Alıntı:
Haluk GÜMÜŞTABAK Nickli Üyeden Alıntı
“SAVAŞ SONA ERDİĞİNDE, YA BİR LÜTUF OLARAK KARŞILIKSIZ SALIVERİN, YA DA FİDYE ALARAK SALIVERİNİZ”
|
Sayın Gumuştabak'ın alıntıladığı Muhammed_4 ayetinin bu kısmı mealcilerce yanlış çevrilmiştir.
Olması gereken şudur:
"Nihayet savaşı, onun ağırlıklarını (silâhlarını ve savaş levazımatını) bırakınca da onları, ister lütuf olarak (bedelsiz) sahiplenin veya fidye karşılığı olarak/savaş tazminatına sayarak sahiplenin".
Görülüyor ki burada "esirler" geçmiyor. Ayetin birinci cümlesinde geçen ifade ise "savaştığınız güçler/düşman ordusu"dur.
Ayetin ikinci cümlesindeki "bağlarını kuvvetlendirin" ifadesi de yendiklerinizi "sıkı bir denetim altında tutun" demektir.
Asıl izah edilmesi gereken de "fidye" ifadesidir.
Alınan esirler karşılığı fidye alınmaz. İslama, insan haklarına aykırıdır. Esirler hiçbir bedel alınmadan bedelsiz salınır. Aksi insan ticareti olur.
Buradaki "fidye" savaş tazminatıdır. Fidye kat'iyetle esir alınanlar için alınamaz; alınan savaş bitip de düşmanın bıraktığı ağırlıklara duruma göre ya bedelsiz el konulur, ya da savaş tazminatı karşılığının bir kısmına, karşılıyorsa tamamına sayılır.
Ayet meali de şu:
"47/MUHAMMED-4:"Artık kâfirlerle karşılaştığınız zaman onları güçsüz (zayıf) bırakıncaya kadar boyunlarını vurun. Bağlarını kuvvetlendirin. Nihayet savaşı, onun ağırlıklarını (silâhlarını ve savaş levazımatını) bırakınca da onları, ister lütuf olarak (bedelsiz) veya fidye alarak. İşte böyle. Ve eğer Allah dileseydi, elbette onlardan intikam alırdı. Ve lâkin (bu) sizin bir kısmınızı, diğer bir kısımla imtihan etmek içindir. Ve onlar ki Allah yolunda öldürülenlerdir, o taktirde onların amelleri boşa çıkarılmaz."
Saygılarımla.
Galip Yetkin.