Tekil Mesaj gösterimi
Alt 31. March 2013, 08:03 PM   #12
merdem
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Nov 2012
Mesajlar: 1.606
Tesekkür: 667
710 Mesajina 1.305 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 23
merdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud of
Standart

Alıntı:
PİLOT Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
HZ. İSMAİL (a.s)


Kur'an-ı Kerîm'de adı zikredilen peygamberlerden. Kendisine "Allah'ın kurbanı" anlamına "Zebihatullah" da denir. Hz. İbrahim'in Hacer'den olan büyük oğludur. Kur'an'da on iki yerde ismi zikredilmekte ve aynı zamanda kendisine vahiy indiği bildirilmektedir (el-Bakara, 2/136; Âlu İmran, 3/84; en-Nisa, 4/163). Hz. İsmail (a.s)'ın bir Resul ve Nebi olduğu, ümmetine Allah'ın emirlerinden olan namaz, zekât gibi emirleri bildirdiği anlatılmaktadır. Aynı şekilde Hz. İbrahim ve Hz. İshak ile birlikte Hz. Ya'kub (a.s)'ın ecdadından birisi olduğu (el-Bakara, 2/133) ve İsmail (a.s)'ın babası İbrahim (a.s) ile birlikte Kâbe'nin temelini yükselten ve O'nun temizliğinden sorumlu kimseler olarak anlatıldığı görülmektedir (el-Bakara, 2/125 ve 127).

Hz. İbrahim Allah Teâlâ'nın emriyle hanımı Hâcer ve oğlu İsmail'i Filistin'den alıp Hicaz'a götürdü. Hz. İsmail henüz sütte idi. Kâbe'nin daha sonra inşa edildiği yere yakın bir yerde büyük bir ağacın yanına bıraktı. Yanlarına bir dağarcık hurma ve biraz su koydu. O zamanlar henüz Mekke şehri kurulmamıştı, her taraf ıssızdı. Hatta su da yoktu.

Hz. İbrahim dönüp giderken Hacer, "Ey İbrahim, bizi bu ıssız ve kimsesiz vadide bırakıp da nereye gidiyorsun?" dedi. Hacer tekrar, "Ey İbrahim! Bizi burada bırakmanı sana Allah mı, emretti?" diye seslendi. Hz. İbrahim, "Evet Allah emretti" deyince, Hacer, "Öyleyse Allah bize yeter, bizi o korur" diyerek Allah'a tevekkül etti. İbrahim Seniye mevkiine gelince Kâbe'nin bulunduğu tarafa yönelerek şöyle dua etmiştir: "Ey Rabbimiz, ben zürriyetimden bir kısmını senin mukaddes olan evinin yanında ekin bitmez bir vadiye yerleştirdim. Şunun için ki, Rabbimiz (orada) namaz (ların)'ı dosdoğru kılsınlar. Artık sen insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara meylettir ve kendilerini bazı meyvelerle rızıklandır ki (verdiğin nimete) şükretsinler" (İbrahim, 14/37).

Hz. İbrahim zaman zaman Şam'dan gelip oğlunu ve hanımı Hacer'i ziyaret ederdi. O zamanlar Hicaz Demiryollarinin olmadigini göz önüne alacak olursak, Ibrahim Peygamberin ( Allah'in selami üzerine olsun ) hayati yollarda tükenmis olmazmi? Bir defa rüyasında oğlu İsmail'i kurban ettiğini görmüştü. Rüya üç gece aynen tekerrür edince Hz. İbrahim durumunu oğluna açıp:

"Ey oğulcuğum, rüyamda seni kurban ettiğimi gördüm, buna ne dersin? dedi. Hz. İsmail; "Babacığım, emrolunduğun şeyi yap, inşallah beni sabredenlerden bulacaksın, diye cevap verdi" (es-Saffat, 37/102).

Hz. İbrahim ve İsmail'in bu teslimiyetini Allah mükafatlandırdı. İsmail'in yerine büyük bir kurbanlık verdi (es-Saffat, 37/107).

Ancak Yahudiler Hz. İbrahim (a.s)'ın kurban ettiği oğlunun Hz. İsmail değil Hz. İshak olduğunu iddia ederler (bk. Ali el-Muttekî el-Hindî, Kenzu'l Ummâl, XI, 490).

Bu konuda bazı zayıf rivayetler varsa da Yahudilerin bu iddialarının asıl sebebi kıskançlıklarıdır. Halife Hz. Ömer b. Abdülaziz müslüman olan bir Yahudi alimine "Hz. İbrahim'in hangi oğlunu kurban etmesi emrolundu?" diye sormuştu. Bu zat şöyle dedi: "Vallahi, Allah İsmail'in kesilmesini emretmişti. Bunu Yahudiler de bilirler. Ancak Yahudiler Arapları kıskanırlar. Babanız İsmail'in kurban edilmesi hakkındaki ilahi emre boyun eğişi ve sabrının Allah tarafından övülmesini çekemezler de bu fazileti kendi ataları olan İshak (a.s)'a vermek isterler" (Taberî, Tarih, I, 138,139).

Hz. İbrahim'in Mekke'ye yaptığı bir sefer sırasında Allah tarafından Kâbe'yi yapması emredilmişti. Oğlu İsmail ile birlikte Kâbe'yi yaptılar (el-Bakara, 2/127; el-Hacc, 22/26-27). İs mail (a.s) tas getiriyor, İbrahim (a.s) duvar örüyordu.

Babasının vefatından sonra Hz. İsmail, Hicaz halkına peygamber oldu. Bu husus Kur'an-ı Kerîm'de: "Kitap (Kur'an) da İsmail (a.s)'ı de an ki 0, va'dinde sadık rasûl ve nebî idi. O ehli (kavmi)ne namaz ve zekatla emrederdi ve O Rabbi Teâlâ'nın yanında (söz ve hareketleriyle) makbul idi" (Meryem, 19/55-56) buyurulur.


Muhammed Peygamber Arap yarımadasının batısındaki Hicaz bölgesinde yer alan Mekke şehrinde dünyaya geldi.



YASIN/ 35, 36
Fizilal-il Kuran : O Kitap, sana, ataları uyarılmamış, bu yüzden kendileri de gaflet içinde kalmış bir toplumu uyarman için indirilmiştir.



Nakledildiğine göre Hz. İsmail babasının vefatından kırk yıl sonra 137 yaşında vefat etmiş ve Hacer'in Hicr'deki kabrinin yanına defnedilmiştir. Arapların el-Musta'rebe grubu Hz. İsmail (a.s)'in oğullarından çoğalmış olup, bunların kökü Adnan'a dayanır.

Hz. İsmail'in kabri Harem'deki Hicr denilen yerdedir (Ali el-Muttekî el-Hindi, Kenzu'l-Ummâl, XI, 490).




Madem ki bize aciklanmamis, nasil olurda Ibrahim Peygamber hakkinda kendimiz tarih yazariz. Kac hanimi oldugu, hangi cocugu hangi hanimindan dünyaya geldigi, hangi cocugunu kurban (!) etmesi lazim geldigini, Mekke'de Ka'be yi insaa ettigini nerden biliyoruz, elimizde belgeler mi var?

Rabbimizin katinda korunmasi olan Kur'an lafzini ( arap dilinin korunmasindan bahsedilmiyor burada ) hangi ve kimin tarafindan hazirlanan arapca lügatlere ve rivayetlere göre meallendiriyor, kissalardan hisseler cikariyoruz?

Üstüne basa basa herhalde Rabbimiz Medine münafiklarindan bosuna bahsetmemis ve onlarin cezalarinin daha fazla olacagini bildirmemistir. Bu münafiklar herhalde zavalli davar-bedevileri degillerdi. Onlar göcebe yasayarak münafiklarindan zarar görenler olmaz. Bu münafiklarin bilhassa son elcinin cevresinde yasayanlar olmasi gerekir ki Rabbimiz bunlardan bahsetsin.

Kalkip düsmani disarida ariyoruz, dinimize katilan hurafelerden yahudi ve hiristiyanlari sorumlu tutuyoruz. Ve neden ellerinde tutup durduklari ve okuduklari Kur'an da bu hurafeler yok diye neden araplar itiraz etmiyor?

Ben de derim ki, Islam dinini hurafeler dinine cevirenler araplardan baskasi degildir!

Bunun yani sira her türlü ahlaksizliklar neden acaba Medine'de daha yaygin bir durumda olmustur. Fuhus evlerini dahi sayisiyla aciklayan rivayetler var, kapilarinda bayraklar asili bulunan. Ickinin kötülükleri, hanimlarin üsluplu kapanmalari vb. Öbür yandan Mekkeli müsriklerin cirilciplak Ka'be yi ziyaret ettigi söylene geldigi halde neden Mekke'de Peygamber hanimlarina ve mümin kadinlara geregince giyinmeleri önerilmemistir. Aklim da kaldigi kadariyle abdest/yikanma da Medine'de indirilen ayetler dahilindedir. Nedir bunun hikmeti? Yoksa mealler mi hep yanlis?

Mekke'de hersey serbest, Medine'de müminlerin kavustuklari rahatlik batmis mi ki bir sürü yasaklar indirilmis.

Merak ediyor ve soruyorum: Halen Hanifligimizle övünüp, eski tas eski hamam atalar dininden yine de birseyler katmiyormuyuz aramiza?

Selam ve dua ile.
merdem isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla