Tekil Mesaj gösterimi
Alt 10. January 2009, 06:31 PM   #1
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.016
Tesekkür: 3.567
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart Hz. İsa tekrar yeryüzüne ne zaman gelecek

Selamun Aleykum! Değerli Kardeşlerim!

Gelelim Hz. İsa’nın ikinci defa gelişiyle ilgili İncil’lerde belirtilmiş belli bir zaman olup olmadığına. İncil’lerde Hz.. İsa’nın tekrar yeryüzüne gelişiyle ilgili 20 civarında ifade vardır. Bu güne kadar bu geliş gerçekleşmediğine göre, acaba verilen geliş tarihinin zamanı daha gelmedi mi yoksa bu zaman çoktan gelip geçti mi? Tabi gelişle ilgili verilen bir zaman varsa ve bu zaman da gelip geçtiği halde, hala gelmediyse ortada önemli bir sorun var demektir. Eğer böyle ise, Hz. İsa’nın ikinci geliş haberlerinin aslı olmadığını ortaya çıkar. Şimdi İncillerde bu konuyu araştıralım. Hz. İsa’nın tekrar yeryüzüne dönüşü hakkında, bizzat kendi ağzından çıkan bir zaman var mı görelim:

“30 “O zaman İnsanoğlu’nun belirtisi gökte görünecek. Yeryüzündeki bütün halklar ağlayıp dövünecek, İnsanoğlu’nun gökteki bulutlar üzerinde büyük güç ve görkemle geldiğini görecekler.

31 Kendisi güçlü bir borazan sesiyle meleklerini gönderecek. Melekler O’nun seçtiklerini göğün bir ucundan öbür ucuna dek, dünyanın dört bucağından toplayacaklar.

32 “İncir ağacından ders alın! Dalları filizlenip yaprakları sürünce, yaz mevsiminin yakın olduğunu anlarsınız.

33 Aynı şekilde, bütün bunların gerçekleştiğini gördüğünüzde bilin ki, İnsanoğlu yakındır, kapıdadır.

34 Size doğrusunu söyleyeyim, bütün bunlar olmadan bu kuşak ortadan kalkmayacak.

35 Yer ve gök ortadan kalkacak, ama benim sözlerim asla ortadan kalkmayacaktır.” (Matta-24)

Makos (13:30) ve Luka’da da (21:32) ayni şeyleri söylemektedir. Yani bu geliş, o anda Hz. İsa’yla beraber yaşayan bazı kimseler, daha dünyadan ayrılmadan gerçekleşecek. Ayrıca Markos İncili’nde kendini tutuklayan baş kahinleri ayni olayla uyarmaktadır:

“61 Ne var ki, İsa susmaya devam etti, hiç yanıt vermedi. Başkâhin O’na yeniden, “Yüce Olan’ın Oğlu Mesih sen misin?” diye sordu.

62 İsa, “Benim” dedi. “Ve sizler, İnsanoğlu’nun Kudretli Olan’ın sağında oturduğunu ve göğün bulutlarıyla geldiğini göreceksiniz.” (Markos-14)

Bu durumda Hz. İsa’nın kendi ağzından tekrar gelişi zamanını çok net öğreniyoruz. Bu geliş zamanının, o anda çevresinde yaşayanların, daha dünyadan ayrılmadan, çok yakın bir dönemde olacağını açıkça bildirmektedir. Pavlus’ta Mektubunda bu konuya yer verip, o anda yaşayanların bunu açıkça göreceğini yazmaktadır:

“16 Rab’bin kendisi, bir emir çağrısıyla, başmeleğin seslenmesiyle, Tanrı’nın borazanıyla gökten inecek. Önce Mesih’e ait ölüler dirilecek.

17 Sonra biz yaşamakta olanlar, hayatta olanlar, onlarla birlikte Rab’bi havada karşılamak üzere bulutlar içinde alınıp götürüleceğiz. Böylece sonsuza dek Rab’le birlikte olacağız.

18 İşte birbirinizi bu sözlerle teselli edin.” (1.Selanikliler-4)

Bu geliş zamanı o kadar net anlaşılmış ki beklenen ziyaretçi gecikince, olay sorgulanmaya başlandı. Pavlus 1. Selaniklilere mektubunda yazdıkları gelişi sorgulayanları, 2. mektubunda, Daniel Kitabı’ndaki kehanetlere atıf yaparak, ortalığı yatıştırmaya çalıştığı gözlenmekte:

“1-2 Rabbimiz İsa Mesih’in gelişine ve O’nunla birlikte olmak üzere toplanmamıza gelince: Kardeşler, size rica ediyoruz, Rab’bin gününün geldiğini ileri süren herhangi bir ruh, bir söz ya da bizden gelmiş gibi gösterilen bir mektup hemen aklınızı karıştırmasın, sizi telaşlandırmasın.

3 Hiç kimse hiçbir şekilde sizi aldatmasın. Çünkü imandan dönüş başlamadıkça, mahvolacak olan o yasa tanımaz adam ortaya çıkmadıkça o gün gelmeyecektir.

4 Bu adam, tanrı diye anılan ya da tapılan her şeye karşı gelerek kendini hepsinden yüce gösterecek, hatta kendisini Tanrı ilan ederek Tanrı’nın Tapınağı’nda oturacaktır.

5 Daha yanınızdayken bunları size söylediğimi hatırlamıyor musunuz?” (2.Selanikliler-2)

Pavlus durumu yatıştırmak için geliş zamanı için ilk söylediği sözlerini görmezden gelir ve günümüzde olduğu gibi olaylara yönelir. Bu işe Hz. İsa’nın Önemli Havarisi, Petrus’ta mektubunun sonundaki ilave ile karıştırılmaktadır. Bu durumun vahametinden kurtulmak için günlerin uzunluğunun değiştirildiğini görmekteyiz:

“3-4 Öncelikle şunu bilmelisiniz: Dünyanın son günlerinde kendi tutkularının ardından giden alaycı kişiler türeyecek. Bunlar, “Rab’bin gelişiyle ilgili vaat ne oldu? Atalarımızın ölümünden beri her şey yaratılışın başlangıcında olduğu gibi duruyor” diyerek alay edecekler.

5 Ne var ki, göklerin çok önceden Tanrı’nın sözüyle var olduğunu, yerin sudan ve su aracılığıyla şekillendiğini bile bile unutuyorlar.

6 O zamanki dünya yine suyla, tufanla mahvolmuştu.

7 Şimdiki yer ve göklerse ateşe verilmek üzere aynı sözle saklanıyor, tanrısızların yargılanarak mahvolacağı güne dek korunuyorlar.

8 Sevgili kardeşlerim, şunu unutmayın ki, Rab’bin gözünde bir gün bin yıl, bin yıl bir gün gibidir.” (2.Petrus-3)

Buradan da geliş için önceden bir zaman verildiği anlaşılmaktadır. Hatta bir zaman belirtilmiş ki, bu zaman dilimi Tanrı’nın yanında farklı olduğu yorumuyla geçiştirilmeye çalışılıyor. Halbuki gerçek böyle değildir. Hz. İsa kendi ağzıyla tekrar gelişinin yakınlığını, kendi zamanında yaşayanların, bir çoğunun ölmeden önce olacağını açıkça vurgular:

“26 İnsan bütün dünyayı kazanıp da canından olursa, bunun kendisine ne yararı olur? İnsan kendi canına karşılık ne verebilir?

27 İnsanoğlu, Babası’nın görkemi içinde melekleriyle gelecek ve herkese, yaptığının karşılığını verecektir.

28 Size doğrusunu söyleyeyim, burada bulunanlar arasında, İnsanoğlu’nun kendi egemenliği içinde gelişini görmeden ölümü tatmayacak olanlar var.” (Matta-16)

“23 Bir kentte size zulmettikleri zaman ötekine kaçın. Size doğrusunu söyleyeyim, İnsanoğlu gelinceye dek İsrail’in bütün kentlerini dolaşmış olmayacaksınız.” (Matta-10)

Her şey çok açık ve tevile gerek kalmayacak kadar anlaşılır olduğu ortada. Yuhanna İncili’nde ise bu gelişin tarihini kestirmek çok kolay. Herhalde bu tarih en uzak ihtimalle M.S.100-120 civarlarında olması gerekir. Çünkü Yuhanna’nın ölüm tarihi en geç bu yıllar arasındadır:

“20 Petrus arkasına döndü, İsa’nın sevdiği öğrencinin kendilerini izlediğini gördü. Bu öğrenci, akşam yemeğinde İsa’nın göğsüne yaslanan ve, “Ya Rab, sana kim ihanet edecek?” diye soran öğrencidir.

21 Petrus onu görünce İsa’ya, “Ya Rab, ya bu ne olacak?” diye sordu.

22 İsa, “Ben gelinceye dek onun yaşamasını istiyorsam, bundan sana ne?” dedi. “Sen ardımdan gel!”

23 Bu yüzden kardeşler arasında o öğrencinin ölmeyeceğine dair bir söylenti çıktı. Ama İsa Petrus’a, “O ölmeyecek” dememişti. Sadece, “Ben gelinceye dek onun yaşamasını istiyorsam, bundan sana ne?” demişti.” (Yuhanna.-21)

Şimdi haklı olarak, Hz. İsa’nın kendi ağzından tekrar yeryüzüne, o anda çevresinde yaşayanların dünyadan ayrılmadan gerçekleşeceği bildiren bu kadar ifade varken, kilise bunları nasıl izah eder diye düşünmektesiniz. Kilise bunları nasıl mı izah etmekte? Bu açıklamaları görmezden gelerek. Bunları görmezden gelen kilise, bakın durumu kurtarmak için, hangi ifadeyi görüyor:

“29 Aynı şekilde, bu olayların gerçekleştiğini gördüğünüzde bilin ki İnsanoğlu yakındır, kapıdadır.

30 Size doğrusunu söyleyeyim, bütün bunlar olmadan bu kuşak ortadan kalkmayacak.

31 Yer ve gök ortadan kalkacak, ama benim sözlerim asla ortadan kalkmayacaktır.”

32 “O günü ve o saati, ne gökteki melekler, ne de Oğul bilir; Baba’dan başka kimse bilmez.

33 Dikkat edin, uyanık kalın, dua edin. Çünkü o anın ne zaman geleceğini bilemezsiniz.” (Markos.-13)

Bu da İncil’de olan bir ifade. Böylece, Hz. İsa’nın kendi ağzından söylediği bir sürü ifadeyle çelişen bu açıklamayı dikkate alarak, bu gelişi hala beklemekteler. Durumu kurtarmak için başka çıkar yolları da yok. Üç İncil’de de Hz. İsa’nın ne zaman geleceği hakkında, kendi ağzıyla söylediği ve hala gerçekleşmediği düşünülen, son bir ifade daha var. Bir de buna bakalım. Şimdi Hz. İsa’nın tekrar yeryüzüne gelişini bizzat kendisi anlatan son ifadeye bakalım:

“24-25 “Ama o günlerde, o sıkıntıdan sonra, ‘Güneş kararacak, Ay ışık vermez olacak, Yıldızlar gökten düşecek, Göksel güçler sarsılacak.’

26 “O zaman İnsanoğlu’nun bulutlar içinde büyük güç ve görkemle geldiğini görecekler.

27 İnsanoğlu o zaman meleklerini gönderecek, seçtiklerini yeryüzünün bir ucundan göğün öbür ucuna dek, dünyanın dört bucağından toplayacak.” (Markos-13)

Buradaki ifadelere göre kimse, Hz. İsa’nın gelişini göreceğiz diye umutlanmasın. Çünkü bu gelişi insanoğlunun görmesine imkan yok. Güneş karardığında, yıldızlar gökten düşmeye başladığında, bilmem yer yüzünde yaşayan bir canlı kalır mı? Burada tanımlanan tam bir kıyamet günü tasviri. Bilmem o günlerde yeryüzünde kıyamet savaşı yapacak bir yer ve insan topluluğu kalır mı? Kalsa bile, herkes can derdine düşüp kıyamet savaşını düşünen olur mu? Şimdi bizim İncil’de gördüğümüz bu gerçekler karşısında, Hıristiyan Dünya acaba ne diyor diye sorulabilir. İşte işin en garip yönü burası. Hıristiyan Dünya bu konuda ciddi tek bir şey söylemiyor. Çünkü bunları görmezden geliyor. Dilimize çevrilmiş en ciddi “Hıristiyan İlahiyatı” kitabının 455-466 sayfaları arasında bu konu genişçe incelenmiş. Ama bu gelişin henüz, daha Hz. İsa’nın zamanındaki nesil ortadan kalkmadan gerçekleşeceğini anlatan İncil satırlarından, tek bir satır bile bahsedilmemektedir. Hatta diğer belirtilerin, hepsinin gerçekleşmiş olduğunu bildikleri ve akla yatkın buldukları itiraf etmektedirler. Artık mızrak çuvala sığmıyor. Bu şunu ispat etmektedir: Her şey gün gibi ortada iken, bir de bu gelişin daha o nesil dünyadan ayrılmadan olacağını kabul ederlerse, İncil’de yazılanların boş çıkacağı ortada. Bu yüzden bütün bu gerçekler görmezden gelinmekte.70

Aslında bu kehanetler konusunda Hıristiyan dünyada da birlik yok. Bu konuda 3 gruba ayrılmış durumdalar. A- Milenyumcular, Post-Milenyumcular ve Pre- Milenyumcular olarak üç farklı yorum vardır. A- Milenyumculara göre bin yıl mecazi bir ifadedir ve dünyada böyle özel bir dönem yaşanmayacaktır. Bu yoruma göre Hz. İsa’nın doğumu ile Şeytan bağlanmış oldu ve bin yıllık egemenlik, ölmüş olanlar Mesih’le birlikte gökte sürmektedir. Mesih sadece yargılamak için tekrar gelecektir. Bunlara göre diriliş, göklerde Rab ile beraber olmaktır ve bedensel değildir. A-Milenyumculara göre imanlı ve imansızların beraber yargı için dirilecekleri bir tek diriliş kalmıştır (Yuhanna-5:28-29). Yani bu gruba göre sıkıntı ve savaş dönemi geçmiştir. Armagedon savaşı beklentileri yoktur. Post-Milenyumcular’a göre, kilise çağının başlamasıyla, İncil bütün uluslara yayılmaya başladı ve insanlar sonunda Tanrı’nın istediği şekilde yaşayacaklar, böylece yeryüzünde bin yıl gibi, mecazi uzun bir zaman süren, bir huzur dönemi yaşanacaktır. Bu zamanın sonunda Mesih insanları yargılamak üzere gelecek. A-Milenyumculardan farkı, bin yıl gibi uzun bir huzur döneminin, yeryüzünde yaşanacak olmasıdır. Bu iki gurup İncil’de anlatılan kehanetlere lafzı olarak bağlı kalmazlar. Üçüncü grup Pre- Milenyumculardır. Bunlara göre özellikle Vahiy Kitabı’nda yazılanlar bir bir gerçekleşecektir. Bunlar da kendi aralarında iki grupturlar. Birincisinde (klasik yorum) sıkıntı ve savaşlar olacak ve sonra Mesih bin yıl huzur dönemi için geri gelecektir. İkincisinde (bunlar gerçek Evanjelikler) Mesih sıkıntı ve savaşlardan önce gelip, Evanjelikleri göğe alıp kurtaracak, sonra Armagedon savaşı ve arkasından bin yıllık huzur dönemi ve sonunda yargı.71 Tabi günümüzde bu son görüş iyice yayılmış durumda. İşte Hıristiyan dünyanın bu konuda yorumu bu. Bu yorumlarla bir yere varılabilir mi iyi düşünelim.

Sanırım konu epeyce aydınlanmaya başlamıştır. Pavlus Hıristiyanlığının neresini tutsanız dökülüyor. Sağlam bir yeri yok. Tevrat konusu böyle, İncil konusu böyle, Hz. İsa’nın Tanrı’lığı böyle, sünnet konusu böyle, çarmıhta ölümü böyle, dirilmesi böyle, göğe çıkması böyle ve sonunda tekrar yeryüzüne gelmesi de böyle olunca, sanırım artık başka söze gerek kalmadı diyebilirsiniz. Kıyamet savaşı korkularınız azalmış olabilir. Buraya kadar ki anlatılanlardan, Tanrı’nın gelecek için böyle bir planı olmadığı sanırım anlaşılmıştır. Tanrı’nın böyle bir planı olmadığını bizler anlamış olabiliriz ama, birileri inatla bu kehanetlerden istifade etmeye çalıştığı da bir gerçek.

Kaynak:İlhan Akkurt(Armagedon Savaşı)
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
dost1 Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
Ali Rıza Borazan (16. June 2009)