Tekil Mesaj gösterimi
Alt 10. March 2011, 12:54 AM   #11
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.016
Tesekkür: 3.567
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart

Selamun Aleykum! Değerli Derin Düşünce Kardeşim!

Alıntı:
Derin Düşünce Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Eyvallah Azizim;

Oyleyse su soylemimiz dogru olur mu? Kissalar ve mucizeler gercekten vuku bulmus mudur yada bizzat anlatıldıgı gibi mi vaki olmustur, sorusuna verilecek cevap soyle olabilir mi? Evet! Bu mumkundur, ancak vuku bulmus mudur, buldu ise ne sekilde vuku bulmusdur, biz bunu her halukarda Rabbimize havale ederiz. Biz tefekkur etmeli, akletmeli, anlama gayreti icinde olmalıyız. Bizce aslolan, kuranda anlatilan bu kissalardan ve mucizelerden cikarilacak mesaj ve gayelerdir. Bizim uzerimize bizzat taalluk eden, bizi ilgilendiren asil is budur. Vakilik bizi bizzat ilgilendirmez. Bu kissalar ve mucizelerde anlatilan meseler nasil olursa olsun, nihayetinde cikaracagimiz mesaj ve gaye asla degismeyecektir. Kurandan; her asir ve millet kendi mesajini kendisi cikaracaktir.

Bunu saglayabilmek icinde, Kurani anlamaya calismali ve mukayeseli okumalar yapmaliyiz. Tek alimin soylemlerine takilip taasuba kapilmadan, kim ne söylüyor, kim hangi veriyi ortaya koyuyor kulak kesilmeliyiz. Ne dersiniz?


Selam ve dua
Kur’an’da mucize sözcüğü geçmez. Kur’an’da “ayet (alamet/gösterge)” sözcüğü yer alır.

Mü’m in; 78: 78 – Ve ant olsun ki, Biz senin önünden nice elçiler gönderdik. Onlardan kimini sana anlattık onlardan kimini de anlatmadık. Hiçbir elçi, Allah'ın izni olmaksızın bir alamet/gösterge getiremez. Artık Allah'ın emri gelince de hak ile gerçekleştirilir. Batılcılar, işte burada hüsrana uğradılar.

Ra’d; 38: 38- Ant olsun ki, Biz senden önce de peygamberler gönderdik. Onlara da eşler ve zürriyet (nesil; oğlan- kız çocuklar) verdik. Hiç bir peygamber için Allah’ın izni olmadan herhangi bir alamet/gösterge getirmek de yoktur. Her ecel için bir yazı vardır.

Rabbimiz kendi varlığına, birliğine alamet/ işaret olan her varlığı ve olayı ayet diye ifade buyurmuştur.

Muhammed as.a verilen ayet (alamet/ gösterge)

İslam öncesi toplumlarda mitolojik olayların nakli yaygındı. Mitolojide yarı tanrı birçok insan konu edilir. Rasülüllah geldiği zamanda da toplum ondan mitolojideki gibi, altından evinin olması, göğe çıkması, gökten bütünce bir kitap alıp gelmesi, beraberinde kendi inançlarındaki gibi bir melek olması, yememesi- içmemesi, altından ırmaklar fışkıran bağlarının- bahçelerinin olması, göğü tepelerine düşürmesi vs. gibi hünerler göstermesini beklediler ve istediler. Fakat bunlara Allah tarafından, Muhammed’in elçiliğine kanıt olarak sadece vahyin; Kur’an’ın yeteceği bildirildi. Ve her zaman Rasülüllah’ın elçiliğine kanıt olarak, sadece vahiy; Kur’an gösterildi.

Necm; 1-4: Parça parça inmiş ayetlerin her bir inişini kanıt gösteririm ki, arkadaşınız sapmamıştır, azmamıştır. O, hevasından da konuşmuyor. O, kendisine vahyedilen vahiyden başka bir şey değildir.

Ya Sin; 1-6: Ya (10), Sin (60)- Babaları uyarılmamış bu yüzden de kendileri duyarsız bir kavmi kendisiyle uyarasın diye Aziz [çok güçlü], Rahîm’in [çok merhametlinin] indirdiği çok hikmetli Kur’an’a ant olsun ki sen, o elçilerdensin, hiç şüphesiz sen dosdoğru bir yol üzerinesin.

Ankebut; 50, 51: 50- Ve onlar, “Ona Rabbinden alametler; göstergeler indirilmeli değil miydi?” dediler. De ki: “Alametler; göstergeler ancak Allah’ın katındadır. Ben ise ancak apaçık bir uyarıcıyım.” 51- Kendilerine okunan Kitap’ı şüphesiz Bizim sana indirmiş olmamız onlara yetmedi mi? Bunda, inanan bir toplum için elbette ki bir rahmet ve bir öğüt vardır.’

Rabbimiz “İndirilen yetmedi mi” buyrulurken, Allah’ın peygamberlere vahiy dışında bir gösterge vermediği yaratmadığı gerçeği de açıklanmaktadır.

Aslında Musa Firavunun karşısına çıktığında da Firavun Musa’da kanıt istemiş, Allah’ da Musa’ya kanıt olarak birikimini ortaya koydurmuştur:

A’raf; 103-108:

103. Sonra onların [o elçilerin/o toplumların] arkasından Mûsâ'yı alametlerimizle; göstergelerimizle Firavun'a ve ileri gelenlerine gönderdik de onlar, onlara (alametlere; göstergelere) zâlimlik ettiler. Hele bir bak, o bozguncuların âkıbetleri nasıl oldu!

104, 105. Ve Mûsâ, “Ey Firavun! Ben kesinlikle âlemlerin Rabbi tarafından gönderilmiş bir elçiyim. Allah hakkında hakta n başkasını söylememek bana bir yükümlülüktür. Gerçekten ben size Rabbinizden apaçık bir delil ile geldim. Bu nedenle İsrâil oğullarını gönder benimle” dedi.

106. O (Firavun,) “Eğer bir alamet; gösterge ile geldiysen, getir hemen onu, tabii eğer doğrulardan isen” dedi.

107-108. Bunun üzerine o (Mûsâ), birikimini ortaya attı, o da birdenbire apaçık bir “SİLİP SÜPÜREN” kesiliverdi. Gücünü de sıyırıp açığa koydu; artık gücü, izleyenler için mükemmel, tam kusursuzca idi.

Şuara; 31- 33:

30- O [Musa]: “Sana apaçık bir şey getirmiş olsam da mı?” dedi.

31- O [Firavun]: “Haydi hemen getir onu, eğer doğrulardan isen” dedi.

32- Bunun üzerine o [Musa], birikimini ortaya koyuverdi; bir de bakmışsın ki o [Musa’nın birikimi], apaçık bir silip süpürendir.

33- Gücünü de çekti çıkardı; bir de bakmışsın ki o [güç], izleyenlere çok mükemmel, hiç kusursuzdur.

Kur’an’ın birçok ayetinde vahyin “kendisine özgü” olduğu, vahyi kendisinden başka kimsenin yapamadığı- yapamayacağı gerçeğini ifade ediyor.

Allah elçi seçer

Hacc; 75, 76:
75, 76- Allah meleklerden, elçiler seçer, insanlardan da.. Şüphesiz Allah en iyi işiten, en iyi görendir, ellerinin arasında olanı ve arkalarında olanı bilir. Ve işler yalnızca Allah’a döndürülür.

Ruh ilkası (vahyetmek), Allah’a özgü bir iştir ve Allah ruhu dilediği kuluna ilka eder.



Mü’min; 15:

O, dereceleri yükseltendir, Arş’ın sahibidir: O, buluşma günü hakkında uyarmak için kendi emrinden/ kendi işinden olan ruhu [vahyi] kullarından dilediğine ilka eder [bırakır].

İsra; 85:

Ve sana ruhtan soruyorlar. De ki: “Ruh Rabbimin emrindendir/ işindendir. Size ise az bilgiden başka, bir şey verilmemiştir.”

Şura; 52, 53:

İşte böylece Biz sana da kendi emrimizden/ kendi işimizden olan ruhu vahyettik. Sen, kitap nedir, iman nedir bilmezdin. Fakat Biz onu, kullarımızdan dilediğimizi kendisiyle kılavuzladığımız bir nur/ışık yaptık. Hiç kuşkusuz sen de dosdoğru bir yola, göklerde ve yerde bulunanlar kendisi için olan O Allah’ın yoluna kılavuzluk etmektesin. Gözünüzü açın bütün işler yalnız Allah'a döner.

Duhan; 2- 7:
Apaçık/açıklayan Kitap’a yemin olsun ki, şüphesiz Biz, Kendi katımızdan bir iş olarak, onu, hikmetle dolu/sağlam her işin/oluşun kendisinde ayırt edildiği, mübarek [bolluklu] bir gecede indirdik. Şüphesiz Biz uyarıcılarız. Şüphesiz Biz, Rabbinden; göklerin, yeryüzünün ve ikisi arasındakilerin Rabbinden -eğer kesin inanan kimseler iseniz- bir rahmet olarak elçi gönderenleriz. Şüphesiz O, en iyi duyanın, en iyi görenin ta kendisidir.

Bu ayetlere göre vahiy de ilk yaratma gibi Allah’a özgü bir hadisedir. Vahyin en büyük alamet; gösterge oluşu işte buradan gelir. Vahyin alametliğinin; göstergeliğinin nasıllığını, evrendeki kuramlarla anlamaya çalışmak havanda su dövmekten başka bir şey değildir. Allah’ın “bana özgü bir iştir” demediği her olayı ise bilimsel ilkelerle değerlendirmek gerekmektedir.

İşte bu noktada durup düşünülmesi gerekiyor.

Durum böyle olmasına rağmen, geçmiş ilahi kitapların tahrif edilmesi, Kur’an’ın yanlış anlaşılması sonucu, insanlar peygamberlere birçok olağanüstü nitelikleri izafe etmişlerdir. Öyle ki diğer peygamberlere izafe edilen mucizeler(!) bine katlanarak son nebi Muhammed as.a adapte edilmiştir. Böylece son nebi ilahlar ilahı haline getirilmiştir.

Uzun olduğu için asmadım bütünü ile görmek isterseniz buraya bakar mısınız?

Değerli Kardeşim!
"Bunu saglayabilmek icinde, Kurani anlamaya calismali ve mukayeseli okumalar yapmaliyiz. Tek alimin soylemlerine takilip taasuba kapilmadan, kim ne söylüyor, kim hangi veriyi ortaya koyuyor kulak kesilmeliyiz. Ne dersiniz?"

Bu konudaki saptamalarınıza aynen katılıyorum.

Bizim Kur'an ile ilgili değerlendirmemizde dikkat etmemiz gereken şey Allah'ın vahyinde asla çelişki ve tutarsızlık olmadığını bilmemiz gerektiğidir.

Nisa;82:Hâlâ Kur’ân'ı gereği gibi düşünmezler mi? Eğer ki o, Allah'tan başkası tarafından olsaydı, kesinlikle onun içinde birçok karışıklıklar bulurlardı.

Bu âyette, Hâlâ Kur’ân'ı gereği gibi düşünmezler mi? Eğer ki o, Allah'tan başkası tarafından olsaydı, kesinlikle onun içinde birçok karışıklıklar bulurlardı ifadesiyle, ikiyüzlülerin Kur’ân'ı tetkik etmeleri, Kur’ân'dan yola çıkarak gerçeği görmeleri istenmektedir. Zira Kur’ân'da fizik, kimya, biyoloji ve astroloji gibi bilim dallarına ait bilgiler verilmesine rağmen onda bir kusur ve çelişki yoktur, bulunmamıştır, bulunamamıştır ve bulunamayacaktır. Eğer bu kitap Allah'tan başkası tarafından oluşturulsaydı, içinde mutlaka bir kusur ve çelişki olurdu. Bu hacimdeki bir kitabın, kusursuz ve çelişkiden âri olarak meydana getirilmesi beşer gücünün üstündedir:

Peki, onlar, Kur’ân'ı düşünmüyorlar mı? Yoksa kalpleri üzerinde kilitleri mi var? (Muhammed/24)
(Bu,) temiz akıl sahipleri onun âyetlerini düşünsünler ve öğüt alsınlar diye sana indirdiğimiz bereketli bir kitaptır. (Sâd/29)

Kur’ân'ın mucize olduğu hususu, birçok yerde zikredilmiştir:

İşte bu kitap; kendisinde hiç kuşku yoktur, ğaybda iman eden, salâtı ikâme eden, kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden infak eden, sana indirilene ve senden önce indirilene iman eden muttakiler –ki bunlar, âhirete de kesinlikle inanırlar– için bir kılavuzdur. (Bakara/2-4)

Kendisinde şüphe olmayan bu kitabın indirilişi, âlemlerin Rabbindendir.(Secde/2)

Ve andolsun ki Biz, düşünüp öğüt alsınlar diye pürüzsüz Arapça bir Kur’ân [okuma] olarak; takvâlı davransınlar diye bu Kur’ân'da insanlar için her türlüsünden örnek verdik. (Zümer/27-28)

Hamd [tüm övgüler], katından şiddetli azaba karşı uyarmak, sâlihâtı işleyen mü’minlere, şüphesiz kendileri için, içinde sürekli kalıcılar olarak güzel bir mükâfât bulunduğunu müjdelemek ve, “Allah çocuk edindi” diyenleri uyarmak için kuluna, gözetici olarak, kendisi için hiç bir pürüz kılmadığı Kitab'ı indiren Allah içindir. (Kehf/1-4)

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.
__________________
Halil Ay
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
dost1 Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 3 Kisi:
Anonymous (11. March 2011), Derin Düşünce (10. March 2011), Miralay (10. March 2011)