olan yüksek şahsiyetiniz ile saygıdeğer arkadaşlarınızı müşkül durumda bırakmak istemez. Aksine, yardımcı olmaya bütün içtenliği ile hazırdır.

Ancak, Hükûmet içinde, Ferit Paşa ile birlikte çalışmış nâzırların bulunması, yüksek hey'etinizin görüşleriyle millî gayenin biribiri ile ne dereceye kadar bağdaştığını, büyük bir açık kalplilikle anlamak mecburiyetini doğurmuştur.

Millete tam bir güven gelmedikçe, atılmış olan kurtuluş adımının durdurulması ve yarım tedbirlerle yetinilmesi uygun görülmemektedir.

Bu bakımdan, şu hususların sizce kabul edilip edilmeyeceğini kesin ve açık olarak anlamak isteriz» dedik ve genelge dolayısıyla belirttiğim üç esası saydık. Daha sonra, «bu temel noktalarda uyuşma bulunduğu anlaşıldıktan sonra, olağan dışı durumun giderilmesi için ikinci derecede bazı hususları da» arz edeceğimizi bildirdik (Belge: 128).

Ali Rıza Paşa, bu gün, Saray'a ant içmek üzere gideceklerinden, telgrafımıza yarın cevap verileceği bildirildi.


Ali Kıza Paşa Kabinesinde sezilen kararsızlık


Biz, bazı tavırlardan, Ali Rıza Paşa Kabinesi'nde bir çekingenlik, bu kabineyi oluşturan şahısların da kafalarında bir bulanıklık sezer gibi olduk. Onun için bazı tedbirler almayı uygun gördük.

Aynı günde bir genelge yazdık. Bunda, «hükûmet ile millet arasında görüş ve gaye birliğinin sağlandığı bir tebliğ ile bildirilinceye kadar eskiden olduğu gibi resmî haberleşmenin kesilmiş bir durumda bulundurulması» gereğini bildirdik (Belge: 129).

Bundan başka, her taraftan gelen teklif ve görüşleri birleştirerek, bütün kolordu komutanlarına ve Millî Mücadele'ye yardımcı olan valilere de 3 Ekim günü, bazı gizli tebliğlerde bulunduk. Yeni kabine ile ilk temasımıza ait olan bu belgeleri, olduğu gibi yüksek hey'etinizin gözleri önüne sermeyi, bundan sonraki haberleşme ve ilişkilerin kolaylıkla anlaşılabilmesi bakımından uygun görüyorum. Müsaade buyurur musunuz?

Şifre Sivas, 3.10.1919

Bütün Kolordu Komutanlarına ve Millî Mücadele'ye Yardımcı olan Vali ve Vali Vekillerine

Aşağıdaki telgrafın Harbiye ve Dahili Nâzırlarına çekilerek sonucun bildirilmesi rica olunur :

Dahiliye Nâzırı'nın haince hareketlerine âlet olarak halkı fiilî olarak silâhlandırmaya ve biribirini öldürtmeye kalkışan Konya Valisi Cemal, Elâzığ Valisi Ali Galip ve Malatya Mutasarrıfı Halil Bey'lerin tutuklanarak harp divanına verilmeleri, Trabzon Valisi Galip, eski Kastamonu Valileri İbrahim ve Ali Rıza Bey'ler ile Ankara Valisi Muhittin Paşa'nın herhangi bir göreve getirilmemeleri; milletin kanuni haklarını çiğnemediklerinden, millî dâvâ ve mücadeleye yardımlarından dolayı azledilen Sivas Valisi Reşit Paşa'nın eski görevine getirilmesi, eski Bitlis Valisi Mazhar Müfit ve eski Van Valisi Haydar Bey'lerin derhal boş illere tayin edilerek görevlendirilmeleri istenmektedir.
Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Hey'et-i Temsiliyesi adına
Mustafa Kemal
Şifre Sivas, 3.10.1919

Bütün Vali ve Kolordu Komutanları ile Bağımsız Mutasarrıflıklara

Aşağıdaki örneğe uygun olarak Sadrazam'a müracaat buyurulması ve sonucun bildirilmesi rica olunur:

Müslüman halkı silâhlandırmaya ve biribirini öldürtmeye kalkışan ve orduyu içten yıkarak sonunda vatanı savunmasız bırakmak için emir veren, ordunun sırlarını, şifreleri çalmak için fiilî tertiplere girişmek suretiyle açığa vuran ve Anayasa hükümleri gereğince dokunulmazlığı bulunan milletin özel haberleşmelerine engel olan eski nâzırlardan Ali Kemal Bey, Süleyman Şefik Paşa, Dahiliye Nâzırı Adil Bey'in, Millet Meclisi açılınca, Yüce Divan'a verilmek üzere hiçbir yere kaçmalarına meydan verilmemesini ve Telgraf Genel Müdürü Refik Halit Bey'in aynı sebeplerle derhal tutuklanarak ilgili mahkemeye verilmesini kanunun dokunulmazlığı ve kutsallığı adına istemekteyiz.

Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Hey'et-i Temsiliyesi adına
Mustafa Kemal

Harbiye Nezareti'ne geçen Cemal Paşa, elbette orduya resmî bir tebliğ yapacaktı. İşte ona ilk cevap olmak üzere kolordulara şu telgrafın verilmesini tavsiye ettik:

Şifre
3' üncü, 20'nci, 12'nci, 15'inci, 13' üncü Kolordu

Komutanlıklarına
20'nci Kolordu Komutanı Fuat Paşa'ya (ayrıca)
Konya'da Refet Bey'e (ayrıca)
Harbiye Nâzırı Cemal Paşa'nın ilk tebliğine karşılık olmak üzere aşağıdaki telgrafın gizli olarak kendisine çekilmesi ve sonucun bildirilmesi rica olunur.
«Zâtıdevletlerinin, meşru Millî Mücadele'nin başlangıcından beri büyük bir kanaat ve inançla başında bulunduğunuzu bilmekteyiz. Harbiye Nezareti'ne getirilmeniz sevinçle karşılanmıştır. Zâtıdevletlerinin başarıya ulaşması için bütün ordu ve bütün Kuva-yı Milliye yardımcı olacaktır. Başarınızı tam olarak sağlayabilme bakımından aşağıdaki hususların mümkün olan en kısa zamanda yerine getirilmesini rica ederiz:

a) Cevat Paşa yahut eski 1'inci Ordu Müfettişi Fevzi Paşa Genelkurmay Başkanlığı (78)'na atanmalıdır.

b) Galatalı Albay Şevket Bey yahut Yusuf İzzet Paşa İstanbul'daki Kolordu Komutanlığı ve İstanbul Merkez Komutanlığına atanmalıdır. Yusuf İzzet Paşa, İstanbul Merkez Komutanı ve Galatalı Şevket Bey 25'inci Kolordu Komutanı şeklinde de olabilir.

c) Albay İsmet Bey'in Harbiye Nezareti Müsteşarlığı'na,

d) Tümen Komutanı Yarbay Kemal Bey'in Emniyet Genel Müdürlüğü'ne atanmasına aracı olunmalıdır.

e) Ordu üzerinde kötü etki yapmış olan, Harbiye Nezareti'ni işgörmez ve değersiz bir duruma düşüren ve Meclis-i Millî'den geçmeden eski rütbeleri ile göreve alınıp kendilerine sırf siyasî düşünceleri dolayısıyla iş verilmiş bulunan emeklilerin derhal görevlerine son verilerek, önemli ve hassas makamların güvenilir ellere teslimi gerekir.

f) 3'üncü Kolordu eski Komutanı Albay Refet Bey sebepsiz olarak istifaya mecbur edildiğinden, bu işlemin düzeltilerek kendisinin, bugün bulunduğu Konya'da 12'nci Kolordu Komutanlığı'na atanması, Fuat Paşa ile ilgili işlemin de düzeltilerek kendisinin 20'nci Kolordu Komutanlığı'nda bırakılması.

g) Fuat Paşa'nın yerine atanan Hamdi Paşa ve 12'nci Kolordu'ya atanan Sait Paşa derhal asıl görevlerine döndürülmelidirler.

h) İlk fırsatta müfettişliklerin yeniden kurularak, Doğu Anadolu'daki kolorduların 13'üncü Kolordu da dahil olduğu halde Kâzım Karabekir Paşa' ya, Batı Anadolu'daki kolorduların İstanbul ve Edirne de dahil olduğu halde Ali Fuat Paşa'ya verilmesi ve şimdilik iki müfettişlik ile yetinilmesi uygun görülmüştür.

Hey'et-i Temsiliye Adına
Mustafa Kemal

Efendiler, yeni sadrazamdan beklediğimiz cevap nihayet geldi, şudur:
Çok ivedi Sadaret, 4.10.1919

Sivas'ta Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Delegelerine
İlgi: 2 ve 3 Ekim 1919
Barış isimli Üye şimdilik offline konumundadır