Tekil Mesaj gösterimi
Alt 16. November 2012, 11:34 PM   #10
aorskaya
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Aug 2009
Mesajlar: 933
Tesekkür: 110
268 Mesajina 414 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 16
aorskaya will become famous soon enoughaorskaya will become famous soon enough
Standart

Alıntı:
dost1 Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Selamun Aleykum! Değerli Tenzin Kardeşim!

Hakkı Yılmaz Kardeşimin "KÖLELİK ve İSLAMİYET" ile ilgili makalesini sizlerle paylaşmak istedim.


Köle, "hukukî, iktisadî ve sosyal bakımlardan hür insanlardan farklı ve aşağı statüde kabul edilen kimse" demektir. Köle, inanç ve ibadet yönünden özgür olmasına rağmen medenî; yurttaşlık hakları yönünden tam özgür değildir. Mal mesabesinde olup, alınır, satılır ve mirasa kalır.



İslâm dini köleliği kesin olarak yasaklamıştır. Yüce Allah'ın talimatı gereği Müslüman olan veya olmayan hiç kimse, yol ve yöntemi ne olursa olsun köle edinemez.. Rabbimizin kölelikle ilgili emri budur.

Ama fıkıh kitaplarında gördüğümüze göre; "İslâm dini, savaş esirlerinin dışında köle edinmeyi yasaklamıştır. İslâm'da köleliğin tek kaynağı savaştır." fetvası ortaya çıkarılmakta ve esirlerin köleleştirilmesi, öldürülmelerinin, hayatlarının alternatifi olarak kabul edilmektedir. Yani, savaş esirlerinin köleleştirilmesine izin vererek İslâm'ın, hayatı ölüme tercih ettiği ileri sürülmektedir.

Allah'a rağmen, devletin bir kimseye, öldürme, serbest bırakma veya köleleştirme yetkisi veren bu fetvalara gerekçe olarak ise; tek taraflı olarak Müslümanların esirlerini köleleştirmeyip serbest bırakmaları hâlinde, kuvvetler arasındaki dengenin bozulacağı gösterilmiştir.

Serbest bırakılan esirin Müslümanların alicenaplığı karşısında takınacağı olumlu tavır ise hiç dikkate alınmamıştır.
Bu fetvaların ana malzemesi her zamanki gibi rivayetler olmakla birlikte, bir de ek olarak her sözcüğü gayet net olan bir muhkem ayet, bu malzemelere eklenmek istenmektedir. Konuya malzeme yapılmak istenen ayet şudur:

Muhammed; 4: Savaşta inkâr edenlerle karşılaştığınız zaman hemen boyunlarını vurun (onları öldürün). Sonra onlara üstün geldiğiniz zaman bağı sıkı bağlayın (cephe gerisindekileri esir alın). Sonra harp ağırlıklarını atıp, savaş bitince de onları ya KARŞILIKSIZ OLARAK, ya da fidye ile salıverin. İşte! (Allah'ın emri budur.) Eğer Allah dileseydi onlardan elbette intikam alırdı (onları cezalandırıp adaleti sağlardı). Fakat (böyle olması) sizi birbirinizle denemek içindir. Allah yolunda öldürülenlere/ öldürenlere/ savaşanlara gelince, Allah onların amellerini asla boşa çıkarmaz.

Görüldüğü üzere bu ayette esirlerin öldürülmesi diye bir hüküm söz konusu değildir. Bazıları, ayetteki "mennen (karşılıksız olarak)" ifadesini değişik yorumlara tabi tutmuş ve bu "karşılıksız serbest bırakma" ilkesini;
- esaret müddetince esire iyi davranılması,
- öldürme veya müebbet hapse mahkûm etme yerine onu köle yaparak Müslümanların hizmetine verme,
- cizye alarak (senelik devlet vergisi koyarak) İslâm devletinin vatandaşı (zımmi) yapılması,
- karşılık alınmadan serbest bırakılması,
olarak açıklamıştır.

Ayette geçen "Fidye karşılığı salıverme" ilkesi de yine bu kimselerce;
- bir takım özel hizmetler yaptırdıktan sonra serbest bırakma,
- maddî karşılık alarak serbest bırakma,
- düşman eline düşmüş Müslümanlarla takas etme,
olarak açıklanmıştır.

Her akıllı insan bilir ki, yukarıda gösterdiğimiz dört madden ilk üçünü, "menn (karşılıksız olarak)" ile açıklamak ve bundan "Öldürme veya müebbet hapse mahkûm etme yerine onu köle yaparak Müslümanların hizmetine verme" anlamı çıkarmak mümkün değildir.

Savaş hukuku ile ayrıntılı açıklamalar Tövbe, Enfal ve Muhammed suresinde mevcuttur. İnşallah savaş hukuku konusuna ve bu ayetin kimler tarafından ve nasıl çarpıtıldığına orada değineceğiz.

Görüldüğü gibi İslâm, köleliği tüm insanlık için uygun bulmamış, gerek kendi içlerindeki, gerekse dünyanın her tarafındaki kölelerin özgürleştirilme işini, karşılığında cennet vadederek Müslümanlara görev olarak vermiş ve bunu değişik yollarla, hatta devlet bütçesinden ayrılacak parayla bile yapılmasını emretmiştir.

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.
Sevgili dost1,

Sayın H.Yılmaz'ın alıntıladığınız yazısında katılmadığım hususlar vardır.

1- Köle; dinine dokunulmaz, ama; alım, satım konusu yapılabilir diyerek islamda tarif edilen kölelik tanımına ters düşmüştür.

İslam, alım satım konusu yapılabilen köleliği hiç bir şekilde zaten kabul etmez.

Ancak, savaşta esir alınan kimselerden, fidye, takas, ilim öğretme, tekrar savaşacak durumda görmeme vb. gibi sebeplerle özgürleştirilemeyen kimseler; hapis vb. şekilde yaşatılmak yerine, içinde bulunduğu topluma kazandırılmak amacıyla koruyucu aileler yanına hizmetleri karşılığında faydalanmak üzere verilirler.

Daha sonra, bir şekilde özgürlüğünü kazanma imkanı bulamayan ve koruyucu aile yanında bulunan bu kimse, topluma karışabilecek, ayakları üzerinde durabilecek aşamaya geldiğinde, eğer mükabele yani göstermelik bir bedelle serbest kalmayı isterse, özgür bırakılır. Ancak, yine ayakları üstünde durabilecek, suça karışmayacak bir şekilde özgürce yaşayabileceğine inanılırsa, maddi yardımda da bulunularak, özgrleştirilir.

İşte, koruyucu aile yanında geçen sürede, bu kimseye verilen isim köle olmaktadır. Kuranın köle dediği bu kimselerin durumu, pazarlarda alım satım konusu yapılan köle ile karıştırılmamalıdır.

2- Ama, sayın Yılmaz, hem kölenin alım satım konusu olabileceğinde, hem de savaş esiri dahi olarakta olsa, hiç bir şekilde köle (köleyi alım satım yapılabilir kabul ettiğinden olsa gerek) edinilmeyeceğinde hata yapmaktadır.

Kuranda; savaş esiri olan kimseleri anlatır şekilde köle ve yine aynı durumdaki kadınları (himaye edilen kadın) diğer deyimle hatalı olarak cariye! deyimleri ile bu kimseler hakkında açıklamalar mevcuttur.

Aksi olsaydı, örneğin kısas cezasıyla ilgili olarak; bakara 178.ayette "hüre hür, köleye köle, kadına kadın..." deyimleri geçmemeliydi. Yine Cariye!lerin durumunu anlatan ayetlerde aynı şekilde cariye! deyimleri olmamalıydı.

3- Savaş sonrasında, hiç bir şekilde esir alınmaması zaten mantıklı da olmaz. Her ne kadar, sayın Yılmaz, bu konuda; özgür bırakılan esirin, bunun karşılığında minnet göstergesi olarak, tehlikeli olmayacağını düşünüyorsa da, özgür kalmasına rağmen, hala kinle organize olup yeniden saldırmayacağının garantisi olamaz.

Bu nedenle, müslümanlar bu konuda da gafil olmamalı, tedbiri elden bırakmamalı, emin olmadan esiri serbest bırakmamalıdır diye düşünüyorum.

selamlar,
aorskaya

Konu aorskaya tarafından (16. November 2012 Saat 11:40 PM ) değiştirilmiştir.
aorskaya isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
aorskaya Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
Miralay (17. November 2012)