Tekil Mesaj gösterimi
Alt 28. September 2008, 01:49 AM   #2
ÖmerFurkan
Site Yöneticisi
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 450
Tesekkür: 33
85 Mesajina 163 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
ÖmerFurkan will become famous soon enoughÖmerFurkan will become famous soon enough
Standart

TAHLİL:

1 – Tâ [9], Sîn [60], Mîm [40].

Surenin bu ilk ayeti Şuara suresinin ilk ayeti ile aynı olduğundan, açıklama için Şuara suresinin “huruf-u mukattaa” ile ilgili kısmına bakılmasını öneriyoruz.

2 - Bunlar, apaçık/ açıklayıcı kitabın ayetleridir.

Birinci ayet gibi, bu ayet de Şuara suresinin ikinci ayetiyle aynıdır. Bazı bilginler, bu ayette geçen “apaçık / açıklayıcı kitap” ile Tevrat’ın kastedildiğini ileri sürmüşlerdir. Biz, “apaçık/ açıklayıcı kitap”ın Kur’an olduğu inancındayız. Çünkü buradaki “ تلكtilke [bunlar]” işaret zamiri ile işaret edilenler [bundan sonra gelen ayetler], Musa peygamberin hayat hikâyesine ait ayetlerdir ve bunların Musa peygambere verilen kitapta bulunması söz konusu değildir.
Ayrıca Rabbimiz bir ayetinde şöyle buyurmuştur:

Yunus; 1, 2: Elif, Lâm, Râ. İşte bunlar, o yasalar içeren kitabın ayetleridir.
İnsanları uyar ve inananlara Rableri nezdinde kesinlikle “kademe sıdk” olduğunu müjdele diye kendilerinden bir adama vahyedişimiz onlara tuhaf mı geldi? O kâfirler: “Hiç şüphesiz bu kesinlikle apaçık bir sihirbazdır/ sihirdir.” dediler.

Açıkça anlaşıldığı üzere, Yunus/1, 2. ayetlerde işaret edilen “Hakîm Kitap”, Kur’an’dır ve insanları uyarmak, inananlara müjde vermek için kendisine vahyedilen kişi de Allah elçisi Muhammed’dir. Dolayısıyla, konumuz olan 2. ayette “ تلك tilke” işaret zamiriyle kastedilenler de Kur’an ayetleri olmalıdır.

3 – Biz, iman edecek bir kavim için Musa ve Firavun’un önemli haberlerinden bir kısmını sana hakk ile okuyoruz [takip ettiriyoruz].

Ayetteki “iman edecek bir kavim” ifadesiyle, bu kıssanın ancak inanacak bir kavme yararı olacağı vurgulanmıştır. Dolayısıyla kıssanın inanmayan, inatla arkasını dönen kimselere fayda vermemesi doğaldır.
Ayette, teb’îz [kısmilik] anlamı içeren “ منmin” edatı getirilerek Musa peygamber ve Firavun’a ait kıssalardan birkaçının anlatılacağı ifade edilmiştir. Nitekim suredeki kıssa Musa peygamber ve Firavun’a ait kıssaların tamamı değil, bir bölümüdür. Söz konusu kıssaların tamamına ulaşmak için Kur’an’daki birçok bölümün bir araya getirilmesi gerekir. Bu kıssalar şu surelerdedir: Bakara/47–59, A`raf/103–141, Yunus/75–92, Hud/96–100, İsra/101–104, Meryem/51–53, Ta Ha/1–99, Müninun/45–49, Şuara/10–68, Neml/7–14, Ankebut/39–40, Mümin/23–44, Zühruf/46–56, Duhan/17–37, Zariyat/38–40, Naziat/15–26].
Ayette “okuyoruz [takip ettiriyoruz]” şeklinde çevirdiğimiz sözcüğün aslı “ تلاوة tilavet” sözcüğüdür. “Tilavet” sözcüğü her ne kadar “okumak” olarak meşhur olmuşsa da, Türkçedeki “okumak” fiili “tilavet” sözcüğünün ifade ettiği anlamı tam olarak karşılamamaktadır.
“Tilavet” sözcüğü, Şems suresinin 2. ayetindeki “Ve takip ettiği zaman Ay’a kasem olsun ki” ifadesinde görüldüğü gibi, “takip etmek, arkasına düşmek, yakın takip” demektir. (Lisanü’l Arab, c:1, s:623-625, “tlv” mad.) Dolayısıyla konumuz olan ayetteki “tilavet” sözcüğü ile Allah’ın kendi elçisine vahyini, emirlerini, yasaklarını, kıssalarını dikkatle ve yakından takip ettirmesi kastedilmiştir.


4 – Şüphesiz ki Firavun, yeryüzünde yüceldi ve ehlini grup grup kıldı; onlardan bir taifeyi güçsüzleştirmek istiyor; bunların oğullarını boğazlıyor, kızlarını da sağ bırakıyordu. Şüphesiz ki o, bozgunculardan idi.

Bu ayetle Musa peygamber ve Firavun kıssasına başlanılmış ve Firavun’un genel politikası ilk kez burada açıklanmıştır. Bildirildiğine göre kendisini yüceler yücesi gören Firavun, emri altındaki halkı gruplara ayırmış ve bunlardan güçsüzleştirmek istediği gruba bir nevi jenosit [soykırım] uygulamıştır. Erkek çocuklarının öldürülüp kız çocuklarının sağ bırakılması suretiyle uygulanan bu soykırımın hedefi hem İsrailoğullarının nüfusunu azaltmak hem de ileride İsrailoğullarının kızları ile Kıpti erkekleri evlendirip onlardan Kıpti çocukların doğmasını sağlamaktır. Firavun’un bu politikası, daha sonra karşımıza gelecek başka ayetlerde de açıklanmıştır:

Ve hani bir zaman sizi, sizi azabın en kötüsüne çarptıran, oğullarınızı boğazlayan, kadınlarınızı sağ bırakan Firavun ailesinden kurtardık. Ve bunda size Rabbiniz tarafından büyük bir bela vardır. (Bakara/49)

Ve hani Musa kavmine demişti ki: "Allah`ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın; Hani O, sizi, sizi işkencenin en kötüsüne çarptıran, oğullarınızı boğazlayan ve kadınlarınızı sağ bırakan Firavun ailesinden kurtardı. Ve işte bunda Rabbinizden size büyük bir bela vardır. (İbrahim/6)

Ayette geçen “Şüphesiz ki Firavun yeryüzünde yüceldi” ifadesindeki “yüceldi” sözcüğü “tekebbür etti, zorba oldu, büyüklük tasladı ve azdı” anlamlarına gelir. Bununla Firavun’un kuvveti, kudreti kastedilmiştir. İfadede yer alan “yeryüzünde” tümleci ise bütün yeryüzünü değil, sadece Firavun’un idare ettiği beldeyi belirtir.
Bu konu hakkındaki tarihî bilgilerin ayetin daha iyi anlaşılmasına katkı sağlayacağı kanaatindeyiz. Ancak bu konudaki tek yazılı kaynak Kitab-ı Mukaddes’tir:

Kitab-ı Mukaddes; Çıkış; 1/ 8–22:

8- Derken Yusuf hakkında bilgisi olmayan biri Mısır Kralı oldu.
9- Halkına, "Bakın, İsrailliler sayıca bizden daha çok" dedi,
10- "Gelin, onlara karşı aklımızı kullanalım, yoksa daha da çoğalırlar; bir savaş çıkarsa, düşmanlarımıza katılıp bize karşı savaşır, ülkeyi terk ederler."
11- Böylece Mısırlılar İsrailliler`in başına onları ağır işlere koşacak angaryacılar atadılar. İsrailliler Firavun için Pitom ve Ramses adında ambarlı kentler yaptılar.
12- Ama Mısırlılar baskı yaptıkça İsrailliler daha da çoğalarak bölgeye yayıldılar. Mısırlılar korkuya kapılarak
13- İsrailliler`i amansızca çalıştırdılar.
14- Her türlü tarla işleri, harç ve kerpiç yapımı gibi ağır işlerde yaşamı onlara zehir ettiler. Bütün işlerinde onları amansızca kullandılar.
15- Mısır Kralı, Şifra ve Pua adındaki İbrani ebelere şöyle dedi:
16- "İbrani kadınlarını doğum sandalyesinde doğurturken iyi bakın; çocuk erkekse öldürün, kızsa dokunmayın."
17- Ama ebeler Tanrı`dan korkan kimselerdi, Mısır Kralı`nın buyruğuna uymayarak erkek çocukları sağ bıraktılar.
18- Bunun üzerine Mısır Kralı ebeleri çağırtıp, "Niçin yaptınız bunu?" diye sordu, "Neden erkek çocukları sağ bıraktınız?"
19- Ebeler, "İbrani kadınlar Mısırlı kadınlara benzemiyor" diye yanıtladılar, "Çok güçlüler. Daha ebe gelmeden doğuruyorlar."
20- Tanrı ebelere iyilik etti. Halk çoğaldıkça çoğaldı.
21- Ebeler kendisinden korktukları için Tanrı onları ev bark sahibi yaptı.
22- Bunun üzerine Firavun bütün halkına buyruk verdi: "Doğan her İbrani oğlan Nil`e atılacak, kızlar sağ bırakılacak."

Yukarıdaki metinden anlaşıldığına göre; Yusuf peygamberin ölümünden sonra Mısır’ın başına geçen yönetici, kendi kavmini [Kıptîleri] İsrailoğullarına karşı baskın hâle getirmek için her vasıtaya başvurmuştur. Yönetim tarafından izlenen bu ırkçı politika sebebiyle İsrailoğulları sadece en ağır işlere koşulmak suretiyle küçük düşürülüp aşağılanmakla kalmamışlar, yeni doğan erkek çocuklarının öldürülmesi gibi insanlık dışı bir uygulamaya da maruz bırakılmışlardır.
Firavun’un bu politikayı hangi gerekçe ile izlediği, yukarıdaki alıntının 10. cümlesinden açıkça belli olmasına rağmen, bu konuda Talmud ve diğer İsrailiyat kalıntılarına itibar edilerek aşağıdakilere benzer birçok hikâye düzülmüştür:

Bir kâhin, Firavun’a, "İsrailoğulları arasında, falanca gecede doğacak bir çocuk sebebiyle, senin mülkün ve devletin yok olup gidecektir" demiş, o belirtilen gecede de oniki erkek çocuk doğmuş, Firavun ise onları öldürtmüştür.
Müfessirlerin ekserisine göre, bu işkence, İsrailoğulları arasında uzun seneler devam etmiştir. Vehb şöyle demektedir: "Kıptîler, Musa [a.s]`yı bulabilmek için, İsrailoğullarından doksanbin kişiyi öldürdü."
Süddî`ye göre Firavun, rüyasında, Beyt-i Makdis yönünden bir ateşin geldiğini; Mısır diyarını da içine aldığını, derken İsrailoğullarını değil de Kıptileri yakıp kül ettiğini görmüş. Böylece de, rüyasını tabircilere sormuş, onlar da, İsrailoğullarının geldiği ve onların içinden Mısır`ın helâkine sebep olacak olan bir adamın açacağını söylemişler. Bunun üzerine Firavun da İsrailoğullanının erkeklerinin öldürülmesini emretmiştir. (Razi; el-Mefatihu’l-Gayb)


FİRAVUN`UN İFSADI

Ayette Firavun’a yönelik olarak geçen “Şüphesiz ki o, bozgunculardan idi” ifadesiyle Firavun’un erkek çocuklarının öldürülmesi talimatını vermekle yaptığı işin sadece kargaşa çıkarmaktan ibaret bir bozgunculuk mesabesinde olduğuna işaret edilmektedir. Yoksa bu uygulamasıyla Firavun’un Allah’ın takdirine engel olması mümkün değildir.

5 - Biz ise istiyoruz ki, yeryüzünde güçsüz düşürülenlere lütufta bulunalım, onları önderler yapalım ve onları mirasçılar yapalım.
6 - Ve onları yeryüzünde sağlamca yerleştirelim, Firavun, Haman ve bu ikisinin askerlerine, onlardan çekinmekte oldukları şeyleri gösterelim.

Bu ayetlerde, yapılan zulmün ortadan kaldırılmasına yönelik Sünnetüllah, olaya özgü bir üslûpla ifade edilmiştir. Bilindiği gibi, Rabbimiz, rahmeti üzerine borç yazmış ve bunun gereği olarak da insanlığın fesattan kurtulup adil ortamlarda yaşaması için elçi göndermiş, kitap indirmiş, zalimlere hiç müsamaha göstermemiştir. Nitekim tarihe bakıldığında küfür dönemlerine rastlamak mümkündür ama yıkılmadan devam etmiş bir zulüm dönemi görmek mümkün değildir.
6. ayette geçen “çekinmekte oldukları şeyleri” ifadesi, “istemedikleri, başlarına gelmesinden korktukları” anlamına gelmektedir. Bu, onların iktidarlarının son bulması, devletlerinin yıkılması demektir. İlâhî plân bununla da kalmayacak, ayrıca İsrailoğullarının Firavun’un sahip olduğu nimetlere konmaları, çeşitli lütuflara kavuşmaları ve toplumlara önder olmaları şeklinde tezahür edecektir.

HAMAN

Bu isim, bu surenin 6. ve 38. ayetleri ile Mümin suresinin 36. ayetinde olmak üzere Kur’an’da toplam üç kez geçmektedir. Bu ayetlerden anlaşıldığına göre Haman, Firavun’a çok yakın olan birisidir. Ancak bizim görüşümüz, “Haman” isminin o kişinin özel ismi olmayıp unvanı olduğu yolundadır. Büyük bir ihtimalle “Haman” ismi eski Mısır dininde tanrı Amon’a nispet edilen yüksek sınıftan rahiplere verilen “Ha-Amen” unvanının Arapçalaşmış şeklidir. Bu durumda, o çağda Mısır’da hâkim olan Amon kültünü temsil eden en yüksek dereceli rahibin, yönetimde Firavun’dan sonra gelen ikinci adam olması da gayet doğaldır. Ayrıca Haman’dan “kule yapıcısı” olarak söz edilmesi, büyük Mısır piramitlerinin dinsel amacına ve başrahibin piramitlerin baş mimarı olarak üstlendiği fonksiyona işaret ediyor olabilir. Haman ile ilgili bir araştırmayı burada sunmakta yarar görüyoruz:


HAMAN İSMİNİN SIRRI
Firavun dedi ki: "Ey Haman! Benim için yüksek bir kule dik de yollara erişeyim." (Mümin/36)
Firavun dedi ki: "Ey ileri gelenler! Ben sizin için benden başka bir tanrı tanımıyorum. Ey Haman! çamurun üzerinde bir ateş yakıp bana yüksek bir kule yap ki Musa`nın tanrısına ulaşayım. Gerçekten de ben onun yalancılardan olduğunu sanıyorum." (Kasas/38)
Firavun`un tanrılık iddiasında, Hz. Musa`ya karşı çıkışında, yardımcılarından ve destekçilerinden biri olarak Haman`ın ismi Kuran`da birkaç ayrı surede anılır. Firavun, Haman`a yüksekçe bir kule yaptırıp Musa`nın varlığını bildirdiği Tanrı`yı insan işi yüksek bir kulenin tepesinde arama cahilliğini ve alaycılığını göstermiştir.
Fransız bilim adamı Prof. Dr. Maurice Bucaille yakın zamanlarda "Musa ve Mısır" adlı bir kitap yazdı. Bu kitap Kuran`da Haman isminin kullanılışını, bu ismin kullanılışına tarihte yapılmış olan itirazları ve bulunan eski hiyeroglif yazıların çözümünün Kuran`ın doğruluğunu onaylamasını anlatmaktadır.
Haman ismi Tevrat`ta da geçer ve Kuran`ın işaret ettiği kişiden ayrı bir Pers hükümdarını belirtir. Kuran`da hata bulmaya çalışan hata avcıları Kuran`ın Tevrat`tan yanlış olarak kopyalandığını, Haman isminin kullanılış tarzının buna delil olduğunu söylediler. (Kuran`da Haman ismi 5 kez geçer.) Kuran`ı insan yazması sanan bu kişiler Kuran`ı yazdığını düşündükleri kişinin [Hz. Muhammed] yanlış bir kopyalama yaptığını ileri sürdüler.
TAŞ OCAĞI ŞEFİ
Bu tartışmalar Fransız Jean François Champollion tarafından çözülen Rosetta Stone adı verilen bir yüzü Yunanca, bir yüzü eski Mısır hiyeroglifi ve bir yüzü de geç dönem hiyeroglifle [Demotik tarz] yazılmış bir yazıtla başka bir boyut kazandı. Artık hiyeroglifler okunuyor ve isim listeleri çıkartılıyordu. Yine Viyana`daki Hof Müzesi`nde Haman`ın Firavun`a yakınlığı anlatılmaktadır (Bakınız Walter Wreszinski, Aegyptische Inschriften aus dem K. K. Hof Museum in Wien, 1906, J. C. Hinriesche Buchhandlung). Yeni Krallık Listeleri sözlüğünde ise "Haman" ismi aynen Kasas suresindeki gibi "Taş ocağı işçilerinin şefi" olarak kayıtlıdır. [Bakınız Herman Renke; Die Aegyptischen Personnennamen, Vierzeischnis der namen, Verlag Von J. J. Augustin in Glückstadt, Band I, 1935]
Maurice Bucaille "Haman" ismini bir Fransız Mısır Bilimcisine verir ve bunun 7. yüzyıldaki bir Arap el yazmasından alıntı olduğunu söyler. [Bu ismin Kuran`da geçtiğini söylemeden, 7. yüzyıldaki Arap el yazması diyerek Mısır bilimcisinin tepkisini ölçer.] O da, 7. yüzyıldaki bir Arap el yazmasında hiyerogliflere ait bir bilginin geçirilmiş olmasının mümkün olmadığını, fakat Firavun sarayının isim listelerine bakacağını söyler; Dr. Maurice Bucaille`a da "Dictionary of Personal Names of the New Kingdom by Ranke" adlı Mısır isimleri sözlüğünü önerir. Bucaille ise Almanca hiyeroglif transliterasyon listesinden Haman`ın “Taş Ocakları İşçilerinin Şefi” olduğunu bulur. Dahası Haman ismi Viyana`daki bir anıtta da kazılıdır. Haman`ın isminin yanındaki ayıraç ise Firavun`un yanındaki önemini göstermektedir. (Mısırlılar kelimelerini çok özel bir durum olmadıkça hep bitişik yazarlardı.)
Anlaşılıyor ki, Kuran`a karşı yapılan her itiraz geçersiz çıkmaktadır. Hatta bu itiraz yapılan nokta araştırılınca, Kuran`ın yeni bir mucizesi daha anlaşılmaktadır. Haman isminin rasgele bir şekilde Kuran`a konması mümkün değildir. Vahiy dışı hiçbir kaynak Kuran`a bu ismi bu şekilde yerleştirmiş, her kelimeyi bu şekilde yerli yerinde, mükemmel bir tarzda kullanmış olamaz. (Kur’an Araştırma Gurubu; Kur’an Hiç Tükenmeyen Mucize)
Fakat bazıları, Kur’an’da geçen “Haman” ile Kitab-ı Mukaddes’teki “Haman”ı birbirine karıştırmışlar ve bu karıştırmaya bağlı olarak da konumuz olan ayetle ilgili eleştiride bulunmuşlardır. Onlara göre Haman; Musa peygamberden bin sene sonra yaşamış Pers Kralı I. Artakserkses’in nedimidir (Kitab-ı Mukaddes; Ester). Ancak bu iddia, dünyada Artakserkses’in nedimi olan Haman’dan başka “Haman” isimli bir şahsın yaşamadığı anlamına gelmektedir ki, dünyadan tek bir Haman’ın geçtiğinin kabul edilmesi demek olan bu iddiaya itibar edilmemesi gerekir.


7- Ve Biz Musa’nın anasına vahyettik: “Onu emzir. Eğer onun için korkarsan onu denize bırakıver, korkma ve üzülme. Şüphesiz Biz onu sana döndüreceğiz ve kendisini elçilerden biri yapacağız.”
ÖmerFurkan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla