Tekil Mesaj gösterimi
Alt 31. March 2013, 11:53 AM   #7
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.016
Tesekkür: 3.567
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart

Nebilerin Rüyasının Hükmü

"Hz. İbrahim (a.s) rüyasında onu kesiyor olarak gördü. Peygamberin rüyaları ise vahiy türündendir. Bu görüşe göre rüyada görülen şey, sadece Hz. İbrahim (a.s)`in onu kesmesidir. Buna göre, "Rüyada görülen her şeyin hak bir delil ve hüccet olduğu peygamberler nezdinde ya delil ile sabittir veya değildir. Eğer birinci durum söz konusu ise, Hz. İbrahim (a.s) daha niçin bu hâdise hakkında oğluna başvurmuştur? Tam aksine onun vazifesi, bu işi yerine getirmekle meşgul olması, bu hususta oğluna müracaat etmemesi, ona, "Bak artık, ne düşünüyorsun?" dememesi ve bu işi, çocuğunun kendisine, "Sana emredileni yap" demesine bağlamamasıdır. Bir de siz, Hz. İbrahim (a.s)`in ilk gün bu işi düşünüp durduğunu söylediniz. Şayet, rüyada görülen her şeyin hak olduğu [peygamberin nezdinde] delil ile sabit olmuş olsaydı, böyle bir düşünmeye ve tefekküre ihtiyaç kalmazdı. Yok, eğer ikincisi, yani rüyada gördükleri şeyin hak olduğu, peygamberlerce delil ile sabit değilse, Hz. İbrahim (a.s)`in, herhangi bir delilin, onun bir hüccet olduğuna delâlet etmediği, sırf bir rüya ile o çocuğu kesmeye yönelmesi nasıl caiz olabilir?" denilirse, buna şu şekilde cevap verilebilir: "Hz. İbrahim (a.s), gördüğü bu rüyadan dolayı, bu hususta mütereddit idi. Ancak ne var ki, gördüğü bu rüya, açık bir vahiy ile desteklenmiştir" denilmesi mümkündür. Allah en iyisini bilendir. (Razi; el Mefatihu’l-Gayb)]

Zebîh`în Kim Olduğu

Âlimler, kesilecek olan bu şahsın kim olduğu hususunda ihtilâf etmişlerdir. Bu cümleden olarak, bunun İshak (a.s) olduğu ileri sürülmüştür ki, bu, Hz. Ömer, Hz. Ali, Abbas İbn Abdulmuttalib, İbn Mes`ûd, Ka`bu`l-Ahbâr, Katade, Said İbn Cübeyr, Mesrûk, İkrime, Zühruf, Süddî ve Mukatil (a.s)`in görüşüdür. Bunun, Hz. İsmail (a.s) olduğu da ileri sürülmüştür ki, bu da, İbn Abbas, İbn Ömer, Said İbn el-Müseyyib, Hasan el-Basrî, Şa`bî, Mücahid ve Kelbî (a.s)`nin görüşüdür.

İsmail (a.s) olduğunun delilleri: Bunun Hz. İsmail (a.s) olduğunu ileri sürenlerin delilleri şunlardır:

1- Hz. Peygamber "Ben, iki kurbanlığın oğluyum" buyurmuştur. Ve yine, bir bedevî Hz. Peygamber (s.a.s)`e, "Ey, iki kurbanlığın oğlu" demiş, o da bunun üzerine tebessüm etmiştir. Bu husus, kendisine sorulduğunda da, "Abdülmuttalib, Zemzem kuyusunu kazarken, "Şayet Allah, benim bu işimi kolaylaştırırsa, çocuklarımdan birini kurban edeceğim" diye Allah için bir adakta bulunur. Derken, kesilmek için atılan kur`a neticesinde bu iş, Abdullah`a [Hz. Peygamber [s.a.sj`in babasına] çıkar. Neticede, Abdullah`ın dayıları buna mani olmuş ve Abdulmuttalib`e "[Bu işten dolayı] oğluna mukabil, yüz deve fidye ver!" demişler, o da bunun üzerine, yüz deve fidye vermiştir. İkinci kurbanlık şahıs ise, İsmail (a.s)`dir" buyurmuş ve olayı anlatmıştır.
2- Esmâî`nin şöyle dediği nakledilmiştir: "Ebû Amr İbn el-A`lâ`ya zebîhin kim olduğunu sordum da, o da "Ey Esmâî, aklın nerede? İshak (a.s) ne zaman Mekke`de bulunmuştur? Mekke`de bulunan İsmail [a.s] olup, İsmail (a.s), babasıyla beraber Kâbe`yi yapan zattır. Kesme işine teşebbüs edilen yer ise, Mekke`dir" dedi.
3- Allah Teâlâ, "İsmail`i, İdris`i, Zülkifl’i de yâdet" (Enbiyâ/85) emrinde, İshâk (a.s)`ı değil, İsmail (a.s)`i sabırla vasfetmiştir. Ki, bu da Hz. İsmail [a.s]`in, kesilmeye karşı gösterdiği sabırdır. Cenâb-ı Hak onu yine, "Kitap`da İsmail`i de yâdet. Çünkü o vaadinde sadıktı" (Meryem/54) buyruğunda, vaadinde sadık olmakla nitelemiştir. Çünkü o, babasına kesilme hususunda sabredeceğine dair vaadde bulunmuş ve bunu yerine getirmiştir.
4- Cenâb-ı Hak, "Biz de ona İshak’ı, İshak`ın ardından da Yakûb`u müjdeledik" (Hûd/71) buyurmuştur. Şimdi biz diyoruz ki: Şayet kesilecek olan şahıs İshak (a.s) olmuş olsaydı, bu durumda bu kesilme emri, ya İshak (a.s)`dan Ya`kûb (a.s) dünyaya gelmeden önce, ya da sonra olmuş oturdu. Birincisi olamaz, zira Allah Teâlâ, ona İshak (a.s)`ı müjdeleyip bu müjdenin yanında, ondan Yakûb (a.s)`un dünyaya geleceği de müjdelenmiş olunca, şimdi Yakûb (a.s)`un ondan meydana gelmeden önce kesilmesinin emredilmesi mümkün olamaz. Aksi halde, Allah, "İshak`ın ardından da Yakûb`u..." şeklindeki vaadinden dönmüş olur. İkincisi de olamaz, çünkü Cenâb-ı Hakk`ın "Artık o, yanında çalışma çağına girince, [babası], "Evladım! Ben seni rüyamda, boğazladığımı görüyorum" ifadesi, ayette bahsedilen bu çocuğun, sa`ye, koşmaya ve o fiile güç yetirme noktasına gelmeden, Allah`ın, Hz. İbrahim (a.s)`e onu kesmesini emrettiğine delâlet eder ki, bu da, bu hadisenin bir başka zamanda meydana gelmiş olmasına ters düşer. Böylece, kesilecek olan şahsın, İshak (a.s) olamayacağı sabit olmuş olur.
5- Cenâb-ı Hak, Hz. İbrahim (a.s)`in, "Sen doğrusu Rabbime gidiciyim. O, bana yol gösterir" (Saffat/99) dediğini, daha sonra da kendisinden, yalnızlığında, kendisiyle ünsiyet duyacağı bir çocuk vermesini talep ederek, "Ya Rabbi, bana salih eviad ihsan et" (Saffatt/100) dediğini nakletmiştir. Böyle bir istek ise ancak, Hz. İbrahim (a.s)`in çocuğunun bulunmaması halinde makul ve yerinde olur. Çünkü onun, tek bir çocuğu bulunmuş olsaydı, bir çocuk talep etmezdi. Zira olanı yeniden istemek, muhaldir. İbrahim (a.s)`in, “heb lî minessalihıyn” şeklindeki sözü, onun tek bir çocuk istediğini ifade eder. Çünkü “minessalihıyn” ifadesinin başındaki min, ba`ziyyet bildirir. Ba`ziyyetin en alt derecesi ise, tek oluştur. Buna göre sanki Hz. İbrahim (a.s)`in demesi, onun, Allah`tan tek bir çocuk istediğini gösterir. Binaenaleyh, böyle bir istekte bulunmanın, ancak ortada çocuk diye bir şey olmadığında yerinde olabileceği sabit olmuş olur. Bu sebeple de bu isteğin, Hz. İbrahim (a.s)`in ilk çocuğu istemesi halinde yapıldığı kesinleşir. Halbuki insanlar, İsmail (a.s)`in İshak (a.s)`dan daha önce dünyaya gelmiş olduğu hususunda müttefiktirler. Böylece, bu dua ve talep ile istenenin, İsmail (a.s) olduğu sabit olmuş olur. Hem sonra, Allah Teâlâ, bu isteğin peşinden, kesilme hâdisesini zikretmiştir. Şu halde, kesilecek olan şahsın, İsmail (a.s) olması gerekir. (Razi; el Mefatihu’l-Gayb)

