Tekil Mesaj gösterimi
Alt 14. October 2012, 12:04 AM   #23
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.016
Tesekkür: 3.567
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart

Selamun Aleykum! Değerli Kardeşlerim!

Tefekkürlerimize ışık olabilmesi düşüncesiyle.

CİNN
Bu sure vasıtası ile Kur`an`da yeni tanıştığımız bir diğer kavram da “cinn” kavramıdır. Ancak “cinn” kavramının iyi anlaşılabilmesi için, bu kavramla birlikte, aralarındaki yakın bağ dolayısıyla, “ins” kavramına, “ins ve cinn” ifadesinin ne anlama geldiğine, daha sonra da kısaca “şeytan” kavramına ve “İblis” kavramına değinmek gerekmektedir.

Cinn”, halk kültüründe; “İnsan gibi yiyip, içen, üreyen, inanan, bazen ehil insanlarca işçi gibi çalıştırılan, olağan üstü güç ve bilgilere sahip, insanları çarpan, istediklerine zarar veren, erdirici, yüksek değerler ilham eden gizli destekçi güç, görünmeyen yaratık” olarak bilinmektedir.

Cinn” sözcüğü, “cenn” kökünden türemiş bir sözcük olup, sözcüğün asıl anlamı; “bir şeyi duyulardan saklamak”tır. Arapça`da “Cennehülleylü (gece onu örttü), ecennehü (onu örttürdü), cenne aleyhi (üzerine örttü)” şekillerinde kullanılır. Nitekim Kur`an`da, İbrahim peygamberi konu alan bir pasajda “fellema cenne aleyhilleylü (ne zaman ki gece kendisini sakladı, yani iyice karanlık çöktü)” şeklinde yer almıştır (En`âm; 76).


Aşağıdaki sözcükler de “cenn” kökünden türemiştir:
Cennet: “Toprağı ağaç yapraklarıyla saklanmış yer” demektir.
Cinnet: “Aklı, fikri saklanmak, delirmek” demektir.
Cenin: Ana karnında saklandığı için bu adı almıştır.
Cünnet: “Savaşta kullanılan kalkan”; kişiyi oktan mızraktan sakladığı için bu ad verilmiştir.


Netice olarak bütün eski ve yeni sözlüklerde “İnsanın beş duyusuyla kavrayamadığı, algılamaya kapalı, mevcudiyeti kesin olan varlıklara veya güçlere CİNN dendiği” yer alır.

Kur`an bu sözcüğü “mikrop, elektrik, mıknatıs, ışın, radyasyon, ajan (casus), yabancı, kimliği belirsiz kimse” anlamlarında kullanmıştır.

İNS, İNSAN:
İnsan sözcüğü, "fi'liyan" kalıbında olup ens sözcüğünden türemiştir ve aslı insiyan 'dır.
Sözcük anlamı "beş duyu ile hissedilebilen, bilinen, görünen, tanıdık, ilişki kurulabilen, kaybolmayan, sürekli ortada duran" demektir.
Sözcüğün anlamı bu olmasına ve evrendeki tüm görünebilen varlıkları kapsamasına rağmen bu sözcüğün sırf insana isim olarak verilmesinin nedeni, insanın yaratılışı itibariyle karşılıklı ünsiyete muhtaç oluşudur. Yani insanın sosyal bir varlık olması, başka varlıklar ile ve özellikle de insanlar ile ilişki kurmadan yapamamasıdır.

İNS ve CİNN:
Cinn konusu kapsamı içerisinde, hassas ve Kur'ân'ı doğru anlamak için çok önemli bulduğumuz bir noktayı açıklamak zorundayız. Bu mesele ins ve cinn sözcüklerinin ins ve cinn şeklinde bir arada ve bir takım hâlinde kullanılmasıdır. Bu birleşik ifade genellikle "İnsanlar ve Cinler" olarak çevrilmektedir. Hâlbuki bu birleşik ifadelerde sözcüklerin anlamı farklılaşmakta, başkalaşmakta ve zenginleşmektedir.

Bu durumu, Kur'ân'dan örnek vererek açıklamakta yarar vardır:

• Mağrib [batı] ve meşrik [doğu] sözcükleri, "batı-doğu" şeklinde söylendiğinde anlam, sadece iki yönü kapsamaz, bütün yönleri kapsar. Örnek olarak Müzzemmil Sûresinin 9. Âyetinde Rabbu'l-meşrikı ve'l-mağribi [Doğunun, Batının Rabbi] ifadesi, sadece doğu ile batıyı anlatmayıp tüm yönleri ve mekânları ifade etmektedir. Bu da "Allah her yerin Rabbidir" demektir. Bu iki sözcüklü birleşik ifade ile ilgili diğer örnekler şunlardır: Nûr Sûresinin 35; Bakara Sûresinin 115, 142, 177; Şuara Sûresinin 28; Rahmân Sûresinin 17. Âyetleri.

• Dünya ve âhiret sözcükleri beraber söylendikleri zaman "her yer ve her zaman" anlamını ifade eder. Bu sözcükler ile ilgili Kur'ân Âyetleri şunlardır: Bakara Sûresinin 217, 220; Al-i-Imrân Sûresinin 22, 45, 56; Nisa Sûresinin 134; Tövbe Sûresinin 69, 74; Yûnus Sûresinin 64; Yûsuf Sûresinin 101; Hacc Sûresinin 15; Nûr Sûresinin 14, 19, 23. ve Ahzab Sûresinin 57. Âyetleri.

• Yaş, kuru sözcükleri beraberce kullanıldıkları zaman "her şey, her ne varsa" anlamını içerir. Örneğin En'âm Sûresinin 59. Âyetindeki, yaş ve kuru hiçbir şey yok ki, apaçık bir kitapta bulunmasın ifadesi sadece yaşı ve kuruyu değil, canlı veya cansız her şeyi ifade etmektedir.

Sabah, akşam sözcükleri de Kur'ân'da farklı ifadeler içinde sıkça yer almakta ve "daima, her zaman" anlamına gelmektedir. Bu sözcükler ile ilgili Âyetler de şunlardır. A'râf Sûresinin 205; Ra'd Sûresinin 15; Nûr Sûresinin 36; Mümin Sûresinin 46, 55; En'âm Sûresinin 52; Kehf Sûresinin 28; Meryem Sûresinin 11, 62; Fetih Sûresinin 9; Furkan Sûresinin 5; Ahzab Sûresinin 42; İnsan Sûresinin 25; Al-i-Imrân Sûresinin 41. Âyetleri.

Görüldüğü gibi, birbirinin zıt anlamlısı olan sözcükler birlikte bir kalıp hâlinde kullanıldığında, kalıbın anlamı sözcüklerin özel anlamlarından farklılaşmakta, zenginleşmektedir.

Konumuz olan ins ve cinn kalıbında da durum aynıdır. Kalıbı oluşturan sözcüklerin anlamlarına bakıldığında, cinn' in algılanamayan varlık, ins 'in ise algılanabilen varlık olması dolayısıyla, cinn ve ins sözcüklerinin birbirlerinin karşıtı olan sözcükler olduğu görülmektedir.
Bu karşıtlık, "insan" ve "cin"in yaratılışları konusunda bizi bilgilendiren Kur'ân Âyetlerinde de görülmektedir:

(Rahmân; 14-15) O, insanı [görünen, bilinen varlıkları] pişmiş çamur gibi kuru balçıktan [değişken bir maddeden] yarattı. Ve cannı ateşin dumansızından [enerjiden] yarattı.

(Hicr; 26-27) Ve hiç kuşkusuz biz, insanı [görünen, bilinen varlıkları] çınlayan kilden, işlenebilen çamurdan [halden hale giren bir maddeden] yarattık. Ve cannı daha önce, en ince delikten bile geçebilen yakıcı bir esintinin ateşinden [engel tanımayan enerjiden] yaratmıştık.

Öyleyse Âyetlerdeki cann ateşten yaratılmıştır ifadesinin anlamı, "elektrik, manyetik dalgalar, şua gibi gözükmez güçler enerjiden yaratılmıştır" demektir." İnsan topraktan yaratılmıştır" demenin anlamı da "beş duyuyla hissedilebilen, bilinen, görünen, tanıdık, ilişki kurulabilen, kaybolmayan, sürekli ortada duran varlıklar maddeden yaratılmıştır" demektir.

Anlamlarının birbirlerine zıt olduğunu gördüğümüz "ins" ve "cinn" sözcükleri, birlikte bir kalıp hâlinde kullanıldıklarında, "gördüğünüz-görmediğiniz, bildiğiniz- bilmediğiniz, tanıdığınız-tanımadığınız, yani herkes ve her şey" anlamına gelmektedir. Bunun Kur'ân'daki örnekleri ise şunlardır:

(Zâriyât; 56) Ben, cinn ve insi [herkesi] yalnızca, bana ibadet/kulluk etsinler diye yarattım.
(İsrâ; 88) De ki: "İns ve cinn, [herkes] bu Kur'ân'ın bir benzerini ortaya koymak için bir araya gelseler ve birbirlerine yardımcı olsalar, yine de, onun benzerini, ortaya koyamazlar."
(Cinn; 5) Oysa biz, insanların ve cinlerin [herkesin] Allah'a karşı asla yalan söylemeyeceklerini sanmıştık.
(Rahmân; 33) Ey cinn ve ins toplulukları, eğer göklerin ve yerin bucaklarından aşıp geçmeye güç yetirebilirseniz, hemen aşın; ancak sultan/üstün bir güç olmadan aşamazsınız.
(Rahmân; 56) Orada daha önce ins ve cinn dokunmamış, [hiç kimse tarafından el ve göz değdirilmemiş] bakışlarını eşine dikmiş eşler vardır.

Bu konudaki diğer örnekler şunlardır: En'âm Sûre sinin ; 112 , 130 ; A'râf Sûre; sinin 38 , 179 ; Fussilet Sûre; sinin 25 , 29 ; Ahkâf Sûresinin ; 18 ; Neml Sûresinin 17 ; Rahmân Sûresinin 39, 74 ; Nâss Sûresinin 6 ; Hûd Sûresinin ; 119. ve Secde Sûresinin 13. Âyetleri
Kaynak:İşte Kur'an


Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.
__________________
Halil Ay
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla