Tekil Mesaj gösterimi
Alt 4. June 2014, 12:49 PM   #2
ebumaruf
Katılımcı Üye
 
Üyelik tarihi: May 2014
Mesajlar: 38
Tesekkür: 0
2 Mesajina 2 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 0
ebumaruf has much to be proud ofebumaruf has much to be proud ofebumaruf has much to be proud ofebumaruf has much to be proud ofebumaruf has much to be proud ofebumaruf has much to be proud ofebumaruf has much to be proud ofebumaruf has much to be proud of
Standart

es-Selamun Aleykum ey ehli iman
Yukarıdaki yazıyı inceledim. Bana göre doğrular olduğu kadar yanlışlarda var tek tek yanlışları cevaplandırmak yerine eski bir Yaşar Nuri taraftarı ve sonradan ehli tasavvuf olmuş birisi olarak mensubu olduğum yol hakkında bilgi vermek istiyorum. Tasavvuf alimlerininde tasavvufi görüşleri arasında fark olduğu malumdur. Genel kabul ise ehli sünnet inancının dışında değildir. Gerek Muhiddin Arabi hz. lerinin yada diğer alimlerin görüşleride bu temel inancın farklı yorumlarıdır. Bazıları bazı meselede isabet etmiş bazılarıda hata etmiştir. Bütün bunlara rağmen bir alimin görüşü tüm ehli tasavvuf görüşünü bağlamaz. Bu açıdan bu başlık yanlışdır. Tasavvuf şöyledir yerine falanca alimin tasavvuf anlayışı şudur demek daha isabetlidir. Gelelim benim ve mensubu olduğum yolun anlatımlarından benim çıkardığım bilgi şudur. Nakşibendi yolunda bize anlatılanlardan bizim anladığımız şudur ki. Tasavvuf;
Fecr süresi 27 ayetindeki ALLAH c.c hitap edip cennetle mücdelediği Mutmain olmuş nefs e ulaşmak için sarf edilen yoldaki nefs i terbiye etme usulleridir. Bu usuller her tarikatta farklı olup her birindede doğal olarak farklı algılar oluşturur. Bunların en doğrusunun hangisi
olduğunu ise ancak Rabbim bilir. Ben şahsım adına Kuran ve sünnet ışığında en doğru yolun bu yol olduğunu düşündüğüm için bu yolu tercih ettim. Bu yoldan bize telkin edilen her şeyin ve yöntemin bire bir Kuran-ı Kerim ile uyuştuğunu gördüm. Sadece bu telkin ve yöntemlerden elde edilen bilgilerin bazı tarikat mensupları tarafından farklı olarak algılanıp anlaşılamayacak şekilde izah edildiğine şahit oldum. Bu tip kişiler ise bu yollarda ilerlemeye çalışan kişiler olduğu için bağlayıcı değildir.
Şirk olduğu iddia edilen Rabıtanın aslen Kuran ile bire bir nasıl uyuştuğunu gördüm. Yine hinduizm kaynaklı olduğu iddia edilen tasavvuf uslünün İslamın aslı olduğunu gördüm.
Yine ALLAH ile Kulun arasına aracı giremez ifadesinin tasavvufla hiç bir alakası olmadığını gördüm. Yani kısacası gerek islami forumlarda tasavvuf hakkındaki iddiaların istinasız tamamının ya aslı olmadığını ya yanlış anlaşıldığı yada Kuran ve sünnetin farklı yorumlanmasından kaynaklandığını gördüm. Kalbimin mutmain olmadığı hiç bir ama hiç bir mesele kalmadı. Hepsinin ama hepsinin Kuran ile ve sünnet ile kesin bir bağı olduğuna şahit oldum. Daha önceki Kuran yorumlarımın eksik olduğunun farkına vardım.
Bunlara kısaca bazı örnekler vereyim İlk Kuranla tanıştığım dönem Yani Yaşar Nuri Öztürk ü
takip ettiğim dönemlerde
Nahl (77) Göklerin ve yerin gaybı Allah'a aittir. Cin
(26) O gaybı bilendir. Hiç kimseye gaybını bildirmez. yada Enam
(59) gaybın anahtarları yalnızca O'nun katındadır. gibi birkaç ayet yorumlanarak Gaybı ALLAH dan başkasının bilmediği anlatılıyor bundan dolayıda Hadislerin önemsiz olduğu iddia ediliyordu. Bizde Tabiki ALLAH c.c öyle diyorsa öyledir diyorduk. Zamanla Kelamullahı yani Kuranı okumaya başladıkça bunun böyle olmadığını anlamaya başladım. Zira ALLAH c.c bir ayette hiç kimseye bildirmez başka yerdede dilediğine bildirir gibi ifade ediyor. demekki bizim Gayb la alakalı inancımız doğru olsaydı ALLAH c.c çelişkiye düşmesi gerekirdi. Halbuki Rabbim Kuddusdür, Subhandır. Yani O c.c kusursuzdur. O halde bizim anlayışımızda kusur vardı. Bunun ortasını bulmam gerekiyordu. Sonra hadis ve akılla. İfade edilen gaybın ne olduğunu ve kime bildirip bildirmediğini anlamaya başladım. Benim anlayışımla Kuranın tüm ayetleri örtüşünce sorunum kalmadı. Bu ayetlerin tamamından anladığım ise şudur. Gaybın tamamı ALLAH c.c katındadır. Bunların tamamını peygamberlerde dahil hiç kimseye vermemiştir. Gaybdan bazılarını kendi arzu ettiği bazı kullara vermiştir. Bunlar kimlerdir diye sorarsanız. Bunu Gaybın sahibi bilir. Ancak ALLAH Rasulunun s.a bunlardan biri olduğu malumdur. Zira kendisinde yıllar sonra olacak olaylrın bazılarını misalen istanbulun fethi, kerbela olayı v.s birçok olay ileri çağlarda ve zamanlarda olacağını haber veren hadis rivayetleri ALLAH Rasulune s.a bir kısmının bildirildiğini gösteriyor. Yine zaman zaman yaşadığım bazı şeyler bazı insanlarada bazı bilgilerin verildiğine şahit oldum. Tabiki gaybın bir kısmının bazılarına verilmiş olması onu kutsallaştırmaz. Ayrıca aynı kişinin söyleyeceği şeylerde bağlayıcı değildir. Üstün kişi oldukları manasınada gelmez. en basiti Edison a elektrik gaybını bildiren Rabbim Müslümana bildirmeyende Rabbimdir. Edisonun bunu Rabbimin bildirmesiyle mübarek bir insan durumuna getirmez. İnsanın ALLAH a c.c yakınlığı imanı ve ve niyetleriyle yaptıklarıyla orantılıdır. Bildikleri ve söyledikleriyle orantılı değildir.
Kısacası tasavvuf bir çok insan tarafından yanlış algılanmaktadır.
Tasavvufla alakalı aklınıza takılan sorular olursa Kuran ışığında cevap vermeye çalışırım inşaALLAH.
Saygılarımla.
ebumaruf isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla