Tekil Mesaj gösterimi
Alt 30. August 2012, 12:07 AM   #23
aorskaya
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Aug 2009
Mesajlar: 933
Tesekkür: 110
268 Mesajina 414 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 16
aorskaya will become famous soon enoughaorskaya will become famous soon enough
Standart

Alıntı:
Zinedov Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Biraz ağır olacak ama hırsızlığın "kılıçla el kesme" diye bir cezasının olmadığını görmeniz için içinizde biraz İNSANLIK biraz ADALET olması yeterlidir. Kuran her nabza göre şerbet içerir. Mümin insanın imanını artırır ama sapmışın sapmışlığını artırır. Bu reddedenler için söylenmiş gibi gözükse de bu şekilde yani sizin gibi anlayışları da kapsar. Kitap okurken gözünüzü ve okuduklarınızı anlayan aklınız haricinde mantığınızı, kalbinizi ve insanlığınızı da kullanın.
Sevgili kardeşim, biraz değil çok ağır bir söz olmuş… Ama, ben Müslüman mütevaziliği ile şahsıma yönelttiğin insanlık ve adalet olmadığı nitelemenize “selam” deyip geçeceğim. Ancak, yine aynı nedenle, yani Müslüman oluşum nedeniyle, benim bu iddiamı kurana dayandırdığımı, kuranın sözü olduğunu hatırlatırım.

Bu sözü söylerken yanılacağını düşünmeyeceğin bir edaya sahip olduğunu ve bunun büyük hata olduğunu görmeni isterim. Neden hata diye sormadan onunda cevabını vereyim:

Bir an için senin gibi düşünmeyenlere insanlık ve ahlaksızlık yüklediğin sözlerinin yanlış olduğunu, kendinin hatalı olduğunu, kurandaki hısızlık cezasının somut el kesme olduğunu düşün!

Bu durumda bize yönelttiğin insanlık dışılık, kalpsizlik kurana, dolayısıyla rabbimize yöneltilen bir hakaret olmazmı? Peki, sen % 100 yanılmaz birimisin? Müteşabihlerin gerçek manasını sadece rabbimizin kesin bileceğini sana hatırlatmama gerek varmıdır?

Önce sevgili kardeşim, bir daha kurandan hükümleri sırf sizden farklı anlıyorlar diye insanları kalpsizlikle, ahlaksızlıkla, insanlık dışı diye suçlamamayı öğrenin… Çünkü, onlar haklı iseler onlara ettiğiniz laflar kurana ve dolaylı olarak rabbimize döner.


Alıntı:
Zinedov Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Size ödev vereyim, biraz araştırın. İddialarınızdan vazgeçmeniz için biraz BİLGİLENMEK yeterli olur.
“Burada, bazı kimselerde alim hastalığımı vardır acaba” diye düşündürmeye başladınız. Bir kardeşimde daha önce bana hiçbir hocanın öğretmediğini, öğreteceğini söylemişti ve ben de ona kendisinden önce kuranın bana öğrettiğini söylemiştim. Şimdi aynısını sana da söylemiş olayım. Burada, karşınızdaki muhatabınızın kim olduğunu tam bilmeden, onlara hocalık taslamanız ne kadar tutarlı olur, bunu bir düşünün lütfen...

Alıntı:
Zinedov Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
- "EL" sözcüğü ile ilgili mecaz ifadeleri Kuran'dan araştırın.
- "EL" sözcüğü ile ilgili mecaz ifadeleri biliyorsanız Arapçadan, bilmiyorsanız Türkçe'den araştırın. Mesela ELİ UZUN ne demektir araştırın. Böyle onlarca mecazi ifade var hepsini bulun.
- Hırsızlık mı daha büyük günahtır zina mı yetim malı yemek mi, zimmetine para geçirmek mi? Ayet ile gösterin.
- El kesmek mi daha şiddetli bir cezadır 100 celde mi?
- Mecaz olmayan ifadeye gelirsek, Yusuf 31 e göre Yusufu gören kadınlar bilekten ellerini kılıçla koparmışlar mıdır?
El ile ilgili mecazları araştırmama gerek yoktur, kuranda geçen yerleri biliyorum.

El kesmek 100 celdeden daha şiddetli olursa ne olacaktır? Sizin, kendinize göre zinayı, hırsızlıktan ağır bulmanız, kuran hükmünümü yanlışlayabilir?

Yusufu gören kadınlar, ellerini niye koparsınlarki? Yusuf a.s. hırsızlıkmı yapmıştır, yoksa zinamı yapmıştırda bu örneği veriyorsunuz!

Alıntı:
Zinedov Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster

Size ve uydurduğunuz insanlık dışı hükme hem hukuk hem dilbilgisi hem lisani yönden çok daha fazla eleştiri sunabilirim. Sizin ise insanlığınızı arkaplana atarak gördüğünüz gibi anlamaya çalışmak haricinde tek bir deliliniz yok. İşyerinde çırağınıza "o çocuğu sevmiyorum, buraya çok sık geliyor, ayağını kesin artık" derken dikkat edin de çırağınız eline kılıç geçirip "patronum emretti" diye gidip adamın ayağını kesmesin. Normalde o cümle öyle anlaşılmaz ama çırağınız cümleyi anlarken belki insanlığını kullanmamış sadece duyduğunu yapmıştır. Sizi de cinayete azmettirme suçlaması ile almak lazım öyle bir durumda.
Korkmayın böyle bir şey olmaz, çünkü insanlar insanlığa ters bir şey duyduklarında mecazi anlamaya meyillidirler. Yani Türkçe bilmeyen çat pat yeni öğrenmiş birine bile söyleseniz mecazi anlar veya görünüşte anlamasına rağmen "anlamadım" der hükmün açıklanmasını ister.
Sizin bana, benim size eleştirilerim kuran gerçeğini değiştirmez. Ben insanlığı falan arka plana atmıyorum. Hırsızlıkla ilgili kurandaki cezayı fiili el kesme olarak anlıyor ve insani de buluyorum. Siz, günümüz insanlarının suçlulara olan yanlış yaklaşımlarından etkilenip, suçluların insan haklarını düşünerek bunları söyleyebiliyorsanız da suçluların mağdur ettiklerinin haklarını, suçlular kadar düşünmediğinizi neden göremiyorsunuz?

Şu çırak, patron örneğiniz kuran emri karşısında yanlış olmaktadır.

Bakın, sonra gerekirse, islamdaki hırsızlık konusu için önceden oluşturulacak engelleyici tedbirlerin neler olduğunu daha detaylı yazabilirsem de ateistlerle girişilen bir tartışmada yarım kalan konuya verdiğim cevabı buraya alıntılayayım, oradan kısaca fikir sahibi olursunuz.


ATEİSTLERLE YARIM KALAN HIRSIZLIK CEZASINA YAZDIKLARIM:
A- KONUYA GİRİŞ:

Aslında konu başlığı hırsızın cezası ve kısas ise de kısas konusu bu formun “bireysel suçlarda kısasmı, modern hukukmu daha adil davranıyor başlığında” ilk yazımda cevapladığımdan burada tekrarlamak istemiyorum. Zaten kısasla ilgili de cevaplanması gereken soruların kaldığını göremedim.

Bu nedenle sadece hırsızlıkla ilgili devam edebilirim.

(1) Uzun bir zaman geçmesine rağmen konunun kapanmadığını ve sorunun cevaplanmadığını gördüm. Buradakileri okuyanların son sorunun cevaplanmaması yüzünden, islamın bunu cevaplayamadığı, dolayısıyla soru sahibinin düşüncesinin doğru olduğu şeklinde bir fikre kapılmamaları için bildiğim İslam gerçeğine göre soruyu ben cevaplamaya çalışacağım.

B- ATEİSTLERİN SORUSU:

(2) “…çaldıgını itiraf ediyorsa ister bir tepsi baklava ister bir çuval para çalsın fark etmez elinin kesilmesi için yeterli sebeptir deniliyor.

soru: 1- Siz bir insan olarak buna katılıyormusuz ?
soru: 2- Allahtan korkmadan vicdanınız ve adalet anlayışınız size ne diyor bizimle paylaşın!


CEVAPLARIM:

Cevap 1:
Sadece bir insan olsaydım, inançlarım olmasaydı cevabım değişik olabilirdi. Onun için kesin bir şey söylemek her türlü yanlış olur. Ama ben inanan bir insan ve inandığı kaynak kuran olan bir müslümanım.

Bu soruyu da bir gerçek (kuran) Müslüman olarak cevaplayacağım ve bunun islamın cevabı olduğunu da iddia edeceğim. Bu cevabımı verirken kuran dışında bir kaynağa dayanmayıp, referans göstermeyeceğim. Bu nedenle hala anlaşılamayan bir yerler olursa, itirazlar olursa onlarında kurandan olmasını isteyeceğim, başka kaynakları kabul etmeyeceğim.

Şimdi cevabıma geçiyorum.

İslamda her şeyden önce bireyler arasında gelir dağılımından kaynaklanan suçların oluşmasını engelleyen tedbirleri İslami otoritenin alması şarttır. Yani İslami otorite yoksulluk nedeniyle oluşabilecek suçları önleyici bütün tedbirleri almak zorundadırlar.

İslami otoritenin bu görevi yanında da islamda bireylerin, fakire, düşküne, yolda kalmışa, sadaka vb. şekillerde yardım etmesi görevide vardır. Bu yardımı yapabilecek imkana sahipken bundan kaçan bireylerin bunun sonuçlarında sorumluluğu olacaktır.

İşte gerek yönetim tarafından, gerekse bireysel olarak islamda hiç kimse yoksulluk çekmeyecek, kendi ihtiyaçlarını karşılamaktan aciz olanların ihtiyacı diğerleri tarafından karşılanacaktır.

Bu durum herkese anlatılıp, öğretilecek, ihtiyacı olanların gidebilecekleri kişi ve kurumlar gösterilecek ve bütün bunlara rağmen hırsızlık yapılırsa ellerinin kesileceği anlatılıp, anladıklarından emin olunacaktır.

Yani günümüz yasalarında olduğu gibi, ne zaman ve nerde nasıl çıktığı belli olmayan şekilde yasa çıkarılıp, sonra da bilmeyenlere “yasaları bilmemek mazeret sayılmaz, buyur çek cezanı bakalım” denemeyecektir.

İşte bu şartlar sağlandığında hiç kimse hırsızlık için; yoksulluk, ihtiyaç dahil hiçbir sebebe sahip olamayacaktır.


a) Sorudaki örneğinizden hareket edecek olursak; sadece baklava (yada ekmek vb. gıda) çalan bir kimse varsa; yönetim baklavaların teşhirine izin verdiği bir toplumda; baklava yiyemeyenleri görememiş ve onlara baklava yedirememişse; baklava çalanlar hırsızlıkla suçlu olmayacaklar.

Aksine bunu sağlayamayan yönetim kendini kusurlu bularak, hem çalanın ihtiyaçlarını giderecek; hem de baklavacının zararlarını karşılayacaktır. İhtiyaçları karşılanan ve yukarda anlatılanları bilen biri de herhalde baklava çalamayacaktır. Eğer akıl özürlü yada maceraperest değilse tabi bunu yapamayacaktır.


b) Bir çuval para yada az para çalan birinin durumu kendi içinde değişmezken baklava çalana göre değişecektir.

Şimdi bir kimse yukarıda anlatıldığı ve sonuçlarını bildiği ve ihtiyacı olmadığı halde hırsızlık yaparsa çaldığı miktara bakılmaksızın eli kesilir. Çünkü hırsızın, az çalanınında çoğu bulması halinde çok çalacağı akıl işidir. O halde biri hırsızlık yapacaksa (özürlü değilse) çalabildiği kadar çalacaktır. Bu nedenle azı çoğu bakılmadan ceza uygulanacaktır.

Ancak…

Bu hırsızlık eylemi bir ihtiyacın karşılanmasından kaynaklanıyorsa o durumda hırsıza ceza uygulanmayacaktır.

Şöyleki; Bir kimse geçim sıkıntısı çekse ve yönetimce fark edilmese, bu kimse çalmadan önce herhangi bir kimseden iş istemişse ve iş verilmemişse, başka birileri de iş vermemişse ve bu kimse mecburiyetten hırsızlık yapmışsa bu kimseye ceza uygulanamaz.
Aksine yönetim ve iş vermeyenler bu suça kusurları oranında iştirak ederler ve tazmin olunurlar.

Bütün bunlar, kuranda, zekat, infak, sadaka hükümlerinden çıkartılabilir.


cevap-2 :

“Allahtan korkmadan vicdanınız ve adalet anlayışınız size ne diyor bizimle paylaşın!” demişsiniz. Ancak sanırım Allahtan korkarak demek istediniz. Neyse Allahtan korktuğum için cevabım yukardaki gibidir.

Allah’tan korkmasaydım, vicdanlı olmam içinde sebep yoktu, beni ilgilendirmezdi, ne şekilde cezalandıklarını bana dokunmadıkları sürece önemsemezdim.


Bu nedenle Allah’tan korkmayanların vicdandan bahsetmelerini tutarsız bulurum. Allah’tan korkmayanın gerçekten vicdanlı davranması Halide, çok kısa bir anlatımla en azından bazı durumlarda kendisi kabul etmese de Allah korkusunun olduğuna delildir. Basit bir ahlaki yerleşkenin dahi onda olması o insanın değil, dinin etkisidir, sonucudur.

(3) Hırsız olursa bile az olacağı için başkalarına zarar vermesi yerine kendisi ibretlik olarak yaşayacaktır. Haksızlık falan da değildir.

(4) Başkalarına zararı önlemek için gerekirse devlet az sayıda hırsıza bakacak, ona uygun iş ve imkanlar sağlayacaktır.

(5) Vicdan sahibi ve gerçekten inanan ilahiyatçı yukarıdakileri aynen olmasa da büyük ölçüde onaylayacaktır. Zaman, mekan değişse de İslam değişmez. Evrensel olduğu için bu şartlar yönetimce sağlanacaktır her devirde… UYGUN ZEMİN YÖNETİMCE OLUŞTURULAMAZSA BU CEZA DA UYGULANAMAZ.

(6) El kesme bu şekilde olunca her zaman yapılabilir, sizin de itirazınız olamaz.

(7) Böylece islamın yüceliği kanıtlanmış, insan kaynaklarının çözümde yetersiz olduğu gösterilmiş olur.

SON OLARAK SÖYLEYECEKLERİM:


Hırsızlık olayına hep hırsızın tarafından bakarak neredeyse ceza verilmemesi gerektiğini kimse savunmasın.

1- Hırsızın, çaldığı paralar karşılığında belki borçlarını ödeyemeyeceği için, iflas edebilecek, bu yüzden belki intihara kadar gidebilecek süreci yaşayanları düşünün.

2- Belki çocuğun ameliyat parasını çalacak, bu yüzden ömür boyu özürlü yaşamasına yada vefat etmesine neden olabileceğini düşünün.

örnekleri siz çoğaltın sevgili kardeşim... İslamda, ihtiyaç bırakmayacak ortam yaratılmasına rağmen hırsızlığın neden yapıldığını ve neden eline mal olması gerektiğini iyice düşünerek çoğaltın...

Not: Ben rivayetleri delil olarak kullanmasamda sizin için bir şey ifade edecekse; Halife Ömer'in, kıtlık zamanında yapılan çok hırsızlığa, hırsızlığı kaldıran tedbirleri sağlayamadığından, ceza uygulamadığını düşünün...

selamlar
aorskaya

Konu aorskaya tarafından (30. August 2012 Saat 12:10 AM ) değiştirilmiştir.
aorskaya isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
aorskaya Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
Miralay (6. September 2012)