Tekil Mesaj gösterimi
Alt 11. July 2014, 07:52 PM   #6
galipyetkin
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2011
Mesajlar: 1.458
Tesekkür: 105
574 Mesajina 958 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
galipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud of
Standart

Bölüm-6.

Şimdi Bab–2 ve ayet 17’den itibaren devam edelim. Bu ayetler kapitalistlerin son iki yüz yıldır doğruluk eğrilik, gadaret ve merhamet açısından bir ayrım yapması gerekirken, lafazanların yaptıkları “inanıyor- inanmıyor” ayrımını icat ederek kapitalizmin gaddar pençesinde mazlumların ezilmesine aldırış bile etmediler. Dine bu türlü bakanların risaleleri haksız yere üne kavuştular…

“Böylece iman da, eğer amelleri olmaz ise( ekonomik eşitlik infak ile kurulmamışsa) haddi zatında ölüdür. Fakat bir kimse diyecektir ki: Senin imanın var, benim amellerim var. Senin imanını ameller olmadan bana göster. Ve ben imanımı amellerimle sana göstereceğim. Sen Allah bir olduğuna inanıyorsun; iyi ediyorsun; cinlerde inanıyor ve titriyorlar. Fakat ey boş adam, imanın ameller olmayınca, faidesiz olduğunu bilmek ister misiniz”?(Yakup’un mektubu Bab–2 ve ayet 17 ve sonrası)

Bu ayetlerde vurgulanan şey, imanın kemal bulması onun Salih amelle tamamlanması gerekli olduğu kesin bir dille anlatılmasıdır. Yine bu Salih amelin en makbulü ise insanların temel ihtiyaçlarını karşılayacak miktarda infak edilmesidir. Yani Bakara–219/2 ve yine Nahl–71 ayette nimete nankörlükten arınmak şartı olarak düzenlenen şeydir. Şimdi de Yakub mektubu Bab–2 de konu başlığında verdiğimiz 24. ayet ve devamını verelim.

“Görüyorsunuz ki, insan yalnız imanla değil, amellerle Salih sayılır. Ve aynı suretle fahişe Rahab da ulakları kabul etmiş ve başka bir yoldan göndermiş olarak amellerle Salih sayılmadı mı? Çünkü beden ruh olmayınca ölü olduğu gibi böylece iman da, ameller olmayınca ölüdür.”

Görüldüğü gibi Kuran içeriği ile en çok örtüşen Kitab-ı mukaddes bölümü işte bu Yakub mektubudur. Biz deriz ki, ey iffetli olmak kendisinin ve bakmakla yükümlü olduklarının itidal-kavam seviyesinde infaklarından artanın tamamını yurttaşların infakı için kullanma ilkesiyken bunu tesettürle eşdeğer olarak takdim edenler. Ey insan, ekonomik eşitlik nimete şükretmenin, sınıflı toplum ise nimete nankörlük olduğu halde İslamı imana hapsedip, onu da kadın tesettürüyle başlatıp onunla bitiren “Salih amel” ufuksuzluğuna esir olanlar; Rahab’ı düşünün de ibret alın.
İsrail Mısır'dan(mısri'den) çöle, orada 40 yıl dolaştıktan sonra vaadedilmiş topraklara mücadele ederek gitmesi gereken ümmetin, küffar diyarı hakkında istihbarat toplamak için gönderilen kimseleri saklayarak ve kollayarak ve doğru istikameti güzergâh yapmalarına yardımcı olan bir fahişe kadının hakka yardımcı olan davranışı Allah’ın hoşuna gitti. Bu örnek davranışı “Zina etmeyeceksin” emrine ve bunu kitabın ağır cürümlerden saydığı çirkin fiili dahi affa uğratacak bu davranışın zinayı meslek ve geçim kaynağı yapan bir kadının suçunu bu Salih ameli örtmüş ve Allah merhametine layık sayılmıştır.

Bütün bu gerçeklere rağmen, Salih ameller değerlendirmeye alınmadan düz mantıkla hareket edilerek elle tutulmayan gözle görülmeyen kalpteki iman ve imansızlık hizipçi ve fırkacılarca kıstas yapılarak Vahiye aykırı iş işlene gelmiştir. Felaket ve harabiyetimizin çok önemli sebeplerinden birisi budur. Şefaatle kurtuluş ve “imanın seni kurtardı, ver parayı papaz seni vekâleten affetsin gibi akıl ve mantık dışı usul ve yöntemler ihdas edildi. İşte biz bütün bu hileleri kurtulma yalanlarına dayalı yollara sapmaya “By-Pass etme” diye genel bir isim verdik. Bu iş ise hep sosyo ekonomik hükümlerde yapılmıştır. Dikensiz gül bahçesi peşinde koşan bir güruh hak dini her yeniden tebliğinden sonra yorum çarpıtmalarıyla değerden düşürmüşlerdir.
Böyle yapılınca, Sosyo ekonomik hükümlere By-Pass yapılmış olur. Örnek vermek gerekirse, Ahdi cedidin başına o gelmiştir. Onun sosyo ekonomi politiğe ilişkin hükümleri kalın çizgili ve açıktır. Yani veciz anlatımla değil, nesir şeklindedir. Hem de gerek sülale ve ailesinin, gerekse, selam ona İsa’nın yaşamı manastırlarda geçtiği için onu bozamamışlar. Eksiği ise, Kuran gibi mufassal ve sebep sonuç ilişkisi detaylı değildir. Ama bilgisi az olan kişinin bile anlayacağı basitliktedir. O zaman işte, Selam ona İsa’ya ulûhiyet atfederek sap sağlam ve deve dişi gibi duran sosyo ekonomik hükümleri muallâkta bırakmışlardır.

Şefaatle kurtulmak var ise, insan niçin Mülk ve cinsel şehvetini kısarak yaşasın mantığını devreye soktular. En azından yapılan işin sonunda sosyal ve tecrübî psikolojide sonuç bellidir. Hak olan din sosyo ekonomi politiğine ilişkin hükümlerini askıya almanın çok zekice ve şeytani bir yolu. Hal böyle ise, ulûhiyette hile yapılmışsa, bunun sosyo ekonomik hükümleri askıya alma maksadı apaçıksa, niçin oradaki sosyo ekonomi politikten kitapları İncili (Fazlayı verip itidalle yetinmek) olmayanlar veya veciz anlatımla kafa yorarak saptanması gereken kesimler mahrum kalsın? Onu bilirsem, Kuran yorumcularının yorumlarında bulamadığım mülk şehvetinin önlenip, Adalet ve rahmetin kapısını açacak hükümlerin mutlaka Kuranda da olduğunu bilir, onları aramaya koyulurum.

İşte biz de öyle yaptık. Sosyo ekonomik ilkelerin, bakmasını bilen için Kur'an’da fazlasıyla bulunduğunu gördük. Bunu yapmazsanız, İslam’ın yayılma döneminde, bazı Yahudi âlimlerinin çokça bulunduğu coğrafyamızda, onların etkisinde kalan İslam Âlimlerinin, Adalet ve merhamete ilişkin “Kıst” hükümlerini nasıl gözden kaçırmaya kalkıştıklarını bilemezsiniz. O zamanda Kur'an'a değil, Talmut’tan çıkan bir dine nasıl saptırıldığınızı anlayamazsınız. Emperyalistin yem oltası olan liberalizmi tanıyamaz, bir türlüde sömürülmekten kurtulamazsınız. Öyle ise, Kuran’ın bize açıkladığı çeşitli bozma yollarını özet olarak inceleyelim. Sonra da, Musa sonrası gelen Resul- Nebiler neyi tasdik etmişlerdir. Eldeki kitabı mı, yoksa ihtilaf edilen konularda uygulanan sosyo ekonomi politikten bir tarafın tutumunu, yani takva üzere yaşayanlarınkini mi tasdik ettiler. Mesela Selam ona İsa, İhtilaf eden Ahdi atik mensuplarından hangisinin yorumunu tasdik etti. Bunu bilmezsek tasdikin niteliğini bilmeyiz. Eski kitaplara inanmanın sınırını da bilemeyiz. Çünkü Kuran’a göre eski kitaplara inanmanın iman şartı yapılması karşısında, bununla kasd edilenin anlaşılmasında fayda vardır. Zaten önceki bölümlerde Bakara suresinde birkaç ayet incelemiştik. Şimdi diğer surelerde, ahdi atik mensuplarının yaptıkları çarpıtmaları sıra ile inceleyelim. Önce gizleyerek yorumlara gerçeği yansıtmama şeklindeki örtücülüğü görelim.
(devam edecek)

Saygılarımla.
Galip Yetkin.
galipyetkin isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
galipyetkin Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
dost1 (11. July 2014)