Tekil Mesaj gösterimi
Alt 7. October 2017, 12:37 AM   #38
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.016
Tesekkür: 3.567
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart

Selamun aleyküm, değerli galipyetkin kardeşim,

Alıntı:
galipyetkin Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
İlgili(mesela Bakara-30) ayetlerde Allah:" Ben HALİFE(memur) yaratıyorum " derken,

Araf-55: Rabb'inize YALVARA YAKARA ve gizlice dua edin (gizli olarak takla-amut, veya salya sümük, aklına yatmazsa, sürünerek yalvar-yakar ol) denmesini/MEALLENDİRMEYİ, Kur'an'da anlatılan ŞEREF(eşref-ül mahlukat) ve dolayısı ile GURUR yüklü "insanlar" ile nasıl bağdaştırabiliyorsunuz ?

Saygılarımla.
Galip Yetkin
Genelde alışkanlıktan kaynaklanarak anlatılmak istenen konuyu anlatırken kullandığımız sözcüklerin kimisini Türkçe kimisini Arapça durumuyla yazıyoruz.
Bu da anlamada, Arapça sözcüklere yüklenen anlamların farklılığı nedeniyle sorunlar oluşturuyor.

Halife,memur,dua sözcükleri Arapça sözcüklerdir.

“Halife” şeklinde tekil hâliyle Kur’an’da sadece iki kez yer alan sözcüklerin ilki, iniş sırasına göre Sad suresinde geçmektedir:

Sad; 26:
Ya Davudu inna cealnake haliyfeten fiyl Ardı fahküm beynenNasi bil Hakkı ve la tettebiıl heva fe yudılleke an sebiylillah* innelleziyne yedıllune an sebiylillahi lehüm azâbün şadiydün bima nesu yevmel hısab

"Ey Davud! Gerçekten Biz seni yeryüzünde bir halife kıldık (yaptık). O hâlde insanlar arasında hakk ile hüküm ver (hakk aracılığıyla zulüm ve kargaşayı engelleyip adaleti sağla). Hevaya (keyfe, arzuya) uyma. O takdirde seni Allah’ın yolundan saptırır. Muhakkak Allah yolundan sapanlar, hesap gününü umursamadıklarından kendileri için çok şiddetli bir azap vardır."


Acaba bu ayette halife yapıldığı söylenen Davud peygamber Allah’ın yerini mi almış, O’nun yerine mi halife olmuştur? Tabiî ki bu sorunun cevabı “Hayır!” olmalıdır. Çünkü hem Kur’an hem de tarihî bilgiler bize Davud peygamberin, İsrailoğullarının o günkü yöneticisi olan Talut’un yerini aldığını bildirmektedir. Kitab-ı Mukaddes ve İbranî tarihinde ise Davud peygamberin yönetimi, bir söylentiye göre kayınpederi olan Saul’den aldığı bilgisi yer almaktadır. Yani, Davud peygamber Allah’ın halifesi değildir, yeryüzünde O’nun yerini almamıştır; Talut’un (veya Saul) ölümü üzerine onun yerine İsrailoğullarının kralı olmuştur.

Kur’an’da yer alan “halife” sözcüklerinin ikincisi Bakara suresindedir:

Bakara; 30:
Ve iz kale Rabbüke lilMelaiketi inniy ca’ılün fiyl’ Ardı halifeten, kalu etec'alü fiyha men yüfsidü fiyha ve yesfiküddima’e, ve nahnü nüsebbihu bihamdiKE ve nükaddisü leKE, kale inniy a'lemü ma la ta'lemun;

"Ve bir zaman Rabbin, meleklere: “Ben yeryüzünde bir halîfe kılacağım (yapacağım)” demişti. “Orada bozgunculuk yapan, kan döken birisini mi kılacaksın (yapacaksın)? Oysa biz seni överek tesbih ediyor ve seni takdis ediyoruz” demişlerdi. “Ben sizin bilmediğiniz şeyleri çok iyi bilirim” dedi."



Bu ayette, bir çoklarının anladığı gibi, insanın ilk yaratılışı değil, halife yapılışı anlatılmaktadır. Çünkü insanın halife yapılışı, “takdir etmek, biçim vermek, yaratmak” anlamındaki “halk” fiiliyle değil,
bir hâlden başka bir hâle dönüştürmek” anlamındaki “ca’l” fiiliyle anlatılmıştır. Ayrıca ayetten, halife kılınacak olanın, daha önce yaratılmış melekler tarafından tanınıp bilindiği anlaşılmaktadır ki, bu husus da ayetin ilk yaratılışı anlatmadığını göstermektedir.
Bakara suresinin 30. ayetindeki halifenin kimliği, Sad suresinde halife kılınan Davud peygamber gibi açıkça belirtilmemesine rağmen, bir sonraki ayette Allah’ın Âdem’e isimleri, yani konuşmanın temeli olan kelimeleri öğrettiği ve bunları meleklerin bilmeyip Âdem’in bildiği, onun için halifeliğe ehil olduğu anlatıldığından, halife yapılanın, insan olduğu anlaşılmaktadır. Ama buradaki “insan halife”nin kime halife kılındığı belli değildir. Bir insanın; Âdem’in veya Davud’un Allah’tan sonra gelip O’nun yerine geçmesi söz konusu edilemeyeceğine göre bu ayetteki halifenin kime halife kılındığı düşünülmelidir, araştırılmalıdır.
Bu noktada, Rabbimizin geçmişte bir çok kavimleri yok edip onların arkasından yenilerini getirdiği; halifeler kıldığı ve gelecekte de dilediği takdirde toplumları yok edip onların yerine yenilerini getireceği; halife kılacağı yolundaki mesajlarını hatırlamakta yarar vardır. Bu mesajlardan; bizim bildiğimiz insan türünden başka varlıkların daha evvel yeryüzüne hâkim oldukları, o dönemde insan denen ve kan döküp fesat çıkaran varlıkların da bilgilendirilmemiş hâlde mevcut oldukları, Yüce Allah’ın hâkim olanları ortadan kaldırmasından sonra onların arkasından kan döküp fesat çıkaran insanoğlunun yeryüzüne halife kılındığı, daha sonra da bu kan döküp fesat çıkaranların Allah’ın lütfu ile bilgilendirilmeleri sayesinde, yani kendilerine ruh üfürülmesi (vahy gönderilmesi) sayesinde erdemli bir konuma geldikleri anlaşılmaktadır. Fakat, insanoğlunun kimlerin ya da nelerin halefleri olduğu, başka bir söyleyişle insanoğlunun seleflerinin kimler ya da neler olduğu ise bu mesajlardan anlaşılamamaktadır. Bunların ne tür yaratıklar olduğu belki ilerideki zamanlar içinde anlaşılacaktır.

Sonuç olarak, “halife” ve “hilâfet” sözcükleri Kur’an’da işte bu şekilde yer almıştır. Dolayısıyla Kur’an’ın bahsettiği “halife”, bugün herkesin anladığı gibi siyasî anlamdaki “halife” değildir. Hele (hâşâ) birilerinin zannettiği gibi yeryüzünü adaletle yönetmede Allah’ın temsilcisi anlamındaki halife hiç değildir.

Memur: Kur'anda buyruk, görev vb anlamlarda emr sözcüğü vardır ancak, emri/buyruğu,görevi yerine getiren anlamında memur sözcüğü yoktur.

Dua: Bu sözcük, “çağırmak, seslenmek” vb anlamlarda mastar durumunda bir sözcüktür.

A'raf 55,205 de ise duanın nasıl yapılacağı belirtilmiştir:
55:Üd'u Rabbeküm tedarruan ve hufyeten, inneHU la yuhıbbul mu'tediyn

Biz, Rabbe/ eğitecek yönetecek, hedefe proğramlayacak, fazlalıkları giderecek olana sesleneceğimiz,çağıracağımız zaman tadarru/yaratıcısının oluşturduğu alemlerden biri olmanın bilinciyle, takva ve fücurun açığa çıkarıcısının olması bilinciyle, alemdeki - ki, bunları çoğaltabiliriz.- konulmuş olan ayetler/ilke ve yasalar içerisinde hareket edilmesi gereğinin bilinciyle davranış sergileyerek eylemde bulunan olacağız. Ne olduğumuzu bilinciyle haddimizi aşanlardan olmacağız.
205:Vezkür Rabbeke fiy nefsike tedarruan ve hıyfeten ve dunel cehri minel kavli bil ğuduvvi vel asali ve la tekün minel ğafiliyn
Bu ayette aynı şekilde davranarak gaflette olmamamız ve sürekli olarak bu bilinçte olmamız isteniyor. İlahlaşmak yok, tuğyan etmek/Allahın gösterdiği yoldan çıkarak aşmak taşmak yok.

İnsanların yaşamlarında yapmak istediklerini isterlerken karşılaştıkları olaylar,güçlükler karşısında düştükleri durumları düşünürsek bu yazdıklarınız:

"(gizli olarak takla-amut, veya salya sümük, aklına yatmazsa, sürünerek yalvar-yakar ol)"
bir anlam oluşturur diye düşünüyorum.

Kusursuzluık sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.
__________________
Halil Ay
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla