Tekil Mesaj gösterimi
Alt 14. January 2009, 12:21 PM   #8
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.016
Tesekkür: 3.567
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart

Katili bulmak için inek kesmeleri:


:67- Mûsâ, kavmine: "Allah size bir inek kesmenizi emrediyor."demişti. "Bizimle alay mı ediyorsun? "dedi*ler. "Cahillerden olmaktan Allah'a sığınırım!" dedi. 68- "Bizim için Rab-bine duâ et, onun ne olduğunu bize açıklasın." dediler. Dedi ki: "O diyor ki: O (inek) ne yaşlı, ne körpe, ikisinin ortasında(bir inekjdir! Haydi, size emredileni yapın." 69- Dediler ki: "Bizim için Rabbine duâ et, renginin nasıl olduğunu açıklasın." Dedi: "O diyor ki: 'Rengi parlak, sarı bir inektir, bakanlara sevinç verir'." 70- "Bizim için Rabbine duâ et, onun nasıl bir şey olduğunu bize açıklasın. Zira o inek bize (başka ineklere) benzer geldi. Ama Allah dilerse mutlaka (emredileni yapmağa) yol bulu*ruz." dediler. 71- Dedi: "O şöyle diyor: O, henüz boyunduruk altına alınmamış bir inektir. Yeri sürmez, ekin sulamaz. Salma, (çifte koşulmamış) hiç alacası yok." "İşte şimdi gerçeği getirdin." deyip ineği boğazladılar; az daha yapmayacaklardı. 72- Hani siz bir adam öldürmüştünüz de onun (katili) hakkında birbirinizle atışmıştınız; oysa Allah, gizlediğinizi ortaya çıkaracaktı. 73- Onun için "(ineğin) bir parçasıyla o (öldürülene) vurun." demiştik. İşte Allah böylece ölüleri diriltir, size âyetlerini gösterir ki düşünesiniz. 74- Sonra bunun ardından yine kalbleriniz katılaştı; şimdi onlar, taş gibi, hattâ daha da katıdır. Çünkü öyle taş var ki, içinden ırmaklar fışkırır; öylesi var ki, çatlar da bağrından su kaynar, öylesi de var ki, Allah korkusundan aşağı düşer. Allah, yaptıklarınızı bilmez değildir. (Bakara: 92161-1 A)

92161-1'4'ncü âyetlerde Yahûdîlerin, bir başka öyküsü anlatılmak*tadır. Bir katil olayı ve bu olay üzerine vukubulan bir mu'cize zikredil*mektedir. Müfessirlerin Abdullah ibn Abbâs'a ve başka sahâbîlere atfen anlattıkları olayın özeti şudur:

İsrâîloğullarından çocuğu olmayan bir adamın tek varisi kardeşinin oğlu idi. Yeğeni, amcasının malına varis olmak için onu öldürdü, geceleyin sırtına alıp gizlice başka bir adamın kapısının önüne koydu. Sabahleyin de amcasının, o kimse tarafından öldürüldüğünü iddia etti. Böylece hem amcasından mîrâs, hem de iftira ettiği kimseden diyet almak istedi. Öteki adam ve taraftarları bu suçlamayı kabul etmediler. İki taraf silâha dav*randılar. Tam birbirlerine girecekleri sırada akıllı kişilerin düşüncesine uyarak Hz. Musa'ya başvurdular. Hz. Mûsâ da vahye dayanarak onlara, bir inek kesmelerini ve ineğin bir parçasıyla maktule vurmalarını emretti. Onun tanımladığı özellikte bir inek bulup kestiler, ineğin parçasıyla maktule vurdular. Maktul dirildi ve kendisini, yeğeninin öldürdüğünü haber verdi.

Burada İsrâîloğullarının, inek kesmeleri kendilerine emredildiği za*man buna hayret etmeleri, "Bizimle alay mı ediyorsun?" demiş olmaları, onların ineğe kutsallık atfettiklerini gösterir. Uzun süre Mısır' da kalmış olan İsrâîloğulları, Mısırlıların buzağıya tapmalarından esinlenmişlerdir. Mısırlıların, buzağıyı tanrı kabul ettikleri, tarihî bir gerçektir. Demek ki onlardan etkilenen İsrâîloğulları da ineğe kutsallık vermişlerdir. İneğe tapınma birçok eski toplumda görülür. Hattâ Hindistan'da inek, kutsal tanınmaktadır.

Tevhîd dininde puta tapılmaz, Allah'tan başkasına kutsallık verilmez. Bundan dolayı tanrılaştırman ineğin kesilmesi lâzımdır ki şirk ortadan kalksın. Hz. Mûsâ onlara ineği boğazlamalarını emredince onlar, bu inanç*larından dolayı ineğin kesilmesine şaşmışlardı. Ciddî olduğunu anladıkları bu iş kendilerine çok ağır geldi. İneğin niteliklerini sorup durarak işi sürüncemede bıraktılar. Neredeyse yapmayacaklardı, ama çok güçlükle bunu yapabildiler.

Bu kıssa, elde bulunan Kitâb-ı Mukaddes nüshalarında yoktur. Ancak Tesniye Kitâbı'nın 21'nci babında, kırda katili bilinmeyen bir adam görül*düğü zaman onun katilinin bulunması için şöyle bir yöntem öğretilir: Öldürülmüş adama en yakın olan şehrin ihtiyarlan, çalıştırılmamış, boyun*duruk taşımamış genç bir inek alacaklar; onu sürülmemiş, ekilmemiş, içinde su akan bir vadiye indirecekler ve orada ineğin boynunu kıracaklar, onun üzerinde ellerini yıkayacaklar ve şöyle diyecekler: Ellerimiz bu kanı dökmedi ve gözlerimiz onu görmedi. Kurtardığın kavmin İsrail'e bağışla ya Rab ve kavmin'İsrâîl arasında suçsuz kan bırakma. Ve kan onlara bağışlanacaktır. [45]

Muhakkak ki bu kıssa, Hz. Peygamber (s.a.v.) zamanındaki Yahudile*rin ellerinde bulunan nüshada, Kur'ân'ın anlattığı biçimde vardı. Çünkü Kur'ân-ı Kerîm, onların bildiği bir şeyi anlatmaktadır. Maksat, onlara bildikleri bir konuyu anımsatıp, onları Allah'a şükretmeğe yöneltmektir. Zaten sahâbîlerden aktarılan rivayetler de olayın, İsrâîloğullarından soru*larak öğrenildiğini gösterir. Bundan da o zamanki Yahudiler arasında bu kıssanın bilindiği ve böyle anlatıldığı ve bu anlatımın geçtiği nüshaların bulunduğu anlaşılır.

Âyetlerde, kesilen ineğin parçasıyla vurulunca ölünün dirildiğinden söz edilmez. Ancak, Allah'ın, ölüleri böyle dirilteceği ifadesinden, bu şekilde yapmakla ölmüş kimsenin dirilmiş olduğu düşüncesi uyanmaktadır.

Belki de bu olay bir rûh çağırma olayıdır. Bu yöntemle çağırdıkları maktulün ruhu, onlara gerçeği bildirmiştir. Gerçeği Allah bilir.

Olaydan alınacak önemli bir ders vardır ki o da din konusunda Allah'ın açıklamalarını aynen almak ve bunlar üzerinde fazla ayrıntıya dalmamaktır. Emredileni aynen yapmak yeter. Gereksiz ayrıntıya dalmak, işi güçleştirmekten başka bir şeye yaramaz. İsrâîloğulları, "Bir inek kesin" emrine derhal uyup ineği boğazlamış olsalardı emir yerine getirilmiş olurdu. Fakat onlar "ineğin rengi, biçimi nasıl?" gibi sorulara daldıkça işleri güç*leşti.

Bu olay, İsrâîloğullarına, öldükten sonra dirilme hakkında da bir örnek idi. Allah bunu onlara göstermişti ki âhirete inançları artsın, kesinlikle inansınlar. Bundan dolayı 73'ncü âyet: "İşte Allah, böylece ölüleri diriltir, size âyetlerim gösterir ki düsünesiniz" şeklinde bitirilmektedir.

Vaktiyle Yahudiler arasında geçmiş bir olayı anlatan 72'nci âyetten, fakîhler şu hükmü çıkarmışlardır: Olayda anlatılan adam, malına vâris olmak istediği amcasını öldürdüğü için onun mirasını alamamıştır. Bu prensip bizim şerîatimizde de kabul edilerek murisini öldüren katil, mirastan menedilmiştir. Hz. Ömer'den rivayet edilen iki hadîse göre katil, maktulden mîrâs alamaz. [46]Esasen İslâm'dan önce câhiliyye döneminde de murisini öldürene, öldürdüğü kişinin mîrâsından pay verilmezdi. İslâm, birçok câhiliyye hükmünü olduğu gibi bu hükmünü de kabul etmiştir.

Kasden murisini öldüren kimse ne diyet alabilir, ne de onun malına vâris olur. Ancak yanlışlıkla öldüren kimse, maktulün hak ettiği diyete vâris olamaz ise de malına varis olur. Bu hüküm, Mâlik, Evzâ'î, Ebûsevr ve Şâfi'î'ye aittir. Süfyân-ı Sevrî ve Ebû Hanîfe'ye, hattâ Şâfi'î'nin başka bir kavline göre gerek kasden, gerek hatâ ile öldüren kimse, öldürdüğünün ne malına, ne de diyetine vâris olur. [47]

İmam-ı Mâlik, öldürülen kişinin, ölüm sırasında: "Kanım, falanın üzerindedir, beni falan adam vurdu" şeklindeki sözünün doğru kabul edileceği görüşündedir. Maktulün bu sözüne "Kasâme" denilir. Fakat Şâfi'î'nin de dahil olduğu çoğunluk, maktulün bu sözünün, doğru ve yalan olma ihtimali bulunduğunu; aleyhine kesin kanıt olmadan sanığın kanının masum olduğunu ileri sürerek Mâlik'in bu görüşünü reddet*mişlerdir. [48]

"Kasâme "nin geçerli olabilmesi için levs gerekir. Levs: maktulün sözü üzerindeki zannı, kuşkuyu giderecek bir emâre(kanıt)dır. Meselâ doğru söyleyen birinin, öldürme olayını gördüğüne tanıklık etmesi, ya da maktulün kanlar içinde çırpınırken yanında bulunan sanığın üstünde öldürme belirtilerinin bulunması gibi[49] Konunun ayrıntıları fıkıh Kitâblarını ilgilendirir. [50]
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
dost1 Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
TUĞÇE DENİZ AKIN (13. January 2010)