Alıntı:
dost1 Nickli Üyeden Alıntı
Alıntı:
ozkanates Nickli Üyeden Alıntı
.
"Şüphesiz biz emaneti göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar onu yüklenmek istemediler, ondan çekindiler1. Onu insan yüklendi2. Çünkü o çok zalimdir, çok cahildir3." Ahzab 72 1- Tekamül bir seçenek, her ruh isteyip istemediğine kendisi karar verir.
1- Tekamülün zorluğundan çekinerek istemeyenler var (melek).
1- Zorluğuna rağmen tekamülü kabul edenler var (adem).
1- Tekamül, gök, yer, dağ gibi cisimlerin olduğu madde alemde.
2- Tekamülü seçen ruh, madde bedene üflenince insan olur: insan = adem + beden
3- Tekamül, zalim ve cahil halden, yani negativiteden başlar.
|
Âyette geçen ve meallerde Arapça bırakılan arz ve emanet sözcüklerinin anlamını verdikten sonra Âyetin mealini verelim.
العرض[‘arz], tul'un [uzunluğun] karşıtı olup “en” demektir. Bu sözcüğün fiil olarak anlamı, “enleştirme; yayma, yaygınlaştırma”dır.
الأمانة[emânet], الأمنة [emenet], hıyânet'in karşıtıdır. Hıyânet'in aslı, “noksanlaştırmak, tefrit”tir [kusurlaştırma, zayi etmedir]. Kendine bırakılan bir şeyi noksanlaştıran kişiye, “hâin” denir.
Bu tanıma göre emânet sözcüğünün esas anlamı, “bütünlük, kusursuzluk, mükemmellik”tir. “Korunmak üzere bir yere bırakılan nesne” anlamında kullanılmasının nedeni de, “tevdi edilen şeyin mükemmelliği”dir.
Konumuz olan âyetteki emânet sözcüğü, terim değil, lügat anlamıyla ele alınmalıdır. Bu durumda Allah; göklere, yeryüzüne ve dağlara mükemmelliği, kusursuzluğu, düzen ve intizamı yaymış-yaygınlaştırmıştır. Doğadaki hiç bir varlık bu mükemmelliğe ihânet etmemiş ve bunu bozmamıştır. Ama çok câhil ve çok zâlim insan bunu bozmuş, kusurlu hâle getirmiştir.
|
"Emanet" kelimesi tüm meallerde emanet olarak geçtiğinden, bu kelimenin bir örtme olduğunu düşünmüştüm. Oysa Arapçası açık açık söylüyor: Bütünlüğü/kusursuzluğu/mükemmelliği yayma/yaygınlaştırma yani TEKAMÜL !
Metnimi bu bilgileri ekleyerek düzeltiyorum:
"Şüphesiz biz emaneti1 göklere, yere ve dağlara arz ettik2 de onlar onu yüklenmek istemediler, ondan çekindiler. Onu insan yüklendi. Çünkü o çok zalimdir, çok cahildir." Ahzab 72
1- Arapça “emanet”: Bütünlük, kusursuzluk, mükemmellik.
2- Arapça “arz etmek”: En (uzunluğun zıttı). Fiil hali enleştirme; yayma, yaygınlaştırma.
Emaneti arz ettik = Bütünlüğü/kusursuzluğu/mükemmelliği yaydık/yaygınlaştırdık = Tekamül
"Şüphesiz biz emaneti göklere, yere ve dağlara arz ettik4 de onlar onu yüklenmek istemediler1, ondan çekindiler2. Onu insan yüklendi3. Çünkü o çok zalimdir, çok cahildir5." Ahzab 72
1- Tekamül bir seçenek, her ruh isteyip istemediğine kendisi karar verir.
2- Tekamülün zorluğundan çekinerek istemeyen ruhlar var (melek).
3- Zorluğunu göze alarak tekamülü kabul eden ruhlar var (adem).
4- Tekamülü kabul eden ruh… gök, yer, dağın olduğu madde alemde…
4- Madde bedene bağlandığında insan olur: İnsan = Beden + ruh
5- İnsanın tekamülü, zalim ve cahil halden, yani negativiteden başlar.
.