Kesme Yeri

Bil ki, onların kesme yerinin neresi olduğu hususundaki ihtilafları da, bizim daha önce zikrettiğimiz hususa dayanmaktadır. Kesilecek olan şahsın İsmail (a.s) olduğunu söyleyenler, kesme işine teşebbüsün Minâ`da yapıldığını; bunun İshak (a.s) olduğunu söyleyenler ise, kesme işine teşebbüs edilen yerin Şam olduğunu söylemişlerdir. Bu yerin Beyt-i Makdis olduğu da ileri sürülmüştür. Allah en iyisini bilendir. (Razi; el-Mefatihu’l Gayb)

Zebh Kıssası

Birinci Bahis: Bu hâdise hakkında anlatıldığına göre, İbrahim (a.s) oğlunu kurban etmek İstediğinde, "Evladım, ip ve bıçağı al, falanca yere odun toplamaya gidelim. Onlar, kurban edilecek yerin yolunu yarılayınca, babası ona, kendisine verilen emri haber verdi. Bunun üzerine o, "Babacığım, çırpınmamam için ellerimi kollarımı iyice bağla. Kanımın sıçramaması ve annemin onu görüp üzülmemesi için, elbisemi uzağa koy. Kolay gelmesi için, bıçağını iyice bile ve boğazımı onunla hemen kes. Çünkü ölüm zor... Anneme selam söyle, eğer gömleğimi anama vermek istersen, ver. Çünkü belki de bu ona bu işi kolaylaştırır" dedi. İbrahim (a.s) de, "Yavrum, Allah`ın emri hususunda ne güzel yardımcısın!" dedi. Sonra onu bağlamış olduğu halde, her ikisi de ağlayarak onu öpmek istedi, sonra bıçağı boğazına dayadı. Bunun üzerine oğlu, "Beni yüz üstü yatır. Çünkü yüzüme baktığında, bana acıman tutar. Kalbin rikkate gelir. Böylece bu, senin Allah`ın emrini yapmana mani olur" dedi. Hz. İbrahim (a.s) de böyle yapıp bıçağı ensesine dayadı, kesmek istedi, ama bıçak kesmedi. Bunun üzerine, "İbrahim! Rüyana sadakat gösterdin ..." diye ona nida olundu. (Razi; el-Mefatihu’l-Gayb)

Gökten Gönderilen Kurbanlık

İkinci Bahis: Âlimler, o oğulun yerine verilen kurbanın, koçun ne olduğu hususunda ihtilaf etmişlerdir. Bunun, Hz. Âdem (a.s)’ın oğlu Habil`in kurban olarak Allah`a sunup, Allah`ın kabul edip [göğe çektiği] koç olduğu; onu İsmail (a.s)`e karşılık fidye olarak gönderinceye kadar, cennette otladığını söylemiştir. Bazıları da, "Allah Teâlâ, cennetten kırk yaz [yıl] otlamış bir koç gönderdi" demişlerdir. Süddî ise şöyle demiştir: "İbrahim" diye seslenildiğinde, Hz. İbrahim (a.s) geriye döndü. Bir de baktı ki, dağdan aşağı inen beyazımsı bir koç... İsmail (a.s)`in üzerinden kalktı, o koçu tutup kurban etti. Oğlunun elini ayağını çözüp boynuna sarılarak, "Yavrum, sen bana işte bugün hibe edildin" dedi."
Ayetteki, “azîm [büyük]” kelimesine gelince, bu kurbanlığın iriliğinden ve semizliğinden ötürü bu adı aldığı söylenmiştir. Bu cümleden olarak, Sa`îd b. Cübeyr, "Cennette kırk yıl otlamış bir kurbanlığın çok iri olması onun hakkıdır" der. Yine bu kurbana "büyük" denilmesinin onun kıymetinin büyüklüğünden dolayı olduğu; çünkü Allah`ın onu Hz. İbrahim [a.s]`in oğluna bir fidye olarak kabul etmiş olduğu söylenmiştir (Razi; el-Mefatihu’l-Gayb)
Yukarıda verilmiş olan alıntılarda da görüldüğü gibi, eskilerden birçok meşhur zat İbrahim peygamber ve oğlu hakkında pek çok rivayet nakletmekte, ancak bu nakiller hem birbirleriyle çelişmekte, hem de itibar edilemeyecek kadar garip senaryolar içermektedir.

Konunun Kitab-ı Mukaddes’teki anlatımı da şöyledir:

İbrahim`in Sınanması
1 Daha sonra Tanrı İbrahim`i sınadı. "İbrahim!" diye seslendi. İbrahim, "Buradayım!" dedi.
2 Tanrı, "İshak`ı, sevdiğin biricik oğlunu al, Moriya bölgesine git" dedi, "Orada sana göstereceğim bir dağda oğlunu yakmalık sunu olarak sun."
3 İbrahim sabah erkenden kalktı, eşeğine palan vurdu. Yanına uşaklarından ikisini ve oğlu İshak`ı aldı. Yakmalık sunu için odun yardıktan sonra, Tanrı`nın kendisine belirttiği yere doğru yola çıktı.
4 Üçüncü gün gideceği yeri uzaktan gördü.
5 Uşaklarına, "Siz burada, eşeğin yanında kalın" dedi, "Oğlumla birlikte tapınmak için oraya gidip döneceğiz."
6-7 Yakmalık sunu için yardığı odunları oğlu İshak`a yükledi. Ateşi ve bıçağı kendisi aldı. Birlikte giderlerken İshak İbrahim`e, "Baba!" dedi. İbrahim, "Evet, oğlum!" diye yanıt verdi. İshak, "Ateşle odun burada, ama yakmalık sunu kuzusu nerede?" diye sordu.
8 İbrahim, "Oğlum, yakmalık sunu için kuzuyu Tanrı kendisi sağlayacak" dedi. İkisi birlikte yürümeye devam ettiler.
9 Tanrı`nın kendisine belirttiği yere varınca İbrahim bir sunak yaptı, üzerine odun dizdi. Oğlu İshak`ı bağlayıp sunaktaki odunların üzerine yatırdı.
10 Onu boğazlamak için uzanıp bıçağı aldı.
11 Ama RABB`in meleği göklerden, "İbrahim, İbrahim!" diye seslendi. İbrahim, "İşte buradayım!" diye karşılık verdi.
12 Melek, "Çocuğa dokunma" dedi, "Ona hiçbir şey yapma. Şimdi Tanrı`dan korktuğunu anladım, biricik oğlunu benden esirgemedin."
13 İbrahim çevresine bakınca, boynuzları sık çalılara takılmış bir koç gördü. Gidip koçu getirdi. Oğlunun yerine onu yakmalık sunu olarak sundu.
14 Oraya, "Yahve-Yire" adını verdi. "RABB`in dağında sağlanacaktır" sözü bu yüzden bugüne kadar söylenmektedir.
15 RABB`in meleği ikinci kez göklerden İbrahim`e seslendi:
16 "RABB diyor ki, kendi adıma ant içiyorum. Bunu yaptığın, biricik oğlunu esirgemediğin için
17 seni fazlasıyla kutsayacağım; soyunu göklerin yıldızları, kıyıların kumu kadar çoğaltacağım. Soyun düşmanlarının kentlerini mülk edinecek.
18 Soyunun aracılığıyla yeryüzündeki bütün uluslar kutsanacak. Çünkü sözümü dinledin."
19 Sonra İbrahim uşaklarının yanına döndü. Birlikte yola çıkıp Beer-Şeva`ya gittiler. İbrahim Beer-Şeva`da kaldı. (Tekvin; 22. Bab)

Kaynak: İşte Kur'an

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.
__________________
Halil Ay
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla