Tekil Mesaj gösterimi
Alt 25. September 2012, 06:49 PM   #5
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.016
Tesekkür: 3.567
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart

Selamun Aleykum! Değerli Ateş Demir Kardeşim!

Alıntı:
ates demir Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
5. Ayet mealine bir itirazım var
Nedenine gelince.
Once buldugunuz yerde oldurun deniliyor. Sonra da tovbe edip salati ikame ederlerse zekati verirlerse saliverin deniliyor. Mantigim bunu reddediyor. Neden?
Oldurulen biri nasil zekat verir nasil salat eder?
Unutmayinki tum surenin adi tevbe (berea)
Ancak diriler tevbe edebilir.
Burada kanımca yanlıs anlasilan bir fiil var.
Qtl fiili üzerine bir çalışmam yok henüz. Ama engelleme gibi bir anlam uzerine dusunuyorum.
Siz ne dersiniz? Eger oldurmek olarak cevirirsek mana cok anlamsizlasiyor.
Sevgilerimle
Okuduğunuz Ayet, Allah Resulu'nun (selam olsun) Haccı Ekberden sonraki Hacc Ultimatomudur. Sözünü ettiğiniz ayette bir meal hatası yoktur. Ayette geçen sözcükler tüm boyutlarıyla düşünülmelidir.

Rabbimiz olan Yüce Allah 'ın vahyi olan Kur'an'daki:

Bakara;190-194 de: "Ve sizinle savaşan kimselerle Allah yolunda savaşın [ölün, öldürün]. Ve haddi aşmayın. Şüphesiz Allah, haddi aşanları sevmez.
Ve onları nerede yakalarsanız öldürün, çıkardıkları yerden siz de onları çıkarın. Ve fitne, öldürmeden daha şiddetlidir. Mescid-i Harâm yanında onlar, orada sizinle savaşmadıkça da onlarla savaşmayın. Buna rağmen onlar, sizinle savaşırlarsa, hemen onları öldürün. Kâfirlerin cezası işte böyledir.
Bununla beraber, eğer vazgeçerlerse, biliniz ki şüphesiz Allah, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.
Ve de fitne kalmayıp, din yalnız Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Artık eğer, vazgeçerlerse, düşmanlık, zâlimlerden başkasına yoktur.
Harâm ay [dokunulmazlık ayı], harâm aya karşılıktır. Ve bütün harâmlar [dokunulmazlıklar; bağlayıcı hükümler], kısastır [birbirine karşılıktır]. O hâlde kim size saldırdıysa, siz de ona yaptığı saldırının aynıyla saldırın. Ve Allah'a takvâlı davranın. Ve bilin ki Allah, takvâ sahipleriyle beraberdir."


Mâide;33-34 de:" Allah ve Rasûlü'ne karşı savaşan ve yeryüzünde fesat çıkarmaya çalışanların karşılığı, ancak öldürülmeleri veya asılmaları yahut ayak ve ellerinin çaprazlama/arka arkaya kesilmesi, ya da yeryüzünden sürgün edilmeleridir. Bu, onlar için dünyada bir zillettir. Âhirette de onlar için büyük bir azap vardır. Ancak onlar üzerine güçlü olmazdan [onları yakalayıp kontrol altına almazdan] önce tevbe edenler hariç. Artık iyi bilin ki Allah, çok bağışlayan ve çok merhamet edendir."


Fussilet;33-34 de:"Ve Allah'a çağırıp/yakarıp sâlihi işleyen ve “Ben müslümanlardanım” diyen kimseden daha güzel sözlü kim vardır? Ve güzellikle çirkinlik/iyilikle kötülük bir olmaz. Kötülüğü en güzel şeyle sav. O zaman, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki sımsıcak bir yakın'dır."

Mâide;13 de: "Sözlerini bozmaları sebebiyle onları lânetledik ve kalplerine katılık koyduk. Onlar kelimeyi/sözcüğü yerlerinden/öz anlamlarından değiştirirler. Öğütlendiklerinin önemli bir bölümünü de unuttular. İçlerinden pek azı hariç, onlardan daima bir hâinlik görürsün. Yine de sen onları affet ve aldırış etme. Şüphesiz Allah iyilik edenleri sever."

Müzzemmil;10 da: "Onların söylediklerine/söyleyeceklerine sabret! Ve güzelce ayrıl onlardan."

Ğâşiye;21-22 de:"Haydi öğüt ver/hatırlat; şüphesiz sen sadece bir öğütçüsün/hatırlatıcısın. Sen onların üzerinde bir zorba değilsin."

Bakara;109 de: "Ehl-i Kitaptan bir çoğu, gerçek kendileri için ortaya konduğu hâlde, benliklerindeki kıskançlıktan dolayı sizi imanınızdan sonra çevirip kâfir etsinler isterler. Buna rağmen siz, Allah'ın emri gelinceye kadar af ile, hoşgörüyle davranın. Şüphesiz Allah, her şeye en iyi güç yetirendir."


Mâide;32 de: "İşte bunun için Biz, İsrâîloğulları'na, “Şüphesiz her kim bir zat veya yeryüzünde bozgunculuk karşılığı olmadan bir zatı öldürürse, artık bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir zatın yaşamasına sebep olursa, bütün insanları yaşatmış gibi olur” yazdık [farz kıldık]. Ve kesinlikle onlara elçilerimiz açık deliller ile geldiler. Sonra da şüphesiz onların bir çoğu yeryüzünde kesinlikle aşırı davranan kimselerdir."

Şûra;40 da: "Ve bir kötülüğün cezası, onun gibi bir kötülüktür. Ama kim affeder ve düzeltirse artık onun ücreti Allah'a aittir. Şüphesiz ki O, zâlimleri sevmez."

Nahl;126 da: "Ve eğer ceza verecek olursanız da sizin cezalandırıldığınızın misli ile ceza verin. Ve eğer sabrederseniz, elbette o, sabredenler için daha hayırlıdır."

denilmektedir.

Değerli Kardeşim!

Rabbimiz;

Hacc;39-40 da da:"Kendilerine savaş açılan kimselere, kendileri zulme uğramaları; onlar, başka değil, sırf “Rabbimiz Allah'tır” dedikleri için hakksız yere yurtlarından çıkarılmaları nedeniyle izin verildi. Ve şüphesiz ki Allah onları zafere ulaştırmaya gücü yetendir. Eğer Allah, bir kısım insanları diğer bir kısmı ile defedip önlemeseydi, mutlak sûrette, içlerinde Allah'ın ismi bol bol anılan manastırlar, kiliseler, havralar ve mescidler yerle bir edilirdi. Allah, kendisine yardım edenlere muhakkak sûrette yardım eder. Hiç şüphesiz Allah, güçlüdür, gâliptir."

savaşı emretmekte ve bunun hangi şartlarda olması gerektiğini de bildirmektedir.

Âyetteki, Ve haddi aşmayın. Şüphesiz Allah, haddi aşanları sevmez ifadesi, sivil halka; kadınlara, çocuklara, yaşlılara ve tarlalara, bahçelere, hayvanlara, ormana vs. zarar vermeyi yasaklamaktadır.

Hacc;40'daki, "Eğer Allah, bir kısım insanları diğer bir kısmı ile defedip önlemeseydi, mutlak sûrette, içlerinde Allah'ın ismi bol bol anılan manastırlar, kiliseler, havralar ve mescidler yerle bir edilirdi." ifadesi ile Bakara;251'deki, "Eğer Allah, insanların bir kısmını diğer bir kısmıyla savması olmasaydı, yeryüzü mutlaka fesada uğrardı [bozulur giderdi]." ifadesi savaşın meşru kılınma nedenlerini açıklamaktadır.


Değerli Kardeşim!

Yukarıda belirtilen ayetlerin ışığında düşündüğümüzde;
Mü’minler, bireysel hayat sürerlerken uyacağı şartlar ile organize oldukları zaman sürecekleri hayatta uyacağı şartların farklı olduğu görülmektedir. Mü'minler organize olarak hayat sürerlerken inançları sebebiyle kendilerine saldıranlara karşı savaşmak zorundadırlar.


Bu bilgilerden sonra " قتل katl" sözcüğünün anlamına gelecek olursak :
Bu sözcük , hakikat anlamıyla “öldürmek” , mecâzen de “değişim, hâlden hâle geçme" demektir. Şaraba su katarak, onun sertliğini ve sarhoş edici özelliğini değiştirmesinden dolayı şaraba su katan kimseye, "قتل الشّراب/qatele'ş-şerâbe/şarabı katletti "derler. Bunun mecazi anlamı ile ilgili dilimizde de örnekleri çoktur.

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.
__________________
Halil Ay
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
dost1 Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
Bilgi (17. November 2012)